SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 18 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   2   3   4   [5]   6   7   8   >   son» 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 22.10.2014- 00:02


Birleşik Haziran Hareketi yola çıkıyor

ODTÜ Vişnelik Tesisleri'nde siyasi parti, örgüt ve aydınların bir araya geldiği toplantıların üçüncüsünde Birleşik Haziran Hareketi ismiyle yola devam etme kararı alındı.

Resim Ekleme

(İleri - Haber Merkezi) Siyasi parti, örgüt ve aydınların bir araya geldiği ODTÜ Vişnelik Toplantıları'nın üçüncüsünden Birleşik Haziran Hareketi ismiyle yola devam etme kararı çıktı. Bugün yapılan toplantının ardından Erkan Baş ve Önder İşleyen süreci İleri'ye değerlendirdi.

Toplantıda alınan kararlarla ilgili yarın kamuoyuna daha kapsamlı bir açıklama yapılacak. Bugün yapılan toplantı sonrasında Türkiye Meclisi toplanana kadar geçici bir yürütme kurulu oluşturuldu.

Toplantı sonrasında İleri'ye konuşan Geçici Yürütme Kurulu üyesi Erkan Baş şunları söyledi:


"30 Ağustos'ta yine ODTÜ Vişnelik Tesisleri'nde gerçekleşen toplantıyla başlayan süreç bugün itibariyle önemli bir aşamayı geride bıraktı.
 
"YARIN KAPSAMLI BİR AÇIKLAMA YAPILACAK"

Bugünkü toplantıda hareketin isminin yanı sıra mücadele ve çalışma ilkelerine dair kararlar alındı. Yarın kamuoyuna yapılacak daha kapsamlı bir açıklamayla bunları paylaşacağız. Bu toplantılarla esas olarak var olan bir arayışa yanıt verme kararlılığını ortaya koyduğumuzu düşünüyorum.

"BU DAHA BAŞLANGIÇ"

Fakat, Haziran Direnişi sırasında çok sıkça tekrarladığımız sloganla söyleyecek olursak 'bu daha başlangıç...' Yarından itibaren Türkiye'nin dört bir yanında, mahallelerde, işyerlerinde, okullarda, köylerde, her yerellikte meclislerimizi oluşturmaya başlayacağız ve gerçek kuruluş bu süreçte tamamlanacak.

"HALK HAREKETİNİ İNŞA EDECEĞİZ"

Haziran Direnişi'nde hep beraber büyüttüğümüz değerlerimizle eşitlikçi, özgürlükçü, kamucu, bağımsız, dayanışmacı, laik bir ülke için AKP rejimine, gericiliğe, faşizme, emperyalizme, piyasacı düzene karşı birleşik bir halk hareketini hep birlikte inşa edeceğiz."

"DİRENİŞ HAREKETİNİ YARATMAK İÇİN YOLA ÇIKIYORUZ"

İleri'ye konuşan bir diğer Geçici Yürütme Kurulu üyesi Önder İşleyen ise şu ifadeleri kullandı:

"Türkiye’nin iç savaş provaları eşliğinde, mezhepçi faşist bir doğrultuda sürüklenmesinin önünü kesebilecek bir direniş hareketini yaratmak üzere yola çıkıyoruz. Birleşik Haziran Hareketi, böylesi bir direnişi örgütlemek üzere yola çıkıyor.

"POTANSİYELİN VARLIĞI HAZİRAN DİRENİŞİ'NDE GÖRÜLDÜ"

Hırsızlıkları ayyuka çıkmış, bölgede ve ülkemizde mezhepçi çetecilerle savaş kışkırtıcılığı yapan bir iktidar eliyle yönetilmeye bu ülke haketmiyor. Bunu değiştirecek bir direnme gücü ve potansiyelinin varlığı, Haziran direnişinde ülkenin tüm sokaklarında görüldü.

"EN ÖNEMLİ SORUN SÜREKLİLİĞİN SAĞLANAMAMASI"


Ancak, Haziran’ın devrimci direniş dinamiklerinin dağınıklığı ile birlikte örgütlü zeminlerde sürekliliğinin sağlanamamış olması bugünün en önemli sorun olarak önümüzde duruyor.

Birleşik Haziran Hareketi, Haziran direnişinin barikatlarını, forumlarını, dayanışmasını her gün her yerde yeniden üreterek Haziran’ın sonrasını getirmek için yola çıkıyor.

"HALK DİRENİŞİNİ BİRLİKTE ÖRGÜTLEMEK İÇİN"

Aylardır ülkenin dört bir yanında bu doğrultuda sürdürelen mücadeleler, gerçekleştirilen Forumların birikimlerine dayanarak, Vişnelik’te şekillenen ortaklaşma iradesi olarak birleşik bir halk direnişini sokak sokak, okul okul, iş yeri iş yeri birlikte örgütlemek için yola çıkıyoruz.

"HAZİRAN'DA BULUŞALIM"

Bu yola çıkma iradesi yolu birlikte inşa etmeye yönelik kurucu bir çağrıdır. Bu hareket, Haziran’da direnen milyonların kendi söz ve eyleminin eseri olacaktır. Şimdi, önümüzde ülkenin dört bir yanında Forumlar hareketimizi birlikte kurarak, büyük bir buluşmayı örgütlemek var.

Haziran’da buluşalım."

Toplantıların imzacılarının listesi ise şöyle:


Abdurrahman Atalay, Adnan Serdaroğlu, Ali Millioğulları, Alper Taş, Aslı Sicimoğlu, Aslı Aydın, Aysun Gezen, Aydemir Güler, Barış İnce, Beyazıt İlhan, Bilge Seçkin Çetinkaya, Burhan Sönmez, Burak Yücel, Bülent Forta, Can Atalay, Cemal Polat, Deniz Yıldırım, Doğan Tılıç, Doğan Çetinkaya, Erhan Nalçacı, Emin Koramaz, Emirhan Oğuz, Eriş Bilaloğlu, Erkan Baş, Evren Haspolat, Evren Hoşgör, Fatih Yaşlı, Gamze Yücesan Özdemir, Gökhan Günaydın, Gün Zileli, Güven Gürkan Öztan, Haluk Yurtsever, Hakan Gülseven, Hakan Öztürk, Hayri Kozanoğlu, Himmet Şahin, Hüseyin Demirdizen, Hüseyin Aygün, İbrahim Aydın, İbrahim Varlı, İsmail Hakkı Tombul, İlhan Cihaner, İlhan Kamil Turan, Kaya Güvenç, Kamil Kartal, Korkut Boratav , Masis Kürkçügil, Melih Pekdemir, Mehmet Soğancı, Mehmet Yetiş, Mehmet Yeşiltepe, Merdan Yanardağ , Metin Çulhaoğlu, Metin Ebetürk

Murat Nergiz, Necmi Erdoğan , Oğuzhan Müftüoğlu , Osman Öztürk, Önder İşleyen , Özgür Karaduman, Sadık Özsoy, Serpil Güvenç , Selçuk Candansayar , Sibel Uzun, Taner Timur , Tarık Şengül , Turan Eser, Tülin Öngen, Zafer Aydın



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 22.10.2014- 11:16


Hem Birleşik, Hem Haziran, Hem Hareket!-Erkan Baş  

İnternet dünyasının tartışmaları ile gerçek hayat arasında bir açı var. Sadece internetten baksak bu yazının konusu, hala solda durduklarını iddia eden liberaller olabilirdi. İnternet camiasında etkileri sokaktaki etkilerine göre çok ama çok daha fazla olan liberaller...

Sadece değinip geçeceğim, bu zevat yıllarca ulusalcı solun devletli çizgisini kendi düzen yandaşlıklarını örten bir kılıf olarak kullandı. Ulusalcı solun, hepimizce malum ve külliyen yanlış çizgisini hedef tahtasına yerleştirip, solu sol yapan anti-emperyalizm, gericilik karşıtlığı-laiklik, özelleştirme karşıtlığı, cumhuriyet gibi değerlere düşmanlık yapmayı meşrulaştırdıklarını bir kenara not edelim.

Şimdi, sosyalizm, anti-emperyalizm gibi değerli kavramları kullanarak, Türkçülüğü, devletçiliği veya hareketsizliği, siyasetsizliği meşrulaştırmaya çalışanları kolay lokma görüp hedef tahtasına oturtarak, küçük akıllarınca sosyalist harekete “ayar vermeye” kalkıyorlar. Ciddiye almamak gerekir.

Tümünün son kullanma tarihi geçmiş durumda.

Biz işimize bakalım...

Gündemimiz geçtiğimiz günlerde yayınlanan Birleşik Haziran Hareketi çağrısı.

Haziran

2013 Haziran’ı sonrası, yakın zamana kadar hep mesafeli olduğumuz “bundan sonra hiç bir şey eskisi gibi olmayacak” cümlesini bizim de kullanmaya başlamamız şaşkınlık yaratmış, sol içinde kimilerince “Hazirancı” diye bir suç ilan edilmiş, “Haziran goygoycusu” olmakla suçlanmıştık.

Aslında eğer böyle bir suç varsa, bu suçlamayı hak ettiğimiz bile söylenebilir. Örneğin, İleri’de yazdığımız ilk yazıda “Haziran abartılmaya ihtiyacı olmayan ve daha önemlisi abartılamayacak kadar önemli olduğu için abartılması mümkün de olmayan bir halk hareketidir” demişiz.

Yetmemiş eklemişiz, “Türkiye sosyalist hareketi tarihinin en önemli sınavlarından birisiyle karşı karşıyadır. Devrimcilik iddiasında olanların, Haziran sonrası Türkiye’de yaşamını Haziran hiç olmamış gibi devam ettirmek isteyenlerin arasında kalması kabul edilemez.”

İsyanımız, Türkiye solunun Haziran sonrası ortaya çıkan muazzam olanaklara yönelmek yerine Haziran’ın eksiklerine, her büyük halk hareketinin içinde kaçınılmaz olarak ortaya çıkan, hatalı eğilimlere bakarak Haziran’a mesafeli durmasınaydı.

Geçen Pazar ülkemizde sosyalizmin temsilcilerinin önemlice bir bölümü, Haziran etrafında bir araya gelmeye karar verdi.

Bu, iddialarımızın hayat tarafından doğrulandığını gösterir.

Gezi-Haziran, Türkiye soluna devrimci bir müdahalede bulundu, şimdi Türkiye solu Haziran’dan aldığı güçle Türkiye’ye devrimci bir müdahalede bulunma aşamasında.

Bu son derece sevindirici süreci “bak gördünüz mü, nasıl doğrulandık” demek için değil, öngörülerin doğrulanmasının öngörene yüklediği ek sorumlulukların altını çizmek için vurguladık. Buradan çıkan ilk görev, ortaya çıkan iradenin daha gelişkin, daha yetkin bir mücadele aracı olarak anlam kazanması için kolların sıvanmasıdır.

Birleşik

Türkiye sol hareketinin tarihinin birleşmeler ve ayrılmalar tarihi olarak okunması mümkün. Bütün bu deneyime rağmen, bugün hala temel sorunlarımızdan birisinin solun birliği olduğunu düşünen pek çok dostumuz olduğunu biliyoruz. Keşke sorunumuz bu kadar basit olsaydı...

Türkiye’de daha önce pek çok örneğini gördüğümüz birlikteliklerle Birleşik Haziran Hareketi arasında önemli bir fark var. Daha önceki nerdeyse tüm birliktelikler, hedeflerinden bağımsız olarak sol, sosyalist örgütlerin yan yana ya da birlikte mücadelesi için kurulmuştu. Haziran, daha kuruluş aşamasından itibaren önemli bir farklılık taşıyor. Evet önemli sosyalist güçlerin yan yana geldiği bir girişimdir ancak bunun ötesinde, çeşitli siyasi çevrelerin, kitle örgütlerinin temsilcilerinin ve teker teker aydınların, yazarların da bu girişimin çağrıcıları arasında yer alması hareketin geleceği açısından çok önemli.

Bundan sonraki yolculuğumuz boyunca bunu bir irade beyanı olarak görmek, özellikle yerel örgütlerin kuruluşunda bu yaklaşımı yeniden üretmek görevi omuzlarımızdadır.

Hareket

Yine Türkiye solunun iç hayatından (bizim mahalleden) bakacak olursak bizim sokaklarda Hareketçilik pek sevilen bir şey değildir. Hareketçilik biraz rüzgarla savrulma olarak algılanır. Belirgin bir strateji ve taktikten yoksun olmak, ortaya çıkan her dinamiği ne kadar ciddi olup olmadığını tartmadan aşırı önemsemek olarak yorumlanır. Kısaca aklı daha az önemsemek, arabayı atın önüne koşmak olarak görülür.

Görülürdü diyelim.

Bugün ise Hareketi pozitif bir kavram olarak yeniden yorumlamak mümkün.

Türkiye’nin son derece dinamik bir süreçten geçtiği, AKP’nin hayatın her alanını belirlemeye dönük müdahalelerde bulunduğu bir evrede bu saldırı dalgasına karşı hareketsizlik ölümle eş anlamlı.

Daha önemlisi, iktidarın çok boyutlu saldırılarıyla mücadele ederken, sadece direniş ile yetinen bir karşı duruşla başarı elde etme şansımız yok. Elbette belli bir stratejiyle, her an daha geniş toplumsal kesimleri kapsamayı hedefleyen dinamik bir tarzla hareket etmek mücadelenin başlama noktası olarak kabul edilebilir.

Son bir not, Birleşik Haziran Hareketi’nin “Hareket”i aynı zamanda bitmiş bir süreci değil, bir oluşum-inşa sürecini işaret ettiği için de değerlidir.

Artık AKP düşünsün!

Tarihte bazen çok önemli gelişmeler yaşandığı veya başladığı o anda pek fark edilmez.

Geçtiğimiz Pazar günü itibariyle Türkiye solu önemli bir sınavdan geçmeyi başarmıştır. Haziran sonrası Türkiye’nin bize yaptığı daveti, belki biraz da gecikmeli olarak kabul ettiğini ilan eden bizler, şimdi üstlendiğimiz bu sorumluluğun hakkını vereceğiz.

Toplantı Ankara’da yapıldı, İstanbul’a vardığımda ilk karşılaştığım yoldaşım beni biraz da espriyle şöyle karşıladı, “Hem birleşik, hem Haziran hem Hareket! Daha ne olsun?”

Ben de ekledim, "Artık gerisini de AKP düşünsün!"

Hepimize kolay gelsin, yolumuz açık olsun...




Bu ileti en son denizcan tarafından 22.10.2014- 11:17 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 22.10.2014- 11:22


Sol olmadan değişim de olmaz!-Necdet Saraç  

AKP ülkenin dokusuna müdahale etmeye ve “değiştirmeye” devam ediyor. Adına “İç Güvenlik Paketi” denilen paketi AKP yanlısı gazeteler “Huzur Paketi”, “90’lı yıllara dönmeyeceğiz”, “77 milyona yeni hayat” gibi başlıklarla verirken, “Hayatımız değişecek” başlığı atan Milliyet yapılmak isteneni tam olarak özetlemiş…

Yeni Osmanlı hayali suya düşen AKP, kutuplaştırıcı, ayrımcı ve bölücü temel yönelimlerini değiştirmiyor.   Kendileri gibi düşünmeyen herkese, yaşına başına bakmadan nefret ediyorlar. “Sahte ifadelerle ‘ekmek almaya gidiyor’ dediler, halbuki hiç alakası yok, terör örgütünün maşası olmuştu” diyen Erdoğan’ın Berkin Elvan nefreti bunun tipik bir örneği…

Din, ahlak vurguları içinde yolsuzluğu, rüşveti aklayan AKP hayata dair her şeyi kendine göre değiştirme girişiminde ısrar ediyor. “İç Güvenlik Paketi” bunun son versiyonu. Bu paket meclisten geçtikten sonra yeni paketlerin geleceğini söylemek için ne siyaset bilimci, ne de müneccim olmaya gerek var…

Adı bazen “demokrat” (DP), bazen “doğru yol” (DYP) ve şimdi olduğu gibi bazen de “adalet ve kalkınma” (AKP) olan “60 yıllık kemikleşmiş, muhafazakâr iktidar blokunu yıkmanın ve siyasi atmosferi değiştirmenin yolu sanıldığı gibi onlara benzemeye çalışarak olmuyor. İnanmış gibi yapmakla da. “Demokrat İslamcıları” sola monte etmeye çalışarak da…

Ortaya konuşarak, yumuşak gözükerek, şirinlikler yaparak da alternatif olunamadığını gördük… Beki de bu yüzden öncelikle herkesin kendisi olması gerekiyor… Solun sol gibi, sosyal demokratın sosyal demokrat gibi… Emek hareketindeki sendikacının da sendikacı…

Sağ, siyasal İslamcı blok karşısında, sol ve laik başka bir blok yaratmadan iktidar bloku ile ‘bilek güreşi’ yapılamıyor! Güç dengesi oluşmuyor. Kaç kez yaşayarak bunu gördük! Uzlaşmak da, kitleleri etkilemek de güç olmaktan geçiyor…

Siyasal İslamın karşısında “laik-demokratik sol bir blok” yaratılamayınca denge ve uzlaşma oluyor. Adına “uzlaşma” dense de uzlaşmanın kriterleri ve sınırlarını güçlü olan blok belirliyor! Toplumsal vicdan bile kayboluyor…

Türkiye’de alternatif bir blok oluşmayınca yeni bir siyasal kültür de gelişmiyor. AKP bunu bildiği için uzun süredir yalnızca kendi seçmen kitlesine oynuyor, ortamı geriyor, milliyetçi dilini, savaş dilini öne çıkartıyor, bloklaştırıyor!   Aynı şey başka bir açıdan BDP için de geçerli. BDP ya da HDP ‘Türkiye Partisiyiz’ söyleminde olsa da esas itibariyle ve haklı olarak asıl olarak Kürtlere oynuyor…   CHP ise bu örneklerin tersini yapmaya ve ‘herkes için CHP’ olunamayacağını bilse de ‘yüzde yüze’ oynamada ısrar ediyor. Siyasette ‘yüzde yüzlük’ bir desteğin tarihin hiçbir döneminde olmadığı, bundan sonra da olamayacağını bilmediğinden değil, görmek istemediğinden! Onca başarısız deneye rağmen, Alevilere ve solculara mesafe koymak, bunun yerine yüzlerin ısrarla sağa dönmesi de bu yaklaşımdan kaynaklanıyor. ‘Aleviler, solcular zaten bize oy veriyor, asıl önemli olan…’ diye başlayan cümleleri herkesin ezberinde! Her seferinde yenilmiş bu yaklaşımda ısrar edenlerin yaşanan süreçte payları sanıldığından da çok büyük… Yani, kerelerce yaşayarak gördük ki, sağa yaslanarak, sağa şirin gözükerek değişim isteği ancak ve ancak AKP’nin önünü açıyor. Kitleleri de soldan uzaklaştırıyor…

Lafı daha fazla uzatmaya gerek yok. Belli ki, sol olmadan vicdan bile olmuyor. Uzlaşma da denge de…
Bu çerçevede “Eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik, kamucu, dayanışmacı, laik, bağımsız, toplumcu bir cumhuriyet ve ülke için; gericiliğe, faşizme, emperyalizme, piyasacı yağma düzenine ve bunları temsil eden AKP rejimine karşı birlikte” yola çıkan “Birleşik Haziran Hareketi” önemli bir adım attı.   “Eşitlikçi, özgürlükçü, bağımsızlıkçı, laik, kamucu, dayanışmacı yeni bir toplumsal düzenin kurucu iradesini birleşik direnişimizle inşa etmek için” yeni bir başlangıç yaptı. Bu oluşumda solun ve sosyalist hareketin birçok isminin, CHP milletvekilinin, grubun ve partinin olması önemli. Umut ve güven verici…

Farklı olsa da benzer amaçlı girişimler CHP içinde da yaşanıyor. Alevi hareketinde de, Kürt hareketinde de benzer arayışlar var. “CHP sol olmadan, sol da iktidar olmadan Türkiye’nin sorunları çözülemez” diyen CHP Sol Kanat Hareketi de çözümü ortak bir blok hareketinden geçtiğine işaret ediyor.   Emek hareketinden çevre hareketlerine, Alevi hareketinden Kürt hareketine, adalet isteyenlerden sosyalist hareketlere kadar, Gezi eylemlerine yansıyan o muazzam muhalefeti birleştirmenin önemine vurgu yapıyor. Sokakta etkin olmak gerektiğini işaret ediyor…
Şimdi bunları bir araya getirmenin, lafları hayatla buluşturmanın ve alternatif olmanın zamanı…



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
munzur
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.12.2013
İleti Sayısı: 1.075
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: munzur
Cevap Tarihi: 22.10.2014- 18:36


Türkiye'nin güçlü bir birleşik sol cepheye ihtiyacı var. 30 Ağustos Vişnelik toplantısıyla böyle bir ihtiyacın karşılanmasına yönelik adımlar atıldı ve en son adı da konularak Türkiye sathında mücadele kararı verildi. Bu gelişmeyi sol açısından iyimserlikle karşılamamak, destek vermemek ve ümitlenmemek mümkün değil. Tek tek partilerin, örgüt ve sendikaların, örgütsüz aydınların birlik içinde bir mücadele başlatması gerekiyordu. Görünen o ki, hemen herkes, her parti, her örgüt AKP faşizminin ülke ve toplumu geriye dönüştürücü siyasetine topyekün karşı çıkılması gerektiğinin bilincine varmış. Üstelik Haziran Direnişi gibi bir örnekle dünyada ilk kez öncüsüz bir ayaklanmanın yaşandığı bir ülkede solcuların, sosyalistlerin, ilerici ve yurtseverlerin sorumluluk almamaları düşünülemezdi. Yapılmaya çalışılan budur, önemi de burada yatıyor.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 23.10.2014- 09:27


“Birleşik Akademi Hareketi”…
Nurettin Abacıoğlu
 

Bundan iyisi, şimdilik can sağlığı…

Vişnelik toplantılarında yeni bir başlangıca hareketlenebilme adına, sona bir nokta kondu. Bundan böyle sürdürülecek ivmenin adı “Birleşik Haziran Hareketi” oldu.

Geçmişin deneyimi diye şimdiye değin ortaya çıkan ayrışmalar hatırlanırsa, girişimlerin sonu hep bir maluliyet ile sonuçlanmıştır. Bu bakımdan, bu girişim de kimilerince umutla karşılanmayabilir. Ne ki boğazdaki ilmeğin her geçen gün daraldığına da bakılırsa, artık umuda dair şiir okumanın ötesinde bir yere hareketlenmek gerekmiş ve tam da tarihin bu anında, çoğunluk ahalinin belki farkında olmadığı umuda gerçek bir kapı aralamıştır.  

Yani ve çok özetle, bu hareket bir halk cephesi olmaya kapı açıyor. Programatik açılım, öyle bir senden bir benden münakaşasına veya sevdasına yer vermeyecek kadar açık, sade kısaca gözlünün de, gözsüzünde görüp anlayabileceği yalınlıkta.

Özetle ne mi deniyor?

“Eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik, kamucu, dayanışmacı, laik, bağımsız, toplumcu bir cumhuriyet ve ülke için; gericiliğe, faşizme, emperyalizme, piyasacı yağma düzenine ve bunları temsil eden AKP rejimine karşı birlikte yola çıkıyoruz.”

“Birleşik Haziran Hareketi, anti-kapitalist, anti-emperyalist, anti-faşist ve gericiliğe karşı aşağıdaki ilke ve amaçlar doğrultusunda harekete geçecek bir halk örgütlenmesinin çağrıcısıdır.”

Sadece bu iki cümleye bile bakıldığında fizikçilerin en önemli problematik alanlarından birisi olan “her şeyin teorisi” adeta burada çözümlenmiş görünüyor. En azından şimdilik bu bizim coğrafyamız için geçerli. Baki kalıp kalmayacağı ise becerimize kalmış.

Bu iki cümlede sen - ben, benim örgütüm- benim önderliğim gibi geçmişte ayrışmaya yol döşeyen bir söylem tarzı yok. Yeni söylemle geliştirilen bu olumluluk, şimdi eyleme yansıtılmalı ve hareketin kendisi halkın kendisi olarak ayağa kalkmalı; iktidarı ele almalıdır.

Bu iki cümle, sadece sosyalisti, komünisti falan yan yana/bir araya getirmiyor. Kendine bir sıfat beğenmeden, en insani-yüce değer olan emeğin yanında duran mahallenin bakkalından, üniversitedeki hocaya kadar bütün halk sınıflarına “haydi” diye işaret fişeğini ateşliyor…

Öyleyse daha derin solukla “haydi” demek, kendini bu hareketin bir parçası olarak merkezine yerleştirenler için artık bir boyun borcu sayılsın…

Yeni doğan hareketin adına, bir kez daha değinmem gerekiyor.

“Birleşik Haziran”…

Yani ve kısacası, 2014 Türkiye’si, 2013 Haziranından sonra, Haziransız okunamayacak yeni bir tarihe kapı açmış oluyor… Öyleyse ve artık yeni bir toplumsal coğrafya inşası için şimdi bu kapıdan geçmek gerekiyor.

Yani ve kısacası, “Haziran” tarihin gördüğü önemli halk hareketlerinden ve direnişlerinden birisi olarak hayatın kendisi olduğunu anlayana da, anlamayana da öğretiyor.

Ve Haziran, ontolojik olarak kendisini   “halkın iktidarı” yapamamış onlarca, yüzlerce örgüt, önder ya da militana birlik içinde halk iktidarına halkla beraber yürüme iradesinin kaçınılmazlığını öğütlüyor…

Tamam da, kimilerinin aklına şu da gelebilir; bunlar güzelleme falan sayılabilir; ucuz halkçılık, kuyrukçuluk diye düşünenleri çıkabilir. Böyle düşünen ya da düşünecek varsa, bırakalım rahatları bozulmasın; isteyen istediği temcit pilavını yemeye devam edebilir…

Artık işe bakmak gerekir.

Mesela nereden?

Kuşku yok ki, bulunulan yerden…

Deyince aynadaki kendi hayalim gözümün önüne geliyor…

Bulunduğum yer üniversite olduğuna göre, milyonlarla halk çocuğundan benim payıma düşen bölüğe, hayat yolunda öğretmenlik, rehberlik etmeye çabaladığıma göre ve bu üniversiteler halkın yarattığı değer, ödedikleri vergiyle ayakta durduğuna göre, bir halk cephesi de artık akademide açılmalıdır.

Cephedeki yerlerimiz, akademinin tüm verili alanı, birleşik güçleri de hocasından, öğrencisine ve çalışanına dek bütün bileşenleri olmalıdır.

Bu arada, ayrışarak ve küçülerek saflaşma girişimlerinin “Birleşik Haziran Hareketi” ruhu ile uyumsuz, nafile çabalar olduğunu ele, güne ve bunu örgütlenme pratiklerinde sanki marifet niyetine uygulama eğiliminde olan bilhassa dost bildiklerimize anlatma sabrı da atlanmamalıdır.

Buna başlangıç, bir “Birleşik Akademi Hareketi” örgütlemek olsun…

Yılların birikiminden süzülen ve akademi mücadelesinin içinde rotasını   “Eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik, kamucu, dayanışmacı, laik, bağımsız, toplumcu bir cumhuriyet ve ülke” rotasında tutmuş tüm akademi bileşenlerinin, bilimin ve aydınlanmanın yolunda yeniden kurucu bir birliktelikte örgütlenmesi, “Birleşik Haziran Hareketi” ruhu ile ne denli uyumlu olur.

Böylesi bir akademi, bu ülkede ne “gericiliğe” ya da “faşizme” ve “emperyalizme”, ne de “piyasacı yağma düzenine” ve bunları temsil eden, edecek olan her türlü siyasi “rejim” aktörlerine geçit vermemenin, bilim ve aydınlanma cephesindeki biricik sigortası olur.

“Haziran Direnişi” kendi okumasıyla akademiye de bunları öğretmiş olsa gerektir. Henüz bunun ayırdına varamamış olanları varsa, sabır ve hoşgörü gösterip el uzatmak, mücadelenin gerektirdiği dayanışmacılığı ihmal etmemek sayılır.

Üniversite; tarihsel doğrultusu olan bilim ışığındaki aydınlanmacı içeriğini, gericilik salgıları karşısında çoktan yitirmiştir. Üniversite; piyasacılığın kol gezdiği, eğitim-öğretim işlerinin metalaştırıldığı, siyasi baskı, yıldırma, korkutma ve benzeri olayların adi polisiye vakalar olarak yaşandığı bir kuruma dönüştürülmüştür. Sadece bu kadar mı? Kılık kıyafet işinde, yasaların suç saydığını hatırlattığı için, Rennan Pekünlü’ye, bu memleketin mahkemeleri hüküm giydirmiştir. Rennan, 20 Kasımda cezasını çekmek üzere hapse gönderilirken, akademimiz neredeyse çıtın çıkmadığı bir ölü sessizliğine kendiliğinden bürünmeyi yeğlemiştir.

Asistanlar akademinin modern kölesi kılınmış; kamusal alandaki varlıkları, geçici kadroları ile sınırlandırılmıştır. İtaatkârlık ve koşullara ikna olmuşluk, akademisyenin genel görüntüsüne dönüşmüştür. Her şeyin piyasalaştırıldığı bir akademi dünyasında, sistemden pay kapma, becerinin ve zekânın turnusolü ve akademik başarının ölçütü sayılır olmuştur.

Üniversitenin yeniversiteye dönüştürüldüğü bu süreçte; neredeyse, öğrencinin müşteri ve velinimet sayılması olağan hale gelmiş; sertifika ve diploma ticareti yapmak asıl hedef olmuştur. Adeta aklın uçuklaştığı, bilimsel düşüncenin buharlaştığı böylesi bir akademik ortamda, artık bir kadın rektörün tesettüre girme özgürlüğünü ağzından öğrenmek mümkün olabilmektedir. Kimi hoca taifesinde, ihtiyaca binaen geleceğin sigortası ve iyi bir yatırım aracı olarak hac farizasını giderme neredeyse bir moda olmuştur. Hidayete erişmenin dayanılmaz hafifliğine kapılan hacı profesörlerin hacılık reklamında da hayli yetenek sergiledikleri ayrıca ve kolayca görülebilmektedir. Akademide geriye, artık her türden dinsel dogma ve hurafelerin salgısı ve bunların ortalıkta cirit atması kalmıştır.

Örnek vermenin sonu gelmez; lafı daha da uzatmaya gerek yoktur. Akademi, üstüne giydirilmiş bu cendereden kurtulmak durumundadır. Kendisini yeniden küllerinden var etmek zorundadır. Ülkenin aydınlığını dokumaya başlamak için bu, yegâne ve gerekli koşul olarak ortada durmaktadır.

İşte bu denli yalın bir nedenledir ki, Birleşik Haziran Hareketinin asli unsurlarından birisi sayılacak “Birleşik Akademi Hareketi” burnumuzun dibinde durmakta ve el atılmayı beklemektedir.

Öyleyse şimdi, “Birleşik Haziran Hareketi”nin toplumcu aydınlanmacılık ayağı olacak “Birleşik Akademi Hareketi” için ileri…



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
ayhan
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 05.12.2013
İleti Sayısı: 1.076
Konum: Tekirdağ
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: ayhan
Cevap Tarihi: 23.10.2014- 13:48


Can Dündar’dan “Birleşik Haziran Hareketi’ne” selam

Resim Ekleme

Cumhuriyet Gazetesi’nde yazan araştırmacı gazeteci Can Dündar haftasonu ODTÜ Vişnelikte yapılan ve “Birleşik Haziran Hareketi” ismini alan hareket için 21 Ekim 2014 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi’nde bir yazı yazdı. İşte Can Dündar’ın “Birleşik Haziran Hareketine selam gönderdiği o yazı:

Erdoğan’ın diline düşmüştü Türkiye solu:
“Onlar geç uyanır. Çünkü gece sabaha kadar içmiştir” eleştirisini hatırlatıp gülmüştü bir konuşmasında…
Cevap Gezi’den gelmişti:
“Alkolü yasakladın, millet ayıldı.”

***
Biraz geç oldu, ama ayıldık gerçekten…
Doğan Tılıç’ın örneğiyle özetleyeyim durumu:
“12 Eylül döneminde Mamak Cezaevi’nde komünler vardı.
Tutsaklar, örgütlerine göre komünlere dağılmıştı. Dayak azken, herkes komününde yaşardı. Dayak arttı mı, bütün komünler bir araya toplaşırdı. Bugün bir aradaysak, biraz da dayak arttığı için… Elbette daha fazlası da var.”

***
Türkiye, “geriye dönüşü günbegün güçleşen”, çok karanlık bir döneme girdi.
“Dinci mezhepçi zorbalık”, “devlet şiddeti”, “piyasacı talan ekonomisi”, “dinin siyasal, toplumsal yaşamı belirlemesi”, içerde ve dışarda savaş tehlikesi”, “doğanın rant uğruna katledilmesi”, “iş felaketleri”, “kadın cinayetleri”…
Bugün dayanışmayı hayati hale getiren dayak çeşitleri…
ODTܒnün yamacındaki “Vişnelik”ten, tüm bunlara karşı bir çağrı yükseldi önceki gün:
“Yarınımızı AKP’nin pençesinden kurtarmak için bir araya geliyoruz.”

***
Eskiden bu tarz bildirilerin altında örgütlerin isimleri olurdu.
Bu kez, şahıs isimleri var.
“Gezi”nin derslerinden biri bu belki de…
Eskiden ortak bildiriye imza atan örgütler, toplu fotoğrafta öne çıkmak için yanındakine dirsek atardı. Şimdi herkes bir adım geride durma derdinde… Bu da “Gezi”nin öğrettiklerinden biri elbette…
Eskiden herkesin bir doğru bildiği vardı; “Siz de gelin bu doğruya katılın” çağrısı yapılırdı.
Bugün, “Gelin doğruyu birlikte arayalım” daveti var.
“Gezi” ruhunun bir yansıması herhalde…
Çağrının “Birleşik Haziran Hareketi”
ismini taşıması boşuna değil…
“Haziran bereketi” dense yeriydi.

***
Vişnelik doğumlu “Haziran Hareketi”, Gezi’nin çocuklarından biri… Gezi isyanının “Yetti artık” direncini, dayanışma ve örgütlenme bilincini, “Bir olursak, dik durursak, geriletiriz” bilgisini taşıyor.
“Haziran barikatlarını ileri taşımayı” vaat ediyor.
İlk toplantı 30 Ağustos’taydı. Uzun süredir kendi komününde yaşayan bazı hareketler, dergiler, partiler, gruplar, kabuklarından çıkıp buluştu; “Yeni Türkiye”yi konuştu. Ülkenin nasıl bir faşizme sürüklendiği konusunda çoğunluğun hemfikir olduğu anlaşıldı. Tehdit ortadaydı.
21 Eylül’deki ikinci toplantıda ise geçmiş dağınıklıktan, rekabetten, kardeş kavgasından dersler alındığı, dayanışma ihtiyacının iyice kavrandığı çıktı ortaya… Dün birbirine sırtını dönenler, nihayet birbirine yüzünü döndü. Katılımcılar, 12 Eylül sonrası kuşağın, olgunluk çağına geldiğini gördü.
Ve nihayet önceki günkü üçüncü toplantıda da hareketin adı kondu.

***
Bir partileşme hazırlığı mı bu?
Davet sahipleri “Hayır” diyor. Belki ilerde…
Ortak bildiride amaç, -yine bir Gezi çocuğu olan- “forum”ları “Meclis”lere dönüştürmek, tabandan bir direnişi örgütlerken aynı zamanda ortak akıl üretmek, “yeni bir toplumsal düzenin kurucu iradesini inşa etmek” diye açıklanıyor.
Hepimizin “makul şüpheli” hale getirildiği, toplumsal hayatın mezhep sopasıyla tanzim edildiği, “çözüm” diye diye derin bir çözümsüzlüğe gidildiği, harbin sınırda belirdiği bir aşamada, iyi geldi bu güç birliği daveti…
Ekimde çıkagelmiş haziran güneşi gibi…
Bereketli olsun!


Cumhuriyet Gazetesi



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 24.10.2014- 17:25


Birleşik haziran hareketi
Ayşenur Arslan


Erdoğan, Gezi’yi unutamıyor. Kâbusu olmuş belli ki. Her fırsatta, her vesile ile, yeri gelse de gelmese de Gezi’ye laf atıyor. Yedi düvelin kapıştığı Orta Doğu’dan, giderek büyüme eğilimi gösteren savaştan söz ederken bile!

Boşuna değil elbette. Gezi çok korkuttu onu. Çünkü şunu gördü: İktidarına en büyük tehdit; Gezi’de ortaya çıkan tablo. Yani, rant / siyaset / sandık hesabı yapmayan.. Sadece bu ülke ve demokrasi için sokağa çıkan.. Hiçbir iftiranın kirletemediği o yüzbinler, hatta milyonlar.

O dönemde, Gezi’nin siyasi bir kanala akıp akamayacağı çok konuşulmuştu. Olmadı. Zaten olamazdı. Gezi’yi kucaklayabilecek bir kanal olsaydı, bunca mevzi kaybedilmezdi. Siyaset, Gezi’deki “bileşenleri” aynı heyecanla buluşturabilecek bir mecra açsaydı, Erdoğan Çankaya’ya çıkamaz.. Daha fenası, Çankaya’ya çıkıp Çankaya’ya sırtını dönemezdi.

Şimdi bir de tabelasız, hatta kimliksiz bir buluşma deneniyor. Adı BİRLEŞİK HAZİRAN HAREKETİ.

“Eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik, kamucu, dayanışmacı, laik, bağımsız, toplumcu bir cumhuriyet ve ülke için yola çıkıyoruz” diyorlar.

+           +           +

Çevresi parıl parıl ışıldayan koyu renkli bulutlara İngilizce’de “gümüş çerçeve” deniyor. Çünkü bulutların çevresindeki parlak çizgi, “ardındaki güneşi” hatırlatıyor. Ve bu nedenle “gümüş çerçeve” bir deyim gibi, “umut” karşılığı kullanılıyor.

Adını Gezi’den alan, özlemini duyduğum bir ülke için yola çıkan bu hareket tam da böyle ışıdı zihnimde. Umut verdi. Karşılığı var mı, elbette şimdiden söyleyemem. Ama çağrıları ve yola çıkarken belirleyip “manifesto” niyetine açıkladıkları ilkeleri kulak vermeye değer.

+         +         +

* Ülkemizin faşist ve dinci/mezhepçi zorbalığa sürüklenmesine dur diyoruz.

* Emekçilerin insanlık dışı çalışma koşullarına mahkum edilmesine, taşeronlaşmaya ve güvencesizliğe karşı mücadele ediyoruz.

* Dinin siyasal ve toplumsal yaşamı belirlemesine karşı laik ve özgür bir yaşam için bir araya geliyoruz.

* Her tür cinsel ayrımcılığa, şiddete ve baskıya karşı duruyor, kadın cinayetlerine son vermek için harekete geçiyoruz.

* Halkın söz ve karar sahibi olacağı Meclisleri her alanda kurup, geliştireceğiz.

* Bu amaçlar doğrultusunda sokak ve mahallelerde, işyerlerinde ve okullarda, köylerde ve kentlerde bir araya gelelim. Her yerellikte bir Meclis oluşturalım. Forumlarla kararlarımızı hep birlikte alalım.

* Sokaklarımızı, okullarımızı, derelerimizi, özgürlüğümüzü geri alalım. Eşitlikçi, özgürlükçü, bağımsızlıkçı, laik, kamucu, dayanışmacı yeni bir toplumsal düzenin kurucu iradesini birleşik direnişimizle inşa edelim.

* Sokaklarda, Meclislerde, Forumlarda buluşalım.




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
solcu
[ kemal ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.01.2014
İleti Sayısı: 1.709
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: solcu
Cevap Tarihi: 25.10.2014- 21:39


Birleşik Haziran Hareketi için Sol Cephe'den çağrı

Resim Ekleme


Sol Cephe Yönetim Kurulu, bir açıklama yayınlayarak Birleşik Haziran Hareketi'ne en etkili şekilde katılma kararı alındığını duyurdu. Birleşik Haziran Hareketi, 19 Ekim'de Ankara ODTÜ Vişnelik tesislerinde yapılan toplantının ardından, çeşitli siyasal parti, grup, çevre ve kişilerin desteğiyle ilan edilmişti.

Sol Cephe Yönetim Kurulu, bir açıklama yayınlayarak Birleşik Haziran Hareketi'ne en etkili şekilde katılma kararı alındığını duyurdu.

Sol Cephe'nin yayınladığı açıklama şöyle;


Sol Cephelilere ve Halkımıza Çağrı

Bilindiği gibi, 13 Eylül 2014 tarihinde toplanan Yönetim Kurulumuz yayınladığı sonuç bildirisinde gericiliğe, faşizme ve emperyalizme karşı daha kapsayıcı ve yeni bir mücadele birliği oluşturmayı hedefleyen girişimi işaret ederek;

“... Türkiye’yi bir karabasan gibi kuşatan siyasal gericiliğe karşı solun ortak mücadele olanaklarının değerlendirildiği toplantılara büyük değer ve destek”verdiğini vurgulamış ve “söz konusu toplantıları dikkatle izleyeceğini ilan” etmişti.

Süreç Sol Cephe bileşenleri olarak bizim ve Birleşik Muhalefet Hareketi katılımcılarının da katkılarıyla hızlı bir şekilde gelişerek yeni bir mücadele birliğinin kurulmasıyla sonuçlandı. Çeşitli siyasal parti, grup, çevre ve kişilerin/bireylerin 19 Ekim 2014 Pazar günü Ankara ODTÜ Vişnelik tesislerinde yaptığı üçüncü toplantıda, Birleşik Haziran Hareketi’nin kurulduğu ilan edildi.

Birleşik Haziran Hareketi, bütün bileşenlerinin mutabakatıyla mücadele programını ve işleyiş ilkelerini de belirleyerek yola çıktı. Başta ilçe ve iller olmak üzere, bütün birimlerde meclisler şeklinde örgütlenmeyi kararlaştırdı.

Bu anlamda Birleşik Haziran Hareketi, aynı amaca sahip farklı oluşumları da içeren ve daha geniş kesimleri kapsayan yeni bir cephenin adıdır. Anlaşılacağı gibi bu önemli girişim, Sol Cephe'nin ilkeleriyle de bütünüyle uyumludur.

Bu nedenle son toplantımızda aldığımız ve yukarıda işaret ettiğimiz karar ışığında, Sol Cephe Yönetim Kurulunu oluşturan bizler; ülkenin dört bir yanında mücadele veren tüm Sol Cephe üyelerini Birleşik Haziran Hareketi'nin yerel meclislerinin kuruluşunda yerlerini almaya çağırıyoruz. Sol Cephe olarak oluşturduğumuz bütün birikimi ve olanaklarımızı Birleşik Haziran Hareketi’ne aktarmayı devrimci sorumluluğumuzun bir gereği sayıyoruz.

Gericiliğe, faşizme, emperyalist boyunduruk ve bölgesel savaş tehdidine karşı bütün ilerici, aydınlanmacı, yurtsever, devrimci, sol ve sosyalist güçleri birleştirmeyi ve bir halk hareketi yaratmayı hedefleyen Birleşik Haziran Hareketi’nin yolu açıktır.

Birleşik Haziran Hareketi, cumhuriyet değerlerini yeniden üreterek laik, bağımsızlıkçı, kamucu, eşitlikçi, toplumcu bir demokrasi yolunda halkımızı harekete geçirecektir. Bu yürüyüş, kapitalizmi aşan bir sosyalizm perspektifini esas alacaktır.

Örgütlü halkı hiçbir kuvvet yenemez!

25 Ekim 2014

Sol Cephe Yönetim Kurulu



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 18 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   2   3   4   [5]   6   7   8   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 2 kişi görüntülüyor:  2 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Birleşik Haziran Hareketi’nin geleceği denizcan 5 3753 24.12.2014- 12:14
Konu Klasör Haziran Hareketi kuruluyor, ya sonra? denizcan 2 3400 22.12.2014- 13:56
Konu Klasör 15-16 Haziran, sol hareket ve işçi hareketi proleter 1 3992 15.06.2015- 15:53
Konu Klasör Birleşik Haziran Hareketi Toplanıyor denizcan 1 4033 26.12.2014- 20:02
Konu Klasör 'Haziran Hareketi kurucu bir iradedir' dayanışma 0 2544 17.02.2015- 14:40
Etiketler   Birleşik,   Haziran,   Hareketi
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS