SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Türkiye'nin yenilmesi Türkiye'nin çıkarınadır!           (gösterim sayısı: 2.882)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: denizcan
Konu Tarihi: 10.11.2014- 14:16


Türkiye'nin yenilmesi Türkiye'nin çıkarınadır!-Doğan Ergün  

"İşçilerin vatanı yoktur. Sahip olmadıkları bir şeyi onlardan almak mümkün değildir. Proletarya öncelikle siyasal egemenliğini ele geçirmek, kendisini ulusal sınıf konumuna yükseltmek, bizzat kendisini ulusal sınıf olarak kurmak zorunda olduğu sürece, hiçbir şekilde burjuva anlamıyla olmamak üzere, henüz kendisi de ulusaldır."*

Erkin Özalp'in Almanca aslından yaptığı Komünist Parti Manifestosu çevirisindeki bu sihirli satırlar on yıllardır çok tartışıldı.

Bazıları bu paragraftaki birinci cümleye takılır ve daha sonrasını okuma zahmetine dahi girmez: İşçilerin vatanı yoktur!

Oysa, işçi sınıfı mücadelesinde ulus-ülke ölçekli siyasetin ne büyük bir önemi olduğu bundan daha iyi nasıl anlatılabilir...

İşçi sınıfı mücadelesi, ulus-ülke ölçeğinde, siyasi mücadelenin aktörüdür. Birinci görevi de, ülkesindeki siyasal egemenliği ele geçirmek ve kendisini ulusa yön veren sınıf konumuna yükseltmektir.

Siyaseti kabaca ve kısaca, ülke kaynaklarının hangi yönde kullanılacağı, seferber edileceği konusunda söz söylemek, bu konuda pozisyon almak olarak tanımlayalım. Bu tanımdan sonra devreye sınıflar giriyor. Eğer sınıf ve sömürü temelli bir dünya görüşünüz varsa, ister istemez siyasetin alanını da buna göre tanımlamanız gerekir.

Yani kararlar, hangi sınıfın çıkarlarına uygun şekilde alınacak?

Birkaç adım daha ileri gidelim:

Siyasi kararlarınız hangi sınıfın çıkarlarından yanadır?

Sınıfınızın çıkarlarını toplumun bütününün çıkarları haline getirebilecek misiniz?

Sınıfınızı, ulusal sınıf konumuna yükseltebilecek misiniz?

Tarih, işçi sınıfını temsil eden/ettiğini iddia eden partileri işte bu sorularla sınar...

Bu sorulara yanıtlar vermek her zaman çok kolay değildir. Tarih, karar vermenin kolay olabileceğini düşündüğümüz anlarda bile yanlış adım atılmış örneklerle doludur.

İkisini not edelim:

- 1970'lerin sonlarından itibaren neo-liberal politikalara geçiş yapan burjuvazinin önemli politikalarından biri özelleştirmeydi. Şimdiden bakıldığında, hangi sınıfın çıkarına olduğu çok açıkça görülebilen bu politikaya karşı Avrupa'da işçi sınıfını temsil iddiasında olan birçok parti açıkça tavır alamadı.

- İkinci örnek daha karmaşık bir tarihsel süreçten... 1900'lerin başlarından itibaren Avrupa'da esen savaş rüzgarlarına, o dönemin sosyalist/işçi sınıfını temsil etme iddiasında olan partileri yenik düştü. "Devrime Doğru" adlı kitapta Alexander Rabinowitch bakın bu durumu nasıl anlatıyor:

"Britanya, Fransa, Almanya ve Avusturya-Macaristan sosyal-demokrat partileri, uluslararası sosyalizm ilkelerine bağlılıktan vazgeçerek yükselen milliyetçilik ve savaş dalgasına direnemediler ve hükümetlerinin talep ettiği savaş izinlerini hızlıca onaylamaya başladılar. (...) Rus Sosyal Demokratları arasında ise, savaşa karşı olan tutumlarında bir görüş birliği yoktu. Gerçekten de, savaş, Rus sosyalistleri için o kadar bölücü bir konuydu ki, eski dostları en büyük düşmanlar, eski düşmanları da yeni dostlar haline getirerek tüm ilişkileri değiştirdi. (...) Savunmacı (anayurdu savunma düşüncesiyle savaşa destek olma -y.n.) akım, şüphesiz Menşevikler ve Sosyalist Devrimciler arasında, Bolşevikler arasında olduğundan daha yaygındı."* Bu satırlardan Bolşevikler arasında dahi bir kafa karışıklığı olduğunu anlayabiliyoruz...

Ya Lenin?

Neredeyse bir tek Lenin, Rusya'nın yenilgisini istiyordu. Lenin için sınıfın çıkarları, Çar'ın giriştiği savaşta yenilmesini gerektiriyordu. Sınıfın çıkarlarının, ülke çıkarları haline gelebilmesi, sınıfın ulusa yön veren sınıf olması da bu değerlendirmenin bir sonucuydu.

***

Neden bu kadar uzun bir giriş yaptın diye soran olabilir...

Özellikle emperyalizm döneminde, uluslar arasındaki çatışma, altta yatan sınıf dinamiklerini ve buradan yola çıkarak sınıf çıkarlarını dönemsel olarak az görünür hale getirebilir.

İnsanın aklını başından alan rüzgarlar eser...

Öte yandan, Türkçedeki çok güzel bir deyişle: "Sel gider, kumu kalır."

Bugüne dönelim...

Sosyalist mücadelede kimseye, hele ki halka küsülmez...

Bolşeviklerin dahi kafasını karıştıran savunmacı tutum, geniş toplumsal kesimlerin kafasını elbette karıştırabilir.

Ne mi olur?

"'Kürt bölücülere' karşı Türkiye'nin savunulması" gereklidir denir...

1914'ün Avrupa'daki sosyalist partilerinin benzerleri türer. "Hükümetimize savaş iznini verelim" diye ortalıkta dolanır. Ulusun çıkarlarını sınıfın çıkarlarının üzerine koyanlar, bunu bir de ülke çıkarı diye yutturmaya kalkışır.  

Tekrar söyleyelim: Sel gider kumu kalır...

Nasıl 1914 yazında Lenin, varını yoğunu Çar'ın bölge ve dünya politikasında yenilmesine adadıysa, bugün de durum aynıdır.

Sosyalistlerin varını yoğunu yatırması gereken şey Erdoğan'ın bölge ve dünya politikasında yenilmesidir. "Amerikan topu tüfeğiyle bile mi olsa?" denmemelidir. Bu sorunun, güncel ve gerçek bir karşılığı bulunmamaktadır.

Amerikan topu ve tüfeğinin Erdoğan'a alternatifi ikinci bir Erdoğan'dır. IŞİD'e alternatifi ikinci bir IŞİD'dir. Emperyalizm bölgede gericiliğe muhtaçtır.

AKP Türkiyesi'nin giriştiği savaş, bölge halklarının bir arada kardeşçe yaşamasının önündeki en büyük engeldir.

Bölgedeki halkların çıkarına değildir, ülkemizin çıkarına değildir.

Bu politikanın sürmesi, yeni nefret, savaş ve gericilik tohumlarının atılması anlamına gelecektir.

Tam da bu nedenle, AKP'nin politikalarına karşı tutumda ısrar, yarın karşılaşılacak daha büyük yıkımların sorumluluğunun da AKP'yle özdeşleştirilmesinin kapısını aralar.

Ancak bu tutum ve bu tutumun sahipleri, kendilerini yalnız söylemsel bir ifadeyle sınırlı tuttuğunda, sınıf içinde ve toplumsal alanda örgütlenme ve büyüme perspektifine sahip olmadığında gerçek bir özne haline gelmeyi başaramaz. Sel gider, kum kalır belki ama o kumdan bir yapı inşa etmek mümkün olmayacaktır.

***

Bitirelim...

AKP'nin, devlet politikası haline getirdiği bölgesel adımları, sınıfın çıkarlarının tam karşısındadır. Bu politikalar, savaş, nefret, kan, gözyaşı ve giderek, ülke ve bölge halkları arasında düşmanlaşmaya neden olan, bu anlamıyla bölücü politikalardır. Ve yine bu anlamıyla ülke çıkarlarını da temsil etmemektedir.

Güncel olarak, işçi sınıfını ulusa yön veren sınıf haline getirmek de bu tutumun ısrarla ancak örgütlenerek sürdürülmesiyle mümkündür.



* Daktylos Yayınevi için sevgili G. Doğan Görsev'le birlikte yaptığımız Manifesto çevirisi çalışmasında "kendisini ulusal sınıf konumuna yükseltmek" ifadesi yerine şunu tercih etmiştik: "ulusa yön veren sınıf konumuna yükselmek." Zira Manifesto'nun ilk baskılarındaki "Nationale Klasse" (ulusal sınıf) kavramı, 1890 Almanca baskıda "führende Klasse der Nation" (ulusa yön veren sınıf) kavramı ile değiştirildi. Biz de çeviride bu kavramı kullandık.



* Rabinowitch, Alexander, Devrime Doğru, Yordam Kitap, 2014, sf. 18-19.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 10.11.2014- 14:18


Bir kez daha "Türkiye'nin yenilmesi" üzerine-Doğan Ergün  

Bu konudaki bir önceki, "Türkiye'nin yenilmesi Türkiye'nin çıkarınadır!" yazımıza iki noktada itiraz gelmişti. Bugün bu iki meseleyi açarak kaldığımız yerden devam edelim.

Birincisi, "Türkiye'nin yenilmesi" ifadesi rahatsızlık yaratmıştı. Başlığı ve yazıyı bir bütün olarak aldığımızda, bugün işçi sınıfının çıkarıyla Türkiye'nin çıkarının bir ve aynı olduğu, bu çıkarların da AKP iktidarının uyguladığı ve özellikle Suriye coğrafyasında somutlaşan dış politikanın yenilgiye uğramasını gerektirdiği net bir şekilde anlaşılıyor.

TÜRKİYE Mİ, AKP Mİ?


Peki, neden "Türkiye'nin yenilmesi" gibi bir ifade tercih edildi de, örneğin "AKP'nin yenilmesi" denmedi?

Bu yazı öncelikle belli bir dönemde yazıldı. Bir amaç taşıyor...

Kendisine "ulusalcı" diyen, ancak her dönem farklı düzen aktörlerinin kuyruğuna takılmak dışında bir özelliği olmayan bir güruhun, AKP karşıtı kesimlerde yarattığı kafa karışıklığı ciddidir.

Bu güruh, özellikle Kobane'deki savaş ve Meclis'te bu konuda görüşülen tezkere konusunda AKP'yi destekleyerek tarihi bir iş yapmıştır. Bu ifade edilmelidir.

2. Enternasyonal gericiliği nasıl kendi iktidarlarının emperyalist savaş gericiliğini desteklediyse, elbette aynı ölçekte değil ama, bu güruh da kendi iktidarının savaş politikalarını desteklemiştir. Aynı şekilde AKP iktidarının da emperyal hedefleri vardır ve karşısında savaştığı ABD değildir.

Tekrar aynı soruya dönersek...

Neden AKP iktidarının değil de Türkiye'nin yenilmesinden söz ediyoruz?

Bu ikisi, savaş söz konusu olduğunda aynı anlama gelir de o yüzden... Bir iktidar eğer ülkesinin silahlı kuvvetlerini savaşa sokmak için Meclis onayı alırsa, ülke savaşa girmiş olur. Bu kadar basit...

Türkiye Suriye'de savaşa girmiş midir? İki nedenle "EVET".

AKP hükümeti tezkere oylamalarıyla savaş onayını Meclis'ten zaten almıştır...

AKP hükümeti Suriye'de süren rejim karşıtı terör faaliyetlerini desteklemiştir. O ülkedeki savaşa açıkça girmiştir. Dahası, ödediğimiz vergiler ve AKP'nin kurduğu sermaye düzeni, AKP sermayesinin boyutları vs. nedeniyle Türkiye emekçisinin ürettiği artı değer terörün desteklenmesi, kirli bir savaşın sürmesi için kullanılmıştır.

Türkiye bir savaşın içindedir. Hükümetin, bu savaşta daha fazla ileri gidilmesi, bölgeye taburların gönderilmesi, İslamcı terör örgütlerinin daha açıktan desteklenmesi vs. yönünde atacağı tüm adımlar engellenmelidir. Devrimcilerin görevi, yurtseverliğimizin bize yüklediği yüklediği görev budur.

Mesele elbette yalnızca Suriye ile ilgili de değildir. AKP hükümeti, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da gericiliğin ve birkaç ana aktöründen biri, besleyicisi, ilham kaynağı pozisyonundadır. Bu pozisyonunu kan dökerek, kan dökülmesini teşvik ederek, para akıtarak kazanmıştır. Bu pozisyonu ona, sıcak para girişi ve nüfuz da kazandırmıştır. En azından belli bir dönem kazandırmıştır. Bu veri de hesaba katılmalı, meselenin aynı zamanda bir bölge sorunu olduğu da düşünülmelidir.

AMERİKAN TOPU TÜFEĞİ

Yazıda şu bölüm de tartışıldı:

"Sosyalistlerin varını yoğunu yatırması gereken şey Erdoğan'ın bölge ve dünya politikasında yenilmesidir. 'Amerikan topu tüfeğiyle bile mi olsa?' denmemelidir. Bu sorunun, güncel ve gerçek bir karşılığı bulunmamaktadır.
Amerikan topu ve tüfeğinin Erdoğan'a alternatifi ikinci bir Erdoğan'dır. IŞİD'e alternatifi ikinci bir IŞİD'dir. Emperyalizm bölgede gericiliğe muhtaçtır."

Yine yukarıda dile getirdiğimiz amaca dönmek durumundayız. AKP'nin yeni müttefikleri, Türkiye'nin ABD'yle savaştığını iddia ederek, iktidar partisinin pozisyonuna muazzam bir destek sağlamıştır. Bu, çok işlevli bir demagojidir.
Ülkeniz ABD'yle savaşıyorsa yeriniz bellidir...

Oysa, bugün AKP Türkiyesi'nin yıllardır edindiği pozisyon, Suriye'de ve bölgede yürüttüğü savaş politikası, terör destekçiliği ABD'ye rağmen değil, ABD sayesinde hayata geçebilmiştir.

Diyelim ki bu pozisyonda yapılacak yeni bir düzeltme, yeni bir ayar; yine ABD'yle uzlaşmaz bir çelişkiye neden olmayacak, AKP'den rahatsız olsa bile ABD bölgede ve Türkiye'de yine gerici aktörlere yatırım yapacaktır.

Bu nedenle, "Türkiye yenilmelidir" dendiğinde AKP ulusalcısı cenahtan yükselen "Türkiye ile ABD savaşıyor" seslerinin yaratabileceği akıl dağınıklığı ve "Amerikan topu tüfeğiyle bile olsa fark etmez, yeter ki Türkiye yenilsin, mi diyorsunuz" türünden sorular "hayatın olağan akışına aykırı"dır. Amerikan topu tüfeği yeni AKP'ler, yeni Erdoğan'lar, yeni gericiler, yeni taşeronlar yaratmak için vardır.

Bölgede oynadığı tarihsel gerici rolüyle AKP Türkiyesi'nin yenilmesi mücadelesi, mutlaka ilerici, mutlaka halkçı ve mutlaka yurtsever bir karakter taşıyacaktır.

Bu nedenle, aydınlanmacı bir eksene yerleşmiş, yani laik; ülke ve bölge kaynaklarının ülke ve bölge halklarının çıkarları için kullanılmasını savunan, yani yurtsever; bölgeye dönük bütünlüklü bir yaklaşım sahibi olan, bölge halklarının barış ve kardeşliğini hedefleyen bir devrimci hattın inşası bugünün öncelikli görevidir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
abbas
[ emeğin gücü ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 21.12.2013
İleti Sayısı: 830
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: abbas
Cevap Tarihi: 10.11.2014- 15:27


Bu kafayı, bu kafanın yazdıklarını hangi aydınlanmacı ''evet''diyerek onaylar? Böyle sosyalistler mi toplumun ilerici kesimlerinin desteğini alacak? Yurtseverlik dedikleri şey bu ise, bu yurtseverliğin emperyalist siyasetlere karşı çıkması olanaklı değildir. Emperyalizmin bölgedeki çıkarları her konuda emperyalist siyasetlere karşı çıkmaktan geçer. Emperyalizm karşısında kendi ülkesinin yenilmesini istemek aymazlıktan başka bir şey değildir.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Kara Kıta'da kara emirlikler özgür 0 3020 28.09.2013- 16:32
Konu Klasör ABD’den IŞİD’e kara operasyonu: denizcan 0 3155 17.05.2015- 14:05
Konu Klasör Kara Senaryo-Melih Pekdemir dayanışma 2 4858 19.08.2014- 19:39
Konu Klasör Kara çarşaf ve peçeyle ders ayhan 0 4000 07.06.2014- 16:05
Konu Klasör “Suriye’ye kara harekatı savaş nedenidir” denizcan 0 3635 19.09.2014- 21:26
Etiketler   Türkiyenin,   yenilmesi,   çıkarınadır
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS