SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Devrimci durumun başındayız           (gösterim sayısı: 4.037)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
ayhan
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 05.12.2013
İleti Sayısı: 1.076
Konum: Tekirdağ
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: ayhan
Konu Tarihi: 03.08.2014- 23:06


Devrimci durumun başındayız: Oligarşinin son çaresi Erdoğan


Bir ses duydular, "cafeer" ve herkes koştu. Hepsi bez getirdi. Misal, budur ve Erdoğan, kundakta büyütülmüştür ve hepimiz öyleyiz, yalnız, Erdoğan'ı herkesler sardılar ve bütün kundakların bebeğidir. Amma bir nokta var, Erdoğan, Türk oligarşisinin son bebeği değil, son çaresidir. Bunu bilmeyenler değil, kabul etmeyenler ahmaktırlar. Çaresizliklerinin çaresini böyle birisinde buldular. Hırsla sarılıyorlar.

Tabii hem yanlış anlaşılmak ve hem de, kendimi yanlış anlatmak istemiyorum; "Çölaşan Eşleri" asla kastetmiyorum. Bizim için derstirler, her rastlantıyı, her tesadüfü, şansı, "çöl"ile anlatıyoruz.Çöl'ümüzdürler ve bizi, çölde olmasa bile, Kahire doğumlu Tekmeleddin ile kurtarıyorlar; Emin'e değil de Tansel'e şaşırıyorum. Bu Tekmeleddin, bu tatsız sahnede, ben "Türk Vatandaşıyım" buyurmuşlar, Hürriyet, 20 Temmuz   '14, ve ne ahmaklık, dünyada "Türk Vatandaşı" yoktur, ya "Türk" ya "Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı" vardır. Ben, bu ne "cahiliye" ve bu ne korkaklık demek ile yetiniyorum. Hem bilgisiz ve hem korkak, "Türküm, çalışkanım..." diyemiyor, çok uzağındadır.

ARKA ARKAYA SARA NÖBETLERİ

Ve Erdoğan, Türk oligarşisinin, Türk gericiliğinin, en tamahkar ve en acımasız, en hedonist,en işçi ve köylü düşmanı oligarşinin, hem çocuğu, hem diktatörü ve hem de kendisidir. Sara'sıdır, çünkü saralı bir oligarşimiz var. Ve bu Cumhuriyet, arka arkaya gelen sara nöbetleriyle yıkılmaktadır ve yıkışın başka yolu yoktur.

Ah, siz marksist olamayan solcular ve ilericiler, İlhan Selçuk'u hatırlıyorum, "saralı" cumhurbaşkanı ister misiniz, son ve önemli sorularından birisi idi; bilmiyorlar ve tabii isterler, çünkü, saralı olan diktatördür. Ve yeter ki servet transferi olsun ve sürsün, bu "dinci" ve saralı dönemdedir ki, halkın olan, kamunun olan Tüpraş ve Petkim artık Koç'tadır, "dünya değerlisi" Hilton Oteli'nin yeri Doğan'dadır, Kara Yolları Genel Müdürlüğü, yeri de diyebiliriz, Zorlu'dadır, "Zorlu Center" diyorlar; biz ise buna servet transferi diyoruz. Bu, halkın olanı, bir avuç' a vermek anlamındadır.

ALDIKLARINI VERECEKLER

Diktatör mü, alandır ve çalandır. Ben mi,sadece bir kamusal aktörüm; oraları, Karayolları Genel Müdürlüğü yerini, "Atatürk Kültür Merkezi" yapacaktım, ilan etmiştim. "Globalizm" dediler, el koydular; yuvarladılar. Ama hala vaktimiz var, gücümüzü biriktiriyoruz.

Peki, marksist olmayan solcular mı, eksiktirler ve Türk oligarşisi mi, artık pek fazladırlar. Aldıklarını verecekler; kanunla aldılar ve tabii kanunla verecekler, zamanımız yaklaşmaktadır. Güzel, seçimlerin sonunda ve devrimci durum'un başındayız. Zaman, bizim eylemimizdir.

PRİMİTİF AKÜMÜLASYON VE ZOR

Her devrim bir servet transferi'dir; Ermeniler'den zenginlik transferi Jön-Türkler zamanında başlamıştı, Ermeni kızlarını ve büyük zenginlikleri Kürt Şefler aldılar. Erken Cumhuriyet'te mübadele ise, çok acı ve büyük bir servet transferidir, adaletsizlikler ve feryatlarla doludur. İki, Varlık Vergisi ve 6-7 Eylül, servet transferidirler, acımasızdırlar; Yunani ve Ermeni mallarına el koydular. Üç, Erdoğan'ın kendisi,uzatılmış on yılı, hem görülmemiş bir servet transferi ve hem görülmemiş bir primitif akümülasyon olmuştur.Ve not ediyorum, primitif akümülasyon farklıdır; emekçi ve köylü, vahşetle soyuldular, yerlerine, "tit" milyarderleri koydular. Bunun için Erdoğan'ın bütün nöbetlerini sakladılar ve milli bir türban giydirmeyi ve medinevi bir zor ile korkutmayı denediler. Özeti ise şudur, Erdoğan hem transferlerin ve hem akümülasyonun vesilesidir ve cürüm oligarşinindir. Ve tabii payını, unutmuyoruz. Ve mutlaka diktatoryal oligarşiyibiliyoruz.

***

Transferleri bozmadan, akümülasyonu dağıtmadan, Erdoğan'dan vazgeçmeyiz. O kadar ucuza veremeyiz, maliyeti büyüktür.

***

Cinayetsiz yapmadılar; Trabzon ve Malatya'da Hıristiyan, İstanbul'da Ermeni katlini ihmal etmediler. Cinayetlerle suçlanan Alperenler'in başına ise, Ankara'da "devlet töreni" düzenlediler veYazıcıoğlu'nu, Hacettepe'de Tacettin Dergahı'na gömdüler. Tacettin Dergahı, Kurtuluş Savaşı günlerinde Mehmet Akif'e ikametgah verilmişti, Muhsin Yazıcıoğlu, eğer öldürülmüşse, bir büyük Hristiyan Devlet'in eli vardır, böylece,Yazıcıoğlu'na ilahiyat saçtılar. Devlet törenine, Reis-i Evvel İlker Paşa ve Rahşan Ecevit de katıldılar; tarihin notlarını eksik bırakmak istemiyorum. Yahudi-Hristiyan Savaşları'nı duyuyorum.

İKİ KAHİRELİ

Güzel, devamı var, Mehmet Akif hızla Kahire'ye kaçmıştı ve yalnız Akif, Kahire'de bir diğer Cumhuriyet kaçkını İhsan'ı buldu. İkisinin birbirinden gayrı hiç bir arkadaşı olmamıştı, kayıtlarda rastlamıyoruz. İkişapka kaçkını birbirlerine sarıldılar. İhsan, Ekmeleddin'in babasıdır ve İhsanoğlu, Akif'in Kahire'de Kuran çevirdiği masallarının taşıyıcısı durumundadır. Masaldır, çünkü, Akif'in Arabi bilgisi yoktur ve kayıtlar bu yöndedir. Demek gericilik bir çemberdir ve Ekmeleddin'in, Cumhuriyet kaçkını İhsan Efendi'nin oğlu olmasından başka bir niteliğinden haberdar değiliz. "Türküm" demekte güçlükleri vardır. Ve özetle, Fethullah Gülen çemberi içindedir, pek yakışmaktadır.

‘AYDIN DOĞAN BEDAVA’

Hiçbir yere gidemezler ve geldikleri yerlerde olamazlar; hiç okumadan, erkan-ı harp olmaları imkansızdır. Bu arada not ediyorum, benim pek çok kitabım var, Erkan-ı Harbiye Reisi'nin bunlardan birini dahi okuduklarına ihtimal vermiyorum. Çünkü, kitap okumazlar, öyle sanıyorum, iki sure bir fatiha, bunlar için, yetmektedir. "Caligula" veya "Hasta Despot" bir yana, "Epilepsi ile Orgazm" hassaten okurlar sanıyordum ve hep yanıldığımı anlıyorum. Bu kitapta, ikinci kitap "Doğan Savaş" başlığını taşıyorve "Doğan", Aydın Doğan'ı içine alıyor. Bilmeyebilirler, Cumhuriyet Mitingleri'nde"Aydın Doğan bedava" deniyordu, bir şişe coca-cola yetiyor, ve işte O'dur. Bedava satılan, çok büyük zenginlerimizdendir ve benimle arasında bir savaş sürüyordu; sebebi, Aydın Doğan'ın, Erdoğan'ın epileptik halini ve bir de diploma meselesini saklamasıdır. Saklıyordu ve işi o'dur.

Doğan mı, oligarşi'dir, TÜSİAD'ı yansıtmaktadır ve "Hürriyet" bazen "Koç" ve bazen "Doğan" kisvesindedir; tümüne göre, Erdoğan olmadan, akepe'yi sürdürmek imkansızdır. Diplomasızlık ve "grand mal", ciddi sara, Erdoğan'ın sonudur, öyle düşünüyorlar; sonu, akepe'nin de sonu demektir ve istemiyorlar. Ancak epileptik ataklardan da bıktılar, nöbetlerde çok fevridir, bu nedenle, kızağa, Çankaya'ya almak istiyorlardı ve ben, diplomasızlık ve grand epilepsi ile bu kapıyı kapatıyordum. Hayli kızıyorlar.

BAŞBAKANLIĞI ÇANKAYA’YA TAŞIMAK

Savaş budur; "sara" sözcüğünü Abdülhamid'in burnuna çevirdiler, sansür ettiler. Diplomasızlığı ise önemsemediler, bir çare bulurlar; nitekim Ergun Özbudun, Erdoğan için hazırladığı anayasa taslağında, gerekli tahsili ilkokula indirmişti; Hürriyet bunu hemen gördü, sevinçle, duyurmuştu. Ben de Hürriyet'i duyurduğumu hatırlıyorum. Erdoğan ise buna bir tepki olarak, başbakanlığı, fiilen ve mümkünse hukuken, yanında, Çankaya'ya taşımak istiyordu. Bütün oyun işte budur. Devlet işlerinin pek dışındadır, kapak tadındadır ve burada duruyorum.

Artık Genelkurmay'a geliyorum. En son saklayan O'dur.

Genelkurmay şimdi Erdoğan'ı, Çankaya'ya yolcu etmeye hazırlanmaktadır. Elindeki bütün bilgileri, açmamak, bu anlamdadır.

**
Genelkurmay, işte bu Erdoğan'ı, yukarıya, yolcu etmektedir.

Elinde men edici bütün bilgiler var. Bilgileri vermemekte ve büyük sorumluluk almaktadır.

ÇARE YOBAZİZM

Şahane on yılımız var, "1961-1971", çok korktular; ilericiler, solcular, sosyalistler, Cumhuriyet'i, ileriye doğru fırlattılar. Bunun içinde, "15-16 Haziran 1970" ayrı bir tarihtir, İstanbul'da işçiler, iki gün için, İstanbul'u ellerine aldılar. İstanbul'un zenginleri çok korktular ve "bir daha asla" dediler; sanki hepsi saralı oldular; korku'dan farkı azdır, nöbete girdiler.Çare aradılar ve buldukları çare, yobazizm oldu; 12 Mart ve 12 Eylül sadece kademeleri ve denemeleri idi ve sonunda, "sara bizimdir", dediler. Kara özet ve karalama işte budur.

KENDİNİ ALDATAN AYDIN

Aydın-Saydın, üç yol ya da jüstifikasyon buldular. Aydın-saydın, katılmak için bir inanca, bir teori'ye muhtaçtırlar; zaman zaman kendilerini aldatmak zorundadırlar. Demek aydın olmak, kolay değildir ve bazıları için her teslimiyet bir ayrı teoridir.

Başlarda daha aydın'dılar,bu nedenle olabilir, "yobaz" görebiliyorlardı, kemalizm'e karşı diyorlardı, amma, bizi, Avrupa'ya sokacaklar, Avrupa mühimdir, "derdimiz kalmaz"; bu masala mahkum oldular. Ah bir soksunlar ve bizi sokacaklar, ancak bunlar sokarlar; yeter ki soksunlar, çok neşeli ve umutlu insandırlar. Sonra unuttular ve umutlarıyla çok bozuldular ve orada kaldılar. Belki başında aydındılar veşimdi ne olduklarını bildiklerini sanmıyorum. Bir kısmı artık tarikatlardadırlar.

AVRUPA'YA HAYRAN VE DEMOKRASİYE AŞIK

Avrupa'ya hayran ve demokrasiye aşıktılar, ikinci aşamada bu gözü karalar varlar, gözleri kara, sadece demokrasi görüyorlar. Ve 2010 yılında bu gözü karalar,"yetmez ama evet" dediler; evet dedikleri karanlıktı, seçtilerve orada kaldılar. Kalmasalar ne olur ki, artık pek buruşukturlar. Artık bunları kimseler almazlar ve bunu biliyorlar. Çöp sepetlerine atıldılar.

BARIŞÇIL KAPİTALİZM VAAZLARI

Üçüncü ve en son türegelmiş durumdayız ve bunlar bağ bozumudurlar. Silivri'den çıktılar. İçlerinde aslanlı yolu tavaf edenler de var, ne demektir, anlamamıştım ve yavaş yavaş anlıyorum. Peki, ancak devrimci durumdayız ve devrim tarihi ve dili kullanmak istiyorum. Çok kısa tutuyorum.

O halde Karl Kautskiy'i anlatmak durumundayım ve büyük bir Alman devrimcisiydi ve ne oldu, Birinci Dünya Savaşı'nın eşiğinde, Ultraemperyalizm'i keşfetti, yoldan çıkma ve oportunizmi seçme anlamındadır. Balşaya Savyetskaya Ansiklopedi'den, Vol. 11, alıyorum ve şu anlamdadır, artık kapitalizmgelişmiş ve izjinaniya evo protivoreçiyiy, çelişkilerinden kurtulmuştur, bundan böyle barışcıl bir kapitalizm karşımızdadır. Devrimci yöntemlerle karşı çıkmak geride kalmaktadır, Kautskiy, bunları vaaz etmektedir.

Lenin de aşağı yukarı aynı tarihlerde, "Imperialism and The Split in Socialism" incelemesini yazmıştı, Collected Works 23,ve burada, kapitalizmi, monopoli kapitalizm, parazitik kapitalizm ve can çekişen kapitalizm olarak anlatıyordu. Monopol varsa her zaman şiddeti kullanmaktadır, parazitik ise ahlaksızlık temel karakterdir ve can çekişiyorsa, ben ekliyorum, yobazizm mutlak vardır. Lenin'in bu incelemesine göre, emperyalist aşama ile sosyal mücadelede bölünme kaçınılmazdır. Ne ilginç şimdi bizde de bölünme esas olmuş haldedir.

Balşaya Savyetskaya Ansiklopedisi, Kautskiy'e yakıştırılan "oportünist" sıfatını da hatırlatıyor. Ancak, menşevikler için de kullanılıyordu, Balşaya Savyetskaya Ansiklopediya Vol.16 ve bu, kapitalizmdeki değişme ve gelişmeleri abartmaktan kaynaklanıyor. Şöyle söyleyebilirim, nerede abartma varsa, orada oportünizm vardır. Buraya ve Türkiye'ye gelmiş oluyoruz.

Ancak Lenin'in, Kautsykiy üzerine kalıcı çalışması, "Poleterskaya Revolutsiya İ renegat Kautskiy" adını taşıyordu; Rusça "Renegat" ve Türkçe, "Dönek" diyoruz. Oportünist veya değil, ama bunlar mutlak dönek'tir ve renegat'tırlar. Dönmek için bir "teori" arıyorlar ve buldukları ile dönmektedirler. Türkiye’de de bir teoremimiz daha doğrulanıyor, savaşlar döndürürler ve karşı devrimler ise daha çok döndürüyorlar. Ve şimdi Türkiye’ye dönüyoruz. Buradayız.

ZINDAN ARKADAŞLARIM

Dörtzından arkadaşımı, dört cürüm arkadaşımı, açıkca ve büyük üzüntüyle kaydediyorum; M.Balbay, T.Özkan, D.Perinçek ve S.Yalçın, çıktıktan sonra döndüler. Saklı değil, gizli değil, Perinçek’e yazı ile bildirdim, ben içerdeydim ve Soner dışardaydı;   yüzüne, tek yanlı Fethullah Gülen’i hedef almak, Tayyip Erdoğan’a sığınmaktır, bu teoremi dillendirdim. Bu iki arkadaşıma, adlarını açıklayarak ya da tarif ederek, başkaları da söylediler; söyledikleri Erdoğan’ı koruduklarıdır.

Birisi, Erdoğan’ın Gülen seferini, bizim Yunaniler’e savaşımıza benzetmiş ve sadece saçmalamaktadır. Diğerini hatırlıyorum, tahliye konuşmasında, tam otuz beş dakika, Erdoğan’ı Gülen’den koruma yolları üzerinde durmuştu, ben gülmüştüm; ancak ancak ciddiymiş ve devam etmektedir.

***

Dönmenin sırrı bir teoridir ve teorinin temelinde abartma yer alıyor. Yalnız, teori saçma ise ve saçma da ısrar varsa, intihar mutlakdır. Ediyorlar. Ve vakit var, dönmeden dönmelerini diliyorum. Arkadaşlık duygularım bakidir.

***

M.Balbay ile T.Özkan, eski yol arkadaşlarım, bu kadar zorlanmıyoruz. Garbaçof Kemal’e teslim oldular ve bu Gülen üzerinden, Erdoğan’ın yanına vardılar. Şu hallerine bakın, Ekmeleddin, türban için,a, dinsel açıdan vecibe, b, kızlar açısından hak ve c, ülke açısından ise gelenek buyuruyorlar. Demek İmam İhsanoğlu’nda Cumhuriyet hiç yoktur, çünkü, bizde, böyle bir gelenek olmadığını biliyoruz. Yobazlıkta rakibini çok geride bırakıyor ve bu tür yobazlıklara oy vermeyiz, sokağa atarız.

***

Ah ne yazık,

Ne yazık ki ona,

dört nal giden atların köpüklü boynuna bir daha

yatmayacak,

beyaz orduların arkasından kılıç oynatmayacak!

***

Pek yazık onlara.

Yalçın Küçük

Odatv.com




Bu ileti en son ayhan tarafından 03.08.2014- 23:07 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Alisan
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Alisan
Cevap Tarihi: 03.08.2014- 23:17


Ne bu yaaa herkes "Erdoğancı" oluyor. Haa bu arada uuıtmadan söyleyeyim sayın Küçük, senin oy vermediğin Ekmel beyi seçmek için can atan "sosyalistlerimiz" var, onlarada iki laf et, hala yazdığını anlamamışa benziyorlar, yoksa hem Ekmeli seçip hamde senin bu yazını asmak bayağı çelişkili.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
solcu
[ kemal ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.01.2014
İleti Sayısı: 1.709
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: solcu
Cevap Tarihi: 04.08.2014- 13:43


Yalçın Küçük devrimci bir döneme girdiğimizi ve devrimci dönemde bölünmelerin geçerli olduğunu söylüyor. Yaptığı analizin özü bu. CHP'nin tutumunu eleştirirken kendisine göre devrimci durumda ne yapılması gerektiğine hiç değinmiyor. Gezi direnişi geride kaldı. Bu direnişte açığa çıkan öfkeyi hiç bir sosyalist grup kendi yanına çekemedi. CHP'nin de bu konuda başarısız kaldığı söylenebilir. Yalçın Küçük CHP'nin Cumhurbaşkanlığı seçimindeki adayına da tepki koyarken haklı olsa bile, yazdıklarının bütününde bir ilişki olduğunu düşünmüyorum. Kopuk kopuk yazmış. Önerisinin ne olduğu açık değil.




Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör ''Hepimiz tehdit altındayız...'' melnur 3 2228 28.07.2020- 02:17
Konu Klasör Mithat Sancar: Cumhurbaşkanlığı seçiminde üzerimize düşen sorumlulukların farkındayız melnur 2 863 28.09.2022- 06:05
Konu Klasör Devrimci ahlak devrimci ideoloji umut 3 5006 01.02.2016- 13:24
Konu Klasör 2020 başında Türkiye’de sol... melnur 1 2243 16.03.2020- 05:11
Konu Klasör Şu ‘bağımsız siyasi hat’ meselesi... melnur 0 1203 28.10.2021- 06:51
Etiketler   Devrimci,   durumun,   başındayız
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS