SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 5 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   2   3   [4]   5   >   son» 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
munzur
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.12.2013
İleti Sayısı: 1.075
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: munzur
Cevap Tarihi: 30.03.2016- 17:50


Kızıldere katliamının üzerinden 44 yıl geçti

Resim Ekleme

Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ın idamlarını engellemek için NATO üssünde görevli 3 İngiliz teknisyeni kaçıran Mahir Çayan ve arkadaşlarının katledilişlerinin üzerinden 44 yıl geçti.

Türkiye'de devrimci müdalenin sembol isimlerinden Mahir Çayan ve arkadaşlarının katledilmelerinin üzerinden 44 yıl geçti.

Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ın idamını engellemek için THKO ve THKP-C üyelerinin kaçırdığı üç İngiliz teknisyen Tokat’ın Niksar ilçesine bağlı Kızıldere köyüne götürülmüştü.

Muhtarın ihbarı sonucu 30 Mart 1972 günü sabah saatlerinde yüzlerce komandonun katıldığı operasyonda Mahir Çayan, Hüdai Arıkan, Cihan Alptekin, Nihat Yılmaz, Ertan Saruhan, Ahmet Atasoy, Sinan Kazım Özüdoğru, Sabahattin Kurt, Ömer Ayna ve Saffet Alp katledildi.

Associated Press’in (AP) 120 yıllık arşivinden geçtiğimiz yıl çıkan Kızıldere arşivinde operasyonun hemen sonrasında çekilen görüntüler yer almıştı:

http://www.abcgazetesi.com/kizildere-katliaminin-uzerinden-44-yil-gecti-12000h.htm




Bu ileti en son munzur tarafından 30.03.2016- 17:50 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
hakkı
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: hakkı
Cevap Tarihi: 15.07.2016- 14:13


Deniz Gezmiş .Mahir Çayan .İbrahim Kaypakkaya ve dönemin devrimcileri hakkında çok şeyler yazıldı kimileri çocuklarının ismini koyarak ölümsüzleştirdi kimileri örgütlerini o isimlerle özdeştirdi kimileri romantik buldular.

Ama haklarında düşmanları bile kötü şeyler söyleyemeyecek kadar eylemlerini insani buldukları görülüyor.
Önemli biz bu yaşananlardan çıkardıklarımız.
Her 30 martta her 6 mayısta her 18 mayısta bir şeyler yazılır bizlerde haklarında bilgi ediniriz ondan sonrada bir yılın geçmesini bekleriz.
hakkında yazılanları okur düşündüklerimizi yazarız görüşlerini paylaşır veya eleştiririz ama nedense kimse ortak düşünce oluşturulmaz .

Tarihe baktığımızda onların idalleri gibi idalleri paylaşan çok yiğitlere rastlarız. 1359-1420 de yaşamış Şeh Bedrettin ve yoldaşları olan Torlak Kemal, Börtlüce Mustafa .1871-1919 larda yaşamış Rosa Lüxenburg ve yoldaşları Karl Liebknecht Wilhelm   Pieck   yakanmış W.Pieck kaçmış diğerleri öldürülmüştür.
Bu miras tarihlerden bu yana insanlığın geleceğe bıraktığı bir mirastır Mahir Deniz ve İbo bu mirası devir alıp   gelecek insanlara bırakmış yaşam yolculuklarını bitirmişlerdir.

Bu miras sınıflar tarihi ile eştir bu miras Köle Spartakus un adaletsizliğe   isyanıdır onun için küçük çıkarlar uğruna bir savaşın devamı değil verilmiş onur savaşının bu güne taşınan halidir.

Bu uğurda ölürsek esaretten kurtulacağız eğer kazanırsan özgürlüğümüzü alacağız diyen Spartakusun elindeki özgürkük bayrağının 1968 1972 halidir işte o bayrak Spartakustan alınıp Mahir.Deniz ve İbonun taşıyıp bize devir ettiği özgürlük bayrağıdır

Biz Mahir Deniz   İbo   ve yoldaşlarını öyle anlıyor öyle tanımlıyoruz. Bu yolda dönenler yolu bırakanlar yoldan sapanlar olmuştur. Ama sapmayanlar yolu sürenlerde vardır.

Düşmesin bizimle yola:
evinde ağlayanların
                            göz yaşlarını
                                        boynunda ağır bir
                                                                zincir
                                                                    gibi taşıyanlar!
Bıraksın peşimizi
            kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!
Nazımın güneşi içenlerin türküsünde dediği gibi

Bu yolculuk bitmedi umutlarda bitmedi yolda kalacaklar eli titreyenler içinde aşk olmayanlar bu yolu şimdiden bıraksın bu güne kadar çok bırakan oldu devam edende insanlık var oldukça adaletsizlik oldukça bu mücadele var olacaktır bizlerde düşsek kavgadan bizden sonrakiler devam edecektir ta ki eşitlik oluncaya kadar.

Ben Mahiri Denizi İbrahimi böyle anladım Rosayı Bedretini anladığım gibi.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 30.03.2017- 17:22


30 Mart 1972: Oy dere Kızıldere…

Resim Ekleme

Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (THKP-C) lideri Mahir Çayan ve arkadaşları, – Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) önderleri Deniz Gezmiş Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamını engelleyebilmek için 26 Mart 1972’de Ünye’de NATO’ya ait radar istasyonunda çalışan iki İngiliz ve bir Kanadalı teknisyeni kaçırdılar.

30 Mart 1972 tarihinde, Tokat’ın Niksar ilçesine bağlı Kızıldere Köyü’nde askerle girdiği çatışmada Cihan Alptekin, Ömer Ayna, Saffet Alp, Sinan Kazım Özüdoğru, Hüdai Arıkan, Ahmet Atasoy, Ertan Saruhan, Sabahattin Kurt ve Nihat Yılmaz dokuz arkadaşıyla birlikte katledildi. Yoldaşlarını, kardeşlerini kurtarmak için canlarını feda etmekte bir an bile tereddüt etmediler.

Türkiye’nin en temiz, en yiğit, en parlak, en yurtsever genç evlatları olarak halkın kalbine gömüldüler.

45. ölüm yıldönümlerinde saygıyla anıyoruz.

http://gazetemanifesto.com/2017/03/30/30-mart-1972-oy-dere-kizildere/



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 30.03.2018- 08:01


On'ların kavgasında bayrak yere hiç düşmedi!

30 Mart 1972’de Kızıldere’de katledilen Mahir Çayan ve 9 yoldaşını bıraktıkları devrimci mirasın kararlılığı ve saygıyla anıyoruz.

Resim Ekleme

Tugay Candan

“Biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik…”

Evet, işte bu sözler Türkiye sol tarihinde bir dönemi hatırlatsa da aslında her dönem Türkiyeli devrimcilerin sosyalizm mücadelesindeki kararlılığının yansımasıdır.

İşte 60’lı yılların başlarında bu kararlılıkla yola çıkan Türkiye İşçi Partisi (TİP) de ülkede sosyalizmi siyaseten toplumsallaştırırken, halkın dinamik kesimlerini kavganın öncüleri haline getirdi.

GENÇLİK MEMLEKETE SAHİP ÇIKTI

Bu kesimlerden biri olan gençlik, 60’lı yıllarda dünyadaki siyasal süreçlerden de etkilenerek, kurtuluş için kaderini işçi sınıfıyla birleştirdi. Kah okullarda boykot, kah emekçilerle fabrikalarda grev örgütledi. Dünya emekçilerinin ekmeğine, yaşamına göz diken emperyalistleri Dolmabahçe’de denize döktü, patron beslemesi gerici çeteler tarafından katledildi…

‘68 Kuşağı’ diye bilinen bu gençlik kuşağının öncülerinden olan Mahir Çayan da devrimci mücadeleye TİP’te başladı. Aynı zamanda Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) üyesi de olan Çayan, bir süre sonra TİP ve o dönemki Dev-Genç’ten ayrılarak, yoldaşlarıyla Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi’ni (THKP-C) kurdu.

Türkiye, burjuvazi ve onun siyasi iktidarları eliyle 12 Mart’a sürüklenirken, Çayan ve yoldaşı Hüseyin Cevahir 1 Haziran 1971’de Maltepe’de polis tarafından saldırıya uğradı. Hüseyin Cevahir bu saldırıda yaşamını yitirirken, Çayan   yaralı olarak tutsak edildi.

Daha sonra yoldaşlarıyla birlikte 29 Kasım 1971’de tutsak edildikleri cezaevinden kaçmayı başaran Çayan, 19 Şubat’ta Ulaş Bardakçı’yı da bir polis saldırısında kaybetti.

DEVRİMCİ DAYANIŞMANIN ÖRNEĞİ

Çayan ve yoldaşları, bu süreçte bir yandan devrim mücadelesini sürdürürken, bir yandan da haklarında idam hükmü verilen Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) üyesi devrimciler Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın katlini engellemek için çabaladılar.

12 Mart’ın hemen ardından, 26 Mart 1972’de Ordu’nun Ünye İlçesi’ndeki NATO'ya ait radar istasyonunda çalışan iki İngiliz ve bir Kanadalı teknisyeni kaçıran Çayan ve yoldaşları, bunun karşılığında Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın serbest bırakılmasını istediler. 28 Mart'ta, rehinelerle birlikte Tokat’ın Niksar İlçesi’ndeki Kızıldere Köyü muhtarının evinde kalan diğer yoldaşlarının yanına gittiler.

Resim Ekleme

30 Mart günü muhtarın evinde askerler tarafından ablukaya alındılar. Askerlerin, “Teslim olun” çağrılarına devrimci sloganlarla karşılık veren THKP-C üyeleri Mahir Çayan, Saffet Alp, Sinan Kazım Özüdoğru, Hüdai Arıkan, Ahmet Atasoy, Ertan Saruhan, Sabahattin Kurt, Nihat Yılmaz ve THKO üyeleri Cihan Alptekin ile Ömer Ayna askerler tarafından makineli tüfek ve roketlerle açılan yaylım ateşiyle katledildiler.

Resim Ekleme

ON’LARIN KAVGASI SÜRÜYOR

Kızıldere’de katledilen devrimcilerin isimleri tarihe devrime olan inanç, cesaret ve devrimci dayanışmanın simgesi olarak yazıldı.

Kavgaları sürüyor…

http://ilerihaber.org/icerik/



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 30.03.2019- 14:56


Mahir Çayan ve yoldaşları katledilişlerinin 47. yılında anılıyor

Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Arslan'ın idamlarını engellemek için NATO üssünde görevli 3 İngiliz teknisyeni kaçıran Mahir Çayan ve 9 arkadaşı, Kızıldere'de katledilişlerinin 47. yılında anılıyor.

Resim Ekleme
Türkiye devrimci hareketinin simge isimlerinden Mahir Çayan ve 9 arkadaşının Kızıldere'de katledilmelerinin üzerinden 47 yıl geçti. Kızıldere'de katledilen 10 devrimci için bugün ölümlerinin 47'ncı yılında   Karşıyaka Mezarlığı'nda anma töreni düzenleniyor.

30 MART 1972 KIZILDERE KATLİAMI


THKO üyeleri Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Arslan hakkında Ekim 1971’de çıkarılan idam kararının ardından, idamları engellemek isteyen THKP-C liderlerinden Mahir Çayan ve arkadaşları, idamları önleyecek yasal yolların tıkanması durumunda, NATO dinleme üssünde görevli İngilizlerin rehin alınmasını kararlaştırdı. Kaçırılan İngilizlerin eylem sonrasında Sinan Kazım Özüdoğru, Sabahattin Kurt, Saffet Alp ve Ömer Ayna'nın bulunduğu Kızıldere köyüne götürülmesine karar verildi.

Kaçırma eyleminin ardından rehin alınan üç İngiliz teknisyenle birlikte Mahir Çayan, Cihan Alptekin, Ertuğrul Kürkçü, Hüdai Arıkan, Ertan Saruhan, Ahmet Atasoy ve Nihat Yılmaz, İngilizlerin aracı ile Kızıldere köyüne doğru yola çıktı. 27 Mart sabahı Kızıldere’ye ulaşan ve arkadaşlarının konakladığı muhtarın evine yerleşen devrimcilere, 30 Mart 1972 günü sabah 05.00'te muhtarın, evine bilgi almak için gelen jandarmalara önceden hazırlanmış ihbar mektubunu teslim etmesi üzerine operasyon başlatıldı.

Resim Ekleme
Evi kuşatan komandoların rehinelerle görüşme talebi sonrası çatıya çıkan Mahir Çayan ve arkadaşlarına açılan ilk ateşte Çayan yaşamını yitirirken, daha sonra ev kurşun yağmuruna tutuldu.


Teknisyenler açılan ateşe karşılık olarak öldürülürken, çatışma sonrası Mahir Çayan, Cihan Alptekin, Ömer Ayna, Saffet Alp, Sinan Kazım Özüdoğru, Hüdai Arıkan, Ahmet Atasoy, Ertan Saruhan, Sabahattin Kurt ve Nihat Yılmaz hayatını kaybetti. Çatışmadan Ertuğrul Kürkçü sağ olarak kurtuldu.

http://haber.sol.org.tr/turkiye/mahir-cayan-ve-yoldaslari-katledilislerinin-47-yilinda-aniliyor-259610



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 30.03.2020- 11:33


Kızıldere 48. yılında…

30 Mart 1972 günü, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamını engellemek isteyen Mahir Çayan ve 9 devrimci, Kızıldere’de düzenlenen operasyonla katledildi. Eylem, devrimci dayanışmanın en güzel örneklerinden biri olarak tarihe geçti...

Resim Ekleme

Türkiye devrimci hareketinin önderlerinden Mahir Çayan ve 9 arkadaşının Tokat’ın Niksar ilçesine bağlı Kızıldere köyünde katledilmesinin üzerinden bugün tam 48 yıl geçti.

12 Mart 1971 darbesinin ardından tutuklanan Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’ndan (THKO) Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idamlarını engellemek için 27 Mart 1972'de Ünye'deki NATO üssündeki yabancı görevlilerini kaçıran Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi'nden (THKP-C) Mahir Çayan, Hüdai Arıkan, Nihat Yılmaz, Ertan Sarıhan, Ahmet Atasoy ve THKO'dan Cihan Alptekin Kızıldere'ye gitti. Burada, THKP-C'li Sinan Kazım Özüdoğru, Sabahattin Kurt, Saffet Alp ve THKO'dan Ömer Ayna ile buluştular.

Köyün muhtarının evinde gizlenen devrimcilerin etrafı ihbar üzerine çevrildi. Operasyonun başında Tümgeneral Tevfik Türün vardı. Operasyona, aynı zamanda THKP-C liderlerinden Ulaş Bardakçı’nın katledildiği operasyonda da bulunan eski MİT Kontrterör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür de katıldı.


Operasyon sırasındaki “teslim olun” çağrısına Mahir Çayan, “Sıradan askerleri çekin üst düzeyler gelsin! Biz buraya dönmeye değil ölmeye geldik!” diye yanıt verdi.

Ardından başlayan çatışmada Çayan, evin çatısında vuruldu ve yaşamını yitirdi. Helikopter destekli operasyonda, evin içindekiler şiddetli silah atışlarına maruz kaldı. Bunun ardından evden dışarıya silah atışının sonlanması üzerine eve giren kolluk kuvvetleri, can çekişmekte olan Saffet Alp'i öldürdüler.

Kızıldere’de devrimci dayanışmanın en güzel örneklerinden birini sergileyen THKP-C ve THKO’lu 10 devrimci, operasyon sonunda yaşamını yitirdi. Bu olay tarihe “Kızıldere Katliamı” olarak geçti. Kızıldere’de katledilen devrimciler ise “On’lar” olarak anılmaya başlandı.

Katledilen on devrimcinin ardından Aşık Sinem Bacı tarafından yazılmış ve bestelenmiş Kızıldere Türküsü şöyle:



https://www.birgun.net/haber/kizildere-48-yilinda-293824



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 09.05.2020- 09:55


''Kızıldere bir destandır'' yazısı yıllar önce   ''yazıyaz e-dergi'' çıkardığımız dönem için hazırlanmış bir çalışmaydı. O yazıda ''gençlik önderleri''nin silahlı mücadeleye yönelmeleri   konusunda ''ileriye doğru atılmış geri bir adımdı'' saptaması yapılır. Deniz, Mahir ve İbrahim   öncülüğündeki dönemin gençliği içinden geçilmekte olan sürecin tıkanmışlığı saptamasında bulunurken, çıkış yolunun silahlı mücadele olduğunda karar kılmak zorunda kalırlar. Saptama bu zorunluluğun altını çizer.

Çulhaoğlu'nun İLERİ'deki yazısı 6 Mayıs vesilesiyle o dönemin ''kısa'' bir fotoğrafını çekiyor. Uzunca bir alıntı:

''Türkiye’de 1971 Mayıs’ından 1972 Mayıs’ına uzanan dönemde 68 kuşağının “gençlik önderleri” değil siyaset kurucuları katledilmiştir. Dönemi bir yıl daha uzatırsak İbrahim Kaypakkaya da tasfiye listesindeki yerini alacaktır.

Ya “kurulan” siyaset?

Aralarındaki önemli denebilecek ayrımlar saklı kalmak üzere hepsini, “öncülük” dendiğinde Marighella’nın şehir gerillasından ve Debray’in “foko teorisinden” esintiler bulunabilecek bir “halk savaşı” kurgusunda ya da vizyonunda buluşturmak mümkündür.

Evet, bu insanlar “gençlik önderleri” değildi; siyaset kurucuları ve öncüleriydi…

O zaman yaşadıkları dönemde hepsinin “evrimci”, “cuntacı”, “parlamentarist”, “reformist” ve belki de hepsinden önemlisi “batakçı” buldukları “eskilere” karşı yeni yol arayışlarına giriştiklerini, üstelik bu arayışlarda kelleyi koltuğa alacak cesareti de taşıdıklarını söyleyip orada bırakalım.''


Ülke gençliğinin solu, sosyalizmi ve devrimci tavrı benimsemesinin önemli etkenlerinden en başa yazılması gerekenin dönemin ''gençlik önderleri''nin kahramanlıklarıdır. Ülkeleri için yaşamlarını ölüme yatırmaktan asla kaçınmayan bu insanların mücadele tarihimiz için çok önemli bir yere sahip oldukları asla yadsınamaz. Ne var ki, o dönem, gençlik, ve silahlı mücadele konusu onların anılarına en küçük bir gölge bile düşürmeden sanki tekrar tekrar ele alınmalı ve belki günümüz için bir devrimci perspektif oluşturulmalı gibi geliyor bana. Devrimci sosyalist siyasetin ne olup ne olmadığı konusu sürekli işlenmeli ve özellikle sempatizan gençlik için kavranılması kolay bir perspektif haline getirilmeli... Bu konularda sanki bir eksikliğimiz var. Sosyalist siyasetin gençlik için bir ezber olmaktan çıkarılması, olguları kavramanın yolunun   neden sonuç ilişkisinin kurulması ve   diyalektik yöntemin önemi...

Konu yine saptı, nereden nereye geldik!
Şöyle bitirelim; onur duyacağımız bir siyasi tarihimiz var; oldukça da acılı...Deniz, Mahir ve İbrahim önderliğinde birkaç kuşak, daha güzel bir Türkiye için canlarını vermekten asla çekinmediler.Bile bile ölüme gittiler. İçine girdikleri mücadelenin ölümle sonuçlanacağını biliyorlardı. Bu gerçek inanılmaz bir şey(di). Daha yirmili yaşlardaydılar ve daha güzel bir Türkiye için ölümü seçmek zorunluluğu duyuyorlardı.

Işıklar yağsın üzerlerine...

NOT: Çulhaoğlu'nun yazısı için: https://ilerihaber.org/yazar/bir-6-mayis-anmasi-vesilesiyle-112708.html



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 30.03.2021- 12:38


Devrimciler yaşıyor

Katledilişlerinin üzerinden 49 yıl geçti. Öldüklerinin ertesi günü ad oldular doğan çocuklara. Ne isimleri ne de fikirleri silinebildi bu topraklardan. On’ları anmak ülkenin geleceği için sorumluluk almaktan bir an bile tereddüt etmeyen bir cürete sahip olmaktan geçer. Yarım kalan öykü ancak böyle sürer.

Resim Ekleme

Emperyalizme, onun işbirlikçisi faşist cuntaya karşı verilen ve Tokat Niksar’da, Kızıldere köyünde biten destansı bir mücadeledir On’ların hikâyesi.
Üniversite amfisinden başlayıp bütün ülkeye yayılan devrimci mücadelenin önder isimlerinin katledilmesinin üzerinden 49 yıl geçti.

12 Mart 1971'de, dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a, Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri Komutanı Celal Eyiceoğlu ve Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur imzalarıyla bir muhtıra verilmesiyle devrimcilere karşı sürek avı başlatılmıştı. Cunta patronları ABD’nin de direktifiyle büyük bir hınç ve öfkeyle saldırdı devrimci gençlere. Onlara direnmekten ve mücadele etmekten başka seçenek bırakılmadı.

Cuntanın saldırılarından en bilineni ve kuşkusuz en yok edici olanı Kızıldere katliamıdır; aynı zamanda Türkiye’de emperyalizme ve faşizme karşı mücadelenin ve devrimci dayanışmanın sembolüdür de... Bu yüzden Kızıldere’de katledilen devrimci gençler, aradan geçen 49 yıla rağmen unutulmadılar.



Kızıldere’ye giden yol kuşkusuz bu kokuşmuş düzene karşı bir başkaldırıydı; ama aynı zamanda Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan’ın idam edilmelerini önlemek için ortaya konan dayanışmaydı da... Koşulsuz sevilen bir ülkeye ve bir dost kucaklaşmasına adanmış yaşamlardır Kızıldere.

On’ları yok edemediler

Kuşatılmış ev, yüzlerce silahlı asker, görüşmeler ve devrimcilerin verdiği karşılık hâlâ tartışma konusu.

Ama bugünden geriye baktığımızda egemenler için her şeyin çok net olduğunu söylemek mümkün. Çatıda ne konuşulursa konuşulsun devrimciler hakkında karar verilmiş, MİT-CIA ortak operasyonu bu kararla uygulanmıştı. Operasyonda imzası olanların, orada görev alanların sonraki yıllarda yaptıklarına bakınca aslında kurgunun baştan belli olduğu da gün gibi ortaya çıkıyor. Halka umut olmayı başarmış, ABD emperyalizmine ve onun yerli işbirlikçilerine kafa tutmaya cüret edenlerle ilgili karar çoktan verilmişti. Geriye sadece uygulaması kalmıştı.

Mahir Çayan, Hüdai Arıkan, Cihan Alptekin, Nihat Yılmaz, Ertan Saruhan, Ahmet Atasoy, Sinan Kazım Özüdoğru, Sabahattin Kurt, Ömer Ayna ve Saffet Alp... Kızıldere köyünde katledilirken egemenlerin beklediği ve umut ettiği şey On’ların isimleriyle birlikte fikirlerinin de toprağın altına gitmesiydi ama tam tersi oldu. Öldükleri günün ertesinde arkalarından ağıtlar yakılmaya, doğan çocuklara isimleri verilmeye başlandı. Bugün yine onlarca kentte mezar başlarında, amfilerde, sokaklarda On’ların şahsında tüm devrimciler ve On’ların büyük idealleri selamlanacak.

Kızıldere bugün şimdi

Kızıldere’nin bugünkü çağrısı da dün olduğu gibi ülkenin geleceğine, kaderine sahip çıkacak bir sorumluluğu üstlenmektir. Ülkenin tüm geleceğini teslim almaya çalışan karanlık zihniyet karşısında devrimcilere umutsuz olmamaları konusunda yapılan çağrıdır. Bu çağrı bugün de günceldir.

Yöneticilerin pisliği paçalarından akıyor. Bir tarafta refah içinde, hak edilmemiş kazançlarıyla yaşayan bir avuç tefeci, rantçı, zorba bir azınlık var diğer tarafta milyonlarca yoksul. Geceleri aç yatan, gündüzüne işsiz kalkan milyonlar... Yarından umudu kalmamış olanlar var. Tam da bu anda, bu koşullarda yeniden cüret etmektir On’ların izinden yürümek. Yeniden ve bir kez daha yoksulun, işsizin, kadının, gencin umudu olmaktır tıpkı onlar gibi.

***

Kızıldere’nin bitmeyen çağrısı

Türkiye, bugün gerici bir karanlığa teslim edilmişse, bunun yolu Kızıldere’de ve sonrasında gerçekleşen faşist katliamlarla, darbelerle açıldı. Türkiye, sağ siyaset eliyle emperyalizmin tahakkümüne teslim edildi. Sonuçta, ABD’nin tezgâhında yetiştirilen dinci sağ siyasetler hâkim hale getirildi. Bugün, halkın başına bin bir çorap ören bir gericilik ülkeyi kuşatmışsa, bunun nedeni 12 Mart ve 12 Eylüllerle devrimcilerin yok edilmesidir.

Kızıldere bugün de bu sömürü düzeninin haramilerine karşı bir mücadele çağrısı olarak görülmelidir. Kızıldere’nin arkasında sağın emperyalizme teslimiyet politikalarına karşı bağımsızlık düşüncesi vardı. Bir avuç zorbanın iktidarına karşı halkın söz ve karar sahibi olacağı devrimci bir iktidar düşüncesi vardı. Kızıldere’den Fatsa’ya uzanarak elli yıldır kesintisiz bir biçimde süren bu düşünceler, bugün de başarabilmenin yolunu göstermeye devam ediyor. Bu aynı zamanda tüm katliamlara, darbe ve her tür yok etme projesine karşı devrimci mücadelenin köklerinin ne kadar güçlü olduğunun da bir kanıtı olarak görülmelidir.

Devrimci, sol düşünceler sadece fiziki saldırılarla değil, ideolojik saldırılarla da etkisizleştirilmeye çalışıldı. Geçtiğimiz otuz yıllık dönem böyle bir fikri dağılmanın etkisinin hissedildiği, örgütlenme ve bütünlüklü mücadele fikri yerine parçalanmaların, bireyselliğin öne çıkarıldığı bir dönem oldu. Bu soldaki büyük muhalif, devrimci potansiyellerin dağılmasına ve büyük oranda mikro olanlara ve kimlik-kültür eksenlerinde parçalanmasına neden oldu. Bugün bunların da geride kalmaya başladığı bir dönemdeyiz.

Sağ siyasetlerin ülkemizi bir çürümeye sürüklendiği; on yıllardır devrimin sonunu ilan edenlerin sonunun gelmeye başladığı yeni bir dönemdeyiz. Türkiye, bu uzun dönemde bütün ilerici değerlerinden kopartılarak çökertilirken, devrimci mücadele birikiminin ve direniş geleneğinin de bir sonucu olarak gericiliğe teslim olmadı. Bugün bunun bir adım ilerisine geçmeliyiz. Kızıldere’nin devrimci anlayışı, ülkenin bu karanlık kurtuluşunun sağ düşüncelerde, büyük güçlere bel bağlayarak değil halkın örgütlü devrimci mücadelesiyle olabileceğini söylemeye devam ediyor. Geçmişine sahip çıkmak o yüzden şimdi SOL’u bu devrimci anlayışla, ülkenin en ücra köşelerinde gençlerin, işçilerin, köylülerin mücadelesi içinde büyütmektir. Devrimci mücadele tarihimiz, en büyük güç ve ilham kaynağımız olmaya devam ediyor. Bu devrimci sorumluluğumuzla her direnişte her mücadelede yeniden parlayan devrimci yıldızlarımızın, Mahirlerin, Ulaşların, Cevahirlerin... On’ların anıları önünde sevgiyle eğiliyoruz.

***
Resim Ekleme
Libya’da bile bayrak oldular

Kızıldere katliamında yitirilenler 49 yıldır ülkenin her noktasında ve birçok ülkede anıldı. Bu anmalardan biri de 30 Mart 1984’te Libya Bingazi’de gerçekleştirildi. O dönem Devrimci Yol’un Libya örgütlenmesinde yer alan, şimdi SOL Parti Ereğli İlçe Yönetim Meclisi üyeliği görevini yürüten Memduh Toptaş, o mitingi anlattı:

“Libya’da çalışmaya giden işçiler olarak, 1980 öncesinde Bingazi’de, Trablus’ta Devrimci Yol örgütlenmesinin parçası olduk. Bu örgütlenme sadece Devrimci Yol hareketinin Türkiye’deki mücadelesinin bir parçası olmadı, Libya’da bulunduğumuz yerlerde işçi mücadelesinin geliştirilmesine de odaklandık. Bu mücadele içinde sadece Türkiye’den gelen işçilerle sınırlı olmayan bir örgütlenmeye doğru da dönüştük. Bu fotoğraflar 30 Mart 1984’te, Kızıldere’de katledilen devrimci önderleri anmak ve faşizmi protesto etmek için yaptığımız bir eylemdendi. Yıldızlı yumruk, o tozlu topraklı yolların da umudu oldu.”

https://www.birgun.net/haber/devrimciler-yasiyor-339362



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 5 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   2   3   [4]   5   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Benzer konu yok
Etiketler   Kızıldere,   bir,   destandır
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS