SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Kolay solculuk           (gösterim sayısı: 4.323)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: umut
Konu Tarihi: 03.11.2014- 18:43


Kolay solculuk
Aytek Soner Alpan



Geçtiğimiz Mart ayında Atina'da Pantion Üniversitesi'nde SYRIZA'nın konuğu olarak bir konuşmacı vardı: Ahmet İnsel.

İnsel, Yunanistan'ın önemli Osmanlı/Türkiye tarihçilerinden Sia Anagnostopulu'nun övgü dolu tanıtımından sonra söze başlıyor, Fransızca yaptığı konuşmasında meseleyi esas konusu olan Kıbrıs'tan alıp nihayet AKP'ye getirdiğinde AKP'nin otoriterliğinden dert yanıyor, Türkiye için bir hayli karanlık bir tablo çiziyordu. Hatta "faşizm" sunumunda sıkça geçen kavramlardandı.

Oysa İnsel, bu hikayenin en başında, AKP'nin 3 Kasım seçimleri ile birlikte meclis çoğunluğunu elde etmesini "seçim sandıklarından çıkabilecek en iyi sonuç" diye yorumlamış, seçimlerden henüz bir hafta sonra AKP'ye bakınca "12 Eylül'den çıkış kapısı" görmüştü [Radikal 2, 10 Kasım 2002]. Önümüzdeki günlerde muhtemelen Tayyip'in kaç-Ak Saray'ı için pek derin megalomani (büyüklük hezeyanı) tesbitli psiko-siyasal değerlendirmeler okuyacağımız Birikim sayfalarında Erdoğan'a bakınca "sahici ve mütevazı" bir siyasi figür gören yine İnsel'in kendisiydi [Birikim, no. 163-4].

Ahmet İnsel'in yoldaşı Ömer Laçiner de AKP'yi ve onu hükümete taşıyan orta sınıfı alkışlayanlardandı. Laçiner'e göre AKP ile birlikte "Türk orta sınıfları kadim egemenlere 'hesap veren' değil, 'hesap soran' konuma geçmiş" oluyordu ve bu çok önemli bir fırsattı [Birikim, no. 163-4].

Oysa liberal solun tortusu olmaktan çıkıp düzen sağının entelektüel sosu haline gelmiş olan Birikim'in geçtiğimiz ayki sayısında [no. 305] aynı elleri AKP'yi alkışlamaktan nasır bağlamış Laçiner şöyle yazıyordu:

"... orta-küçük burjuvazi ve mülk sahiplerinin ciddi bir hareketlenme içine girip inisiyatif kullandıkları dönemlerde sadece otoriter rejimlere, diktatörlüklere ve hatta faşizme destek olduklarını değil, aynı zamanda, insanın özellikle yaratıcı niteliğine, o niteliği besleyen örgürlük 'türleri'ne de düşman bir tavır sergilediklerini hatırlatmakla yetinelim. Ancak bu hatırlatmayı asıl konumuz olan Türkiye'deki orta sınıf hegemonyasının da aynı tavrın pek yakınında seyrettiğine işaret etmek için yaptığımızı da belirtelim."

12 Eylül rejiminden Türkiye'yi çıkaracak özne olarak görülen, kadim egemenlere hesap soran orta sınıflardan faşizmi inşa eden, insanın yaratıcı niteliğine düşman orta sınıflara geçiş… Aşağıdan sivil dönüşüm hareketinden başlayan analizlerin yukarıdan faşizmin inşasıyla noktalanması…

Siyasi analizlerdeki hata payı ±∞

Asgari ciddiyet, tutarlılık ise sıfıra yakınsıyor.

Bunları artık kendi başına bir anlamı kalmamış yeni bir Birikim eleştirisi kaleme almak için yazmıyorum. Laçiner ve İnsel, kolay solculuğun bir çeşidine ve bu çeşidin en gelişkin örneklerine tekabül ediyorlar. Bu kategoridekiler sola her dönem şuradan ya da buradan getirdikleri eprimiş kumaşlarla gömlek dikmeye çalışmaktadır. Egemenlerin solak terzileri olan Laçiner ve İnsel özelinde bu kumaş Avrupa'nın bit pazarlarından gelmektedir.

Gömleğin dikişleri atmaya başlayınca dikişleri söküp, damak şaklatarak "cık, olmadı" demek yine onlara düşmektedir. Kumaşta ya da terzide bir kusur yoktur! Bu nedenle gömleğin dikildiği sol ve memlekete burun kıvırılır. Senelerdir kullanılan kumaşlar aynıdır oysa ki. Birikim özelinde, ANAP döneminin dikiş yerlerinden bir kez daha patlamıştır AKP döneminde dikilen gömlek örneğin.

1930'lardan kalma haki renk basmalardan sola gömlek dikmeye çalışanlar da yok değildir.

Bir diğer kolay solculuk örneği "ultra-politikacılık"tır. Siyasetin son kertede dönüştürme ve bir siyasi programı "dayatma" değil de farklı dinamiklere yaranma pratiği olduğunu sanan, her şey aynı anda söylenince mutlaka haklı olunacağını ve buradan, örneğin daha az renkli olan sınıf siyasetine göre daha gelişkin bir siyaset çıkacağını varsayan aklın ürünüdür ultra-politika. Bu tarz, birbirini çelen, daha doğrusu dışlayan siyasi söylem ya da davranışların tek bir siyasi bünyede eritilmeye çalışılmasına dayanmaktadır. Aynı anda hem laikliği savunmak hem İslamcı duyarlılıklara soldan seslenmeye çalışmak bunun bir örneğidir. Farklı milliyetçilikleri aynı anda içeriden argümanlarla kapsamaya çalışmak bir diğer örnek olabilir. Türkiye solunun politika yaptığını sanarken küme düşmesinin en önemli gerekçelerinden biri budur. Toplumsal dinamiklerle buluşmak için her dinamiğin "bayrak sallayanı" haline gelmek politika değil, politikasızlıktır. Bu politikasızlık, solu toplumsallaştırmak şöyle dursun, onu izole etmektedir.

Kolay solculuğun son örneği Kürt siyaseti ile kurulan ilişkide ortaya çıkmakta. Solun bu başlıkta nasıl hareket etmesi gerektiği konusunda zaman içerisinde ciddi bir kafa karışıklığı oluşmuş durumda. Kürt emekçilerinin çıkarlarını savunmak yerine kayıtsız şartsız bir şekilde Kürt Siyasi Hareketi'nin politik tercihlerini desteklemek şeklinde özetlenebilecek hakim yaklaşım, Türkiye soluna ve Kürt emekçilerinin mücadelesine zarar vermektedir. Kürt hareketine koşulsuz sunulan desteğin ve bu doğrultuda solun kendi programatik hattından feragat etmesinin sol için tek turnusol haline geldiği ortamda Türkiye solu kendi görev ve önceliklerini doğru saptayamazken, bu ortam yalnız Kürtleri değil tüm emekçilerini soldan mahrum bırakmakta, tanımları bozmaktadır. Sol ile ilgisi kalmamış öznelerin solda olduğu yanılgısını uyandıran ve bu algıyı besleyen işte bu ortamdır.

Kolay solculuk yalnızca solculuğun kolaylaşması ile ilgili değildir. Kolay solculuğun bir de düzen cephesi ile rabıtası vardır ve solun düzen tarafından kolay bir şekilde etkisizleştirilmesiyle ilişkilidir.

Kolay solculuk, düzen siyaseti açısından kolay üstesinden gelinirdir zira bu yaklaşımın esas yaşam sahası solun iktidar iddiasından ve mücadelesinden vazgeçmesi, sosyalizm mücadelesini demokrasi, insan hakları, barış, ulusal çıkarlar gibi başlıklarla ikame etmesidir. Gelinen noktada kapitalizmle mücadeleyi ilk sıraya yazmayan, ittifaklar politikasını bu öncelikle kurmayan sol, düzen tarafından kolayca etkisizleştirilmeye mahkumdur. Solun kavraması gereken, solun görevinin işçi sınıfının tarihsel çıkarları doğrultusunda toplumun tümüne müdahale etmek ve bu çıkarların toplumun genel çıkarları olduğu doğrultusunda ideolojik mücadele yürütmek olduğudur. Kolay solculuk, son kertede politikayı yaymakta, yayılan politika seyreltmektedir. Oysa, etkili siyaset bir konsantrasyon meselesidir. Her alana yayılan "politika" hiçbir yerde olmaktadır.

Bu doğrultuda yapılması gereken ise açıktır: Sol, kolay solculardan kurtulmak, solu kolaycılıktan kurtarmak ve siyasal ve ideolojik müdahalesini yoğunlaştırmak zorundadır.

Kolay lokma olmamak için...




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 04.11.2014- 17:20


Umutsuz solcuların ülkesi
Özgür Şen



Sosyal demokratların bile iktidar olabileceklerine inanmadığı bir ülkede solculuğun kolay olduğunu kimse iddia edemez. Tabii solculuktan sosyalizmin bu ülkede iktidar mücadelesi vermesini anlıyorsak...

Türkiye sol için zor bir ülke. Bu nesnel zorluk, solda yapısal bozukluklara yol açtıkça, öznel bir soruna da dönüşüyor. Türkiye solu, bu zorluğu kavrayamayıp koşullara teslim oldukça ya da bu zorluklardan kolayca sıyrılmanın bir yolunu aradıkça kendisi olmaktan vazgeçiyor.

Acı olan, teslimiyet veya kolaycılığın bir başarı da getirmemesi... Sol kendisinden vazgeçtiği zaman başarılı olmuyor. Bu tür arayışların tarihinin başarısızlıkların tarihi olması teorik bir doğruyu tarihsel olarak da kanıtlıyor.

Türkiye umutsuz solcuların ülkesi. Bu ülkenin tipik solcusu ne yazık ki bu topraklara inanmıyor. Bu ülkede bir geleceği olduğunu düşünmüyor. İşçi sınıfı ve halkına güvenmiyor.

Bir bütün olarak solu ve solculuğu terk etmek bu durumda verilecek en doğal tepki olsa gerek. Döneğimizin bu kadar çok olması bundandır ve belki meşrudur da... Nihayetinde, solculuğu terk edenlerle yollar ayrılmıştır. Artık iki ayrı dünya söz konusudur. İnanmayan bir insan olarak kendince doğrusunu yapmıştır. Ama inanmayanlar kendilerince solda durmakta ısrar edince sorunlar başlıyor.

Solculukta inanç asla metafizik bir olgu olarak kavranamaz. Marksizm tarihin yasalarını çözümlerken insanın öznel faaliyetini hiçbir zaman yok saymaz. Tam tersine, insan dünyayı kavramak istiyorsa, işe onu değiştirmeye çalışarak başlamak zorundadır. Bu ikisi ayrılmaz bir bütündür. Dolayısıyla, solcunun inancından söz edeceksek, metafizik bir inanıştan değil, dünyayı değiştirme iradesiyle, bu dünyaya dair kavrayışın birlikteliğinden yola çıkmamız gerekir.

Türkiye'ye dair bir inancı tartışacaksak da, Türkiye'yi değiştirme iradesiyle, Türkiye'yi anlamayı birbirinden ayıramayız.

İnanmayan solcuların sorununun tek yönlü olduğu hiç düşünülmesin. Örneğin, inançsızlık söz konusu olduğunda ilk akla gelenin irade eksikliği olması aslında yanıltıcıdır. Türkiyeli solcu bu ülkede neyi değiştirmeye çalışarak işe başlayacağını bilmediği için de irade eksikliği çekiyor.

Bizim tipik solcumuz bu ülkede nereye dokunacağını, neyin değişebileceğini bilmediği gibi neyin değişmeyeceğini de bilmiyor...

Türkiye solunun başarısızlıklarla dolu tarihi de ona yardımcı olmuyor. Oysa, o başarısızlıkların pek çoğunun aynı nedenle yaşanmış olduğu gerçeğinin hep üzerinden atlanıyor.

Bu ülkeyi anlamamanın, Türkiye'yi kavrayamamanın en karakteristik göstergesi sol açısından hiç değişmez aslında. İşe hep ama hep bu toprakların değerleriyle barışmak iddiasıyla başlanır, halkımızla, tam da halkımızın durduğu yerde buluşmaya çalışmakla devam edilir.

Bu memlekette laik bir siyasi projenin hiç şansı yoktur mesela. Hiç durmadan laiklik diye bağıranlar dahi, inançlara saygı adı altında, Müslümanlara şirin gözükeceğiz diye dinsel alanı sivil topluma ve cemaatlere bırakmaktan çekinmez. Bunun laikliğin ölüm fermanı olmasının, laiklikte ısrar etmeyen bir siyasi hattın solda kalamayacağının bir önemi yoktur. Müslümanlarla barışmak deyince ilk akla gelen budur. Üstelik, tarih boyunca, bu yöntemle Müslümanları kapsamayı başaran bir örnek de yoktur.

Türkiye'yi değiştirme iradesiyle kavramak ve anlamak işte bu yüzden önemlidir. Aynı örnek için Türkiye'de sosyalizmin geniş ve Müslümanları da kapsayan bir toplumsallığa ulaşmasının tek yolu ödünsüz bir laiklikte ısrar etmesidir. Sol ile samimi dinsel inanç sahiplerinin buluşabileceği tek zemin dinin tamamen siyaset ve toplumsal yaşantının dışına çıktığı laik bir zemindir. Laikliği sulandırmak, solu toplumsallaştırmadığı gibi, gericiliğin önünü açtığı için bilakis solun toplumsallaşma kanallarını tıkayacaktır.

Yalnızca laiklik için değil her konuda böyle bu. Sol, işçi sınıfının öncülüğü, kamuculuk, anti-emperyalizm gibi solu sol yapan temel konularda taviz veremez, bu başlıklarda eğilip bükülemez. Üstelik bu konularda taviz vermek, solun toplumsallaşmasının da önünü açmaz.

Sosyalizm Türkiye'de ciddi ve gerçek bir seçenek. Onlarca yıldır sistematik olarak gericileştirilmiş bu zorlu ülkede sosyalist seçeneği toplumsallaştırmakta ciddi engellerle karşılaşmamız son derece doğal...

Ama bu engelleri aşmanın yolu solu sol yapan değerlerden vazgeçmek değil. Sol kendisini var eden değerlerden vazgeçtiğinde ne sol olabiliyor, ne de toplumsallaşabiliyor.

Türkiye'de sol, bu ülkenin gericilikle sakatlanmış suretiyle barışarak değil, bu toprakların ilericiliğe doğru uç veren, aydınlığa göz kırpan değerlerine sahip çıkarak geniş kitleleri kucaklayacak.

Türkiyeli solcu kendine güvenmeyi öğrensin artık. Kendisine güvenmeyene başkası niye güvensin... İlk fırsatta kendisinden vazgeçmeye niyetli olanın peşinden bir başkası neden gitsin...




Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Kolay gelsin umut 0 2399 10.12.2014- 16:12
Konu Klasör Zor müttefikler ve kolay muhalifler melnur 0 2913 21.05.2017- 12:05
Konu Klasör Kolay çare solculuğu umut 1 3240 02.02.2015- 10:09
Konu Klasör TKP Genel Sekreteri Okuyan: AKP'ye oy verenleri daha kolay ikna ediyoruz... melnur 0 1 Bugün, 06:35
Konu Klasör Solculuk, CHP ve HDP umut 11 10626 19.02.2015- 19:36
Etiketler   Kolay,   solculuk
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS