SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Halk için, halkla beraber/Mete Gönenç           (gösterim sayısı: 5.198)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.006
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 02.03.2014- 16:41


Halk için, halkla beraber-1
Mete Gönenç


Bilindiği gibi, her şeyde olduğu gibi, toplumsal düzenlerde de sürekli bir değişme yaşanmaktadır. Bu değişimi doğuran şey, üretim araçlarındaki gelişmedir; söz konusu değişme, var olan mülkiyet ilişkilerini zorlar ve sınıf mücadelesini hızlandırır. Tarihsel materyalizm, işte bu çerçeve içerisinde, sırasıyla ilkel komünizm, feodalizm, kapitalizm sosyalizm ve komünizm gibi beş ayrı toplum modelinin ortaya çıktığını ve çıkacağını savunur. Bu çerçevede, Batı’da 14-19 yy. arasında oluşan, Aydınlanma, Reform, Rönesans hareketleri ve Sanayi Devrimi sonucu oluşan burjuva, işçi sınıfı ve büyük ölçüde halkın katılımıyla burjuva demokratik devrimleri yapılmış ve kapitalist sistem burjuvazinin önderliğinde kurulmuştur. Ulus devletler de bu süreç sonucu tarihteki yerini almıştır.

Osmanlı İmparatorluğu’nda ise bu süreç yaşanmamıştır. Batı’dakinin aksine merkezi olarak kurulup fetihlerle büyüyen imparatorlukta ekonomi tarıma dayanmaktaydı. Halk; “askeriler” yani sivil asker yöneticiler ve ulemalar ile “reaya” yönetilenler olmak üzere ikiye ayrılırdı. Osmanlı’da, tüm topraklar padişahın olup, sanayinin gelişmediği ticaretin gayrimüslimlere bırakıldığı bu toplumda doğal olarak, Batı’daki o dönem için ileriye yönelik gelişmeler yaşanmamıştır. Tam anlamıyla sınıfların da ortaya çıkmadığı bu toplumda, ilerici tek bir halk hareketi oluşmamıştır.

Asker toplama ve vergi alma dışında halkla hiç ilişkisi olmayan, askerleri (yeniçeriler) ve yöneticileri devşirmelerden oluşan Osmanlı yönetimi, şehzadelerinin ve saray çevresindeki imtiyazlı kişilerin çocuklarının en iyi hocalarla, en iyi okullarda eğitilmesini sağlamıştır, Daha çok tarımla geçinen. Anadolu halkının çocukları ise az sayıdaki mahalle mektepleri, Kuran kursları, tekke ve zaviyelerde, daha çok dini eğitim görmüşlerdir. Halkın bu şekilde geri bırakılması, bağnaz ve bilinçsiz yetiştirilmesi ise bir anlamda, giderek yozlaşan Osmanlı yönetiminin varlığının da garantisi olmuştur. Üzülerek söylemek gerekirse, halkın bir kesiminin bu durumu ise hala tam olarak aşılamamıştır

İşte bu nedenlerle Osmanlı’da yenilenme hareketleri, hep Batılılaşma olarak anlaşılmış ve 18. yüzyılın sonlarından itibaren önce saraydan, sonrasında ise sivil, asker, bürokrasi ve aydınlardan gelmiştir. Ülkemiz siyasi tarihinde, sivil, asker, bürokrat, aydın kadroların, halkı, geri ve eğitimsiz bularak, düzeni değiştirmek için ve son tahlilde hep askerlerle (zinde güçler!) devrim yapmaya yönelik hareketleri önemli yer tutmakta, hala da önemini korumaktadır. Kadro hareketleri denen ve sonuçta “halk için halka rağmen” diye adlandırılan felsefeleriyle düzeni değiştirip, daha adil ve ilerici bir düzen yaratmaya yönelik bu hareketler, hep hüsrana uğramış, halka ulaşamamış, sol hareketlere ve halkımıza 12 Mart ve 12 Eylül’de olduğu gibi çok önemli bedeller ödetmiştir.

İşte bu anlamda, Osmanlı’nın son dönemlerinde, Batı’daki özgürlükçü ve ulusçu hareketlerden esinlenen Osmanlı sivil-asker aydınları ve talebeler İttihat ve Terakki partisini kurmuşlardır. Meşrutiyet idaresini, hürriyet ve eşitliği amaçlayan 1908 de 2.meşrutiyeti, ilan ettiren bu hareket, iktidara gelmesiyle, Almanlarla flörte başlamış ve ülkeyi savaşa sokmuştur. Osmanlıcılıkla başlayıp Türkçülüğe sarılan bu hareket, Batılı devletlerin kışkırtması sonucu da olsa, başta Ermeni Tehciri olmak üzere, milliyetçi(!) uygulamalarıyla, bu gün hala acısını çektiğimiz şekilde, ülkede yaşayan halkların ilişkilerinde ciddi yaralar açmış ve resmi olarak Osmanlı’yla birlikte son bulmuştur.

1. Dünya Savaşı sonrasında, Mondros Bırakışması ile imparatorluk tamamen tasfiye edilip, işgal edilen ülkede Türklere Anadolu’da ufak bir toprak parçası bırakılmıştır. Bunun üzerine, Mustafa Kemal’in önderliğinde, eski İttihatçılar, dağılan ordunun subayları, eşraf az sayıdaki aydın ve maceraperest çetelerin bir araya gelmesiyle Kurtuluş Savaşı’na başlanmış, Kurtuluş Savaşı sonucu, saltanat ve halifelik kaldırılarak, Cumhuriyet kurulmuştur. Bir anlamda, ittihatçılar, devleti yıkarken, Atatürk ve arkadaşları, bağımsızlık savaşı sonucu, yepyeni bir devletin, Cumhuriyet’in kuruluşunu başarmışlardır.

Cumhuriyet’le beraber Osmanlı devleti tasfiye edilmiş ve İzmir İktisat Kongresi’nde belirtildiği şekilde, kapitalist sistemi oluşturmak için devlet eliyle sermaye birikimi ve sermayedar yaratılmaya başlanmıştır. Bu çerçevede birçok yazımda belirttiğim gibi, bugün AKP’nin hovardaca sattığı, binlerce sanayi, finans vs. kuruluşlarının oluşumu tamamlanmıştır.. Bunun yanında, her alanda daha çok Batı’nın kurumları dikkate alınarak reformlar yapılmıştır. Çanakkale Savaşı’nda genç ve dinamik insanlarının çoğunu kaybeden ülkede, 1923’te 12-13 milyon nüfusun sadece yüzde 10’u okuryazardır. Sosyal ve kültürel altyapısına uygun düşmeyen bu reformları kabullenemeyen halkın yapısına da uygun en önemli uygulama Köy Enstitüleri’yken, Enstitüler yine CHP tarafından kapatılmıştır. Ayrıca, Atatürk’ün kontrolünde kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve Serbest Fırka da bir süre sonra halkın yapısına uygun olarak Cumhuriyet karşıtlığına dönüşünce, kapatılıp yöneticileri cezalandırılmıştır. Solcuların başına gelenler ise hepimizin malumudur.

Yazarın notu: Bu yazının, önceden planlanmakla birlikte, evvelki haftaki yazıma bazı BDP’lilerin attığı, RTE özentisi, ilkel ve ilkesiz tweet’lerle ilgisi bulunmamaktadır.

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/mete-gonenc/halk-icin-halkla-beraber-1-88707



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.006
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 09.03.2014- 11:24


Halk için, halkla beraber-2
Mete Gönenç


Geçen haftaki yazımda da belirtildiği gibi: Bir devlet partisine dönüşen CHP, devleti inşa ederken, sermayedar yaratma politikalarının yükünü büyük ölçüde halkın sırtına bindirmiştir. Buna, 2. Dünya Savaşı’nın sıkıntıları da eklenince, yepyeni ve modern bir devlet kurmak için yola çıkan sivil, asker aydın kadrolar, hâlâ da sıkıntısı çekildiği şekilde, halkla bulaşamamışlardır. Bir anlamda devlet partisi olarak kurulan CHP ise bu güne kadar hiç seçim kazanamamıştır. Büyük bir coşkuyla hâlâ sevip söylediğimiz 10.Yıl Marşı’ndan sonra o heyecan tekrar yakalanamamış ve 25., 50., 75. Yıl Marşları yazılamamıştır. 90 yılda bir türlü tam olarak kurulamayan cumhuriyetin bu günkü hali ise ,gerçekten üzücüdür. Devlet partisinden cemaat yanaşığına dönüşen CHP ise işin tuzu biberdir.

2. Dünya Savaşı sonrasında, İnönü’nün demokrasi aşkı ve Truman doktriniyle dışa açılan ABD’nin etkisiyle çok partili rejime geçilmiştir. Doğal olarak ta palazlanmaya başlayan, devlet patentli burjuvazinin partisi DP iktidara gelmiştir. Halkın yüzde 70’inin okuma yazma bilmediği bu dönemde, DP, batıda, burjuva demokratik devrimleriyle tasfiye edilen en gerici sınıf ve tabakalarla işbirliği yapmıştır. DP yönetimi, ilk iş ABD ile sarmaş dolaş olup sürdürdüğü baskıcı ve hukuk dışı yönetim sonucu,1960’da, askerler tarafından 27 Mayıs Darbesi ile devrilmiştir. Bu darbe de, esas itibari ile bir kadro hareketi tarafından gerçekleştirilmiştir. Yanlış ve acısını hâlâ çektiğimiz yargılamalar dışında, Bilim insanlarından oluşan kurucu meclisle ülkemizin en ilerici ve özgürlükçü anayasasını yapmışlardır. Ülkemizin en demokratik ve rahat yılları süregelen 60’lı yıllardır.

1961’de Doğan Avcıoğlu’nun liderliğinde başlayan YÖN hareketi de klasik anlamda bir kadro hareketidir. Bazı sosyalistlerin de içinde bulunduğu ve antiemperyalizm bazında, kemalist-sol düşünceye dayanan ve son tahlilde, “zinde güçler”den medet uman bir harekettir. Özellikle 1960’ların sonunda FKF ve TİP içinde Mihri Belli’nin teorisyenliğinde başlayan ve sol hareketin bölünmesine neden olan Demokratik Devrim hareketi de, bu hareketten oldukça esinlenmiştir. Sonuçta, halkı dışlayıp “zinde güçler”den devrim bekleyen demokratik devrimciler, baştan alkışladıkları 12 Mart ve 12 Eylülden solcularla beraber en büyük zararı görmüşler ve bu “millici” güçler gencecik kardeşlerimizi asmış, öldürmüş ve hapislerde çürütmüştür.

12 Eylül’den sonra ise, Özal’ın başa geçirilmesi ile bir taraftan küresel sermaye ile bütünleşme çabaları sürdürülürken bu günlerin alt yapısı hazırlanmış ve devlet gericileştirilmiştir. Sonrasında yine bir kadro hareketi olan 28 Şubatın devamında ise, AKP ile o güne kadar liberal partilere payanda olan dinci kesim dümene geçirilmiştir. Bütün bu süreç içinde, bir mandaya dönüşen ülkemizde, burjuvazinin gericiliğe bile hiçbir karşı çıkışı olmamıştır. Yok edilen devlet sonucu, onlar da talandan paylarını almaya başlamışlardır. Ülkemizde, hele de küreselleşme koşullarında, emperyalizmle çıkarı çatışan bir milli burjuvanın olmadığı ise net bir şekilde ve bir daha görülmüştür. AKP’nin yükselişinde önemli payı olan askerlerin başına gelenler malumumuzken en ufak bir karşı çıkış bile olmaması, umarım ki, “milli ordu” savlarını bitirmiştir.

Görüldüğü gibi, 20. yy.’ın başlarından itibaren ülkemizde ulusalcı hareket, cuntacılık-kemalizm-milli demokratik devrim çizgisinde yürümüştür. Cuntacılık ve milli demokratik devrim hareketlerinin ikincisi de halkla buluşamamış ve karşı devrimlere zemin yaratmistir. 1923’deki, Osmanlılığın çöküşü ve fiili işgal koşullarındaki, ülkeyi düşman işgalinden kurtarıp binlerce sanayi tesisini de yoktan var edip yepyeni ve medeni bir devlet kuran ‘kemalizm’in savunucularının da kendilerini geliştiremediği ve halkla yeteri kadar buluşamadığı açıkça ortadadır. Ulusalcı İP de, çok geniş olanaklarına ve TGB gibi önemli bir gençlik örgütlerine, milyonlarca insanın katıldığı ulusalcı mitinglere rağmen, henüz tam hazır olmayan sol partiler gibi, binde oranlarında oy almaktadır. Bu durum, Atatürk yaşasaydı, bu günün koşullarında büyük olasılıkla, bunlara benzer anlamda ‘kemalist’ olmayacağını göstermektedir.

Ulusalcılığı her söylemde, defalarca Atatürk’ün adını kullanmak olarak algılayan, hâlâ ittihatçılardan, millici güçlerden, Çin’den Rusya’dan medet uman bu hareketin halkla buluşamayacağı açıkça ortadadır. Cemaate karşı, AKP’ye bile yanaşan bu hareket, ülkemizde yaşayan başta Kürtler, Ermeniler olmak üzere diğer halklara karşı milliyetçilik yapmaktadır. Halbuki üzüntü verse de, SSCB, Yugoslavya, Çekoslovakya örneklerinden de anlaşılacağı gibi milliyetçilik sorununun tüm dünya için sanıldığından da karmaşık ve önemli olduğu, karşı-milliyetçiliğin ise felaketleri hızlandırdığı açıkça görülmektedir. Sorunun tek çözümünün ise, kardeş halklar arasındaki diyalogdan geçtiği ise iyice anlaşılmalıdır.

Bunca kötü tecrübeden ve felaketlerden sonra iyice anlaşılmalıdır ki küresel kapitalizmin geldiği noktada, ulusalcılık ve milliyetçilik halklar için çözüm değildir. Tüm halkların ortak düşmanı ise, bu gün küreselleşip daha da adaletsiz hale gelen emperyalizm, dolayısıyla kapitalizmdir. Büyük Haziran Direnişi’nde ortaya çıkan, işsizliğe, geleceksizliğe, yaşam biçimine müdahaleye, faşizme karşı mücadele ise hızla ve kaçınılmaz olarak bu noktaya doğru gelmektedir.

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/mete-gonenc/halk-icin-halkla-beraber-2-89076




Bu ileti en son melnur tarafından 09.03.2014- 11:25 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Halkla kavga ediniz solcu 0 2629 14.10.2015- 21:30
Konu Klasör Günlük soL halkla buluştu umut 5 4258 18.05.2015- 10:42
Konu Klasör Halk seferberliği melnur 1 4046 22.12.2016- 13:38
Konu Klasör Halk Boykotu melnur 3 5380 25.11.2016- 01:06
Konu Klasör Bu halk evladını unutmayacaktır toplumcu 0 2736 12.03.2014- 00:24
Etiketler   Halk,   için,   halkla,   beraberMete,   Gönenç
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS