SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
HAZİRAN mı dağılacak AKP mi?           (gösterim sayısı: 2.874)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: denizcan
Konu Tarihi: 25.03.2015- 22:21


HAZİRAN mı dağılacak AKP mi?- Erkan Baş  

Tayyip Erdoğan’a sadece bir konuda teşekkür borçluyuz. Patron dostu halk düşmanı diye anlatmak yerine somut örnek vermemizi sağlıyor, gericiliğin nasıl bir şey olduğunu gösteriyor, güzelim ülke emperyalizme nasıl peşkeş çekilir fotoğrafını veriyor. Bir burjuva siyasetçisinden daha ne beklenir!

Son günlerde AKP’nin içinde yaşanan kavga da bu açıdan başka bir şans.

Son gelişmelerle kesin olarak gördüğümüz şey Erdoğan'ın, Davutoğlu'nun, Fidan'ın, Arınç'ın, artık ortak bir doğrultuları olmadığıdır. Adı geçenlere, belki Erdoğan’ı biraz ayrı tutarak söyleyelim, dikkatle baktığımızda teker teker de pek tutarlı bir çizgileri olmadığını söyleyebiliyoruz.

Burjuva siyasetçilerin nasıl iki yüzlü olduklarını, birbirlerinin yüzüne gülerken arkadan ne dolaplar çevirdiklerini, birbirlerine asla güvenmeyeceklerini ve fırsat bulunca, hele kişisel çıkarları çatışınca nasıl birbirlerine girdiklerini hep beraber izliyoruz.

Bunların fıtratı budur. Yalan, hile, hırsızlık, üç kağıt, dolandırıcılık, insanı insanlıktan çıkaran her tür alçakça davranış bu tip siyasetçilerin karakteristik özelliğidir.

Bu insan müsveddelerinin gerçek bir davası yoktur, olamaz. Hakan Gülseven arkadaşımız, hafta sonu birlikte katıldığımız etkinlikteki konuşmasında hatırlatmıştı, bunların 200 yıllık tarihinde bir tane Deniz Gezmiş çıkmamış olması bir tesadüf değildir.

Biz “şahsi herhangi bir menfaat gözetmeksizin halkımızın mutluluğu ve ülkemizin bağımsızlığı için...” ne gerekiyorsa yaptık, yapmaya devam edeceğiz.   Onlar da özel menfaatleri tehlikeye girdiğinde birbirlerini, en yakınındakileri bile ısırmaya, arkadan vurmaya...

HAZİRAN’ın durumu

AKP’nin durumu açıksa sık kullandığımız bir cümleyi tekrarlayayım, “AKP’nin gidişinde teri olmayanın AKP sonrası Türkiye’de yeri olmaz.”

Bugün ve yakın gelecekte bu ülke devrimcilerinin en önemli sorumluluğu budur.

Daha özel ve somut olarak, Türkiye’nin AKP’den ve onun temsil ettiği zihniyetten kurtulması için yola çıkan en önemli politik irade olan HAZİRAN’ın sorumluluğu budur.

Bu kritik sürecin üzerimize yüklediği sorumluluğun hakkını henüz   tam olarak veremedik.

Devrimciler, her şeyden önce doğruları söylerler. Bir üstteki cümle bu özgüvenle yazıldı. Araya sıkıştırdığım "henüz" sözcüğü de yapabileceğimize duyduğumuz güveni göstermeli.

Yeni bir hareket olan HAZİRAN, kuruluşundan kısa bir süre gelen önemli bir genel seçim sürecine yeterince hazır giremedi. Tarih bazen böyledir, öznel veya nesnel kimi kısıtlar mücadelenin gereklerini tam olarak yerine getirmenize izin vermeyebilir.

Bu durum örneğin hareketin zayıf unsurlarında kendi özel çıkarlarını koruma kaygısı da yaratabilir ve mücadeleden düşerler. Toplumsal mücadelelerin tarihine bakarsanız bunların pek çok örneğini görürsünüz, bazen buna üzülürsünüz de ancak devrimci mücadele tarihinin kuralı şudur; dövüşenler düşenlerin yasını tutmaz.

HAZİRAN’ı öldürmeye heveslenenlere....


HAZİRAN, çokça tartışılmasına neden olan zaaflarına rağmen Türkiye’nin yakın geleceğinin en önemli politik aktörlerinden birisi olma iddiasıyla, kuruluş kararlılığından bir adım geri düşmeden yoluna devam edecek.

Bugünlerde HAZİRAN dağılıyor yaygarası yapanlar en az AKP’liler kadar bizi güldürüyor. Biz onları önce Marksizm öldü teranelerinden tanıyoruz. Sonra sosyalizmin, sosyalizmle beraber tarihin sonunun geldiğini filan söyleyenler de bunlarla aynı kafadaydı. Bunlar hemen her gün marksizmi, leninizmi, sosyalizmi, devrimi tekrar tekrar öldürürler, şimdilerde de saat başı HAZİRAN’ın dağılışını ilan ediyorlar.

HAZİRAN, Türkiye devrimci hareketinin tarihsel birikimiyle Büyük Haziran Direnişi sonrası ortaya çıkan Türkiye’nin buluşmasıydı. Elbette kuruluşunun ardında kimi politik özneler vardı, bunu hiç saklamadık. Ancak açık söyleyeyim, içindeki tüm politik özneler, külliyen yanlış tutumlar alsalar, hatta elbirliği edip HAZİRAN’ı dağıtmaya karar verseler bile HAZİRAN yol almaya devam edecek. Çünkü HAZİRAN, masa başı planların, kimi üstün zekaların cin fikirliliğinin değil Türkiye’nin ürettiği bir mücadele birliğidir. Bizlerin yaptığı tarihin, toplumsal mücadelenin ortaya çıkardığı bir ihtiyacın somutlanmasından daha fazlası değildi.

Bu nedenle HAZİRAN’a ömür biçenler ve HAZİRAN’dan kaçanlar kaybetmeye mahkumdur. HAZİRAN mutlaka kazanacak.

Bu rahatlığımız, inancımız esas olarak bir sonuçtur. Eğer Türkiye, 2013 Haziran Direnişi ile açılan yeni bir tarihsel döneme girmişse bu döneme, hele bu dönemin soluna rengini verecek olan, o muhteşem direniş günleri meydanlarda, barikatlarda, mücadele alanlarında milyonlarla beraber dövüşenler olacak. Yazlık evinde, dernek veya parti binasında, dergi-gazete bürosunda oturup akıl dağıtanlar, mücadele edenlere sıfatlar takıp, puanlar verenler değil.

HAZİRAN daha güçlü geliyor...

HAZİRAN’ın seçim kararı çok tartışıldı ancak o kararın hemen yanına eklediğimiz Haziran Türkiye’si için mücadele kararlılığı pek o kadar ilgi görmedi. Oysa seçimlerin, koltuk ve yalan yarışına döndürüldüğü bir ülkede, ilkelerin, programın, mücadele hattının önemli olduğunu söylemenin kendisi bile başlı başına önemlidir. HAZİRAN Hareketi’nin bu hafta tüm meclislerine ve meclisleri aracılığıyla milyonlarca yurttaşımıza ulaştıracağı Haziran Türkiye’si için mücadele programı HAZİRAN’ın Türkiye’nin bugünüyle ve somut mücadele başlıklarıyla kuracağı bağı güçlendirecek bir adım olacak.

Gelecek hafta itibariyle hep beraber bunun ülke çapında adım adım ilerleyişini göreceğiz. HAZİRAN’ın bu doğrultuda atacağı her adım, şimdiye kadar yapılan tüm hesapları da bozacak. Müzik değiştikçe danslar da değişecektir.

Yola çıkarken memlekette sosyalizm gerçek bir toplumsal güç olacak demiştik. Emekçi halkımız siyasal alanda kendi sesi, sözü ve eylemiyle etkin bir güç olarak yerini alacak demiştik. AKP’nin gidişi bizim eserimiz olacak demiştik.

Sözlerimizin arkasındayız...

Söz uçar yazı kalır deniyorsa, işte yazı da burada.

Görelim bakalım HAZİRAN mı dağılacak AKP mi?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 26.03.2015- 11:21


Bulgur-pirinç ittifakı
Ender Helvacıoğlu  


Kişisel olarak son derece yoğun bir hafta, iki arada bir derede yazıyorum bu yazıyı. Bu nedenle fırça darbeleri biçiminde olacak köşe yazım, lütfen kusura bakmasın okurlar.

***

Lenin, kapitalizmin 20. yüzyılın başında girdiği yeni aşamayı, emperyalizmi, çok parlak biçimde analiz etmiş, Rus kapitalizmini inceden inceye çözümlemiş, düşman cephenin içindeki çatlakları çok iyi tespit etmiş bir devrimci önder. Bütün bunlar gerekli, yadsıyan çok yanılır.

Ama iş devrimci bir müdahale noktasına geldiğinde, partiyi ikna etmek için Lenin esas şu tahlili yapmış: Moskova ve Petrograd Sovyetlerinde çoğunluğu ele geçirmiş durumdayız. Baltık donanmasını oradaki hücrelerimize dayanarak kendi lehimize harekete geçirebiliriz. Bu üç noktadan vurursak, yüzde 99 başarırız. Ayaklanın!

Bu kadar somut ve bu kadar basit! Başarılı bir müdahale için gerek şart düşmanın, yeter şart ise özgücün tahlilidir.

Mao Zedung’un Çin Devrimi sürecinde yazdıkları ve ÇKP’nin kararları ise çok daha incelikli özgüç analizleri içerir. Ne de olsa ta Sun Tzu’lardan gelen muazzam bir savaş sanatı geleneğine sahipler. Osmanlı’nın çöküşü ve Kurtuluş Savaşı sürecinde Mustafa Kemal’ler ile Enver Paşa’lar arasındaki fark da budur. Bütün başarılı devrimci ekipler, son derece gerçekçi ve somut özgüç analizleri ile işi bitirmişlerdir.

Tıpkı iyi bir kalecinin rakip forvet ile karşı karşıya kaldığında arkasındaki kalenin konumunu hissedip, rakibin vuruş açısını minimuma indirmek için ne kadar ileri çıkıp nerede duracağını içgüdüsel olarak tespit etmesi gibi. Biz topun şans eseri kaleciye çarptığını veya forvetin beceriksiz olduğunu sanırız, hiç de değil… Kaleci ayrıntılı geometrik hesabı anında içgüdüsel olarak yapmıştır. Zaten iyi kaleciler genellikle bacak arasından gol yerler, kör noktaları orasıdır; iyi golcüler de bunu bilir.

Bu kadar tatavayı niye yaptık?

AKP saflarındaki çelişkiler bir bir arzı-ı endam ediyor. AKP çatırdıyor. Seçim yaklaştıkça -hatta bence esas olarak seçimden sonra- bu çelişkiler daha da belirginleşecek ve çatırtılar belki yarılmalara dönüşecek. Geri dönülmez ve artık toparlanamaz biçimde böyle bir sürece girildi. Ekonomik kriz de kapıda. Öte yandan ABD bölgede geriliyor. Esat iktidarını deviremedi, İran ve Rusya ile girdiği bilek güreşini kaybediyor, İsrail’e bile hükmedemiyor. Ne güzel… Düşman duruma hakim olamamakta, gerilemekte ve bölünmekte…

Eee? Mesele bu tahlilleri yapmak değil ki… Bütün bunları, her gün TV programlarına çıkan siyaset bilimcileri, strateji uzmanları, anket kurumları yöneticileri bizden çok daha derinlikli biçimde yapıyorlar. Bizim onlardan bir farkımız olmalı: Bu durumdan devrimci bir müdahale olanağı çıkarmak. Bunun için de özgüç gerek. Gücün varsa bu olumlu durumdan kendin ve temsil ettiğin sınıflar lehine faydalanmanın yollarını bulabilirsin; gücün yoksa, gücü olanların yeni düzenlemelerini seyredersin sadece.

Daha da kötüsü, bu yeni düzenlemelerin -bilinçli veya bilinçsiz- piyonu olmak. Özgüç yetersizliğinden daha da kötüsü, başkasının özgücüne dahil olmaktır. Seçimler yaklaşırken ilk olarak buna dikkat edelim derim.

***

Dezavantajımız özgücümüzün şimdilik zayıf olması. Ama ciddi avantajlarımız da var. Özgüç dediğimiz şey, sadece örgütlerimizin üye ve sempatizan sayısı veya aldığımız oy oranı değil; tarihsel kazanımlar da özgücümüze dahildir, eğer fark edebilirsek...

Haziran Ayaklanması, neden bir “turuncu devrim”e dönüşmedi? Rahatlıkla dönüşebilirdi (eminim birileri de ellerini ovuşturuyordu), çünkü böyle bir tehlikenin bilincinde olan sosyalistlerin fazla bir ağırlığı yoktu. Dönüşmemesinin nedeni, penceresinden Türkiye bayrağı sallayan 83 yaşındaki köy enstitülü sevgili annem ile Atatürk posterini kapıp gece yarısı kendini Boğaz Köprüsü’ne atan kapı komşum Ünal Abi’dir; böyle biline… Bu nedenle bazı turuncu devrim heveslileri, “burası bize göre değil” diyerek geri çekildiler.

İşte bu bizim özgücümüzdür, evdeki bulgurumuzdur. Türkiye’de oluşan ilerici bir kitle hareketi, bağımsızlığı (anti-emperyalizmi) ve aydınlanmayı, vazgeçilmez ve geri adım atılmaz bir biçimde, içgüdüsel olarak, deyim yerindeyse genetik olarak gündeme getirir. Bu bizim, diğer Ortadoğu ülkelerine göre büyük bir şansımız ve avantajımızdır. Bununla birleşirsen ne âlâ, gerek şartı yerine getirmiş olursun. Bunun üzerine çeşitli milliyetlerden emekçilerin eşitliğini-kardeşliğini ve daha önemlisi örgütlü işçi sınıfı devrimciliğini de koyarsan (sentezini yapabilirsen) yeter şart da tamamlanmış olur. Bunu da herhalde yaşlı anam yapacak değil; Dimyat’a pirince gitmek bizim işimiz.

Seçimler yaklaşırken, ikinci olarak, bu noktayı vurgulayalım derim.

***

Birleşik Haziran Hareketi (BHH) dağılıyor diyenler var. Bu ciddiye alınması gereken bir saptama, gaz verip geçiştirilemez. Tablo pek iç açıcı değil. BHH’nin önde gelen bazı üyeleri HDP’ye destek kampanyalarına imza attılar. Bazıları daha üç ay önce HDP ile ittifak görüşmeleri yapmıştı. Bazı BHH yol arkadaşları (dikkat edin yol arkadaşı diyorum yoldaş değil; ikisi farklı, hatta zıt şeyler) ise CHP’den aday adayı durumundalar. BHH bileşenlerinden KP ise kendi başına seçimlere girme kararı aldı. BHH tabanı ise HDP-CHP-KP-VP ve boykot arasında gidip geliyor. Bu bir dağılmışlık durumu.

Peki, bu durum toparlanamaz mı? Niye toparlanmasın? Türkiye’nin çelişkileri daha çok su götürür. Esas tantana 8 Haziran’dan sonra başlayacak, bunu herkes biliyor. Ama esas mesele evdeki bulguru ve Dimyat’taki pirinci çok net biçimde tespit etmek ve gereklerini yerine getirmek. Sıkıntı bu noktada. Bulguru bilen pirinci göremiyor; pirinci gören ise bulguru değerlendirmiyor. Bu düğümü çözmeliyiz. Netleşmeliyiz ve netleşenlerle yola devam etmeliyiz.

Bulgur ile pirincin ittifakı tek çıkış noktamızdır. Haziran Ayaklanması da buydu zaten… Bu ittifakı öreceğiz, geleceğe uzanmak perspektifiyle… Biz halk içindeki çelişmeleri çözelim, düşman içindeki çelişmeleri o zaman değerlendirebiliriz.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Demirtaş’tan mahkeme heyetine: Seçime hazırız, hodri meydan! melnur 0 735 08.07.2022- 04:47
Konu Klasör 'Komünist partiler baskıcı yönelime hazırlık yaparken iyimserlik de çoğalıyor'... melnur 0 598 08.11.2022- 05:31
Etiketler   HAZİRAN,   ,   dağılacak,   AKP
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS