SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  kilitli
Siyasi Parti           (gösterim sayısı: 3.481)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 05.09.2013- 17:46


SİYASİ PARTİ
(Alm. politischen Parteien, Fr. les partis politiques, İng.political party)

Parti sözcüğünün etimolojik kökenine bakıldığı zaman, arkaik Fransızca'daki "partir" sözcüğü görülüyor. Partir'in anlamları arasında, "katılmak" ya da "paylaşmak" bulunuyor. Öte yandan, Aristoteles yorumcuları, modern "parti" sözcüğünün aynı zamanda antik Atina'daki karşıt toplumsal grupları karşılamak için kullanıldığını belirtiyorlar. Benzer şekilde, Antik Roma uzmanları da Roma'daki siyasal kamplaşmada "Patrisyen Parti" ile "Plebyen Parti" arasındaki ayrımı vurguluyorlar.

Bu iki "antik" örnekten şu sonuç çıkıyor: Parti sözcüğü, belirli çıkarlarla bir araya gelmiş toplumsal gruplar arasındaki ayrımı vurgulamak için kullanılıyor. Dahası, Roma örneğinden yola çıkarsak, bu toplumsal gruplar ya da "parti"ler, kendi toplumsal çıkarları için karşıt gruplar ya da partilerle siyasi bir mücadeleye giriyorlar. Bu siyasi mücadele, karşıt çıkar gruplarını temsil eden partilerin belirli bir hedef doğrultusunda hareket etmeleri neticesinde ortaya çıkıyor. Üstelik bu mücadele, parti adı konmamış partilerde ve yasal veya yasal olmayan biçimlerde gerçekleşiyor.

Bugün bildiğimiz ve kullanageldiğimiz siyasi partinin anlamının, aslında hükümet olmak için parlamenter ya da parlamento dışı, legal ya da illegal siyasi partilerden daha geniş olduğu görülebiliyor. Toplumların çıkar gruplarına, daha açık ifadeyle sınıflara bölündüğü ve bu toplumsal sınıfların birbirleriyle mücadele içine girdiği hemen her durumda, sınıfların siyasi mücadelesinde bir araç olarak kullanılagelen ve bir hedef doğrultusunda hareket eden "parti"ler var olmuştur. Bu siyasi partilerin hedefi, mevcut durumu korumak, onu iyileştirmek ya da kökünden değiştirmek gibi alternatiflerle belirlenmiştir.

Modern anlamıyla partilerin ortaya çıkışı ise burjuva devrimlerini bekleyecektir. Feodalizmden kapitalizme geçiş sürecinde ortaya çıkan aristokrasi-"tiers état"(üçüncü sınıf) ayrımı bu ayrıma işaret eder. Mevcut düzenin korunmasından yana olan ruhban sınıfı ve soylular ile bu sınıflara karşı mücadele eden burjuvazi, köylülük ve emekçi sınıflar burjuvazinin önderliğinde aristokrasiye karşı asgari bir programda örgütlenen bir partiymişçesine davranacaktı. Daha gerilere gidildiğinde ise, bu tipten partileşme süreçleri İngiliz Devrim'nde de görülmüştü. Fransız Devrimi'nden sonra aristokrasinin devrilmesiyle adı geçen "üçüncü sınıf"ın da kendi içerisinde başka partilere bölündüğü, ayaktakımı ve genel olarak halkın desteğini arkasına alarak iktidar olan Jakobenler ile Jirondenler ayrı programlarla hareket edeceklerdir. Ulusal bir parlamentonun kuruluşu, oy hakkının mütemadiyen ve mücadele yoluyla geniş toplumsal kesimlerin bir hakkı haline gelmesi ile beraber, ulusal meclisler toplumsal sınıfların siyasi partilerdeki vekilleri aracılığıyla temsil edilmesine yol verecekti. 1848 Devrimleri’ni ve sonrasını Fransa'da Sınıf Mücadeleleri ve Louis Bonaparte'ın 18 Brumaire"nde inceleyen Marx, aslında devrimlerde taraf olan toplumsal sınıfları ve onları temsil eden siyasi partileri çözümlüyordu. Bu yeni durum, parlamentoda temsil edilen ya da edilmeyen partileri, ayrım noktaları günümüzde de varlığını koruyan kimi bölünmelere götürmüştü: liberal-muhafazakar, ilerici-gerici, sağcı-solcu, devrimci-reformist, merkez-radikal vs. Genel oy hakkının uzun süren mücadeleler sonucunda kazanılan bir hak olmasıyla beraber, burjuva cumhuriyetlerinin kurulup düzenlerini oturtmalarıyla da paralel olarak ulusal meclisler siyasetin temellerinden birisi olmuş ve siyasi partiler de bu temelde mücadele veren araçlar haline gelmişlerdi. Partiler, ulusal çapta örgütlenmeye başlamışlar, merkezi bir iktidar stratejisini gündeme getirmişler, yine merkezi örgütlenme modeline bağlı olarak bir örgütlenme modeli oluşturmuşlardı.

Bu durumda, günümüzü de kapsayacak bir biçimde, şöyle bir siyasi parti tanımı yapılabilir: Siyasi parti terimi kamu hayatında kendisini gösteren çıkar gruplarını, toplumsal sınıfları, herhangi bir ideolojik çizgiyi, teoriyi, bir politik çizgiyi, ekonomik ve sosyal grupları, etnik unsurları imler. Aynı zamanda, yukarıdakilere bağlı olarak da örgütlenme modeli uygularlar. Böylece bir parti, belirgin ve olgunluğa erişmiş, birbirleriyle eklemlenebilen yerel, bölgesel, ulusal ve hatta uluslar arası bağlarla birbirine bağlı örgütlerden oluşur; yöneticilik mekanizmalarından bağımsız olarak işlerlik ve süreklilik kazanabilen örgütsel mekanizmalara sahiptir; iktidarı tek başına ya da ittifak-koalisyon yoluyla ele geçirmek için kesin bir programa sahiptir.

Bir siyasi partinin parti olabilmesi için, seçimlere katılıyor olması, legal bir zeminde siyaset yapması ya da tek tek üyelerinin yahut yöneticilerinin kendilerinin bir siyasi parti olduklarını bildirmeleri gerekmez. Verili siyasi konjonktüre parti olduğu ilan edilmemiş ama partiymişçesine davranan kimi gruplar, kurumlar vs olabilir. Örneğin, Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılma döneminde, ülkenin "etki alanları"na bölünmüşlüğünü anlatmak ve Osmanlı bürokrasisinin hangi pozisyonları tuttuğunu göstermek için "Rus Partisi", "İngiliz partisi" gibi kavramlar türetilmiştir. Başka bir örnek ise, özellikle 28 Şubat süreci ile birlikte dolaşıma sokulan "Asker Partisi"dir. Belirli bir programa, bir hiyerarşik yapılanmaya, kısmi bir toplumsal desteğe ve iktidar perspektifine sahip Türk Silahlı Kuvvetleri, bir siyasi parti gibi davrandığından "parti" olarak nitelendirilmiştir.

Marksizm ile parti arasındaki ilişkiye gelinirse, bu ilişki üzerine söylenmiş en belirgin sözün ismiyle müsemma Komünist Parti Manifestosu olduğu aşikardır. Marx ile Engels, uluslararası bir işçi örgütü olan Komünistler Birliği (The Communist League)'nin 1847 Kasım'ında toplanan kongresinde doğrudan doğruya hareketin sarih bir programını yazmakla görevlendirilmişlerdi. Görevlendiriliş ve ortaya çıkan sonuç itibariyle, Komünist Parti Manifestosu net biçimde belirli bir örgütsel bağlılığı işaret eder. Marx ile Engels, bu broşürde burjuva düzeninin özlü bir analizini yaparken, aynı zamanda onu ortadan kaldıracak nedenleri de sıralar ve komünistlerin görevlerini ve hedeflerini de ilan eder.

Komünistlerin ve partinin görevlerinin açıkça ilan edilmesiyle beraber, Marx ve Engels'in "parti" fikrinin toplumsal sınıfların kendisine işaret ettiği iddia edilebilir. Daha sonraları Lenin ve onun öncüllerinde göreceğimiz bir "öncü parti" fikri ancak nüve halinde bulunabilir. 1848 Devrimleri'nde kendi ilkelerine ihanet eden burjuvazinin görevlerini yerine getirecek bir tür koalisyon fikri, daha sonraki parti tartışmalarına da damgasını vuracaktır: Sosyal-demokrasi.

Marx ve Engels'teki parti kavrayışının "sınıf içerisinde eriyen ve onunla bütünleşen" bir parti olduğu görülebilir. Daha sonraları ise, özellikle Kautsky, Plahanov ve Lenin'in katkılarıyla, sosyal-demokrat partinin işlevinin, partinin işçi sınıfına "bilinç taşımak" olarak netleşmesi ortaya çıkacaktır. Bununla birlikte, Marx ve Engels'teki "öncü parti" nüvelerinin Alman sosyal-demokratlarının birleşmesi sorununda ortaya çıktığı görülebilir. Marx'ın Gotha, Engels'in Erfurt programına düştüğü eleştirel notlar, partinin programatik yönden açık ve esneklik kabul edemez oluşu, sosyal-demokrat partilerin yalnızca bir "işçi partisi" olmadığına dönük uyarılar olarak değerlendirilebilirler.

Partinin bir "öncü parti" haline gelişi, işçilere "dışarıdan taşınan bilinç"in gündeme gelmesi örgüt anlayışında bir sıçrama yaratmışsa da, tartışma burada bitmemiştir. Rus sosyal-demokrasisinin 20. yüzyıl başlarındaki bölünmesi, partinin örgütsel işleyişi üzerinden açığa vuran pratik bir mesele gibi görünse de, Lenin'in temel teorik önermelerinden birisinin üzerine bina edilmiştir.

Buna göre, işçi sınıfının kendi haline bırakıldığında ulaşacağı politik bilinç, sendikalizmdir. Proletarya, üretim sürecindeki nesnel konumu itibariyle politik bir tutum alabilirse de, bu onun tarihsel misyonu ile uyuşmak zorunda değildir. İşçiler tek tek ya da bir sınıf olarak fabrikalarında patronlarına karşı örgütlenmekte, grevler yapmakta ise de onun tarihsel misyonunu yerine getirebilmesi için doğrudan politik bir mücadele vermesi gerekir. Bu politik mücadeleyi örgütleyecek olan, işçilerin gündelik mücadeleleriyle tarihsel görevleri arasındaki bağı kuracak ve onlara bilinç taşıyacak olan özne, öncü parti üyesi olan sosyal-demokratlardır. Sosyal-demokratlar, proletaryanın arkasından gitmek yerine, ona gideceği yeri işaret eden öncü koldur.

Bu teorik yapı, siyasi partinin formasyonunu ve örgütlenme tarzını da baştan aşağı değiştirecektir. Bolşeviklerle Menşevikler arasındaki basit gibi gözüken tüzük ayrışmasının temeli burada aranmalıdır. Lenin, parti üyeliği için aidat vermek ve bir parti organında bilfiil çalışmak kriterini getirirken, Menşevikler parti üyeliğinin daha gevşek bağlarla gerçekleşmesini istiyorlardı. Bununla birlikte, Lenin'in parti için önerdiği bu modelin, Bolşeviklerin aldığı her virajda yeniden düzenlendiği de görülüyor.
İktidara ve devrime odaklanmış Bolşevik partinin eleştirmenleri ise Lenin'i sınıfın yerine örgütü ikame etmekle suçlamışlardır. Rosa Luxemburg'un ve Batı Avrupa sosyal-demokrasisinin temel eleştirileri, partinin bir katastrof hali ve "düzleyici" olan devrime kadar yalnızca hazırlayıcı ve pedagojik bir pozisyonda kalarak o ana hazırlanması gerektiği şeklinde özetlenebilir. Dahası, aynı partinin, o düzleyici devrim anından sonra da enikonu görevini yerine getirmiş olacağı iddia edilmiştir. Böylece, Rosa Luxemburg'un parti anlayışı, tersten bir biçimde, "devrimin partisi"dir. Fark şöyle anlatılabilir: Lenin'in partisi zorlayıcı iken, Rosa'nın partisi "işçi sınıfının ipleri eline almasına dek bekleyelim"dir. Aynı eleştirinin devamında da, partinin devasa bir bürokratik aygıta dönüşeceği tehlikesine dikkat çekmek vardır. Trotskiy'in "ikamecilik" eleştirisiyle söylenecek olursa, sınıf partiye, parti merkez komitesine, merkez komitesi politbüroya, politbüro da genel sekretere intisap edecektir.
.
MLAM




Bu ileti en son melnur tarafından 05.09.2013- 17:57 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  kilitli



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Tuttuğunuz siyasi parti hangisi che21 49 45912 07.10.2016- 23:59
Konu Klasör TKP Parti Tarihi / 100. Yaşında Devrimin Peşindeki Parti umut 14 14290 23.02.2021- 03:48
Konu Klasör Homojen ve dar bir parti mi? 'Çok kanatlı' ve kitlesel bir parti mi? melnur 4 1207 19.04.2022- 09:10
Konu Klasör Siyasi virüs denizcan 0 2878 24.04.2015- 11:49
Konu Klasör Yeni Siyasi Platformum oziko87 1 5159 03.04.2015- 07:11
Etiketler   Siyasi,   Parti
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS