SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 4 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   2   3   [4] 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 09.11.2020- 07:53


Hemen bir üstteki yazıyı öyle bırakmamak ve teori pratik konusu üzerinde biraz daha durmak gerekiyor sanırım. Evet, pratikte yapılan bir hata teorinin yanlışlığı anlamına gelmez. Gelebilmesi içim teorinin de yanlışlanması ve hatta yerine o yanlışlama doğrultusunda bir başka açıklama/teori oluşturulması gerekiyor. Ne var ki, bu durum, yani teori ve pratik ilişkisinin sadece böyle bir boyutu da yok ve aynı zamanda teorinin pratiğe yansıtılması konusunda bir hata, bir yanlışlık ve teoriyle uyuşmayan bir özellik ortaya çıkıyorsa-çıkmışsa bu hatalar veya hatalar zinciri nedeniyle teorinin de bir şekil alması ve o tür hataların önüne geçici bir derinlik yaratılması da gündeme gelecektir, gelmelidir. Basit bir örnek, reel sosyalizmin çözülüşü sosyalizmin yanlışlığı anlamına gelmez ve bu yüzden insanlığı kapitalizmden kurtaracak bir siyasal ideolojinin yani sosyalizmin reddi anlamına ise hiç gelmez.   Sosyalizm hala insanlığın kurtuluşunun yol haritası olma niteliğini korumaktadır ve bu konuda umutsuzluğa da gerek yoktur. Yapılması gereken reel sosyalizm deneyiminden dersler çıkarmak olmalıdır kuşkusuz. Tersini de savunan olduğunu sanmıyorum.

Tarihte hemen hemen ilk kez bir işçi sınıfı devleti ortaya çıkmış. Emperyalizmin hem içten ve hem de dıştan yoğun saldırılara uğramış, bu saldırılara, sosyalizmin kurtuluşunda çok büyük çabalarda bulunmuş kişiler de karışmışsa orada sosyalizm pratiğinde hataların ve yanlışlıkların ortaya çıkmaması mümkün değildir. Reel sosyalizmde de hatalar yapılmıştır. Kuşkusuz yapılmıştır. Bu yüzden yüzeysel olmayan ve sosyalizmin reddi anlamına gelmeyen eleştirilere ve elbette ''içeriden'' yaklaşımlara ihtiyaç vardır. Ama tekrar olacak reel sosyalizmin çözülüşünden çıkarılacak dersler en iyi niyetle kerameti kendinden menkul bir solculuğa da yol açmamalı...







Bu ileti en son melnur tarafından 09.11.2020- 07:53 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 12.11.2020- 05:03


Kapitalizm emperyal aşamayla birlikte yeryüzünün her noktasına damgasını vurmuştur. Bir kaç istisnayı da saymazsak varlığını her noktada sürdürebiliyor, kendini bir şekilde var edebiliyor. Özellikle az gelişmiş ülkelerde biriktirdiği çelişkiler bile onun oralarda yıkılması için yeterli olmuyorsa kapitalizmin sonunun geldiği sonucunu çok rahatlıkla dillendirmek pek mümkün olmuyor.

Kapitalizmin ''yeni'' eğilimi daha otoriter bir üst yapıyla sürdürülebilirliği sağlamaktır. Trump ve Putin başta olmak üzere, bizde Erdoğan'ı da bu sürece dahil etmek mümkün, farklı bir yönetim tarzları oluşturarak kapitalizm sürdürülmeye çalışılacaktır. Egemenler toplumun tamamına olmasa bile -bu pek mümkün olamıyor- toplumun belli bir bölümünü yanına çekerek ve onların iradeleri üzerinden bir meşruiyet kaynağı sağlayarak otoriter-totaliter rejimler oluşturarak kapitalizme can suyu vereceklerdir ve bunu da şimdiye kadar başardılar. Türkiye örneğinin çok çarpıcı olduğunu düşünüyorum. AKP iktidarının sonunun ancak bir ekonomik kriz veya bir savaşla sonlanabileceği polemikleri yapılıyordu, ekonomik krizlerden başını kaldıramaz oldu, askerin de neredeyse ayak basmadığı ülke kalmadı, AKP'nin oyları müttefiki MHP ile birlikte hala yüzde 40'lar seviyesinde. Putin örneği bir başka tez konusu. Adam girdiği her seçimi alıyor, iktidarda kalmak için her yolu-yöntemi kullanıyor ve sonra yine kazanıyor. Trump için söylenmedik laf kalmadı, Amerikan başkanlarının en yeteneksizi, en cahili, en kötüsü olduğu gerçeğine rağmen adam iktidarı kıl payı kaybetti ki, hala seçim sonuçlarına itirazlar var, sonuç belli değil.

Ekonominin bir belirleyiciliği var kuşkusuz. Evine ekmek götüremeyen insanların tepkileri kaçınılmaz olacaktır ve kapitalizm de hemen herkese iş ekmek verebilme beceri ve potansiyelini kaybetti. Sürdürülebilirliği sağlamak artık herkesi değil, meşruiyet sağlayacağı düşünülen   sayıda bir kesimi yeterli görmek ve kapsamakla mümkün hale gelmişse artık bundan böyle düzenin bekası bu gerçekliğe uygun bir rejimi zorunlu hale getirecektir. Ve yapılmakta olan da budur. Otoriter liderlerin ortaya çıkması, toplumun belli bir kesimini besleyerek yandaş hale getirmek ve diğer muhalif, boyun eğmeyen kesimi de otoriter bir rejimle baskılamak düzenin yeni niteliği olacaktır ve sürdürülebilirlik de bana göre böyle bir süreçle mümkün hale gelecektir.

Sosyalizm mücadelesinin de bundan böyle bu realite üzerinden şekillenme zorunluluğunu dayatacaktır, diye düşünüyorum.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 16.11.2020- 04:15


Bu başlığın gerilere düşmesini istemiyorum. Hem kapitalizm ve hem de ona yönelik mücadelenin nasıl olması gerektiği konusunu önemsemek, bir durum perspektifi   çıkarmak ve sonuçta ona göre bir (kişisel) tavır geliştirmek sosyalist ideolojiyi beyhude bir gevezelik olmaktan kurtaracaktır diye düşünüyorum. Böyle bir fotoğrafın, böyle bir bütünlüğün bir sosyalist için önemi ortadaysa o zaman yapılması gerekenin de bu bütünlüğün olabildiğince içselleşmesine çabalamak olmalıdır ki, bunun da somut karşılığı bir şekilde partileşmekten, örgütlenmekten geçmektedir. Ve yine bununla birlikte ikinci önemli konu da, sosyalizm pratiklerine olsun, bilimsel sosyalizme olsun yapılan eleştirilerin -eğer yapılacaksa- mutlaka ''içeriden'' bir dille yapılmasıdır. Bu konuyu da ayrıca önemsemek gerekiyor. Bilimsel sosyalist tezlere veya reel sosyalizm pratiğine bir anti-komünist gibi dil/üslupla sözde eleştirmenin bir saldırıdan başka bir anlama gelmediği açıktır. Bence artık bu yılgınlık ve umutsuzluktan çıkmak gerekiyor. ''Kapitalizm yıkılıyor, devrim kapıda'' demek istemiyorum, böyle bir devrimci durum kesinlikle ortada yok. Halkın sosyalistlere yönelimi bu koşullarda bile yüzde 1'i geçmiyorsa bu durumda farklı söylemler ve gereksiz polemikler içine yuvarlanmanın bir anlamı yok. Bir de ''Türkiye'de komünist partinin olmadığı şeklinde ezberci yorumlar var ki, tamam ciddiye almamak gerekiyor ama işte insanın midesini bulandırmaktan başka bir işe de yaramıyor; geçelim!

Evet, örgütlenmek, partileşmek önemli. Bu konuyu kendini solda, sosyalizmde gören her birey düşünmelidir. Partili olmanın sosyalist mücadele için önemini tartışmak bile doğru değildir. Parti dışında kalarak bir sosyalist mücadele vermek hem kolay değil ve hem de çok yararlı bir işlevi yok. Ne var ki böyle bir konumdayken bile kolaycılıktan kaçınmak gerekiyor. ''Nasıl olsa parti merkeziyetçiliğinden dolayı üsttekiler düşünüyor ve siyasi kararlar alabiliyor ve biz de uygulamaya çalışıyoruz'' demeden de bir partili birey olarak sosyalist tezleri öğrenip içselleştirmek bir yana ve ayrıca güncel siyasete ilişkin   ezberciliğin ötesinde bir analiz etme becerisi kazanabilmeye gayret edilmelidir, diye düşünüyorum.

Konuya dönersek kapitalizm egemen olmaya devam ettikçe kendini üretebiliyor, yenileyebiliyor demektir. Ve dünyada emperyal kapitalizm hala egemen. Bunun nedeni kapitalizmin bir yönetim tarzı olarak egemenlik kurduğu topluma kendi sınıfsal çıkarlarını sanki toplumun çıkarlarıymış gibi kabul ettirebilmesinden geçmektedir. Kapitalizm ekonomik alandaki çelişkilerini ne kadar büyütürse büyütsün bu çelişkiler sonucunda toplumun büyük çoğunluğunun radikal bir değişimden yana tavır almaması ve böyle irade gösterememesi durumunda varlığını hep sürdürecektir. Yalın gerçek de budur. Komünist parti yok ve olmadığı için...-gevezelik, saçmalık, artık ne derseniz deyin!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 17.11.2020- 03:18


'Sorunlu' bir tespite karşı değerlendirme - Metin Çulhaoğlu

(...)

Dünya kapitalizminin bugünkü siyasal yörüngesine ilişkin olarak buradan, yani Türkiye’den yapılan kimi sol tespitlerle ciddi denebilecek “sorunlarımız” var.

Bizim açımızdan “sorunlu” tespitlerin en başında şu geliyor: ABD’de yeni başkan Biden’ın izleyeceği politikalar, bugün dünya kapitalizminde görülen “otoriter” yönelimlere malum liberal jargon eşliğinde bir dur diyecek, çoğulcu-liberal parlamenter demokrasinin faziletlerini yeniden öne çıkararak kapitalist dünyayı hizaya çekecektir…

Yani, yeniden ve bir kez daha “liberal restorasyon”; hem de bu kez küresel ölçekte…

Bu tespitin gerçek hayatta en küçük bir karşılığı bile olmadığını söyleyemeyiz. Gelgelelim, zamanında Bernstein’in tespitleri için de öyle söylenemiyordu, ama …

O halde sorun nerede?

Bizce sorunun kaynağında, Trump’ın ABD’sinden ’in Türkiye’sine, Bolsanaro’nun Brezilya’sından Modi’nin Hindistan’ına kadar çok geniş bir coğrafyaya yayılan otoriter rejimlerin bir “anomali”, yani normal sayılana göre bir “sapma” sayılması vardır. Engels’in ölümünden kısa bir süre önceki kimi değerlendirmeleri ve Lenin’in “en iyi kabuk” metaforu bir yana bırakılırsa Marksist formasyona sahip insanların parlamenter demokrasiyi neden, nasıl olup da kapitalizmin devlet ve siyaset düzeyindeki “normu” saydıkları bizim için hala bir meçhuldür.

Bu bilinmezliğe rağmen, kapitalizme böyle bir norm atfının özellikle günümüzde tamamen geçersiz sayılması gerektiğini söyleyebiliyoruz.

***

Dünya kapitalizmi İkinci Dünya Savaşı’ndan çıkarken faşizm, askeri yenilginin ötesinde siyasal ve ideolojik planda da yenilmişti. Daha doğrusu büyük savaştan sonra faşizm, tekil ülkelerde en başta askeri darbelerle gerçekleştirilen diriltme girişimlerine rağmen dünya ölçeğinde etkili bir akım olmaktan çıkmıştı.

Kapitalist dünya açısından bakıldığında faşizmin siyasal-ideolojik yenilgisinde, parlamenter-liberal demokrasinin finanse edilebilmesinin de önemli bir payı olduğu görülür. Daha açık bir deyişle, sosyalist sisteme karşı “hür dünya” iddiasını sürdürme zorunluluğunun yanı sıra, dönemin birikim modeli de refah devletini ve kalkınma paradigmasının kabulünü mümkün kılıyordu.

Peki, bugün aynı yerde miyiz?

Günümüzde dünya kapitalizminin, küreselleşme denilen konfigürasyon (toplu durum) olmadan kendini sürdürmesi mümkün değildir. Bu böyleyse, ortadan kalkması hiçbir şekilde mümkün görünmeyen ulus devletler bazında milliyetçilik kesintisiz beslenme kanalları bulacaktır. Sürekli beslenen milliyetçiliğin ise otoriter, neo-faşist, faşizan ve faşist eğilimler, yönelimler, akımlar ve rejimler olarak uç vermesi de eşyanın tabiatından sayılmalıdır.

İkinci Dünya Savaşı sonrası ortamla karşılaştırıldığında mutlaka dikkate alınması gereken temel bir farklılıktır: Bugün dünya kapitalizminin, faşizme kadar varabilen otoriter eğilimlere karşı siyasal ve ideolojik alanlarda üstünlük sağlayıp bu eğilimleri marjinale itmesi, daha önemlisi “gerçek” ya da “ileri” denebilecek herhangi bir demokrasiyi finanse etmesi mümkün değildir.

https://ilerihaber.org/yazar/sorunlu-bir-tespite-karsi-degerlendirme-119567.html



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 4 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   2   3   [4] 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Kapitalizmin sonu: Nasıl?-Korkut Boratav melnur 0 4004 25.08.2017- 20:40
Konu Klasör Ulus devletlerin sonu geldi mi? ayhan 31 31260 03.02.2014- 18:50
Konu Klasör İttifaktan sonra: 'Türkiyelileşme'nin sonu mu geldi? melnur 0 181 25.06.2023- 07:31
Konu Klasör Kapitalizmin krizleri ve sınıf melnur 0 2750 04.08.2013- 00:04
Konu Klasör Kapitalizmin sınırlarında… melnur 3 2747 25.12.2018- 07:34
Etiketler   Kapitalizmin,   sonu,   geldi
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS