SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
İleri, hep ileri, daha ileri...           (gösterim sayısı: 5.354)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: denizcan
Konu Tarihi: 13.08.2014- 16:07


İleri, hep ileri, daha ileri...

Tarihimizin en kapsamlı ve en önemli toplumsal hareketi olan Haziran Direnişi Türkiye’ye çok şey kattı.

Bu katkılardan, armağanlardan birisi olan İleri’deki yazılarımıza Haziran’a ve özel olarak solun Haziran sonrası durumuna dair kimi notlar düşerek başlayalım. Bu, gelecekte yine burada yapacağımız kimi tartışmaları daha kolay sürdürme olanağı yaratacaktır.

Yeni dönem
Bugün, “Haziran sürüyor mu bitti mi? Hangi açılardan bitti? Hangi açılardan sürüyor?” gibi sorularla devam eden tartışmaları çok anlamlı bulmuyorum. Önemli olan Türkiye’nin artık Haziran’ı yaşamış bir ülke, halkın Haziran’ı yaşamış bir halk olmasıdır.

Yerli - yersiz kullanıldığı için belli bir ihtiyatla yaklaştığımız “artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak” sözü en çok Haziran sonrası Türkiye’ye yakışıyor.

Haziran, Türkiye’de sol siyaset açısından da bir dönemi bitirmiştir.

Çok uzun yıllardır, dört bir yandan esen gerici - liberal rüzgarlara direnen sol, 2013 Haziran’ında bu direnişinin karşılığını fazlasıyla aldı. Sorun bundan sonra başlıyor diyebiliriz.

Normalde kapitalist bir toplumda, değişimin, gelişmenin, en küçük bir ileri atılımın sürükleyici öznesi olması gereken sol güçlerin esas olarak Haziran sonrası sürecin hakkını veremediğini görüyoruz.

Bugün yaşanan sıkışmanın temel nedeni budur.

Çözülmesi gereken sorun
Haziran ile birlikte Türkiye, sol açısından bir ileri atılım için çok önemli olanakların ortaya çıktığı bir döneme girmiştir. Böylesi dönemde yapılması gereken tüm enerjinin, birikimin bu olanakların değerlendirilmesine odaklanmasıdır.

Kalkış noktamız budur.

Böyle ifade edildiğinde katılanı da çok olan bu değerlendirmeye uygun adımlar atmaksa beklendiği kadar kolay değil.

Yukarıda sıkışma demiştik, anlatılmak istenen hemen herkesin kabul ettiği olanakların arttığı yeni dönem tanımına rağmen solun ihtiyaç duyulan ileri çıkışı gerçekleştiremiyor oluşunun yarattığı gerilimli haldir.

Çözülmesi gereken sorun da budur.

Kuşkusuz başka başlıklarda eklenebilir ama sorunun en önemli nedenlerden birisi solun yeterince cesur olamamasıdır.

Geride kaldı dediğimiz dönemin, sol açısından önemli özelliklerinden biri, bir korkular dönemi olarak yaşanmasıdır.

Haksızlık etmeyelim. Özellikle   80’li ve 90’lı yıllar, değişim, dönüşüm ve yeni gibi esasında ilerici ruhu olduğunu söyleyebileceğimiz kimi terimlerin öncülüğünde insanlığın tüm ilerici birikimine savaş açılan bir dönemdi.

Buna karşı bir tepkinin ortaya çıkması, devrimci bir çizgide ısrar eden solun, yeni gibi, değişim gibi sözcüklere karşı bir tepki geliştirmesi, belli bir mesafede konumlanması normaldi.

Çok açık ki, sosyalizmin bir dünya sistemi olarak yenilgiye uğratılmasında, sözde yeni ve yenilikçi akımların önemli bir rolü oldu. Türkiye’de solun en azından bir kısmının liberalizme teslim olmasının arkasında yenilenme bahanesiyle gelip sosyalizmin tüm temel değerlerine savaş açanlar vardı.  

Uzun yıllara yayılan böyle bir süreci yaşadıktan sonra, yeni sözcüğü karşısında huzursuzluk duymak doğal, yeni gelişmeler karşısında esas olarak savunmacı bir refleks geliştirmek de olağan görülebilir.

Normal olmayan, yıllarca bugünler için korunan, biriktirilen ve yaratılan teorik - pratik mirasın, güne yanıt verecek zenginlikte ele alın(a)mamasıdır.

Türkiye artık, devrimcilerin, hayata, siyasete korkuları merkeze yerleştirerek bakabileceği bir ülke değildir. Tam tersine yapılması gereken, büyük olanaklar sunan günümüz nesnelliğine mümkün olan en etkili yanıtı üretmek için cesur olup, ileri atılmaktır.

Bir siyaset yasasıdır, olanak varsa elbette risk de vardır. İlle önlem almalıyız deniliyorsa yapılması gereken siyasal aklı cesaretle, cesareti örgütlülükle birleştirmek, örgütlülüğü de emekçi halkla buluşturmaktır.

Haziran abartılıyor mu?
Haziran sonrası bir yıla baktığımızda Haziran Direnişi'ni ve Haziran sonrası Türkiye’yi de korkularıyla birlikte değerlendirenlerin maalesef çoğunlukta olduğunu görüyoruz. “Haziran tüm solu dağıttı” değerlendirmesi bunun bir sonucudur. Başka bir cenahtan gelen “Beyoğlu’nun sidikli sokaklarındaki öncü savaşı” gibi terbiyesizliğe varan sözler bu korkak ve kendine ait olmayan hiç bir şeyi beğenmeyen kibirli dilin çirkin ifadesidir.

Hangi sözde devrimci hedeflerin içine yerleştirilirse yerleştirilsin, Haziran’a karşı mesafeli duruş, Türkiye’nin gerçekten değişmesine, daha açık yazalım devrime mesafeli duruştur.

Türkiye’yi emekçilerin lehine bir değişime taşıyacak olanlar, gelişmeleri Haziran’ın içinden değerlendirmeyi, bu dinamiklerle etkileşime girmeyi başarabilenler olacaktır.

Haziran elbette eksiksiz, hatasız vb. bir süreç değil. Fakat bakmayı tercih edenler için Haziran ve sonrası ortaya çıkan Türkiye tablosu yapılması gerekenlere dair epey önemli verileri ortaya çıkarmıştır.

Yeri gelmişken söyleyelim, Haziran abartılmaya ihtiyacı olmayan ve daha önemlisi abartılamayacak kadar önemli olduğu için abartılması mümkün de olmayan bir halk hareketidir.

Şimdi ileri çıkma zamanı
Türkiye sosyalist hareketi tarihinin en önemli sınavlarından birisiyle karşı karşıyadır. Devrimcilik iddiasında olanların, Haziran sonrası Türkiye’de yaşamını Haziran hiç olmamış gibi devam ettirmek isteyenlerin arasında kalması kabul edilemez.

Devrimci bir özne, toplumsal siyasal olaylara müdahale edebilmek için ve müdahale edebildiği oranda vardır. Sol içerisinde, bunun en etkin biçimde gerçekleşmesi için bir arayış içine bile giremeyen kesimlerin gittikçe küçülen topluluklar haline geleceğini hep beraber yaşayarak göreceğiz.

Önemli olan mümkün olduğunca geniş toplumsal kesimlerle cesurca adımlar atılabilecek bir siyasal hattın oluşması ve buna uygun örgütsel zeminlerin yaratılmasıdır.

Doğrudur, bunun için elimizde hazır reçeteler, kurulu örgüt modelleri filan yok.

İşte tam da bunun için “ileri” diyoruz.

Hep ileri...daha ileri...



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 16.08.2014- 09:43


Bir adım ileri, bir adım daha...
Can Soyer  


30 Mart yerel seçimlerinin ardından hepimizin dilinde aynı cümle vardı.

Bir adım bile geri çekilmek yok!

Şimdi, yani Tayyip Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasının ardından, yeni bir cümlemiz var.

Bir adım ileri!

Bu cümle, bir niyet ya da beklentiye değil, önümüzdeki dönemin koşullarına ve bu koşulların sunduğu olanaklara vurgu yapıyor.

O zaman tartışmayı buradan açalım.

AKP iktidarının 2011 yılındaki seçimlerle birlikte kritik bir evreyi geride bıraktığını söylemiştik. Bu evre, 1923 referansıyla tanımlanan Birinci Cumhuriyet’in tasfiyesinin sona erdiği, İkinci Cumhuriyet rejiminin inşasının ise başladığı noktayı işaret ediyordu. Türkiye’de siyasal ve toplumsal boyutlarıyla yeni bir rejim kuruluyordu.

Daha doğrusu, kurulmaya çalışılıyordu.

Söz konusu inşa henüz ilk adımlarındayken dahi, İkinci Cumhuriyet rejiminin kalıcı olamayacağını, kalıcılık bir kenara, doğru düzgün kurulamayacağını dile getirmiştik.

Haksız değildik. Haksız olmadığımızın ortaya çıkması için çok fazla zaman geçmesi de gerekmedi.

2013 Haziran’ı, Türkiye toplumunun AKP rejiminin sınırlarına hapsedilemeyeceğini, ülkemizin ilerici ve çağdaş birikimine kolay kolay boyun eğdirilemeyeceğini gösterdi.

O gün ortaya çıkan direnç, aradan geçen bir yılda azalmadı, eksilmedi. Kast edilen Haziran direncinin kendisini eylemliliklerle, sokak savaşlarıyla, kitlesel pratiklerle gösteren yüzü değil sadece. Kitle hareketlerinin genel karakterini bilenler için, eylemliliğin yükselip alçalması, farklı boyut, ölçek ve mekanlarda görünüp kaybolması gibi özellikler şaşırtıcı sayılmaz. Dolayısıyla, AKP rejimine karşı ortaya çıkan ve bir yılda tükenmediğini iddia ettiğimiz direnç, kendisini asıl olarak AKP karşıtlığının siyasal kulvarında gösteriyor.

AKP’nin ve Erdoğan’ın didinip durup da bir türlü yüzde 50 sınırını aşamaması, tersinden söylersek, bu ülkenin yarısı kadar büyük bir topluluğun AKP rejimi karşısında geri çekilmemesi, siyasetin ve iktidarın kuralları açısından kabul edilemez bir veri olmayı, haliyle AKP için baş ağrıtmayı sürdürüyor.

Daha açık bir deyişle, AKP’nin meşruiyet ve yönetememe krizi devam ediyor.

Bir açıdan bakınca, meşruiyet ve yönetememe krizi, tek başına AKP ile AKP karşıtı toplumsallık arasındaki bir denklem olarak değerlendirilemez. AKP, aynı zamanda, dış politikadan ekonomik göstergelere kadar çok çeşitli alanlarda hızını kaybetmeye başlamış, bir zamanlar olduğu gibi ataklarının sonuçlarını daha zor alır hale gelmişti. Bu, meşruiyet ve yönetememe krizinin sonucu olarak değerlendirilebileceği gibi, aynı krizi derinleştiren bir sıkışma olarak da görülebilir.

Cumhurbaşkanlığı seçimi, eğer arzu edilen sonuca ulaşılabilseydi, Erdoğan’ın en azından bir süre rahat nefes almasına izin verebilirdi.

Olmadı. AKP ve Erdoğan sürekli toslayıp durduğu duvara, bir kez daha çarptı.

Önümüzdeki günlerin somut olarak ne gibi gelişmelere ya da olaylara yol açacağını tahmin etmek kolay değil elbette. Fakat mevcut kriz halinin, aşılamadığı sürece, rejimin meşruiyetini kemirmeye devam edeceği şimdiden belli.

Sol açısından bakıldığında, güncel siyasal görevlerin yanı sıra, mevcut rejimin kriz başlıklarını takip etmek ve etkili müdahalelerle krizin boyutlarını derinleştirmek, bilindik bir strateji. Yakın vadede bu stratejinin hayata geçirilmesi ise, solun bazı başlıklarda adım atmasını, cesaret ve kararlılık göstermesini gerektiriyor.

Kısacası, AKP rejiminin kriz olasılığını saptamakla yetinmeyip, söz konusu krizi derinleştirecek siyasal ve toplumsal adımların planlanması, hazırlanması ve nihayetinde atılması gerekiyor.

Bunun olanaklarının belirmediğini düşünmenin, günümüz Türkiye’sinde devrimci bir konumlanışı ifade etmediğini söylemek zorundayız.

Çünkü AKP’nin Türkiye’ye dayattığı siyasal ve toplumsal varoluş tarzı, halk ile sosyalizm düşüncesi arasında gündelik yaşam düzeyinde dahi bir ortaklık yaratmıştır. Diğer bir deyişle, sosyalizm bugün bir hülya, uzakta bir vakitte yaşanabilecek bir ütopya ya da halkın gündelik dertlerine yanıt veremeyen bir “theoria” değil, basbayağı gerçek, somut ve hissedilebilir bir seçenek haline gelmiştir.

AKP rejimi ülkeyi o kadar hızla ve şiddetle geriye çekmiştir ki, burjuva düzenini geleneksel kanalları mücadele gereksinimini “kesmez”, tatmin etmez olmuştur. Artık gerilikten, vasatlıktan, yozluktan, yolsuzluktan ve yobazlıktan kurtulmak için, ortalamaya sarılmak değil, ileriye, daha da ileriye sıçramak bir zorunluluğa dönüşmüştür.

Tam da bu nedenle, ülkenin yarısı AKP’ye boyun eğmemişken ve AKP de bu yarının eşiğinde tepinip de bir türlü direnci kıramazken, gericiliğin ve geriliğin baskınlığından rahatsız olan tüm kesimlere, emekçilere, gençlere, kadınlara, Alevi ve Kürt yurttaşlara, yurtseverlere, aydınlara ve sanatçılara sosyalizmi önermek, her birini sosyalizm mücadelesinin etrafında kenetlenmeye çağırmak için vakit gelmiştir.

Gereksindiğimiz, bu cesarete ve özgüvene sahip solun bir adım öne çıkıp göreve talip olmasıdır.

Şimdi bir adım ileri atmanın vaktidir.

Bir adım ileri...

Sonra bir adım daha...



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Yeni zaferler için ileri! denizcan 3 3635 03.09.2014- 00:38
Konu Klasör Sosyalist cumhuriyet için ileri... umut 8 4365 04.11.2015- 15:38
Konu Klasör Yeni bir cumhuriyet ve sol odak için ileri denizcan 0 2676 18.08.2014- 19:12
Konu Klasör 15'leri unutmadık, unutmayacağız! denizcan 2 3104 28.01.2015- 23:20
Konu Klasör SOL parti: Devrimci Demokratik Cumhuriyet yolunda ileri melnur 0 112 01.12.2023- 19:25
Etiketler   İleri,   hep,   ileri,   daha
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS