SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Türkiye sosyalist hareketi kritik bir eşikte           (gösterim sayısı: 2.730)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: denizcan
Konu Tarihi: 08.05.2015- 16:51


"Türkiye sosyalist hareketi kritik bir eşikte"

HTKP MK üyesi Metin Çulhaoğlu, seçim sonrası Türkiye'ye solun hamle ve atılım kararlılığıyla bakması gerektiğini belirterek "Sosyalist hareket kritik bir eşikte" dedi.

Resim Ekleme

Özgür Savaşçıoğlu - İleri Haber

Halkın Türkiye Komünist Partisi (HTKP) Merkez Komite üyesi Metin Çulhaoğlu ile seçimler, Birleşik Haziran Hareketi ve HTKP'nin hedefleri üzerine konuştuk.

Önümüzdeki seçimlerden çıkacak olası Türkiye tablosu, sol açısından nasıl olanaklara işaret ediyor? Gelinen noktada, AKP'nin bittiği ve düzenin bu partinin yerine koyacak yeni bir projeyi hazırda tuttuğu söylenebilir mi?

Pek çok çevre önümüzdeki seçimlerin taşıdığı büyük önemden söz ediyor, bu seçimleri çok kritik buluyor. Belirli açılardan bakıldığında doğrudur. Ancak, Türkiye sosyalist hareketi açısından bakıldığında meselenin başka bir yanı daha ağır basıyor. O da şu: Türkiye’de sol, sosyalist hareketin geleceğinin bu seçim sonuçlarına bağlı olduğu, sonuçların bu hareketin geleceğini de büyük ölçüde belirleyeceği söylenemez ve söylenmemeli.

Biraz daha açık konuşalım: Seçimlerden alınacak herhangi bir sonucun ve ardından oluşacak herhangi bir siyasal iktidarın, Türkiye’de sol hareketin önünü kapatıcı bir etkisi olmayacaktır. Kuşkusuz belirli sonuçlar Türkiye’de sol-sosyalist harekete yönelik gündelik baskıların artacağı anlamına gelebilir. Ancak bunu ön kapatıcı bir durum olarak görmemek gerekir.

AKP GERİLETİLİRSE 'DAHA İLERİ NASIL GİDİLEBİLİR' SORUSUYLA BAKMALI


Bir de “olumsuz” değil de bir açıdan “olumlu” sayılabilecek seçim sonuçlarının bu kez Türkiye solunu yeni bir liberal saldırıya maruz bırakabileceğini düşünüp bundan kaygılananlar var. “Olumlu” diye tanımlanan seçim sonuçları nasıl, hangi dağılımla ortaya çıkarsa çıksın, bunun Türkiye sol hareketi üzerindeki olası saptırıcı etkilerini fazla abartmamak gerekir. Meseleye böyle abartılarak bakılırsa, o zaman AKP gericiliğinin geriletildiği her duruma “buradan daha ileri nasıl gidilebilir” sorusuyla yaklaşmak yerine “bu kez bize hangi tuzağı kuruyorlar” endişesiyle hareket edilir ve bu da solun kendi önünü kendisinin kesmesinden başka bir anlama gelmez.

Bütün bunları “sosyalist hareket zaten dipte, daha ne olacak ki?” mantığıyla söylemiyorum. Sosyalist hareket ”çok dipte” olsaydı, seçimlerden çıkan herhangi bir sonucun sosyalizmi gene orada, yani en dipte tutması gibi bir olasılıktan söz edilebilirdi. Oysa bugün Türkiye’de genel olarak sol, özel olarak da sosyalist hareket kritik bir eşiktedir. Şunu kastediyorum: Belirli bir birikime, deneyime, ders almışlığa, öfkeye ve kararlılığa sahiptir;   çıkardığı ses geçmiş dönemlere göre daha fazla alıcı bulmaktadır ve hemen yanına koşmasa da sola, sosyalist harekete bakan genişçe kesimler vardır.

Eğer durum gerçekten böyleyse, seçim sonrası Türkiye’ye sol adına hamle ve atılım kararlılığıyla, bunun imkânlarının var olduğunu görerek bakmak, böyle yaklaşmak ve hareket etmek gerekir.

AKP bitti mi? Herhangi bir çevrenin halen birinci parti olduğundan kuşku duymadığı, AKP açısından en olumsuz seçim tahmininde bile yüzde 38 oy biçilen bir partinin “bittiğinden” söz edilebilmesi ilginç bir durumdur. Bu ilginç durumu ortaya çıkaran ise, AKP’nin bizzat kendisinin yarattığı “düşmez kalkmaz siyasal parti-iktidar” imajıdır.   Öyle bir imajdır ki farz edilen ya da gerçek olan bir gerileme “bitme” şeklinde yorumlanabilmektedir. Eğer böyle bakarsak, evet bitmiştir. Yok, böyle değil de bu partinin Türkiye’de düzen siyasetinin bundan sonraki şekillenmesinde oynayacağı rol açısından bakarsak elbette bitmemiştir.

HAZIRDA TUTULAN BİR PROJE YOK


AKP’nin yerine yeni bir projenin “hazırda tutulduğu” yolundaki görüşlere ise hiç katılmıyorum. Dikkat edin, “hazırda tutulduğu” diyorum ve buna itiraz ediyorum. Birtakım sondajlar, yoklamalar, olasılık hesapları vb. vardır, ama “hazırda tutulan proje” filan yoktur. Dahası, seçimlerden sonra yeni proje girişimleri olsa bile AKP bu projelerin ete kemiğe büründürülmesinde anahtar aktörlerden biri olarak yerini koruyacaktır. İlle de tam tamına bugünkü AKP olmayabilir; ama bunun düzen adına bir “bayrak yarışı” olduğunu düşünürsek, bu bayrağı taşıyacak gene AKP çıkışlı başka atletler de pistlerde ısınmaya başlayacaktır

Unutmayalım: AKP’nin güç odaklarına ve sermaye çevrelerine rahatsızlık verici yanları olsa bile bu parti dünya emperyalist-kapitalist sistemi ve ülkedeki egemen sınıflar açısından hiçbir şekilde bir “anomali” değildir ve böyle görülmemektedir.  

[img]http://ilerihaber.org/images/m-1(5).jpg[/img] ​

AKP'nin son dönemde yaşadığı sıkışma, sadece toplumu yeni projeye ikna etme sıkıntısından ve düzen siyasetindeki çatlaklardan mı ibaret? Düzenin yaşadığı ideolojik ve siyasi krize iktisadi bir boyutun eklenmesi beklenebilir mi?

Sorunuza yanıt olarak pek çok olguya, duruma vb. işaret edilebilir. Ancak bu tür dağınık bir sıralama yerine daha toparlayıcı olduğunu düşündüğüm bir açıklamayı tercih ederim. Düzen açısından bakıldığında işin özü bence şudur: Türkiye Cumhuriyeti, 1923 yılından sonra uzunca bir süre ideolojik, siyasal ve kültürel üstyapı olarak laikliğin ve dinin, kamuculuğun ve özel sektörcülüğün, devletçiliğin ve liberalizmin, batıcılığın ve milliyetçiliğin-yerliliğin, dış politikada itidalin ve girişimciliğin vb. birbirini şu ya da bu şekilde dengelediği, belirli sınırlar içinde tuttuğu genel bir çerçevede yol almıştır.

Gerçi ön girişimler, erken denemeler ve belirli “başarılar” söz konusudur; ama bu çerçevenin kırılması, yerleşik olanın “kimyasının bozulması” anlamında en ileri hamleler AKP döneminde gerçekleştirilmiştir.

Biz buna “Birinci Cumhuriyet’in bitirilmesi” diyoruz. Tamam, bitirilmiştir; ama mevcut birikim süreçleri veri alınmak kaydıyla bunun üzerine yerleştirilecek “üstyapı” konusunda çok ciddi sıkıntılar, hatta açmazlar, tıkanma noktaları vardır. Daha açığı, düzenin yaşadığı “ideolojik ve siyasal krizin” üç boyutundan söz edebiliriz. Bir: Birinci Cumhuriyet’e geri dönülmesi mümkün değildir. İki: AKP kendi “yeni” cumhuriyetini toplumun en az yarısına kabul ettirememektedir. Üç: Egemen güçler “Tamam, biz de istiyorduk, ama bu kadarını değil…” tereddüdü, giderek endişesi içindedir.

Bence sözünü ettiğiniz “ideolojik ve siyasal krizin” temelinde bu durum vardır.

Bunların üzerine bir de ekonomik kriz gelirse ne olur? Kuşkusuz derinliğine ve şiddetine bağlıdır. Ancak, dünya kapitalizminin genel eğilimlerinde radikal bir değişiklik olmazsa ki olması pek mümkün görünmüyor, Türkiye kapitalizminin krizleri öteleyecek yeni bir birikim modeline kendi başına geçmesi hiç mümkün görünmüyor.

Bütün bunlar, zaman zaman ekonomik krizlerin de eşlik ettiği, sürekli ideolojik-siyasal kriz ortamları, “düzen içi çatlaklar”, siyasal belirsizlikler ve daha genel anlamda “kaos” demektir…  

CHP ve HDP'nin seçim bildirgelerindeki kimi vurgular, sosyalist hareketin bir kısmı tarafından eleştirilirken bazı kesimlerde övgüyle karşılandı. HTKP'nin bu partilere yönelik bakışı ne? Önümüzdeki dönemde, sosyalist hareket siyaset yaparken kendisi dışındaki muhalefet aktörlerine karşı nasıl bir tutum belirleyecek?

CHP ve HDP’nin seçim bildirgelerindeki kimi vurgulardan, bunların hem eleştirilip hem de övüldüğünden söz ediyorsunuz. Normaldir. Çünkü her iki parti de iki taraflı bir basınç altındadır.

Bir tarafta, son dönemde en kitlesel biçimde 2013 Haziran’ında dışa vurulan tepkilerin, özlemlerin ve taleplerin; AKP karşısında giderek biriken ve kendine mahreç arayan öfkenin oluşturduğu bir basınç vardır. Diğer taraftan gelen basınç ise, “çağımızın gerçekleri” olarak kabul edilen şeylerdir; dünyadaki güç merkezlerinin koyduğu ana çizgilerden uzak düşmeme kaygılarıdır; birtakım çevrelere verilmek istenen “solculuksa, benim solculuğum sizi bozmaz” mesajlarıdır ve dahası AKP’nin 13 yılda yarattığı müktesebatın en azından bir bölümüyle kabulüdür…

HTKP sözü edilen partilere böyle bakmaktadır. Bu partileri, iki taraftan gelen basınç altındaki siyasal oluşumlar olarak görmektedir. Bu söylenen basit gibi görünse bile önemlidir. Çünkü HTKP bu iki partiyi hitap ettikleri kitleler ve yarattıkları çekim alanlarıyla birlikte iç çelişkisiz ve iç dinamiksiz, yani kendilerine verilmiş tanımlı misyonların baştan sona kayıtsız şartsız taşıyıcıları durumundaki monoblok gövdeler olarak görmemektedir.

Sonra, bu iki partinin ötesinde, Türkiye kapitalizminin kendi sarsıcı gelgitleri vardır; kriz olasılıkları vardır; sınıf mücadeleleri vardır ve bunlar söz konusu iki parti dâhil Türkiye’deki tüm siyasal özneleri etkileyip yeniden ve yeniden belirleyen süreçlerdir.

Şimdi, meseleye böyle bakıldığında, HTKP dâhil Türkiye sosyalist hareketindeki öznelerin önlerinin açılması umutlarını bu iki partiden birinin ya da her ikisinin birden başarısına bağlamaları ne kadar yanlışsa, birine ya da her ikisine birden, peşin ve kategorik bir dışlayıcılıkla, giderek düşmanlıkla yaklaşmak da o kadar yanlıştır.

Türkiye sosyalist hareketi kendi sözüyle, mücadelesiyle ve eylemleriyle bu iki kesim üzerinde etki yaratabilir mi? Elbette yaratabilir. Ancak, bundan daha önemlisi ve etkilisi Türkiye’nin önümüzdeki döneminde yaşanacak karmaşık ve çelişkili süreçlerin, siyasal krizlerin ve bu arada ortaya çıkabilecek bir ekonomik krizin söz konusu oluşumları nasıl, ne yönde etkileyeceğidir.

Hepsine hazır olmak, her durum için söyleyecek sözümüzü ve yapacağımız işleri şimdiden düşünmek zorundayız.

HTKP "Türkiye sosyalist hareketinin eşik atlamasının mümkün olduğunu" vurgulayan bir çıkışın ürünü olarak ortaya çıktı? Gelinen noktada HTKP bu iddiaların neresinde?


HTKP Türkiye sosyalist hareketinin öznelerinden biridir.

“Başkaları böyle değildir” demiyorum; ama kendini Marksist-Leninist ve komünist olarak tanımlamaktadır.

“Eşik atlama” meselesine gelince; HTKP, Türkiye sosyalist hareketinin “eşik atlamasını” HTKP olarak salt kendi hamleleri ve başarısıyla gerçekleşebilecek bir durum olarak görmemektedir. Kendi adıma şöyle de diyebilirim: Türkiye sosyalist hareketi, içindeki öznelerden sadece birinin hamlesiyle eşik atlayacak bir duruma gelmişse, bu, ortadaki “eşiğin” herhangi bir eşik değil siyasal devrim eşiği olduğu anlamına gelir. Bolşevizm’den, 1917 Devrimi’nden esinli bir çıkarsamadır; henüz bu noktada olunmadığını da eklemek gerekir.

BİRLEŞİK HAZİRAN HAREKETİ


Dolayısıyla HTKP Türkiye sosyalist hareketinin eşik atlamasını, sosyalist hareketteki diğer öznelerle, giderek daha geniş anlamda “sol” kesimlerle birlikte gerçekleşebilecek bir durum olarak görmektedir. Bu süreçte HTKP olarak elbette kendine özel bir rol ve görev biçmektedir; ancak bugün bu rol ve görevini yaşama geçirebileceği oluşum olarak Birleşik Haziran Hareketi’ne özel değer vermektedir.

HTKP olarak bizim kendi teorik mirasımızda “örgüt-hareket diyalektiği” dediğimiz bir anlayış vardır. Bunlardan ilki ikincisine taşınıp onunla özdeşleştirilemez; ikincisi de birincisine indirgememez. İkisi, aralarındaki farklılıklar ve kimi gerilimlerle birlikte devinir.

HTKP, 2013 Haziran’ında adıyla sanıyla bir hareket görmüştür. Bunu görmenin ötesinde, bir yanda örgütün kendisi ile diğer yanda ortaya çıkabilecek herhangi bir hareketlenme arasındaki mesafenin ne kadar fazla olduğunu da görmüştür. Birleşik Haziran Hareketi’ni ise bu mesafeyi nispeten kısaltacak bir oluşum olarak değerlendirmektedir.

Meseleye önce bir taraftan bakalım: Büyük kitlesel patlamalar mı? Tamam, ama sonra ortalık süt liman olmasın, bu patlamaları yaratan unsurların en azından bir bölümü mücadeleye belirli bir form ve süreklilik kazandıracak bir tür örgütlenme içinde yer alsın, daha sonraki muhtemel patlamaların sürükleyicisi olarak hazır bulunsun. Yanıt: Birleşik Haziran Hareketi… Şimdi de öbür taraftan bakalım: Kendini Leninist öncü örgüt olarak tanımlıyorsun, ama içinde devinmen gereken hareketliliği henüz kendin yaratamıyorsun. O zaman “hareket” özelliklerini daha fazla taşıyan bir oluşumda yer alırsın ve o oluşumun başarısı için elinden geleni yaparsın. Yanıt: Bir kez daha Birleşik Haziran Hareketi…

“Eşik atlama” ise Türkiye sosyalist hareketi eşiği böyle, bu süreçlerde ve bu yollardan geçerek atlayacaktır.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Kemal Okuyan'ın,''Türkiye ve Sosyalist Devrim: Bir Hayalin mi Peşindeyiz? yazısı üzerine... melnur 1 211 12.11.2023- 15:32
Konu Klasör İstanbul depremi: Durum kritik... melnur 12 3409 28.02.2023- 00:26
Konu Klasör Kürt milisler kritik kapının eşiğinde melnur 0 3540 27.09.2013- 18:36
Konu Klasör KCK: Süreç tehlikeli, kritik ve bitme noktasında dayanışma 0 3213 17.02.2015- 14:50
Konu Klasör TMMM'den Marmaray için kritik açıklama! özgür 0 3957 27.10.2013- 11:36
Etiketler   Türkiye,   sosyalist,   hareketi,   kritik,   bir,   eşikte
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS