SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 7 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   4   5   6   [7] 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 29.10.2017- 19:58


LENİN’İN AYDINLAR PARTİSİ

Lenin’in, Komünist Parti’de örgütlenmiş ve işçi sınıfına “dışardan” bilinç götürecek devrimcileri “aydın” olarak nitelediğini de okuyoruz. Sosyalizm teorisinin, “mülk sahibi sınıfların eğitim görmüş temsilcileri tarafından, aydınlar tarafından geliştirilen, felsefi, tarihsel ve iktisadi teorilerden doğup” geliştirildiğini yazan Lenin, “bilimsel sosyalizmin kurucuları Marx ve Engels’in kendileri de, burjuva aydın katmanındandırlar” diyor ve şöyle devam ediyor: “Tam aynı yolda, Rusya’da sosyal-demokrasinin teorik öğretisi, işçi sınıfı hareketinin kendiliğinden gelişmesinden tamamen bağımsız olarak doğmuştur; devrimci sosyalist aydın katman arasındaki düşünce gelişmesinin doğal ve kaçınılmaz bir sonucu olarak doğmuştur.” (s.39) Bugün dünyada ve Türkiye’de, aydın-sızlaşma çağındayız, sosyalizmin etkisizleşmesi, çürümüş tekeller düzeninin aşılması için güçlü teorik seslerin çıkmaması, aydın katmanın ortadan kaldırılmasının sonucudur. Felsefi, bilimsel, sanatsal çalışmalar yürüten kişilerin düzenin teknokratlarına çevrilerek aydın niteliklerinin silinmesi, düzene devrimci seçenek yaratılmasının teorik zeminini zayıflatmıştır.

Soğuk Savaş’la birlikte entelektüel tabakalar, antikomünist ideolojiyle donatılmış ve çürümüş düzenin araçlarına çevrilmiştir. Hiç düşünmeksizin Stalin ile Hitler’i “diktatörlük” kavramıyla özdeşleştiren düzen ideologları, sürekli sosyalizmi karalamaktadırlar. Lenin, sınıflı toplumda bunun ne anlama geldiğini çok önceden yazmıştır: “herhangi bir biçimde sosyalist ideolojiyi küçümsemek, ona birazcık olsun yan çizmek, burjuva ideolojisini güçlendirmek anlamına gelir.” (s.48)

“Yığınların kendiliğinden uyanışının gerisinde kalan yalnızca genel olarak devrimciler değildir; işçi-devrimciler bile işçi sınıfı yığınlarının kendiliğinden uyanışının gerisinde kalmaktadırlar. Ve bu olgu, (…) birinci ve en önemli görevimizin, parti eylemi bakımından aydın devrimcilerle aynı düzeyde olan işçi sınıfı devrimcilerinin ortaya çıkmasına katkıda bulunmak olduğunun kanıtıdır (‘parti eylemi bakımından’ sözcüklerini vurguluyoruz, çünkü, işçilerin öteki bakımlardan aydınlarla aynı düzeye gelmesi, ne o kadar kolaydır, ne de o kadar ivedi bir zorunluluktur).” (s.142)

Aydınların Rus devrimci hareketinde belirleyici bir yeri vardır. 19. Yüzyıl gerçekçi Rus edebiyatı kitlelerin bilinçlenmesine olağanüstü katkı sağlamıştır. Lenin’in Ne Yapmalı’da sözünü ettiği 1901 Kasım ve Aralık’ta Rusya’nın önemli şehirlerinde gerçekleşen, işçilerin de desteklediği öğrenci gösterileri dalgası iki büyük devrimci Rus yazarına ilişkin iktidarın baskıcı tutumunu protesto etmek için başlatılmıştı. Nijni-Novgorod’daki gösteriler, Maksim Gorki’nin sürgün edilmesine karşı düzenlenmişti. Moskova’da ise, Oblomovluk Nedir?’in yazarı 19. Yüzyılın devrimci demokrat eleştirmeni Dobrolyubov’u anma toplantısının yasaklanması üzerine öğrenciler harekete geçmişlerdi. Bu aylar boyunca St. Petersburg, Ekoterinoslav, Kiev, Harkov gibi büyük şehirlerde öğrenci gösterileri yapıldı. Lenin ile Plehanov’un bu gösterilere ilişkin İskra’da yazıları yayınlandı.

GEZİ’NİN SELİNİN AKACAĞI PARTİ

Şimdi, bugünün Türkiye’si için de geçerli olabilecek bir saptamaya sıra geldi: “Gerçek şudur ki, Rus yaşamındaki toplumsal kötülükler, çalışan yığınları heyecan doruğuna ulaştırmaktadır, ama biz Rus yaşam koşullarının düşündüğümüzden çok daha geniş boyutlara ulaştırdığı ve gürül gürül akan tek bir sel haline getirilmesi gereken halkın bütün bu öfke damlacıklarını ve dereciklerini, deyim yerindeyse, biraraya getirip yoğunlaştıramıyoruz. Bunun başarılabileceği, işçi sınıfı hareketindeki muazzam büyüme ile ve yukarda değinilen işçilerin siyasal yazın susuzluğu ile kesin olarak tanıtlanmaktadır.” (s.88) Bugünün Türkiye’sinde öfke derecik değil, Gezi’de sel olup akmıştır ama siyasal bir programa ve güçlü bir parti’ye kavuşamadığı için henüz devrimci vadisini bulamamıştır. Kitlelerin kendiliğinden hareketi, siyasal örgütlenmelerin ufkunu aşmıştır. Ama karanlıktan çıkışı sağlayamaması Ne Yapmalı’nın tezleriyle uyumludur. Kendiliğinden kalkışmaya siyasal bir anlam kazandıracak, bir program sunacak ve hedef belirleyecek siyasal örgütlenme yeterli değildir.

Sosyalist kimdir; Lenin’in tarifine göre o halkın sözcüsü olmalıdır: “(…) sosyal-demokratın sendika sekreteri olmak ülküsüne değil, keyfiliğin ve baskının kendini gösterdiği her yerde bunun bütün belirtilerine karşı tepki göstererek, polis şiddetini ve kapitalist sömürüyü tümüyle sergileyen bir tablo yaratmak ve bütün bunları genelleştiren sosyalist inançları ve demokratik haklar yolundaki davayı sergilemek, bunu herkese ve proletaryanın tarihsel sınıf savaşımına katılmak isteyen her insana göstermek için en küçük fırsattan yararlanarak halkın sözcüsü olma ülküsüne sahip olması gerektiği iyice vurgulanmalıdır.” (s.91)

KOLEKTİF ÖRGÜTLEYİCİ GAZETE

Lenin, Ne Yapmalı’da ülke çapında dağıtılan bir gazeteye parti’nin omurgasını oluşturacak ölçüde merkezi bir işlev yükler. Bu gazete yalnızca dağıtım sürecinde bile örgütleyici işlev görecektir. Yayınıyla sınıf bilincini ülke çapında yaygınlaştıracak ve ortak bir düzeye taşıyacaktır. Propaganda ve ajitasyonuyla düzeni teşhir ederken, okurlarına materyalist bakış açısıyla olayları değerlendirmeyi de öğretecektir. “Bir gazete, yalnızca bir kolektif propagandacı ve kolektif ajitatör değil, aynı zamanda kolektif bir örgütleyicidir de. Bu bakımdan, yapım halindeki bir binanın çevresine kurulan iskeleye benzetilebilir; yapının dış kenarlarını belirtir ve yapıcıların birbiriyle temasını, işbölümünü ve örgütlü çalışmalarının meydana getirdiği ortak sonuçları görmelerini sağlar.” (s.177)

“Bütün Rusya için bir siyasal gazetenin yayınlanması ana çizgi olmalıdır: bu çizgiyi izleyerek bu örgütü (yani her protesto hareketini ve her kaynaşmayı her an desteklemeye hazır devrimci örgütü) durmadan geliştirebilir, derinliğine ve genişliğine güçlendirebiliriz.” (s.176)

“Bize en çok ve acil olarak gereken şey, alanı genişletmek, kentler arasında düzenli ortak çalışma temeli üzerinde gerçek bağlar kurmaktır, çünkü parçalanmışlık, insanları ezmektedir ve onlar dünyadan habersiz, kimden neyi öğreneceğini bilmeden ya da nasıl deneyim edinildiğinden, geniş eyleme girişme isteklerini nasıl tatmin edeceğinden habersiz, (bir İskra muhabirinin kullandığı deyimle) ‘bir deliğe’ sıkışmış durumdadırlar. Ancak bütün Rusya’yı kapsayan, biricik düzenli girişim olarak eylemin en çeşitli biçimlerinin sonuçlarını özetleyen ve böylelikle, bütün yolların Roma’ya gittiği gibi, bir devrime giden bütün geçitler boyunca insanları yorulmadan ileriye doğru yürümeye isteklendiren bir ortak gazetenin yardımıyla gerçek bağlar kurmaya başlayabileceğimiz yolundaki iddiamda diretiyorum.” (s.181)

“Rusya için onbinlerce basan ve düzenli bir şekilde dağıtılan bir haftalık gazeteyi kurabiliriz. Bu gazete, sınıf savaşımının ve yığınsal öfkenin her kıvılcımını körükleyerek, onu yaygın bir yangın haline getiren muazzam demirci körüğünün bir parçası haline gelirdi. Henüz pek masum ve çok küçük, ama düzenli ve ortak olan bu çabanın çevresinde, sözcüğün tam anlamıyla denenmiş savaşçıların düzenli ordusu sistemli olarak biraraya getirilir ve eğitilirdi.” (s.184)

İletişimin “sosyal medya” akışkanlığında anlık ve parçalı olduğu günümüz koşullarında ortaklık, bütünlük ve süreklilik sağlayacak bir gazetenin gerekliliği daha da büyümüştür. Günümüz insanının “gazete okumadığı” mazeretine sığınmak ne ölçüde sosyalist bir tutumdur. Gazete okunmamasının yerine konan haberleşme biçimi, sınıf bilincinin oluşumunu güçleştirmektedir. Lenin’in, Ne Yapmalı’da bulduğu örgütleyici yayın çözümünü, günümüz koşullarında yeniden üretmek zorundayız.

DÜZENİ TEŞHİR ETMEK

“Ulus çapında teşhirler için gerekli kürsü, ancak bütün Rusya’yı kapsayan bir gazete olabilir.” (s. 100) diyen Lenin, siyasal teşhir’in sınıf mücadelesindeki önemini şöyle çizer:

“İktisadi teşhirler, nasıl fabrika sahiplerine karşı savaş ilan etme anlamını taşırsa, siyasal teşhirler de, aynı ölçüde, hükümete karşı savaş açma anlamına gelir. Teşhir kampanyası ne kadar geniş ve güçlü olursa ve savaşı başlatmak için savaşı ilan eden toplumsal sınıf ne kadar kalabalık ve kararlıysa, bu savaş ilanının manevi önemi de o kadar büyük olacaktır. Onun için bizatihi siyasal teşhirler, karşı çıktığımız düzeni dağıtmak için, düşmandan iğreti ya da geçici müttefikleri ayırmak için, otokrasinin kalıcı ortakları arasında düşmanlığı ve güvensizliği yayabilmek için güçlü bir araçtır.

Zamanımızda, teşhirleri ancak gerçekten ulus çapında örgütlendirecek bir partidir ki, devrimci güçlerin öncüsü olabilir. ‘Ulus çapında’ sözcüğünün çok derin bir anlamı vardır.” (100)

“İşçilerin legal toplantılarındaki liberal siyasetçilerin verdikleri söylevlerde, bütün uzlaşıcı ve ‘uyumluluğu savunan’ sözleri teşhir etmeliyiz.” (s.126)

ANA HALKA YA DA LENİN’İN DEVRİMCİ PARTİSİ

Bilinen bir sözü, “Bana bir devrimciler örgütü verin, Rusya’yı altüst ederim!” (s.139) diye uyarlayan Lenin, parti anlayışını beş maddede özetler: “İddia ediyorum ki: 1) sürekliliği sağlayan istikrarlı bir önderler örgütü olmadan hiçbir devrimci hareket varlığını sürdüremez; 2) hareketin temelini oluşturan ve ona katılan halk yığınları savaşıma kendiliklerinden ne kadar büyük sayıda sürüklenirlerse, böyle bir örgüte gereksinim o ölçüde ivedileşir, ve bu örgüt de o ölçüde sağlam olmalıdır (yoksa demagogların yığınların daha geri kesimlerini arkalarında sürüklemeleri daha da kolaylaşmış olur); 3) böyle bir örgüt esas olarak devrimci eylemi meslek edinmiş kimselerden oluşmalıdır; 4) otokratik bir devlette, böyle bir örgütün üyelerini devrimci eylemi meslek edinmiş kimselerle ve siyasal polisle savaşım sanatında profesyonel olarak eğitilmiş kimselerle ne denli sınırlarsak örgütü açığa çıkartmak, o ölçüde zorlaşacaktır; 5) harekete katılabilen ve orada etkin olarak çalışabilen işçilerin ve öteki toplumsal sınıflardan gelme öğelerin sayısı o ölçüde büyük olacaktır.” (s.136)

“Bilindiği gibi, savaşta her şeyden önemli olan şey, yalnızca kişinin kendi ordusuna, kendi öz gücüne güven kazandırması değildir, düşmanı ve bütün tarafsız unsurları bu güce inandırması da önemlidir; dostça tarafsızlık, bazı durumlarda başarının koşulu olabilir.” (s.142)

Günlük siyaset diline girmiş “ana halka” kavramını Lenin, Ne Yapmalı’da ilk kez şöyle formüle etmiş: “Her sorun ‘bir kısır döngüdür’, çünkü, bir bütün olarak siyasal yaşam sonsuz sayıda halkalardan meydana gelen sonsuz bir zincirdir. Siyaset sanatının tamamı, elimizden koparılıp alınması en güç olan halkayı, belirli bir anda en önemli olan halkayı, onu elinde tutana bütün zincire sahip olmayı en çok güvence veren halkayı bulmaktan ve ona olabildiğince sıkı bir biçimde sarılmaktan ibarettir.” (s.177)

Ne Yapmalı’da, Lenin’in, 1902 yılı Rusya’sında siyasal mücadele için iki ana halka bulduğunu söyleyebiliriz; bir, işçilere siyasal sınıf bilincini götürecek bir parti oluşturmak ve iki, hem bu partinin yaratılmasında işlevli hem de sınıf bilincini yaygınlaştıracak bir gazete örgütlemek. Tarihin kısa sürede doğruladığı bir kitaptan altı çizili satırlarda bu iki ana halkayı duyurabildim sanıyorum. Cumhuriyet Devrimi’nin 94., Ekim Devrimi’nin 100. Yılını kutlarken, yüreklerimizi dağlayan öfkeleri buluşturarak sele dönüştürecek bir parti ve yayın bizim de aradığımız ana halkalar değil mi?

1 V.İ. Lenin, Ne Yapmalı?, Çeviren: Muzaffer Erdost, Sol Yayınları, 2008, Ankara, s.37. Bundan sonraki aktarmalar parantez içinde sayfa numaraları belirtilerek yapılacaktır.


http://ilerihaber.org/yazar/ne-yapmalida-altini-cizdigim-satirlar-78187.html




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 17.08.2019- 16:51


"Ne Yapmalı" İçin Okuma Klavuzu ve Özet   - Aydın Çubukçu

Bu yazı, devrimci işçi örgütlerinin her düzeydeki ve her alandaki militanları, ajitatörler ve propagandacılar için “Ne Yapmalı?”nın okunup tartışılmasına yardımcı olmak üzere hazırlanmıştır.

“Ne Yapmalı?”da ileri sürülen tezler ve eleştiriler, yalnızca Rusya’nın ve Lenin’in tecrübelerinden kaynaklanmaz. Aynı zamanda bütün zamanlar ve bütün ülkeler için devrimci sosyalist çalışma, örgütlenme, ajitasyon ve propaganda konularında temel ilkeleri, yol ve yöntemleri özetleyen evrensel bir Marksist klasiktir.

Bu bakımdan okunması ve tartışılması da, tıpkı Lenin’in diğer faaliyet alanlarında önerdiği tarzda, planlı, diyalektik bir etkileşme ve karşılıklı tartışma içinde yürütülmelidir. Yazıda, her bölümün ve kesimin kısa bir özetiyle birlikte, ele alınan konularla ilgili sorular ve tartışma konuları da verilmiştir.

1. “Ne Yapmalı?”nın yazıldığı Tarihsel Koşullar, Dayandığı Pratik ve Teorik Öncüller
Eser, 1901’in sonu ile 1902’nin başları arasında, Rusya Marksistleri arasında, işçilerin devrimci Marksist partisi hakkındaki tartışmalar sürerken yazılmıştır. Merkezi bir partileşme gerçekleşmediği için tartışmalar, çeşitli Marksist yayın organlarında sürüyordu.

Lenin, “Ne Yapmalı”nın öncesinde, bu eserde dile getirdiği tezlerin ve örgütlenme planının bir taslağı olarak adlandırdığı “Bir Yoldaşa Örgütsel Görevlerimiz Üzerine Mektup” (Ekonomizmin Savunucularıyla Bir Konuşma) adlı makalesini yazmıştı ve bu daha sonra Iskra’nın 12. sayısında yayımlandı. Burada, bir işçi sınıfı partisinin kurulması için ilk önce gerçekleştirilecek iki temel görev öneriliyordu: Bir Merkez Komitesinin ve merkezi bir yayın organının kurulması.

“Nereden Başlamalı?” adlı bir başka makalesi de, “Ne Yapmalı?”ya giden yolda yazılmış makalelerden bir diğeridir ve ilk kez Iskra’nın 4. sayısında yayınlanmıştır. Bu makale, o dönemde Rus sosyal demokrat hareketi içinde baş gösteren en önemli sorunları ele alıyor ve çözümler getiriyordu.
Üzerinde önemle durduğu başlıca sorunlar şunlardı:

1. Siyasal ajitasyonun temel içeriği ve niteliği,
2. Tüm Rusya için militan bir Marksist partiyi kurma görevi ve planı.

Lenin, bu makaleyi daha sonra, “Ne Yapmalı?”da geliştirilecek olan planın taslağı olarak tanımlamıştır.
“Nereden Başlamalı?”, devrimci sosyal demokratlar için bir program niteliğindeydi ve hem Rusya’da hem de yurtdışında geniş bir biçimde dağıtılmıştı. Yerel sosyal demokrat örgütler, bunu Iskra’da okumuşlar ve ayrı bir broşür olarak yeniden yayımlamışlardı.

Lenin, 1895’te Avrupa’daki sosyalist önderlerle görüşmek üzere çıktığı geziden döndükten sonra, Petersburg’da işçi çevreleri içinde propaganda faaliyeti yürüten bir grup içinde yer aldı. Burada sosyalist nitelikli propagandadan ziyade, fabrikadaki ücretler, çalışma koşulları, disiplin cezaları, fabrika yönetimi ilişkiler gibi konuları ele alan bir ekonomik ajitasyon faaliyetinin yürütüldüğünü ve bunu ciddi kitlesel güç yaratacak etkileri olduğunu gördü. Ne var ki, Lenin’in tespitlerine göre, bu çalışmalar çoğu kez sosyalist neticeler doğurmaktan uzak kalıyor ve işçilerin siyasal bilinçlerinin gelişmesine katkıda bulunmuyordu. Lenin, bizzat yaşadığı bu deneylerin ışığında sosyalistlerin içinde bulunduğu dağınıklık, örgütsüzlük ve yerellik gibi zaafları da tespit ederek, bu duruma karşı mücadele başlattı.

“Ne Yapmalı?”nın daha sonraki yıllarda bir değerlendirmesini yapan Lenin, eserin hazırlanışı hakkında şunları söyler:

“Ortada aslında birleşik bir parti kalmamıştı. Grev hareketiyle, ekonomik mücadelelerle iç içe geçme, sonunda ‘Ekonomizm’ olarak bilenen garip bir soysal-demokrat oportünizmine yol açmıştı. Iskra grubu faaliyetine başladıktan sonra Plehanov, Yurt Dışı Sosyal Demokratlar Birliği’nden ayrılarak kendi ‘Sotsial Demokrat’ını yayınlamaya başladı. ‘Ne Yapmalı?’ Iskra taktiklerinin ve örgütsel faaliyetlerin doğasıyla görüş farklılıklarının sistematik bir muhasebesidir.

“Iskra, bir profesyonel devrimciler örgütü için kavga verdi. 1901 ve 1902’de büyük bir azimle dövüştü. Ve o zaman egemen akım olan ekonomizmi mahvederek sonunda, 1903’te bu örgütü yarattı. ‘Ne Yapmalı?’nın tekrar tekrar savunduğu bu örgütün, mücadele için kendiliğinden ayağa kalkan gerçek devrimci sınıftan kopuk olarak hiçbir anlamı olamayacağının altını çizer.”

***
Lenin, “Ne Yapmalı?”nın Önsöz’ünü Şubat 1902’de yazdı ve kitap Mart başlarında Dietz tarafından Stuttgart’ta yayınlandı. Yayın duyurusu, Iskra’nın 10 Mart 1902 tarihli 18. sayısında yapılmıştı.
“Ne Yapmalı?”, Rusya işçi sınıfının devrimci bir Marksist partisi için verilen mücadelede ve Iskra eğiliminin, RSDİP’nin komite ve örgütlerinde ve 1903 tarihli kongresinde zafere ulaşmasında önemli bir rol oynadı.
Kitap, 1902 ve 1903’te Rusya’daki sosyal demokrat örgütler arasında yaygın bir biçimde dağıtıldı. Kiev, Moskova, St. Petersburg, Nijni-Novgorod, Kazan, Odessa ve başka kentlerdeki polis baskınlarında ve tutuklamalarda ele geçirilmiş olması dağıtımın Rusya çapında yaygınlığının kanıtıdır.

“Ne Yapmalı?” 1907’de bazı değişikliklerle “On İki Yıl” adlı derlemede yeniden basıldı. Bundan sonraki bütün baskılar, bu son değişiklikleri içeren baskı esas alınarak yapıldı.

2. “Ne Yapmalı?”nın Yol Açtığı Sonuçlar

“Ne Yapmalı?”nın yayınlanmasının ve işçi partisi içinde ve işçi kitleleri arasında yaygın bir biçimde okunup tartışılmasının başlıca iki önemli sonucu olmuştur:

Birincisi, Iskra grubu, işçi sınıfının ekonomik mücadele içinde kendiliğinden sosyalizmi bulacağını ileri süren ekonomizmi saf dışı etmiştir;
İkincisi, Çarlık polisine karşı gizlilik koşullarında mücadele edecek, güçlü bir merkezi önderliğe sahip bir Marksist partinin kuruluşu için güçlü bir temel atılmıştır.

“Ne Yapmalı?”nın yayınlanmasından yaklaşık bir yıl sonra, 1903’te Rus sosyal demokratları bir parti kongresinde toplandılar.

“Ne Yapmalı?”nın büyük tarihsel etkisi bu kongrenin sonuçlarında görüldü. 1903 Kongresi, parti tüzüğünün ikinci maddesinin tartışılması sırasında doğan “Bolşevik” ve “Menşevik” bölünmesine sahne oldu. Bu maddenin tartışılması sırasında Lenin’in savunduğu tezlerin dayanağı   “Ne Yapmalı?” idi.   Lenin, “Ne Yapmalı?”da savunduğu düşüncelere uygun olarak, parti üyeliğinin dar tutulmasında ısrar etti ve üye olacaklarda, “parti organlarından birinde görev alma” koşulunu ileri sürdü. Martov ve Troçki ise, partiye yardım eden herkesin, her grevci işçinin parti üyesi sayılması gerektiğini ileri sürüyorlardı. Kongre sonucunda Lenin’in görüşleri kabul edildi. Bu tarihten başlayarak, kongrenin çoğunluğunu temsil eden Lenin ve arkadaşları Rusça çoğunluk anlamına gelen “Bolşevik”, Martov ve arkadaşları da azınlık anlamına gelen “Menşevik” sözcükleriyle adlandırıldı.

“Ne Yapmalı?”da ifade edilen düşüncelerin yol açtığı siyasal sonuçlar bundan ibaret değildir. “Ne Yapmalı?”nın içerdiği eleştiriler ve planlar, dünyadaki bütün komünist örgütlerde ve Marksist partilerde, o günden bu yana, oportünizmle devrimci Marksizm arasındaki ayrımı netleştiren kıstaslar haline gelmiştir, günümüzde de bu kıstaslar geçerliliğini korumaktadır.

3. “Ne Yapmalı?”dan Önceki Marksist Literatür

1890’larda Rusya’nın genel düşünce ve kültür hayatı son derece canlı ve verimli bir dönem yaşıyordu. Edebiyat, müzik, felsefe ve sanatın bütün dallarında dünya çapında şaheserlerin ortaya çıktığı çok boyutlu ve zengin bir ortam vardı. Yeni düşünceler, devrimci atılımlar, toplumsal hayatın bütün alanlarında kendilerini gösteriyor, yalnızca Rusya çapında değil, Avrupa’da da çok etkili bir kültürel atmosfer yaratıyordu. Bu ortamda, Rusya’da en yaygın ve etkili devrimci akım Narodnikler idi. Narodnikler, Rus kırsal hayatını, köylüleri temel alan bir devrim düşüncesine sahip genç aydınların oluşturduğu bir akımdı. Suikast ve sabotajlarla hedefe varmaya çalışan bu akımın temel özelliklerini şöyle özetleyebiliriz:

Narodnik, Rusça Narod (halk) sözcüğünden türemiştir, “Halkçı”, “Halk Dostu” anlamına gelmektedir.   Hareketin ön saflarında, devrimci aydınlar vardı. Marksizm’in aksine, sosyalizm için kapitalizm aşamasının yaşanmasına gerek olmadan Rusya’daki geleneksel köy komünleri aracılığıyla sosyalist bir toplum kurulabileceğini düşünüyorlardı. Bakunin, Tçarov ve Lavrov gibi önde gelen teorisyenler kapitalizmin hiçbir ilerici yanının olmadığını ileri sürüyorlardı.

Temel özellikleriyle küçük-burjuva devrimciliğinin bütün kurucu unsurları tarihte Narodnikler tarafından inşa edilmiştir. Özellikle devrimin işçi sınıfının örgütlü öncülüğünde değil, onlar yerine düşünen ve eylem yapan devrimci aydınların bir eseri olabileceği yolundaki görüşleri, bütün dünyada benzeri akımların ortak karakteri olmuştur. Narodnizmin çizgisinde, bilimsel sosyalizmin en sağındaki burjuva düşüncelerden, anarşist eylem biçimlerine kadar her türlü “proletarya dışı” eğilim kendine yer bulabilmekteydi.
1874 yılının başlarında Narodnikler öncülüğünde kendiliğinden ve örgütlenmemiş bir ayaklanma patlak verdi, ama kısa sürede bastırıldı.

1879 yılında Voronej’de yapılan kongre sırasında harekette bölünme yaşandı. Hareketin terörizm yanlısı bölümü Narodnaya Volya (Halkın İradesi) adlı gizli örgüte dönüştü ve 1881 yılında Çar II. Aleksander’ın öldürüldüğü suikastı düzenledi.

Bu ortamda, Çarlık polisi, 1890’lı yıllarda, kendince akıllıca bir taktikle, Narodniklere karşı Marksistleri güçlendirmek için Marksist yayınlara ve örgütlere izin vermeye başladı. Bu dönem daha sonraları,   “Legal Marksizm Dönemi” olarak adlandırıldı.

Lenin, “Ne Yapmalı?”da, Legal Marksizm Dönemini şöyle değerlendirmiştir:

“Yalnızca (devrimci) Narodnaya Volya’cılığın teorisini tehlikeli saymaya alışmış olan ve onun kendi içinde nasıl bir evrim geçirdiğini de her zamanki gibi fark edemeyen hükümet, bu akıma karşı yöneltilen her türlü eleştiriden hoşnut oluyordu. Hükümet olup bitenin ayırtına varana, beceriksiz sansürcüler ordusu ile jandarmalar, yeni düşmanı tespit edene ve üzerine çullanıncaya kadar, (bizim Rus ölçütlerimize göre) epey zaman geçti. Ama bu süre zarfında Marksist kitaplar birbiri ardına yayımlandı, Marksist dergiler ve gazeteler yayın hayatına başladı, hemen herkes Marksist oldu, Marksistler pohpohlandı, iltifata boğuldu; yayıncılar Marksist kitapların görülmedik şekilde artan satışlarından büyük sevinç duydular.” (“Ne Yapmalı?”, Evrensel Basım Yayın, Haziran 2011, sf. 36)

Legal Marksizm’in başlıca özelliği, Rusya’da kapitalizmin gelişmesinin zorunluluğunu vurgularken bu açıdan Narodnikleri ve eylemlerini eleştirirken, Çarlığa karşı devrimci sınıf mücadelesi hakkında bir şey söylememekti. Legal Marksistler, Marksizmin devrimci kanadına karşı baskıların yoğunlaştığı dönemde yayınlarına serbestçe devam ettiler ve Rus aydınları arasında yaygın bir etkisi bulunan Narodnizmin teorik ve örgütsel olarak çökertilmesine katkıda bulundular.

Bu arada Plehanov da, Narodniklerin öznel iradeciliğine karşı katı bir ekonomist nesnelciliği savunuyor ve tarihsel nedenselcilik görüşünü Marksizm adına ileri sürüyordu. Bu yanlış ve özünde Marksizm’e aykırı olan görüşler, Marksizm’in Rusya’ya ilk kez girdiği o günkü koşullarda ayrıntı olarak görülebiliyor ve fazla tartışılıp eleştirilmiyordu.

Bu arada, 1895’te yine Narodnikleri eleştiren bir başka kitap daha yayınlandı: “Halkçılığın Ekonomik İçeriği ve Bay Struve’nin Eserinde Eleştirilişi - Burjuva Literatüründe Marksizmin Yansıması” adını taşıyan bu kitap K. Utin imzasını taşıyordu ve çok kısa zamanda Çarlık sansürü tarafından toplatıldı. K. Utin, o zamana kadar yapılanlardan farklı bir eleştiri geliştirmişti. Ona göre, Narodnik programın ilerici ve gerici yönlerini ayırmak gerekiyordu. K. Utin’e göre, Nardoniklerin programında önerilen genel demokratik önlemler vardı ve bunlar Marksistler tarafından ciddiye alınmalıydı. Narodnikleri eleştirirken, onların gericiliğe karşı direnen militan demokratik çekirdeğini dikkatle ayırmayı öneren K. Utin, aslında daha sonra Lenin adını kullanacak olan Vladimir İlyiç Ulyanov adlı bir Marksist’ti.

Lenin’in Narodniklere karşı bu titiz tutumu, “Ne Yapmalı?”da da görülecektir.

Bu geniş eleştiri ve tartışma ortamının “Ne Yapmalı?”ya yansıyan özelliklerini şöylece özetleyebiliriz:
·                     Teorinin öneminin ve politik hareketle bağlantısının gösterilmesi,
·                     Marksist proletarya partisinin temel kıstaslarının belirlenmesi ve işçilerin diğer örgütlerinden farklı olarak taşıması gereken özelliklerin net olarak tespit edilmesi,
·                     İşçi sınıfı içinde Marksist propaganda ve ajitasyonun özellikleri, legal Marksist ve Narodnik ajitasyon ve propagandadan farkının temellendirilmesi.
Kısaca, “Ne Yapmalı?”, daha adından başlayarak, bir yeni başlangıç noktasında bulunulduğunu göstermeye yönelikti. Devrime doğru proletaryanın atacağı bu ilk adımların karakteri kesin bir dille ve eskiyi savunanları açıkça eleştirerek konulmalıydı.
“Ne Yapmalı?”nın yazımında yer yer sert ve küçümseyici, alaycı ve polemikçi bir dil kullanılmış olması da, bu başlangıç adımının bir özelliğiydi.

4. “Ne Yapmalı?”nın Amacı ve İçeriği

“Ne Yapmalı?”nın başlıca amacı;
·                     Devrimci parti örgütlenmesi ve bunun araçları
·                     Siyasi mücadelenin biçimleri,
·                     Ajitasyon ve propagandanın içeriği ve niteliği,
konularında ekonomistlerle Lenin’in tezleri arasındaki derin görüş ayrılıklarını açıklamak ve bunları bir örgüt ve çalışma planı halinde ortaya koymaktır.

“Ne Yapmalı?”da, yalnızca Rusya’da değil, o dönemdeki uluslararası sosyalist hareketin içinde bulunduğu durumun da ayrıntılı bir çözümlemesi yapılır. Burada, devrimci Marksizm’le, Marksizm’i devrimci özünden ayırmaya kalkışan oportünist akım arasındaki karşıtlık incelenir. Oportünizmin uluslararası işçi hareketi içinde yarattığı tehlikeye işaret edilerek, işçi sınıfının tarihsel görevini yerine getirebilmesinde, devrimci teorinin ve sosyalist bilincin belirleyici önemi gösterilir. Proletarya partisinin en önemli görevinin işçi sınıfı hareketiyle bilimsel sosyalizmin birleştirilmesi olduğuna dikkat çekilir.

Lenin’e göre, sosyalist politik bilincin işi sınıfı içinde yayılmasının yolu, burjuva ideolojisine karşı her alanda etkili bir mücadele yürütmekten geçmektedir.

“Ne Yapmalı?”da Lenin, Marx ve Engels’in işçi sınıfının devrimci partisinin ideolojik temelleri hakkındaki görüşlerini geliştirir ve devrimci bir partiyi inşa etmenin temel ilkelerini tespit eder, programının ve taktiğinin esaslarını gösterir.

“Ne Yapmalı?”nın koyduğu birinci ayrım noktası: Devrimci bir parti.

Geleneksel Alman sosyal demokrat parti geleneğini temsil eden Kautsky, Bernstein gibi eski önderler giderek kendiliğindenciliği ve tarihsel determinizmi Marksizmin yerine koyan bir kaderciliği geliştirmeye başlamışlar ve bu teorik çerçevede de, partiyi, “devrimci ama görevi devrim yapmak olmayan bir parti” olarak tanımlamışlardı.

Devrimci teori ve devrimci inisiyatife vurgu yapan bir bölümle başlayan “Ne Yapmalı?”, bu görüşün Rus sosyal demokrat hareketi içindeki uzantılarını hedef alıyordu.

“Ne Yapmalı?”nın koyduğu ikinci ayrım noktası: Politik bilincin önemine güçlü vurgu ve politikasızlık karşında kesin tavır.

Kautsky, partisinin devrim için hazırlanmasının ötesinde bir programının olmasını istemiyor, bunun sonucu olarak da, parti güncel sorunlar ve gelişmeler karşısında tamamen tavırsız kalıyordu. Ücretlerin yükselmesinin işçileri sosyalistlerden uzaklaştıracağını düşünüyor, hatta 1907’deki seçim yenilgisini, işçi ücretlerindeki artışa bağlıyordu.

Kautsky’nin Marksizme aykırı bu görüşlerine rağmen, Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin örgütlenme ve çalışma tarzı, kitlelerle bağları ve işçi sınıfını yönetmedeki gücü, klasik bir model oluşturuyordu. Ayrıca Kautsky, Marx ve Engels’in yakın arkadaşı olarak da büyük bir prestije sahipti. Lenin, Kautsky’nin oportünist yönlerinin açığa çıkması için, onun emperyalist savaş karşısındaki tutumuna kadar bekledi. “Ne Yapmalı?” adlı eserinde ileri sürdüğü en önemli tezlerinde, onun görüşlerinden yararlandı.

İşçi sınıfına sosyalist siyasal bilincin dışarıdan verilmesi ilkesini formüle ederken, onun şu görüşünden yararlandı:

“Modern sosyalist bilinç, ancak derin bilimsel kavrayış temelinde oluşabilir. Ancak bilimin taşıyıcısı, proletarya değil, burjuva entelejansiyasıdır. Dolayısıyla, sosyalist bilinç, proletaryada doğuştan varolan bir şey değil, sınıf mücadelesi içinde, ona dışarıdan verilen bir şeydir.” (Kautsky, Materyalist Tarih Anlayışı) Ancak Lenin, bu görüşü, aşağıda inceleyeceğimiz üzere,   daha ayrıntılı ve gittikçe derinleşen bir biçimde işleyecektir.

Lenin ve Kautsky arasındaki ilişki, Lenin’in 1914’ten itibaren, emperyalizm ve emperyalist savaş konularındaki görüşleri nedeniyle Kautsky’i eleştirmeye başlamasıyla koptu. Alman komünist hareketinin önde gelen kadın militanlarından Rosa Luxemburg, Kautsky’yi daha önce eleştirmeye başlamış ve Lenin ile arasında bu konuda bir tartışma da geçmişti. Lenin, 1914’te Rus Bolşevik Şliyapnikov’a yazdığı mektupta, “Kautsky oportünizmini, Rosa daha önce görmüştü” diye yazıyordu. Lenin’in Kautsky’ye karşı eleştirisinin gecikmesinde, onun Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin pratiğine büyük önem vermesinin payı vardı. Rus Narodnizminin kendiliğindenciliğine karşı, Alman teorisyenliğini ve örgütçülüğünü bir model olarak benimsiyordu ve bu, Alman partisinin kimi hataları karşısında, bir ölçüde esnek davranmasına yol açıyordu.
“Ne Yapmalı?” Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin teorik birikimi ve örgütlenme pratiğini Rusya koşullarına uygulamanın sonuçlarını taşır. Bu bakımdan, aynı zamanda, Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin Marksizmin temel tezlerini Ortodoks tarzda benimsemesinin yol açtığı eksikliklerinin ve oportünist hataların yakında görülmesini de kolaylaştıran bir içeriği vardır.

Rus sosyal demokrasisinde Lenin’in tespit ettiği iki başlıca eksiklik vardı:

1) Örgütsel dağınıklık.
2) Sübjektivizm ve kendiliğindencilik.

Alman Sosyal Demokrat Partisi ise, teorik birikimi ve politik deney zenginliği ve örgütsel gelenekleriyle tanınıyordu.

Eserde üzerinde durulan en önemli tezlerden birisi, işçi sınıfına önderlik edecek bir partinin görevini yerine getirebilmesi için ideolojik birliğinin yetmeyeceği, bunun örgütsel birlikle tamamlanması gerektiği yolundaki tezdir.

Aşağıda “Ne Yapmalı?”, her bölümde yer alan önemli tezler bakımından özetlenmiş ve her bölümün anlaşılması için başlıca önemli konular, sorular halinde çalışma konusu yapılmıştır.

“Ne Yapmalı?”nın Planını İzleyerek Özet ve Temel Tezler

Bir: Dogmacılık ve Eleştiri Özgürlüğü

Birinci bölüm, “Ne Yapmalı?”nın yazılmasına yol açan uluslararası koşulların kısa bir özetini verir. Özellikle Bernstein revizyonizminin Avrupa’da sosyal demokrat çevrelerde egemen olmaya başlaması ve Rus Sosyal Demokrat Partisi içinde de, bu görüşlerin gittikçe daha çok destek bulur olması, “Ne Yapmalı?”nın genel içeriğini belirlemiş ve Lenin, mücadelesinin yalnızca Rusya’daki partinin iç ilişkilerinden ibaret olmadığını, oportünizmin uluslararası bir karakter gösterdiğini hatırlatmak için böyle bir girişe ihtiyaç duymuştur.
Birinci bölüm, dört ana kesimden meydana gelmiştir:

a) ‘Eleştiri özgürlüğü’ ne demektir?
b)‘Eleştiri özgürlüğü’nün yeni savunucuları
c) Rusya’da eleştiri
d) Teorik mücadelenin önemi üzerine Engels

İlk iki kesim, dönemin dünya devrimci işçi hareketi içindeki başlıca tartışma konularını, tartışan tarafların görüşlerini özetler ve Lenin’in bunlar karşısındaki tavrını gösterir.

Birinci bölümde, eserin daha sonraki bölümlerinde ileri sürülen tezleri anlamak için üzerinde dikkatle durulması gereken noktalar şunlardır:

– Marksizmin devrimci özü ile oportünist, işbirlikçi revizyonizm arasındaki fark ve Bernstein oportünizminin başlıca özellikleri.
– Rus sosyal demokratlarıyla Bernstein revizyonizmi arasındaki ilişkiler.
– Devrimci teori ile devrimci eylem arasındaki ilişki.
– İşçi sınıfı ve sosyalist bilinç sorunu.
Bu bölüm incelendikten sonra, okuyucu, şu konular hakkındaki bilgisini sınamalıdır:
– Çarlık otokrasisine karşı devrimci Marksist eleştirinin boyutları ve içeriği ne olmuştur?
– “Legal Marksistler”in, Rusya’da Marksizmin gelişmesinde oynadıkları rol ve bu akımla illegal Marksist hareket arasındaki ilişki nedir?
– Burjuva demokratlarla ittifakın ilkeleri ve “illegal ekonomistler”in bu konudaki hataları nelerdir?
– Legalizmle, legal olanakları kullanma taktiği arasındaki fark nedir?
– Ekonomistlerin, teorik mücadeleyi küçümseyişlerinin içeriği ve sonuçları nelerdir?
İki: “Kitlelerin Kendiliğinden Hareketi ve Sosyal Demokratların Bilinçliliği”

Bu bölüm:
a) Kendiliğinden Kabarışın Başlangıcı
b) Kendiliğindenliğe Tapma ve “Raboçaya Mısl”
c) “Öz Kurtuluş Grubu” ve “Raboçyeye Dyelo”
başlıklarını taşıyan üç bölümden oluşmaktadır.
Bu bölümde Lenin, başından beri, Rus sosyal demokrat ve halkçı hareketine egemen olan kendiliğindenciliğin tarihsel bir özetini vererek, Iskra’ya yöneltilen küçük burjuva eleştirileri yanıtlar. Bu sırada, Marksizm’in kitle hareketinin nesnel durumu ile bilinçli öncünün ilişkisi üzerine önemli tezlerini inşa eder.

Bu bölümün ele aldığı temel sorun, uyanan sanayi proletaryasının harekete verdiği güçle, devrimci önderlerin bilinç ve inisiyatif yoksunluğunun harekete kattığı zayıflık arasındaki çelişmedir.

a) Kendiliğinden Kabarışın Başlangıcı başlığını taşıyan ilk kesimde, Rusya’da işçi hareketinin kendiliğinden gelişmesinin tarihçesi ve değişik dönemlerdeki özellikleri anlatılır. Bu kesimin en önemli tezi, işçiler arasında sosyalist siyasal bilincin kendiliğinden doğamayacağıdır. Burada Lenin, sosyalist teorinin inşasına ilişkin süreçleri ve işçilerin bu sürece katılma olanaklarını inceleyerek, ekonomistlerin kendiliğinden gelme hareket önünde “kölece boyun eğmelerinin” yol açtığı siyasal sonuçları sergiler.

b) Kendiliğindenliğe Tapma ve “Raboçaya Mısl” başlıklı ikinci kesimde, ekonomizmin temsilcisi olan Raboçaya Mısl gazetesi tarafından ileri sürülen “ekonomik mücadelenin sosyalizmden ve her türlü siyasetten daha değerli” olduğu görüşü eleştirilir.
Lenin, burada, sosyalist teorinin inşasında “mülk sahibi sınıflardan gelen aydınların” rolünü değerlendirir.

c. “Öz Kurtuluş Grubu” ve “Raboçyeye Dyelo”, başlığını taşıyan üçüncü kesimde, küçük fakat etkili bir ekonomist grubun görüşleri eleştirilir.   Burada, herhangi bir yığın hareketinde, sıradan bir grevde, kendiliğinden gelme özellikler karşısında Marksistlerin tutumuyla ekonomistlerin tutumu kıyaslanır. Lenin gösterir ki, kendiliğindencilik demek, aynı zamanda plan ve programdan yoksun olmak demektir.
Bu kesimde Lenin, sık sık ekonomistlerin görüşlerinden alıntılar yaparak eleştirmektedir. Okuyucu, bu alıntılarda sergilenen görüşlerdeki temel hataları, Lenin’in eleştirilerini okumadan önce kendisi bulmaya çalışarak, sonra da kendi eleştirileri ile Lenin’in eleştirilerini kıyaslayarak kendisini sınayabilir. Ekonomistlerin, çarpıtmalar ve geriliklerle dolu tezlerini, Marksizm’in temel tezlerine dayandırmaya çalışarak nasıl gizlediklerini görebilmek için, böyle bir deneme son derece yararlı olacaktır.
Bu bölümde, şu özelliklere dikkat edilmeli ve sorular yanıtlanmalıdır:
– Kendiliğinden hareketin tanımı.
– Kendiliğinden hareketin değişik görünümleri.
– Kendiliğinden hareket içinde bilinç unsurunun tohum halinde bulunması ne demektir?
– “İşçi sınıfına bilincin dışarıdan verilmesi” ilkesinin birinci anlamı.
– Ekonomizm, “trade-unionculuk”, ekonomizm ve kendiliğindencilik ile örgüt-parti, ideoloji arasındaki ilişki.
– Plan ve taktik kavramlarına kendiliğindenci ve Leninist tarzda yaklaşımın farkları (Öznel planlar hazırlayan birisi, neden nesnel durumu küçümsemekle suçlanamaz? (sf. 67)
– Son paragraf, bütün bölümü özetler. (sf. 72)
Üç: Trade-Unioncu Politika ve Sosyal Demokrat Politika
Üçüncü bölüm, teorik görevleri küçümseyen ve kendiliğindenci eğilimleri “eleştiri özgürlüğü” sloganıyla örten çevrelerin görüşlerinin siyasal görevler ve örgütlenme çabasında kendisini nasıl gösterdiğini incelemektedir. Bu bölümün temel konusu, ekonomik mücadele ile siyasi mücadele arasındaki farklılıklar ve ilişkilerdir.
Giriş paragrafında, en önemli görüş, siyasi pratiğin içeriği hakkında yapılan ayrımdır. Ekonomistlerin, siyaseti tümüyle reddettikleri görüşünün yanlış olduğunu söyleyen Lenin, asıl üzerinde durulması gereken noktanın, ekonomistlerin benimsedikleri siyasi çizginin, “trade-unioncu” içeriğinin saptanması olduğunu söylüyor.
Bu bölüm altı kesimden oluşmaktadır:
a) Politik Ajitasyon ve Bunun Ekonomistlerce Daraltılması
Bu kesimin okunmasında dikkat edilecek eleştiri noktaları şunlardır:
– İktisadi çalışma ve meslek koşullarının teşhirinin önemi.
– Teşhirin başarılı olmasının temel koşulu ve bu koşul olmadığı zaman karşılaşılan eksiklik ve zayıflıklar. (sf. 77)
– İktisadi mücadeleyle sınırlanmaktan kaçınmanın gerekçeleri.
– Siyasal ajitasyonun içeriği.
– İktisadi mücadele ile siyasi mücadele arasındaki ilişkiler (Siyasi mücadele, iktisadi mücadelenin gelişmiş biçimi midir? Siyasi ajitasyon iktisadi ajitasyonu izlemeli midir? vd.) Bu konuyla ilgili olarak ayrıca sf. 98’e bakınız.
Şu soruları cevaplayınız:
– Aşamalar teorisi neden oportünisttir?
– “Ekonomik mücadelenin kendisine politik bir nitelik kazandırmak” görüşü neden yanlıştır? (sf. 81)
– Öyleyse reformlar uğruna mücadele sosyalistler için ne ifade eder?
b) Martınov’un Plehanov’u Nasıl Derinleştirdiğinin Hikâyesi
Bu kesimde Lenin, Martınov’un “Plehanov’u derinleştirmek” adına, aslında onu nasıl tahrif ettiğini gösterir.
Bu kesimi okuduktan sonra aşağıdaki sorulara cevap veriniz.
– Propaganda ve ajitasyon arasında ne fark vardır?
– Martınov, bu kavramları nasıl bozmuştur?
c) Politik Teşhirler ve “Devrimci Etkinlik Eğitimi”
– Bu kesimde Lenin, “iktisadi mücadelenin kendisine siyasal nitelik kazandırma” kavramı üzerinde yeniden duruyor. Bu anlayışın oportünist içeriğini belirleyen başlıca unsurlar nelerdir?
– Siyasal teşhir kampanyalarının başlıca konuları (sf. 89)
– İşçiler aydınlardan ne bekliyorlar? (sf. 92-93)
d) Ekonomizm ile Terörizm Arasındaki Ortak Nokta Nedir?
Bu kesimde Lenin, ekonomistlerle, terörü bir siyaset biçimi olarak benimseyen “Devrimci Sosyalistler” arasındaki iç bağıntıya dikkat çeker. Her ikisi de, “devrimci eylem için eğitim” sorununda ortak bir tutum takınmışlardır. (Açıklayınız, bu ortak tutumun içeriği nedir?)

Her iki akımın ortak yönlerini sergileyen Lenin, ikisinin de işçi sınıfı hareketine aynı uzaklıkta durduğunu gösterir. Ekonomistlerin kendiliğindenciliği ile terörcü Sosyalist Devrimcilerin kendiliğindenciliği arasındaki bağın eleştirisinden yola çıkan Lenin, Marksistlerin devrimci eylem ve sınıf hareketi arasındaki ilişkiyi nasıl ele almaları gerektiğini inceler:

“Rus yaşamında yeteri kadar zorbalık yok mu ki, özel ‘sarsıcı’ araçlar icat etmeye gerek olsun?” Bu eleştiriyi Türkiye devrimci hareketinin geçmişteki kimi tezleriyle kıyaslayın. Özellikle, Mahir Çayan’ın geliştirdiği “suni dengeyi kırmak” kavramıyla bu anlayış arasındaki benzerliği inceleyin.

“Öte yandan, Rusya’da egemen olan keyfi zorbalıklar karşısında bile sarsılıp harekete geçmeyen ve geçirilemeyecek olan kimselerin, hükümet ile bir avuç terörist arasındaki düelloyu ‘kollarını göğsünde kavuşturup’ sakinlikle izleyecekleri açık değil midir?” (sf. 97) Bu cümleyi, Türkiye’de tek mücadele biçimi olarak “devrimci şiddeti” seçen grupların eylemi açısından değerlendirin.

– “Teröristler, devrimci faaliyet ile işçi hareketini bir bütün halinde birleştirmeyi beceremeyen veya bu olanağa sahip olmayan aydınların tutkulu başkaldırısının kendiliğindenliğine taparlar” sözünü açıklayın.
– “Ne terör, ne de iktisadi teşhir, siyasi ajitasyonun örgütlenmesinin yerini alabilir.” Bu cümleyi açıklayın.

e) Demokrasi Mücadelesinin Öncü Savaşçısı Olarak İşçi Sınıfı

Bu kesim, önce, burjuva demokratik devrimde işçi sınıfının rolü sorununu ele alır. Ekonomistler, devrimin burjuva karakterde olacağını ileri sürerek, işçi sınıfının görevini, burjuvaziyi desteklemekle sınırlı görmektedirler. Lenin ise, demokratik devrimde işçi sınıfının önder rolünü ileri sürmekte ve bunu yerine getirebilmesi için sınıfın siyasal eğitiminin önemini vurgulamaktadır.

Bu bölümde özellikle dikkat edilmesi gereken tezler, “işçi sınıfına siyasal sosyalist bilincin dışarından verilmesi” ilkesinin açıklanmasına yönelik olan tezlerdir. Türkiye’de bu ilke, genellikle, aydınların işçi sınıfına bilinç götürmesinden ibaret bir içerikle anlaşılmaktadır. Bu ilkenin tam ve doğru anlaşılmasını sağlayacak olan diğer iki unsur, bu bölümde açıklanmaktadır. Özel bir dikkatle ve tartışılarak okunmalıdır. Ayrıca, bu bölümün ve “bilincin dışarıdan verilmesi” ilkesinin daha iyi anlaşılması için, “Markizmde Temel Kavramlar” adlı broşürün ve “Proletaryanın Sınıf Mücadelesinin Üç Temel Biçimi” başlıklı bölümünden yararlanılabilir.
– İşçi sınıfına siyasal sosyalist bilincin dışarıdan verilmesinin ikinci (ve esas) anlamı. (sf. 99)
– “Dışarıdan” kavramının üçüncü yönü. (sf. 101)
– Öncünün siyasetinin niteliği ne olmalıdır? İşçi sınıfının burjuva siyaseti ne demektir? (sf. 103)
– Halkın bütün sınıfları içinde çalışma ne demektir?
f) Bir Kez Daha “İftiracılar”, Bir Kez Daha “Aldatmacılar”

Bu kesimin konusu, ekonomistlerin Lenin’in eleştirileri hakkındaki cevaplarıdır. Lenin, “işçi hareketinin burjuva demokrasisinin bir aletine dönüştürülmesi için dolaylı olarak zemin hazırlamakla” suçladığı ekonomistlerin saldırılarını cevaplandırırken, trade-unioncu siyaset ile sosyal demokrat (Marksist) siyaset arasındaki farkları bir kez daha özetler. Her iki siyasetin yol açacağı sonuçları gösterir ve işçi sınıfının devrimci siyasetinin özellikleri hakkında açık önerilerde bulunur.
Dört: Ekonomistlerin Amatörlüğü ve Devrimcilerin Örgütü
Bu bölüm, Leninist parti teorisinin bütün ilkelerini ve işçi sınıfı hareketiyle siyasal örgüt arasındaki ilişkinin sorunlarını evrensel ölçekte ele alan tezleri içerir. Bu bölüm “Ne Yapmalı?”nın devrimci eylem, siyasal bilinç ve eğitim sorunlarından sonra, örgütlenme sorununu derinlemesine ele aldığı bölümdür.
Bu bölüm okunup incelendikten sonra aşağıdaki konuları tartışınız:
– “Ekonomizmin, yalnızca siyasal olarak yanlış olmakla kalmayıp, örgütsel görevler bakımından da dar görüşlülüğe yol açacağı” düşüncesini açıklayınız.
– “Bir örgütün niteliğini belirleyen şey, onun eyleminin niteliğidir” sözü ne anlama gelmektedir?
a) Amatörlük Nedir?
– Çok iş yapmak, ama plansız yapmak ve ilk hamlede yenilmek!!! Plansızlık.
b) Amatörlük ve Ekonomizm
– Ekonomizmin örgütsel alandaki yansımaları nelerdir?
– İlkellikle çalışılan alanın niteliği arasındaki ilişki nedir?
– Amatörlük, ekonomist siyasal eylem ve yığınların geri kesimleriyle ilişki içinde nasıl köklenmektedir?
– Lenin, profesyonel devrimcilik kavramını nasıl tanımlamaktadır?
Bu bölüm, ayrıca, “illegal grev”, “siyasi polise karşı özel mücadele” gibi ilginç konuları da ele almaktadır.
c) İşçiler Örgütü ve Devrimciler Örgütü
Bu bölüm, devrimci işçi sınıfı partisinin temel özelliklerini açıklar. Anlaşılması gereken temel tez şudur: “Sosyal demokrasinin politik mücadelesi, işçilerin işverenlere ve hükümete karşı ekonomik mücadelesinden çok daha geniş ve karmaşıktır.” Lenin burada, sendikal örgütlenme ile siyasal örgüt arasındaki farkı ele alır. Legal ve illegal mücadele biçimleri arasındaki farkı ve ilişkileri, siyasal mücadele ekseninde inceler.
Ekonomistlerle teröristler arasındaki benzerlik de, bu bakımdan yeniden gösterilir. Komünist devrimci militanlık anlayışını açıkladığı paragraflar, 1903’te yapılacak kongredeki ayrılıkların temelinde bulunacak olan görüşleri de içerir.
Bu bölümde dikkatle incelenmesi gereken konular şunlardır:
– İşçilerin her türden örgütü ile siyasal örgütü arasındaki farkların baskı koşulları tarafından silinmesi... (“özgür ülkelerde, sendika örgütlerinin sosyal demokrat parti örgütleriyle bir örtüşmesi söz konusu olamaz” Bu cümleyi açıklayın.) (sf. 131)
– Sendikacılıkla particiliğin kaynaşması düşü...
– Sendikaların bileşimi (132)
– Sendikalarda bürokrasi ve gizlilik (136)
– Devrimciler örgütünün asıl işlevi ne olmalıdır? (138)
d) Örgütsel Çalışmanın Kapsamı
Bu bölümde, profesyonel tarzda çalışacak gerçek bir Marksist partinin yapması gereken işlerin Rusya koşullarında neler olacağını gösteren bir döküm çıkartılır. Mevcut durumda ekonomistlerin kendiliğindenciliğinin, ilkelliğinin ve amatörlüğünün bu görevlerin yerine getirilmesini nasıl önlediği gösterilir.
– Devrimci örgütün büyüme sorunları: “Adam yok!”
– “Bilindiği üzere savaşta, yalnızca ordunuza kendi gücüne güven aşılamakla kalmayıp, düşmanı ve bütün tarafsız unsurları da bu güce inandırmak, belirleyici bir etkendir;” Bu cümleyi açıklayın ve örnekleyin.
– İşçilerin devrimciler düzeyine yükseltilmesi ne demektir?
– Kadroların eğitim sorunları (düzeyler arasında ayrım vs.)
– Parti dışı gruplarla profesyonelce ilişkilerin ilkesel koşulları nelerdir?
e) “Komplocu” Örgüt ve “Demokrasicilik”
Bu bölüm okunup incelendikten sonra şu sorular cevaplanabilmelidir:
– Lenin’in, “komplocu”, “Narodnik” olarak suçlanmasının nedenleri nedir?
– Güçlü bir devrimci örgütle siyasal savaşımın geniş görevlerinin yerine getirilmesi. (“biçim olarak dar, pratik olarak geniş” kavramını açıklayın, örnekleyin)
– Menşeviklerin ileri sürdüğü “demokrat nitelikte, gevşek ve geniş” örgüt biçimiyle, Lenin’in önerdiği örgüt modelini kıyaslayın.
f) Yerel Çalışma ve Rusya Genelini Kapsayan Çalışma
Bu kesim, Lenin’in mücadele anlayışının, bir siyasal parti önerisiyle birlikte ortaya koyduğu eleştirilerinin yeni bir düzlemde ele alınmasını içerir. Lenin, siyasi mücadelenin, merkezi bir örgüt eliyle ve bütün Rusya çapında ele alınması gerektiğini düşünmektedir. Güçlü bir merkezden yönetilecek “devrimciler örgütü” fikri, ekonomistlerin yerel mücadeleleri öne çıkaran anlayışının tam karşıtıdır. Lenin, sorunu merkezi ve yerel gazeteler örneği üzerinden tartışır. Rusya çapında bir illegal yayının nitelikleri hakkında ilk ipuçlarını burada verir. Değişik bölgelerdeki işçilerin çeşitli sorunlarına ait doğru bilgileri elde etmenin ve bunlar hakkında Rusya çapında yayın yapmanın gerekliliği üzerinde durur.
Bu bölümde özellikle, hareketin alçalış ve yükseliş dönemlerinde yerel ve Rusya çapında çalışmanın özellikleri ve bunların birleştirilmesi çabalarına dikkat edilmelidir.
Beş: Tüm Rusya İçin Bir Politik Gazete Planı
Bu bölümde, başlıca şu görüşler açıklanır:
– İç bağlantısı Rusya çapında bir gazete tarafından sağlanan bir örgüt.
– Parti mi gazeteyi yaratır, gazete mi partiyi?
Bu bölüm üç alt başlık içermektedir.
a) “Nereden Başlamalı?” Makalesinden Kim Alındı?
– Ekonomistler, genel bir parti örgütü planından neden rahatsız olmaktadır?
b) Bir Gazete, Kolektif Bir Örgütleyici Olabilir mi?
– Ekonomistlerin kendiliğindenciliği ile kolektif örgütleyici bir gazete düşüncesi neden çelişmektedir?
c) Hangi Tip Örgüte İhtiyacımız Var?
Bu kesimde söylenenler, kitap boyunca savunulan bütün görüşlerin ve tezlerin gelip dayandığı son noktayı gösterir.
Yükselen yığın hareketinin kendiliğinden niteliği ile Rus Marksistlerinin bilinç ve inisiyatif geriliği arasındaki çelişmeyi çözecek tek bir yol vardır: Bütün Rusya’yı kapsayacak tek bir devrimciler örgütü!
Şu cümlelerin anlamlarını açıklayınız:
– Hemen saldırıya geçmeyi reddediyoruz. “tüm çabaların düzenli bir ordunun toplanması, örgütlenmesi ve seferber edilmesine yöneltilmesi...”
– “Günlük çalışmamızı her zaman yürütmeliyiz ve daima her şeye hazırlıklı olmalıyız.”
– Lenin, “Tüm Rusya için bir politik gazete planı” ile bir halk ayaklanmasının hazırlanması arasında nasıl bir ilişki kurmaktadır?
Sonuç
Bu son bölüm, Lenin tarafından adeta, kitabın bütün kapsamının bir özeti olarak tasarlanmıştır. Okuyucu, kitap hakkında tam bir bilgi edinebilmek için, bu bölümü ilk önce okuyabilir. Rus sosyal demokrasisinin tarihi belli başlı dönemlerin özellikleri içinde anlatılır. Bunlar, “Ne Yapmalı?”nın yazılış gerekçesini açıklamaktadır.
– Rus devriminin başlıca gelişme evreleri nelerdir, her dönemde hangi mücadele biçimleri ve taktikleri kullanılmıştır?
– “Üçüncü dönemi tasfiye etmeli!” Kitabın bu son cümlesinin anlamını açıklayın.

Kitaba ilişkin genel sorular

–   İşçi sınıfının iktisadi çıkarları için mücadelesinin öneminden yola çıkarak, ekonomistler iktisadi mücadelenin belirleyici olduğu sonucuna ulaşırlar. Lenin’e göre, iki kavrayış arasındaki fark nedir? Örneğin Raboçyeye Dyelo’nun sf. 78/79’te özetlenen görüşleri neden yanlıştır?
–   Ekonomistlerin savunduğu “siyaset” nasıl bir siyasettir?
–   Kendiliğinden hareketin bir unsuru olarak doğan ekonomik teşhirin hangi koşullarda sosyalist, hangi koşullarda sosyalist olmayan bir harekete yol açacağını anlatın.
–   Aşamalar teorisi nedir? Bu teori ile kendiliğindencilik arasında ne ilişki vardır?
–   “İktisadi mücadeleye siyasi nitelik kazandırmak” anlayışını eleştirin.
–   Propaganda ile ajitasyon arasında farkı açıklayın.
–   Ekonomizm ile terörizm arasındaki benzerliğin kökü nedir? Terör yöntemlerinin işçileri bilinçlendireceği yolundaki iddialar karşısında Lenin’in eleştirisini özetleyin.
–   Demokratik devrim sürecinde işçi sınıfının diğer halk kesimlerine karşı görevleri nelerdir? Bu görevleri işçi sınıfının sosyalist bilinci bakımından yorumlayın.
–   “İşçi sınıfına sosyalist siyasal bilinç dışarıdan verilir” ne demektir? Lenin’e göre, bu ilkenin unsurları nelerdir?
–   “İlkellik”, “amatörlük” ve “profesyonellik” kavramlarını Lenin nasıl tanımlıyor? Bu kavramlarla ekonomizm arasında ne gibi bir ilişki vardır?
–     Leninist parti teorisi ile “süreç olarak taktik” ve “aşamalar teorisi” neden birbirine karşıttır?
–   Merkezi bir örgütün ve gazetenin devrimci sosyalist mücadele bakımından taşıdığı önemi Lenin’in görüşlerine uygun olarak açıklayın. Günümüzde ve ülkemizde bu görüşlerin geçerli olup olmadığını tartışın.
-     Rus sosyal demokrasisinin 1902 yılına kadar geçirdiği başlıca dönemleri özetleyiniz. Üçüncü dönemin özellikleri nelerdir? “Ne Yapmalı?”nın bu dönemsel özellikler bakımından önemi nedir?

https://ozgurlukdunyasi.org/arsiv/40-sayi-220/341-qne-yapmaliq-icin-okuma-klavuzu-ve-ozet



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 7 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   4   5   6   [7] 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Ne yapmalı, nasıl yapmalı? melnur 1 3798 06.03.2019- 06:26
Konu Klasör Ne yapmalı? melnur 3 4248 23.01.2021- 03:41
Konu Klasör Sol Ne Yapmalı? melnur 7 1793 19.07.2021- 01:14
Konu Klasör Seçimde...ne yapmalı? melnur 2 1426 27.02.2022- 08:03
Konu Klasör Sol bu dönemde ne yapmalı? melnur 5 2112 05.09.2020- 04:24
Etiketler   Yapmalı
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS