SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Erdoğan'la yola devam edilebilir mi?           (gösterim sayısı: 3.664)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
solcu
[ kemal ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.01.2014
İleti Sayısı: 1.709
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: solcu
Konu Tarihi: 13.05.2014- 20:41


Erdoğan'la yola devam edilebilir mi?


Seçimlerden “başarıyla” çıkması, 30 Mart öncesi onu gözden çıkaran merkezlerle Erdoğan arasında bir normalleşmeye doğru gidildiği anlamına gelmiyor. Sitemin tüm kurumlarının Erdoğan'ın tek adamlığına tabi olması, uzun vadeli çıkarlar açısından hâlâ çözülmesi gereken büyük bir sorun.

Volkan Algan -soL

“Erdoğan seçimlerden başarıyla mı çıktı?” sorusu, eğer yanıt seçim sonucuna indirgenecekse, “evet” karşılığını hak ediyor. Ancak bunun hemen ardından “Kazanılmış bir seçim Erdoğan’ı kurtarmaya yeter mi?” sorusunu eklediğimizde cevabın “hayır” olduğunu söyleyebiliriz. AKP’nin bitişini Haziran sağladı dedik, ancak hâlâ iktidardalar ve Erdoğan Ağustos’ta Çankaya’ya çıkmanın hesaplarını yapıyor.

Önümüzdeki dönemde Erdoğan onu gözden çıkaranlara kendini kabul ettirmek için çabalayacaktır. Ancak bunun için atacağı adımlar korku ve kendini tekrar ispatlama telaşıyla onu giderek tek, yalnız ve fakat tayin edici bir pozisyona doğru daha fazla itecektir. Bu durum dengelerin giderek kaotik bir hal aldığı bölgede Türkiye’nin batılı müttefikleri için güvenilir bir ülke değil, kamplara bölünmüş, ülke içi dinamiklerin arasının giderek açıldığı ve bir ucun düzenin çeperine doğru itildiği, sistemin çok daha kırılganlaştığı, doğru-yanlış tüm kararların Erdoğan ve dar ekibi tarafından alındığı bir yer haline gelmesi demek.

Seçim sonrası değişen strateji
Haziran’da halkın öz gücüyle deviremediği AKP’nin biletinin başkaları tarafından da kesildiği, bu başkalarının sayısının direnişin ardından hızla arttığı malum. Önce bir süredir kaynayan düzen içi blok parçalandı; Cemaat’i, Doğan’ı, Koç’u ellerindeki kartları çok daha açık oynamaya başladılar. İlk olarak düğmeye ABD’nin bastığını ise söylemeye gerek yok.

Yolsuzluk operasyonları, ses kayıtları, uluslararası baskılar AKP’yi götürme, hiç değilse güç kaybettirme stratejisinin bir parçası olarak piyasaya sürüldü ve siyasi adres olarak sağa çeken bir CHP işaret edildi. Ancak seçim sonuçları bu stratejinin başarısız olduğunu gösteriyor. Şimdi AKP dahil herkes pozisyonunu tekrar tarif etme, yeni sürece ayak uydurma derdinde. Ancak nasıl ve nereye kadar?

“Bölgesel vizyonla bağı kopan AKP’nin Türkiye projesi giderek Erdoğan’ın şahsına indirgenmek durumunda kalıyor.”

Öyleyse soralım; seçim öncesi hiç yaşanmamış gibi yapabilmeleri, bir düzen içi barış sağlanması mümkün mü? Erdoğan’ın gitmesi gerektiğine karar veren merkezlerin fikri değişmiş olabilir mi? Seçim kazanan bir Erdoğan’ın kendini tekrar kabul ettirmesinin olanağı var mı? Bunların hepsine kestirmeden “hayır” demek zor olsa da yanıtın “evet” olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Düzenin uzun vadeli çıkarları gereği Erdoğan’ın gitmesi gerektiği fikri değişmiş görünmüyor. Bunun Türkiye kapitalizminin yapısal özellikleriyle ilgisi olduğu kadar, Haziran’dan beri kaynamaya devam eden ülke içi siyasi dengelerin, bölgesel statükonun kimsenin nereye gittiğini kolay tahmin edemeyeceği şekilde değişmeye başlamasıyla da ilgisi var. Ancak burada şu an için bir sıkışma yaşandığı ortada üstelik Erdoğan giderek tekleşiyor.

Blok içi sinir uçlarına dokunmak

Seçim sonrasında, AKP’ye alternatif olarak açıkça dışarıdaki bir adresi tarif eden yıpratmaya dönük harekat stratejisinin değiştiği, bu sefer “blok içi sinir uçları” üzerinden AKP’ye ayar çabasına girişildiği görülüyor. Abdullah Gül ve AYM tartışmalarını bu gözle okumak mümkün. Önümüzdeki süreçte AYM örneğinde olduğu gibi sistem içi sürpriz çıkışlar görebiliriz. Bu tedirginliği Erdoğan’ın da yaşadığı görülürken yaşadığı paniğin şiddetini de artırıyor. Hangi kuruma ne kadar hakim, kime güvenebilir net olarak bilmiyor. Bu nedenle Efkan Ala türü emir erlerini en yakınına yerleştirmiş durumda. Bu, nitelik düşümünü de beraberinde getiren zorunlu bir tercih.

AKP’nin bilumum devlet kadrolarını aylardır hallaç pamuğu gibi sallaması, Cemaat’in tasfiye edilme harekatı, yerine güvenebileceği yeni kadroların yerleştirilebildiği anlamına gelmiyor. 2. Cumhuriyetin yetişmiş nitelikli eleman ihtiyacını Cemaat sağlıyordu, şimdi bundan mahrumlar. Eski milliyetçi kadrolara alan açılması, bazı Ergenekon mağdurlarıyla ittifak denemeleri çaresizlikten. Lakin bu saatten sonra Erdoğan’ın paranoya derecesinde diken üstünde olacağı kesin. Bakmayın “biz kadro hareketiyiz” dediklerine, Erdoğan giderek yalnızlaşıyor. Köşk hesaplarının bir kısmı da bununla ilgili.

Tek adama dönen vizyon
Erdoğan köşke çıkmaya “mahkum” görünüyor. Bu “kaybeden bir diktatör” imajından kurtulma ihtimali, diğer taraftan dosta düşmana “kararlılık” beyanı anlamına gelirken, böylece fiili olarak uygulanacak yarı başkanlık sistemi ve kukla bir başbakanla da yürütmenin başında kalmış olacak. En önemlisi ise pembe köşkün korunaklı duvarlarının arkasına sığınmak. Kısa vadeli hesap temelde bu aslında. Geçtiğimiz günlerde 2015 seçim sonuçlarına ve halkın bu bir senede uygulanacak fiili başkanlık işleyişine vereceği tepkiye göre Anayasa değişikliğiyle Başkanlık sistemine geçilebileceğini söylediler. Bunu bir plan olarak okumaktan çok, ne olacağını onların da kestiremediğinin itirafı olarak görmek yanlış olmaz. Kısa süre öncesine kadar Cumhurbaşkanlığı-başkanlık sistemi vb tartışmalar hep “2023 vizyonları” çerçevesinde konuşulurken, böylesi büyük iddialar bugün pek dillendirilmiyor.

Bu noktada büyük bir sorun ortaya çıkıyor. AKP’nin Türkiye vizyonu aslında ABD’nin Ortadoğu vizyonunun Türkiye’ye yansıyan türeviydi. Büyük vizyon çökünce “bağlı değişken” olarak küçük olanının devam etmesi mümkün değil, ancak arızi bir durum olarak sürüyor. İşte bu nedenle bölgesel vizyonla bağı kopan AKP’nin Türkiye projesi giderek Erdoğan’ın şahsına indirgenmek durumunda kalıyor. Haziran ve 17 Aralık sonrası kendi geleceğinin derdine düşen Erdoğan’ın yaşadığı korkunun onu giderek yalnızlaştırdığı ve tek adamlık psikolojisini beslediği görülüyor. Peki sistem böyle bir Erdoğan’ı taşıyabilir mi?

“Erdoğan'ın Feyzioğlu'na bağırıp çağırması sonrasında protokolün verdiği tepki Türkiye'nin erkler dengesi üzerinde şekillenen bir Cumhuriyet olmanın asgari şartlarını bile taşımakta zorlandığını gösteriyor.”

Dengeler değişirken

Sünni kuşak projesinin Suriye’de çökmesi ve Ukrayna krizi, bölgesel dengelerde yeni bir duruma işaret ediyor. ABD’nin de ilgisinin Avrasya’ya doğru kaydığı görülürken, Ortadoğu eskisine kıyasla Batı kamuoyunu çok daha az meşgul ediyor. Bu ABD’nin elini Ortadoğu’dan çekeceği anlamına gelmiyor tabii ki.

Bölgesel dengelerde kimsenin öngöremediği kırılmaların yaşanmasıysa bugün çok daha mümkün hale geldi. Rusya bundan sonra “pasif agresif” bir pozisyonla yetinmeyeceğini Ukrayna krizinde gösterdi. Suriye yönetimi kendini toparlıyor. Emperyalizm İran konusunda hâlâ net bir yol çizmekten uzak. Bakınca bölgede çok daha kaotik bir sürecin önünün açıldığı anlaşılıyor. AKP iktidarının ve onun Türkiye vizyonunun ABD’nin Ortadoğu’daki Sunni Eksen projesiyle doğrudan bağı olduğu düşünüldüğünde bu gelişmelerin Türkiye’ye ciddi yansımaları olmaması düşünülemez.

Tercihe zorlanabilir
Türkiye, Ukrayna krizinde düşük bir profil sergiledi. Ancak krizin derinleşmesi durumunda safını belirlemesi beklenir. Bu bağlamda ABD’li düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü Başkanı Strobe Talbott’un geçtiğimiz günlerde söyledikleri dikkat çekici. Talbott Türkiye’nin dünya siyasetindeki yerini değerlendirdiği konuşmasında, ülkemizin önümüzdeki dönemde NATO’nun çevreleme politikasının bir parçası olabileceğini söyledikten sonra “Bu bizi, hâlihazırdaki Türkiye-Rusya ilişkilerini gözden geçirmeye sevk ediyor. Son yıllarda Rusya ile Türkiye arasındaki yakınlaşmayı tehlikeli olarak tasvir etmem, ancak yine de bu yakınlaşmanın mantığının sorgulanması gerekiyor” ifadelerini kullandı. Suriye krizinin en yakıcı günlerinde dahi ABD’den ne Rusya-Türkiye ne de İran-Türkiye ilişkilerine dair sert açıklamalar geldiği düşünüldüğünde, Türkiye’nin önümüzdeki dönemde bazı tercihler yapmaya zorlanma ihtimali görünüyor.

Gidişat sistemi tehlikeye atıyor
Cengiz Çandar geçtiğimiz hafta Radikal'de önemli bir yazı yazdı. 8 Mayıs tarihli “Düşmez kalkmaz bir Allah” başlıklı yazıda Çandar, Daron Acemoğlu-James A.Robinson’un “Why Nations Fail” adlı kitabında ulusların ve ülkelerin başarısını “kurumlar”a bağladığını hatırlatıyor ve “Kapsayıcı kurumları olmayan” ülkeler ve ulusların, “düşme”sinin mukadder olduğu tezini işlediğini belirtiyor. Çandar’ın kaleminden dökülenlerin ABD’nin en mahrem odalarındaki raporlara denk düştüğüne şüphe yok. Bu nedenle Çandar’ın dikkat çektiği yer tam olarak bizim de bu yazıda “Tek adamlık” üzerinden anlatmaya çalıştığımız ABD’nin sıkıntısına denk düşüyor. ABD’nin, Türkiye gelişkinliğinde bir kapitalizmi, bölgede daha da kaotik bir sürecin açıldığı bugünlerde “tek adam”a terk etme niyetinin olmadığını, bu sorunu er ya da geç çözmek için kararın verildiğini söylemek yanlış olmaz. Seçim sonuçlarına terk edilemeyecek kadar önemli bir problem bu. Üstelik Erdoğan Suriye dönemecinde güvenilmeyecek bir aktör olduğunu kanıtlamışken...

Emperyalizm cephesinden Türkiye, ülkenin yarısının nefretini kazanmış, gittikçe yalnızlaşan ve sistemin işleyişini tehlikeye atacak şekilde kurumları önemsizleştirerek tüm ipleri elinde tutan bir tek adam yönetimi tarafından, halkın sistemin kaldıramayacağı şekilde kamplara bölündüğü bir ülke görüntüsü veriyor. Almanya Cumhurbaşkanı’nın ODTܒde Gezi’ye gönderme yaparak verdiği sert mesajlar, ABD’den sosyal medya yasakları konusunda gelmeye devam eden eleştiriler, son olarak Freedom House’un Türkiye’yi basın özgürlüğü konusunda yerin dibine sokan raporu Erdoğan’ın kolay kolay rahat bırakılmayacağının kanıtı. Bir süredir ABD’li think tank'çilerden de benzer mesajlar geliyor.

NATO’nun en büyük ordularından birine sahip olan ve bölgede stratejik önemi artan Türkiye’nin uzun süre bu şartlarda idare edilemeyeceği ortada. Yarın bir gün Türkiye’nin bölgede üstleneceği roller ne bir kişinin insafına ne de Türkiye’nin dengesiz iç politikasına yem edilebilir. Türkiye’nin bugünkü hali sürekli bir risk unsuru taşıyor. Bu şartlarda Erdoğan’ın Türkiye’nin dümeninde ne kadar durabileceğini tahmin etmek güç. Seçim sonuçlarıysa bu çelişkiyi daha da derinleştirmekten öte bir anlam ifade etmediği görülüyor. Emperyalizm’in bugünden yarına Erdoğan’ı tasfiye edecek bir plana giriştiğini söylemek güç. Ancak mevcut durum ilişkilerin kolay kolay normalleşmeyeceğini gösteriyor.


*Danıştay olayı neyi ispat etti?

Bu yazı, Erdoğan'ın TBB Başkanı Metin Feyzioğlu'na yaptığı ve siyasi tarihe geçecek çıkışının öncesinde yazılmıştı. Yaşanan vahim olayın, Erdoğan'ın tek adamlığı ve taşıdığı risklere odaklanan yazımızı teyit ettiği görülüyor.

Başbakanın terbiye sınırlarını çok aşan çıkışına protokolün verdiği tepki sistemin Erdoğan'ın şahsına indirgendiğinin güçlü bir kanıtı oldu. Erdoğan'ın Feyzioğlu'na bağırıp çağırması sonrasında Cumhurbaşkanı Gül'ü emrivaki şekilde törenden çıkarması, Genelkurmay Başkanı Özel'in sessizce takip etmesi, Danıştay Başkanı'nın hürmet için cüppesini iliklemeye çalışması ve sonrasında Feyzioğlu'nu suçlayan açıklamaları Türkiye'nin “erkler dengesi” üzerinde şekillenen bir Cumhuriyet olmanın asgari şartlarını bile taşımakta zorlandığını gösteriyor.

Erdoğan'ın olayın ertesi günü partisinin istişare toplantısında yaptığı ve Türkiye'de kişi merkezli dikta rejiminde yeni bir sayfanın açıldığını gösteren konuşmasıysa ayrıca önemsenmeli. Erdoğan artık böyle toplantılara, konuşmalara izin verilmeyeceğini belirterek yargının sesini kısacağını, düzen içi hiçbir denge mekanizmasını dikkate almayacağını, önüne geleni ezeceğini ilan etti.

sol



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 13.05.2014- 21:59


Erdoğan'la yola devam edilir, neden edilmesin, bugün maden ocağında yaşananlar birilerinin vidanını kanatmıyorsa, Erdoğan Cumhurbaşkanı da olur, başkan da! Ne ala memleket!



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Sol Cephe İzmir'de yola çıktı ilkay 0 2669 21.12.2013- 20:39
Konu Klasör FKF 'barış için' yola çıkıyor umut 9 9142 07.05.2014- 08:43
Konu Klasör Sol Cephe Maltepe'de yola çıktı umut 0 2711 17.02.2014- 08:56
Konu Klasör Sol Cephe Samsun'da yola çıkıyor toplumcu 0 2741 15.02.2014- 15:01
Konu Klasör Sol Cephe Tarsus'ta yola çıktı umut 0 3005 13.01.2014- 22:02
Etiketler   Erdoğanla,   yola,   devam,   edilebilir
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS