SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Haziran demir alırken           (gösterim sayısı: 2.774)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
solcu
[ kemal ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.01.2014
İleti Sayısı: 1.709
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: solcu
Konu Tarihi: 29.12.2014- 13:45


Haziran demir alırken
Aydemir Güler


Başlıktan devam edeyim: Haziran demir alırken... nelere dikkat etmeli?

İki gün süren ve sadece içeriğinin yoğunluğu nedeniyle değil, solda yaygın bazı alışkanlıkların da katkısıyla hayli yorucu geçen bir toplantıdan sonra bunu tartışmaya devam etmeliyiz. Cumartesi günü de kürsüde aşağı yukarı aynı çizgide uyarılar içeren bir konuşma yapmıştım. Ama aynı içeriği yazmayacağım. İki gün boşa geçmedi; yeni gözlemler var, tartışmalar var...

Birleşik Haziran Hareketi hakkında kafalardaki rivayetlerin bir ölçüde sadeleştiğini varsaymak durumundayız, bu gözlem ve tartışmaların sonunda. Bazı tartışmalar bağlanmaz öyle kolay kolay. Ama ortaya atılan görüşler ve yanıtlar önem taşıyarak kayda girer.

Örneğin BHH'yi basbayağı bir örgüt gibi tarif eden fikirlere verilen yanıtlar yeterlidir. Haziran hareketi yeni bir örgüt değil, AKP diktatörlüğüne karşı mücadeleye atılan milyonlarca insanın kendisini örgütlü hissedeceği, aidiyet hissedeceği bir direniş hareketidir. BHH “hangi kurallarla nasıl yapacağını” tartışmaktan ziyade “yapmalıdır.”

Yani tartışma ve onun şekillendireceği ortak akıl neyin yapılacağına odaklanmalıdır. Eğitimde gericileşmeye karşı alternatif eğitim programı hazırlamayacağız. Gericileşmenin toplumda en can alıcı unsurlarına, mümkünse en az sayıda unsuruna ve dolayısıyla en sade biçimde odaklanacak ve kavga edeceğiz. Odaklanma ve sadeleşme bu kavganın bir “öncü ataklığı” olmanın ötesinde “halk hareketi” biçimini alabilmesi için gerekiyor.

BHH içinde başka “akıllar” var. Partiler mesela. Bunlar kuşkusuz alternatif eğitim programlarını hazırlamalılar, kavramlarını inceltmeliler. Örneğin sosyalist devrimcilerin geleneğinde “demokratik özerk” kalıbı yoktur. Özerklik öyle aceleden atlanacak bir terim değil, basbayağı kapitalizm içi çözüm arayışının, aşamacılığın kavramlarından biridir. Geçelim...

Ama bir üst paragrafda madem lafı geçti, açalım. “Halk hareketi” ile “öncü ataklığı” arasındaki fark devrimci gerçeklikle hayal dünyası arasındaki farktır aslında. Haziran direnişinden 2014 sonuna devrolan şey bir parmak şıkırdatmasıyla sokaklara dökülecek yüz binler değildir. Bir direnme güdüsüdür.

Devrolan ve canlılığını koruyan değerin, her bedeli göze alan kitlesel gözüpeklik olduğunu sanmayın. İnsanın cesareti, çocukları öldürüldüğünde, sürekli saldırıya uğradığında, karşı taraf başarı kazandığında, devlet terör estirdiğinde kırılabilir pekala. Örgütlüyse tersi de olur. Türkiye'de ne biri ne diğeri bence. Önemli de değil... Canlılığını koruyan ve bir kez yaşandığında geri kazınması için çok uzun süreler gereken deneyim Haziran 2013'ün halk aydınlanmasıdır.

Bu halk aydınlanmasının özü laiklik. Laikliğe indirgenemeyecek ve örneğin işsizliğin yarattığı sıkışmayı, hükümetin savaş kışkırtıcılığına, mezhepçi ve cinsiyetçi saldırganlığına duyulan tepkiyi, hatta yurtseverliği içeren Haziran'ı solun birliğine indirgemeye kalkmaksa, en olmadık iştir. BHH içinde laikliği elitizm, tepeden inmecilik falan diye düşünüp “solcular birleşmeli” naifliğine takılıp kalan varsa, yanlış adrese geldiğini anlamalı.

Velhasıl bir yeni girişim solun birliği ise, -cari veya eski- örgütlü solun aritmetik toplamı bile olamaz. Aklından “ama HDP de bir sol birlik” diye geçirenlere bir şey diyemem.

Solda eskiden gelen kompleksleri aşamayan girişimler ölü doğar. Birleşik Haziran Hareketi bunlardan arınmış olamazdı elbette. Komplekslerden biri “laiklik deyince kemalist mi oluruz” çekingenliğiyle gericiliğin karşısına çıkamamak olabilir. Bir diğeri “biz de Kürt halkının özgürlük taleplerini destekliyoruz” diye kendi sözünü söyleyemez hale gelip kötürümleşmektir. Kürt, Türk, Rum veya Hemşinli, Arap veya Ermeni vb bütün halkımızın gericilikle ve şovenizmle sorunu var. Birleşik Haziran halkımızı oluşturan etnisite veya uluslardan birine, birkaçına dayanıyor olabilir mi, kendini böyle bir zeminde tanımlayabilir mi? Sol, kemalizm ve Kürt ulusal kurtuluşçuluğu karşısındaki komplekslerini aşmalıdır. Haziran Hareketi bunu sağlamalıdır. Biz laikliği de savunuyoruz, herkesin kendi anadilinde eğitim hakkını da. Biriyle kemalist diğeriyle Kürt tabanına sempatik görünmek için değil. İkisi birden halk aydınlanmasının ayrılmaz parçası oldukları için.

Sol bazı şeylerin lafını sakız eder, sakızın tadı giderek kaçar, içeriği değersizleşir, geriye manasız çenez hareketleri kalır! “Kadın-erkek eşitliği” de, konu kadınlarla erkekler arasında geçiyorsa, örneğin iki cinsiyetin dışını hastalık sayan Erdoğan kafasından çıkma bir saldırganlık söz konusuysa yerinde bir karşı çıkıştır. Ama kadınların ikinci sınıf olduğunu iddia eden yobazı durdurmanın ötesine geçtiğinizde aynı kavram LGBT gerçeğinin görmezden gelinmesi ve Haziran'ın bu dinamiğinin dışlanması demektir...

Gördüğünüz gibi iki gün yoğun ve yorucu geçti. Yukarıdaki başlıklar ve daha nicelerinde her tür boşvermişlikten sadece ortalamacılık çıkar. Ortalamacılıktansa bir şey çıkmaz. Sağlam, halkın kendini evsahibi hissedeceği, dolayısıyla kitlesel, sürekli, gözüpek bir direniş eylemi ancak vasatı aşmış bir derinlik temelinde bina edilir.

Birleşik Haziranın tabii ki eksikleri, zaafları var. Olmasaydı iki gün ne diye salonlara kapanacaktık ki zaten...

Umudu örgütlüyoruz dedik. Hazıra konduk demedik...



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 30.12.2014- 14:47


İki günün ardından
Metin Çulhaoğlu  


Bu portalda önceki yazımız, Birleşik Haziran Hareketi (BHH) Türkiye Meclisi toplantısı başlamadan hemen önce yayınlanmıştı. Okuyanlar, yazıda BHH’nin kimi avantajlarıyla birlikte “kapıda bekleyen risklere” de şöyle bir değinildiğini hatırlayacaklardır.

İki gün süren toplantı şimdi geride kaldı. Ardından neler söylenebilir?

İlk gün ziyadesiyle, ikinci gün bir biraz daha az olmak üzere, önceki yazıda belirtilen bir “avantajın” doğrulandığını söylemek mümkündür. BHH’nin temsil ettiği sol, bir zamanlar, hadi tarih de verelim 1990-2000 kesitinde solun aklını oradan buradan bir kurt gibi kemiren “post”lu, “neo”lu”, “pre”li, ama son tahlilde liberal iğvadan (ayartmadan) büyük ölçüde kurtulmuştur.      

O zaman ortalık güllük gülistanlık mı olacak?

Elbette olmayacak; ancak, henüz yola çıkmışken çok önemli bir avantaj sayılması gerektiği açıktır.

***

Önceki yazıda, BHH ve 2015 seçimlerine de bir cümleyle değinilmişti.

BHH’nin önündeki en ciddi sınav olacaktır. (Bu yazı hariç) şimdiden ciddi biçimde ele alınması, çeşitli olasılıklar üzerinde durulması, ama en önemlisi herkesin meramını açıkça dillendirebildiği, gerçekten katılımcı süreçlerde tartışılması gerekmektedir.  

“Bu yazı hariç” dendi; seçim konusu bu yazıda tartışılmayacaksa, yazının sonu nasıl gelecek? Sonra, önceki yazıda “riskler” de denmişti; Türkiye Meclisi toplantısının ipuçlarını verdiği başka “risklerden” söz edilebilir mi?  

Edilebilir.

BHH, adı üzerinde, bir “hareketin” örgütlenmesine yöneliktir; örgütlü ya da örgütsüz farklı öznelerin “birleşik olma” durumuna işaret etmektedir ve çıkış noktası da 2013 Haziran’ının kitleselliği, hareketliliği ve eylemliliğidir. Eğer durum bu ise, BHH’nin ancak “kompakt” yapılarda söz konusu olabilecek, hatta “kompakt” yapılarda bile ucu açık bırakılması, farklı eğilimlerin tolere edilmesi gereken başlıklarda “kesin” ve “bağlayıcı” formülasyonlara yönelmesi bir hata olacak, risk oluşturacaktır.

Türkiye Meclisi toplantısında “böyle oldu” diye söylemiyoruz. Ama yarın bu tür riskler ortaya çıkabileceği için örneklemek istiyoruz.

Tarihsel olgularla bunların güncel siyasete ve eylemliliğe yansıması bir tür “dönüşüm/dönüştürme” süreciyle gerçekleşir. İlk çıkış noktası (tarihsel olgu) belirli bir özün çevresindeki tartışmalara, ağırlık kaydırmalarına, “çekiştirmelere” açık olabilir. Sonra bu tarihsel olgu, belirli bir ülkenin kendi tarihsel gerçekliğiyle test edilir ve en sonunda o ülkenin güncel siyasal şekillenmesine göre eylemliliğe ve harekete dönüşür. En baştaki “tartışılabilirlik” ve “ucu açıklık” en sondaki halkada söz konusu olamaz. En son halka, mutlaka netlik ve kesinlik taşımalıdır.

Örneğin, 18. yüzyıl Aydınlanması (tarihsel olgu), Türkiye’nin aydınlanma-laiklik deneyimi ve günümüzde AKP karşıtı laiklik mücadelesi böyle bir zincirdir. İnsanlar tarihsel bir olgu olarak Aydınlanma düşüncesinin eksiklerini gediklerini tartışabilirler. Türkiye’deki “aydınlanma” girişimlerine ve laiklik uygulamalarına çeşitli eleştiriler getirebilirler. Ancak bugün Türkiye’de AKP iktidarının kimi niyetleri ve uygulamaları apaçık ortadaysa, burada kesinkes gerekli olan, yan tartışmaları geride bırakacak bir netlik ve kararlılıktır.

Daha açığı, bu son halkada, “Tamam, AKP gericiliğine karşı mücadele edelim, ama şu Aydınlanmaya da biraz eleştirel bakalım” denmez…

Bu son halkada, “AKP’nin niyeti gerçekten kötü, ama Kemalist dönemin Aydınlanma ve laiklik adına yaptığı işlere de pirim vermememiz gerekir” gibi şeyler söylenmez…

BHH toplantısında böyle mi yapıldı?

Başta söyledik; böyle yapılmadı. Ancak, insanlar gündemdeki asıl meselenin dört başı mamur bir parti oluşturmak değil de bir hareketi ve eylemliliği örgütlemek olduğunu unuttukları ölçüde bu tür risklerin yaşanması da kaçınılmaz hale gelecektir.

Örnek olarak Aydınlanma düşüncesi-güncel laiklik mücadelesi zincirini verdik.

BHH’nin ne olup ne olmadığı konusunda tam bir netlik sağlanmadıkça, benzer sorunlar başka alanlarda da yaşanacaktır:

Ulusal sorun-Kürt ulusal hareketi…

Kamuculuk…

Üniversiteler ve özerklik…

Kadın hareketi…

Çevre sorunları…

Evet, risklidir. Ama çok şükür bir avantajımız da var: Öyle bir AKP ki, bizleri hemen her başlıkta, üstelik “ortalamacı” da sayılamayacak kesinliklere ve netliklere zorluyor…



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
solcu
[ kemal ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.01.2014
İleti Sayısı: 1.709
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: solcu
Cevap Tarihi: 04.01.2015- 16:10


Haziran'ın ve sonrasının orijinalitesi...
Ercan Gündoğan  


Teoriye ağırlık verenler pratiğin güncel, ayrıntılı, kendiliğinden gidişini kaçırır. Pratik tarafta daha fazla bulunanlar da, ana çizgileri, genel çerçeveyi, uzun vadeli gelişmeleri, “yapısal” kaymaları gözden kaçırırlar.

Haziran’ın kendiliğinden patlayıp hızla yayılması, kitleselleşmesi, onun “oirijinalitesi” değildi. Bu hareket polis şiddetiyle başlayan hükümet karşıtı bir hareketti. Bu şiddet olmasaydı, küçük bir alanda, sınırlı ve kısa süreli bir kavganın ötesine gitmezdi.

Haziran’a kısmen “toplumsal hareket”, kısmen “kentsel toplumsal hareket” demek mümkündür. İçinde bolca “anti-kapitalist” ögeler de bulunabilir. İçinde ve başında, pek çok sosyalist örgüt, parti de vardır. Ama, bu hareket sosyalistlerin varlığına ve öne geçişine rağmen, “sosyalist” bir hareket de değildir.

Özetleyeyim, benim gördüğüm, Haziran büyük ölçüde, hükümete karşı bir hareket, adeta “grizu patlaması” idi. Bu patlamanın kimyasal bileşimini bizzat AKP, farkında olmadan hazırlamıştı. Patlamanın kimyasal malzemesi büyük ölçüde, laik cumhuriyet ve sembollerine yapılan saldırılardı. Patlamanın kıvılcımını da bizzat polis çakmıştır. Üstelik de, en büyük metropolün en merkezi yerinde. Yani, medyanın sevdiği bir alanda olmuştur grizu patlaması (David Harvey Haziran’ın Taksim’de patlamasında bu mekanın merkeziliğini ve görünürlüğünü vurgulamıştı).

Şimdi bu hareketin orijinalitesine değinelim, ki bu Haziran’ın gelecek için önemiyle ilgilidir:

1) Haziran 1960’lardan sonra Batı’da geliştiği üzere, politikanın kurumsal olmayan (non-institutional) bir yönde ilerlediğine Türkiye’den ilk açık örnektir.

2) Sosyal medya denilen, yeni bir iletişim alanı gelişmiş, bu medya kendi sonsuz “kamu alanlarını” yaratır hale gelmiştir. Geleneksel yazılı ve görsel medyanın bu olayalara ayak uyduramaması olaylar sırasında yapılan yaygın gözlemdi.

3) Harekete katılanların açıkça sol olduğu tartışılmaz. Sosyalistler bu sol hareketin içine rahatça girebilmiş, hatta yönlendirir olmuşlardır. Bu hareket, ideolojilerdeki değişimi, kaymayı da gösterdi. Kemalistler’in eski Cumhuriyet Mitingleri ile başlayan “popülerleşmeleri” de bir gözlemdir. Kemalizm artık resmi devlet ideolojisi olmaktan çıkmış, genel solun içinde erimiştir. Yine malum, İslami kesimlerin burjuvalaşmasına, devletli hale gelmelerine karşı, sol bir İslami hareket de gözlemlenmiştir.

4) Haziran, İstanbul merkezli, dışa açık neo-liberal kapitalistlerin üstü örtük olarak hükümeti istemediğini de göstermiştir.

5) Haziran, Doğu merkezli sol-ulusal Kürt hareketinin Batı’da yoğunlaşmış sosyalist kıpırdanmalara karşı ne kadar stratejik, realist, pragmatist yaklaştığını da göstermiştir. Haziran benzeri bir yükselişte, AKP ya da benzeri bir hükümet olduğu sürece, Kürt hareketi, Batı’daki sol yükselişle, “çözüm sürecini” feda edecek herhangi bir yakınlaşma içine girmeyeceğini, göstermiş oldu. Batı’yla Doğu’nun arasına AKP ve çözüm süreci, kara kedi gibi, girmiş durumdadır.

6) Haziran’ın diğer bir gösterdiği, hükümetin gözünün ne kadar kara olduğu, her şeyi göze alabileceğiydi. Yüzde elliye karşı kendi yüzde kırkının belli kesimlerini, polis desteğinde iç savaşa sokabileceğinin işaretleri, görülmüştür. Böyle bir hükümetin, benzer toplumsal hareketler karşısında, kaybedeceği bir erken seçimi göze alamayacağı da.

7) Haziran hareketinin partiler açısından gösterdiği ise, “merkez-sol”un bitmekte olmasıdır. Merkez-sağ çoktan bitmiştir. AKP’de açılan gedikler ise, yeteri kadar büyük değildir. Hükümete karşı gelişen hareket, AKP’yi içeriden daha fazla kenetlemiştir. 17 Aralık operasyonları ve sonraki sürecin de gösterdiği gibi, “içeriden” ve “tepeden” açılan gedikler ya küçük, ya da, hemen kapatılabilir durumdadır.

Bu gözlemler daha da arttırılabilir, daha teorik formüller halinde ifade edilebilir. Ancak, bu gözlemler, bu haliyle bile, Türkiye politikasının büyük ölçüde değiştiğini yeteri kadar gösterir sanırım. Merkez partileri neredeyse tarih olmuş, ordu politikadan şimdilik çekilmiştir. Toplum neredeyse ikiye bölünmüş haldedir. Bir parça örgütlü ve hükümettedir. Diğer parça ise, Haziran’ın “grizu patlaması” ile kendini göstermiştir.

Yukarıda yazılan 7 maddeye, öyleyse şu maddeler de ekleyelim:

8) Haziran ve hemen sonrasının gösterdiği, Türkiye “yönetici sınıflarının” tüm partilerini, ideolojileriyle bitirip, AKP’yi tek başına halkla karşı karşıya bırakmış olmasıdır.

9) Haziran ve sonrası, Türkiye’de sosyalistlerin şu haliyle bile, önemli ve büyük bir güç olduklarını da gösterdi, anımsattı. Taksim’de AKM’nin cephesine asılanlar, Haziran’ı sosyalist içeriğini, dilini gayet güzel özetlemiştir.

10) Haziran ve sonrası, sosyalist solun son otuz yıldır maruz kaldığı ideolojik, teorik kirlenmeden kendini nasıl temizleyebileceğini de göstermiştir. 1980 öncesinin en sağlam ögeleri tekrar işlenmekte, geliştirilmeye çalışılmaktadır. İdeolojik temizliğin politik esneklikle bir arada olabileceği, olması gerektiği tekrardan öğrenilmekte, tekrar “Ne yapılmalı?” diye sorulmaktadır.

11) Çağrıştırdığı şekliyle, bu 11. maddede de şunu da ekleyelim: Haziran ve sonrası Türkiye sosyalist hareketinin Marks’a bağlı olduğunu, onun Leninist gelişimini içselleştirdiğini de göstermiştir.

***

Haziran tekrar olur mu? Olmaz! Orijinaldir. Olursa “komik” olur!

Hegel ve Marks’ın diyalektiğine göre, tarihsel süreç tekrarlarla değil, spiral biçiminde açılmaktadır.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Belediye seçimleri yaklaşırken, ne yapmamalı. melnur 1 186 15.01.2024- 08:51
Konu Klasör Yıldız sordu CHP'nin demir leblebisi yanıtladı ayhan 0 3023 17.04.2014- 13:27
Konu Klasör 7 Haziran’da +1 olan, 8 Haziran’a -1 olarak girer umut 0 3385 04.06.2015- 11:21
Konu Klasör Haziran’dan sonra Haziran denizcan 2 3133 06.07.2015- 08:36
Konu Klasör İki Haziran umut 0 3791 24.05.2014- 22:13
Etiketler   Haziran,   demir,   alırken
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS