SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Türkiye Komünist Partisi 94 yaşında           (gösterim sayısı: 4.525)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: denizcan
Konu Tarihi: 10.09.2014- 13:30


Türkiye Komünist Partisi 94 yaşında

10 Eylül 1920, Türkiye halkının eşitlik ve özgürlük özleminin en parlak işareti, sömürüden kurtuluş mücadelesinin en güçlü adımıdır. Türkiye Komünist Partisi’nin kuruluşu, yalnızca tarihsel bir olay değil, esasen ülkemizdeki devrim ve sosyalizm mücadelesinin değeri başka hiçbir şeyle ölçülemeyecek uğrağıdır.

Resim Ekleme

(İleri - Haber Merkezi) Türkiye Komünist Partisi, bundan tam 94 yıl önce, 10 Eylül 1920’de kuruldu. Başta kurucusu Mustafa Suphi olmak üzere, TKP üyelerinin hepsi ülkemizin emekçi halkının kurtuluşunu sağlamak için mücadeleyi ilk sıraya yazmışlardı.

Türkiye Komünist Partisi’nin 94 yıllık varlığı burjuvazinin ağır baskı koşulları altında zaman zaman kesintiye uğradı, zaman zaman gizlilik içerisinde yürütülmek zorunda kalındı. Ancak hiçbir şey TKP’nin varlığını ve mücadelesini engelleyemedi. Türkiye’de eşitlik ve özgürlük bayrağı 94 yıldır komünistlerin ellerinde dalgalanmaya devam ediyor.

Mustafa Suphi’nin bolşevikleşmesi

Türkiye’deki siyasal faaliyetleri nedeniyle hakkında hapis cezası istenen Mustafa Suphi, 1915’te Sinop üzerinden Rusya’ya kaçarken, henüz bir komünist militan sayılmazdı. Rusya’da “savaş esiri” statüsüyle Urallar’da sürgüne gönderildi. Burada Bolşeviklerle tanışan Suphi, 1918’de Moskova’da Türkiyeli sosyalistler kongresinin düzenlenmesinde aktif olarak görev aldı. Ardından Müslüman Halklar Komiserliği’nde çalışmaya başlayan Suphi, Doğu Propaganda Dairesi Türk Seksiyonu’nun başkanlığını yürüttü. Mustafa Suphi, Komintern Kongresi’ne de Türkiye delegesi olarak katıldı.

Mustafa Suphi ve arkadaşları, Türkiye’de kurulacak bir komünist partinin hazırlıklarını ülkeye daha yakın bir noktadan organize edebilmek için Mayıs 1920’de Bakü’ye geldiler. Aynı günlerde Birinci Doğu Halkları Kurultayı’nın çalışmalarına da katılan Suphi, Eylül aylarının başlarında düzenlenen Doğu Halkları Kurultayı’nda partinin kuruluş çalışmalarının tamamlanmış olduğunu düşünüyordu. Nitekim, Kurultay’dan hemen sonra, 10 Eylül 1920’de toplanan heyet, Türkiye Komünist Teşkilatı Birinci Kongresi adıyla Türkiye Komünist Partisi'nin kuruluşunu gerçekleştirmiştir.

10 Eylül kongresi

TKP’nin kendisine biçtiği siyasal ve toplumsal öncülüğün en iyi ifadesi ise, yine Mustafa Suphi’nin “TKP, III. Enternasyonal’in üyesi olarak dünya devriminin bir müfrezesi olacak, aynı zamanda kendi programı ve bağımsız güçleriyle ulusal kurtuluş savaşına katılacaktır” sözlerindedir. TKP, bir yandan dünya komünist hareketine olan bağlılığını ilan ederken, bir yandan da Türkiye’nin kurtuluşu ve eşitlik, özgürlük mücadelesinin sahibi olma iddiasını duyuruyordu.

Kongrede alınan diğer kararlar gereği, Anadolu ve Rusya’da dağınık halde bulunan komünist grupların parti çatısı altında birleştirilmesine, ülkede sürmekte olan bağımsızlık savaşına destek olunmasına ve Türkiye’de işçi-köylü iktidarının kurulması için mücadele örgürlenmesine yönelik çalışmalar planlanmış, TKP’nin program ve tüzüğü de kabul edilmiştir. Ayrıca İstanbul’dan gelen Ethem Nejat ve Hilmioğlu Hakkı gibi komünistlerin katılımıyla Merkez Komitesi oluşturulmuştur. Fakat kongrenin en önemli kararı, siyasal görevlerinin yerine getirebilmek için TKP’nin Türkiye’ye taşınması gerektiği yönündeki karardır.

Türkiye’ye dönüş

Mustafa Suphi ve arkadaşları, hemen hazırlıklarını yapmış ve kısa süre sonra Türkiye’ye dönüş için harekete geçmişlerdi. Bu arada Ankara’da ve tüm ülkede komünist hücreler çalışmalarını hızlandırmış, partinin militanları örgütlenme çalışmalarını başlatmışlardı. Ancak Suphi ve yoldaşlarının ülkeye dönüş çabası, burjuvazinin katliamıyla yanıtlanacaktı.

Meclis içinde de etkisini hissettiren komünistlerin varlığı, Ankara hükümetini harekete geçirdi. Mustafa Kemal’in başkanlığındaki Ankara hükümeti Suphi ve yoldaşlarının ülkeye sokulmaması için kesin talimat verdi. Suphi ve yoldaşları, ilk olarak Kars’a gelmişler ve Ankara hükümeti tarafından tertiplenmiş protesto gösterileriyle karşılanmışlardı. Bu protestoları bizzat tertipleyen Kazım Karabekir, Suphi ve arkadaşlarına ülkeden ayrılmalarının gerektiğini söyleyerek, onları Trabzon’a göndermişti.

Suphi ve arkadaşları yol boyunca benzer tertiplerle karşılaştıktan sonra, Trabzon’a ulaşmışlar, burada ise apar topar bir tekneye bindirilip Batum’a doğru denize açılmaya zorlanmışlardı. Ancak hemen arkalarından hareket eden ve başarında Yahya Kahya’nın olduğu bir çete, denizde Suphi’lere yetişmiş, teknedekileri vahşice öldürmüş ve 15’ler Karadeniz’in sularına gömülmüştür.

15’lerden bugüne mücadele sürüyor

Suphi ve yoldaşlarının katli, Türkiye Komünist Partisi ve eşitlik, özgürlük mücadelesi için telafisi imkansız bir boşluk, halkımız için tarifsiz bir kayıp olmuştur. Ancak ülkemizin kurtuluş umudu Parti, 94 yıldır mücadelesine devam etmektedir.

Türkiye işçi sınıfı ve emekçi halkımız, TKP nezdinde sadece bir partiye değil, aynı zamanda onurlu ve kararlı bir mücadele sürekliliğine, cesur ve sakınmasız bir devrimci eylem anlayışına, devrim ve sosyalizm hedefinin güncelliği bilincine kavuşmuştur.

94 yıllık yaşantısında, burjuvazinin her türlü baskısına ve şiddetine rağmen, Türkiye Komünist Partisi’nin varlığının devam etmesi, en başta bu sürekliliğin, anlayışın ve bilincin eseridir.

Suphi ve yoldaşlarının Türkiye işçi sınıfına ve emekçi halkımıza armağanı olan Türkiye Komünist Partisi, halkımızın bağrında yaşamaya, mücadele etmeye ve büyümeye devam ediyor.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 10.09.2014- 13:32


Nice nice yıllara...- Erkan Baş  

Yazı günümüz, 10 Eylül 1920’de başlayan büyük yolculuğumuzun yıldönümüne denk gelince başka bir konuda yazmak içimden gelmedi.

Nazım’a atıfla hepimizin doğum günü kutlu olsun diyerek başlayalım.

Büyük başlangıç

Belki biraz garip gelecek ama şunu yazmak zorundayız, TKP, 10 Eylül 1920 günü gökten zembille inmedi! 10 Eylül ülkemiz komünistlerinin ortaklaşmış tarihinin başlangıç günüdür ve öncesinde de bu topraklarda eşitlik ve özgürlük savaşçılarının bulunduğunu unutmamak gerekir. 10 Eylül’ü asıl önemli kılan, birbirinden bağımsız akan derelerin büyük bir nehre dönüştüğü gün olmasıdır. Hepimizin ortak tarihinin başlangıç noktası olmasıdır.

Tarihsel ve coğrafi nedenlerle başka pek çok komünist parti gibi TKP’nin de kuruluşunda Ekim Devrimi’nin coşkusunun büyük bir etkisi vardır.   Fakat TKP’nin kuruluşunun bir de özgün yanı var, bizim kuruluşumuzun bir diğer önemli dinamiği Anadolu’daki kurtuluş mücadelesidir.

Bu nedenlerle TKP daha doğarken enternasyonalist ve yurtsever bir parti olarak doğmuştur.

TKP’mizi, Bakü Kongresi ile kendisini ilan etmesine dayanarak “kökü dışarıda” bir siyasal akım olarak göstermeye çalışan zavallıların unutturmaya çalıştığı bu gerçek TKP’nin kuruluş kongresinde açıkça ortaya konulmuş, TKP’nin ilk önderliği bu nedenle Anadolu’ya geçme kararı almıştır.

Kuruluşun devrimci mirası

Sonu ölümle biten bu yolculuğun yıldönümüne denk gelen günlerde, geçen sene yazdığım bir yazıdan aldığım şu satırları, TKP’nin kuruluşundan bugüne devrolan devrimci mirasa işaret ettiği için, bir kez daha paylaşmak istiyorum.

"Mustafa Suphi önderliğindeki TKP kadroları, öldürülme olasılığını bilerek ve buna rağmen Kurtuluş Savaşı’na katılmak ve Anadolu topraklarında sosyalizm mücadelesini örgütlemek için ölümü göze alarak yola çıkmışlardır.

Kazanma olasılığının zayıf olması nedeniyle, hayalcilik hatta maceraperestlik ile suçlandıkları da olmuştur. Sanki devrimcilik, sadece kazanacağı kesin olan kavgaya girmekmiş gibi...

Suphi’ler sınıf mücadelesinin bir altın kuralına uygun hamle yapmışlardır. Mevcut durumu değiştirmeye ve değiştirebilmek için iktidarı almaya odaklanmışlardır. Anadolu halklarının kavgası varsa, o kavganın içinde olmayı, onu gerçek kurtuluşa taşımak için emek vermeyi tercih etmişlerdir.

Evet, işçi sınıfının iktidar kavgasının garanti belgesi yoktur ve tarihe anlık olarak bakanlar açısından yenilmişlerdir. Oysa tam da bu adımı atabildikleri için, emekçi halk için çıktıkları yolda gereken cesareti gösterdikleri için bu gün hâlâ yaşıyorlar.

Doğru bir hamle yaptıkları için Türkiye’de devrimcilik Mustafa Suphi’lerden bu yana sosyalist iktidarı belirsiz yarınlara havale etmeyip, bugünün mücadele pratiğinde aramak olarak anlam kazandı."

Dikiz aynasıyla ileri gidilmez

Kimi 10 Eylül’lerde daha fazla tarih üzerine yoğunlaştığımız, tarihsel birikimimizi tartıştığımız olmuştur. Bunun bir ihtiyaç olarak ortaya çıktığı dönemler, günün görevlerinin ağırlığının, gelecek için umuttan ziyade kaygıları beslediği dönemlerdir. Umudu bugünde ve gelecekte göremeyenler, sadece geleneğe veya tarihe yaslanarak ayakta kalmaya çalışırlar.

Yanlış anlaşılmasın, 94 yıldır bu ülkede, iktidarını sürdürmek için her tür alçaklığa başvuran, özellikle emekçi halkımız ve onun siyasi öncülerine karşı kesintisiz bir düşmanlık üreten sermaye iktidarına karşı mücadele etmek elbette başlı başına önemlidir.

Sık kullanılan bir örnekle devam edelim. Dikiz aynasına ara ara bakmak gereklidir, fakat sürekli gözünüz dikiz aynasında gitmeye kalkarsanız kaza yapmamanız imkansız. Biz arkamıza bakarken bile esas olarak geleceği görmeyi amaçlıyoruz.   En önemlisi TKP’nin işçi sınıfının iktidar mücadelesi için var olduğunu, sosyalist iktidar için mücadele ettiğini hiç unutmuyoruz.

Parti’mizin yaşı, tarihi, mücadele hattı ile gururlanırken görevimizin geleceği kazanmak olduğunu biliyoruz. Geleceği kazanmanın biricik yolu ise geçmişi bugüne bağlamak, elde ettiğiniz deneyim ve birikimle bu günün güncel siyasal tartışmalarında emekçi sınıflar adına ve onlarla birlikte var olmak.

Halkın Türkiye Komünist Partisi’ni yaratan bakış budur.

Süreklilik ve yenilik

10 Eylül Türkiye Komünist Partisi’nin kuruluş günüdür ancak bugün bu tarihi sadece dar anlamıyla TKP’nin kuruluş günü olarak da ele almamak gerekir. Türkiye devrimci hareketinin tarihini, özetle Mustafa Suphi'nin, Şefik Hüsnü'nün, Hikmet Kıvılcımlı'nın, Behice Boran'ın, Deniz Gezmiş'in, Mahir Çayan'ın, burada isimlerini sayamayacağımız nice yiğit devrimcinin emek verdiği çok değerli geçmişimizi parçalara ayırmak büyük bir yanlış olur.

Mücadele tarihi, bir taraftan geçmişten taşınan birikimin üzerine eklenenlerle yani süreklilikle, diğer yandan değişen ve değiştirilen koşullarla ortaya çıkan yeniliklerle birlikte ele alınmalı. İlerleme böyle sağlanabilir. Bugün de ancak ve ancak bu mücadele tarihini bir bütün olarak doğruları ve yanlışlarıyla sahiplenerek ileri gidebiliriz.

Dolayısıyla şöyle söylenebilir, bugün Türkiye komünist hareketinin görevi, 20’lerdeki kadar iddialı, 30’lardaki kadar hülyalı, 40’lardaki kadar inatçı, 50’lerdeki kadar sabırlı, 60’lardaki kadar çoşkulu, 70’lerdeki kadar umutlu, 80’lerdeki kadar kararlı, 90’lardaki kadar militan, 2000’lerdeki kadar cürretli olmak ve Haziran sonrası ortaya çıkan dinamikleri sosyalist iktidar kavgasıyla buluşturmaktır.

Eğer kişilerden, devrimci hareketin kadrolarından söz edeceksek Mustafa Suphi kadar iktidarcı, Nazım Hikmet kadar yaratıcı, Behice Boran kadar bilimci, Dr. Hikmet Kıvılcımlı kadar inatçı, Deniz Gezmiş kadar atak, Mahir Çayan kadar cesur olmak da diyebiliriz.

Halkın Partisi olarak yeniden

Mustafa Suphi ve yoldaşları, 10 Eylül 1920’de Türkiye Komünist Partisi’ni kurmuşlar ve Türkiye halklarına armağan etmişlerdi.

2014 10 Eylül’ünü bu bilinç ve kararlılıkla, devrim ve sosyalizm mücadelemizin önemli bir uğrağı ve mücadelenin sıçrama noktası olarak değerlendirip, örgütlü gücümüzü sosyalizmin iktidar hedefi doğrultusunda daha da güçlendirmek için ileri diyoruz.

Mustafa Suphilerden devraldığımız bayrağı daha ileri taşıma sevdası, inancı ve kararlılığı ile “bu daha başlangıç, mücadeleye devam” diyoruz.

94 yıl önce başlayan büyük yolculuğumuz, bir avuç hülyalı devrimcinin hayali olan sosyalizmi milyonlarca emekçinin uğruna mücadele ettiği somut bir hedef olarak örgütlemenin mümkün olduğu bir ülkede devam ediyor.

2014 10 Eylül’ünde komünistlerin görevi TKP’yi yeniden ve bu kez Halkın Türkiye Komünist Partisi olarak örgütlemek olarak belirginleşmiş durumda.

Nice yıllara yoldaşlar, nice nice yıllara...



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 10.09.2014- 20:52


Biz ve onlar
Kemal Okuyan


Bugün 10 Eylül 2014. Mustafa Suphi ve arkadaşlarının Türkiye Komünist Partisi’ni kurmalarının üzerinden 94 yıl geçmiş.

Yarın 11 Eylül 2014. CIA destekli faşist general Pinochet’nin Şili’de sosyalist Allende hükümetini devirmek için harekete geçtiği uğursuz günün 41. yıldönümü.

Ertesi gün 12 Eylül 2014. Bir başka CIA destekli faşist general Kenan Evren cuntasının Türkiye’yi karanlığa gömen darbesinin 35. yılına gireceğiz.

Arada takvim yapraklarında bir yıldönümü daha var. CIA desteğinden hiç mahrum kalmamış İslamcı bir örgütün, Amerika Birleşik Devletleri’nin eline sağa sola saldırmak ve “batı dünyası”nda özgürlükleri biraz daha tırpanlamak için bahane tutuşturan “fantastik” eylemleri 11 Eylül 2001’de gerçekleşmişti.

Mustafa Suphi, genç Sovyetler Birliği’nin dostu, yoldaşı olduğunu hiç gizlemedi. Birçok şeyi orada öğrendi, orada yaşadı.

Ama kökü dışarıda değildi. Her ulustan ezileni kardeş bilirken, yurdunu sevdi. Anadolu’da emperyalizme karşı mücadele sürerken, “gitme uyarıları”na aldırmadı, ülkesine geçti. Ölümüne…

Kökü dışarıda değildi!

Pinochet alçağı ise CIA olmasa bir hiçti. Tanıyanlar hesapçı, ikiyüzlü, nemrut bir herif olduğunu söylemekte. Batılı kaynaklar bile, “ABD’nin örtülü operasyonuyla iktidara gelmiş diktatör” yazıyor onun için. Aynı ifade, 12 Eylül darbecileri için de kullanılıyor. Kenan Evren, “bunların kökü dışarıda” diye devrimci gençleri hedef gösterirken biliyor muydu acaba tarihe “kökü dışarıda darbecibaşı” olarak geçeceğini!

11 Eylül’ün gizemli kahramanları… El-Kaideciler, Talibancılar, Nusracılar, IŞİD’ciler… Kökleri nerede acaba! MOSSAD, CIA, MİT… Irak’tan başlayarak, Suriye ve Lübnan’ı içine alan geniş bir coğrafyada İslam devleti kuracaklar. Cümle alem biliyor ki, kökleri İsrail, ABD, Türkiye başta olmak üzere, istihbarat servislerinde.

Herkes biliyor ama örtülü.

Çünkü onlar tıpkı ABD parasıyla fingirdeşip milliyetçilik taslayan darbeci generaller gibi, “açık”, “çıplak” oldukları anda biteceklerini biliyorlar. Kolay mı, haçlı ordularının yardımıyla cihad ilan etmek! Nasıl kandıracaklar Gebze’deki, Kilis’teki, İskoçya’daki, Beyrut’taki genci?

Oysa Allende, gerçek bir Şilili olarak hiç ama hiç gizlemedi, Küba halkı ve önderliğiyle ilişkilerini. Bir komünist, bir yurtsever olarak Mustafa Suphi Bolşeviklerle girdiği ilişkiden, onların yardımlarından gurur duydu.

Allende’yi “Moskova uşağı” diye deviren Pinochet’nin ülke ekonomisini emanet ettiği ekibe Şikago Oğlanları, Chicago Boys deniyordu. Allende vatan haini, Pinochet ise vatanseverdi!

Boys… Seviyorlar bu tanımı! Amerikalıların “Bizim Oğlanlar” dediklerinden Kenan Evren’in ekonomi yıldızı ise Turgut Özal’dı. Allende hükümeti Şili’de eşitsizlikleri yok etmek için kolları sıvamışken, o Dünya Bankası’nda uluslararası tekellere kaynak yaratıp göbek büyütmekte, daha sonra darbe yönetiminde işçi sınıfına kan kusturmak için deney biriktirmekteydi.

Bugün 10 Eylül. İçimiz rahat.

Başarı kadar, sürüyle hataya, başarısızlığa imza atmış olabilir komünistler, devrimciler. Ama hiç değilse karanlıktan güç almadılar, kirli ilişkilerden beslenmediler.

Mustafa Suphi, Salvador Allende… Tarihin Eylül sayfalarında gezinirken bizim taraftan iki isim.

Pinochet, Evren, Bin Ladin… Bu da öbür tarafın oğlanları!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 11.09.2014- 09:41


Eylül’ün kısa tarihi…-Nurettin Abacıoğlu  


Bu kısa tarihçik notunda, 20. Yüzyılın üç kavşak eylül günü hikâye edilmektedir. İlki 10 Eylül bir doğuş müjdesidir. Peş peşe devamla, 11 ve 12 Eylül benim için, insanlık tarihine kara gün diye düşmüş iki acı şerhtir.

İlkinden başlarsam;

30 Ağustos, huruç vaktinin geldiği, kurtuluş alametlerinin belirdiği andır. Kim ne derse desin, bu tarih devrimci bir kalkışmanın utkuya eriştiği zamandır. Emperyalist sömürgenliğin kendine maşa ettiği Yunan işgali, ilkin ve 2 Eylül’de Uşak’ta son bulur. Sonrası, yani 9 Eylül 1922, kurtuluşun Akdeniz’e kavuştuğu tarih, İzmir’in dağlarında açan çiçek olur. İzmir’in ardından, Ege’nin diğer illeri ve ilçelerinin kurtuluş günleri de birbiri peşi sıra dizilir. Ege körfezlerinin ilçelerine örnek olsun; Urla, Seferihisar, Dikili, Bergama ve Ayvalık’ın kurtuluş günleri, 10 Eylül’den başlayarak birer gün arayla sekerek ilerler. Bu gün, bu kentlerin hepsinde bir caddeye; bir sokağa bu tarihler hatırlansın diye ad olarak konmuştur.  

Daha kurtuluşun başında, yani 1920’nin 10 Eylül’ünde, Bakü’de Türkiye Komünist Fırkası namıyla bir örgüt kurulur. O güne değin var olmuş bilcümle iştirakçi yoldaş ve onların çekirdek örgütleri bu fırkada bir araya gelir. Mustafa Suphi fırkanın reisi seçilir. Ve Anayurdun kurtuluş davasına, gönüllü kızıl taburları katma çabasıyla, başta Mustafa Suphi ve 14 yoldaşı Anadolu’ya geçiş yapar. Üstelik ortada bir davet de vardır. Oysa geçemezler; suikasta uğrayıp Karadeniz’in dalgalı karanlıklarında kaybolur giderler. Giden, 15 yoldaşın bedenleridir. Kızıl taburlar, Kuva-yi Milliye alayları içinde hep beraber omuz omuza dövüşür; koyun koyuna şehit olur. Yani partinin kuruluşundan bu yana, 94 yıl ve Mustafa Suphi ve arkadaşlarının ortadan kaldırılmalarından bu yana da 93 yıl geçerken, ne onlar belleklerde ve ne de mücadelede unutulmuşlardır.   Tersine bu gün adları damardaki can suyu gibi daha da kızıl ve canlıdır. Ve 15 yoldaşın bıraktığı miras daha da heder olmamalıdır. TKP’nin bayrağı, toplumsal kurtuluşa erişmenin sancağı olarak her yıl yeniden ve bu kerede 94. Yılında yerinden kaldırılmalıdır…

Bu bölüme bir son söz yakışır. O da,   Ahmet Arif ustadan olsun…

“Biz ki ustasıyız Vatan sevmenin/ Umut, saklımızda ölümsüz bayrak/ Kırmızı-kırmızı/ Dalga-dalgadır…”

Eylül’ün güzelliği ve hüznü iç içedir.

Mücadelenin boyutu ve zorluğu ise hayli çetindir… İlke ister; örgütlülük ister; özveri, dirayet, yiğitlik ister ve tarihsel, sınıfsal bir bilinç ister. Yani iş, salt bir kahramanlık menkıbesi değildir.

İnsanlık tarihi, eşitliğin ve esenliğin toplumsal kurtuluşa tahvilini, henüz kuşkanadıyla uçup gelmiş, istediği yere konmuş diye kaydedememiştir. 20. yüzyılda sürdürülen mücadelelerin ardı, emperyalist sömürgenliğin sözüm ona medeniyet diye dayattıkları uğrunda akıtılan kan ve gözyaşı ve insanlık ayıpları ile doludur. 21. yüzyılın ilk dekadında da emperyalizm canavarı emeğin kanını iliklerine değin içmeye ve yenidünya düzeni diye finans oligarşisinin diktatoryasını dayatmaya devam etmektedir. Kapitalizm, en derin krizlerini yaşarken, insanlığın toplumsal hafızası ve sınıf bilincini de köreltmeyi becermekte; kendinden başka insanlık kurtuluşunun bulunmadığı ipoteğini, kafaya çimento gibi dökmektedir. Hem güzel yurdun bakir coğrafyası, hem de gezegenin cem-i cümle bütün diyarları, insanın insana kulluğunun yok oluşunu muştulayacak olan en güzel güneşli dünyaya kavuşmak için, daha çok fırın ekmek yemeye aday ve daha çok yol kat edeceğe benzerdir.

Örnek olsun; on üç bin üç yüz üç kilometre ötemize bakalım; Şili’yi şöyle bir hatırlayalım.

11 Eylül 1973 de, yani bundan 41 yıl önce; Şili’nin seçimle başa gelmiş sosyalist başkanı Salvador Allende, faşist ve CIA kuklası bir general olan Pinochet soysuzunca katledilerek iktidardan alaşağı edilmiştir. Şili’nin makûs talihini yenme çabasına, emperyalizm izin vermemiş, güle oynaya ket vurmuştur. On binler katledilmiş, hapislik veya gözaltlarında kaybedilmiştir.

Tıpkı bu memlekette, 12 Eylül 1980 de olup biten de, Şili’deki darbenin bir benzer uyarlaması olmuştur. Başka bir CIA kuklası olan General Evren ve arkadaşları, istihbarat örgütlerinin güdümledikleri siyasi kargaşalara son vermek adına, aynı odaklarca görevli kılınarak darbe yapmışlar ve ülkenin emekçi sınıf ve katmanlarını dayatılan faşizmin en ağırlarından birisini bu memlekete yaşatmışlardır.

1980; dünyanın emperyalist odaklarınca yenidünya düzenini kuvveden fiile geçirmeye başladıkları bir kavşaktır. Seksenli yıllarda bu ülkeye de biçilen cendere, emekçiyi daha köle kılmış ve kendi sınıfına yabancılaştırmıştır. Seksenli yıllar, o günden bugünkü AKP iktidarının değirmenine su taşıyan kanal ve yol olmuştur. Yoksulluğun arttığı, emekçi sınıfların kendi için sınıf değil, kendinde sınıfa tam dönüştürüldüğü, sermaye gericiliğinin dinci gericilikle bütünleşerek azgınlaştığı ve kırık dökük burjuva rejiminden geriye bir şey bırakmayan yeni bir diktatörlüğün rejim kılındığı bir kavşağa erişmiş bulunmak, toplumun farkında olarak veya olmayarak tuttuğu yegâne yekûn haline gelmiştir.  

Sonuçları çoktan görülmüş bu kısacık tarih özetlemesi şimdi bize bir şey söylemek durumundadır. Söylenecek söz de, yapılacak iş de yeni değil, esasen bildiktir…

Emekçi sınıflar kendi geleceklerinin ve kaderlerinin tayin hakkını, kapitalist emperyalizmin egemen sınıf ve katmanlarından örgütlü bir biçimde, söküp geri almadığı müddetçe, neyi bildiğini veya bilmesi gerektiğini de düşünmeye devam edecektir.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Türkiye Komünist Partisi'nden çağrı: Omuz Ver! melnur 1 2599 19.07.2020- 07:48
Konu Klasör Yunanistan Komünist Partisi'nden TKP'ye dayanışma mesajı. melnur 0 1871 22.03.2019- 07:44
Konu Klasör Türkiye İşçi Partisi adaylarını tanıttı... melnur 3 493 22.04.2023- 04:36
Konu Klasör Sosyalizme ihtiyaç var, TİP (Türkiye İşçi Partisi) desteklenmeli... melnur 5 722 15.05.2023- 03:11
Konu Klasör TÖB-DER 49 yaşında melnur 1 2043 05.09.2020- 05:16
Etiketler   Türkiye,   Komünist,   Partisi,   yaşında
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS