SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Halklar kardeştir 2           (gösterim sayısı: 5.022)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
ozkanates
[ ozkanates ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 20.08.2015
İleti Sayısı: 112
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: ozkanates
Konu Tarihi: 10.09.2015- 12:11


Mustafa Kemal, 250.000 kişilik Yunan ordusuna karşı bin bir sıkıntı ile 60.000 kişilik orduyu kurar. Ancak ilk büyük çatışmada 30.000'i firar edecektir. Hemen hemen tamamı, yokluk içindeki orduya ait silahını da birlikte alarak. Kurmayların buna yorumu şaşırtıcı: "İyi oldu, çürükler ayıklandı, geri kalanların oluşturacağı güçlü çekirdeğin etrafında sağlam bir ordu kurarız."

2 ay önce denk gelip okuduğum Şu Çılgın Türkler, İngiliz lordunun "kağnı kamyonu yenemez" cümlesi ile başlıyor. Büyük Taaruz'da 6 kamyon ele geçer. Bunları yakmak zorunda kalırlar çünkü kamyon sürmeyi bilen yoktur. Savaş sırasında rayları tamir etmek gerekir. Bunu çevre köylerden kadınlar yapar çünkü o köylerde erkek kalmamıştır. Kitabın bitişi, bu koşulları anlatan "kağnı kamyonu yendi" ile.

Yokluğun, kıtlığın, çaresizliğin daha nice örnekleri. Ama ben kitabı okuyunca gördüm ki Mustafa Kemal'in büyük başarısı bunlar değil, ordu değil, zafer değil. Halkın, bürokratların, aydınların umutsuzluğunu, çaresizliğini, yılgınlığını, teslimiyetini yenmekti asıl başarı: "Bakın şu kendini bilmez, haddini bilmez Kemal taraftarlarına. Bütün dünyayı güldürmekteler. Dostlarımızla (Batı işgal kuvvetleri) aramızı bozmadan bu hainler derhal yakalanmalı, en ağır cezaya çarptırılmalı".

Hayretle gördüm ki, bugün savunulan tezlerle o günküler aynı. Neden? Çünkü Mustafa Kemal kağnıya değil kağnıcıya, kamyona değil kamyoncuya bakarak ülkesinin gücüne güvendi; tek başına ayakta durabileceğine, kimsenin korumasına ve sömürmesine ihtiyacı olmadığına inandı, bağımsızlığa inandı. Ve başardı, başardık.

Ama bu ancak birinci raund idi. Üzerinde yaşayabileceğimiz toprakları, kendi ekonomimizi kendi ordumuzu kurabileceğimiz toprakları, vatanı geri alış idi. Sonraki 80 yılda işte bunları kurduk. Ve şimdi son 10 yıldır Türkiye bağımsızlığın ikinci raundunda: Siyasi bağımsızlık. Batı'nın uydusu olarak değil, tek başına ayakta durabilen, kimsenin korumasına ve sömürmesine ihtiyacı olmayan, kimseyi sömürmeyen ve kimsenin sömürülmesine razı olmayan. İşte aynı bağımsızlık mücadelesinin iki aşaması olduğundan, 90 yıl önce konuşulanlar ile bugün konuşulanlar aynı.

Bugünkü noktada halklar seçim yapmak zorunda. Batı'nın böl-öldürt-yönet sistemine devam mı yoksa bağımsızlık mı. 80 öncesinde beyaz Türkler bizi sol-sağ, alevi-sünni diye böldüklerinde bu numarayı yedik. Ama 80 sonrası Kürt-Türk, dindar-laik diye bölmek istediklerinde çoğunluk bunu yutmadı. Tam tersine, 2002'de 14 aylık bir partiye %36 oy vererek sessiz direnişine = bağımsızlık mücadelesine başladı.

Artık sonuç ufukta göründü. Bunu sadece biz değil, Batı da görüyor. O yüzden 6 ayda bir darbe girişimi oldu ve şimdi tüm uzantılarını birleştirerek topyekün bir girişim yapıyor.

Beyaz Türkler ve Beyaz Kürtler, Türk-Kürt ayrımı yaratmak için el ele 30 yıldır uğraşıyorlar. Ama Türkiye eski Türkiye değil. Artık ne zulümle sinmiş bir halk var ne de o zulmü göre göre devletinden uzaklaşmış, sessizce sırtını dönmüş bir halk. Evet, bağımsızlık mücadelesi zor ve çok kafalar halen karışık, bağımlılığa bağımlı. Ama devletine bakınca artık utanç duymayan, karakolun önünden geçerken korkmayan, orduyu kafaya dipçik değil ülke koruması olarak gören, istihbarat deyince yüz binlerce bilimsel işkence mağdurunu değil zalimin hedefinde olanı anlayan, etnik deyince ana dili konuşma cezasını değil ülkenin vatandaşı olmayı bilen bir toplum da ortaya çıkmakta. Birbirini karşı kamp, devleti ortak zorba olarak değil, birbirini ve devletini sırtını yaslayacağı vatanı olarak gören bir toplum.

Bu yüzden, Beyaz Kürtlerin etki sahasındaki Kürt kardeşlerim seçim yapmak zorunda olduklarını, sonsuza kadar iki taraflı birden, hem şahin hem güvercin olamayacaklarını, bir ülkede iki iktidarın mümkün olmadığını görmeliler. Amerikan şahinlerinin vaat ettiği ülkenin, Batının 300 yıllık hilesi olduğunu, Batının ancak uydulara ve kendi zulmüne geçit verdiğini, onun da zaten Eski Türkiye olduğunu görmeliler.

Ve bugün sokağa çıkan Türk kardeşlerim de, Amerikan şahinlerinin uydusu Beyaz Türklerin ekmeğine yağ sürdüklerini görmeliler. Ülkeye sahip çıkmak, devletin güçlerini iş yapamaz hale getirmek değil. Güçlü devlet hem vatandaşını hem kendini korur. Terör aktivitesi bu yüzden ancak kaosa, sokağa, kimin kimi niye vurduğunun bilinmediği toz duman kargaşaya dayanır. Halk sokaktan çekilmedikçe terör onun içine gizlenir ve şiddet sarmalını başlatmak için tarafları birbirine kırdırır.

Halkını çevresine toplamış bir devlet güçlüdür. Halka düşen sokakları boşaltmak, devlete engel olmamak.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
ozkanates
[ ozkanates ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 20.08.2015
İleti Sayısı: 112
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: ozkanates
Cevap Tarihi: 03.12.2015- 16:11


Kendimizden duyunca anlam ifade etmiyor, başkasından duyalım:


Bildt: Osmanlı Gitti Huzur Bitti

Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından kurulan ülkelerdeki kargaşa devam ederken, eski İsveç Başbakanı Carl Bildt, bir internet sitesinde bu konuyla ilgili makale yayınladı.

Orta Doğu’daki pek çok çatışmanın köklerinde Osmanlı’nın çözülüşünün bulunduğunu ifade eden eski Başbakan Bildt, “Osmanlı İmparatorluğunun birbirine karışmış kültürler, gelenekler ve dillerle zengin mozaiğini oluşturan Bosna Hersek’teki Bihac’tan Irak’ın Basra şehrine kadar geniş bölge, İstanbul’daki Sultan’ın otoritesiyle başarılı bir şekilde yönetiliyordu” dedi. Osmanlı’nın bölgeyi yüzlerce yıldır barış içinde yönettiğini belirten Bildt, “Osmanlı parçalanmaya başladığında şiddet de başladı. Dış güçler Balkanlar, Mezopotamya, Doğu Akdeniz’de Osmanlı haritasını yeniden çizdi, birçok ülke ortaya çıktı. 1917 Balfour Deklarasyonu ile İngiltere, Filistin’de bir İsrail devleti kurulması için harekete geçti. 1948 yılında İsrail devletinin kurulmasını; çatışmalar ve müzakereler takip etti.1990’larda Balkanlarda savaşlar yaşandı. Irak’ı Sünni ve Şiiler arasında paylaştırmak, Mezopotamya’yı 1947 yılında Asya’daki trajedinin yeniden yaşanmasına yol açabilir. O tarihlerde Hindistan ile Pakistan ayrılmış, milyonlarca kişi Pakistan’a gitmek isterken hayatını kaybetmişti.

Irak’ta Araplar ve Kürtler arasında da parçalanma ülkede uzun süren kanlı günlerin yaşanmasına yol açabilir. Suriye’de de çözüm bulmak güçleşiyor. Ülkenin sahil kesimlerinde Rusya destekli Alevi ülkesi sürdürülebilir gibi gözüküyor. Ancak böyle bir durumda Hristiyan azınlık kurban edilmiş olur. Savaşların ve devrimlerin ardından geride sadece bir gerçek kaldı; Osmanlı’nın kurduğu düzeni bozan her şey bölgede daha fazla kan gölüne dönmesine yol açtı. Uluslararası toplum, bölgede barışı tesis etmek için çalışıyor. Ancak bölge ülkelerinin liderleri geçmişten ders almalı” dedi.


http://www.kanalahaber.com/haber/gundem/bildt-osmanli-gitti-huzur-bitti-270747/
https://tr.wikipedia.org/wiki/Carl_Bildt



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: dayanışma
Cevap Tarihi: 03.12.2015- 16:29


Özkanateş, sen de Erdoğan ve Davutoğlu gibi düşünüyorsun. Osmanlıcılık bitti huzur kalmadı diyorsun. Erdoğan ile Davutoğlu da böyle diyor ve Suriye'ye dönük planlarında böyle bir ideoloji yatıyor. Yeni Osmanlıcılığın Suriye'yi ne hale koyduğunu görmüyor musun?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
ozkanates
[ ozkanates ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 20.08.2015
İleti Sayısı: 112
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: ozkanates
Cevap Tarihi: 10.12.2015- 15:31


Alıntı Çizelgesi: dayanışma yazmış

Özkanateş, sen de Erdoğan ve Davutoğlu gibi düşünüyorsun. Osmanlıcılık bitti huzur kalmadı diyorsun. Erdoğan ile Davutoğlu da böyle diyor ve Suriye'ye dönük planlarında böyle bir ideoloji yatıyor. Yeni Osmanlıcılığın Suriye'yi ne hale koyduğunu görmüyor musun?




5.000 yıllık yazılı tarihte, uygarlık yarışında önderlik...
İlk olarak Mısır ile Doğu'da, sonra Antik Yunan ile Batı'da,
Sonra İslam ile yine Doğu'da, son 300 yıldır da yine Batı'da.

Batı’nın ilk önderliğini arenalarda insanları birbirine öldürterek,
Aslanlara canlı canlı parçalatarak eğlenen Roma’da tanıdık.

4. yüzyılda o Roma’nın imparatoru Konstantin,
İmparatorluğu birleştirecek ortak bir din olsun istedi.
En güçlü 2 aday Hıristiyanlık ve kadına tapma diniydi.
Roma’nın vaktiyle resulünü katlettiği Hristiyanlığı seçti.

Doğu’nun Hıristiyanlığı bir barış dini idi, öbür yanağını çevir dini.
Yoksulların, ezilenlerin, horlananların, sürülenlerin dini.
Batı onu kendine uydurarak bir savaş dinine çevirdi.

İkinci en büyük dini bastırmak için yüzlerce yılda,
“Cadı” uydurmasıyla 40.000 kadını diri diri yaktı.
İlerleyen süreçte kilise denen uydurma bir çete,
Avrupa topraklarının üçte birini eline geçirdi ve,
Daha da fazlası için hiç durmaksızın kan aktı.
Böylece Avrupa birbirlerini öldürerek,
1000 karanlık yıl daha geçirdi.

Ümit Burnu'nun keşfiyle hastalık, Avrupa’dan dünyaya saçıldı.
Dünya topraklarının %95'inin zenginliklerini %5'e taşıyan Batı'nın,
Bu 300 yılda girip de kan ve gözyaşı taşımadığı toprak parçası yok.
Modern Batı dediğimiz kültür, işte bu kan ve gözyaşından başkası değil.

Bunu bilmeyene Batı refah, zenginlik, kurtuluş sanıldığından,
Tüm dünyada aydınlara çekim merkezi oldu ve tercihler yapıldı.
Batı politikalarını benimsediler; bu herkese kan ve gözyaşı demekti.

Batının yükselişi ile birlikte bütün dünyayı milliyetçilik akımları sarmıştı.
Batı için kendi birliğini kurmak, başka birlikleri dağıtmak olan milliyetçilik.

Anadolu Türkleri, bu trene binen sonuncu halk oldu.
Milliyetçilikten başka çare kalmayıncaya kadar mücadele ettiler.

Ulaşılan sonuç dünyanın bugünkü hali. Batı egemenliğinin birbirine kırdırdığı,
Arap halkları, Kafkas halkları, Balkan halkları ve onların ortasında Anadolu halkları.
Bu yüzden 90 yıllık reklam arası bitmeli, halkların birlikte yaşayabileceğine inanmalı.
Yoksa Batı kendi kendini yok edene kadar halklar birbirini yok etmeye devam edecek.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
ozkanates
[ ozkanates ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 20.08.2015
İleti Sayısı: 112
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: ozkanates
Cevap Tarihi: 10.12.2015- 15:32


Batı ve doğu olmak üzere iki tip emperyal var:

Batı tipi emperyal, kolonizasyon = işgal.
Kendi toprakları dışında kononiler oluşturur,
Oraların zenginliğini kendi topraklarına aktarır.
Halklar el konacak zenginlikleri kadar yaşar.

Doğu tipi emparyal ise birlikte yaşama = fetih.
Bunda zenginliklerin yağması ve transferi olmaz.
Halklar birlikte yaşar, birlikte üretir, birlikte ölür.
En bildiğimiz örnekler Osmanlı ve Sovyetler Birliği.

Bu işler bize göründüğü gibi kolay değil,
Bugünkü 64 ülkeyi yüzlerce yıl bir arada tutmak.

Denir ki, "Osmanlı Filistin'i 12 çavuş ile yönetti".
Kimisi de der ki, çok göndermiş 2 çavuş yeterdi,
Çünkü o 12 çavuş, adalet üzerine bir devletindi.

Aynı Filistin dünyaya meydan okuyan bir gücün,
60 yıllık emsalsiz zulmüne karşı hala yönetilemiyor.

Amerika, dünyanın süper gücü, en güçlü ordusu,
Tam donanımlı tam teknolojik 500.000 asker ile,
Irak'da yıllarca kaldı, dümdüz etmediği yer kalmadı,
Sonunda İran'a teslim edip çıkmak zorunda kaldı.

Afganistan işgal edildiğinde millet gülüyordu,
Milyon dolarlık füzeyle çadır mı vurulacak diye.
Afganistan 3,6 milyon can verdi ülkesini vermedi.

100 yıldır Batı'nın kültürel kodlarıyla yaşadığımızdan,
Artık vahşetin olmadığı bir dünya tahayyül edemiyor,
Bir devletin şerefli olabileceğini hayal edemiyor ve,
Vaktimizi, realite bildiğimiz bu hastalık hali için,
Birbirimizi suçlamaya yatırıyoruz.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
ozkanates
[ ozkanates ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 20.08.2015
İleti Sayısı: 112
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: ozkanates
Cevap Tarihi: 10.12.2015- 15:34


İki yılan veya iki akrep kapıştıklarında birbirlerini sokmazlar.
Aslan, kaplan, ayı vb. yırtıcılar nadiren fiziki olarak kapışırlar.
Çünkü onlar birbirleri için saldırılamayacak kadar tehlikelidir.
Bu yüzden itişme, kakışma, güç gösterisi, irilik, bağırma gibi,
Doğrudan olmayan, dolaylı savaş yöntemleri geliştirmişlerdir.

Zenginlerin doğrudan kapışması en son 1 ve 2. dünya savaşı.
Pek çoğu kendilerinden 60 milyon ölü.

Şimdiki savaş/yıkım gücü, o zamanki ile karşılaştırılamaz bile.

Bu yüzden ikinci dünya savaşından sonra yeni konsepte geçtiler,
Sömürge sahalarında yürütülen, doğrudan olmayan dolaylı savaş.
Dünyanın enerji merkezi Arap yarımadası da konsepte baş mekan.




Bu ileti en son ozkanates tarafından 10.12.2015- 15:38 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
ozkanates
[ ozkanates ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 20.08.2015
İleti Sayısı: 112
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: ozkanates
Cevap Tarihi: 10.12.2015- 15:40


İnsan ömrü tarihin gelişimine göre çok kısa olduğundan,
İçinde olduğumuz anı mutlaklaştırarak algılarız.
Oysa bu 300 yıl, tarihte bir an sadece.

Bir de bu 300 yılın muhasebesi var. "İleri" dediklerimizin ileriliği,
Dünya topraklarının %95'inin zenginliklerini %5'e taşımaktan ibaret.
300 yıldır Batı'nın girip de kan ve gözyaşı taşımadığı toprak parçası yok.

Peki neden sömürge ülkeler bu durumu kabul eder,
Kendi topraklarını başka ülkelerin çıkarları için yerle bir ettirirler?

İki uygarlık karşılaştığında,
İleride olan geridekinin entelektüelleri için bir çekim merkezi olur.
Ve süreç içinde onları devşirir.

Eğer ileri olan uygarlık sömürgeci ülkeler ise,
Sömürülen ülkelerin entelektüelleri, sömürgeci ülkelerin algılarını benimser,
Ve kendi öz halklarına karşı ölümüne bir küçümseme tutumuna girerler.

Böylece çekim sahasına girdikleri sömürgeciye ve,
Onun asıl vurucu gücüne, içeriden vuran gücüne dönüşürler.

Böylece sömürge ülkelerin,
Apaçık duran tüm kanıtlara rağmen geçmişi yeni baştan yazılır,
Apaçık duran tüm kanıtlara rağmen gündemi her gün yeniden yazılır.
Ve o sömürge ülkeler artık kendilerini savunamazlar çünkü,
Beyin güçleri düşmanın vurucu gücü olmuştur.

İşte bu devran böyle sürer gider.
Bazı aydınlar kendilerini kurtarır, bazı ülkeler silkelenir bağımsızlık der.
Ama bu 90 yılda pek az gördük çemberden çıkıp da tutunabileni.

Bu ülke, dünyanın en eski en derin uygarlıklarından biri.
2500 yılda 120 devlet 11 imparatorluk kurdu, pek çoğunu da kuracak.
Sunduğu alternatif de yine aynı, kardeşlik ve birlikte yaşamak.

.[




Bu ileti en son ozkanates tarafından 10.12.2015- 15:51 tarihinde, toplamda 4 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Halklar kardeştir ozkanates 23 15074 29.09.2015- 14:07
Konu Klasör Halklar SSCB'yi özlüyor yura 1 3471 20.08.2016- 08:35
Konu Klasör 'Halk' mı 'halklar' mı?-Ender Helvacıoğlu umut 3 4226 27.05.2015- 12:21
Etiketler   Halklar,   kardeştir
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS