SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
AKP nasıl yenilir?-Erkan Baş           (gösterim sayısı: 4.173)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: denizcan
Konu Tarihi: 17.09.2014- 15:49


AKP nasıl yenilir?-Erkan Baş

Bugün milyonlarca insan, kafalarında neredeyse tek bir soruyla yaşıyorlar: “AKP nasıl yenilir?” Durum buysa en başa şunu yazıp devam edelim, bu soruya doyurucu bir yanıt veren, verdiği yanıtı geniş kitlelere taşıyıp ikna eden (örgütleyen) güç Türkiye’nin geleceğini belirler.

AKP’yi iktidara bağlayan gücü değil korkusu

AKP Türkiye’de kapitalizmin egemenliğini korumak ve güçlendirmek için iktidar koltuğuna oturtulmuş, gerici bir düzen partisidir. Bu doğrudur ve Türkiye’de bugüne kadar hükümet olmuş pek çok parti için aynı cümleyi kurabiliriz. Eğer özel bir güçten söz ediyorsak ekleme yapmamız gerekir, zira AKP sıradan bir “düzen partisi” değildir.

AKP, Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca hiç bir düzen partisinin ulaşamadığı bir güce ve etkinliğe ulaşmıştır. En yakın örnekleri olarak görebileceğimiz, DP ve ANAP dahil, benzerleri hep düzenin mevcut yapısı ile olabildiğince uyumlu davranıp, yeni mevziiler kazanırken, AKP düzeni yeniden ve daha güçlü kurmak için gerektiğinde radikal denilebilecek karşı karşıya gelişlerden çekinmemiştir.

Bu, bize göre, AKP’nin veya Erdoğan’ın cesaretinden çok, iç ve dış siyasal gelişmelerin AKP’ye yüklediği görevin ve sunduğu olanakların bir sonucudur.

Bununla beraber AKP, özel misyonlar üstlenmiş bir siyasal parti olarak çıktığı bu yolda   örgütlü bir suç makinesine dönüşmüştür.

Sadece birikmiş suç dosyalarına bakmak bile AKP’nin iktidardan indirildiği gün nasıl bir sonuçla karşılaşacağını da hissettiriyor.

Bu son derece önemlidir, bu kadar çok suça bulaşmış bir örgütün ve üyelerinin iktidarı normal yollarla devretmesi beklenemez. AKP’nin yenilgisi ancak ve ancak dişe diş bir mücadelenin sonucu olabilir. En başa bunu yazalım.

Sahte muhalefet, sahte umut

Geride kalan yıllarda AKP’yi durduracak güç olarak toplumsal algıda kabul gören odaklara baktığımızda AKP’nin neden yenilmediğini de görüyoruz.

Bugün AKP hala iktidardaysa ve belli bir gücü koruyorsa buradaki “başarı” muhalefeti şekillendirmesindedir.

AKP’nin iktidardaki ilk yıllarında, bu durum “geçici bir arıza” olarak bile değerlendirilmişti. Sonra   önce TSK’nın AKP’ye izin vermeyeceği söylendi. Halkın yargıya güvenmesi istendi. Özellikle Kılıçdaroğlu operasyonu sonrası CHP’nin alternatif olacağı beklentisi geniş kesimleri etkiledi. Arada doğrudan ABD’nin ve yakın zamanda Gülen cemaatinin bile umut haline getirildiğini de eklerseniz AKP’nin neden hala iktidar olduğuna dair önemli bir veri elde etmiş oluruz.

Cephe cepheye dişe diş mücadele

AKP ile gerçek bir mücadelenin ilk koşulu tam cepheden bir karşı karşıya geliştir. AKP ve inşa ettiği yeni gerici rejim ile uzlaşma yolları arayan her tür muhalefet hareketi sonunda AKP tarafından yenilecek ve hatta “yenilmez” imajını kuvvetlendirdiği için AKP’ye güç taşıyacaktır.

AKP sermaye egemenliğini güçlendirecek billurlaşmış bir programla baskıcı ve gerici bir rejim kuruyor. Sadece Türkiye içine dönük değil bölgesel kimi misyonlarla hareket ettiği hepimizin bildiği bir diğer veri.

Bu tarif bile gerçek bir AKP karşıtlığının köşe taşlarını belirginleştiriyor. AKP’yi yenilgiye uğratmanın biricik yolu, emekçi halkın çıkarlarını merkeze koyan, bağımsızlık, özgürlük ve laiklik gibi başlıklarda kararlı bir mücadele çizgisinin güçlendirilmesi. Belki başka bir yazının konusu olacak ama eklemek gerekir, AKP karşıtı mücadele sadece bir muhalefet hareketi olarak kalmamalı, adlı adınca yeni bir iktidar alternatifi ortaya çıkarılarak örgütlenmelidir.

Hayalleri gerçeğe taşıyacak köprü

En basit bir değiştirme eylemi için bile ilk şart değiştirilmek isteneni ve yerine ne konulacağını tanımlamaktır. Bu başlangıç noktasındaki sorun çözüldüyse, değişimi gerçekleştirmek için gerekli olan kuvveti-gücü bulmak gerekir.

Söz konusu olan AKP ve Türkiye ise bu güç Haziran (Gezi) Direnişi'nden bu yana kendisini açıkça ortaya koymuştur.

Elbette en başta siyasal bir programa ve bu program etrafında şekillenen bir siyasal hatta ihtiyacımız var. Fakat unutmayalım, bu siyasal hat ne kadar doğru, güzel, yerinde, haklı vb. olursa olsun gerçek karşılığını ancak arkasına maddi bir kuvvet yığılınca bulabilir.

Kanımca buradaki kritik halka şu, hiç bir düşüncenin veya siyasal hattın zaferi sadece o düşüncenin ayrıntılı olarak aktarılmasıyla gerçekleşmez. Geniş kitleler, fikirleri, o fikirleri taşıyan güçlerle birlikte ele alıp değerlendirir. Örneğin, sosyalizm güzel bir şey olabilir, ancak sosyalist bir iktidarı kurabilecek bir toplumsal gücün kendisini hissettirmesi, kritik dönemeçlerde siyasal tespitleri ve mücadele pratiğiyle görünmesi gerekir.

Milyonlarca insan bir hedef uğruna bir araya gelmiş ve harekete geçmişse bunun karşısında hiç bir iktidar duramaz.

Özetle söylersek, örgütlenme, fikirlerimizin güç toplaması ve hayallerimizin gerçeğe dönüşmesidir.

Eğer bu şaşmaz bir gerçekse, bugün bize düşen görev emekçi halkı, bu aşağılık düzenden kurtulmak üzere örgütlemek ve iktidara karşı harekete geçirmektir.

Bunun için halkımızın hayatın her alanında örgütlü bir kavgaya girişmesi, sadece ne istemediğini değil ne istediğini de ortaya koyan bir kavgada, birbirine güç, umut, moral ve destek vermesi gerekiyor.

Bu yalan üzerine kurulu iktidarı yenmenin başka bir yolu bulunmuyor.

Siyasal mücadelede sihirli değnek yok ama kazanmanın herkesin bildiği bir yolu var: Bıkmadan, usanmadan, yorulmadan, anlamak, anlatmak, örgütlemek ve örgütlü mücadelede ısrar etmek...



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
solcu
[ kemal ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.01.2014
İleti Sayısı: 1.709
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: solcu
Cevap Tarihi: 17.09.2014- 18:18


Parlamentodaki muhalefet partilerinin hiç biri AKP'yi yenemez. CHP ve MHP AKP'yi seçimlerle yenmeye çalışıyor, olamayacağı görüldü. HDP,BDP'nin böyle bir amacı olduğunu hiç düşünmüyorum. Geriye kalan şey Gezi örneğinde olduğu gibi sokağın hareketliliği. Sosyalist sol sokağı örgütleyebildiği ölçüde AKP'yi yenecektir. Tek umut bence bu.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: dayanışma
Cevap Tarihi: 21.09.2014- 18:23


Muhalefet boşluğu ve birleşik muhalefet tartışması

AKP karşısında toplumun çeşitli kesimlerinin tepkileri, direnişleri, isyanları ve itirazları var, ama bu mücadelelerin bir merkezi yok. AKP politikalarının yarattığı mağduriyetler etrafında harekete geçen kitlelerin eylemleri, merkezi bir muhalefet odağından yoksun olunması nedeniyle, kendi gücü ve imkânlarıyla sınırlı kalıyor.

Resim Ekleme

ZAFER AYDIN

AKP’nin cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında dozunu ve tonunu arttırarak vurguladığı “Yeni Türkiye” sloganı, kendileri açısından bir dönemin bittiğinin ilanı elbette. AKP 12 Eylül’ün oluşturduğu vesayet rejiminin odağını ele geçirme sürecini tamamladı. Şimdi sırada toplumsal ve ekonomik yaşamı “Yeni Türkiye” başlığı altında restorasyona tabi tutmak var. Başbakan Davutoğlu’nun Genel Başkan seçildiği AKP tiyatrosunda yaptığı konuşma, yeni bir aşama olarak restorasyon kavramıyla adlandırdıkları sürecin, nasıl bir anlam taşıdığının ipuçlarıyla dolu. Davutoğlu’nun konuşmasında vurguladığı üç nokta, AKP’nin neoliberal ve dinci bir eksende toplumu dönüştürme sürecini daha ileri taşıma hedeflerini ve bunu yaparken daha da otokratik bir kimliğe bürüneceklerini gösteriyor. Davutoğlu konuşmasında, “bundan böyle özgürlükleri ahlaki formasyonla yeniden tarif edeceklerini” söyledi. Davutoğlu bu vurgusuyla, Tayyip Erdoğan’ın kaba saba cümlelerle ifade ettiği fikri, daha inceltilmiş bir biçimde, aynı amaca matuf olarak dile getirdi: Kişisel ve toplumsal özgürlüklerin alanlarını belirlemede kriter hukuk değil, din olacak, özgürlük alanları dinin esaslarına göre belirlenecek. Bu demektir ki bugüne kadar yaşadıklarımızdan daha fazla sınırlama ve kısıtlamaya tabi tutulurken, seküler gerekçeler uydurma ihtiyacına bile gerek görmeden dini dayatmalarla karşı karşıya kalacağız.

Davutoğlu’nun konuşmasında dikkate alınması gereken ve kapının önündeki tehlikenin boyutlarını ortaya koyan bir diğer kavram “üretim üssü” oldu. AKP, iktidar olduğu ilk günden itibaren, Türkiye’deki uygulaması 12 Eylül dönemine denk düşen neoliberal politikaların hakiki sahibi olarak davrandı. Mal ve sermaye hareketlerinin önünü açmak için canla başla çalıştı. Çalışma hayatını, emek piyasasını sermayenin çıkarlarını temel alan bir yerden biçimlendirdi. Kuralsızlaştırmanın, güvencesiz ve kuralsız çalışmanın mekanizması olarak taşeronluk sisteminin büyümesini ve yaygınlaşmasını sağladı. AKP emek piyasasını baskılayıp, işçilik maliyetlerini aşağı çekerek sağladığı başarıyla yabancı sermayeyi Türkiye’ye davet işini hızlandırdı. Davutoğlu’nun   “Türkiye’yi üretim üssü yapacağız” söylemi uluslararası sermayeye Türkiye’yi çalışma kampı haline dönüştürme vaadidir. Türkiye’yi “Yeni Çin” yapma arzusudur.

Davutoğlu tarafından dile getirilen bu iki hedefin karşılığını bulması demokratik yol ve yöntemlerden giderek daha fazla uzaklaşmayı, daha otokratik bir rejim eliyle işleri yürütmeyi gerekli kılıyor. Zaten Davutoğlu tarafından dile getirilen yönetim birliği kavramı AKP’nin bu yönde adımlar atacağını, yasama, yürütme ve yargının tek elde toplandığı bir sistemin kurulacağının haberini veriyor. AKP eliyle oluşturulan otokratik rejim giderek faşizan bir kimlik kazanacak.

Sonuç olarak AKP’nin yeni dönemi iktisadi ve sosyal hayatın neoliberalizm ve din ekseninde daha da çekilmez hale geleceği, sorunların daha da büyüyeceği bir evreyi de içinde barındırıyor. AKP politikalarının emekçilerden, seküler kesimlere kadar geniş bir toplumsal yelpaze içinde şimdiye kadarkinden daha fazla mağdur üreteceği kehanet ya da tahmin değil, görünen bir gerçek.

AKP dün istediklerini istediği rahatlık içinde yapması, bugün büyük bir fütursuzluk içinde yeni hedefler ortaya koyması kendi gücünden daha çok sosyal ve siyasal alanda etkili güçlü bir muhalefet odağı olmamasından kaynaklanıyor. Gezi ile başlayan süreçte hükümetin elinin ayağının dolaşması, karşısında ciddi bir direniş görünce, allak bullak olması da bir anlamda muhalefet boşluğunun göstergesi. AKP karşısında güçlü ve etkili bir muhalefet odağı olsa, ne AKP bu kadar kolay ilerleyebilecek, ne AKP’nin bu fütursuzluğunun toplumsal yansıması da çaresizlik biçiminde tezahür edecek. Dolayısıyla AKP karşısında güçlü, etkili, yaygın kitlesel bir muhalefet odağına, bloğuna ihtiyaç var.

Elbette AKP karşısında toplumun çeşitli kesimlerinin tepkileri, direnişleri, isyanları ve itirazları var, ama bu mücadelelerin bir merkezi yok. AKP politikalarının yarattığı mağduriyetler etrafında harekete geçen kitlelerin eylemleri, merkezi bir muhalefet odağından yoksun olunması nedeniyle, kendi gücü ve imkânlarıyla sınırlı kalıyor. Sonuç alıcı bir niteliğe bürünemiyor. HES’lere karşı mücadele veren köylülerin, grev yapan işçilerin, taşerona karşı örgütlenenlerin, iş cinayetlerine, kadın cinayetlerine karşı mücadele edenlerin, okullarının İmam Hatip yapılmasına itiraz edenlerin, üniversitelerde isyan bayrağı açan gençlerin -deyim yerindeyse- hepsi, kendi yağlarıyla kavrulmak zorunda. Oysa bu mücadelelerin birlikte ve dayanışma içinde örülmesi, eşgüdümünün, koordinasyonunun sağlanması mümkün olsa sonuç elde etme olasılığı da artacaktır. Bu eylemlerin bir zincirin halkaları gibi birbirine eklemlenerek sürdürülmesi sağlanabilirse, etki gücü de, sonuç alma kapasitesi de yükselecektir.

AKP karşısında barikat oluşturmak...
Bugünün öncelikli görevi, AKP’yi geriletmek, hedeflerini gerçekleştirmesinin önüne ciddi bir barikat oluşturmaktır. AKP iktidarı karşısında güçlü bir muhalefet odağı inşa etmektir. Geniş bir direniş gücü yaratmaktır. Sosyal ve siyasal muhalefet öbeklerini tek bir çatı altında toparlamaktır. AKP karşısında kim ayağa kalkıyorsa, kim mağdursa, kim eziliyorsa onların tek tek sürdürdükleri eylemlerinin, mücadelelerinin, sözlerinin bir şemsiye altında toparlanması büyük bir gereksinimdir. Bu gereksinim siyasi partilerden, çevrelere, emek ve meslek örgütlerinden, sendikalara, kadın ve gençlik örgütlenmelerinden, taraftar gruplarına, çevrecilere kadar geniş bir kesimin ortak bir çatı altında buluşmasıyla karşılanabilir. Bu gereksinim sadece sol partilerin ve çevrelerin birlikteliğiyle sağlanamaz. Sol partilerin yan yana geldiği çeşitli zeminlerde faydalı olabilir, ama kabul etmek gerekir ki, -muhalefetin merkezinin inşa edilmesinden söz ediyorsak-belli bir sınırlılık taşır. Oysa bizim hedefimiz, AKP karşısında en geniş kesimlerin birlikte mücadele etmesini, muhalefetin büyümesini, genişlemesini ve ilerlemesini sağlamaktır. Bu yüzden asgari müştereklerde buluşan sol partiler, toplumsal örgütler ve örgütsüz bireylerin katılımını ile mümkün olan en geniş kesimlerin birlikteliği amaç olmalıdır.

Yeni muhalefet, yeni dil
Birleşik bir muhalefet odağını yaratmak, kadar muhalefetin dilini tarzını, mücadele yönetmelerini de değiştirmek, yenilemek, zenginleştirmek ve çeşitlendirmek de gerekmektedir. Bu noktada Gezi sürecinden envantere kayıtlı epeyce malzeme var. Gezi ile birlikte gördük ki, bir muhalif hareketin can yakıcı, sonuç alıcı olabilmesi için mutlaka süreklilik taşıması gerekir. Sokağa çıkıp herhangi bir konuda tepki göstermek, eylem yapmak, tutum açıklamak önemli ama bu tarzın yerine fikri takibi içeren, süreklilik taşıyan bir tarza ihtiyaç var. Bir toplumsal eylemin süreklilik taşıması kitleselleşmesinin de önünü açıyor.

Geldiğimiz dönemeç itibariyle toplumsal muhalefetin eylem tarzını ve çizgisini radikal bir noktaya taşıması gerekli ve zorunlu bir hal almıştır. Muhalefet hattı, anayasayı, yasaları değil fiili ve meşru bir mücadeleyi esas alarak oluşturulmak durumunda. Ülkeyi yönetenlerin yazılı hukuk kurallarıyla kendilerini bağlı saymadıkları yerde, kimse kimseye “yasalara uy” diyemez, hak aramak üzere yola çıkan toplumun kendini yasal çerçevenin içine sığdırması düşünülemez. Hakkın ve hukukun tanınmadığı yerde fiili mücadele meşrudur ve haktır. Muhalefet hareketinin sonuç almasının, etki bırakmasının yolu budur.

Bir başka mesele de muhalefetin dilini yenilemesi meselesidir, klasik, ezbere dayalı söz ve sloganlar yerine canlı, akılda kalan, günlük hayata taşınan, kitlelerle iletişim kurmayı kolaylaştıran dile ihtiyaç var. Bu noktada da Gezi’de kullanılan dilden öğreneceğimiz çok şey olduğu çok açık.

Bileşiminin geniş tutulması doğal olarak iç hayatının demokratik, çoğulcu bir işleyişe sahip olmasını zorunlu kılıyor. Böyle bir zeminde bir araya gelen kesimlerin birbirinden farklı büyüklüklere sahip olacağına kuşku yok. Ancak güçlerin asimetrik olmasına aldırmadan, ama yok da saymadan, herkesin varlığının katacağı zenginliği bilerek bir iç hayat oluşturmak gerekiyor

Sözün özü, kritik bir aşamadayız, toplumsal muhalefetin bütün renkleriyle birlikte bir mücadele zemini yaratma sorumluluğu ile karşı karşıyayız. Böyle bir birleşik hareketin yaratılması ne toplumu dönüştürme hedefini dışlar, ne kimsenin günlük politik, pratik faaliyetlerinin önüne engel oluşturur. Yan yana gelmek, birlikte, birleşik mücadele etmek, dayanma ve direnme gücünü büyümesini, öfkenin, tepkinin, itirazın maddi bir güce dönüşmesini, sağlar. Umutsuzluğu, çaresizliği yenmek anlamına gelir. Birleşik bir muhalefet odağının oluşturulması için sihirli formüllere değil, birlikte yükün altına girme sorumluluğuna ve irade birliğine ihtiyaç var.

Birgün



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
munzur
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.12.2013
İleti Sayısı: 1.075
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: munzur
Cevap Tarihi: 23.09.2014- 17:44


AKP'yi yenmenin yolu kapitalizmi aşmaktan geçer. Kim AKP'nin yenilmesinden AKP'nin yerine başka bir parti veya partilerin iktidara gelmesini anlıyorsa yanılıyor. BUaya bir şerh koyuyorum. AKP hiç bir zaman, bugüne kadar iktidara gelen burjuva partileri gibi olmadı. AKP hepsinden daha gerici, hepsinden daha emperyalizm tetikçisi ve hepsinden daha işçi düşmanı bir partidir. Ama AKP bu sistemi artık neoliberal ideoloji doğrultusunda değiştirmiştir. BUgünün sistemi dünün sistemi olmayacaktır, gelenler de bu gerici sistem üzerinden devam edeceklerdir. Sosyalistler için AKP'nin yenilgisi AKP'nin temsil ettiği bu sermaye düzeninin yıkılıp yerine sol, sosyalist bir düzenin kurulması demektir. Bana göre sosyalistlerin bu konudan anlaması gereken bu olmalıdır.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Erkan Baş'tan ''Yenebiliyormuşuz...'' melnur 3 3061 23.04.2019- 00:11
Konu Klasör Zor ama doğru olanlar… - Erkan Baş melnur 1 1847 25.08.2020- 08:50
Konu Klasör Erkan Baş ve TİP'in özgürlük yürüyüşü... melnur 27 1234 28.10.2023- 05:17
Konu Klasör Erkan Baş: Büyük bir hesaplaşma dönemine giriyoruz... melnur 0 441 07.01.2023- 10:07
Konu Klasör Erkan Baş: Erdoğan’a tarihin en büyük yenilgisini yaşatabiliriz... melnur 1 1084 29.09.2022- 09:05
Etiketler   AKP,   nasıl,   yenilir-Erkan,   Baş
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS