SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Rojava devrimini içten yıkmak – Mahir Sayın           (gösterim sayısı: 3.763)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: umut
Konu Tarihi: 23.10.2014- 18:14


Rojava devrimini içten yıkmak – Mahir Sayın

TC’nin Kobani karşısındaki tutumu açısından son derece hızlı bir durum değişikliği yaşandı. ABD son on günde, daha önce ağırdan aldığı Kobani etrafındaki bombardımanı yoğunlaştırdığı gibi YPG ile de açıkça işbirliğine girişti. YPG’den bir kişi bombardımanların yönetildiği merkeze koordinasyona yardımcı olmak üzere alındı ve böylece bombardımanların daha etkin olması sağlandı. RTE Pazar günkü konuşmasında (19.10.14) şöyle dedi: “Son günlerde bir şeyler dolaşmaya başladı. Nedir o? PYD’ye silah desteği vermek ve PYD’ye verilecek silah desteğiyle IŞİD’e karşı burada bir cephe oluşturmak. Tamam da PYD şu anda bizim için PKK ile eştir, o da bir terör örgütüdür. Bir terör örgütüne kalkıp da bize dost olan NATO’da beraber olduğumuz Amerika’nın böyle bir desteği, açıktan açığa söyleyerek bizden ‘evet’ ifadesini, yaklaşımını beklemesi çok çok yanlış olur, böyle bir şeyi bizden beklemesi mümkün değil, böyle bir şeye de biz ‘evet’ diyemeyiz.”

“terörist” PYD’ye ABD’den silah yardımı

Obama RTE’nin „yanlış olur“ dediği işi bu kez kendisi yerine getirdi ve RTE’nin bu lafları ettiğinin ertesi günü ABD uçakları Talabani’nin temin ettiği söylenen askeri ve insani malzemeyi uçaklarla havadan Kobani’ye indirdi. Beyaz Ev sözcüsü de Türkiye’ye sordunuz mu sorusuna „haber verdik“ demekle yetindi. Sanki ABD’nin atacağı adımlar için kendi kendine gelin güvey olan RTE’nin “evet” demesini beklediği vardı!

Yine TC’nin, PKK’nin bir uzantısı olarak görüp terör örgütü saydığı PYD’ye yardım etmenin bir sorun oluşturup oluşturmadığı sorulduğunda da, aynı sözcü „ABD yasalarına göre PYD terör örgütü değildir .“ dedi.

RTE’nin düşman ilan ettiği ve yıkmaya çalıştığı Suriye rejimine karşı mücadele eden ve kendisini savunmak için oluşturulmuş olan bir örgütü nelere dayanarak terör örgütü olarak damgaladığını anlamak mümkün değil; kendilerinin de bunu izah etmesi epeyce bir akıl oyunu gerektiriyor. TC’nin barış görüşmeleri yürüttüğünü iddia ettiği PKK ile bağlantısının olduğunu söyleyerek bu bağlantının otomatik olarak TC’nin de düşman olduğu başka bir ülkede savunma faaliyeti sürdüren bir örgütü nasıl terör örgütü kılacağını anlamak mümkün değil. Kuzey Kürdistan Kürtleriyle “barış” yapacak, Güney Kürdistan Yönetimiyle en yakın ilişkileri sürdürecek ama İslam devleti tarafından katliamdan geçirilme tehdidi altında bulunan Rojava Kürtlerini terörist ilan edecek. Her şeyleri yalan üzerine kurulu.

PKK yeniden terör örgütü

Elbette işin daha başında da bir başka büyük problem var: PYD’nin terör örgütü olarak, nitelenmesinin Kobani’ye yardım meselesi dolaysıyla öne çıkarılması. TC PKK’yi terör örgütü olarak haliyle damgalamıştı. Ne var ki, barış görüşmelerinin başlamasından beri bu mesele eski kategorik konumunu kaybetmişti. Kamuoyundaki tepkileri en aza indirme amacına da yönelik olarak „bölücü terör örgütü“, „terör örgütü başı“, „bebek katili“ gibi tahrik edici nitelemeler mümkün olduğunca kullanılmıyordu. Zira hükümet kararlı bir biçimde barışı getireceğini, PKK’yi dağdan indireceğini ve bu konuda da Öcalan ile bir mutabakata varmış olduğunu iki günde bir beyan etmekte ve bundan siyasal fayda temin etmekte idi. IŞİD‘in Kobani’ye saldırtılmasından ve Kobani‘ye yardım konusu gündeme geldikten sonra RTE ve AD’nin dilinden PKK’nin terör örgütü olduğu düşmez oldu. Hatta o kadar tehlikeli bir terör örgütü ki, onun dokunduğu PYD’de birden terör örgütü oldu. Üstelik bu ikinci „terör örgütü“nün eşbaşkanı Salih Müslim müteaddit defalar hükümetin davetiyle Türkiye’ye gelmiş ve devlet yetkilileriyle görüşmeler sürdürmüş biri. RTE maşallah iyi alıştı „teröristlerin“ topraklarında cirit atmasına!

İşte bu „teröristler“ şimdi en azından ABD’nin taşıyıcılığıyla Talabani’nin gönderdiği denilen silah ve insani yardım malzemelerini alıyor. RTE ve avanesinin beyanları ve tutumları gerçekten ipe sapa gelmez bir nitelik kazınmış durumda.

Kobani’ye Peşmerge göndermek

Ama mesele burada bitmiyor tabi. Tam tersine burada bir başka büyük mesele başlıyor:

TC’nin birdenbire Barzani’nin göndereceği peşmergelerin geçişine izin vermesi. Neresinden baksanız şaşırtıcı bir adım. Bu zamana kadar Barzani’nin yardım “edememe“ gerekçesi TC’nin geçiş için izin vermemesi idi. Ne var ki, ABD‘nin silah yardımının ortaya çıkmasıyla birlikte birden Barzani’nin önü açıldı ve Kobani’ye Türkiye üzerinden peşmergelerin taşınması kabul gördü. Bu tutum değişikliğine, ne ABD’nin baskılarının yol açtığını, ne de RTE’nin yüreğini yumuşatan Barzani‘nin ricalarının rol oynamış olduğunu söyleyebiliriz. Bu işte RTE’nin ortaya çıkan yeni durumdan yararlanma üzere bir oyun kurduğunu en azından Kobane Kantonu eşbaşkanı Enver Müslim’in şu sözlerinin irdelenmesinden çıkarmak mümkün:

“Peşmerge’nin bize gelmesinden çok, bize silah gerekiyor. Eğer Peşmerge gelecekse YPG ile irtibata geçsin. İhtiyaç olursa, YPG ‘gelin’ der. Eğer olmazsa ‘silah yardımı yapın’ der. İhtiyaç olmazsa Peşmerge, kendi bölgesinde IŞİD’e karşı savaşsın, bize silah da göndersin. Savaşacak gençlerimiz var.“

Bu sözler apaçık biz burada peşmerge istemiyoruz anlamına gelmektedir. Zira Enver Müslim “İhtiyaç olursa, YPG ‘gelin’ der. “ diyor. Bu aynı zamanda onlara “gelin demedik” anlamına gelir.

Bu gelecek peşmergelerin daha önce Barzani tarafından toplanan Suriyeli Kürt askerler olduğu söylentisi de buna eklendiğinde, Kantonlarda çok başlı askeri güç yaratma yoluna gidilmek istendiği düşüncesi akla gelmektedir. Bu tam anlamıyla Rojava devriminin içten çökertilmesi hesabıdır.

Kobani kantonu sözcüleri ta başından beri şunu söylemektedirler: Biz buraya kimsenin asker göndermesini istemiyoruz. Ne ABD, ne Türkiye. Bizim istediğimiz, İslam Devletine yardım edilmesin ve bizim silah temin etmemize engel olunmasın. Parasını da kendimiz verelim ve satın alacağımız silahların geçişine izin verilsin.

Yeni taktik:

Rojava devrimini içten yıkmak!


RTE bu tutum değişikliğiyle bir önceki taktiğini değiştirdi. Neydi bir önceki taktik: İslam Devletini Kobane üzerine gönderip kısa bir zamanda yıkılmasını sağlamak. RTE bu hevesini Antepte Suriyeli mültecilere verdiği “Kobani düştü düşecek!” müjdesiyle sergilemişti. Bu beklenti içerisinde olan RTE’nin hesabı daha da temelliydi: direnişçilere yardım edilmesini engellerken, şehrin boşaltılmasına mümkün olan yardımı yaptı. Böylece meseleyi dünya gözünde “iki terör örgütünün çatışmasına” indirgeyeceğini ve müdahale edilmesini önleyebileceğini düşünüyordu. Ardından da İslam devleti kazandıktan sonra kurtarıcı olarak müdahale edecek ve eldeki Arap nüfusu buralara yerleştirip Kürt çoğunluğun ortadan kalkmasını sağlayacak ve böylece Kanton gibi bir yapı kalmayacaktı. Ama Kobane’nin muazzam direnişi bu hevesi kursağında bıraktı. Direnişin yarattığı dünya vicdanı ve ABD’nin esasında İslam Devleti (İD) güçlerini Irak’tan çıkarıp Esad’ın başına bela etme doğrultusundaki hesabının Kobane’ye takılıp kalması ABD’yi İD güçlerini buradan uzaklaştırmak zorunda bıraktı. ABD’nin böyle bir adımı atması RTE’nin taktiğinin de sonunun gelmesi demekti. Bu nedenle RTE ABD yardımıyla muzaffer olacak bir PYD’yi engelleyebilmek için şimdi işe müttefiki Barzani’yi karıştırmaya karar vermiş durumda. Muhtemeldir ki, Hewler de Salih Müslim’le yapılan görüşmelerde Kobane kantonunun tek başına PYD’nin elinde kalmamasına çaba gösteriliyor. Bunu için Suriyeli diğer Kürt partileriyle görüşmeler yapıldı ve yeni bir uzlaşma zemini yaratılmaya çalışıldı. İddialara göre 5 maddelik bir anlaşmaya varıldı.

TC’nin Peşmergenin Kobani’ye ulaşması için koridor açmasını ABD’nin hava yardımlarını kesmek için bir manevrada olabileceği söyleniyor. Aslında bu iki durumun birbiriyle çelişen bir yanı yok. Tersine birbirini tamamlar mahiyetteler. ABD dış isleri sekreteri Kerry Endonesya’da yaptığı açıklamada “Bizim net bir şekilde söylediğimiz şuydu: Bunu (IŞİD’e karşı savaşı) devam ettirecek olan Peşmerge ya da diğer grupları oraya (Kobani) vardırmamıza yardım edin, biz de bunu (silah yardımı) yapmak zorunda kalmayalım.” demişti. İşin esası ABD de, mecbur kalmasa, RTE’nin İD ve Esad takıntılarına takılmasa PYD’lilere hiz de yardım etme niyeti yoktu. Kerry’nin şu sözleri neden mecbur kaldıklarının bir kısım gerekçesini açıklıyor: “IŞİD, Kobani denilen bu yerde büyük bir sayıyla varlık gösteriyor ve bizim dostlarımızın, Türklerin karşı çıktığı bir grubun bir şubesi olan, küçük bir insan grubuna saldırarak bu çatışmayı sürdürmeyi seçti…. IŞİD’e karşı yiğitçe savaşıyorlar ve biz burada buna gözlerimizi kapayamazdık. IŞİD’le savaşan bir topluluğa sırtımızı dönmek, özellikle de şu sırada bizim için sorumsuzca ve ahlaken çok zor olurdu.”

Emperyalistlerin ne zamandan beri ahlaklı olduklarını soruşturmaya gerek yok. Daha Obama iki ay önce İD’nin Musul saldırısını, Şengal’de Ezidi katlimamını ve Telafer’de Türkmen katliamını, hatta Hewleri düşme aşamasına getiren gelişmeleri Maliki’yi düşürmek ve işbirlikçi bir hükümetin kurulmasını sağlamak için çok rahatça seyretmiş ve bunu ikrar da etmişti. Ama bir gerçek de var ki, tüm dünya kamuoyunun kendilerine “IŞİD’e karşı yiğitçe savaşan bu insanlara nasıl oluyor da gözlerinizi kapıyorsunuz?. IŞİD’le savaşan bu yiğit Kürtlere nasıl sırtınızı dönüyor, sorumsuzca ve ahlaksızca davranabiliyorsunuz? Sorularını sormakta olduğunu duyuyorlardı. Daha kötüsü bu sorular ABD’de de yüksek sesle dile getiriliyor ve Temsilciler meclisi seçimlerini kaybetmiş olan Demokratların 4 kasımdaki Senato ve gelecek yılki başkanlık seçimlerini de kaybetmelerine yol açacak ciddi bir dezavantajın oluşmasına RTE’nin hatırına daha fazla katlanamayacaklarını görüyorlardı. Sonuç RTE’nin İslam devletini ABD saldırılarından korumak için bulduğu kırk bahanenin kırkının ayakları birbirine takılınca ABD RTE’ye sadece “saldıracağını” bildirdi.

Kantonlar yıkılmalıdır!

Bugüne kadar herhangi bir yardımı Türkiye’nin izin vermemesine bağlayan Barzani’nin bu geçiş iznini ABD yardımının başlamasından sonra TC’den almış omasını hayra yormak mümkün değildir. TC dıştan İslam Devletini saldırtarak yıkamadığı Rojava devrimini bu kez de Barzani yardımıyla içten yıkabileceğini hesaplamaktadır. Silah geçirilmesine katı bir biçimde karşı dururken TC’nin birden bire bu plana evet demesinin bir başka anlamı yoktur.

Rojava kantonal yapısıyla Türkiye’de Kürdistan meselesinin çözümünün somut ifadesini gözler önüne diktiği için, RTE hükümetinin oyunlarını çok açık biçimde deşifre ettiği ve bir yönetim biçimi olarak aynısının Türkiye’de de var olabileceğini gösterdiği için RTE’yi çıldırtacak derecede rahatsız eden bir kurumlaşmadır. Çünkü onun Kürt halkının kollektif haklarına duyduğu en ufak bir yakınlık yoktur. Bir takım hak kırıntıları ile, PKK’yi köşeye kıstırıp razı edebileceği günlerin hesabını yapmaktadır.

Barzani için de, onun tüm serveti ve idareyi merkezin elinde toplayan anlayışına karşı, iktidarı yerellere yayan, tabana yakınlaştıran bir yönetim biçimi olması dolaysıyla en az RTE kadar cin ifrit edici bir özelliğe sahiptir. Ayrıca Rojava kantonlarının başarılı olması demek PKK’nin Güney Kürdistan’da da itibar kazanması ve iktidar tekelinin kırılması anlamına gelecektir. Zaten şimdiden İslam Devletine karşı verilen muazzam mücadelenin yarattığı sempatiyle Ezidi halkının kantonal özerklikten söz etmeye başlamış olması “mikrobun” yayılmaya devam ettiği konusunda Barzani için yeterince uyarıcı olmuştur.

Sonuç olarak, RTE rojava kantonlarının yıkılmasını canı gönülden arzularken, bunun olmadığı koşullarda Barzani yandaşlarının denetimine geçmesi ve böylece Türkiye ve diğer Kürdistan parçaları için örnek olma özelliğini kaybetmesi yeterli olabilir. Bu noktada çıkarlar çakışmakta ve ortak çözüm için kapalı kapılar anında açılmaktadır. Zira biraz gecikilir ve Kobani aldığı yardımlarla İslam Devletini TC’ye ve Barzani’ye rağmen püskürtür ve bağımsız bir biçimde kendi kaderine sahip olabilirse her iki taraf için de en istenmeyen durum ortaya çıkmış olacaktır.

Onun için kobaniye acilen peşmerge gitmeli!

Sendika org.




Bu ileti en son umut tarafından 23.10.2014- 18:14 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 23.10.2014- 18:18


Kobanê “düşmeyince” Erdoğan rahatsız oldu: “PYD’yi desteklemeyiz”, “ABD’nin İncirlik’te ne istediği belli değil”, “Varsa yoksa Kobanê. Neden?”

Resim Ekleme

Cumhurbaşkanı Erdoğan Afganistan dönüşünde uçakta soruları yanıtladı. Abdullah Öcalan’ın İmralı’daki koşullarının iyileştirilmesi talebinden, çözüm sürecine, Kobanê Savaşı’ndan ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyona kadar çok çeşitli konularda açıklamalar yaptı

El Cezire Türk muhabiri Didem Özel Tümer’in haberine göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan, günübirlik Afganistan ziyaretinden dönerken gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın İmralı’daki koşullarının iyileştirilmesi taleplerine “Yapılması gereken her şeyi devlet yapmıştır” yanıtını verdi:

Bundan daha ilerisi zaten olamaz. Herhalde kalkıp özel bir villa tahsis edilecek hali yok. Şu anda orada 2 odası var, 2 odasının dışında televizyonu, bunların hiçbirisi yoktu. Bunun dışında oradaki diğer beş mahkûmla sürekli görüşebilme imkanı var. Bunun dışında daha ne olacak? Başmüzakereci vesaire gibi bir şey… Bunlar çok büyük tehlike, çok büyük yanlış. İstihbarat Müsteşarımız zaten gidiyor, kendisiyle görüşülmesi gereken konuları görüşüyorlar. Benim Cumhurbaşkanı olarak kanaatim, kesinlikle bugüne kadar olan tecrübemle 11 yıllık tecrübemle budur. Böyle bir genişletilmesi, şusu busu… Ne kadar genişletilecekse zaten genişletilmiş. İmkanlar, her şey verilmiş. Sağlık noktasında tedavi vesaire her şey aksatılmadan yapılıyor.

Erdoğan son dönemde çözüm sürecinin bileşenlerinde değişiklik olduğunu söyledi.


Son zamanlarda dikkat ederseniz bir şeyler değişti. Nedir o değişen? İmralı farklı bir havada, dağ farklı bir havada, parlamentodaki temsilcileri farklı bir havada. Böyle bir ayrışmanın böyle bir bölüşmenin olduğu yerde ülkemi karıştıranların hali ortada.

“ABD’nin ‘evet’ ifadesi beklemesi yanlış olur”

Erdoğan, Türkiye’nin ABD öncülüğündeki koalisyonda yer alması için 4 şartı olduğunu hatırlatarak, bunları, uçuşa yasak bölge, güvenli bölge, eğit-donat ve Suriye’de rejim değişikliği olarak sıraladı. Erdoğan PYD’ye silah verilmesinin ise sözkonusu olamayacağını söyledi:


Son günlerde bir şeyler dolaşmaya başladı. Nedir o? PYD’ye silah desteği vermek ve PYD’ye verilecek silah desteği ile IŞİD’e karşı burada bir cephe oluşturmak. PYD şu anda bizim için PKK ile eştir. O da bir terör örgütüdür. Yani bir terör örgütüne kalkıp da bize dost olan, NATO’da beraber olan Amerika’nın böyle bir desteği, açıktan açığa bunu söyleyerek bizden böyle bir ‘evet’ ifadesini, yaklaşımını beklemesi bir defa çok çok yanlış olur. Böyle bir şeyi bizden beklemesi mümkün değil, böyle bir şeye ‘evet’ diyemeyiz.

“İncirlik’te istenen belli değil”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ABD İncirlik Üssü’nü talep etti mi?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:


İncirlik meselesi ayrı bir mesele. İncirlik’te bizden istenen ne, henüz belli değil. Bunu gördüğümüz anda değerlendiririz. Bizim güvenlik birimleriyle otururuz bunları konuşuruz. Uygun gördüğümüz bir şey varsa ‘evet’ deriz ama uygun değilse buna ‘evet’ dememiz tabii ki mümkün değil.

Güvenli bölgenin bir işgal hareketi olmadığını belirten Erdoğan, Suriye içinde arazi şartlarına göre 5, 15 ya da 25 km derinlikte olabileceğini söyledi. Erdoğan, konunun ABD, TSK ve Dışişleri Bakanlığı tarafından görüşüldüğünü belirtti. Ancak Türkiye’nin şartlarından taviz vermesinin sözkonusu olmadığını vurguladı:


Ama şu anda bakıyorsunuz, Dışişleri Bakanları sözcüleri gerek Amerika’da, gerek Avrupa’da bir şeyler söylüyorlar. Bunların bir kısmından haberimiz var, bir kısmından haberimiz yok. Ama haberimiz olan konularla ilgili dediğim gibi biz o 4 başlığı önemsiyoruz. Buralardan taviz vermek mümkün değil. Hele hele biz PYD’ye silah verelim… Sen şu anda arazide rejime karşı, IŞİD’e karşı mücadele verenlere niye bugüne kadar vermiyorsun bu desteği? Madem böyle bir destek vereceksin, arazide şu anda rejime karşı da, IŞİD’e karşı da mücadele verenler var. Onlara ver.

“PYD dendiği zaman rahatsız olurum”


Şimdi biraz gerçekçi olmamız lazım. Burada kalkıp da PYD dendiği zaman, ha ben o zaman bu işten ciddi manada 77 milyonun sorumlusu olarak rahatsız olurum. Tıpkı Kobanê’ye sahip çıkıyoruz diyerek ülkemi karıştıranların Kobanê dışındaki bölgelerde 250 bin insanın öldürülmesinden rahatsızlık duymadığı bir tabloyu görüyoruz.

“Varsa yoksa Kobanê. Neden?”

Erdoğan Suriye konusunda sorulması gereken bazı sorular olduğunu söyleyerek bunları şöyle sıraladı:


Şu anda niye Suriye sorusunu da sormak lazım. İlla da niye Kobanê diye sormak lazım. Irak’ın üçte biri gitti. Acaba bu üçte birde niye hiç rahatsız değiller bunlar. Bu soruyu da sormak lazım. Şu anda bu üçte bir ile ilgileniyorlar mı? Sadece varsa yoksa Kobanê. Neden? Bunlar manidar.

Mesela İngiltere sadece Irak diyor. Niye sadece İngiltere, sadece Irak diyor da Suriye de demiyor. Biz hep söylüyoruz şu anda bizim 1290 km sınırımız var. Bütün dert bizde. Kalkıp bu dostlar hiçbiri ‘Ya senin derdin nedir?’, ‘Senin ihtiyacın nedir?’ böyle bir şey sormuyor. 4.5 milyar dolar şu ana kadar biz harcama yapmışız. Bunların hiçbirinden böyle bir şey tınlamıyor.

“Paralel yapı ulusal güvenliği tehdit unsuru”

Erdoğan 30 Ekim’de yapılacak MGK toplantısında cemaate karşı atılacak “yeni adımlar” konusuna da açıklık getirdi. Ay sonunda kuruldan önce paralel yapı konusunda tavsiye kararı çıkması, bunun Bakanlar Kurulu Kararı ya da Kararlarına yansıması ve son adım olarak da Kırmızı Kitap olarak bilinen, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne (MGSB) girmesi gündemde. Erdoğan “paralel yapının” ulusal güvenliği tehdit eden unsur olarak MGSB’ye girmesinin anlamını şöyle açıkladı:

Bu neyi getirir? Bu yargının da, uluslararası camianın da bu tür olaylara bakışını değiştirir. Önemli bir adımdır bu. Çünkü dostluk, kardeşlik bağlarıyla birbirine bağlı olduğunu söyleyen ülkeler bu tür şeylerde eğer o ülkenin gerek Bakanlar Kurulu, gerek Milli Güvenlik Kurulu gibi önemli bir kurumunun almış olduğu kararı veya tavsiyeyi gözardı etmezler.

“BMGK’da 140 ülke manevra yaptı”


Erdoğan Türkiye’nin ikinci kez aday olduğu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) geçici üyeliğini kaybetmesi konusunda ise tepkiliydi. Erdoğan Türkiye’ye oylama için söz veren 140 ülkenin “manevra yaptığını” söyledi:


Bize söz verenlerin, 140 ülke söz verdiği halde, 140 ülkenin nasıl manevra yaptığını görmek, çok açık net bir şeylerin nasıl döndüğünü ortaya koydu. Ki ondan sonra da tabii İspanya’nın seçilmiş olmasından herhangi bir üzüntümüz falan yok ama İspanyol Dışişleri Bakanı’na sarılanlar bizi tabii bayağı ilgilendiriyordu. Çünkü onlarla farklı bazı birlikteliklerimiz vardı. Bunlar da tabii kendilerini orada ele vermiş oldular.


Sendika.Org




Bu ileti en son umut tarafından 23.10.2014- 18:19 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 23.10.2014- 18:29


Öldürmezse güçlendirir – Mahir Sayın


RTE barış kelimesini hiçbir zaman adil bir barış anlamında kullanmadı. Aklı fikri barış oyunuyla PKK’yi nasıl zayıflatacağı ya da parçalayıp yok edeceğindeydi. Onun için adil bir barışın dilini değil sürekli düşmanlık dilini kullandı. PKK, barış dilinin düşmanı düşman olmaktan çıkarmak dolayısıyla mücadele heyecanını düşüreceğini bilmesine rağmen diyalog olabilmesi, müzakere sürdürülebilmesi için dilini neredeyse tümüyle değiştirdi, savaşı dışta bırakan ve geleceğin barışçı ilişkilerinin temeli olabilecek bir dil tutturdu. Ne var ki, RTE Cemil Bayık’ın deyişiyle “Bu zihniyetle ne çatışmasızlık olur ne de bir süreçten söz edilebilir. Zaten hiçbir zaman gerçek anlamda bir çözüm süreci olmadı.”

RTE barış görüşmeleri yapıyoruz derken imkan olarak gördüğü her fırsatta PKK’nin ve Kürt halkının üzerine saldırdı. Kobani’nin İslam Devleti tarafından kuşatılmasını RTE sağladı ve onun düşürülmesiyle PKK’yi zayıflatacağını ve kendi şartlarını kabule zorlayacağını hesaplıyordu. Kobane düşseydi, PKK RTE’nin şartlarını kabul edecek ölçüde zayıflar mıydı, çok şüpheli. Çünkü PKK bugünkü durumuna İslam Devleti gibi herhangi birilerinin ona açtığı özel imkanlarla gelmedi; kendisini taş taş üstüne koyarak inşa etti ve bu güce ulaştı. Büyük kayıplara uğradığı dönemler de oldu ama yeniden gücünü toparlamayı başardı. Ve eğer öyle kötü bir akibetle karşılaşsaydık, TC’yi nasıl bir felaketin saracağını, Kobani direnişine destek için ortaya konulan serhıldanlar gösterdi. Buna bir de gerillanın müdahalesinin eklendiğini düşündüğümüzde, TC’nin çok kanlı bir iç savaşa yeniden döneceğini söylemek aşırı bir iddia olmaz. PKK gerçekten çok ihtiyatlı davranıyor ve zincirlerin birden boşanmasına izin vermiyor.

Kobani bir bumerangdır

Ancak şimdi RTE’nin PKK’ye fırlattığı silah dönüp kendisini vuracak gibi görünüyor. Kobani şimdiye kadar olan direnişiyle zaten RTE’ye müthiş bir darbe olarak geri döndü. RTE’nin yaptığı bütün hesapları bozdu; Kürdistan Özgürlük hareketi, RTE’nin yalancı barış sürecinde gösterdiği sahici barışçı tutumlarıyla hem Türkiye hem de dünya çapında muazzam bir meşruiyet kazanmışken, Kobani direnişi bunu RTE’nin hiç beklemediği, kendi ittifaklarını altüst edici bir düzeye taşıdı. Eğer RTE bunu kestirebilmiş olsa idi daha en başta İslam Devleti’ni kendisi bombalayabilirdi. Ama RTE’nin hala karşısına dikilen hakikati kavrayabildiği yoktur.

O iktidar sarhoşu, Hurbis olarak, kendi yarattığı sanal hakikatten başkasını görememekte, bölge ve dünya dengelerini göz önünde tutmadan hala ABD’yi Suriye’ye saldırmaya ikna edebileceğini sanmakta ve bu yolda ısrar ettikçe de kendi ittifaklarını tükettiğini bile fark edememektedir.

Daha onun “PYD eşittir IŞİD” dediği günlerde,   Obama, TC’ye açtığı İslam Devleti’nin Kobane üzerine gidişine göz yumma kredisinin giderek kendisine ağır bir fatura yüklemekte olduğunu idrak ederek PYD ile artık ilişkiye geçmek mecburiyetinde kalmış, harekat merkezine bir PYD’liyi alarak bombardımanları birlikte koordine etmeye başlamıştı bile. Tam onun “PYD’ye silah yardımından bahsediyorlar, olur mu öyle şey!” dediğinde ABD uçakları Talabani’nin temin ettiği söylenen silah ve insani yardım malzemelerini Kobani üzerine atmaya başlamıştı bile.

RTE kendi sanal hakikatlerine o kadar inanmaktadır ki, kim ne derse desin o bildiğini okumaya devam etmekte ve uğradığı yenilgileri kendisine ihanetin sonucu olarak değerlendirip yeni yanlışların içine sürüklenmekten kendisini alamamaktadır. Libya’da durumu böyleydi; Mısır’da aynı duruma düştü; Şam’da Emeviye camiinde Cuma namazı kılacağım diye içine sürüklendiği rezalet de buydu; ve şimdi Kobani’deki kırımı sürdürmeye çalışarak geri geri indiği basamakların birini daha tamamlıyor.

Kobani bu güne kadar düşmemekle RTE’nin düşüşünü hazırladı, Kürdistan Özgürlük mücadelesini son derece güçlendirdi.

RTE TC’yi kendiyle birlikte felakete sürüklüyor

Şimdi RTE’nin ve TC’nin önünde barış ve şiddetli bir savaş yolları uzanıyor. Ama bunlar eşit derecede var olan ihtimaller değil. RTE kendi sanal gerçekliklerini hayatın gerçeklikleri yerine koymaya devam ettiği müddetçe savaş ihtimali yükseliyor. Kobani serhıldanları sırasında aldığı tutumlar TC’yi 12 Eylül ya da 93 konsepti dönemlerine doğru sürükleyebileceğini apaçık gösterdi. İki üç gün içerisinde 48 kişinin ölümüne, yüzlerce insanın yaralanmasına sebep olabilecek, işi sıkıyönetim ilan etmeye kadar vardıracak bir tutum sergilemesiyle, tarihin verdiği derslere hiç kulak asmadan yeni bir felakete koşmaya kendinden öncekiler gibi yatkın görünüyor; Demirel’in ya da Çiller’in tırmandığı felaket basamaklarını tırmanmaya teşne olduğunu sergiliyor.

Bunu onun dışında herkes görmeye başladı. Türkiye’nin bu kanlı savaştan sıyrılabilmesinin bir imkanı bu hakikati artık tüm dünyanın görmesinde yatıyor. Herkes bu hakikati mümkün olan en yüksek sesle haykırdığında ve tutum aldığında belki RTE’ye artık bu hayal dünyasından çık, gerçeğe ayağını bas diyenler olabilecektir.

Aslında RTE’nin bunu hiç görmediğini düşünmek de doğru değildir. Elbette ki o da bu ihtimalin varlığının farkındadır ama nasıl Genişletilmiş Ortadoğu Projesinden, bölgenin hegemon gücü olarak çıkabileceği sanal gerçekliğine bütün parasını yatırıp kaybetmişse, şimdi de elde ettiği kredileri yeni bir hayale, Suriye’de rejimi devirme stratejisiyle bir taşla birkaç kuş vurabileceği seçeneğine yatırmaktadır: ABD RTE’nin şartlarını kabul edecek; Esad’ın üzerine saldırılacak; Rojava yerle bir edilecek ve Kürdistan Özgürlük hareketi de dizlerinin üzerine çökertilerek RTE batmış sermayesinin tümünü bu sayede kurtaracaktır!

Bu ihtimalin gerçekleşmesi için yerine gelmesi gereken o kadar çok şart var ki, en muhtemel sonuç RTE’nin aldığı kredileri de batırması ve nihai iflasa varması anlamına geliyor.

Kürtler ona söylemişti:

Berxwedan Jiyan e….



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Sosyalistler ve ülkeye sahip çıkmak... melnur 1 1411 07.08.2021- 04:53
Konu Klasör ‘Fatsa devrimini Çankaya’ya taşıyacağız’ umut 1 5129 12.12.2013- 12:20
Konu Klasör Sovyet Devrimini kutlarken somut bir değerlendirme melnur 0 3295 07.11.2016- 11:22
Konu Klasör Sayın melnur'un dikkatine MasteR06 2 2016 10.02.2019- 09:30
Konu Klasör ''Devletçi sol'' sayıklamaları... melnur 1 2365 17.10.2019- 05:50
Etiketler   Rojava,   devrimini,   içten,   yıkmak,   Mahir,   Sayın
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS