SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 3 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   3   >   son» 
Enternasyonalizm, sosyalizm ve kuyrukçuluk           (gösterim sayısı: 10.613)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 19.09.2013- 01:53


Enternasyonalizm ve sosyalizm


Özellikle SSCB'nin çözülüşü ile birlikte sol kendi içine kapanıp özeleştiri yapma uğraşına giriştiğinde, ondan önce pek de rastlanılmayan bir biçimde sosyalistlerin iktidarı alma perspektifi kimileri tarafından dumura uğratıldı. ML anlamda sosyalizmin en temel ilkelerinden biri olan işçi sınıfının iktidarı alma perspektifi ve ardından proletarya diktatörlüğü ( işçi sınıfı devletinden başka bir şey de değildir.) özellikle "enternasyonal solcular" tarafından önemsizleştirildi. Sosyalizm, bu kişi ve anlayışlar tarafından herhangi bir koınuda görüş bildiren- örnekse, nükleer santrallere karşı çıkan, çevreye önem veren, burjuva anlamda demokratikleşmeyi ve özgürleşmeyi(!) savunan, AB'yi önemseyen, ve bu çerçevede ML öğretinin en temel ilkelerine karşı çıkan vb. gibi bir yaklaşıma dönüştürüldü. Bu doğru bir yaklaşım mı? Sosyalizm böyle bir şey mi artık? Sınıfsız topluma ML öğretinin gösterdiği yol haritasının dışında varabilmek mümkün mü? Hele siyaset bir anlamda iktidarı alma mücadelesiyken bu mücadeleyi dışta bırakmak, ulusal ölçekte hedefsiz hale gelmek nasıl bir sosyalizm anlayışı olabilir?

İşçi sınıfı kendi iktidarını kurmadan, yani siyasal bir devrim olmadan toplumsal bir devrimin olabilirliği mümkün mü?

( İşçi sınıfı derken kastedilen mülksüzleştirilenlerin tamamıdır. Biliniyor ama, gereksiz bir tartışmayı önlemek için belirtmekte yarar var.)


***

İşçi sınıfı iktidarı ele geçirmeden yani siyasal devrim olmadan ne toplumsal devrim olabilir ve ne de insan toplumunun enternasyonal birliği yönünde bir ilerleme sağlanabilir. Dolayısıyla sosyalist mücadelenin ölçek sorunu da öncelikli olarak enternasyonalist değil, ulus devlet ölçeğidir. Dün de öyleydi, bugün de öyle.

( Öncelikli ölçek sorununun ulus devlet olması enternasyonalist düzeyde hiç bir şey yapılmayacağı, ittifaklar oluşturulmayacağı, siyasi ve ideolojik programlar yapılmayacağı ve stratejiler ve taktikler geliştirilmeyeceği anlamına gelmez. Ama iktidar olmak öncelikli olarak ulus devlet ölçeği için gereklidir.)

Emperyalizmin bugün geldiği noktada küreselleşme veya yeni dünya düzeni adı altında işlerliğe koyduğu siyaset, öncelikle ve yapabiliyorsa ulus devlet ölçeğini etnik çözülüşe uğratarak kolay yutulur lokma ve kendisine mutlak bağlı devletçikler haline getirmek ya da, ulus devlet ölçeğini aşan
yapılanmalara giderek ulus devletin karar organlarını işlevsiz kılmaktır. Emperyalizmin küresel çıkarlarını koruma amacına yönelik yapılanmalar olan uluslarası şirketler, BM, Nato, Avrupa Birliği, İMF, Dünya bankası gibi kurumların temel işlevi budur. Ulus devlet dün olduğu gibi bugün de kapitalist sistemin sürekliliğini sağlayan en temel yapılanmalardır.Bugün ulus devletlere biçilen misyon ulus devletlerin ulusal sermayenin çıkarlarına göreyapılanmasıdır. İşte bu nedenle, Ulus devletin çözülüşü ya da önemsizleştirilmesi büyük bir önem kazanmış ve bugün ulus devletin önemi azalmamış, tersine daha da artmıştır. Bu nedenle, eğer emperyalist dünyadan bir çözülüş, kapitalizmden bir kopuş yaşanması isteniyorsa, ki sosyalistlerin temel önceliklerininden birinin de bu olduğu tartışmasızdır, mücadelenin ölçek sorunu ulus devlettir.

Ulus devlet içinde siyasi iktidar perpektifini öncelikli bir hale getirmeden ve bu ilkeye göre yapılanmadan sosyalist mücadeleden söz etmek olanaksızdır.




Bu ileti en son melnur tarafından 22.11.2013- 18:13 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 19.09.2013- 01:55


...iki konuyu bir arada ele almadan da, konu pek anlaşılmaz diye düşünüyorum. Burada şuna vurgu yapmakta yarar var: Enternasyonalizmi öne çıkaran veya enternasyonal mücadele biçimini ( o da neyse artık) yeğlediklerini söyleyenler Marksist ustalara referans verdiklerini söyleseler de, gerçekte enternasyonalizme varmayı mümkün kılacak en önemli perspektif olan siyasal devrim hedefinin üzerinden atlamaktadır. Özellikle troçkist görüşler etrafında birleşen bu çevreler, yeri geldiğinde sosyalist sola hakaret etmekten çekinmemekte, ve daha da ileri giderek sosyalist solun tarihini kemalizm ile eşdeğer bulduklarını, darbeci olduklarını ve bugüne kadar kurulan tüm sol örgütlerin devlet tarafından kurulduğu iğrençliğini söylemekten de çekinmemektedirler. AKP'nin öncülüğünde bir araya gelen gerici-muhafazakar-liberal çevrelere açıkça destek vermekten çekinmeyen bu çevrelerin, kimi sempatizanlar tarafından hala sol-sosyalist olarak nitelenmesi de konunun bir başka dramatik yanını oluşturmaktadır. Birikim'in sanki daha önce varmış gibi sosyalist solla ilişkisini bitirmesi bu anlamda sevindiri bir gelişmeyken ( aslında bu işi sosyalist sol yapmalıydı), bu kez Zaman gazetesi için Nuriye Akman'a demeç veren DSİP genel başkanı Doğan Tarkan da açık seçik nasıl bir sosyalist olduğunu açıkladı!

"Referandum sürecinde AKP'yi destekleyerek pakete "evet" oyu verme çağrısı yapan, Başbakan Erdoğan'ın da referandum sonrası teşekkür ettiği Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP) Başkanı Doğan Tarkan, Zaman gazetesine röportaj verdi.

Gülen cemaatinin yayın organı Zaman'a verdiği röportajda sola saldırma ve AKP'nin manipülasyon aracı olmaya devam edeceğini ortaya koyan Erdoğan'ın "kıymetlisi" Doğan Tarkan, "Sol koyun gibi" benzetmeleri yaptı.

Tarkan röportajda Zaman muhabirinin "Ambleminiz çok çirkin, değiştirin" gibi sorularına da "evet değiştirmemiz lazım aslında" gibi cevaplar veriyor. (DSİP'in amblemi sıkılı yumruk)

Tarkan, AKP'nin sola dönük saldırılarına da şu sözlerle destek çıkıyor; "Bize anlattıkları şu: Solun yükselişini önlemek için AKP bu operasyonu yapıyor! Bu o kadar kendini beğenmiş ve dünyadan bihaber bir iddia ki. Toplam yüz kişisin. Yüz kişi, iktidar bizi yok etmek için bu operasyonu yapıyor diyor. İktidar üf dese yok olacağız zaten."
Röportajın devamı:

http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=33198




Bu ileti en son melnur tarafından 19.09.2013- 01:58 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 25.09.2013- 17:33


Sürekli olarak yineleme ihtiyacı duyuyoruz: Özellikle sözde sol-sosyalist forumlarda kendilerini "enternasyonal solcu" olarak nitelendiren ve enternasyonalizmi de "nasyonalizm" karşıtlığı olarak gören birtakım kişiler var. Çok "sıkıştıklarında" ulusal ölçekteki devrim perspektifini de redddetemezler, ama bu konu, yani ulusal ölçekteki siyasal devrim konusu onlar için çok da güncel bir konu değildir. Çünkü komünizm enternasyonal ölçekte gerçekleşecektir, işçi sınıfının enternasyonal birliği acil bir konuymuş ve zaten ülkede de bir devrimci durum yokmuş! Sanki bütün bunlar ulusal ölçekteki siyasal devrim konusunun "acilliğini" ve "devrimin güncelliğini" ötelermiş gibi!  

1905 devrimi öncesindeki koşullar ve sonrasındaki yenilgi ulusal ölçekteki siyasal devrim perspektifinde asgari bir gerileme yaratsaydıRusya'da siyasal devrim gerçekleşebilir miydi? O dönemde bir "halklar hapishanesi" durumunda olan Rusya'da Lenin UKKTH bağlamında bir kuyrukçu siyasetin malzemesi haline gelebilseydi, Bolşevikler iktidarı ele alabilir miydi?

Bilimsel sosyalizmi savunabilmenin yolu siyasal devrim perspektifine sahip olabilmekten geçmektedir. Siyasal devrim perspektifine sahip olabilmek ise internette, ordan burdan bulunan marksist ustalar alıntılarını, devrimci özünü de bir tarafa bırakarak forumlara asmaktan geçmemektedir. Bir ülkede koşullar ne olursa olsun, "sosyalistim" diyebilmenin önceliği devrimin güncelliği ilkesinden hareket etmek, bu çerçevede örgütlenmek ve bu temelde sınıfsal mücadelede bulunmaktan geçmektedir.   İşçi sınıfının enternasyonal düzeyde örgütlenmesi, her türlü dayanışması, ideolojik birlikteliği, emperyalizm karşısında tek ses olabilmesi, ulusal ve uluslarası düzeyde işçi sınıfı mücadelesinde nesnelliğe uygun yeni siyasi araçlar yaratılması vb. bunların hepsi önemlidir; ama eğer bu çerçeve ulusal ölçekteki bir siyasal devrim perspektifini ötelemenin gerekçesi olarak ileri sürülüyor ya da pratikte böyle bir konumlanışa yol açıyorsa, orada sosyalist mücadeleye zarar veren bir konumlanış var demektir.

Kapitalizm sömürmeye devam ediyor, emperyalizm ise dünya halklarına ölüm yağdırmaktan başka bir şey yapmıyor. Kurtuluş sosyalizmdir. Kurtuluş sosyalist devrim perspektifine sahip olabilmektir. Kurtuluş halkları sınıfsal bir mücadelenin içine dahil etmektir. BU çerçevede örgütlenmek, devrimi örgütlemektir.

Hangi gerekçeyle olursa olsun, kuyrukçuluk etmek değil!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
yorum2006
[ yorumcu ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.08.2013
İleti Sayısı: 772
Konum: Gizli
Durum: Gizli
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

2 kere teşekkür edildi.
Cevap Yazan: yorum2006
Cevap Tarihi: 17.11.2013- 06:23


Türkiye'deki kuyrukçular ABD patentli 12 Eylül faşizminin ve onun ardından gelen yine emperyalizm patentli "ılımlı İslam" projesinin getirdiği ortamda yeşerdiler. Bunlar emperyalizmin beşinci koludur, buna hiç kuşku yok.

Ancak olayın enternasyonal boyutu da var. Sovyetler ve dünya sosyalist sisteminin çökmesinden sonra, tüm dünyada sosyalist hareket geriledi, sosyalizm mücadelesi büyük yara aldı ve henüz toparlanamadı. Avrupa'da Spvyetler'e belirli ölçüde karşı görüşleri de savunan, bazı kesimlerde ilaç gibi gösterilen, hatta seçimlerde iktidara oynayan "Avro-komünizm" yani Fransa Komünist Partisi, Berlinger'in İtalya KP'si ve Carillo'nun İspanya KP'si de kayboldu gitti. Sovyet düşmanlığı yapanlar, anti-sovyetik Maoizmin çöküşünü de açıklayamıyor. Bu genel gerileme yalnız komünist partileri vurmuş değil, genelde sol görüşleri savunan partiler, Avrupa sosyal demokratları da geriledi. Yalnız oy oranı bakımından değil, söylemlerindeki sol yaklaşımlar da değişti. KP'lerin yerini alan ve kendilerini genelde "demokratik sosyalizm" partisi olarak nitelendiren partiler de sosyalizm mücadelesini odak noktası olmaktan çıkardılar, reformist kuruluşlar haline geldiler.

Bu arada Troçkizm'e de değinmek gerekir. Troçki'nin sosyalizmin tek ülkede kurulamayacağı tezi, Sovyetler'in yıkılmasından sonra önem kazandı ve Sovyetler'in yıkılma gerekçesi olarak gösterilmeye başlandı. Bu tez tabii tartışılabilir. Gerçekten de emperyalist sistemin Sovyetler ve diğer sosyalist ülkelere uyguladığı ambargo ve çökertme planlarında, dünyanın çoğunun emperyalistlerin elinde olmasının etkisi var. Ancak unutmamak gerekli ki, Sovyetler'in toprakları dünyanın 1/6'sıydı, diğer sosyalist ülkelerle birlikte 1/5'iydi, buna Çin'i de eklerseniz çok daha büyük bir orana geliyorsunuz. Yani coğrafyanın genişliği ve kaynak çeşitliliği bakımından sosyalist ülkeler kendine yeterliydi, ambargo ve çökertme planları rahatça aşılabilirdi. Öte yandan Troçki, tek ülkede sosyalizm olmaz derken, sosyalizmi bir kenara bırakalım, kuyrukçuluk yapalım dememiştir. "Sürekli devrim" tezi de onundur. Dünyanın her yanında sosyalizm mücadelesinin sürdürülmesini savunuyordu. Yani bizim kuyrukçuların Troçkizm ile de bir ilgisi yok.

Enternasyonalizm işçi sınıfı hareketinin özünde var. Hem sömürünün giderek daha da küreselleşmesi ve emperyalizmin Globalizm siyaseti, hem de iletişimin giderek muazzam boyutlara ulaşması ve bir bakıma dünyanın küçülmesi nedeniyle enternasyonalizm önemini giderek artan biçimde koruyor. Ancak mücadele öncelikle ulusal ölçekte veriliyor. Bu da işin doğası gereği. Şİmdi bizim kuyrukçular, gidip Brezilya'da, Fransa'da, Japonya'da mı sosyalizm mücadelesi veriyormuş? Herkes kendi ülkesinde vermeye devam ediyor. AB'de bile partiler ayrı. Sınırlar kalkmış, ekonomiler büyük ölçüde bütünleşmiş, sosyal politikalar büyük ölçüde aynı, kapital de, işçiler de istediği ülkeye gidip yerleşiyor, ancak ülkeler hala ayrı, en etkili mücadele ve örgütlenme biçimi de hala ulusal boyutta sosyalizm mücadelesi verilmesini gerektiriyor.




Bu ileti en son yorum2006 tarafından 17.11.2013- 06:28 tarihinde, toplamda 4 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 17.11.2013- 14:18


12 Eylül faşizmi ve reel sosyalizmin çözülüşüyle birlikte ortaya çıkan savrulmayı tanımlamaya çalışırken ulusalcı ve liberal sola savrulmalardan çokça söz ederken, buna bir de çeşitli gerekçeler üreterek kürt ulusal hareketine yedeklenen kuyrukçusol'u da ekliyoruz ama, atladığımız bir şey var: o da, kürt sosyalistlerine ne olduğu sorusudur. Bunun üzerinde pek de durulmuyor. 12 Eylül ve reel sosyalizmin çözülüşüyle birlikte iki önemli travma yaşayan Türkiye solunun kürt ayağı hem Diyarbakır zindanlarının yarattığı haklı bir düş kırıklığı ve hem de Öcalan'ın yakalanmasıyla birlikte bilimsel sosyalist teoriye yöneltilen "eleştiriler" ve hem de Marksist ustalara yöneltilen suçlamalar karşısında bir başka travmaya daha uğradı. Bilimsel sosyalizmden uzaklaşma... Neo-liberal ideolojinin de ulusal ve uluslarası düzeydeki basıncının da etkisiyle, sol-sosyalizm kavramları bu dönemde çarpıtıldıkça çarpıtıldı. ML, reel sosyalizm, Stalin ve hatta Marks ve Lenin dahi bu çarpık duruştan fazlasıyla nasibini aldı. İşte kuyrukçuluk,   sosyalist mücadeleyi bir ulusal kurtuluş mücadelesine zorunlu yedeklenme olarak görme eğilimin temelindeki iklim de budur. Sosyalizmin yenilgi veya durgunluk yaşadığı dönemlerde kendilerini daha fazla öne çıkartmaya çalışan anarşist ve troçkist siyesetlerin de etkisiyle, garip, ucube, çoğu kez eklektik ve kendi siyasetlerinin gücüne güven duymayan bir siyasi yönelimdir, kuyrukçuluk. "Enternasyonal solculuk" ve "gerçek komünistlik" iddiaları   ise, özellikle sanal alemde bu kuyrukçu konumlanışı gizleme çabası ve kılıfından başka bir şey değildir. Dilkkat edilsin, bir kürt milliyetçisi, bir liberal veya bir dönekten farklı bir söylemleri yoktur. Liboşlar ve sol dönekler bazen dolaylı çoğu kez dolaysız bir AKP şakşakçılığı içindeyken, bizim kuyrukçu takımmızın dilinde CHP, sosyalistler, İP, HKP, TKP, ÖDP ve hatta Halk Cephesi vardır. AKP'den tıpkı liberaller, dönekler ve şeriatçılar gibi oldukça memnundurlar. Bütün bu duruş, tipik kürt ulusal hareketinin gözlüğüyle konulara bakma alışkanlığının ortaya çıkmasından dolayıdır. Farklılıkları ise, ordan burdan buldukları Marks, Lenin alıntılarını sağa sola asarak kendilerini sosyalist olarak gösterme çabalarıdır. Bir çeşit takiyye durumu!

Bunlar konuyla çok da ilintili mi, pek kestiremiyorum, ama şuraya gelmek istiyorum; enternasyonalizm'in kuşkusuz bir önemi var. Bunun tartışılması bile anlamsızdır.Ama bu kavram, yani enternasyonal solculuk, bu kişilerin ağzında içinde bulundukları garabet durumun üzerini örtme çabasından başka bir şey değildir. Sınıfsal mücadeleyi ağzınıza almayacaksanız, bu konuda tek bir çaba içine girmeyeceksiniz, liberal, sol dönek, kürt milliyetçisi ve şeriatçılarla kol kola girip aynı söylemi, aynı davranışı göstereceksiniz, işiniz gücünüz bu gerici ittifakın sola sosyalist örgüt ve kişilere yönelik düşmanlıklarına alet olmak olacak sonra da kendinizi "enternasyonal solcu", "gerçek komünist" olarak niteleyeceksiniz!

Hiç bir inandırıcılığı yok!
İnanın burdan bir karikatür bile çıkmaz!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 21.11.2013- 22:30


Enternasyonalizm aslında sosyalist ideolojinin savunageldiği ve komünizme içkin bir kavramdır. Bu süreç bugün burjuvazi eliyle gerçekleştirilmekte ve sola taşan liberal etkiler nedeniyle de burjuva kozmopolitizmiyle karıştırılmaktadır. Ulusal ölçeğe vurgu hala sosyalistlerin siyasi devrim perspektifinin önceliğidir. Emperyalizmin küresel bir egemenlik kurması, kapitalizmin evrenselliği sosyalist mücadelenin de evrensel boyutlarda olması gerektiğine ilişkin bir önermeyi çok hatalı bir biçimde bizim sanaldaki solcuların zihnine sokmuştur. Tekrar olacak; dünyada sınıfsız ve sömürüsüz bir formasyon sadece evrensel ölçekte ve enternasyonal düzeyde gerçekleşecektir. Ama bu sıçramayı yapabilmenin öncelikli koşulu ulusal ölçekte siyasal devrimden geçmektir. Bu yüzden siyasal devrim perspektifinden yoksunluk ve bu yoksunluğun getirip dayattığı her türlü savrulma anti-sosyalist bir konumlanış anlamına gelir.

Kuyrukçuluğun türediği alan da zaten burasıdır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 15.07.2017- 12:29


“Kuyrukçuluk” nedir?-Metin Çulhaoğlu


“Kuyrukçuluk” Türkiye solunun iç tartışmalarında sık kullanılan bir olumsuzlamadır. Bu terime meraklı olanlara bakılırsa Türkiye’deki sosyalist örgütlerin çoğu kuyrukçuluk yapmaktadır. Kuyrukçuluk, CHP’nin, HDP’nin, kimi durumlarda da ikisinin birden peşine takılarak yapılabilmektedir.

Söylenenlerden anlaşıldığı kadarıyla pek kolay bir iş olmasa gerek.

Çünkü kuyrukçuluk illetinin zebunu olanlar birilerine göz kırpma, karşısında düğme ilikleme, arkasına dizilme gibi görece basit işlerin yanı sıra kime kuyrukçuluk yapılıyorsa onun önünde takla atma, aynı kadraja girmek ya da trenine binmek için koşuşturma gibi ciddi efor isteyen şeyler de yapmaktadır.

Sahi, nedir kuyrukçuluk?

Bu terimi kullananların referansı Lenin midir?

Lenin olduğunu varsayıp öyle devam edelim.

***

Lenin “kuyrukçuluk” (Rusçası “khvostism”) terimini özel bir bağlamda kullanmıştır.

İşin başında konu sanıldığı gibi burjuva partilerin peşine takılmak değildir. Lenin’de kuyrukçuluk, özellikle kendiliğindenlik ve hareket kavramlarıyla bir bütünlük oluşturur, anlamını bu iki kavramla birlikte bulur. 1900’lü yılların başında Rusya’da işçi sınıfının düzene karşı tepkileri büyüyüp yaygınlaşmakta, ülkenin çeşitli yerlerinde kendiliğinden protestolar ve sınıf hareketleri görülmektedir.

Rusya’daki Marksistlerin bir bölümü, harekete müdahale etmeme, üzerinde etki yaratmaya çalışmama, süreci kendi akışına bırakma ve “ne çıkacaksa onu görme” yanlısıdır. Lenin ise tersine sosyalist öznenin kendiliğindenliğin “önünde eğilmeyip” bir siyasal aktör olarak hareketin düzeyini yükseltmesi, onu siyasallaştırması gerektiğini düşünmektedir. Bu düşünceyle, kendiliğinden hareketin peşine takılanları “kuyrukçulukla” eleştirmektedir.

O zaman, Lenin diyorsak, bir, “kuyrukçuluk” yapılmaması gereken, sınıfın kendiliğinden hareketidir ve iki, Lenin kendiliğinden hareketin dışında durulmasını değil içerden etkilenmesini, “düzeyinin yükseltilmesini” savunmaktadır.

Lenin bu anlamda kuyrukçuluk kavramını Ne Yapmalı’dan önce, Iskra’nın 6 Aralık 1901 tarihli 12. sayısında yayınlanan “Ekonomizmin Savunucularıyla Sohbet” yazısında kullanmıştır. Bu yazıda Lenin “kendiliğindenliğin bilinçlilik düzeyine yükseltilmesi gerektiğini” söylemekte, bu gerekliliği göremeyenleri de “hareketin kuyruğunda sürüklenmekle” eleştirmektedir.

(https://www.marxists.org/archive/lenin/works/1901/dec/06.htm).

Devam etmeden bir ek daha: Lukács’ın “Tarih ve Sınıf Bilinci” çalışmasına soldan gelen eleştirilere verdiği yanıtın “Kuyrukçuluk ve Diyalektik” başlığını taşıması ilginçtir. Lukács özne ile nesnelliği geçişimsiz düalite (ikilik) olarak gören yaklaşımı “kuyrukçuluk” olarak tanımlamaktadır.

Lenin’in ekonomistlere yönelik eleştirisinin felsefedeki ifadesi sayılmalıdır.

***

Bu durumda “kuyrukçuluk” eleştirisinin alanını sınırlamak mı gerekiyor?

Burjuva/düzen partilerinin peşine takılanlara kuyrukçu denmesin mi yani?

“Kuyrukçuluk” terimini Lenin en başında hangi özel bağlamda kullanmışsa herkes tam tamına o bağlamda kullansın demiyoruz. Burjuva/düzen partilerinin sorgusuz sualsiz peşine takılanlara da kuyrukçu denmesinde sakınca yoktur.

Güzel de, bir düzen partisinin (kendiliğindenlik taşımayan) herhangi bir eylemine katılmak peşinen kuyrukçuluk mu sayılmalıdır?

Bu sorunun yanıtı da Lenin’de bulunabilir.

Siz o eyleme kendi taleplerinizi hiç dillendirmeden, hareket içindeki insanlarla etkileşime girmeden, kendi varlığınızı başkalarına fark ettirmeden, daha sonra izlenecek yollar önermeden, kendi propagandanızı yapmadan yalnızca “bakalım sonunda ne çıkacak?” diye katılır ya da destek verirseniz kuyrukçuluk yapıyorsunuz demektir.

Biz, sosyalistlerin CHP’nin adalet yürüyüşüne ve mitingine katılımında bu anlamda bir kuyrukçuluk göremedik.

Ama görenlerin, özne ile nesnelliği, birincisinin ikincisine nüfuz etmesini büsbütün imkânsız sayan bir düalite içinde gördüklerini görebiliyoruz. Böylelerine göre CHP eylemi ideolojik anlamda öylesine geçirimsiz bir yapılanma içindeydi ki katılımcılarının etkilenmesi, bu kesime nüfuz edilmesi vb. peşinen imkânsızdı…

Ne diyelim?

Umarız ileride kendiliğinden ya da örgütlenmiş, ancak bu kez “etkilenebilir” fetvası verilen başka kitlesel eylemler, hareketler olur, biz de bu arkadaşlarla hep birlikte içinde yer alırız…



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 18.07.2017- 22:09


Bana öyle geliyor ki, M.Çulhaoğlu bu yorumuyla gereksiz bir savunmaya girişmiş. Kuyrukçuluğun bir düzen partisinin ardında sıraya girmek ve güncele o düzen partisinin perspektifiyle bakmak olduğunu pekala biliyordur. Ve dahası uzun zamandır HTKP'nin böyle bir eğilim içinde olduğu da bilinmektedir. Kurtuluş Kılçer grubunun HTKP'den ayrılmasının nedeni de bu durum. M.Çulhaoğlu açık seçik bir savunma yolunu seçeceğine lafı dolandırıp durmuş.

Çulhaoğlu bir komünist partisinin bu koşullarda   ''oylar HDP'ye'' diyebilmesini normal mi karşılıyor?

Türkiye solu uzunca bir süredir CHP kuyrukçuluğundan sıyrılmış ideolojik olarak da Kemalizm'den ayrışmıştır. Ne yazık ki, özellikle kürt hareketinin yükselişe geçtiği dönemde CHP'nin yerini HDP ve öncesindeki partiler almış, TKP dışındaki örgüt ve partiler kürt ulusalcılığına kuyrukçuluğu yeğlemişlerdir. Bu vagona en son atlayan parti HTKP'dir. ( Hakkını yememek gerek. HTKP CHP ve HDP konusunda hiç ayrım yapmıyor!)

Çulhaoğlu kendini-partisini savunmak adına ''Biz, sosyalistlerin CHP’nin adalet yürüyüşüne ve mitingine katılımında bu anlamda bir kuyrukçuluk göremedik.'' diyor ama, sorun sadece bu değil ki, HTKP'nin ayrışmadan bu yana takındığı siyasi tavırda bir sorun var.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 08.10.2017- 20:58


Ne günlerdi ama!

Anarşisti, Troçkisti, liberali, döneği, kuyrukçusu kürt milliyetçileriyle birlik olmuşlar ve bilimsel sosyalizme saldırmanın dayanılmaz hafifliğini yaşıyorlardı.   Evet, yukarıda saydıklarımızın tamamı enternasyonalist solculardı ( buna o dönemde yetmez ama evetçi kesilen çevreler, Baskın Oran'lar, Ufuk Uras'lar da dahildi) ve kendileri gibi davranmayan ve farklı bir siyaseti savunanlar tamamiyle ulusalcıydı.

Evet, ne günlerdi ama :)








Bu ileti en son melnur tarafından 14.10.2017- 11:50 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 3 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   3   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör ''Liberal'', ''işbirlikçi'', ''kuyrukçu''... melnur 0 2229 02.03.2019- 08:38
Konu Klasör İlerlemecilik mi kurtuluşçuluk mu? melnur 1 2027 03.04.2020- 08:28
Konu Klasör İlerlemecilik mi, kurtuluşçuluk mu? melnur 0 1772 25.10.2020- 02:51
Konu Klasör Bolşevik Parti ve Enternasyonalizm spartakus 1 3283 21.12.2014- 03:14
Konu Klasör Enternasyonalizm ve sosyalist devrim bedrettin 5 4132 05.02.2024- 06:59
Etiketler   Enternasyonalizm,   sosyalizm,   kuyrukçuluk
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS