SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 13 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   8   9   10   [11]   12   13   >   son» 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 31.12.2015- 17:36


Liberalizm elbette özel mülkiyet için özgürlük talep eder onun için burjuva ekonomi bilimidir. İşte sosyalizmde liberaller oyuncağı elinden alınmış çocuklar gibidir onlar ancak işçi sınıfına yardımcı olur eleştirilerinde.

''İşçi sınıfına yardımcı olan liberalizm''i de sizden öğrenmiş olduk!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
hakkı
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: hakkı
Cevap Tarihi: 31.12.2015- 21:13


Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

[size=2]

''İşçi sınıfına yardımcı olan liberalizm''i de sizden öğrenmiş olduk!

Benden demokrasi öğreneceksiniz Liberal lik ayrıntı.
Siz bir şey söyleyeceğim sizinle ben en çok neyi tartışıyoruz ? Sosyalizm,i değil mi

Hiç iktidarı tartıştık mı, kürt siyasetini veya dünya siyasetini. Suriyedeki savaşı, Rusyayı , Çini niçin bunları tartışmıyoruz halbuki dünya hep bunları tartışıyor.

Ama biz hep sosyalimi tartışıyoruz dünya hiç sosyalim,i tartışmıyor. Çünkü o tartışmayı bitirdi.
Bak bu forumda İsviçre ve Finlandiye için komünizm yazısı asılmış ama biz onu tartışmadık.

Sosyalizm: bu konuda tartışmanın ana kaynağı, iki   kelime. Bu iki kelime ben demokrasi diyorum, siz diktatörlük.
İşte bu iki kelime bütün tartışmanın anahtarı -Demokrasi----Diktatörlük.
Benim için öncelik Demokrasi Sizin için öncelik Diktatörlük.

Bunu anladığımızda bütün düğüm çözülecek İşte 70 yıllık pratik 170 yıllık teori.
Aslında bu teori ve yaşanmış pratik bu sorunu çözdü ama biz çözemedik.

Bunun tek nedeni ikimizde elimizdeki uçları koparacak derecede asılmamız. Sn Melnur.




Bu ileti en son hakkı tarafından 31.12.2015- 21:16 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 01.01.2016- 02:34


Alıntı Çizelgesi: owert yazmış


Marx ve Engelsin söyledikleri eskimiş   ve işe yaramaz olduğu söylenmek isteniyorsa bu söylenebilir.




Epey yorum yazılmış, başından buraya kadar okuyabildim, belki buna da yorum yapmış olabilirim. Olsun.

Evet; Marks ve Engels'in tezlerinin eskidiği iddia edilebilir; ediliyor da, daha çok burjuva ideologları ve ''yeni sol'' olarak tanımlayabileceğimiz ve liberal sol olarak kodladığımız kesimlerde benzer siyasi karşı çıkışlar oluyor. ''Kerameti kendinden menkul solculuk'' ( bana göre) bunları kapsamıyor. Bu kesimler zaten açıkça Marksizm Leninizm'e karşı çıkıyorlar zaten.

Kerameti kendinden menkul solculuk ( yine bana göre) kendisinin keskin marksist veya keskin Leninist olduğunu iddia edip hem ideolojik ve hem de siyasi anlamda Marksizme ve Leninizme aykırı görüşleri savunanlardır. Bir anlamda kendi kendisiyle çelişkiye düşenler ve ısrarla bu çelişkili durumlarına dört elle sarılanlardır. Örnekse sosyalist forumun danışmanı olan ve burada defalarca kulaklarını çınlatmak zorunda kaldığımız arkadaş   böyle biri. Bu arkadaşımızın bir yorumunu okumuştum, aklımda kaldığı kadarıyla ''komünist teorilerin yanlışlandığını, aradan yüz elli yıl geçtiğini ve bunları savunanların zamanı anlayamadığını'' iddia ediyordu.

Öncelikli sorun ''komünist teori'' derken neyin kastedildiğinin tam olarak açık olmaması, o yazısında bunu görmek mümkün değildi, ikincisi ''komünist teorilerin'' 150 yıl sonra yanlışlanmayıp doğrulandığı ve üçüncüsü arkadaşın yanlışlandığını iddia ettiği ''teorilere'' rağmen kendini marksist olarak nitelemesi. Bu kadar yanlış ve çelişkiyi birarada savunan bir zihnin burada durması da beklenmemeli. Zaten durmuyor! Bunları söylerken kendince Marksizmde bir boşluk bulduğu zannına kapılıp kendince de bu boşluğu dolduruyor. Örnekse ''zaman bireysel kurtuluş çağıdır'' diyerek Marksizmin tam karşıtı bir söylemi, bir liberal söylemi Marksizm adına savunmaya çalışıyor! Kerameti kendinden menkul solculuk dediğimiz şey tam da bu. Bu söylenenlerin savunulacak bir yanı yok, Marksizmle bir ilgisi yok, toplumsal-siyasal alanda bir karşılığı yok ve kendi içinde bir bütünlüğü ve tutarlılığı da yok.

Lenin konusunda da benzer örnekler verilebilir. Lenin'in iradeci olduğu, bir örgüt kurduğu ve o örgütün kendi başına silahlı kalkışma yoluyla devrim yaptığı algısı da sosyalist forumda çok yaygın. Özellikle Borga ve Che'de bu algı tavan yapmış durumda. Devrimcilik bu algıya göre ''elde silah düşmana kurşun atmak'' olarak algılanıyor. İllegalite Leninci olmanın koşulu, ''legalizm'' ise reformizmin kendisi oluyor. Devrimci olmak ''omuzlarında 'tüfeng' taşıyor'' olmaya indirgeniyor ki, buradan Leninizmin karikatürü bile çıkmaz. Böyle olunca tıpkı danışman arkadaşımızın kafasına göre ideoloji-siyaset üretmesi gibi bu algı da aynı yere takılıp kalıyor. Örgüt yaratıyorlar, ''örgütün çekmecesinde silah bulundurmayı'' devrimci olmanın baş koşulu haline getiriyorlar.

Oysa ne Marksizm böyle bir şey ve ne de Leninizm'de böyle bir anlayış var.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 01.01.2016- 03:16


Devam edersek, buradaki yorumdan hepimizin marksist leninist olma zorunluluğu var veya hepimiz bilimsel sosyalizmi bir teorisyen kıvamında kavramalıyız demek istemiyorum. Yazıdan bu anlam çıkarılmamalı. Peki ne anlaşılmalı?

Sanal bir ortamda yazmaya çalışıyor, görüşlerimizi paylaşıyoruz. Yanlış, eksik biliyor olabiliriz. Bunun farkında olamayabiliriz. Ama en azından yazdıklarımızın yanlışlık ve yetersizlik içerebileceğini akıldan çıkarmamalıyız ve bu yöntem yazılarımızın üslubunda ortaya çıkabilmeli. İnternette beş dakika önce okuduğu bir yazıyı sanki test etmiş, sınamış, kavramış ve içselleştirmiş gibi keskin bir üslupla yazmamalıyız. Yazılmamalı.

( Aklıma şimdi geldi, bir anımı aktarayım; İstanbul Üniversitesi'ndeyim, 12 Eylül ihtilali yeni olmuş, baskı yoğun, fakültelerde asker, sık sık aramalar yapılıyor. Canımız sıkkın fakülteye gidip geliyoruz. Üniversite'de bir konferans verilecekti, grup olarak gittik, konuşma sırası bir hocamıza geldi. İçeriğini tam olarak hatırlamıyorum ama hocamız ilerici bir prof.tu. O zamanlar Cumhuriyet gazetesinde de makaleleri çıkıyordu. Konuşmaya başladı, kibar, nazik ve her cümlesinin sonuna bir ''sanıyorum'' veya ''diye düşünüyorum'' ekleme zorunluluğu duyuyordu. Biz o dönemin heyecanlı solcuları olarak homurdanıyor, tepki gösteriyorduk, daha net düşünceler ve daha keskin bir üslupla konuşması gerektiğini düşünüyorduk. Düşüncelerini daha net bir şekilde ortaya koyabilirdi. Hoca gayet sakin konuşmasını sürdürürken dayanamadık ve tepkimizi orayı toplu bir şekilde terkederek göstermiştik. Sonra epey zaman geçti aradan ve bir gün yine Cumhuriyet'te hocanın hayatını kaybettiğini öğrendik. Ölüm nedeniyle gazete hoca ile daha önce yapılmış bir röportajı da yayınlamıştı. O röportajın bir yerinde hocaya üslup konusu soruluyor. Hocamızın yanıtı, keskin konuşmanın tartışmayı bitirici bir anlamı olduğu, cümleleri ''sanıyorum'', ''diye düşünüyorum'' şeklinde bitirmenin ise karşı tarafa söz hakkı vermenin gereği şeklindeydi. Kelimesi kelimesine değil ama aklımda kaldığı kadarıyla böyleydi yanıt. Üzüldüğümü ve utanç duyduğumu hatırlıyorum!

Şimdi düşünüyorum da bu konuda hala ikilem içindeyim. Özellikle sanal ortamda böyle bir üslup karşı tarafta ''tam bilmiyor'' veya ''söylediğinden emin değil'' algısına da yol açabiliyor. ''Karşı taraf'' böyle bir algı edindiğinde ise daha beş dakika önce internette arayıp bulduğu bir yorumu kesinkes doğru varsayarak ve sanki uzun yıllar boyu sindirmiş, içselleştirmiş gibi bir tavır da takınarak karşı argüman olarak sıralayabiliyor. Zor bir konu!)

Şunu söylemeye çalışıyorum, sanaldaki siyaset veya bilim konularındaki tartışmalarda samimiyet önemli. Eğer belirli bir bilgi birikimi olmadan bir konuda tartışmaya giriliyorsa mutlaka hocanın üslubuna benzer bir üslubu edinebilmeliyiz. Konu bilimsel sosyalizm, diyalektik ve tarihsel materyalizm ( Marksist felsefe) ise bu konularda çok daha özenli olabilmeliyiz. İnternete zaman ayırabiliyorsak, yazmalıyız, yazmayı denemeliyiz, okumayı asla ihmal de etmeden ve haddimizi de aşmamaya özen göstererek.

Evet; hiçbirimizin Marksizm Leninizmi bir teorisyen düzeyinde içselleştirdiğini sanmıyorum.   Ama biraz samimiyet, biraz bilgiye değer verme, bilgiye ulaşma çabası ve biraz da ''ben oldum piştim, kimse bana akıl veremez'' türünden gereksizliklerden sıyırılırsak sanırım hangi bilgi düzeyinde olursak olalım her türlü tartışmaya dahil olabilme konusunda hiçbir sakınca ortaya çıkmayacaktır. Biraz da haddimizi bilerek yazarsak ve heyecanlarımızı da dizginleme çabası gösterirsek sanırım her şey yoluna girecektir.

Ben böyle düşünüyorum:)



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
hakkı
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: hakkı
Cevap Tarihi: 01.01.2016- 13:43


Siz böyle düşünüyorsunuz.
Ama her kes sizin gibi düşünmeyebilir.
Bunun elbette sebepleri vardır. Teoriler doktirin değildir. Teoriler gelecek konusunda olabilirlik olma ihtimali olacak sanılan düşüncelerdir.Farklı düşünmeye farklı yorumlanmaya hatta eleştirilmeye elverişlidir.

Bir insan özgürlükleri bireysel kalkışmadan başlatabilir bazıları da bu mümkün değil der.
hangisinin doğu olacağını ancak yaşanacak hayat söyler.
Çünkü teoriler ikisine de imkan vermiştir Bunun en iyisinin bilim söyleyecektir. İşte insan özgürlüklerden ne anladığını sınırlarının nerde başlayacağını nerede biteceğini insanın insanı denetlemesi sonucu ortaya çıkar. Çünkü özgürlükler ancak başkasının özgürlüklerine zarar verdiğinde sınır bitmiştir.
Başlaması ise esaretin farkına vardığında ve bu esarete isyan etmeye karar verip eyleme geçtiğin anda başlar.

Bazı düşüncelere tamamen karşı olabiliriz o düşünce bizim ezberlerimizi bozabilir kültürümüze ters gelebilir hatta teorilerimiz uygun düşmeyebilir. O düşünceyi eleştiriyorsak ona değer verdiğimizi gösteririz.

Tıpkı Marxın A.Simtih in eserlerini inceleyip eleştiri yazması gibi.
Bazen düşmanlarımız bile bizde iz bırakacak düşünceler oluşturabilir. Zaten değer vermediğimiz fikirleri yazıları galeye almaz onlarla ilgilenmeyiz .Eleştiri yapıyorsak bizim için değerdir.

Biz yanlışımızı bir tek düşmanımızdan öğreniriz Düşmanın bize saldırısı bize yanlışlarımızı öğretir.
İnsanların birbirine nezaketli davranması onların düşüncelerine saygı gösterdiği için değildir kendilerinin de nezaketli davranışa   ihtiyacı olduğu içindir.

Biz en çok kendimizi bir idolojinin merkezinde olduğumuzu düşündüğümüzde esnekliğimiz kaybederiz ve halbuki idoloji ideal dir olma ihtimali olduğu olmama ihtimalide vardır. Biz dünyayı değiştirmek isteriz ama dünyada tek başımıza değiliz bizim değiştirmeye çalıştığımız dünyayı başkaları değiştirmek istemez veya bizim istediğimiz değşikliği doğru bulmaz.

Bunu bu güne kadar yaşadığımız hayatta ve hala yaşadığımız dünyada görüyoruz İşte değişmiyor. Bu bize niçin sorusunu sordurur cevabını tarihin derinliklerinde buluruz.
Değişmesi için sadece bizim isteklerimiz yetmez o dünyanın değişebilecek çürüklüğe ulaşması ve bizim becerilerimizin gelişmesi gerekir.

Soruları önce kendimize soracağız nerde hata yaptık neyi eksik bıraktık .Acaba şartlar uygumu idi biz mi erken davrandık veya geç kaldık.

Bunu soracak çok pratik yaşadık hala sormuyorsak ciddi değilizdir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
KARINCA
[ KARINCA ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 31.10.2013
İleti Sayısı: 105
Konum: İstanbul
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: KARINCA
Cevap Tarihi: 01.01.2016- 16:22


Doğrudur Hakkı Arkadaş; Teorinin doğruluğunun sınandığı yer yaşamın pratiğidir!
Kimileri Demokrasi tüm sınıflara eşit uzaklıkta,toplumun her kesiminin hakkını gözeten Devletin işleyiş ilkesidir der ama yaşamın pratiği bize Demokrasinin sınıflardan bağımsız olmadığını,Devletin herkesin hakkını savunan değil,bir sınıfın karşıtı üzerindeki sınıf egemenliği olduğunu gösterir.
Sık sık tekrarlanan Devletin Bekası,Devletin Ali Menfaatleri aslında iktidardaki sınıfın çıkarlarıdır.

Hukuk bir üst yapı kurumudur.
Marksistlere görede Burjuva Hukuk,Burjuva Sınıfın çıkarlarını savunur ve gözetir.
Her ne kadar burada idare anlamında da kullanılsa,”ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR” cümlesi bize ortadaki nesnel gerçeği ifade etmektedir.

Bu sistemde para kimdeyse,güç te ondadır.
Devletin tüm kurumları paranın ve gücün yanındadır.

Çok basit örnek;
Diyelim mahkemeye düştünüz ve karşınızdaki   hasmınızda çok paralı bir holding   olsun.
Siz ekonomik gücünüz elverdiği ölçüde sizi savunacak ancak bir avukat tutabilmenize karşın,karşı taraf yine ekonomik gücüne bağımlı olarak en az 3 veya 5 avukatla kendini savunur.
Kararı verecek Hakim için “Hakimler cüzdanları ile vicdanları arasına sıkışıp kalmışlardır sözü boşa söylenmemiştir.
Daha somut bir örnek,Somada ki facianın sorumlusu maden ocağının sahibi,serbest bırakılmıştır.
NEDEN ACABA???

Demek ki yukarda ifade ettiğimiz ,Demokrasinin sınıflardan bağımsız,toplumun tüm kesimlerine eşit uzaklıkta,onların haklarını gözeten Devletin işleyiş ilkesi olması tezi,yaşamın pratiğince ,verilen örnekler bağlamında olumsuzlanmıştır.

Marksizm’den örnek verelim.
Lenin birinci paylaşım savaşında alınacak tavrı,proletaryanın “kendi” burjuvalarına karşı savaşması gerekir diye açıklarken,İkinci Enternasyonal Dönekleri, Kautsky ve şürekası,Proletaryayı,”kendi” Burjuvalarına destek olmaya çağırmıştır.
Ekim Devrimi,yaşamın bu pratiği Lenin’in tezini olumlamış ama Kautsky’i ve yandaşlarının tezini yadsımıştır.

Kautsky dünya tek bir pazara doğru yöneliyor,bundan sonrası artık insanlık için altın çağ olacaktır,savaşlar ve çatışmalar sona erecektir demesine karşın Lenin,   dünya tek bir pazara doğru evrilmeye başlasada,bu süreçte sistemin doğasında var olan rekabet ve çatışmanın böyle bir sonuca imkan tanımayacağını, bundan böyle savaşların ve çatışmaların artarak süreceğini söylemiştir.

Yaşamın pratiği sizce kimi haklı çıkartmıştır?
İkinci Paylaşım Savaşı ve bugün Ortadoğuda yaşananlar neyin kanıtıdır?





Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
hakkı
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: hakkı
Cevap Tarihi: 01.01.2016- 19:25


Evet demokrasi her kese her hakkın tanınması değildir egemen sınıfın yönetme biçimidir. Bu durum aynı zamanda egemen sınıfın gelişimini sağlar.

Söylediklerine katılıyorum ben farklı şeyler söylemdim.

Soma meselesi elbette bir devlet biçimini yansıtır ama demokratik yönetim biçimini anlatmaz eğer egemen sınıf toplumu soma türü yönetirse yönetimi demokratik değildir.
Kendi içinde demokrasiyi uygulamayan egemen sınıf kendi koyduğu yasaları kendi çiğniyor demektir bu yönetim tüm topluma güven vermez.
Buna siyasi literetürde faşizan uygulamalar denir. Bu yöntem egemen sınıf içinde korkuya ve güvensizliğe yol açar. Kriz durumlarında baş vurulacak yöntemdir.

Her türlü egemen sınıfın kendi iktidarını korumak için yasal ve zora dayanan taktikleri vardır ama en iyi yönetme biçimi demokrasidir.

Demokrasi zaten sınıfların var olduğu zamanda uygulanan yönetimdir sınıflar yoksa demokrasiye de gerek yoktur.
Evet Lenin 1914 lerde bunu dedi o dönemde ekonomiler daha ulusaldı Emperyalizm artık değer yaratmak için her hangi girişimde bulunmaya gerek görmüyordu Emperyalizm yaratılan her şeye el koyuyor ve ticaret vasıtası ile büyük soygunlar yapıyordu.
Şimdi farklı bakın Çin Vietnam gibi ülkelere bir çok emperyalist şirketler bir çok yatırımlar yapıyor ve artık değer elde ediyor.
artık sermayeler ulusal niteliğini büyük ölçüde kaybetti Enternasyonel büyüme ve sınırların aşınması teknolojinin sınır tanımaması bize yeni bir zamanın var olduğunu gösteriyor.

Bir çok kanun uluslar arası yaptırımlarla dolu.
Bu durum bize dünyanın analizini yeniden yapmaya çağırıyor. Elbette çözümü de yeniden düşünmemizi.

Lenin döneminde bize Kaustky den daha gerçekçi yol gösterdi. Ama Leninde ölümlü eğer bu gün yapacağımız yanlışın foturasını Lenin e kesersek Lenin e çok ayıp yapmış oluruz.

Bu gün haklı çıkmak değil amacımız kazanmaktır Çünkü dünyada komünizm insanlığa dünden daha yakındır. Üretici güçler çok gelişmiş üretim ilişkilerinde büyük oranda insan yerine makine kullanılmaktadır.
Kapitalizm en gelişmiş ülkelerde büyük çatlaklar vermekte dünya çok büyük ağırıklı olarak tek dile doğru ilerlemekte.

Komünizm bir adım ötemizdedir sadece biz adım atmasını bilelim.




Bu ileti en son hakkı tarafından 01.01.2016- 19:29 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 03.01.2016- 15:47


Komünizmin bir adım yanımızda olduğunu söyleyebilmek için sosyalizme nasıl ulaşılabileceğine bakmak lazım. Yapılan analizler devrimi yakınlaştırmaktan uzaksa komünizmin yakın olduğunu iddia etmek neye yarar?



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 13 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   8   9   10   [11]   12   13   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör SF'den kerameti kendinden menkul solculuk örneği... melnur 6 4742 18.07.2017- 22:38
Konu Klasör Bir kez daha 'kerameti kendinden menkul'luk... melnur 1 2943 07.02.2018- 16:34
Konu Klasör Kendinden Başka vurguni 0 2491 13.07.2015- 22:12
Konu Klasör Solculuk, CHP ve HDP umut 11 10630 19.02.2015- 19:36
Konu Klasör Kolay solculuk umut 1 4329 04.11.2014- 17:20
Etiketler   Kerameti,   kendinden,   menkul,   solculuk
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS