SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Babeuf okuyan bir ihtilalci, Abdullah Nihat Yılmaz           (gösterim sayısı: 3.930)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
ayhan
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 05.12.2013
İleti Sayısı: 1.076
Konum: Tekirdağ
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: ayhan
Konu Tarihi: 05.07.2015- 22:10


51 yıl önce bugün TİP hayranı, Babeuf okuyan bir ihtilalci İdam sehpasında “memleket için hayırlı olsun...” dedi ve

Resim Ekleme

Taburesini kendi tekmeledi...


Harp Okulu'nun genç teğmeni, 21 Mayıs 1963'te askeri ayaklanmaya katıldığı için tutuklanıp hüküm giymişti. 1972 Mart'ında Kızıldere olayları nedeniyle, yeniden tutuklanacaktı. Yargılandığı davalardan birinde işlediği iddia edilen suç "anti-emperyalistlik"tir. Emperyalizme karşı olduğu iddiasıyla suçlanan dünyadaki tek suçlu unvanına sahip olması nedeniyle Uğur Mumcu yazılarına konu olmuştu. Sözünü ettiğimiz kişi Abdullah Nihat Yılmaz'dır.

Fatsalı Yılmaz'ın kardeşi Nihat Yılmaz, 1972'de Kızıldere katliamında can verecekti. THKP-C'nin önemli isimlerinden,   geçen yıl yaşamını yitiren Ziya Yılmaz da, Abdullah Yılmaz'ın amca çocuğuydu.   Yılmaz, "Talat Aydemir'in vasiyeti" başlıklı yazısında Mamak günlerini anlatır.

Aralarında Abdullah Yılmaz'ın da bulunduğu dört teğmen, cezaevi yönetiminden bir astsubay üstçavuşun hoşgörüsüyle idamlıkların olduğu ön hücrelere geçerler. Talat Aydemir, Fethi Gürcan, Yarbay Osman Deniz, Üsteğmen Erol Dinçer oradadır. Aydemir, genç teğmenleri gülümseyerek karşılar, "hoş geldiniz çocuklar" der. "Radyo dinliyor musunuz" diye sorar.   Genç teğmenlerin radyoları yoktur. Dört aydır onlara kitap, dergi, gazete bile verilmemektedir.

Aydemir, radyoda yayınlanan seçim konuşmalarından ve bir partiden söz eder. "İşçi Partisi'nden söz ediyorum. Türkiye İşçi Partisi sözcüsünü dinledim bu radyodan..." "Yoksa siz" diye sorar, "Peşimizden niye geldiniz? Zenginleri kurtarmak için mi? Davamız zenginleri kurtarma davası mıdır? Hem zenginlerin kurtulacak nesi var ki? Onlar zaten kurtulmuştur oğlum..."

"Adam, hastası olup ilaç alamayan, köylü olup toprağı olmayan, işçi olup çalışma yeri bulamayanlara sesleniyor. Köylüye toprak, herkese iş vereceğiz diyor, bu düzen değişecek, yeni bir düzen kurulacak diyor..." Ve ekliyor: "Bundan sonra, hapisten çıksam da çıkmasam da -ki çıkacağım mutlaka- bu yola açık kimliğimi koyuyorum, sivil siyaset yapacağım... İşçi için, köylü için ve yerde kalmış herkes için..."

Genç teğmenlerin Talat Aydemir'le son görüşmeleridir bu. Mahkeme kararını vermişti. İdamlar, müebbetler ve diğer ağır hapis cezaları... Askeri Yargıtay kısa sürede cezaları onamış, hapis cezası alanlar sivil cezaevlerine gönderilmiştir.

21 Mayıs 1963 ihtilaline teşebbüs edenler iki mahkemede yargılanmıştı. Mamak’ta 1 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi 151 subayı yargılarken, Harp Okulu’nda kurulan 2 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi bin 459 Harbiyeliyi yargılıyordu.

"ÜÇE ÜÇ!"

1 No'lu Sıkıyönetim Mahkemesi'nden yedi idam kararı çıktı. Askeri Yargıtay üç idam kararını bozdu, dördünü onayladı. Ölüm cezaları TBMM gündemi geldi. Meclis, Üsteğmen Erol Dinçer dışındaki üç idamı onayladı. Meclis'teki Adalet Partisi'nin çoğunluğu "üçe üç" istiyordu. Yani 27 Mayıs Devrimi'nde idam edilen Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın idamlarına karşılık üç subayın asılması!

O dönemde, 1961 Anayasası'na göre TBMM çatısı altında Senato da bulunuyordu. Meclis kararını Senato onaylamadı. Senato, Osman Deniz ve Fethi Gürcan hakkında verilen kararı bozarken Talat Aydemir’i onadı. Ancak son kararı yine Meclis verdi. Meclis, Talat Aydemir ve Fethi Gürcan’ın da idam edilmesine karar verdi. AP'lilerin "üçe üç" dileği, 1972'de Deniz, Hüseyin ve Yusuf'un idamıyla gerçekleşecekti.

Mahkeme kararından sonra hükümlüler Mamak’tan alınıp Çorum, Elazığ, Malatya gibi sivil cezaevlerine gönderilmişti. Mamak'ın taş binasında sadece idamlıklar kalmıştır. 23 Haziran 1964 günü yayımlanan Resmi Gazetede Aydemir ve Gürcan'ın idam cezalarının TBMM tarafından onandığı yazılır. Osman Deniz ve Erol Dinçer'in idam cezaları ise Meclis tarafından kabul edilmemiştir.

Kader mi diyelim? Albay Talat Aydemir'in 21 Mayıs 1963 ihtilal girişiminde Radyoevini basıp isyancıları etkisiz hale getiren Ali Elverdi, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'a idam cezası veren Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 No'lu Mahkemesi'nde başkanlık yapmıştı. 1974 yılında Tuğgeneral rütbesi ile emekliye ayrılmış, 1975 yılında Adalet Partisi'nden Bursa milletvekili seçilmiş, Alzheimer hastası olarak 7 Nisan 2010 günü soluk borusuna yemek kaçması sonucu boğularak ölmüştü.

Talat Aydemir, 27 Haziran 1964'ün ilk saatlerinde Fethi Gürcan'la birlikte Mamak'tan Ankara Ulucanlar Cezaevi'ne getirilmişti. Cezaevi'ndeki hücresinde, elindeki kitabı okumaya hazırlanırken, en yakın dava arkadaşı Fethi Gürcan'ın idam edildiğini, avukatının itirazı üzerine idamının ertelendiğini bilmiyordu. Oğlu Metin, artık babası için hiçbir umut kalmadığını görerek, dava arkadaşı Fethi Gürcan'ın mezarının yanındaki mezarı almıştı bile!

Nesrin Turhan, "İhtilalin Süvarisi" adlı kitabında   Aydemir'in son saatlerini anlatır.Son okuduğu kitap, oğlunun getirdiği, Fransız devrimcisi Gracchus Babeuf’un "Devrim Yazıları" adlı kitabıydı. Kitabın daha ilk satırlarında adeta büyülenmişti. 1789 Fransız Devrimi'nin coşkusunu paylaşıyordu Babeuf. Devrim öncesinde, özel mülkiyetin haksızlıklar üzerine kurulduğu sonucuna varmış, toprakların dağıtılmasıyla, toplumsal eşitsizliği önlemeyi öneriyordu. Babeuf, sosyal düzenin kökten değiştirilmesini savunuyor ve yüz yıllar sonra idam edilmeyi bekleyen bir Türk subayını derinden etkiliyordu. Ancak Aydemir'in o fikirleri hayata geçirecek ömrü kalmamıştı.

Babeuf’ün kitabına şu notu düşüyordu: "Şu anda taşıdığım hisleri, kaç yüz sene evvel taşımış, hayret ediyorum. Ne kadar benzerlik var, şaşıyorum."

4 Temmuz'u 5 Temmuz'a bağlayan gece, hücresinin kapısı açıldı. Beyaz idam gömleğini giydi. İnfaz yerine aynı soğukkanlılıkla yürüdü. Cellata, “Kendi işimi kendim görürüm” dedi ve “memleket için hayırlı olsun...” diye bağırdıktan sonra ayağının altındaki sandalyeyi tekmeledi... Saat 02.55'i gösteriyordu...

Hikmet Çiçek/Aydınlık

Odatv.com





Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Nihat Doğan Galatasaray'dan kovuldu yura 2 3572 17.02.2015- 23:59
Konu Klasör Rıza Yürükoğlu-Nihat Akseymen solcu 2 4699 12.09.2015- 22:05
Konu Klasör Nihat Genç-Sağ Kendi Çürümüşlüğünün Farkında Değildir NOLAN 0 5195 02.02.2014- 23:10
Konu Klasör Yılmaz Güney: Sorumluluk, mücadele ve Umut melnur 8 3267 10.09.2023- 20:24
Konu Klasör İnanılmaz şeyler oluyor, bu ülkede... melnur 0 1889 06.10.2019- 08:36
Etiketler   Babeuf,   okuyan,   bir,   ihtilalci,   Abdullah,   Nihat,   Yılmaz
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS