SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Bütünselliğin kerteleri/Metin Çulhaoğlu           (gösterim sayısı: 2.561)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.992
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 04.12.2013- 13:49





Bütünselliğin kerteleri/Metin Çulhaoğlu


Solda, çeşitli girişimlere, atılan birtakım adımlara paralel olarak, tartışmalar sürüyor. Paneller, gazete-dergi sayfaları, internet siteleri ve elbette Twitter hesapları, bu tartışmaların “kamuya açık” olarak yürütüldüğü alanlar.

Anlaşıldığı kadarıyla yukarıda sayılanlardan sonuncusunda (Twitter) malum nedenlerle belirli bir derinlik arayışı yerine hazırcevaplık, “taşı gediğine koyma”, “kodu mu oturtma” gibi özellikler öne çıkıyor. Ancak, şöyle bir ayrımın da her şeye rağmen gözetilmesi gerekiyor: Hangi konularda ve kimlerle ciddi ciddi tartışılır, kimlere “git oğlum işine” denmesi yeterlidir?

İsteyen, “aşırı iyi niyetli”, “safça”, hatta “aptalca” bulabilir; ancak solda peşinen “git oğlum işine” denmesi gerekenler dışında, belirli bir ciddiyet düzeyinde tartışılmasında yarar olanlar da vardır. İlle de çok “ciddi”, çok “düzeyli” vb olmaları gerekmiyor; tartışma sonucunda ikna olup bir yerden başka bir yere gelip gelmeyecekleri de o kadar önemli değil. Önemli olan, “kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” deyişindekine benzer amaçlar açısından işlevli olup olmadıklarıdır…

***

Öne çıkan başlıklara şöyle bir göz atalım: “Arap Baharı”, Suriye’de yaşanmakta olanlar, “Kürt sorununa” yaklaşım, Türkiye’de 1908’den 1930’lara kadar olan döneme nasıl bakıldığı (ve bu arada Cumhuriyet’in ve Mustafa Kemal’in nereye oturtulması gerektiği), AKP iktidarı ve bu iktidara karşıtlığın temelleri, gerekçeleri…

Üzerinde en fazla tartışılan başlıkların aşağı yukarı bunlar olduğu herhalde kabul edilecektir.

Şimdi, işin belki de “safça” bulunacak yanına gelelim ve bu başlıklardaki bitmek tükenmek bilmeyen tartışmaların altında Türkiye solunun formasyonuna ilişkin temel bir eksikliğin yattığını peşinen söyleyelim:

Futbolculardaki “fundamental” eksikliğine benzeyen bu eksikliğin adı, diyalektiğin ve onun özü, temel kategorisi olan bütünselliğin boşlanmasıdır.

Oyun sırasında nerede duracağını iyi bilme (pozisyon bilgisi), takım arkadaşlarının ve rakip takım futbolcularının o andaki konumlarını değerlendirme ve gelen topu nasıl, nereye kullanacağına hemen karar verme, futbolda “fundamental” denilen özellikler arasındadır. İyi niyet, takım aşkı, çok koşma ve sürat gibi özellikler, “fundamental” olmadan fazla işe yaramaz. Diyalektik ve onun temel kategorisi bütünsellik de buna benzer; bunlar olmayınca, pek çok solcuda var olan diğer meziyetler ne yazık ki eksikli ve öksüz kalacaktır.

“Ne yani, kimilerinin ıvır zıvır lafları, cehaleti yüzünden gereksiz yere körüklenen tartışmalara kalkıp diyalektiktir, bütünselliktir deyip ille de birtakım ‘sofistike’ açıklamalar getirmek zorunda mıyız?”

Başta dedik ya, “aşırı iyi niyetli”, “safça”, hatta “aptalca” bulunabilir.

“Yok, o kadarını da demeyiz” toleransına sahip olanlar için devam edelim.

***

Türkiye solunun pek çok kesimi, bütünselliğin birinci kertesini (küresel ya da uluslararası ölçek) gerçek zenginliğiyle değil birtakım güncel dalaşmalara indirgenmiş yönleriyle ele almaktadır. “İşçilerin vatanı yoktur”, “biz enternasyonalistiz, siz ulusalcısınız” vb. vb. Oysa bu birinci kertedeki bütünselliğin asıl özü, “dünya-tarihsellik”, “eşitsiz ve bileşik gelişme”dir. Bu ikisinin belirli bir coğrafyadaki üretici güçler-üretim ilişkileri ikilisi ve üstyapı üzerindeki yeniden belirleyici etkisidir.

Şimdi, dünyamızda özellikle sosyalist sistemin çöküşünden sonra yaşanan süreçlerin, bu süreçlerdeki başat eğilimlerin, yeni sistem/düzen arayışlarının, örneğin Türkiye’ye özel olarak nasıl yansıdığının, neleri törpüleyip neleri sivrilttiğinin ve bütün bunların Türkiye solu açısından ne gibi imkânları gündeme getirdiğinin muhasebesini yapmadan işi “enternasyonalizm” edebiyatına boğmanın hiçbir anlamı ve değeri yoktur.

Ancak, eğer konumuz diyalektik ve bütünsellikse, bundan daha sakıncalı bir eksiklik ya da zaaftan da söz edilebilir.

Diyelim iş “enternasyonalizm” edebiyatına boğulmadı ve günümüzün dünya-tarihsel süreçleri belirli bir bütünsellik anlayışı içinde eli yüzü düzgün denebilecek şekilde çözümlendi.

Birinci kertede “geçer not” alınmış demektir.

Ancak, birinci kertede kurulan bütünselliğin daha alt kertelerdeki birimlere (örneğin ulus-devlet) türdeş/yeknesak biçimde yansıyıp hepsini aynı vasata yerleştireceğini düşünemeyiz. Çünkü daha alt kertedeki her birimin kendisi de belirli ve özgül bir bütünselliği temsil eder. Kimliksiz, kişiliksiz, dolmayı beklenen “boş kap” değildir. Bütünselliğe içkin “eşitsiz ve bileşik gelişme” ikinci kertede ele alınan her birim için de geçerlilik taşır.

Yani karşımızda eşit önem ve ağırlık tanınması gereken iki bütünsellik vardır.

İki önemli ek daha:

Birincisi: Birinci (küresel) kertedeki bütünsellik ve bu bütünselliğin çelişkileri ile ikinci kertedeki (ulus-devlet ya da belirli bir toplumsal formasyon) bütünsellik ve onun kendi iç çelişkileri sürdürülebilir bir “uyuma” ya da “eklemlenmeye” gelmeyebilir. İkisi, bir noktadan sonra bağdaşmayabilir. Eğer “zayıf halka” kavramının en azından teorik bir geçerliliği varsa, kaynağı budur, böyle durumlardır.

İkincisi: İkinci kertedeki bütünselliğe birinci kertedeki kadar önem veriliyorsa, bunun hakkını da vermek gerekir. Kastedilen, bu bütünselliğin hem verili zamana, güncele (senkronik) hem de geçmişe ve olası geleceğe ilişkin (diyakronik) çözümlemelere tabi tutulmasıdır. Eğer Türkiye’den söz ediyorsak, burada gündeme gelmesi gereken, hangi dünya-tarihsel süreçlerin Türkiye’deki hangi dinamiklerle eşleşerek AKP gibi bir oluşuma yataklık ettiği, AKP’nin bu bağlamda nereye oturduğu, neden 1923 Cumhuriyeti’yle hesaplaşma gereği duyduğu ve Türkiye’yi nereye taşımak istediğidir.

Kimin “enternasyonalist” kimin “ulusalcı”, kimin “Kemalizm’den kopup” kimin kopamadığı, AKP karşıtlığının bir obsesyona ya da paranoyaya mı dayandığı yoksa başka gerekçelere mi oturduğu ve buna benzer başlıklar tartışılacaksa, ancak buraya kadar özetlenen sistem içinde anlamlı biçimde tartışılabilir.

Gerisi lafı güzaftır ve “git oğlum işine” lafını hak eder

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/metin-culhaoglu/butunselligin-kerteleri-83552



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Metin Çulhaoğlu ile sohbetler. melnur 5 1728 06.10.2022- 00:39
Konu Klasör Elitmişiz! - Metin Çulhaoğlu melnur 0 1799 13.07.2019- 10:48
Konu Klasör Metin Çulhaoğlu hakkında... melnur 7 2553 23.08.2023- 07:29
Konu Klasör Akıl akıldan üstündür - Metin Çulhaoğlu melnur 2 2227 30.11.2019- 11:21
Konu Klasör Zor, şiddet ve terör - Metin Çulhaoğlu melnur 0 1417 17.12.2019- 06:03
Etiketler   Bütünselliğin,   kerteleriMetin,   Çulhaoğlu
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS