SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   >   son» 
Solculuk, CHP ve HDP           (gösterim sayısı: 10.625)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: umut
Konu Tarihi: 18.02.2015- 11:20


Hiç aklımdan çıkmıyor ki
Aydemir Güler


Reklamlar kapitalizmli hayatın bir parçası olunca, spotlar deyim haline gelebiliyor. “Hiç aklımdan çıkmıyor ki” de öyle.

CHP oldum olası kendi dışındaki solla bir tuhaf ilişki içindedir. Konu seçimse solun oyları ceptedir. Yeri geldiğinde CHP'nin yetemeyeceği mesajları veren lojistik bir kuvvettir sol. Vicdan lazımsa sol hatırlanır. Bu sayede CHP sırtına yumurta küfesi almaz, ama başına kasket takıverir! Çoğu zaman CHP'nin dünyasında “gerçekçiliğin ötesine” gerek yoktur; sol hayalci çocuktur. Zorlarsak oluruz maceracı çocuk. O zaman öğreniriz, en fazla Ecevit'in komünizmle mücadele ettiğini!

Bu saçmalığın bizim taraftaki karşılığı ise CHP'cilik. Marksizmin ve teorinin yıldızının parlak olduğu çağda CHP'cilik sınıf ve parti tahlillerinde çizerdi yol haritasını. Küçük burjuvazinin sol kanadıı, milli burjuvazinin şurası... Artık gerek yok. Hepimiz laikiz, hepimiz AKP'ye karşıyız.

Peki hepimiz nasıl bir kategoriyiz? Birey bazında yan yana gelinir örneğin, ve geldiğimizde “hepimiz” oluruz. Ya siyasette? CHP'li Kemal Derviş'in derdi tasası kendi paketini, 2000'li yıllarda bir yağma politikası olarak sosyal-demokratların değil de dincilerin hayata geçirmiş olması mıdır, yoksa bunu bile takmayacak kadar gerçekçi midir? Suriye'de işin ifrada vardırılmasına mı karşıdır CHP, yoksa savaşa ve emperyalizme mi? Neden barıştan yana söz söyleyenler bireydir de, Esat diktatörlüğüne karşı çıkan partinin merkezi? Nasıl bir laikliktir, o inşallah maşallahlı söylem?

CHP tabanı ve diğer aklı başında, kendini ilerici, solcu sayan milyonlar... Hepimiz sokakta laikiz ve iyi ki öyleyiz. Bunu siyasetlerin buluşmasına yormak için teoriyle, analizle twitter'ı karıştırmak gerek.

Kürt hareketi solla bundan da tuhaf bir ilişki içinde olageldi. Oylar orada da ceptedir. Dahası, solun vicdan adresi olmasına gerek yoktur, çünkü Kürt hareketi kendi dışında bir solu gereksiz kılmıştır buna göre. Ne yumurta küfesi ne kasket. Sosyalist Enternasyonale yatkındır ama kalaşnikof radikalizmine sahiptir. Kürt siyaseti kendini ne zaman biçimlendirecek olsa “stalinizme” laf çakar. Ulusal hareket olumlu bir nitelemedir, ama solda ulusalcılık kötülüklerin anasıdır. Yurtseverlik Kürt hareketine pozitiftir; sola haram. Tabandan gelen bir demokrasi vaaz edilir. Amerikan silahıyla ve Fidan dostluğuyla taban demokrasisi çelişmez. Demokrasinin sınıf karakterinin altını çizen teori eskimiştir çoktan. Tarikatlar demokrasinin unsurudur ve gerçek müslümanlar Kürtlere destek olur...

Hepimiz laik bile değilizdir. Kürt sorunu çözülmeden tek bir adım atılamayacaktır. Marksizmin ve teorinin parlak çağında yaşasaydık ulusların kendi kaderini tayin hakkından girilir, ezilen ulus deneyimleri için Marx'ın İrlanda'sına, Lenin'in doğu halklarına götürülürdük. Çok zamandır gerek duyulmuyor. Büyük siyaset her şeyi aklıyor. İrlanda'ya ABD şemsiyesi altındaki “çatışma çözümü” açısından bakmak yeterli. O ABD yetkililerinin Kürt politikası Kürt siyasetinin başarısı sayılıyor. AKP'ye gelince, masaya oturmak zorunda bırakılmıştır.

Bu “özgüven” tablosunun bizim taraftaki karşılığı içler acısıdır. Kürt sorunu çözülmeden bir adım atılamayacağının kabulünün solun boşa düşmesi anlamına geldiğini görmemek... Ya da görüp de, Kürt ulusalcılığının sunduğu sahnede solculuk yapmaya fit olmak. Bu yolun kamu emekçileri hareketini ne hale getirdiği bile daha tartışılamadı Türkiye’de!

Bu iki akım birbirleriyle kavgalıdır ve solu hep diğerine meyletmekle suçlarlar. Sol bağımsız sınıf kimliğini belirginleştirmeye çalışırken, ya kemalist ya bölücü damgaları yemeye hazır olmalıdır. Bazen ikisini birden, aynı anda...

Ama sol birleştirebilmektedir! İki tarafın bugüne kadar anlaşabildikleri nadir konulardan biri solun bağımsız kimlik edinmesinden duydukları rahatsızlık oldu. O kadar ki, AKP düpedüz bir diktatörlük inşa ederken, iki hareketin merkez hatları bu sürece değil, AKP'nin karşı kutbu ne kadar etkisizleştireceğine gözlerini diktiler. AKP'ye karşı mücadeleye işaret ediyor ama dinletemiyorduk...

Şimdi bir tez bayağı yaygınlık kazanıyor: AKP'yi götürmek için CHP ve HDP'nin solun katalizörlüğünde biraraya gelmesi. Meclis'te AKP'li faşistlerin kafa göz yarmalarından bile anında birlik mesajı türetenlerin “hiç akıllarından çıkmıyor” olmalı. Solculuğu CHP'nin veya Kürt hareketinin içine gömmeye çalışanlar, neden tam da bu aralar çöpçatanlığa merak salıyor olabilirler?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 18.02.2015- 13:28


CHP, HDP sol mu, ne kadar sol, bir yerden sonra önemli değil. Ne CHP program ve pratiği ve ne de HDP program ve pratiği yalnız bırakıldıklarında sosyalist sola alan açıcı hiç bir niteliği yok. CHP de HDP de sosyalist sola ''arkamıza takılın'' demekten öte bir şey yapmıyorlar. Ve bu halleriyle de Türkiye'deki AKP faşizminin önüne geçebilecek hiç bir etkiye sahip değiller. HDP merkezine ''kürtlere statüko'yu almış ve bu uğurda gerekirse en pragmatist politikalara bile olur verebilecek bir konumlanışa sahip. BDP'nin HDP olmasıyla bu cephede değişen hiç bir şey yok. Sol siyasetleri   solu bagajlarına almaktan öteye geçmiyor.

Geçen gün CHP sözcüsü ve genel başkan yardımcısı Haluk Koç'u   dinliyorum. Faşizm yasalarına şiddetle karşı çıkacaklarını söylüyor. Sunucu arkadaş Kılıçdaroğlu'nun ''direnme hakkı'' konusunda söylediklerini hatırlatınca uzunca bir cevap veriyor ama, sorulan sorunun karşılığı değil. Sunucu tekrar aynı soruyu soruyor; Haluk Koç yine anlamazlıktan geliyor, mecliste herşeyi yapacaklarını ama çoğunluğun AKP'de olduğunu, faşizm yasalarını engellemeye çalışacaklarını...-yine cevap yok. Sunucu ısrarla konuyu o noktaya getirmeye çalışıyor; açıkça söylemese de, ''sokakta direnecek misiniz,   kitlenizi bu paketin geçmemesi için sokağa dökecek misiniz?'' anlamında soruyu yineliyor. Bu sefer yine üstü örtülü ve açıkça çekinerek, ''başkalarından'' söz etmeye başlıyor, devreye kendi dışındaki solun girmesini ve kitlenin kendiliğinden direnmesi gerektiğinden örnekler veriyor. CHP de bu. Önceden de çok farklı değildi. Sokakta sosyalist sol mücadele eder, hakkını yemeyelim, onlar da mecliste ( özellikle DGM ve MES konularında) ''direnirlerdi. Şimdi de durum farklı değil.

Sosyalist sol sadece ideolojik alanda kalarak güç haline gelemez. Üstelik AKP faşizminin adım adım devleti ele geçirdiği ve şu son faşizm yasalarıyla belki de son hamlesini yaptığı koşullarda sosyalist sol siyasal alanda varlığını duyurmalı, CHP'nin ve HDP'nin yapamadığı ve yapamayacaklerını gerçekleştirmek için sokağı örgütlemeye çalışmalıdır. Bu konuda öncülüğü eline almalıdır. Başka bir çıkış görünmüyor. BHH bu konuda   başarılı bir sınav da verdi. Laiklik konusunda alınan boykot kararı ilk adımdı ve sol bunun gerisini getirmelidir. CHP ve HDP'nin siyasal tutumları ne olursa olsun, CHP ve HDP kitlesine de seslenerek AKP faşizmine karşı sokakta bir direnç oluşturmalıdır. Böyle mücadeleler sadece bir savunma hattı olmayacaktır, hiç kuşku yok, AKP özelinde geliştirilen bu mücadele sosyalist sola nihai kapışma noktasında gereken güç, kitle   ve enerjiyi de kazandıracaktır.





Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
yorum2006
[ yorumcu ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.08.2013
İleti Sayısı: 772
Konum: Gizli
Durum: Gizli
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

2 kere teşekkür edildi.
Cevap Yazan: yorum2006
Cevap Tarihi: 18.02.2015- 16:01


Alıntı Çizelgesi: kim yazmış
"Sol siyasetleri solu bagajlarına almaktan öteye geçmiyor."



Aynen öyle de, sol da bagaja sığacak boyutu aşamıyor bir türlü. O boyutu aşabilse durum değişir tabii. Yeni bölünmüş bir partinin eski genel başkanı olarak Aydemir Güler, bir de bu konuya değinse, nasıl olur acaba?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 18.02.2015- 17:46


Alıntı Çizelgesi: yorum2006 yazmış

Alıntı Çizelgesi: kim yazmış
"Sol siyasetleri solu bagajlarına almaktan öteye geçmiyor."



Aynen öyle de, sol da bagaja sığacak boyutu aşamıyor bir türlü. O boyutu aşabilse durum değişir tabii. Yeni bölünmüş bir partinin eski genel başkanı olarak Aydemir Güler, bir de bu konuya değinse, nasıl olur acaba?



Sadece Aydemir Güler değil, Kemal Okuyan olsun, Metin Çulhaoğlu, Kurtuluş Kılçer veya Erkan Baş olsun son dönemlerde hep bu konularda yazıp çiziyorlar. KP ve HTKP arasında ideolojik olarak hiç bir fark olmadığını burada söyledik, onlar da böyle söylüyorlar. Ama iş siyasal alana gelince HTKP ''biraz daha fazla'' sokağa çıkılması, halkın her türlü eylemine katılınması ve güç oluşturulacaksa oradan başlanması gerektiği noktasında KP'den ayrılıyor. Haklı mı, haklı! Ama bu sefer de başka bir sorun çıkıyor ve KP de onu ''biraz daha fazla'' önemsiyor. O da böyle bir durumun partiyi silikleştirebileceği ve leninist olma özelliğinin yitirilmesine yol açacağı. Bu iki stratejik tavır, bir yerden sonra yolların kesişmesine yol açacaktır diye umuyorum. Her iki taraf da bundan sonra ''olmaz'' dese de!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Alisan
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Alisan
Cevap Tarihi: 18.02.2015- 17:54


Devamlı söylüyoruz, Sol'un ne gücü varki bağımsız siyaset yapsın. Sol şunun , bunun bagajına girecek boyutata olmak istemiyorsa derhal kendi durumunu masaya yatırıp neden bu kadar zayıf olduklarının nedenlerini ve nasıl kendilerini güçlendirirler sorusuna cevap aramalı. Ne yazıkki Sol kendi haline bakmadan, haddini aşarcasına başkalarının kendi arkasından gelmesini bekliyor.   Hani derlerya ataeş olsan cürren kadar yeri yakarsın.   Gücün neki   başkalarından sana katılmasını bekliyorsun. Aydemir Giler efendi sadece yazıyor, çiziyor,..... bol keseden atıyor. Neden hala birilerinin bagajına girecek boyutta olmaktan kurtulamadığını söylemiyor. Sen güçlü ol, paramparça olmaktan kendini kurtar, sırf konuşmak yerine bir şeyler yapki kimsenin bagajına girecek bir boyutta olma. Şu an ancak herhangi bir bagaja girecek boyutta Sol.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
yorum2006
[ yorumcu ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.08.2013
İleti Sayısı: 772
Konum: Gizli
Durum: Gizli
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

2 kere teşekkür edildi.
Cevap Yazan: yorum2006
Cevap Tarihi: 18.02.2015- 19:25


Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Alıntı Çizelgesi: yorum2006 yazmış

Alıntı Çizelgesi: kim yazmış
"Sol siyasetleri solu bagajlarına almaktan öteye geçmiyor."



Aynen öyle de, sol da bagaja sığacak boyutu aşamıyor bir türlü. O boyutu aşabilse durum değişir tabii. Yeni bölünmüş bir partinin eski genel başkanı olarak Aydemir Güler, bir de bu konuya değinse, nasıl olur acaba?



Sadece Aydemir Güler değil, Kemal Okuyan olsun, Metin Çulhaoğlu, Kurtuluş Kılçer veya Erkan Baş olsun son dönemlerde hep bu konularda yazıp çiziyorlar. KP ve HTKP arasında ideolojik olarak hiç bir fark olmadığını burada söyledik, onlar da böyle söylüyorlar. Ama iş siyasal alana gelince HTKP ''biraz daha fazla'' sokağa çıkılması, halkın her türlü eylemine katılınması ve güç oluşturulacaksa oradan başlanması gerektiği noktasında KP'den ayrılıyor. Haklı mı, haklı! Ama bu sefer de başka bir sorun çıkıyor ve KP de onu ''biraz daha fazla'' önemsiyor. O da böyle bir durumun partiyi silikleştirebileceği ve leninist olma özelliğinin yitirilmesine yol açacağı. Bu iki stratejik tavır, bir yerden sonra yolların kesişmesine yol açacaktır diye umuyorum. Her iki taraf da bundan sonra ''olmaz'' dese de!



Arada "hiçbir ideolojik fark olmadığı halde bölünmek" de Türkiye soluna özgü olsa gerek. Ayrıca her türlü gösteri ve mitinge katılmak da olacak şey değil, hiçbir gösteri ve mitinge katılmamak da. Gerektiği yerde, gerektiği gibi katılırsınız. Yani bu bölünmek için gerekçe midir?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 19.02.2015- 02:03


Alıntı Çizelgesi: yorum2006 yazmış

Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Alıntı Çizelgesi: yorum2006 yazmış

Alıntı Çizelgesi: kim yazmış
"Sol siyasetleri solu bagajlarına almaktan öteye geçmiyor."



Aynen öyle de, sol da bagaja sığacak boyutu aşamıyor bir türlü. O boyutu aşabilse durum değişir tabii. Yeni bölünmüş bir partinin eski genel başkanı olarak Aydemir Güler, bir de bu konuya değinse, nasıl olur acaba?



Sadece Aydemir Güler değil, Kemal Okuyan olsun, Metin Çulhaoğlu, Kurtuluş Kılçer veya Erkan Baş olsun son dönemlerde hep bu konularda yazıp çiziyorlar. KP ve HTKP arasında ideolojik olarak hiç bir fark olmadığını burada söyledik, onlar da böyle söylüyorlar. Ama iş siyasal alana gelince HTKP ''biraz daha fazla'' sokağa çıkılması, halkın her türlü eylemine katılınması ve güç oluşturulacaksa oradan başlanması gerektiği noktasında KP'den ayrılıyor. Haklı mı, haklı! Ama bu sefer de başka bir sorun çıkıyor ve KP de onu ''biraz daha fazla'' önemsiyor. O da böyle bir durumun partiyi silikleştirebileceği ve leninist olma özelliğinin yitirilmesine yol açacağı. Bu iki stratejik tavır, bir yerden sonra yolların kesişmesine yol açacaktır diye umuyorum. Her iki taraf da bundan sonra ''olmaz'' dese de!



Arada "hiçbir ideolojik fark olmadığı halde bölünmek" de Türkiye soluna özgü olsa gerek. Ayrıca her türlü gösteri ve mitinge katılmak da olacak şey değil, hiçbir gösteri ve mitinge katılmamak da. Gerektiği yerde, gerektiği gibi katılırsınız. Yani bu bölünmek için gerekçe midir?



Yani aralarında   ideolojik bir fark olmadıklarını iki tarafta üstüne basa basa söylüyor. Ayrılık Haziran sonrasındaki duruma yaklaşımda ortaya çıkmış. HTKP tarafında olanlar siyasal alana çok daha fazla katılımda bulunmaları gerektiğini söylüyor. Partinin üye alımı   ve hatta yönetici konusunda biraz daha esnek bir tutum alınmasında sakınca görmüyorlar. KP ise bu konuda katı bir demokratik merkeziyetçilikten yana tavır koyuyor,   bir hareket gibi sokağa çıkılmasının ''barikatçılık'' olduğunu,her sokak eylemine katılmanın sosyalist sola alan açmayacağını aksine partinin işleyişinde sıkıntılara yol açacağını...Ayrılık bu konularda ortaya çıkmış. Sıkıntıların Haziran öncesinde başladığını Haziranla birlikte tamamen günyüzüne çıktığını söylüyorlar.

Farklı görüş, MK'yı karpuz gibi ikiye ayırmasaydı, bölünme olmazdı. Sorun biraz da orada çıktı. Bir taraf MK'da ağır bassaydı, TKP'de küçük bir tasfiye olur ve parti kurumsak kimliğiyle yoluna devam edebilirdi. O da olmadı. İki ayrı parti oluşturmaktan başkada bir çare kalmadı.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
proletersosyalist
[ Bekir Sami ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.09.2014
İleti Sayısı: 709
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: proletersosyalist
Cevap Tarihi: 19.02.2015- 04:10


TKP'den ayrılan her iki özne arasında ideolojik fark yoktu sadece sokak üzerine olan yaklaşımlarda farklılık vardı bundan dolayı ayrım oldu demek bence konuyu yeteri kadar açıklamıyor. Benim görüşüme göre iki partinin daha keskin ayrım noktaları var. Evet biri sokak üzerine olan yaklaşım. HTKP Haziran'ın sona ermediğini, Haziran'ın nüvelerini yer yer görebileceğimizi, yer yer Haziran'a benzer patlamaların kısa kısa da olsa yaşandığını ve şu an yeniden bir enerji biriktiğini, sosyalist solun da hem kendiliğinden eylemlere daha aktif bir şekilde müdahil olarak hem de aynı zamanda kendi de sokağa çağrı yaparak, sokak üzerinden bir direniş hattı oluşturmaya çalışarak kitleyi kapsamaya çalışması gerektiğini savunuyor. Buna paralel olarak da daha dışa dönük, daha sokağın içinde olan bir partinin ''steril'' kalamayacağını daha yeni ve yaratıcı fikirlere açık, aşağıdan gelen fikirlere daha duyarlı ve daha kapsayıcı olması gerektiğini savunuyor. KP ise sokağın büyük ölçüde sönümlendiğini, sokak üzerinden kitlelerin kapsanamayacağını, ideolojik mücadeleye daha fazla önem verilmesi gerektiğini savunuyor. Ayrıca merkeziyetçilik konusunda da daha katı bir yapıyı savunuyor. Yani aslında ilk bakışta ''sokak'' üzerinden görülen ayrım mesele biraz derinlemesine incelendiğinde öncü partinin taktikleri ve örgütsel yapısının nasıl olması gerektiği üzerine olan tartışmaya kadar uzanıyor...

İki partinin Kürt sorunu ve Kürt Hareketine bakışında da farklılıklar olduğunu düşünüyorum. KP Kürt Hareketine karşı daha soğuk, daha mesafeli ve daha eleştirel bir bakış açısına sahip. HTKP ise Kürt Hareketi ile daha dostça ve dayanışan bir pratik geliştirme peşinde. Mesela KP'nin teorisyenleri Rojava   direnişi sırasında ''ortada devrim kalmadı'', ''Rojava soldan düştü'', ''yeniden oluşturulan emperyalist koalisyonun içine dahil oldular'' gibi yazılar yazmaktayken HTKP Rojava'da verilen mücadeleyi tıpkı Haziran isyanı gibi gericiliğin karşısında önemli bir direniş olarak gördü ve ortak düşmanı AKP olan bu iki direnişin birleşmesi gerektiğini yani Kobane'nin Türkiye'nin batısıyla birleştirilmesinin gerekliliğini savundu. KP'ye göre çok daha aktif bir şekilde Kobane eylemlerine katıldı ve katılma çağrısı yaptı. Zaten kendi de yürüyüş düzenledi ve düzenlenen yürüyüş yukarıda bahsettiğim gibi gericiliğe karşı savaşımın Kobane'den Türkiye'nin batısına kadar ortak düşman olan AKP'ye karşı bütünleşmesi gerektiği mesajını barındırıyordu. Bence önümüzde ki süreçte Kürt Hareketine olan yaklaşımda farklılıklar daha da derinleşecek. Özellikle sokak eylemlilikleri ve seçim konusunda daha net göreceğiz bunu. Haluk Yurtsever ipuçlarını vermiş; http://ilerihaber.org/yazarlar/haluk-yurtsever/kurt-hareketi-ve-sol-uzerine-saptamalar-tezler/828/

TKP'nin bölünmesi tabi ki üzücü oldu ama gördüğümüz gibi ortada bu kadar net ayrımlar varken bir arada kalmaları pek de mümkün değildi. Zaten Metin Çulhaoğlu'dan okuduğuma göre Gezi'den öncesine giden ama Gezi sonrası daha da derinleşen bir süreç var yani farklılıklar bir anda olmadı. Benzer şeyi KP'li bir arkadaşım da anlatmıştı. KP bana göre daha Ortodoks ve kapalı bir anlayışta. HTKP ise daha Türkiyeli ve daha atak bir anlayış içerisinde. İki siyasetten hangisinin daha etkili olacağını süreç içinde göreceğiz. Kısa vadede yeniden birleşme pek mümkün değil gibi ama uzun vadede siyasette neler olacağını bilemeyiz...






Bu ileti en son proletersosyalist tarafından 19.02.2015- 04:16 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 19.02.2015- 18:56


KP ile HTKP arasında kürt sorununa bakış konusunda hiç bir fark yok. İkisi de kürt sorununda ilkeli bir dayanışmadan yana ve eleştirel bir bakışa sahipler. İdeolojik bakış konusunda ise aralarında kesinlikle bir fark yok. HTKP'li yöneticiler bu konuda KP'yiözellikle   Kemal okuyan ve Aydemir Güler'i bu konuda gerçekten önemsiyorlar ve bunu açıkça söylemekten de kaçınmıyorlar.) Fark tamamen sokak konusunda ortaya çıkıyor. HTKP,özellikle gençlik kanadı bu konuda etkin bir sokak eylemselliğinden yana. KP buna çok sıcak bakmıyordu. Temel sorun burada.

Bunun yanında TKP'nin bazı uygulamalarına yönelik eleştiriler de içten içe rahatsızlık yaratıyordu. Örnekse, Sol gazetesinin yayını konusunda partide bir tartışma yapılmadığından MK'dan çıkan kararla uygulamaya sokulduğu eleştiri konusu olmuş. Aynı şekilde hem sol gazetesi ve hem de sol haber'de yazı yazmak konusunda da birtakım kaynamalar gerçekleşmiş falan.

Dediğiniz doğru Haziran'ın yorumlanması konusunda da farklılık var ama bunlar ideolojik farklılık değil.



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Kolay solculuk umut 1 4322 04.11.2014- 17:20
Konu Klasör Dindarlar ve solculuk... umut 0 3374 02.06.2015- 11:17
Konu Klasör Sol ve solculuk: Anlaşmazlık noktaları... melnur 4 1403 01.01.2022- 09:25
Konu Klasör SOLCULUK-DEVRİM-KÜRTLÜK ahmetkayacı 3 3944 08.06.2015- 03:14
Konu Klasör Seçimler ve Müzakereci Solculuk* dayanışma 1 3101 05.04.2015- 16:57
Etiketler   Solculuk,   CHP,   HDP
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS