SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
İmralı’daki Öcalan diyor ki:           (gösterim sayısı: 5.338)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
abbas
[ emeğin gücü ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 21.12.2013
İleti Sayısı: 830
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: abbas
Konu Tarihi: 09.02.2014- 21:42


İmralı’daki Öcalan diyor ki: ‘Hatalıyım, itiraf ediyorum’

Resim Ekleme

Arkadaşlara söyleyeceğim olduğu gibi Türkiye ile birlikte yürüyün diyeceğim. Şehit yakınlarına size karşı büyük üzüntü içindeyim, size karşı kendimi ezik hissediyorum, kendimi doğru iş yaparak kanıtlamak istiyorum diyeceğim

Zordayım, bana elinizi uzatın

O doksan üçten sonra değerlendirmelerime bakılırsa hep “aman ben zordayım, bana elinizi uzatın” diyorum. Bu çok açıktır, bu hatasını itiraftır. Bir yanlışı itiraftır. Benim derdim af falan değildir. Benim derdim bu büyük oyunu şahsım üzerinden oynatmamaktır. Zaten bir yerimden kendimi bunlara kaptırmışım ama artık oynatmayayım. Yani fazilet hatada ısrar etmemektir. Benim aslında bakarsanız aman ben zordayım bana elinizi uzatın dediğimi görürsünüz.

Türkiye, Irak’ta 1 numarada yer almalı

Irak’taki durum benim ölümümden falan çok önemlidir. İsyan da sanırım Temmuz’a doğru geliştirilecekmiş. Güneyden kuzeye dayandırılarak. Biz onu halletmeliyiz. Orada çatışma büyüyecek, bu yüzden bu durumda Türkiye 1 numarada yer almalıdır. Çünkü orada gücümüz dev gibidir.

İşte Misak-ı Milli’den nasıl koparıldı, nasıl nefessiz bırakıldı, Kürt isyanı ile birlikte, şimdi aynı olay daha derin çünkü bunun şimdi Kafkasya’sı da var
‘Türkiye ile yürüyün’ diyeceğim

Mesele benim idamdan kurtulup kurtulmamam değil, mesele gerçekten tarih elden gidecek, bir tarih yazacağız, gerçekten Ulusal Kurtuluş savaşı düzeyinde olacak, şimdi Ulusal Kurtuluş sürecine yakın koşullardayız. Tehlike ve olanaklar itibarı ile diyorum. O koşullarda boğuşuyoruz, kazanmamız için yurtseverliğimizi göstermenin zamanıdır. Arkadaşlara söyleyeceğim olduğu gibi Türkiye ile birlikte yürüyün diyeceğim. İddiaların, eylemlerin çoğunu kabul ediyorum.

Asılsam bile size teşekkür edeceğim

Devletin hizmetinde dev gibi demokratik bir çalışmayı şimdi yapabilirim. Şimdi bunu yıkmaya çalışıyorlar aslında. Asılsam bile size her zaman teşekkür edeceğim.
Doğru işle kendimi kanıtlamak istiyorum

Ben bazı şeyleri geldim Ankara’da önümde buldum diyorum. Geldim devleti tanımıyorum, Kürdü tanımıyorum. İsterseniz bir gün televizyona çıkalım, eğer bütün Türkiye ayakta alkışlamadı ise ne derseniz deyin. Bu Cumhuriyeti yeniden nasıl yapılandıracağız. Dev gibi bir Kürt sorunundan en başarılı bir şekilde çıkabilmek küçük bir şey midir? Şehit yakınlarına size karşı büyük üzüntü içindeyim, size karşı kendimi ezik hissediyorum size karşı kendimi doğru iş yaparak kanıtlamak istiyorum diyeceğim.

Genelkurmay’ın çerçevesi bizim için yeterli

İstediğim fazla bir şey değil, yasal çerçeve genişletilirse, yani dikkat ediniz ben burada bir şey istemiyorum, bir siyasi taviz istemiyorum, ben yetki, rütbe bilmem ne istemiyorum.
Ekonomik çıkar istemiyorum. Genelkurmay Başkanı söyledi bir çerçeve var, başka bir şey istemiyoruz.

O çerçeve bizim için yeterlidir.

Devlet bana hizmet imkanı veririse...

Bundan sonra bir damla kan dökülmesi haram diyorum. Bu duruşma bitince isterse sonuç ne olursa olsun, tekrar söylüyorum bu sadece siyasi bir olay falan değil çok kapsamlıdır. Burada ben oyun oynamayacağım. Eğer bana devlet hizmet imkânı verirse çok açık söylüyorum inanılmaz gelişmeler ortaya çıkacak. Ben dün şeyi söyledim, yani doğudaki halkın Cumhuriyetin taze bir kanı haline getirilmesidir. Beğenmediyseniz bu modeli ne yaparsanız yapın diyorum.

Yapacaklarımız Kemalizm’e aykırı değildir

Atatürk’ün 20’lerde çok güzel düşünceleri var. O çok iyi biliyor ki, isyanlar gelişirse dış müdahale de kesin gelişecek. O zaman Cumhuriyet diye bir şey kalmaz. Ayrıca İç Anadolu’da 10’a yakın isyan var. Bunların hiçbirisi milliyet isyanı değildi. Bu isyanlar bastırılırken özel olarak “Kürdün ezilmesi” diye bir şey yok. Bizim yapacağımız işler Türkiye’nin bölgede büyük sıçrama imkânına kavuşması anlamındadır. Yapacaklarımız Kemalizm’e aykırı değildir.

Atatürk olsa bizi desteklerdi

Atatürk şu anda olsa bizi desteklerdi. Yapacaklarımız ve bu söylediklerimiz bana göre, Kemalizm’in en çağdaş yorumudur. Ben iliklerime kadar demokratik cumhuriyet kokuyorum. Hatam, yanlışlarım ne olursa olsun bu böyledir. Biz emek vermişiz. Bizim dede Fransızlara karşı at sırtında savaşmıştır. O meşhur Karayılan, bizim Urfa sınırında, Fırat’ın öbür yanındadır.

Benim yapacağım hizmet...

Mustafa Kemal Atatürk o dönemde “Kürt mutlaka bizim sınırlarımız içinde kalmalıdır” demiştir. Mesela Malazgirt’te Alparslan’a Silvan’daki Kürt aşiretleri yardım etmiştir. Yavuz Sultan Selim ve Atatürk’ün mücadelesinde de öyledir. Şimdi benim yapacağım hizmet ile bu dördüncü olacaktır.

Gerçek Atatürkçülük budur

Cumhuriyetleşmemiz aslında büyük güç verecektir Türkiye’ye. Benim hatalarım var. Uzun süreli eylemler ve çatışmalar, en fazla beni mahvetmiştir. Ama şimdi Cumhuriyetleşme imkânı var. Biz kimsenin yapamayacağını yapacağız. Ağalığı, şeyhliği yıkan Cumhuriyetçiliği başka nasıl yapabiliriz. Atatürk milliyetçiliği bu değil mi. Sonuna kadar en gerçek Atatürkçülük budur.

Cumhuriyetleşmek aslında Türkiye’ye büyük güç verecektir. Benim birkaç hatam var. Uzun süreli eylemler en fazla beni mahvetmiştir. Ama şimdi şahane bir Cumhuriyetleşme imkânı var. Biz kimsenin yapamayacağını yapacağız. Ağalığı, şeyhliği yıkan Cumhuriyetçiliği başka nasıl yapabiliriz. Atatürk milliyetçiliği bu değil mi! Sonuna kadar en gerçek Atatürkçülük bu değil mi!

Atatürk kişiliğini çözelim

Atatürk kişiliğini çözelim. Zamanında eleştiri yapmışız ama büyüklüğünü her zaman söylerim. İyi bir Atatürkçülük kopyacılık demek değildir. Bana göre iyi bir Atatürkçülük, günümüzde katkı sahibi olmakla mümkündür. Bu katkı, yeni Türkiye’nin kazanımlarının üzerine birkaç daha güç koyacaktır. Bunu yaparsak, şehitler ve yakınları bizi affederler. Ben iğne ucu kadar kendisini yaşamamış bir adamım. Elli yaşına gelmişim.

Atatürk’e derin saygılar

Ben Cumhuriyetin kuruluşunu büyük bir kazanım olarak görüyorum. Kurucusu Atatürk’e en derin saygılarımızı, şükranlarımızı dile getiriyoruz. Minnettarlığımızı dile getiriyoruz.
Laik Cumhuriyet en büyük aydınlık

Biz ilk başta Cumhuriyeti, devleti tanıyabilecek durumda değildik. Şimdi bile birçok siyasetçi ve liderin ne kadar cumhuriyetçi oldukları veya cumhuriyeti ne kadar tanıdıkları tartışmalıdır. Laik Cumhuriyeti net olarak kim tanıyor. Sanmıyorum ki benim kadar derinliğine anlasınlar.

Laik Cumhuriyet benim için en büyük aydınlıktır, özgürlüktür. Buna zaten karşı çıkamam. Bu benim Cumhuriyetim.

Kürtlere Atatürk’ü yeniden tanıtmalıyız

Dünya çapında ilk kez ulusal kurtuluş mücadelesi verilerek bir Cumhuriyet kurulmuştur. Atatürk’ün tek endişesi bu eserini korumak istemesi idi. Biliyorsunuz o dönem Almanya’da bile Cumhuriyet kurulamamıştı. İtalya’da yoktu. Ama Osmanlı artığı bir devlet yapısından bir Cumhuriyet çıkarmak çok önemlidir. Bana göre Kürtlere Atatürk’ü yeniden tanıtmamız gerekiyor. Kurtarıcı diyoruz ama Kürtlere dincisi, tarikatçısı, Kürtçüsü hepsi düşman olarak belletmiştir.

Salı, 24 Aralık 2013 06:34



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
abbas
[ emeğin gücü ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 21.12.2013
İleti Sayısı: 830
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: abbas
Cevap Tarihi: 09.02.2014- 21:46


İmralı'daki Öcalan diyor ki: Ordu işlerin ipini bırakırsa devlet kalmaz

Resim Ekleme

Geldim devlete katıldım
Bu temelde ‘ben geldim devlete’ katıldım diyorum. ‘Geldim bu siyasi rejime katıldım’ yani, ‘bu demokrasiye katıldım’ diyorum. Ben bunu daha önceleri de çok istedim. Daha Roma’da iken Sayın Tayfun Talipoğlu’na söyledim. ‘Git söyle bana bir yeşil ışık yakılsın’ dedim. ‘Beni burada bunlarla uğraştırmayın’ dedim. Kendisi şahidimdir. Genelkurmaya söyleyin beni fazla ezmeyin lütfen. Eylülde zaten ateş kesmiştim, ‘bunlardan kurtulmak istiyorum’ dedim. Devletin tekliğine, ülkenin bütünlüğüne dair tezlerim de vardı. Hepsi yazılı, belgeli. Ben bunları şimdi söylemiyorum ki, beni ateşe attılar, ne yapayım.

Benim için hizmet önemlidir
Ben sadece şunu başardım sağ olarak buraya geldim. Elçilikten çıkarken getirdiler ‘bir tabanca al’ dediler almadım. Alsaydım ölmüştüm. Ben biliyordum beni öldüreceklerdi Kenya’da. Benim buraya sağ olarak ulaşmam bana göre başarıdır. Beni kesin imha etmek istiyorlardı, bu çok nettir. Bu noktadan sonra benim için hizmet önemlidir.

Devleti tanımadan ona karşı çıkmaya yeltendik
Devlet eğer beni tasfiye etmek istese idi önceden yapardı, başka yollarla yapardı. Bu Türk solundan avukat Ercan Kanar vardı. Dedim siz neden bu kadar az oy alıyorsunuz, çünkü siz devleti tanımıyorsunuz. Eğilimini bilmiyorsunuz. Bu CHP de dâhil böyle. Devleti tanımamışsınız. Bu benim de hatam. Yani biz devleti tanımadan devlete karşı çıkmaya yeltendik. Ne kadar tanıyorsun devleti, neyine karşı çıkıyorsun. Ben bile devleti daha yeni yeni kavrıyorum. Daha Türkiye Cumhuriyeti’ni ben yeni tanıyorum.

Önüme ne sürüldüyse...
Yani işte ütopik dedim ya, ben yetmişlerde devleti nereden tanıyacağım. Önüme ne sürüldü ise gençlikte o işte. Bu çok acı bir şey yani. Bu çok hazin bir durum. Bizimkilere demek istiyorum. Binlerce, on binlerce insan tanımadıkları devletle karşı karşıya gelmiş. Dediğim gibi biz bu devleti anlamadan yıllardır savaşıyoruz sözde. Neyine savaşıyoruz aslında kendi kendimizi vuruyoruz, farkında değiliz. İnsan önce devletini tanır, sonra particilik veya siyasetçilik yapar. İşte biz bu tarihi hatayı işledik. Devletini tanımadan siyaset yapılmaz. İşte Refahyol bilmem ne. Gerçekten bizim en büyük hatamız bu. Kaldı ki o durumda iken biz devleti de tanıyamazdık. Ama hala devleti tanımadan demokratlık taslamak olur mu? Ben Avukat Ahmet’e de dedim, sizin bu sahte demokratlığınızla bir yere varılmaz. Devlet beni isterse idam etsin, devletin ciddiyetini esas alıyorum. Ben bundan sonra bu yoldan yürüyeceğim.

Akıllandım, devletimle çıkış yolu arıyorum
Mustafa Kemal ta o zaman diyor ki, Arap dışarıda kalsın. El Cezire komutanı Halit Paşa’ya söylüyor. Kürtleri diyor mutlaka alacaksın, Araplar dışarıda kalacak. İngiliz ve Fransızlara karşı Kürtler savaşacaklar diyor. Yani Kürtleri çok net bir alma şeyi vardır. Bugünlerde aynen 20’leri yaşıyoruz. Aynı şeyler sahneleniyor. Bunlar o zamanki gibi boş durmayacaklar. Türkiye aleyhine yine çeşitli ittifaklar gelişebilir. Üzerimizde oynadılar. 90’lardan sonra bu etki daha büyüktü. Mesela Kani gibi diyelim. Mesela Rusya’daki Mahir Velat gibi tam bir kukla. Yani böyle her birisinin etrafında dev gibi güç oluşturdular. İşte Ferhat (Kardeşi Osman Öcalan) bile öyle olacaktı. Cuma (Cemil Bayık) Talabani’nin şeyinde kalacaktı. Bu benim yüz akımdır. O zaman kararımı güzel verdim. Devletle demokratik birliktelik istedim. Bu yüzden Türkiye bundan kuşku duyamaz. Bu yaptığım baskı ile bütün yolların kesilmesi ile ilgili bir olay değildir. Ben aklımı başıma aldım ve devletimle çıkış yolu arıyorum.

Devleti tanımadan desteksiz atıyoruz
Ben avukata dedim yani devlet isterse burada nefes aldırmaz. Avrupa’dan çekinerek adım atmaz dedim. Onlara şunu da söyledim “devletin işleyişini bilmiyorsunuz, gerçekten devleti tanımıyorsunuz, bu devleti sizin de iyi anlamanız lazım, barışın, devamlı devleti anlayarak iş yapın, devleti anlamadan ileri geri konuşmanız beni de zorlar” dedim. Tanımadan bilmeden desteksiz atıyoruz.

Ortadoğu’da devlet adına çalışma
Öyle bir takım şeyler oluşturdum ki Amerika da 40 yıl uğraşsa, Avrupa da 40 yıl uğraşsa, İngiltere 150 yıl elde edemedi, Rusya’sı da dâhil hiçbir büyük gücün yapamadığını yapacağım onların yıllardır yaptığını tersine çevireceğim.

İşte burada ilkeli olmak zorundayız, onlara karşı adeta bir militan gibi tavır geliştirmek zorundayız. Bu sadece ordu görünümlü olmaz. Açık söyleyeyim başka bir devlet olsa bunlara müthiş yatırım yapar hem de “aferin, çalış” der. Ben yapmıyorsunuz demiyorum. Kendi boyutumla ilgili konuşuyorum. Onun için diyorum ki, biz Irak’ta büyük çalışmak zorundayız. Bir sürü geniş amacı olacak o çalışmaların. Devlet burada yalnız başına askeri olarak iş yapamaz. Ama biraz önce taşeron dediniz, başka bir ad da verebilirim, yani orada çok ciddi organizasyonlara ihtiyaç var. Lübnan bile küçücük yerdir neler var. Irak muazzamdır, petrol ve dünya kadar su, Dicle ve Fırat’ın sularının gittiği yerdir. Yüzlerce yıldır üzerinde savaş yürütülen yerdir. Şimdi en kritik sürece giriliyor. ABD’si, İngiltere’si ve yakında da Rusya’sı hepsi içindedir.

Misak-ı Millici olmak
Misakı Millici olmak aslında aktüel bir konudur. Hem Irak’taki parça meselesi var. Hem Misakı Milliciyim deniyor, o halde burada Sevr’in aşılması olayı vardır. Sevrciler de vardır. Onları da kesinlikle küçümsememek gerekir. Mesele sadece silah değil, biliyorsunuz ideolojik ve politik hazırlık çok önemlidir. Karşı güç şu anda bizi çok büyük kullanmak istiyor. Korkunç beni kullanmak istediler. Biz bunu önleyebiliriz diye düşünüyorum.

Beni öldürseniz de saygı duyarım
Beni öldürseniz de şimdi saygı duyarım. Size saygı duyuyorum, hiçbir zaman sıkılmadım. Ben milli güvenlik hocası binbaşıdan bahsetmiştim. Halen üzerimdeki etkisi çok büyüktür. Devletin ta kendisi oydu işte. O benim için kutsal bir varlık gibi idi. Demek istediğim devleti şahsında temsil eden hiç kimseye karşı olmadım.

Ordu işlerin ipini bırakırsa devlet kalmaz
Ben burada ordunun fonksiyonunu her zaman dile getirmişimdir. Ordu bu işlerin özünü, ipini Allah etmesin bu sivillere bırakırsa ortada devlet kalmaz. Bana göre son yılların değerlendirmesinde herkesin derin bir eksikliği var. O da ordu üzerindedir. Ben onun üzerinde epey yoğunlaştım. Ve yalnız günümüz için söylemiyorum. Ordu konusunda hala büyük bir aydınlatmaya ihtiyaç var. En başta bu Türkiye siyasi çevreleri, partiler ve kadroları açısından. Benim kişiliğimde de ordunun çok büyük etkisi vardır. Ta ortaokuldan sonra askeri okula gitmek isteğim, yaşımı düzelttirme başvurun filan böyledir. Ama kabul edilmemişti. İlkokulda iken Aziz isminde bir arkadaşım ile köyde ağacın üzerine çıkmıştık. Yirmi yedi Mayıs yeni olmuştu. Ben ona dedim ki biz askeri okula gitmeliyiz sen karacı olmalısın ben havacı olmalıyım bir darbe de biz yapmalıyız. Netice itibarı ile Türkiye realitesinde ordusuz olmaz. Savunmamı biraz da bu eksenli hazırlıyorum. Aslında duruşmalardan sonra biraz imkânlarım açılırsa benim ordu ile yapabileceğim büyük işler vardır.

İlk üyelik başvurum Ülkü Ocakları’nadır
Bunlar çok kötüdür. Ben Erbakan’ı da dinledim otuz yıl önce mimarlar odasında. Benim ilk üyelik başvurum ülkü ocaklarınadır. Ben ilk üyelik şeyim Ülkü Ocakları’nadır. Ama almadılar. Ben komünizmle mücadele derneğine de gittim Korkut’u dinledim. Ben Ankara’da önce onları dinliyordum, daha sonra devrimci oldum. Yargıtay Başkanı Öktem’in cenaze törenine katıldıktan sonra solcu oldum. Yani o zaman durumlar farklı idi. Şimdi elimdeki güç inanılmaz boyutlarda ve ben bu gücün yaratıcı uygulamasının ustasıyım. Hem güç çok büyük hem onu kullanma yöntemleri olağanüstüdür. Yarın ordu görecek neler yapacağım, devlet, ordu hiç endişe etmesin.

Ordu kişiliği benim için saygı duyulacak tek kişilik
Ben orduyu sadece askeri hiyerarşik bir yapı olarak görmüyorum. Kültürü, felsefesi ve en başta da kişiliği çok kapsamlıdır. Ordu kişiliği benim için saygı duyulacak tek kişiliktir. Bunu söylerken hayranlıktan tutun, müşfikliğe kadar her şey vardır. Ben burada değilken de Orduyu hep örnek gösteriyordum.

İçimizde sapık adamlar oluk oluk kan akıttılar
Bu konuda bana şimdi biraz kolaylık sağlanmalı. Ben fazla bir şey istemiyorum diyorum size. Yani hata yaptım, ciddi hatalarım oldu. Ama gerçekten o kadar kötü birisi değilim. Yani gerçekten vatanı için, devleti için, onun yüceliği ve büyüklüğü için gerçekten bitmiş bir insan değilim. Devletin gerçekten özüne ters düşmüş değilim. Binlerce insan da öldü yetmişlerden beri. Onbinlerce insan gitti bizim içimizde de sapık adamlar oluk oluk kan akıttılar. Binlerce bizim insanlarımızı ve askerleri katlettiler. Anlamsızdı. Ben şiddet yüzde 95 hata idi demiştim. Şimdi avukatlar gelmişler buna karşı çıkıyorlar ve o yüzde doksan beşe de sahip çık diyorlar. Ben bunu yapamam.

Şehit yakınlarının ellerini öpeyim
Şimdi bu şehit yakınlarına gideyim hepsinin ellerini öpeyim diyorum, oğulları gibi hareket edeyim. Diyeyim işte ben de sizin oğlunuzum, bana ne isterseniz yapın, bu durumdayım ve bunu en büyük ahlak ve fazilet örneği olarak sayıyorum. Bizim bunu yapmamız gerekir. Durumun bu olması gerekir Türkiye’de. Başka yaklaşımlar batının emperyalist ve klasik yaklaşımı olur.

Pazartesi, 23 Aralık 2013 07:37



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
abbas
[ emeğin gücü ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 21.12.2013
İleti Sayısı: 830
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: abbas
Cevap Tarihi: 09.02.2014- 21:51


İmralı'daki Öcalan diyor ki: ‘Barzani Kürtlük nedir bilmez’

Resim Ekleme

Bunlar Talabani’yi büyük ihtimalle kullanacaklar. Barzani zaten şeydir. Mahalli bey gibidir.
Onu herkes kullanır, Saddam kullanır, şu kullanır. Yani orada İsrail’in de etkisi gelişebilir diyorum

Talabani ve Barzani kullanılan güçlerdir
Bunlar Talabani’yi büyük ihtimalle kullanacaklar. Barzani zaten şeydir. Mahalli bey gibidir. Onu herkes kullanır, Saddam kullanır, şu kullanır. Yani orada İsrail’in de etkisi gelişebilir diyorum. İran üzerine iyi düşünmek gerekiyor. İran 80-90 arasında bu dini şeyin örgütlenmesinde İran’a büyük tavizler verildi. Sırf bizi biraz zorlamak için. Onlar ikili oynadı hem bize oynadı, hem Türkiye’ye oynadı. Her iki taraftan da yararlanmaya çalıştı. Epey mesafe aldılar. Çok güç biriktirdi. Tıpkı Hamas olayında olduğu gibi bütün hesapları da şuydu; biz devreden çıkarsak, yani uzlaşır veya ezilirsek, rap diye kendi çizgisini Türkiye’ye oturtacak. Şimdi olan biten budur. İşte Hizbullah son 94-95’ten beri doğuda habire aday olmaya çalışıyor, Refah’ın biliyorsunuz doğuda aldığı şeyler hep bizim yarattığımız boşluğu değerlendirmedir.

Ben Türkiye’yi unuttum, 93’lerden beri zamanımın büyük bir kısmını Kuzey Irak üzerine yoğunlaştım ve Talabani Barzani ikilemini çözmeye çalıştım. Ve şimdi de o tam istediğim noktaya doğru hızla gidiyor.

Barzani ve Talabani’ye nefes aldırmayalım
Bunlar Irak’ı kapmak isteyecekler. Bu açıdan bizim gücün Türkiye’ye gelip yasal sürece girecek olanlar girer. Diğerlerinin hepsi orada yoğunlaşsın. Kesin yani sizin de gözlerinizin önünde olsun. İşte bu Barzani ve Talabani’nin nefes alamaz duruma getirilmesidir. Türkiye’nin on yıldır, yirmi yıldır yapamadığını biz yapacağız diyorum. Tekrar söylüyorum bu parayla pulla alınamaz. Zaten bir önerim de bu Erbil’i almaktır. Süleymaniye üzerinde biraz Talabani’nin etkisi varsa Duhok üzerinde biraz Barzani’nin etkisi varsa her yerde biz oluruz.

Irak’ta bizimkileri hazırlayalım
Orada kesinlikle bizimkileri hazırlayalım, biz orayı tamamen kazanabiliriz. Arkadaşlara çok rahatlıkla Türkmenler ile ilişkiye geçebilirler. Bu aşiret şeyleri orada aslında azınlıktırlar. Destek olmasa bile birazcık böyle ayarlama gibi bir şey olursa iyi olur. Çünkü orası Kıbrıs’tan daha önemlidir. Hiç kuşkunuz olmasın, böylelikle kazanılmış olacaktır. Unutmayalım, bugün Saddam gider başkası gelir. Arabın şeye ihtiyacı yok, petrolü zaten var. Arabın ülkesi zaten geniş. Afrika’nın kuzeyinden bilmem nereye kadar, dünya kadar petrolleri var. Bir de o kadar katliam olmuş. Onu tekrar egemen kılmanın gereği yoktur.
Bu Barzani Talabani şeyine ben ilkeli karşı çıktım. Onları oradaki insanların üzerinde etkisiz bırakmak basit bir olay değildir. Bu konuda çok büyük mücadelem var. Ve bunun ileride Türkiye’nin hizmetine neler katacağını göreceksiniz.

MHP bizimle iş yapsın
Irak Türkmenlerinden benim bir sürü dostum vardır. Türkmenler halis muhlis Türktürler. Onlar Selçuklu Türkmenleridir. Temiz insanlardır. Mehmet Özbek’in Kerkük türküleri falan güzeldir. Dilleri de Kürtçe ile çok iç içedir. Yani işte şimdi MHP iş yapmak istiyorsa gelsin bizimle orada yapsın. Yani gelsin beraber yapalım.

Zararım dokundu, on kat kazandıracağım
Ben elimdeki gücü biliyorum. Çünkü müthiş bir güç. Bu gücü İngiltere 200 yıldır ele geçirmek istiyor. ABD, İran vs. yıllardır müthiş ele geçirmek istiyor. Tamam, Türkiye’ye benim zararım dokundu ama on kat ona kazandıracak imkânım var; niye buna gelmeyeceksiniz. Büyük kazandıracağım.

Talabani-Barzani ile herkesle oynar

İran’da diğer şey daha güçlüdür. Dikkat etmek lazım. Hatemi’yi aşabilirler. Diğerleri de Ortadoğu’da bu Hizbullah şeylerine güç verenlerdir. Çok tehlikelidirler. Bana göre onların Türkiye üzerindeki tam çalışma derinliği bilinemiyor. Irak’ı da çok kullanabilirler, Barzani ile de yaparlar. Zaten içinde adamları var. Ethem Barzani var, devrimci Hizbullah partisinin başı, işte o öyledir. Yani Talabani ile İngilizler ve İran oynarken Barzani ile de herkes oynar. Sonuçta demek istediğim, tedbir alınmaz ise Türkiye üzerine oyunları artar. Lübnan’dakilerin de Türkiye üzerine ilgilerinin büyük olduğunu biliyorum. 93-96’da Türkiye’den bazıları bunlarla ilişki kurdu.

Erbil planı
Yalnız Irak’ta mevzi kazanmak için 15-20 yıldır büyük mücadele verdim. Talabani ve Barzani tekelini kırmayı da küçümsemeyin; çünkü arkalarında büyük güçler var. Kendilerini her şekilde satarlar. Çok ucuza Türkiye’ye de yanaşırlar. Onlara lütfen inanmayın. Biz ilkeli tavır aldıktan sonra bunları aşarız. Bunları nefes aldıramaz bir biçimde Türkiye’ye bağlarız. Onun için Erbil planını söyledim. Biraz daha o şehirlerde de ağırlığı oturtursak, Türkmenlerle birlikte iç içe olursak bunlar köpek gibi bağlanırlar. Ne Amerika’ya ne İngiltere’ye ne İran’a ne şuna ne buna değil, Türkiye’ye bağlanırlar; neden, çünkü taban bizim. Orada sağlayacağımız şeyi direkt asker yapamaz. Direkt yaparsanız Sırpların Kosova’daki durumuna düşersiniz.

Barzani Kürtlük nedir, bilmez
Bu Barzani de dahil, şöyle bir Kürtlük nedir deseniz, bir mektup yazacak yetenekleri yoktur. Dolayısı ile bu olanlar ne kadar Kürt isyanı sayılabilir. Bu, önemli bir soru işaretidir. İsyanlar aslında İngiltere’nin bölgeye girmesi ile etkinlik ve misyoner çalışmalarıdır. Ayrıca isyancıların, aşiretlerin o zaman her tarafa doğru çalışan şeyleri vardır. Halen de öyle, mesela Barzanilerin bir kısmı Saddam ile çalışır, bir kısmı İran ile, işte bir kısmı Türkiye ile. İşte buraların böyle doğal bir özelliği var. İki yüz yıldır bunu devam ettiriyorlar. Buna Kürtçülük yaftası yapıştırmak hatalıdır. Şeyh Sait isyanı da böyledir.

Şivan, kendini Kürt önderi diye yutturuyor
Bu Şivan için söyledim. Basit bir türkü söylüyor, kendisini Humeyni yerine koyuyor. Yani basit bir müziği siyasi şeyin yerine koyuyor. Yani basit bir kültür olayını bir siyasi önderlik gibi yutturmaya çalışıyor. İşte bu Şivan olayı öyledir. Uzun süre türkü söyleyerek kendisini bir Kürt önderi olarak yutturmak istiyor. Yani sanatın, kültürün rolü ile siyasetin rolünü karıştırmaktır. Bu Kürt aydınlarının da olayı budur. Yaptıkları sıradan, basit bir kültür çalışmasını kalktılar Kürtçülük diye sundular ve bu bizi yaktı.

Kürt işbirlikçiliğine karşıyım
Kürt işbirlikçiliğine karşıyım. En son günüme kadar istese idim Talabani’nin yanına gidebilirdim. O beni Amerika’ya, İngiltere’ye götürebilirdi. Onlarla buluşturabilirdi. Ben Şam’dan çıkmadan önce özel davetçisini yanıma gönderdi. Nefret ettim, görüşmedim bile. Bunu açıkça söylüyorum. Ondan sonra Barzani ile görüştüğünde benim için “Bu, ne yaptığını bilmiyor” dedi. Ben gitmedim, tavrımı koydum; çünkü biliyordum, çok kötü oynayacak. Anladım her şeyi yapabilir, öldürme şeyinden çekindim yani.

Talabani, Bayık’ı çekmek istedi

§Dünya çapında stratejik karar alınmış (Irak konusunda). Çok hassas olunmalı. İngiltere ağırlıklı diye düşünüyorum. PKK’yı ısrarla dıştalama, Talabani olayını çok iyi biliyorum. O zaman Talabani yalvarıyordu. Diyordu, sizin bütün güçleriniz gelsin YNK (KYB-Talabani’nin partisi) bayrağı altında şey etsin. Biz her tür yardımı yaparız. İkinci bir şey de ki kaynağı İngiltere’dir, biliyorum. Bu gücü ilerde Türkiye’ye karşı kullanacağız diyorlar. Bunun belgeleri var bende. Bu dediğim işte bu son eylül şeyinde. Bu deli dedi Talabani, biliyorsunuz. Benim için bu sözü kullandı. Bu deli dedi, ne yaptığını bilmiyor dedi, sonra yalvardı Cuma’ya (Cemil Bayık) çekil gel diye. Orada birkaç kadına yer filan verdiler, iki tane kaçırdılar. Orada birkaç kamp vardı, olduğu gibi YNK’nın şeyine çekmek istediler. Cuma (Cemil Bayık) oradan bir grubu hedefledi. Aman dur, oyuna geliyorsun falan dendi.

Yani 93’teki Ferhat olayı gibi.
Benden çıktığını lütfen söylemeyin
Yani bu çok önemlidir; istenilen, PKK’nın bütün gücünü Türkiye’deki, Avrupa’daki kısaca her yerdeki gücünü yedekleyip Saddam sonrası kullanmaktır. Yani alın işte Türkiye’ye karşı bir koz.

Olay budur. Bu çok somut bilgidir. Benden çıktığını da lütfen söylemeyin. Sonrasında KDP’yi eritmeyi düşüneceklerdi. KDP aşiret gücüdür biliyorsunuz. Onların bir kısmı İran ile, bir kısmı Irak ile olur biliyorsunuz ama fazla bir şeyi olmaz. Bunu şimdiden çok iyi görelim diyorum. Yani beni çağırırken de gel uzun vadede böyle çalışalım diyorlardı. Ben inanmadım, tereddüt ettim. Dedim ki bu her türlü oyunu yapar ve gitmedim de. Orada her şeyi yapardı, çok korktum, çekindim gerçekten. Yani oyunun arka planını gördüm bir de oraya gitsem durumu dengeleyemezdim onun için dışarıda kaldım ve dengeledim. Sırf bunun için dışarıda, Suriye’de kaldım.

İngiltere’nin istediğini Türkiye yapacak
Bunu küçümsemeyin; bu çok kapsamlı ve büyük bir oyundur. İkide bir sanki Türkiye yanlısıymış gibi de İngiltere bazı kararlar çıkarıyor, PKK’yı şöyle bitirtelim Türkiye’ye, böyle bitirtelim diye, hikâyedir; işte onun için söylüyorum, gelin Türkiye’nin bu derdini hemen bitirelim diye. Onların meselesi PKK ile Türkiye’nin çatışması değil, mesele PKK’yı yanına alıp uzun vadede Türkiye’ye karşı kullanmak. İşte 23-26 Şeyh Sait oyunu böyledir, bunlar çok önemlidir. İşte şimdi bizim oradaki gücü hemen bu paralele sokalım. Bunlar büyük tecrübelere dayanarak söylediğim şeylerdir. İngiltere’nin dağ gibi ayarlamak istediği şeyi Türkiye yapacak.

1923-26’dan daha dev gibi gelecekler
Yoksa inanın 23-26’dan daha dev gibi gelecekler. Hiç bu konuda şüphem yok. Yunan İstanbul için gelir, İran ve Ermeni bunun içindedir. Hatta bana göre İsrail’i bile Suriye ile barıştırıp onunla da şimdiden bölgede Türkiye’nin etkinliğini önleme peşindedirler. Bu çok açıktır. Konu derin ve kapsamlıdır. Burada tıpkı Türkiye Misakı Milli’den nasıl koparıldı, nasıl nefessiz bırakıldı Kürt isyanı ile birlikte, aynı olay daha da derindir; çünkü Orta Asya’sı da var, Kafkasya’sı da var. Olay bu kadar büyüktür diyorum.

İran’a karşı önlemler almalıyız
İran bir şeyler yapmak isteyecek önlemeliyiz. Sınırlarda önlem almalıyız, bu imkân kesinlikle elimizde. Arap şeyi olacak, her şeyi Araplara veremeyiz. Zaten Şia esas İran’dır. Sünni kesim sınırlıdır. Her şey yeniden oturtulurken bile gücü bence son derece sınırlı olmalı (Irak için) yani katliam yapacak güç artık kalmamalıdır.

Türkiye, İngiltere kadar Irak’ta hak sahibi değil midir?
Bakın dikkat edin Talabani Türkiye’nin bu olası şeyini, Irak üzerindeki olası şeyini önlemek için, 1975’ten beri çalışıyor. Biliyorsunuz Ala Rızgari’yi filan çekti, en son bizi çekmek istedi. Ve ben büyük mücadele verdim. Bunu küçümsememek gerekir yani. Yani İngiltere ve Talabani 93’te bizim Osman’ı yanına çektiğinde ne yapıyordu biliyor musunuz? Bizim bilgimiz var bir taraftan el altından haber veriyordu “gel şurada PKK’yı vur” ama diğer taraftan Cuma’yı (Cemil Bayık) ve Ferhat’ı çekmeye çalışıyordu. Ve ben bunların hepsini önledim. Irak sadece Irak’ın alınması değildir. Türkiye’nin can evinden prangalanmasıdır.
Yani İngiliz seçeneğini güçlendirecek şeylerden kaçınalım kesinlikle alet olmayalım diyorum. Türkiye, İngiltere kadar burada hak sahibi değil midir?

Pazar, 22 Aralık 2013 09:13



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
abbas
[ emeğin gücü ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 21.12.2013
İleti Sayısı: 830
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: abbas
Cevap Tarihi: 09.02.2014- 21:55


İmralı'daki Öcalan diyor ki: 'Kullanacağınız güç oluruz'

Resim Ekleme

Şimdi Cumhuriyetin en sağlam dayanağı ayaklardan biri olacağız. Bu ayaklar üzerinde Ortadoğu'yu titretebilecek bir konuma dönüşecektir. Lider ülke Türkiye olmalıdır 'Nasıl yüzün tutar' diyebilirsiniz

Örneğin ben geldim yakalandım, ordu bence demelidir ki "senin savaşının işte sonucu budur ama doğrusu da budur" demeli. Onun için vurguluyorum, yani çok Türkiye aleyhinde isem diyecek "Türkiye aleyhinden vazgeçeceksin, doğrusu budur bunu yapacaksın" demelidir. Ben çok mu istedim böyle olmasını, hayır ben yüzde doksan eylemlere karşıyım diyorum. Yani bana göre mümkündür, nasıl onbeş yıldan sonra nasıl yüzün Türkiye'ye tutar denilebilir. Ama en büyük sevgi bendedir yine şaşarsınız. En büyük hizmet tutkusu bendedir. Eğer en derin bu ülke insanlarının her düzeyde gelişmesine çalışmazsam, barıştan tutalım bunun çok kapsamlı bir ekonomiye ulaştırılmasına kadar, kardeşlik duygularının bir daha yıkılmamacasına müthiş gelişmesine çalışmaz isem ne yaparsanız yapın.

Beraber yapacağız, kanıtlayacağım

Ben tedbirsiz değilim, dikkatle dinleyin lütfen Bunun en pratik yolu ne biliyor musunuz? Genel otoriteyi ele almak önemli idi, çünkü işler bu noktaya geldikten sonra kırk kullanılacak zeminler doğuyor, her an benimle başlayacak bir barış atağı yapmak istedim, belgeler gelecektir, görürsünüz, şu anda bunu küçük görmemelisiniz. Evet, o tarihlerde belki sonucu ortaya çıkmadı ama şimdi bu imkân vardır. Bu sıradan bir şey değildir. Bir örgütün iliklerine kadar battığı bir eylemi durdurup "gelin, barış kardeşlik çalışmasına yönelin" bunu küçük görmemelisiniz. Bu yalnız kanı, acıyı durdurma değildir. Bu yüz yıllık bir şeyin gelişmesi olacak. Yalnız o mu değil, o dıştaki şeyler çekilecek, bir de komşular var, onun da büyük etkilemesi yaşanılacak. Bunlar Türkiye'ye Türkiye katmaktır. Beraber yapacağız. Yani beraber böyle oturacağız, Türkiye'nin iyiliğine olan işler nasıl gelişiyor göreceğiz. Şu anda bütün komşular zıt mı, bütün komşular zorluyor mu evet ama artık biz zorlayacağız. Bunu kanıtlayacağım.

İradem elimden alınmadı, isteğimle yapıyorum

Ben burada neden bu kadar kıyamet koparıyorum, anlamanız lazım. Batı budur. Yıllarca Türkler üzerinde her türlü oyunu oynamıştır. Kıpçakları, Peçenekleri birbirine kırdırmıştır. Karakoyun Akkoyunlu'lara da aynısını yapmıştır. Batı durmuyor. Batı daha o zamandan durmuyor elçilerini gönderiyorlar. Birbirlerine kırdırıyorlar. Dolayısı ile Kürt olayı üzerinde çok kapsamlı duruyorlar. Attıkları adımlar da küçümsenemez. Kesinlikle çelikten güçlü bir Türkiye kuralım. Bunda en ufak bir şüpheniz olmasın. Bazıları benim için iradesi elinden alınmış diye işliyorlar, kesinlikle öyle değildir, bu benim istediğim bir yaşamdır.

PKK'yı Türkiye sevgisiyle donatalım

Bütün oyunlara rağmen sonuç alıcı şeyler olacak. Türkiye'nin bu sürecinde ben olumlu rol oynayacağım. Sonuna kadar gerçek emek verenlerin, gerçek yurtseverlerin Türkiye'si ile yürüyeceğim. Açık söylüyorum ben Türkiye'ye zarar verenlerin aleti olmayacağım. Bakın PKK da büyümüştür. Bunların hepsini Türkiye sevgisi ile donatalım diyorum.

Ben, Türkiye ile birlikte çalışmayı, Avrupa ile iş yapmaktan çok daha önemli bulurum. Bu ustalıkla olmak zorunda, bazılarını birden bire karşıma alsam olmaz çünkü bunlar güçlü. Bu kullanmak isteyenler, yani bu adamlar tehlikelidirler, dengesizdirler. Kürtçülüğün bu durumuna Mustafa Kemal de karşı çıkmıştır. Beni onlarla aynı kefeye koymamanız lazım.

Ben hep sırat köprüsünde politika yaptım. Bunlar beni neden harcamak istediler, bana küçük bir yer mi bulamadılar. Mesele o değil mesele benden kurtulmak içindi. Çok önceden beri benden kurtulmak istiyorlardı.

Bizi hep Türkiye'ye karşı kullandılar

Şu anda hazırlığımız tam şu anda bana göre diğerleri panik şeyine girdi. Hiç çekinmemelidir. Devlet olarak alet ol demiyorum. Oranın kitlesi hazırdır. Bütün alt yapısı hazırdır. İran'da ve Kafkasya'da da hazırdır. Onlar Türkiye'yi nasıl zorladılar biliyorsunuz. Şimdi bunlarla Türkiye dünyayı zorlar. Bu bir müjdedir. Büyüyen Türkiye'den herkes kazanır. Bizi hep Türkiye'ye karşı kullandılar. Biliyorsunuz en sonunda işte mecliste böyle bir cüretkârlığı yapabildiler. (Merve Kavakçı olayını anlatıyor) Refah ve İran'ın durumu budur dikkat etmek lazım.

ABD'yi yedeğe düşürelim


Türkiye'ye dayalı büyüklük derken bu eşittir imparatorluk değerinde bir şey diyorum. Bu çok önemlidir, mesela İsrail Ortadoğu'da şey olmak için büyük gayret içindedir diyorum. Çünkü o da büyük ve stratejik düşünüyor. İngiltere, Rusya şu bu fazla şey etmeden diyorum, ABD tüm gücü ile gelmek hâkim olmak istiyor ama ABD'yi biz yedeğe düşürelim.

Pırlanta gibi bir subaysınız

Siz bir yurtseversiniz. Sizi karşımda canavar bir sorgucu olarak görmüyorum. Bu ülkeye gerçekten hizmet eden pırlanta gibi bir subaysınız. Ben de yapabilirim diyorum. Yaşım belki biraz geçmiş ama bazen ah gençlik nerdesin diyorum. Bu hizmet aşkı kesinlikle görülmelidir. Bütün sorumluluk bana aittir. Bir de bu bütün eylemler falan bana yüklenmesin.

İran ve Irak'ta kullanacağınız üç oluruz


Benim disiplinli bir görev anlayışı içinde olduğumu sanırım siz biliyorsunuz. İran'daki kitle çok önemlidir. İran'ın ipi şu anda tutuldu. ABD orada iki kişi çalıştıramaz ama biz ayaklanın desek yapacak bir kitle var. Bu Irak için de böyledir. Elbette bu adamlar boş durmayacaktır. Biz Türkiye olarak hemen oraları etki altına almalıyız. Bunu ben yapacağım. Türkiye'nin büyük gücü olacak. Kardeşim Ferhat kod Osman'ı İsfahan'a çekmeye çalıştılar. 93'ten beri ben bunlarla mücadele ediyorum. Cuma'yı (Cemil Bayık) kontrol altına almak için çalıştım. Talabani'nin onların üzerinde çok çalışması vardı. Bir Kani'yi, bir Mahir'i kontrol için çalıştım. Bunları sıradan bir gelişme olarak görmeyin. Avrupa, PKK üzerinde kendi modelini kurmuş, ben onlara fazla geliyorum.

Şimdi Cumhuriyetin en sağlam dayanağı ayaklardan biri olacağız. Bu ayaklar üzerinde Ortadoğu'yu titretebilecek bir konuma dönüşecektir. Lider ülke Türkiye olmalıdır.

Bütün Kürtleri Türkiye ile bütünleştireceğim

İleride çok daha net bir formül söyleyeceğim. Bu savunma bütün kalınlıklarına rağmen, bir çözüm platformuna dönüşecektir. Mutlaka olacak. Yalnız PKK'yı değil, bütün Kürt kitlelerini genelde Türkiye ile bütünleşmeye çağıracağım. Bunun için onların beynini yavaş yavaş getirmem lazım. İşte bu harika bir yaklaşımdır.

Misakı Millici olmak aktüel bir konudur

Misakı Millici olmak aslında aktüel bir konudur. Hem Irak'taki parça meselesi var. Sevr'in aşılması olayıdır. Sevrciler de gerçekten vardır. Onları da kesinlikle küçümsememek gerekir. Mesele sadece silah değil biliyorsunuz, ideolojik ve politik hazırlık çok önemlidir. Bizi yani beni kullanmak istiyorlar.

Her türlü hakareti kabul ederim

Mükemmel Cumhuriyet sentezine doğru gideceğiz doğuda. Pırlanta gibidir. Ürünlerini yakında göreceksiniz. Eğer orada yüz yıllık bir kazanımı vermezsek önce beni kessinler. Her türlü hakareti kabul ederim. Cumhuriyete en güzel taze kan nasıl ki, Ulusal Kurtuluş Savaşında verildi, yine biz vereceğiz. Bu çok önemlidir. Bunu, bu heyecanı duymamı şeye bağlamayın, yani ne Şam ne Roma. Zaten ben Şam'da yaşamadım. Hasta gibiydim. Bunu ileride size gösteririm. 17-18 sene kaldım, iki kelime Arapça öğrenmedim. Ben bu anlamda Türkiye'den kopmadım. Şimdi iğne ucu kadar fırsat da olsa onunla kazandığım duygu düşünceler hiçbir şeyle değiştirilemeyecek kadar güçlüdür.

Yani yapılacak iş çok büyüktür. Türkiye'nin güvenliği ve Cumhuriyetin esenliği için diyorum. Heyecanım bu yüzdendir.

Kritik noktadayız.

Vahim bir duruma geldiğim çok açık

Yani Anayasa temelinde bu gücü oturtacağız. Cumhuriyetin en sağlam bir gücü olacak. Ben, bunu kendi ellerimle yapacağım. Yani bu Cumhuriyete en bağlı doğu insanı olacak. Yüz yıl, iki yüz yıl kopmayacak insanı yaratacağım.

Tekrar söylüyorum, Türkiye kazanacak, mahcup olmayacağız. Ben ne yapayım işte kavga olur. Okuyorum tarihte de hep olmuş Selçuklularda, Oğuzlarda sel gibi kan akmış. Korkunç vurmuşlar birbirlerini. Ama sonra birlikte devlet kurmuşlar. Benim hedefim aslında hep güzel bir Türkiye idi, ama ufak hatalarım oldu, sonunda çok vahim bir duruma geldiğim çok açık. Bundan dolayı en büyük acıyı ben çekiyorum. Yani aslında bu topraklara benim kadar sarılacak adam yoktur. Şimdi bu şans toprağa girerse yazık olmaz mı?

Halk Barzani-Talabani'den nefret ediyor

Bu Misakı Millici bir yaklaşımdır. Orada bana göre pek Arap ve İran etkinliği yoktur. Yani Türkmen ve Kürttür. Yani bu Barzani Talabani konusunda halk bunlardan gerçekten nefret ediyor. Halkın bizimkilere olağanüstü ilgisi olduğunu biliyorum. Ufak bir destek olsa bunları dıştalama, bunları bırakma olur. Kısa bir süre sonra buradaki kitlenin dört dörtlük tutulmasıdır. Bunlar çok tarihidir ve bana göre de gizli kalmalıdır. Orada ufak bir yönlendirme ilişkisi olabilir. Bu Barzanileri, Talabani'leri güçlendirmeye hiç gerek yok. Yavaş yavaş gereksiz adamları zayıflatalım. Yani demokrasinin önünü açık tutalım, oraların üzerinde oynayan zaten birkaç aşiret adamıdır. Biz, biraz köprü olacağız. Oradaki kitle ile Türkiye arasında bunu yapacağız. Bundan hiç şüpheniz olmasın. Yani programı siz kendiniz belirleyin. Çeşitli şekillerdeki insanları eğitelim, getirip içine koyalım. Zaten son zamanlarda bine yakın İran'lı geldi, iki üç bine yakın Suriyeli Kürt var. Bu ne demek artık klasik örgütler bitiyor. KDP, YNK bitiyor. Yepyeni bir dönem açılıyor. Ve buna her gün yeni bir güç katılıyor. Biliyorsunuz ABD beş bin Kürdü aldı götürdü eğitmek için bunları boşuna mı yaptı. Dünyada herkes bunu yapmak istiyor.

Cumartesi, 21 Aralık 2013 19:41



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
abbas
[ emeğin gücü ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 21.12.2013
İleti Sayısı: 830
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: abbas
Cevap Tarihi: 09.02.2014- 21:58


İmralı'daki Öcalan diyor ki: 'Kürt kimliğine gerek yok'

Resim Ekleme

Ben öyle halis muhlis Kürt değilim. Türk'ten daha iyi Türk hissederim. Hiçbir milliyetçi Türk kendini benden daha iyi Türk saymasın. Benim tüm yaşamım, her şeyim Türkçedir. Pratik olarak en iyi bir Türküm

Kürtler için anayasal hakları istemenin anlamı yok

Bu kilit kavramlardan bir tanesidir. Yani bir soy devleti değil, ırk devleti değil, yurttaşlık, vatandaşlık devleti. Bu kilit anlamda bir faktördür. Bir de asli kurucu faktörü önemlidir. Ben şimdi düşünüyorum son günlerde "neden siyasal haklar istemenin anlamı yoktur". Çünkü siyasal haklar zaten Anayasa'da güvence altına alınmıştır. Bu haklar kullanılmıyorsa suç rejimde değildir, partilerin yapısındadır, liderliklerdedir. Yani şunu söylüyorum, Kürtler için anayasal hakları istemenin ne anlamı vardır. İstenecek hak zaten siyasaldır ve zaten vardır.

Kürtler Türkiye'de azınlık değil

Zaten vatandaşlık hakkı var. Kürtler, Türkiye'de bir azınlık değil ki, mesela Suriye'de parti kuramaz, hatta oy kullanamaz, vatandaş bile değildir. Diğer yerlerde de benzer durumlar vardır. Ama burada (Türkiye'de) sonuna kadar vatandaştır ve vatandaşlık ve siyasal hakkını kullanabilir. Başlangıçta asli öğe kabul ettiği için bu ayrım hiç düşünülmemiş. "Sen Kürtsün, bunun dışındasın" denilmemiş. Her şey aynı zamanda senin içindir de denilmiş.

Bu bana göre kimsenin üzerinde durmadığı bir husus. Türkiye Cumhuriyetinin anayasası ki 24'lerde bile belirlenirken bu böyledir, Kürtlerin aleyhinde hiçbir şey yoktur. Herşey olduğu gibidir, yani müşterek düşünülmüştür.

Anayasa'da her şey var

Yani Kürt kimliğine gerek yok, zaten orada her şey var. Anayasa'da var, peki ne arıyoruz biz. Anayasada örgütlenme var ama siyasal faaliyet çerçevesinde. İsyan yaparak değil. Bana göre buradaki cehalet ve bunun kötüye kullanılması kadar Türkiye'nin ciddi bir sorunu olamaz. Ben yöntemi istediğim gibi uygulayamadım, tutturamadım. Anlayış bulamadım diyelim. Ben muhatap aradım olmadı. Genel olarak ruh halimi anlatıyorum.

Sonuç olarak diyorum ki anayasal vatandaşlık önemli bir kavramdır. Ben şimdi bunun anlam ve derinliğini kavramış durumdayım. Anayasal vatandaşlığa dayalı bir devlet, bir soy devleti değil, vatandaşlık devletidir. Her milliyetten, her kimlikten insanlar bu vatandaşlık hakkını kullanarak yükselebiliyorlar, bu çok önemlidir.

Kürtçe'ye engel yok

Bir kısmı şeyimizi istismar ediyorlar. Derler ki, dilimiz yasak, kültürümüz yasak. Aslında yasak değil. Şu anda kurulan Mezopotamya Kültür Derneği yeterlidir bana göre. Yani onun özgürlüğü kırk yerde vardır.

Türkiye'de zaten demokrasi var, isteyen istediği partiyi kuruyor, sosyalist parti var, özgürlük partisi filan kurulabiliyor.

Bir engel var mı, yok. Kürtçe konusu işte Mezopotamya Derneği var, istediğin gibi oyna, şunu yap bunu yap. Enstitü kurulmuş. Engel var mı, yok. İşte bu eşittir demokrasi, bitti. Şimdi devlet bunları zaten sağlamış diyorum. Amaçlar gerçekleşmiş.

Türk'ten daha iyi Türk hissederim

Ben, öyle halis muhlis Kürt değilim. Türk'ten daha iyi Türk hissederim. Hiçbir milliyetçi Türk kendini benden daha iyi Türk saymasın. Benim tüm yaşamım, her şeyim Türkçedir. Pratik olarak en iyi bir Türküm. Ben Türk'ün bir parçasıyım ama Kürtlerle de ilgileniyorum. Çok az Kürtçe biliyorum. Ancak her şeyim Türkçe. Düşünce yapım Türkçedir. Ben Türk düşmanlığını hiç kabul edemem.

Türk ulusu ağacın kökü, Kürtler dalı

Türk Ulusu ağacın asıl köküdür. Kürtler büyük bir dalıdır. Çerkezler küçük bir dalıdır. Biz, bilim dışı bir şey söylemiyoruz. Tarih de bunu doğruluyor. Ben buna inanılmaz katkılar yapacağıma inanıyorum. Çürümüş dalı temizleyip düzgün bir aşı ile bu dalı tekrar filizlendireğiz. Bu kesinlikle Cumhuriyetin tamamlanmasıdır. Cumhuriyet halkın idaresi değil midir! Ağalar, şeyhler, tarikatlar demek değildir.

Halen Refah'ın şeyi orada tarikat değil midir! Bir sürü dinci şey vardır. Elli altmış yıldır bu vardır. İsyanların kaynağı bu ilişkiler yumağı değil miydi! Demokratik Cumhuriyetin en temel ayağı olacağız.

Türkmenlerin Kürtleşmesi

Türkmen boyları Anadolu'ya geldiklerinde, Kürt aşiretleri ile tanışmışlardı. Bir kısmı Kürtleşmiştir. Benim aşiretim Bazuki de aslında Türkmen boylarına kadar gidiyor. Yani Türkmen'dir. Örneğin Karakeçililer de Türk'tür. Ziya Gökalp de böyle söylemiştir. Sonradan gelen Türkmenler Kürtleşmiştir. Yani Kürt-Türk karışımı ileri derecededir.

Sonuna kadar Türkçülük...

Bütün Türkiye ile demokratik birliktelik demek, Cumhuriyet demektir. Bu sonuna kadar Türkçülükle bağlantılıdır. Cumhuriyetin kuruluş felsefesi ile Misak-ı Milli ile bağlantılıdır. 20'lerde Kürtler, ulusal kurtuluş savaşına bir kardeş olarak katılmışlardır. Sonrasında Kürtler üzerinde iyice gelişen feodalite hem Kürtleri perişan etti hem Türkiye'ye büyük zarar verdi. Türkiye'de demokrasinin bu kadar sancılı olmasının sebebi hep doğu ve güneydoğudaki problemdir. Bu feodal, aşiretçi ve dinci şey kırılırsa o zaman inanılmaz gelişme olacaktır. Cumhuriyette özgür yurttaş, özgür toplum olacaktır.

Hakkari'de Türkçe öğretelim

Türkiye'nin tarihindekinden daha büyük bir gücü kendimiz yaratalım. Türkiye'nin kullanabileceği bir güç yaratalım. Türk-Kürt kardeşliğini yeniden düzenleyelim. Bunları biz düzenleyemezsek, karşı kuvvetler bunları düşünecek ve düzenleyeceklerdir. Mesela, Hakkâri'de eskisinden daha fazla Türkçe öğretilmeli, bakın Kürtçe değil, Türkçe diyorum. Her bakımdan İstanbul Türkçesi olsun.

Arabistan'dan Afganistan'a kadar etkili olacak Türkçe merkezli nüfus

Mükemmel Türkçe merkezli, yani bir kısmı Arapça bir kısmı Kürtçe bilen ana ekseni hepsinin Türkçe konuştuğu bir nüfus. Bu Türkiye'nin en büyük zenginliği olacaktır.

Bununla İran'a, Arabistan'a, Türkmenistan'a ve hatta Afganistan'a kadar etkili olabiliriz.

Kürt meselesinin çözümü mevcut Anayasa'da

Dolayısı ile bizim Kürt meselesinde aslında atacağımız adımlar, geliştireceğimiz çözümler Anayasa'da mevcut olan şeylerin bilince çıkarılmasıdır. Sadece şimdiki anayasa değil, 1921 ve 1924 anayasalarını da. Bunları bilince çıkarmamızdır. Elbette bir ayrılık filan yok ama bunu bilince çıkaralım. Sen asli vatandaşsın hakkını kullan değil mi? Neden böyle olmuş, işte feodalite öyle bir çürüme yaratmış ki gerçekten halka nefes aldırmamış. Bu işin püf noktalarından birisi budur.

Ayrı devlet yaşamaz

Neden ayrılma gereği doğsun ki, ekonomik olarak hiçbir gereği yok. Dikkat edelim tam tersine dağlarda ekonomi falan kurulamaz, iki sosyal zenginlik desem zaten iç içe geçmişiz. İnanılmaz düzeydedir.

Hiç kimse bu sosyal dokuları parçalayamaz. Parçalasa bir gövdenin kolunu koparmış gibi olur. Veya bir bacağın kopmasıdır ve bu gerçekten çok anlamsızdır. Koparsa siyasal olarak daha geri bir duruma düşeriz.

Hatta küçük bir devlet bile kurmak istendiğinde hiç kimse kabul etmez. Velev ki kurduk dağın başında bu devletin hiçbir şekilde gelişme şansı yoktur.

Esas mesele feodalite

Feodalite meselesini küçümsememek gerekir. Türkiye'deki demokrasiyi de zehirleyen budur. Feodalitenin ilişkiler yumağıdır. İşte Hizbullah şimdi bunu esas alarak gelişiyor mu, işte her türlü tarikat böyle gelişiyor mu, yetmiş beş yıldır Türkiye'nin demokratik gelişmesini zehirleyen bu ortam değil mi?

Yine halk üzerine en anlamsız cahillikleri, gerilikleri yürüten dayatan bu ilişkiler yumağı değil midir? Tekrar söylüyorum, isyanlar gibi şeylere yol açan bu ilişkiler yumağı değil midir? Bunlardır.

Cuma, 20 Aralık 2013 04:27  



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
abbas
[ emeğin gücü ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 21.12.2013
İleti Sayısı: 830
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: abbas
Cevap Tarihi: 09.02.2014- 22:02


Cemil Bayık, Duran Kalkan korkunç adamlar

Resim Ekleme

Ben ortalıkta olmasam işte onun için söylüyorum; benim ismimi kullanacaklar, biz Apo'nun kardeşiyiz veya ikinci, üçüncü adamız falan diyecekler. Cuma (Cemil Bayık) bana göre yani fazla politik değil, parmaklarında oynatırlar, farkında bile olmaz

Bütün örgütü aşıp devletle koşarım

Devlet haklı olarak benim arz ettiğim tehlikeyi biliyor. Ben bunda devleti suçlamıyorum. Ne kadar tehlikeli bir konum arz ettiğimi ben de biliyorum. Ama aynı şekilde bunu fark ettiğim için dönüş yapmak istiyorum. Kaç defa bunu söylemiştim, bir güvence istiyordum aslında; çünkü o 93'ten sonraki şey dehşet verici idi. Yani çıkmazda kalmıştım. Ama can havli ile de büyük çalışıp mücadele ettim. Yaşatmak için oldukça çalıştım, bunu inkâr etmiyorum, ama bir an önce bütün örgütü de aşarak devlete her an koşmaya hazır bir pozisyon arz ettim.

Çok önemli bir örgüte diyeceğim; önce gel devletini tanı, devletini tanımadan sen onun nesine karşı çıkıyorsun, deli misin, bir defa hata yaptık, bir daha yapmayalım.

Şiddeti bitirip, örgütü tasfiye edeceğiz

Bu işe temelde çok katkımız olacak; çünkü temelde şiddetten uzaklaşma kararı büyük bir karardır. Siz de söylüyorsunuz, en temel şart terörden uzaklaşmak değil midir? Sonrasında örgütün tasfiyesi gelecek, zaten şiddet bitti mi ortada örgüt kalmaz. Yani yasaya uyuyoruz, uyacağız, bunu önemle bilmeniz gerekir. Anlayış düzeyini düzeltiyoruz, örgütlenmesini dağıtıyoruz, zaten bu böyle olur. Yani tek tek bir itirafçı bir örgütü dağıtamaz. Tümüyle silahsızlatacağım, tümüyle şiddete dayalı örgüt mantığı yıkılacak. Bu da dev gibi bir uygulama olacak.

Öğretmen gibi dediklerinizin gereğini yapıyorum

Dikkat ederseniz sizin dediklerinizin, yani bir öğretmen gibi dediklerinizin gereğini yapıyorum. Ve bu ayıp bir şey de değildir. Bu erdemdir. Devletin büyük bir tecrübesini dile getirenden öğrenmek erdemdir. Ben bunu gerçekten saygın öğrendim. Yani karşımdaki soruşturmacıdır falan demedim. Karşımdaki bir öğretmendir dedim ve dağlar kadar öğrendim. Yarın örgüte işte devlet budur diyeceğim. Yani daha önce söyledim; bir gün gösteririm isterseniz size ben PKK'lılarla nasıl savaştım. Eğer devletten daha fazla savaşmadıysam görün, kanıtlayacağım size bunu.

Cemil Bayık, Duran Kalkan korkunç adamlardır

PKK 93'lerden beri parsellenmeye çalışıldı. Ben çok şiddetli mücadele yürüttüm. Bu, içeride Şemdin çetesine karşı olduğu gibi o aydın karakterli arkadaşlara da devletlerin oynama şeyini göz önüne getirdim. Ben diyorum ki PKK'nın bütünlüğünü sağlamayı küçük bir olay gibi görmeyiniz. Bunun üzerinde dünya güçleri oynamaya çalışıyorlar. Ve hepsi de Türkiye'yi denetleme, barajlama çabasıdır. Bunu bir an önce çözüme doğru götürelim derken bunu kastediyorum. Kimsenin ferdi olarak ses çıkaramamasının sebebi işte bu şiddetli mücadelemdir. Bir Cuma'ya (Cemil Bayık), bir Botan'a karşı, bir bizim Osman'a karşı, bir Ebu Bekir'e karşı, Ali Haydar Kaytan'a karşı, bir Duran'a, Duran Kalkan'a karşı yürüttüğüm mücadeleyi küçümsememek lazım. Korkunç adamlardır.

Bayık fazla politik değil, parmaklarında oynatırlar

Şimdi bunların can alıcı özellikleri şudur. Yalnız Osman'ın (Öcalan) değil, bütün merkezin. Eğer gerçekten ben olmasam, örgütü terk edebilirler. Geçmişte de böyle bazı isimler çıkmıştı, mesela Şemdin'e herkes ikinci adam, şöyle böyle dedi, biliyorsunuz kendi ailesini bile etkileyemedi. Bu Ferhat için de geçerlidir, sıfırdırlar hepsi ben ortalıkta olmasam işte onun için söylüyorum; benim ismimi kullanacaklar, biz Apo'nun kardeşiyiz veya ikinci, üçüncü adamız falan diyecekler. Cuma (Cemil Bayık) bana göre yani fazla politik değil, parmaklarında oynatırlar, farkında bile olmaz.

Mirasımı Bayık'a kullandırtırlar

Bu Kani için de geçerlidir. Benim mirasımın dörtte üçünü Cuma'ya (Cemil Bayık) kullandırırlar. Kardeşim diye Ferhat'a bir kısmını kullandırtabilirler, şuna buna elli tane adam var. İşte tehlike buradadır. Bizim hassasiyetimizin en önemli kısmı burada. Şimdi bu hassasiyet o kadar önemli ki, İngiltere dedim ya dünya kadar yatırım yapıyor, Yunanistan bu hassasiyeti bildiği için beni imha sürecine yatırdı. Neden; çünkü ben yirmi yıldır kilitlemişim.

Nerede ise ayağımı kaydırıyorlardı

Ben Suriye'de iken biliniz ki 85'ten beri benden kurtulmaya çalışıyorlardı. Ben Suriye'de benden sonra oynayabilecekleri tek bir adam bırakmamaya dikkat ettim. Hatta Kesire'nin Aleviliğinden bilmem Dursun Karataş filan hep oynadılar. Onlar dediler ki işte biz Aleviyiz solcuyuz, Apo Sünnidir, işte o zaman Cemil Esat ile dirsek temasına girdim; çünkü nerede ise ayağımı kaydırıyorlardı. İşte o zaman tedbirimi aldım. Mesela bu Mehmet Şener vardı. Geldi, Kamışlı'da bunu askeri lojmanlara aldılar hemen, bana ise son günüme kadar tek bir şey yapmadılar, Suriye alternatif bulamadığı için bana mecbur kaldı.

Alternatiflerin hepsini tasfiye ettim

Daha doğrusu ben alternatiflerin hepsini etkisizleştirdiğim için böyle oldu. Ama çok intikamcılardır. Halen sorgusuz sualsiz birçok kişi içeridedir. İşte Mehmet Şener'i benim yerime koyacaklardı, beni öldüreceklerdi. Benim Suriye'de ayakta kalmam işin küçük bir kısmıdır. Avrupa'da veya Rusya'da aldığım tedbirler de böyledir. Ferhat (Osman Öcalan) konusunda İran gerçekten 90'lardan beri onu kullanmak istiyor. Yani çok büyük bir kardeş savaşı yürütüldü, bunu belki küçük veya komik bulabilirsiniz ama önemli bir anlamı var. Osmanlı İran savaşlarındaki gibi düşünün, ona benzer bir durum yaşanıyor aslında. Ama halen kontrolün ezici bir çoğunluğu bendedir.

Avrupa'daki PKK'lılar...

Avrupa'nın amaçlarına engel ben idim. Bu bana yer bulamamalarından ötürü falan değil. İsteseler idi. İskandinavya'da, İzlanda'da yer bulabilirlerdi. Ama ekonomik ve politik çıkarları açısından kullanacakları bir pozisyon bulamadılar. Onu çok iyi biliyorlar. Mantalitem, görüşüm, tipim kesinlikle Avrupa'ya göre değildir. Binlerce PKK'lı var. Yüzlerce ilişki kurdukları insan var. Hepsinin de PKK'lı olduğunu biliyorlar. Canı ciğeri gibi bakıyorlar. Özel olarak kendileri gibi yetiştiriyorlar. Mesela bir Alman mantık yapısına göre yetiştirilen yüzlercesi var. Aynı şekilde İngiliz, Fransız yapısına göre var. Hepsini de destekliyorlar. Ama bana gelince yok. Tutmuyor, kimliğimiz, kültürümüz uymuyor.

PKK ile savaştım

PKK ile savaşmak demek, PKK'nın merkezi ile savaşmak demek, devleti anlamayanlarla savaşmak demektir. PKK'nın bu militan, ne yaptığını bilmeyen çılgınca şeyleri var; ben Şemdin için kırk defa söyledim, çingeneye paşalık vermişler önce babasını asmış. Şunun için bunları söylüyorum, devlet de savaştı tabii ama ben de PKK ile savaştım. Ve şimdi benim yapacaklarım var, milyonlar var, Mecnun gibi tapıyorlar. İşte Yunan numarasının özü buna dayanıyor. İnsanları yüz yıl daha Türkiye'ye karşı kullanmak için korkunç hazırlık yapıyorlar.

Şehit ailelerinin acısını paylaşıyorum


Onlara diyeceğim ki; "Değerli ve saygıdeğer şehit aileleri sizlere karşı gerçekten çok zorlanmamla birlikte her şeyden önce bütün acılarınızı yürekten paylaşıyorum, kaybettiğiniz değerlerin acısını en az sizin kadar hissediyorum, sizden büyük özür diliyorum" diyeceğim.

Onlara kardeşlik zamanıdır diyeceğim. Gerçek düşmanı bir de unutmayalım diyeceğim. Gerçek düşman pusuda bizim birbirimize girmemizi bekliyor. Daha fazla kan dökülmesini bekliyor. Buna fırsat vermeyelim

Perşembe, 19 Aralık 2013 08:09  



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 10.02.2014- 21:00


Abdullah Öcalan: Görüntülerin hedefi çözüm süreci

Resim Ekleme

AKP'nin hazırladığı paketleri demokratikleşme kaygısıyla hazırlamadığını ve yasal çerçeveyi oluşturma konusunu görmezden geldiğini belirten Abdullah Öcalan, “Bunlar yapılmadan çözüm sürecine vurgu yapmak bir ciddiyetsizliktir" dedi.

AKP'nin hazırladığı paketleri demokratikleşme kaygısıyla hazırlamadığını ve yasal çerçeveyi oluşturma konusunu görmezden geldiğini belirten Abdullah Öcalan, “Bunlar yapılmadan çözüm sürecine vurgu yapmak bir ciddiyetsizliktir" dedi. Demokratik bir sözleşme öneren Öcalan’ın, “Bu, afla falan çözülecek sorun değildir. Bunun vaadi bile doğru değildir. Bunun için önce bir sözleşme yapmak lazım; demokratik bir sözleşme yapmak lazım" ifadesini kullandı.

'Bu ciddiyetsizlik sürerse katkı sunmam güçleşir'
Abdullah Öcalan ile görüşen HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Sırrı Süreyya Önder, Öcalan’ın sürece dönük tutumundan dolayı AKP’yi uyardığını belirterek, “Bu ciddiyetsizlik sürerse katkı sunmam güçleşir. Böyle devam ederse sürecin bitmesinin sorumlusu AKP olur” dediğini aktardı.

Sırrı Süreyya Önder, BDP -HDP heyeti olarak Abdullah Öcalan ile İmralı Adası’nda yaptıkları görüşmenin detaylarını anlattı. Önder'in Fırat Haber Ajansı'ndan Ali Barış Kurt'a verdiği söyleşi şöyle:

Görüşmede, AKP’nin hazırladığı paketleri demokratikleşme kaygısıyla hazırlamadığını ve yasal çerçeveyi oluşturma konusunu görmezden geldiğini belirten Öcalan, “Bunlar yapılmadan çözüm sürecine vurgu yapmak bir ciddiyetsizliktir” dedi.

'Barış sürecini sahiplenin'
Demokrasi güçlerine de barış sürecine sahiplenme ve AKP’ye baskı yapma çağrısı yapan Öcalan: “Bu, afla çözülecek sorun değildir. Demokratik bir sözleşme yapmak lazım. Bunun bir hakem kurulu olmalı, izleyicisi olmalı, yaptırımı olmalı.”

'Demokratikleşme değil provokasyon'
Sırrı Süreyya Önder, Öcalan’ın, son günlerde dolaşıma sokulan sorgu görüntüleri hakkında “Çözüm sürecini bitirmek ya da itibarsızlaştırmak amacıyla sinsi bir planın parçası olarak montajlanmıştır” ifadesini kullandığını belirtti. Önder, Öcalan’ın AKP hükümetini, “tek taraflı paketler hazırladığı için” eleştirdiğini kaydederek, şu bilgileri verdi: Sayın Öcalan bu meselenin iki yanına dikkat çekti; birincisi, demokratik kaygı güdülerek hazırlanmadığını, tek taraflı ve tamamen kendi güvenlik endişelerini içeren çerçevede tutulduğunu söyledi.

‘Demokratikleşme kaygısıyla yapmış olsalar paylaşmaları gerekirdi’ dedi. Bunun bu şekliyle, demokratikleşme değil, provokasyon anlamına geleceğini beyan etti. Buna gerekçe olarak, daha henüz Maxmur Kampı’ndakilerin dönüşü için bile yasal zemin oluşturulmadığını, oysa şimdiye kadar çoktan geri dönüş yasası da başta olmak üzere birçok meselenin hazırlanmış, görüşülmüş, müzakere edilmiş olması gerektiğini söyledi. ‘Bunlar yapılmadan sürekli çözüm sürecine vurgu yapmak bir ciddiyetsizliktir dedi.

'Çözüm süreci halkta yankı uyandırmadı'
Önder, Öcalan'ın Paket hazırlanırken yasal çerçevenin oluşturulması ısrarı inatla görmezden geliniyor. Bu yüzden de, Meclis’teki Çözüm Süreci Komisyonu dahi çok kadük kaldı. Düşünün ki, halkta en ufak yankı uyandırmadı. Bir yasası yok, elli bin türlü kısıtı var” ifadelerini kullandığını bildirdi. Öcalan’ın TBMM’deki bazı tutanaklara müdahale edilmesini de eleştirdiği öğrenildi. Önder, Öcalan’ın eleştirisini şöyle aktardı: “Meclis’te ‘Kürt’ lafının tutanaklardan çıkartılması, halk nezdinde bu sürecin inandırıcılığına önemli darbe vurmuştur. Sen daha Kürdün lafına tahammül edemiyorsun, bu kafayla mı süreci yürüteceksin... Diyarbakır’da olunca söylemek, Meclis’e gelince çıkartmak, halkta derin kuşkulara yol açar; samimiyetsizliktir. Bu kararlılığı gösteremezsen darbecilerin elinde oyuncak olursun! dediğini bildirdi.

'Seçimler ve AKP iktidarı anlamsızlaşabilir'
Önder, Öcalan’ın demokratik bir sözleşme önerdiğini de açıkladı. Öcalan’ın görüşmede bu önerisini şu sözlerle açıkladığı öğrenildi: “Bu, afla falan çözülecek sorun değildir. Bunun vaadi bile doğru değildir. Bunun için önce bir sözleşme yapmak lazım; demokratik bir sözleşme yapmak lazım. Demokratik bir sözleşme yapacaksanız da, bunun bir hakem kurulu olmalı, izleyicisi olmalı, yaptırımı olmalı. Kim üzerine düşeni yapmıyorsa, karşılıklı suçlamak yerine bağımsız izleme kurulu olmalı. Yasalar derken, yasal çerçeve derken, hep bunları kastediyorum. Şimdi de seçim gerekçe gösteriliyor. Eğer bu meselenin çözümünde durmazsan, kararlı olmazsan, seçim de iktidarın da anlamsızlaşır.”

'Bu ciddiyetsizlik devam ederse katkı sunmam güçleşir'
Önder’in aktardığına göre; AKP hükümetini “çözüm süreci”ne ilişkin mevcut tutumunu değiştirmeye çağıran Öcalan, “Bu ciddiyetsizlik, bu savrulma tutumu devam ederse süreç için daha fazla katkı sunmam güçleşir. Hükümet seçimi bahane edip meselenin ciddiyetinden uzak bir noktaya savruluyor. Böyle devam ederse sürecin bitmesinin sorumlusu olur. Bütün demokrasi güçleri, aydınlar üzerine düşen görevi yapmalı; süreç ve barışın üzerine titremeliler ve hükümete sürekli bunu hatırlatmalılar. Yoksa iş işten geçtikten sonra söylenen sözlerin hiçbir anlamı kalmayabilir; hükümet üzerinde baskı oluşturmalılar” dedi.

'Bu iktidar ne kadar iktidar olduğunu sorgulamalıdır'
Önder, Öcalan’ın hasta tutuklu ve hükümlülerin tahliye edilmemesine de tepkili olduğunu, “Hasta tutsaklar meselesinde artık söz söylemek bile anlamsızlaşmıştır. Yasal olarak düzenlenmiş bir hakkı bile bu iktidar kullanamıyorsa ne kadar iktidar olduğunu sorgulamalıdır” dediğini kaydetti.

'Davutoğlu politikasının felakete götürdüğünü görmüyorlar mı?'
Önder, Öcalan’ın görüşme sırasında AKP hükümetinin Ortadoğu politikasına da tepki gösterdiğini ve Rojava’daki mevcut duruma değindiğini anlatarak, Öcalan’ın şunları kaydettiğini aktardı: “Bu Davutoğlu politikasının ülkeyi felakete götürdüğünü görmüyorlar mı? Bugün savunulacak şey, Kürt ile Kürdün arasına duvar örmek, sınır çekmek değildir. Bütün bunların ne kadar anlamsız olduğu illa bedel ödenerek mi öğrenilecek... Birazcık tarihe bakmaları yeterlidir. Kanton oluşumlarını destekliyorum. Herkesin desteklemesi gerekiyor. Rojava’da bölgenin demokrasi standartlarının çok üzerinde bir demokratik deneyim, pratik yaşanmaktadır. Bütün dünya bunun farkına varacak. Kısmen de farkına varmaya başladılar. Buradan ben görüyorum, Davutoğlu Bakanlık’tan göremiyor mu? Rojava’da yüksek demokratik yönelim, pratik yaşanıyor.”

sol



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Barışın muhatabı Öcalan'mış! melnur 1 2719 14.05.2019- 04:39
Konu Klasör HDP 'Öcalan' görüşmesini değerlendirdi melnur 2 2682 10.05.2019- 16:57
Konu Klasör ''Öcalan'dan AKP'ye İstanbul seçimleri teklifi...'' melnur 3 3097 22.06.2019- 07:35
Konu Klasör Beka yaklaşımından Öcalan açılımına... melnur 0 1954 17.05.2019- 20:32
Konu Klasör 27 lira çalan çocuğa 27 ay hapis cezası denizcan 3 4666 29.01.2014- 22:10
Etiketler   İmralı’daki,   Öcalan,   diyor,   ki:
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS