SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
'Göğüs göğüse mücadeleye hazırız'-Erkan Baş           (gösterim sayısı: 5.017)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: denizcan
Konu Tarihi: 28.08.2014- 17:34


'Göğüs göğüse mücadeleye hazırız'-Erkan Baş

HTKP MK üyesi Erkan Baş, Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkışını ve Davutoğlu'nun başbakan olmasını İleri'ye değerlendirdi. AKP'ye karşı göğüs göğüse bir mücadele dönemine hazır olduklarını belirten Baş, “Davutoğlu'nun başarısızlıklarının devamını diliyoruz” dedi.

Resim Ekleme

A. Meriç Şenyüz   - İleri

Halkın Türkiye Komünist Partisi (HTKP) yeni mücadele dönemi için hummalı bir çalışmanın içinde... İnşa sürecini sürdüren parti, bugün yurt çapında, bildiri ve afiş çalışmasıyla Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasını protesto etti ve pazar günü saat 15.00'te İstiklal Caddesi'nde ilk kez kendi adıyla sokağa çıkmaya hazırlanıyor. HTKP Merkez Komite üyelerinden Erkan Baş'ı bu koşuşturmaca içinde yakaladık. Bir kahve molasında, Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkması, Davutoğlu'nun Başbakanlığı, TKP'de yaşanan ayrışma ve Demirtaş'a yollanan mektup üzerine konuştuk.

Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından yeni bir mücadele dönemi açılıyor. HTKP bu dönemi nasıl değerlendiriyor?

Çok esaslı bir değişim olacağını düşünmüyoruz. Türkiye’de zaten 12 yılını geride bırakan bir AKP iktidarı var ve bu döneme kadar uygulanan program neyse onu daha etkili hayata geçirmek için uğraşacaklardır. Bu durumda bizim açımızdan da esas olarak mücadelenin sürekliliğinden ve daha etkili hale gelmesinden bahsetmek gerekir.

Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçları, biraz dikkatli okunduğunda umut verici sonuçlardır. Tayyip Erdoğan’ın seçilmesine rağmen bu sonuçlar sol açısından çeşitli olanaklara işaret ediyor. Örneğin bizim açımızdan önemli olan Tayyip Erdoğan'a yönelik kararlı direncin devam ediyor olmasıdır. Aslında sadece yüzde 38 oy aldığını görüyoruz. Bu bize bugüne kadar ki mücadelenin bir takım izler yarattığını da gösteriyor. Sol açısından, iktidara karşı verilecek mücadele açısından olanakların sürdüğü hatta yeni olanakların ortaya çıktığı bir dönem açılıyor.

Örneğin halkın bu kadar büyük bölümün nefret ettiği bir Cumhurbaşkanı belki de ilk defa olacak. Yine çok az örneğini bildiğimiz bir durum, halkın canını yakan her türlü gelişmede en önemli hedefin Cumhurbaşkanlığı makamı olacağı bir süreci yaşayacağız.

Muhtemelen AKP içi dengelerin yeniden oluştuğu bir dönemle karşı karşıya kalacağız. Bunun tek vücut, bütünlüklü duran AKP dönemine göre bazı farklılıkları da olacaktır. Halkın üzerindeki baskıların artması şaşırtıcı olmaz. AKP kendi iktidarını korumak için daha da baskıcı bir yönelime girecektir. Buna karşı bir adım bile geri atmadan mücadele etmek gerekiyor. Geçmiş deneyimler de bunu gösteriyor. AKP'ye karşı, orta yolcu yaklaşımlar herhangi bir karşılık bulmuyor. Bunu bilerek, göğüs göğüse bir mücadele dönemine hazırlanıyoruz.

“DAVUTOĞLU'NA YARDIMCI OLACAĞIZ”

Davutoğlu'nun başbakanlığındaki AKP Hükümeti'nin Erdoğan döneminden ayrım noktaları olacak mı sizce?


Davutoğlu AKP Türkiye’sine yakışan bir başbakan oldu. AKP'nin önceki dönemki pratiğini değerlendirdiğimizde bu pratiği kim hakkıyla devam ettirebilir diye düşünüldüğünde herhalde Davutoğlu, ideal isimlerden biridir.

Biz AKP'yi değerlendirirken, bu iktidarın içeride ve dışarıda ihtiyaçların kesiştiği noktada önemli olduğunu söylüyorduk. AKP'den söz ederken Türkiye içindeki misyonları kadar emperyalizmin bölgeye yönelik operasyonlarında da görev ve sorumluluk üstlendiğini vurguluyorduk. Davutoğlu da bu sürecin kritik unsurlarından biri. Emperyalizmin bölgeyi bir bütün olarak yeniden düzenlemek istediği bir evrede dışişleri koltuğuna oturtulmuş bir isim. Emperyalizm açısından o dönemki hizmeti önemli bir hizmettir. Aynı döneme Türkiye açısından baktığımızda ise bir rezaletle karşı karşıyayız. Türkiye'yi pek çok alanda felakete sürükleyen, başarısızlıklarla dolu bir dış politikadır, Davutoğlu'nun izlediği...  

Başbakanlığı döneminde başarısızlıklarının devamını diliyoruz. Bu konuda kendisine yardımcı olacağımızı da şimdiden söylemiş olalım.

Resim Ekleme

“IŞİD'E KARŞI YETERLİ TEPKİ GÖSTERİLMEDİ”

Erdoğan'ın Köşk'e çıkışını bir afiş ve bildiri çalışmasıyla karşılıyorsunuz, aynı zamanda HTKP bu pazar günü ilk defa kendi adıyla sokağa çıkacak. HTKP’nin yakın dönem programında neler var?


Türkiye çok dinamik bir ülke... Bu belki başka zamanlar için de söylenebilirdi ama şu anda Türkiye'ye baktığınızda büyük bir heyecan duymamak mümkün değil. Bir taraftan kaygı da var tabii onu da belirtmek gerek ama biz daha fazla heyecan duyuyoruz. Sonuçta mücadele ettiğimiz başlıklara bakıldığında esas olarak iktidarın baskılarına, saldırılarına karşı direnme başlıklarının öne çıktığını görüyoruz.

Eğer bir farklılıktan söz edeceksek, biz, devrimcilerin böyle dönemlerden korkmaması gerektiğini düşünüyoruz. Siyasette fırsatlar, olanaklar ile riskler, tehlikeler birlikte ortaya çıkar.   Devrimciler, böyle süreçlerde olanaklara yoğunlaşır. Biz de olanaklara öncelik vermeyi, onlara bakmayı daha doğru buluyoruz. Böyle süreçler, özel bazı görev ve sorumluluklar yükler. Eğer bunların altından kalkabilirse, sol buradan güçlenerek çıkar, emekçi sınıflar kazanımlar elde eder.

Bunun dışındaki yaklaşımlar zaten yenilgiyi baştan kabul etmek anlamına gelir, o da bize uzak olsun.

Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı meselesine gelirsek, aslına bakılırsa ortada büyük bir başarı falan yok. Aksine AKP karşısındaki toplumsal kesimler dimdik ayakta duruyor. Seçim sonuçlarında ortaya çıkan sayısal verilerin gösterdiği bu. Ama AKP iktidarının önemli başarılarından birisi yalan ve manipülasyonlara dayalı bir algı yönetimi gerçekleştirebiliyor olması. Şimdi de benzer   bir stratejisiyle bu kez de 'cumhurun başkanı' söylemini öne alarak sanki herkesin desteğini almış gibi bir algı yaratmaya çalışıyor.

Yarın (bugün) yapacağımız çalışmanın esası bu. Erdoğan'ın Köşk'e çıktığı gün, onun Türkiye toplumunun çoğunluğu tarafından istenmediğini haykırılması için yoğun bir afiş ve bildiri çalışması yapma kararı aldık. Slogan seçerken de bugüne kadar AKP iktidarına karşı verilmiş en anlamlı mücadele olan Haziran Direnişi'nin dilini kullanmaya özen gösterdik. Sanıyorum yarın bir tarafta Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkmasına karşı bir öfke olacak. Öte taraftan da HTKP’nin afişlerini gören, bildirilerini okuyan insanlarda da, mücadelenin devam ettiği düşüncesiyle beraber bir umut yaratmış olacağız.

Pazar günü de 1 Eylül Barış Günü nedeniyle bir eylemimiz olacak. Biz bu yıl 1 Eylül için yapılacak en anlamlı eylemin ülkemizin içinde olduğu bölgeyi bir savaş alanına çeviren emperyalizme, İsrail saldırganlığına ve özel olarak IŞİD'e karşı olması gerektiğini düşündük.

Yanı başımızda gerici bir terör örgütü katliamlar düzenliyor. Buna karşı Türkiye'de yeteri kadar kitlesel tepkiler örgütlenemediğini gördük.   Bizi ortaya çıkaran iddialara uygun olarak “HTKP bu boşluğu doldurmalı” diyerek 31 Ağustos Pazar Günü başta İstanbul'da İstiklal Caddesi'nde olmak üzere çeşitli şehirlerde alanlarda olacağız. Hem ülkemizde ve dünyadaki barış talebini haykıracağız hem de bu gerici çetelere karşı mücadele kararlılığımızı ifade ederek halkımızı bu kavgada taraf olmaya çağıracağız.

YARIN:

HTKP, HAZİRAN DİRENİŞİ'NE NASIL BAKIYOR?

NEDEN 'HALKIN' VURGUSU?

SOL 5. GÜÇ OLABİLECEK Mİ?

DEMİRTAŞ'A MEKTUP NE ANLAMA GELİYOR?

Söyleşi fotoğrafı: Begüm Özpınar - İleri




Bu ileti en son denizcan tarafından 29.08.2014- 17:04 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 29.08.2014- 17:03


'Haziran önemli bir ayrım noktası'

HTKP Merkez Komite üyesi Erkan Baş, “Biz Türkiye'nin Haziran sonrası ihtiyaç duyduğu 'devrimci, sosyalist' çıkışı örgütlemek iddiasıyla şekillenmiş bir siyasal iradeyiz” diyor.

Resim Ekleme
A. Meriç Şenyüz - İleri

Halkın Türkiye Komünist Partisi (HTKP) Merkez Komite üyelerinden Erkan Baş'la önceki gün yaptığımız söyleşinin ikinci bölümünü yayınlıyoruz. Söyleşinin bu bölümünde, HTKP'nin Haziran Direnişi'ne bakışı, TKP'de yaşanan ayrışma, solda birlik gündemleri ve HTKP'nin Selahattin Demirtaş'a yolladığı mektup üzerine Erkan Baş'ın sorularımıza verdiği yanıtlar yer alıyor.

Afişlerinizde, slogan seçiminizde Haziran Direnişi'nin dilini kullanmayı tercih ettiğinizi söylediniz. Haziran Direnişi, HTKP’nin söyleminde merkezi bir yere oturuyor. Yaşanan ayrışmada da Haziran'a bakışın merkezi bir rol oynadığı yorumları yapılıyor. HTKP, Haziran Direnişi'ni nasıl değerlendiriyor?

İlk olarak şunu söyleyeyim, biz artık kendimizi bu ayrışma süreci ile tanımlamak istemiyoruz. Türkiye solunda maalesef iç mücadeleden, içe dönük tartışmadan mutlu olan kesimler var, biz bundan uzak durmaya çalışıyoruz.

Bizim iddiamız, TKP’nin Türkiye’de emekçilerin acilen ihtiyaç duyduğu bir devrimci parti olması gerektiğiydi. Parti’nin programatik hattının, kadrolarının, birikiminin buna uygun olduğunu görüyorduk. Değerlendirmelerimizin, düşüncelerimizin ve hareketlerimizin temelinde hep bu düşünce oldu. Arkadaşlarımız başka türlü düşündüler ve birlikte yürüyemeyeceğimiz sonucu çıktı, yollarımız ayrıldı. Artık herkesin geleceğe bakması lazım. Sol içi tartışmayla vakit kaybetmek yerine, herkesin iddiasını ortaya koyması, buna uygun olarak siyasal-örgütsel çalışmalarına yoğunlaşması lazım, zaten hayat herkese hak ettiği yanıtı verecektir.

Haziran’a dönersek, evet biz Türkiye'nin Haziran sonrası ihtiyaç duyduğu 'devrimci, komünist' çıkışı örgütlemek iddiasıyla şekillenmiş bir siyasal iradeyiz diyebiliriz.

Daha önce de ifade ettik, yine öyle söyleyeyim, HTKP bir açıdan da Haziran Direnişi'nin Türkiye emekçi halklarına armağanıdır. Fakat bu bir iç tartışmadan yola çıkarak yapılan bir değerlendirme değil, Haziran Direnişi bir dönemi kapatıp yeni bir dönem açmıştır. Şimdiye kadar biz Türkiye'yi değerlendirirken hep “12 Eylül sonrası Türkiye” derdik. Geride kalan dönemde Türkiye, 12 Eylül karanlığının ürünüydü. Haziran Direnişi ile bu dönem bitmiştir, artık Haziran sonrası bir Türkiye'den söz ediyoruz.

Haziran'dan sonra sıkça ve belki de ilk kez yerinde kullanılan bir cümle var; artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Türkiye soluna baktığımızda ise 'Haziran öncesine göre ne değişti?' sorusuna doyurucu yanıtlar verilemiyor. İşte burada HTKP’nin önemli bir boşluğu doldurduğunu görüyoruz. 2013 Haziran'ında ortaya çıkan o büyük direnci, mücadele azmini, kararlılığı geliştirecek, onu geleceğe taşıyacak bir siyasi iddiadır HTKP’yi var eden...

Bu açıdan, doğru, Haziran Direnişi bizim için önemli ayrım noktalarından biridir. Sadece ayrıştığımız arkadaşlarla değil, Türkiye solunun büyük bir bölümünden... Biz Haziran sonrasında tartışılmaz bir ihtiyaç olan bir ileri çıkışı, devrimci bir atılımı temsil ediyoruz.

Türkiye solunda deyim yerindeyse kartların yeniden karılacağı bir dönem açılmıştır. Sanıyorum önümüzdeki dönemde bunun daha geniş yansımalarını da göreceğiz.

“SOL 5. GÜÇ OLABİLİR”
Haziran demişken Haziran'da ortaya çıkan taleplerden biri de solun bir araya gelmesiydi. Daha geniş birliktelikler umulurken Haziran'ın aktif unsurlarından birinin bölünmesi gerçeğiyle karşılaştık, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?


'Komünist partisi' konjonktürel bir siyasal örgütlenme değildir. Komünist partisi kapitalizme karşı mücadele eder ve kendisini güncel siyasal gelişmelerle sınırlayamaz. Bir ülkede mücadelenin çok yükseldiği ya da düştüğü dönemler olabilir. Halkın ayağa kalktığı durumlar ya da örneğin bir faşist diktatörlük dönemi olabilir. Komünist bir parti tüm bu süreçlerde, işçi sınıfının eşitlik ve özgürlük mücadelesinin, her koşulda sürdürücüsü olmak gibi özel bir misyon taşır. Özetle çok daha uzun süreli bir mücadelenin partisidir ve herhangi bir ülkede işçi sınıfı ve emekçi halk için en önemli mücadele aygıtı veya örgütüdür diyebiliriz. Burada esas belirleyici olan, ideolojik ve siyasal hattır, programatik hattır ve bunun üzerine oturan örgütsel sürekliliktir.

Solun daha geniş kesimlerinin ortak bir mücadele cephesi oluşturması içinse bizim geçmiş dönemde de belli arayışlarımız oldu. Haziran'dan sonra da böyle tartışmalar doğal olarak daha fazla yapıldı, elbette biz de bunları değerlendiriyoruz.

Şu anda 'yeniden kuruluş' diye tarif ettiğimiz bir aşamadayız, bir anlamıyla henüz kendimizi oluşturma sürecimizi tamamlamış değiliz. Bu 'yeniden kuruluş' doğal olarak ülkedeki siyasal gelişmelerden ayrı yürüyen bir süreç değil. Dolayısıyla Türkiye siyasetinin en önemli eksiği olarak gördüğümüz, sosyalizmin, emekçi halkın siyasal alanda etkin bir güç olarak görünür olması sorunun çözümüne dair arayışlarımız da devam ediyor.

Şöyle de söyleyebilirim, dışarıdan Türkiye'ye baktığımızda Türkiye'de dört tane büyük siyasal güç var: AKP, CHP, MHP ve HDP... Burada beşinci bir büyük alternatifi, sol, sosyalist bir alternatifi örgütlemek konusunda üzerimize düşen sorumluluğun farkındayız ve bundan kaçmayacağız.

Özetle, HTKP’nin programatik bir temelde ayrı duruşunu çok önemsiyoruz, bu tartışılabilir bir şey değildir. Fakat ayrı durmak ortak düşmana birlikte vurmaya engel değil.

Mesele sadece solun örgütlü güçlerinin yan yana gelmesinden ibaret bir ittifak olarak tartışılmadığı sürece, dostlarımızla, halkın çok daha geniş kesimlerini harekete geçirecek yan yana gelişlerde biz varız diyoruz. Herkesin de küçük hesapları bir yana bırakıp sorumlu davranması gerektiğini düşünüyoruz.

“SOSYALİZM MİLYONLARA ULAŞABİLİR”
Peki, bu 'yeniden kuruluş' diye tarif edilen süreçte TKP isminin önüne 'Halkın' şeklinde bir takı yapma tercihinin nedeni nedir?


Biz Türkiye Komünist Partiliyiz ve bundan vazgeçmeyiz. Ayrıştığımız arkadaşlarla bu ayrışmanın kendisinin de Türkiye soluna bir örnek oluşturması hassasiyetiyle hareket ettik. Daha önce yaşanan kimi olumsuzlukların yaşanmaması için çaba gösteriyoruz. Ayrıntılara gerek yok ama bu konuda özellikle HTKP’yi oluşturan siyasi iradenin çok olgun bir tutum takındığının bilinmesini istiyorum.

Bu süreçte her iki siyasal hareketin de kendisini yeni isimlerle ifade etmesi gündeme geldi. Arkadaşlar, 13 Temmuz'daki kongrenin hemen ardından yeni bir yasal parti kurmuşlardı zaten, biz de başta böyle bir gündemimiz olmamakla birlikte, meseleyi bir isim, bir tabela tartışmasından çıkartıp, siyasi iddialarımıza ve görevlerimize en hızlı biçimde odaklanmak için böyle bir adım atılmasını uygun gördük, Parti Meclisimizi topladık ve Halkın Türkiye Komünist Partisi ismi orada belirlendi. Sanırım arka planında şu var, biz ayrışma sürecinde yaptığımız tartışmalarda, Türkiye'de sosyalizmin milyonlara ulaşabileceği bir evreyi tarif ediyorduk. 'Halkın partisi' olmak gerekir diye bir iddia taşıyorduk. Parti’nin yüzünü ve çalışmalarını daha fazla emekçi halka dönmesi gerektiğini, bu alanda eksiklerimiz olduğunu da söylüyorduk. Bir de Türkiye'de sosyalizmin var olma kavgası verdiği bir dönemi bitirdiğimizi, sosyalizmin milyonlar için bir seçenek haline geleceği bir Türkiye'yi yaşayacağımızı düşünüyoruz, bu iddiayla yola çıkıyoruz. Bu düşüncelerin bir yansıması olarak görebiliriz. Hep beraber göreceğiz ki, Türkiye Komünist Partisi gerçekten Halkın Türkiye Komünist Partisi olacak.

“AYNI YERDE DURUYORUZ, YÜZÜMÜZÜ DÖNDÜK”
HTKP’nin ilk ses getiren adımı Selahattin Demirtaş'a hitaben yazılan açık mektup oldu. Mektubun ardından TKP'nin Kürt siyasal hareketine mesafeli durmak konusunda solun diğer kesimlerden ayrılan özgün tutumunun terk edildiğine dair yorumlar da yapıldı. Ne düşünüyorsunuz bu tepkiler hakkında?


Ayrışma sürecimizde herhangi bir başlığın bu ayrışmanın nedeni olduğuna dair çokça yorum yapılıyor. Buradan açıkça söyleyeyim, herhangi tek bir başlığa indirgenebileceğini düşünmüyorum.

Başlangıcına bakarsak esas olarak siyaset yapma tarzına dair bir tartışmadır yaşadığımız ve Demirtaş'a mektup da belki bu açıdan, bir tarz farklılığının yansıması olarak görülebilir.

Biraz açayım, çeşitli nedenlerle belirli bir süre Kürt hareketi ile karşılıklı olarak sırtımız dönük durduğumuzu söyleyebiliriz. Bu o dönemdeki genel siyaset yapma tarzımızla ilgili bir şeydi, kendimizi esas olarak farklılıklarımızı belirginleştirerek ifade etmeyi tercih ediyorduk. Bu her zaman olmasa bile kimi dönemler tercih edilebilecek veya tercih edilmesi gereken bir duruştur. Şimdi ise Kürt hareketiyle ilişkiler söz konusu olduğunda aynı noktada, aynı mesafede duruyoruz ama yüzümüzü dönerek konuşmayı tercih ettik. Mektubun bir yanı budur.

Diğer yandan, şunu açıklıkla söyleyelim. Bizim geçmişte Kürt sorunu veya özel olarak Kürt siyasal hareketine ilişkin yaptığımız tespitlerle bugünkü tespitlerimiz arasında esaslı bir ayrım yok. Fakat yaşanan gelişmelere gözümüzü kapatıp, sadece geçmişte söylediklerimizi tekrar etmekle yetinemeyeceğimiz açık. Ortada seçim sonuçları var ve beğenin veya eleştirin herkesin kabul ettiği Demirtaş ile simgelenen bir hava var. Buna dair bir değerlendirme yapmadan siyaset yapılamaz. Biz nasıl AKP'yi, CHP'yi değerlendiriyorsak Demirtaş'ın aldığı seçim sonuçlarını değerlendirip bunu muhatabıyla paylaşmaktan daha doğal bir şey görmüyorum.

“KENDİMİZE GÜVENİYORUZ”
AKP'ye, CHP'ye yönelik tespitlerinizi mektupla ifade etmiyorsunuz sonuçta...


Onlara dair düşüncelerimizi de yazmaktan geri durmuyoruz ki...

Mesele açık mektupsa, biz de başkaları gibi kapalı kapılar ardında konuşmayı veya yüzlerine söyleyemeyeceğimiz şeyleri yazmayı tercih edebilirdik. Ancak biz esas bunun yanlış olduğunu düşünüyoruz. Açık mektup, hem tüm düşüncelerinizi en açık ifade edebileceğiniz bir samimiyete olanak sunuyor, hem de bunu kamuoyuna açık yapma olanağı veriyor.

Sorunuza geri dönelim, Haziran Direnişi üzerine konuştuk. Haziran’da sokağa çıkan milyonlar, ki bize göre bu insanlar Türkiye’nin geleceğini temsil ediyorlar, seçimlerde ne yaptılar diye soralım.

Bence en fazla kendini gösteren eğilim, sandığa gitmemek olmuştur. Ki biz başından beri boykot tavrımız ile esas olarak bu kesimlerle birlikte tutum almış olduk. Burayla zaten olabildiğince yakın hatta iç içe bir ilişkimiz olduğunu söyleyebiliriz.

Ancak Demirtaş’ın oyundaki artışın en önemli nedenlerinden bir tanesi AKP’den kurtulmak için her şeyi göze alan bu insanların diğer seçeneklere göre Demirtaş’ın söylemlerine kendilerini daha yakın hissetmiş olmalarıdır. Biz bu dostlarımızı da önemsiyoruz, onlarla tartışmak, konuşmak istiyoruz, bunu oy verdikleri kişi üzerinden yapmaktan daha doğal ne olabilir ki?

Mektuba dair uç yorumlardan kaçınmak lazım. Birincisi, TKP sonunda Kürt gerçeğini kabul etti deniyorsa, bu yanlıştır. Kendi adıma şunu söyleyebilirim, devrimciliğe ilk adım attığım günden bu yana bu ülkede gerçekleşecek devrimin mutlaka Türk ve Kürt emekçilerinin ortak mücadelesinin eseri olacağını düşünüyordum, bir gün bile bunu sorgulamadım.

İkincisi, bazı dostlarımız da bu mektupla ilgili kaygılarını ilettiler. Çok rahat olsunlar. Tekrar ediyorum, biz sadece analiz yapmakla yetinen, sadece siyasi tespitlerde bulunan içe kapalı bir tarzı yanlış buluyoruz. Yaptığımız değerlendirmelerden politik sonuçlar çıkaran ve bunu büyük bir özgüven ve açık yüreklilikle muhataplarıyla ve kamuoyuyla paylaşan bir siyasal parti olacağız. Bu iyi bir şeydir ve bence önemli bir gelişmedir.
Dostumuz da düşmanımız da bilsin, biz kendimize güveniyoruz.

Bu güvenin kaynağında bu topraklarda 100 yıla varan mücadelenin, çok net bir siyasal ideolojik hattın sürdürücüsü olmak var.

Bu güvenin kaynağında Türkiye’nin içinden geçtiği sürece devrimci bir yanıt üretebilecek birikimi, gücü ve cesareti olduğunu ortaya koymuş, tarihsel önemde bir ileri adım atmış bir kadro topluluğunun yoldaşça, kardeşçe birbirine bağlılığı var. Bunlar bizim açımızdan çok önemli, bu özgüvenle siyasal olarak düşündüğümüz neyse bunu olabildiğince yalın olarak ve tüm samimiyetimizle muhataplarına ve topluma ulaştıracak bir dil tutturmaya çalışıyoruz. Zaten başka şansımız da yok.

Buradaki başarı tüm Türkiye soluna önemli yeni mevziler kazandıracaktır.

“SOL GÜÇLERİN BAŞARISI MUTLULUK VERİR”
Son olarak eklemek istedikleriniz var mı?

Evet, son olarak şunu eklemek istiyorum. Türkiye’de kimi sol çevrelerde kendinden başka kimseyi solcu görmeyen bir tarz var. Kendinden başka neredeyse herkesi, hain, işbirlikçi, başı bozuk, CIAcı vb. ilan etmeye çok meraklı olanların sonunda geldiği yeri herkes görüyor.

Keşke sadece onlarla sınırlı kalsaydı, sınıflı toplumların ürünü bu bakışı soldan silip atmamız lazım. Neredeyse benden başka hiç kimse tek bir doğru laf etmesin, tek bir doğru tavır almasın ve başarı elde etmesin isteniyor. Oysa kendine güvenen komünist bir özne, kendisi dışında doğrular söyleyen, doğru tavır alan veya başarılı olan sol güçler olmasından mutlu olmalı.

Dikkat edin, herhangi bir sol yayın, yakın durduğu siyasal odak dışında birilerinin yaptığı çok etkili bir eylemi bile haber yapmaktan kaçınırken, tersi olduğunda bir hata, eksik vb. tespit ettiğinde bunun üzerinde tepinme fırsatını hiç kaçırmıyor. Bu sağlıklı bir yaklaşım değil.

Madem Haziran sonrası dedik, bu alanda da Haziran’dan öğrendiklerimizin kalıcılaşması için çaba harcamalıyız. Biz Türkiye’de düzen karşıtı bir konumlanışa sahip olduğu sürece tüm devrimci odakların büyümesinden, güçlenmesinden, etkisinin artmasından mutluluk duyup, hatasına, eksiğine yanlışına üzülen yeni bir kültürün egemen olması için de çaba harcayacağız.

Söyleşi fotoğrafı: Begüm Özpınar - İleri



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Erkan Baş'tan ''Yenebiliyormuşuz...'' melnur 3 3061 23.04.2019- 00:11
Konu Klasör Zor ama doğru olanlar… - Erkan Baş melnur 1 1847 25.08.2020- 08:50
Konu Klasör Erkan Baş ve TİP'in özgürlük yürüyüşü... melnur 27 1234 28.10.2023- 05:17
Konu Klasör Erkan Baş: Büyük bir hesaplaşma dönemine giriyoruz... melnur 0 441 07.01.2023- 10:07
Konu Klasör Erkan Baş: Erdoğan’a tarihin en büyük yenilgisini yaşatabiliriz... melnur 1 1084 29.09.2022- 09:05
Etiketler   Göğüs,   göğüse,   mücadeleye,   hazırız-Erkan,   Baş
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS