SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 4 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2]   3   4   >   son» 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
yorum2006
[ yorumcu ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.08.2013
İleti Sayısı: 772
Konum: Gizli
Durum: Gizli
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

2 kere teşekkür edildi.
Cevap Yazan: yorum2006
Cevap Tarihi: 01.08.2014- 05:18


Alıntı Çizelgesi: tekyoldevrim yazmış




Sınıfsız bir toplum yöneten yönetilen ilişkisinin bulunmadığı bir toplumdur. Böyle bir toplum bilinçli bireyler toplumudur ve böyle bir toplumda insanlar kendi çıkarlarının bilincindedirler. Komünist toplum derken böyle bir toplum idealize ediyoruz demektir. Problem, böyle bir topluma yürüyüş sürecinde bireyin bilinç düzeyini belli bir aşamaya getirmeden burjuvaziye yönelik olduğunu söyleseniz bile bir diktatörlük tesis edilmeye çalışılmasıdır. Problem buradadır. İşçi sınıfını, emekçi kesimleri bilinçsiz olarak tarif edince   sınıfsız topluma gidiş sürecinde onun doğruyu bulamayacağını, doğru kararlar veremeyeceğini ve bu yüzden uzunca bir müddet yönetilmesi gerektiğini, onunla ilgili kararları partinin vermesini gerektiğini devletin bu biçimde yapılanması gerektiğini ileri sürdüğünüzde problemler çıkması kaçınılmazdır diyorum. Bu sürecin uzun süreceğini de varsaydığımızda, ne kadar iyi niyetlerle yola çıkılırsa çıkılsın, sistem dejenere olmaya mahkumdur ve sonuçta devlet bürokratik   sapmaya uğramaktadır. Yaşanmış sosyalizmde bütün bu sorunlar ortaya çıkmıştır.

Problem proletarya diktatörlüğü altında işçi sınıfının karar alma mekanizmalarını çoğaltmak ve sınıfın doğrudan karar vermesini sağlamaktır. Devrimden sonra partinin etkinliğini en aza indirmek ve doğrudan demokrasiyi ivedi olarak hayata geçirmek gereklidir. Sınıfın öz örgütlenmelerinin onay vermediği hiç bir karar hiç bir kurum tarafından alınmamalı, partinin alacağı kararlar bu örgütlenmeler tarafından onaylanmadıkça yasalaşmamalıdır. Söylemek istediğim, devrimden hemen sonra bile işçi sınıfını bütün kararların merkezine getirmek olmalıdır. Hiç bir kurum ve örgüt sınıfa rağmen karar almamalı ve kendisini sınıfın yerine koymamalıdır. Proletarya diktatörlüğünün parti diktatörlüğü olmaması ve devletin bürokratik yozlaşmaya uğramaması için yapılması ve hedeflenmesi gereken yönetim biçimi bu olmalıdır.







Devrimden sonra proleterya diktatörlüğü olması, Marksizm-Leninizm'in temel tezlerinden birisidir. Buna karşı çıkan solcu olabilir, ancak Marksist-Leninist olamaz.

Proleterya diktatörlüğüne karşı çıkarken, halkın komünist toplumun halkı olduğunu varsayıyorsunuz. Öyle birşey yok. Halk henüz kendi kendine karar alacak durumda değildir. Komünist toplum çok sonraki bir aşamadır. O topluma gelince zaten devlet gibi parti de ortadan kalkacaktır. Devletin ortadan kalkması diktatörlüğün de ortadan kalkması demektir. Ancak başta diktatörlüğe gerek vardır.

Aslında siz de diktatörlüğün gerekli olduğunun farkındasınız. Zaten bu nedenle "sınıfın öz örgütlenmeleri" diye demagojik bir laf ortaya atıyorsunuz ve diktatörlüğü bu örgüte bırakıyorsunuz. Bu "sınıfın öz örgütlenmesi" nedir? Nerede bu örgüt? Eğer parti sınıfın öz örgütlenmesi değilse, olamıyorsa, adı öz örgüt olan diğer örgütler nasıl öz örgüt oluyor? Yoksa öz örgüt diye birşey olamaz mı? Ayrıca, partinin işçi sınıfının öz örgütlenmesi olmadığı görüşündeyseniz, yine Marksist-Leninist değilsiniz demektir. Çünkü Marksizm-Leninizme göre parti işçi sınıfının öz örgütüdür.

Şuna da dikkat çekmek isterim. Proleterya diktatörlüğü veya bazılarının telaffuz ettiği gibi parti diktatörlüğü derken, diktatörlüğün ne olduğu, nasıl olduğu düşünülmüyor. Diktatörlük için baskı unsurlarının olması gerekir. Bu da devlettir, devletin örgütlenmeleridir. Askeridir, polisidir, mahkemeleridir, idari yöneticileridir. Yani diktatörlük bunlar eliyle, bunlar tarafından uygulanıyor. Hiç kuşkusuz devlet parti demek değildir. Bu baskı mekanizmalarının hiçbiri parti değildir. Partinin kendisi doğrudan uygulayıcı değildir, olamaz da. Devlet mekanizmasını oluşturan insanların büyük bölümü hala partili değildir. Zaten proleteryanın kendisi halkın içinde bir bölümdür, halkın tamamı proleter değildir. Proleteryanın tamamı da partili değildir, en bilinçli unsurları partilidir.

Bir de sosyalist toplumda bürokrasiden söz ediyorsunuz. Bu sık sık ortaya atılan, ne olduğu net biçimde tanımlanamayan bir iddia. Nedir bu bürokrasi? Daha da önemlisi bunu kim yaratmıştır? Parti mi? Yoksa partili olmayan bir takım unsurlar mı? Az önce yazdım, halkın çoğunluğu proleter de değildir, partili de değildir. Sosyalist toplumun en büyük sıkıntılarından birisi de, işçi sınıfı iktidara gelince, toplumda baştakine yamanmayı alışkanlık haline getirmiş ve komünistlikle ilgisi olmayan çıkarcı bazı unsurların, yeni düzenin içine de sızmasıdır. Ancak bu partinin ötesinde bir konudur. Sosyalist toplumda da en devrimci unsur hala partidir. Sosyalist ülkelerde de, komünistlikle ilgisi olmayan bu unsurlara karşı savaşan, hatta sizin bürokrasi dediğiniz atalete, hantallaşmaya karşı savaşan ve devrimci ruhu ayakta tutmaya çalışan güç yine partiydi. Bütün bunları bilmeden ezbere konuşmak olmuyor.




Bu ileti en son yorum2006 tarafından 01.08.2014- 06:20 tarihinde, toplamda 5 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
tekyoldevrim
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 17.12.2013
İleti Sayısı: 212
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: tekyoldevrim
Cevap Tarihi: 01.08.2014- 11:40


Yazdıklarım çok net. Arkamızda SSCB deneyiminin bize öğrettikleri var. Ne kadar iyi niyetle yola çıkılırsa çıkılsın, proleter diktatörlük bir müddet sonra parti diktatörlüğüne dönüşüyor.   Ulusal ölçek içine sıkışmış olan sosyalist kuruculuk, özellikle gelişmiş ülkelerdeki sosyalist devrimlerle desteklenmedikçe bir müddet sonra bürokratik bir diktatörlüğe dönüşüyor. Bunu aşmanın yolu, proleter diktatörlükte ısrar etmek değil, sınıfın öz örgütlenmesine güvenmektir. Sınıfın öz örgütlenmesi ise, devlete atfedilen işlerin doğrudan doğruya sınıfın kendisi tarafından gerçekleştirilmesidir. Bürokratik devletin yaratttığı sorunlardan sıyrılmanın başka bir yolu yoktur. Komünizm sınıfsız bir toplum diyoruz ama sosyalizmde bürokrasiye methiyeler düzüyoruz, bunun bile çelişki olduğunu anlayabilmekten uzağız.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Alisan
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Alisan
Cevap Tarihi: 01.08.2014- 12:27


Alıntı Çizelgesi: tekyoldevrim yazmış

Yazdıklarım çok net. Arkamızda SSCB deneyiminin bize öğrettikleri var. Ne kadar iyi niyetle yola çıkılırsa çıkılsın, proleter diktatörlük bir müddet sonra parti diktatörlüğüne dönüşüyor.   Ulusal ölçek içine sıkışmış olan sosyalist kuruculuk, özellikle gelişmiş ülkelerdeki sosyalist devrimlerle desteklenmedikçe bir müddet sonra bürokratik bir diktatörlüğe dönüşüyor. Bunu aşmanın yolu, proleter diktatörlükte ısrar etmek değil, sınıfın öz örgütlenmesine güvenmektir. Sınıfın öz örgütlenmesi ise, devlete atfedilen işlerin doğrudan doğruya sınıfın kendisi tarafından gerçekleştirilmesidir. Bürokratik devletin yaratttığı sorunlardan sıyrılmanın başka bir yolu yoktur. Komünizm sınıfsız bir toplum diyoruz ama sosyalizmde bürokrasiye methiyeler düzüyoruz, bunun bile çelişki olduğunu anlayabilmekten uzağız.

SSCB deneyimi bizlere teoriyle pratigin asla uyusmadigini gösteriyor. Insanlarin yönettigi her sey cikar icin, güc kullanmak icin,........
Teoride söylenenlaer sonuc olarak sadece palavra olarak geride kaliyor.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Kaçak
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Kaçak
Cevap Tarihi: 01.08.2014- 16:24


proleterya diktatörlüğü kavramının içeriğinde tek parti diktatörlüğü olamaz. hem proleterya homojen bir sınıf değildir, hem de proleterya adına tek partinin ve o partideki yönetici azınlığın ve hatta tek kişinin karar verici konumda olması savunulamaz.

o nedenle çok parti ve çoğulculuk olmalıdır. bu proleterya diktatörlüğü kavramına ters değildir.

proleterya diktatörlüğü, hakim sınıfın proleterya olduğu anlamına gelir. geriye dönüşe izin verilmeyeceği, özel mülkiyetçi sömürü düzenine tekrar dönülmeyeceği anlamına gelir. farklı fikirlere engel olunacağı, baskı ve sansür uygulanacağı anlamına gelmez.

her sınıflı toplum diktatörlüktür. ama demokratik diktatörlük, ama faşizan diktatörlük...

burjuvazinin iktidarda olduğu ülkelerde demokrasi talep ediyoruz ama iş kendimize gelince yan çiziyoruz. böyle olmaz.

özü diktatörlük, ama tarzı, yöntemi demokrasi... böyle olmalıdır.

ayrıca halk insiyatifi, katılımı konusu çok önemlidir sosyalist düzenin idealinde. oysa pratikte bu pek geliştirilmedi.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
yura
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 08.02.2014
İleti Sayısı: 816
Konum: Bolu
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: yura
Cevap Tarihi: 06.08.2014- 21:24


çok parti olursa kapitalizmin demokrasisinden farkı nasıl olacak. çok parti oldu, seçimde sosyalizme karşı bir siyaset iktidara geldi, ne olacak. bana saçma geliyor bu.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: dayanışma
Cevap Tarihi: 06.08.2014- 23:21


Alıntı Çizelgesi: Kaçak yazmış

proleterya diktatörlüğü kavramının içeriğinde tek parti diktatörlüğü olamaz. hem proleterya homojen bir sınıf değildir, hem de proleterya adına tek partinin ve o partideki yönetici azınlığın ve hatta tek kişinin karar verici konumda olması savunulamaz.

o nedenle çok parti ve çoğulculuk olmalıdır. bu proleterya diktatörlüğü kavramına ters değildir.

proleterya diktatörlüğü, hakim sınıfın proleterya olduğu anlamına gelir. geriye dönüşe izin verilmeyeceği, özel mülkiyetçi sömürü düzenine tekrar dönülmeyeceği anlamına gelir. farklı fikirlere engel olunacağı, baskı ve sansür uygulanacağı anlamına gelmez.

her sınıflı toplum diktatörlüktür. ama demokratik diktatörlük, ama faşizan diktatörlük...

burjuvazinin iktidarda olduğu ülkelerde demokrasi talep ediyoruz ama iş kendimize gelince yan çiziyoruz. böyle olmaz.

özü diktatörlük, ama tarzı, yöntemi demokrasi... böyle olmalıdır.

ayrıca halk insiyatifi, katılımı konusu çok önemlidir sosyalist düzenin idealinde. oysa pratikte bu pek geliştirilmedi.



Burjuvazinin iktidarda olduğu ülkelerde demokrasi talep ediyorsak, işçi sınıfı için istiyoruz. Sosyalist iktidarda demokrasi olması için burjuvaziye demokrasi mi olmalı?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Kaçak
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Kaçak
Cevap Tarihi: 07.08.2014- 11:47


Alıntı Çizelgesi: yura yazmış

çok parti olursa kapitalizmin demokrasisinden farkı nasıl olacak. çok parti oldu, seçimde sosyalizme karşı bir siyaset iktidara geldi, ne olacak. bana saçma geliyor bu.



eğer sosyalizm gerçekten uygulamaya koyulabilmişse, sömürü kaldırılıp iktidar gerçekten halka verilebilmişse, toplumsal zenginlikler ve eşit ve adaletli bir yaşam ayrımcılık olmadan paylaşılabilmişse, o zaman zaten geriye dönüş söz konusu olamaz.

onun dışında zorla kapatmak, yasaklamak, engellemek sadece ona olan ilgiyi artırır.

bundan 100 yıl önceki yol ve yöntemlerle şimdinin yol ve yöntemleri arasında biraz gelişme ve ilerleme olması gerekmez mi? bundan yüz yıl önceki kültürde ve maddî koşullar altında lenin öyle davranmışsa bizim de aynısını tekrarlamamız mı gerekir?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
solcu
[ kemal ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.01.2014
İleti Sayısı: 1.709
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: solcu
Cevap Tarihi: 07.08.2014- 12:35


Sosyalizm gerçekten uygulamaya konulmuşsa burjuvazi de seçimlere girebilir, ne olmuş:) Özgürlükçü ve demokrat değil miyiz:)



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 4 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2]   3   4   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Prekarya mı, Proleterya mı? umut 0 3297 10.12.2014- 16:01
Konu Klasör TKP Parti Tarihi / 100. Yaşında Devrimin Peşindeki Parti umut 14 14290 23.02.2021- 03:48
Konu Klasör Homojen ve dar bir parti mi? 'Çok kanatlı' ve kitlesel bir parti mi? melnur 4 1207 19.04.2022- 09:10
Konu Klasör SF'den: CHP faşist bir parti mi? melnur 13 10164 17.02.2018- 20:27
Konu Klasör TKP parti programı melnur 6 4098 25.09.2013- 18:57
Etiketler   proleterya,   diktatörlüğü,   parti,  
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS