SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
BirGün Fikir Sempozyumu 17-18 Ekim'de           (gösterim sayısı: 3.923)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: dayanışma
Konu Tarihi: 17.10.2015- 19:02


BirGün Fikir Sempozyumu 17-18 Ekim'de
 
BirGün Gazetesi tarafından organize edilen BirGün FİKİR Sempozyumu 17-18 Ekim tarihlerinde Şişli Kent Kültür Merkezinde gerçekleşiyor.

Resim Ekleme

17-18 Ekim tarihlerinde İstanbul Şişli Kent Kültür Merkezi'nde gerçekleşecek sempozyumda 1 Kasım seçimlerine doğru yaşanan siyasi gelişmeler, iktidarın karakteri ve Ortadoğu’daki yeni güç dengeleri içinde yaşadığımız savaş gibi birçok konu başlığı altında oturumlar düzenlenecek.

Resim Ekleme



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: dayanışma
Cevap Tarihi: 18.10.2015- 13:12


Fikir sempozyumu İstanbul’da başladı

BirGün Fikir Sempozyum’u Şişli Kent Kültür Merkezi’nde, İnce’nin yaptığı konuşmasıyla başladı. Konuşmacılar Ankara Katliam’na AKP İktidarı’nın göz yumduğu üzerinde durdu

Resim Ekleme
MERT GÜMÜŞ

7 Haziran’dan 1 Kasım’a Türkiye adlı ilk oturumda konuşmacı olarak Gazeteci Murat Yetkin, Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu ve HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Bektaş yer aldı. Birinci günün ikinci oturumunda ‘İktidarın karakteri ve aslında neyi yaşıyoruz’ başlığıyla BirGün Gazetesi Yönetim Kurulu Başkannı İbrahim Aydın, Melda Onur, BirGün Pazar yazarı Gülfer Akkaya, Akademisyen ve BirGün yazarı Güven Gürkan Öztan konuşmacı olarak yer aldı. Ortadoğu’daki yeni güç dengeleri içinde yaşadığımız savaş’ başlığında Gazeteci Ceyda Karan, Ergin Yıldızoğlu, Ahmet Kasım Han, BirGün Yayın Koordinatörü İbrahim Varlı konuşmacı oldu.

>>Açılış Konuşması -Barış İnce:
Bu sempozyumu barışı, umudu ve özgürlüğü konuşmak için düzenlemiştik. Ama bundan bir hafta önce çok farklı bir İstanbul, Ankara ve Türkiye gördük. Devlet katil değildir diyorlar. Bazı şeylerin üstünü örtemezsiniz. MİT’in neler yaptıklarını yazdık, tüm canlı bombaların isimleri gazetelerde çarşaf çarşaf yazıldı. Mademki katliamcı değilsiniz neden bunların önlemini almadınız. Bir taraftan neler olduğunu anlatmaya çalışırken bir taraftan da insanlara kendi kendimizi patlatmadığımızı ispat etmeye çalışıyoruz. Bugün bir ip cambazı gibi iktidardakiler nasıl tutunabilirizin hesaplarını yapıyorlar. Geziden sonra el ele tutuşan insanlar nasıl oldu da ellerini bıraktılar. Gezide göz yaşımız Ankara’da kanımız birbirine karıştı. Bir araya gelin artık.

>>HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış:
Bir araya gelmek, yaralarımızı ve yüreklerimizi yan yana getirmek bu katliamı yapanların karşısında yan yana mücadele etmek ve korkmamak çok önemli. Şunu söyleyebilirim ki biz vallahi de korkmuyoruz. 7 Haziran öncesinde seçmenlerimiz provakasyona gelmediler. En kötü olaylarda bile sağduyu çağrısı yaptılar, yaptık. Bir yanda bizi baraj altına indirmeye yönelik hukuksuzca davrandılar, diğer yanda ise dalga geçer gibi konuşarak halkın zekâsıyla alay ettiler. Ancak başaramadılar. Şimdi 1 Kasım öncesi yine aynılarını yapmaya çalışıyorlar. Seçimden önce anayasayı askıya alarak seçim kampanyası yürütenler, şuursuzca her kuralı, her kanunu ihlal edenler çocuk öldürerek, bomba patlatarak seçim kampanyası yürütenler 10 Ekimden sonra bize niye katil dediniz diyor. Reyhanlı’nın, Suruç’un Ankara’nın, Roboski’nin katili sizsiniz. AKP’nin işine yarayacaksa bir bomba patlatmaktan geri duracağını hiç sanmıyorum.

>>Gazeteci Murat Yetkin: Korkmak insani bir duygudur; ancak onu da yenmek gerekiyor. HDP’nin barajı aşarak meclise girmesi 7 Haziran’da bu korkunun aşıldığının en büyük kanıtı. HDP’nin parti olarak meclise girmesi ve Selahattin Demirtaş’ın “Seni Başkan Yaptırmayacağız” sözü karşılığıyla oldu. Bence Başbakan hala koalisyon istiyor kendi siyasi kariyerini devam ettirmek için ancak Erdoğan bunun bir intihar olacağı görüşünde. Bana göre en kötü senaryo 1 Kasım seçimlerinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın anayasal hakkını kullanıp yeniden ülkeyi seçime götürmek istemesi olacak. Eğer bir seçime daha bu ülke zorlanırsa biranda ülke girdiği 90’lar bataklığından geri çıkamaz hale gelebilir.

>>Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu:
Sözün bittiği yerdeyiz denebilirdi ama sözü bitiremeyiz. Ankara’da ölen arkadaşlarımız için mücadele etmek zorundayız. Bombalar kimin nereden geldiğini, hangi örgütten olduğunu dinlemedi. Bu yüzden bu mücadeleyi hep birlikte yürütmeliyiz. 1 Kasım önemli bir dönüm noktası. Sandığa gitmeli ve sahip çıkmalıyız. Ancak bu da bir son değil. Okulda, evde, işte her yerde hayatı politikleştirmeliyiz. Ancak böyle çıkabiliriz bu karabasandan. Suriyelileşmeyelim diyorlar fakat Suriye’yi de bu hale getirenler kendileri. Saray rejiminin artık hiçbir şeyi normale döndüremeyeceği çok açık. Sandığa giderken bunu düşünü gitmeliyiz.

>>İbrahim Aydın: Toplum AKP’nin n yapmak istediğini kestirdi artık. Gezi Olayları AKP’nin gerçek yüzünü gösterdi. Sunni İslam kimliğiyle yapılmaya çalışılanlar bir tepki çekti ve karşısına bir muhalif hat oluştu. Faşişt iktidarların baskı kurmak, devleti tek elde toplamak, medyayı ele geçirmek ve ekonomik alan için sermayeyi arkasına almak gibi temel ortak noktaları vardır. Bu iktidar bunların hepsini yaptı. Saray rejimi seçimleri yineleme kararı aldı ancak hiçbirşey değişmeyecek. Çünkü iktidar öyle hukuksuzluklar yaptı ki geriye dönüşü imkânsız hale getirdi.

>>Melda Onur: AKP İktidarı ilk geldiğindeki çıraklık döneminde özgürlükçü gibi göründü. AB’ci gibi göründü. Kalfalık döneminde birlikte hareket ettikleri kesimlerle ortak iş yaptılar. Ustalık döneminde ise yollarını ayırdılar. Daha sonra Gezi oldu. Toplumsal muhalefet AKP’nin ustalığına darbeyi vurdu. Bu dönemde hep hukuk varmış gibi yapıldı. Demokrasi varmış gibi yapıldı. Yasalar yapılırken Sivil Toplum Kuruluşlarına sorulurmuş gibi yapıldı. Torba Yasalar çıkarılırken bir iyinin yanına yüz zehir zemberek yasa verilip kabul ettirildi. Muhalefet sönük kaldı. Çünkü muhalefet yalnızca siyasetle olmaz. STK’lar, vatandaşlar ve medya sessiz kalırsa muhalefet partileri yalnızlaşır.

>>Güven Gürkan Öztan:
Haziran direnişinde mücadelenin bir hattı vardı. Artık bizi topluca öldürmeye çalışıyorlar. Yukarıda bir yerde bir saray var ve canlı bombayı serbest bırakıp kendine laf edeni evinden topluyor. Gezide gördüğümüz palalı adamların devamı bunlar işte. Türkiye sadece Ankara’da ya da Gezi’de değil; Kürdistan’da da vahşet uyguluyor. İstanbul’da da üniversite bahçelerinde, iş yerlerinde baskı kuruyor. Hiçbir diktatör kansız devrilmez. Bizim bu iktidarı yıkma gücümüz olmalı.

>>Ahmet Kasım Han: Dış politika ve iç politika artık birbirine geçti. AKP iktidara geldiğinde bir plan koydu. Planın ismi “sıfır sorun”. Ancak Suriye hariç hepsi iflas etti bunun ilk önce. Daha sonra Suriye’de de iç savaş patlak verince tüm komşularıyla kanlı bıçaklı bir ülke olduk. Dış Politika Danışmanı olan Davutoğlu’nun bu başarısızlığı önce Dışişleri Bakanı olarak daha sonra da Başbakan olarak ödüllendirildi. Bizim ülkemizde böyle ters işliyor yükselmek.

>>İbrahim Varlı: Artık Türkiye’nin dış politikasından bahsedemiyoruz. Türkiye’nin içine Suriye’yi öyl bir taşıdılar ki Suriye iç politikamız oldu. Ülkeyi cihatçı otobanına çevirirseniz size dokunmaz mı sanıyordunuz. Onbinlerce cihatçının, bir sürü örgütün 5 yıl süren bir iç savaşta kazanamaması halk desteği sayesindedir.

Birgün



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: dayanışma
Cevap Tarihi: 19.10.2015- 14:25


Hedefler doğru konulmalı

İki gün süren BirGün Fikir Sempozyumu sona erdi. Dünkü son oturumda konuşan Oğuzhan Müftüoğlu, “Muhalefet mücadelesini ve hedeflerini doğru algılamalı” dedi

Resim Ekleme

Hedefler doğru konulmalı
BirGün Fikir Sempozyumu ikinci günün ardından düzenlenen 3 oturumla sona erdi. Şişli Kültür Merkezi’nde düzenlenen sempozyumda ‘Gezi sonrası muhalefet’ adlı ilk oturumda konuşmacı olarak EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan, HDK Eş Genel Sözcüsü Sebahat Tuncel ve Mehmet Yeşiltepe konuşmacı olarak yer aldı. İkinci Oturum olan ‘Linç Kültürü’ bölümünde Ali İsmail Korkmaz’ın abisi Avukat Gürkan Korkmaz, İsmail Saymaz ve Fatih Polat yer alırken, son oturumda ise Oğuzhan Müftüoğlu, Taner Timur, Enver Aysever, Levent Tüzel ve İlhan Cihaner konuştu.

Resim Ekleme

1. oturum: Gezi Sonrası Muhalefet

HDK Eş Genel Sözcüsü Sebahat Tuncel: Ankara Katliamı’nda yitirdiklerimiz için mücadele etmeye devam etmeliyiz. Biz kolektif özgürlüğü savunuyoruz. Karşımızda ölümü, zulmü dayatan büyük bir güç var. Ve bu güce karşı elimizde örgütlenmemiş bir toplum var. Bu süreci belirleyecek olan halkların örgütlü mücadelesi olacak. Devlet kendi kurduğu sistemi restore ederek bu süreci aşmak istiyor. Kürdistan’da halk yeni bir rejim varsa ben de varım diyor. Devletin saldırganlığı bu yüzden. Diyarbakır’da olay çıkmasın diyen valiyi görevden aldılar. Çünkü devlet halka saldırmak istiyor. Ortadoğu’da da IŞİD aynısını yapıyor. Onlardan korkmamızı istiyorlar. İrademizi yok sayıyorlar. Bizim bu sürece öncülük etmek ve mücadele etmekten başka şansımız yok. Sosyalist hareketin, işçi sınıfının, Kürt hareketinin birlikte mücadele etmesi gerekiyor. Başka şansımız yok.

Gazeteci Mehmet Yeşiltepe:
Toplum öfkeli, tepkili ve huzursuz. Yönetenler de yönetmekte zorluk yaşıyor. Aslında bu bir devrimci durumdur. Toplumun duyguları, dinamiklerle birleşmediğinden bir halk hareketi oluşamıyor.

Farklarımızı görmeyelim, kabuğumuzu kıralım ve hayatın her noktasında birlikte direnelim. Evet, Tayyip Erdoğan diktatördür. Ancak bizim mücadelemiz kişilerle değil olgularla olmalıdır. Bu ülkede 70 yıldır sürekli bir faşizm ve emperyalist işgal var. Bizim sorunumuz bunlarla olmalıdır. Çiller’ler, Demirel’ler ve Özal’lar geldi, gitti... Şimdi de Erdoğan var. Bunların nöbet değişimiyle avunamayız. Bizim mücadelemiz bu sistemle olmalıdır.

EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan: Geçen hafta hayatını kaybeden barış neferlerine mücadele sözü veriyoruz. Barış sözü veriyoruz. AKP’nin 7 Haziran’dan sonra savaşı seçmesi, Erdoğan’ın başkanlık hayali, geçen haftaki katliamı tetikleyen unsurlar, ancak sadece bunlarla değerlendirmek eksik olur. Alevilerin, işçilerin, Kürt’lerin mücadelesi git gide artınca AKP savaşını arttırdı. Bir adım öne çıkan işçi sınıfına karşı sert bir iktidar var karşımızda. Ankara Katliamı hem Türkiye’nin mücadele dinamiklerinin gelişiminin hem de AKP’nin tüm politikalarda iflası ve kendini yeniden inşa etmeye çalışmasının bir sonucu gerçekleşti. Bizim bu iktidara karşı tüm mücadele güçlerini birleştirecek ortak bir cepheye ihtiyacımız var.

Resim Ekleme
2.oturum: Linç Kültürü ve Barışın Dili

Gazeteci İsmail Saymaz:“Gelecekteki Türk”, Sünni olmalı dili de Türkçe olmalı diye düşünüyorlar. Alevilik, Kürtlük ve Hıristiyanlık bunu sabote etmeye çalışıyor, diye kabul edildi. Komünizm görüldüğü yerde ezildi. Çünkü komünizm de “Gelecekteki Türk” için tehditti. Alevilerin, Kürtlerin ya da solcuların linç ettiğini görmezsiniz. Galeyana gelenlerin hep devlet destekli olduğunu görürsünüz. Devletin polisinin gücü yetmediğinde devletin istediğini galeyana gelen halk yapar. Linç edilme meselesi sınıfsal bir meseledir. Eğer siz devletin düzenini değiştirmek isterseniz saldırıya uğrar ve linç edilirsiniz.
Bu toprakların gerçek sahipleri; Ankara’da hayatını kaybedenlerdir. Bu ülke, bu insanlardan daha yerli ve daha millisini görmedi.

Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat: 6-7 Eylül olayları bir linç kültürü bakımından onun devletle nasıl iş birliği içerisinde yapıldığının en net örneğidir. Selanik’te Atatürk’ün evine bomba atıldığı haberi yayılır. Bir gazete bunu manşete taşır ve İstanbul’un her yerinde dağıtır. Bunun üzerine evler iş yerleri okullar saldırıya uğrar. Rumlar ve Ermenilere karşı bir linç kampanyası başlatılır.

Yaygınlığı bakımından geziye de bakabiliriz. Cumhurbaşkanı Erdoğan kendi kitlesini oradaki insanlara karşı kutuplaştırdı. Bunun da en büyük örneği Kabataş Yalanıdır. Bunun haberini yapan yandaşlar bile defalarca yalanlanmasının ardından dayanamayıp yalan haber olduğunu kabul ettiler. Gezi’de ve sonrasında kaybettiğimiz insanlar bu kutuplaştırmanın bir sonucuydu. Bütün linç girişimleri ya devlet tarafından örgütlendi ya da destek verildi.

Ali İsmail Korkmaz’ın abisi Avukat Gürkan Korkmaz: Ali İsmail, sadece biber gazından etkilenmemek için, kaçarken dövüldü, linç edildi… Doktor, Gezici diye doğru düzgün müdahale etmedi. Suruç’ta, Ankara’da birçok ölen insanın adını bilmiyoruz. Hikâyelerini bilmiyoruz. Annesi annemden daha az acı çekmedi oysa. Biz sadece rakamlara takılıyoruz. Bu kadar kişi öldü. Ben Ali İsmail’in ağabeysi olarak o çocukların isimlerinin Ali İsmail’in adı kadar anılmamasından dolayı utanç duyuyorum.

3.oturum: Nasıl bir Türkiye? Nasıl bir mücadele?

Levent Tüzel- HDP Milletvekili: Antidemokratik savaş ve uygulamalar devam ediyor. Cumhurbaşkanı “Benden değilseniz yerli ve milli değilsiniz” diyor. Burada hedefte olan sadece Kürtler ve Aleviler değil kendisine muhalif olan herkestir. Ankara Katliamı’nda kendilerini suçlayan herkese terörist gözüyle bakan iktidar, muhalif herkesi hedef olarak görüyor. 1 Kasım seçimlerinde tablo çok değişecek gibi görünmüyor. AKP savaş ve saldırıyla her yolu deniyor, deneyecektir. Kürt hareketinin de, işçi sınıfının da, bir araya geldiği bir mücadele olmalı. Yayın yasaklarına uymayan 4 gazete var. BirGün, Özgür Gündem, Evrensel ve Cumhuriyet. Bunlar bizim tutunacak dallarımız. Aslında bu gazeteler kimlerin bir araya gelmesi gerektiğini de gösteriyor.

İlhan Cihaner-CHP Milletvekili:
Süratle bir felakete giden insanların can güvenliğinin olmadığı bir dönemden geçiyoruz. HDP’nin bu süreçte dışlanmaya çalışıldığını görüyoruz. Bugüne kadar parçalı bir mücadele yarar sağlanamamıştır. Birleşik bir hat olmalı.Ankara’da patlamanın ardından katliam yerine gittiğimizde hâlâ gaz kokusu vardı. Bu Türkiye’nin özeti. Akrebin arkasında sürüklenen ceset şu anda Türkiye’nin özeti. Cenazesi Türkiye’ye verilmeyen annelerin feryadı da Türkiye’nin özeti. Hedeflenen bizlerin kendi kabuklarımıza çekilmesidir. Ancak biz katliamın ertesi günü Sıhhiye’ye çıktığımız gibi karşılarına çıkmalıyız.

Enver Aysever - BirGün Yazarı: Ben 28 Şubat’ın AKP iktidarının gelmesi için asker eliyle oluşturulan bir durum olduğuna inananlardanım. AKP, Ortadoğu’da aranan ilk ‘Müslüman Kardeşler’ oldu. Şu anda kalan son ‘Müslüman Kardeşler’ konumunda. Türkiye’nin her şeyden önce laik bir ülke olma derdi olmalı. Hayatımızı esir alan gericiliğin ve yobazlığın laik bir ülke kurulamamasından dolayı olduğunu düşünüyorum. Bir diğer sorun ise; hukuk. Hayatın özgür düşünceye, bilime ve hukuka dayandırılması gerekiyor artık. Liberallik öyle tuhaf bir şey ki her konuştuklarında haklılar, biz haksızız. Yetmez ama evetçilerle gidilebilecek bir yol olduğunu göremiyoruz.

Prof. Dr.Taner Timur: 2001 krizinin ardından, krizin çözdüğü yapıyı ABD birleştirdi. AKP iktidarı böylece Türkiye siyasi sahnesindeki yerini aldı. Bu hareket 2007’ye kadar özgürlükçü, AB’ci göründü ve bayağı bir gelişme sağlandı. 2007’den sonra kapatma davası ve Gül’ün köşke çıkmasıyla başka bir dönem başladı. Liberaller de bu dönem AKP’ye katıldı. Fethullahçılar da bu dönemde AKP içinde yer alarak her istediklerini aldı. Bir de Kürt hareketi bu dönemde yine AKP içinde yer aldı. Daha sonra liberaller kendilerine ters bir iktidarı savunduklarını anladılar ve çözünme süreci başladı.

Oğuzhan Müftüoğlu: Cumhurbaşkanı “Saraya kuzu kuzu gelecekler” diyor. Seçimin kısa özeti de bu aslında. Saraya kuzu kuzu mu gideceğiz yoksa kazma kürekle mi gideceğiz? Bunun seçimini yapacağız. İnsanların hayat görüşünü değiştirmeyi amaç edinmiş bir rejim var ve bu rejimin gitmeye pek niyeti yok. Batı emperyalizmini kendine dayanak olarak alan bu iktidar, Cemaat ile birlikte bugünkü devlet yapısını dinci ve faşizan bir şekilde işledi. Batının ve Türkiye’deki büyük sermayenin istediği koalisyon, CHP destekli bir AKP hükümeti olacak. Kamuoyu da şimdiden bunu işlemeye başladı. Muhalefetin mücadelesini ve hedeflerini doğru algılaması gerekiyor.

Birgün




Bu ileti en son dayanışma tarafından 19.10.2015- 14:27 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: dayanışma
Cevap Tarihi: 25.10.2015- 11:12


2012’nin “devrimcileri” 2015’te IŞİD canisi oldu!
İBRAHİM VARLI


İki gün süren BirGün Fikir Sempozyumu önemli bir açığı doldurdu. Bunu hem sempozyuma katılan her biri kendi alanında uzman ve yetkin konuşmacıların ifadelerinden, hem de benzer etkinliğin ülkenin diğer kentlerine de yayılması gerektiği konusunda gelen ısrar ve taleplerden anlamak mümkün. Ancak belki de en önemli gösterge Tokat’tan, Bursa’dan, Kocaeli’den ve daha birçok kentten sempozyuma gelenlerin varlığıydı. Yoğun politik gündeme rağmen devasa Şişli Kent Kültür Merkezi sıralarının tamamına yakınının dolması da elbette ki bir başka kriter sayılabilir.

•••

Sempozyumun ana gündem maddelerindendi dış politika. Her oturumda kendisine yer buldu. Türkiye’deki toplumsal mücadeleden bahsedilirken dahi konu bir şekilde dış politikaya kaydı. Şaşırtıcı değildi elbette. Ortadoğu bataklığına saplanan neo-Osmanlıcıların “stratejik sefaleti” nedeniyle artık iç politika-dış politika ayrımı diye bir şey kalmadı. Dış politika gündelik yaşamın bir parçası oldu ve içerideki herhangi bir gelişmeyi dış politikadan bağımsız ele alamaz olduk.

•••

Bugün artık Suriye’den bahsederken aslında Türkiye’yi konuşuyoruz. Halep derken akıllara Antep, Adana, Konya, Adıyaman düşüyor. Hama’dan, Humus’tan tanıdık olduğumuz manzaralara sahne oluyor Ankara, Suruç, Reyhanlı, Antep. Bütün bunların sorumlusu “Üç günde Emevi Camii’nde namaz kılma” hevesine kapılanlardır, “Ortadoğu’da oyun kurucu aktör” olmaya yeltenenlerdir. Günahları büyük, bu yükün altından kalkamayacakları gün gibi ortada. Yarattıkları enkaz uzunca bir süre peşimizi bırakmayacak. Ankara Katliamı ve iki gündür manşetten verdiğimiz “IŞİD günlükleri” sorunun ne derece büyük olduğunun ispatı.

•••

Cihatçı belasını başımıza neo-Osmanlıcılar sardı ama en az onlar kadar liberal-sol zevatın da günahı var. AKP’yi pazarlayarak ürettikleri argümanlarla bu partiye meşruiyet kazandıran bu çevreler, uzunca bir süre de cihatçıları “demokrasi”, “özgürlük” savunucusu “devrimciler” olarak takdim etti. Hem de yakın bir zaman öncesine kadar. İki yıl önce Taksim’de ÖDP’nin yaptığı benzer paneller serisine rücu eden bu çevrelerden bazıları kafa kesen, çocuklara tecavüz eden katiller sürüsünü açıkça dahi savundu. Bütün kayıtlar, konuşulanlar, yazılanlar, çizilenler ortada. Tarih unutmaz. Sadece tarih mi? bizler de unutmayacağız. Ankara’da, Suruç’ta yaşamını yitirenlere borcumuzdur bu.

•••

IŞİD’in ortaya çıkarak Musul ve Rakka’yı almasıyla “demokrasi havarisi” cihatçılara olan bakış açısı da değişmeye başladı. 2012’nin “masum devrimcileri”, 2015’te kendisini patlatan katil IŞİD bombacısı, kafa kesen El Nusra militanı, çocukları katleden Ahrar’uş Şam emiri oldu... “Ilımlı” diye palazlandırılan radikal İslamcılar gerçek yüzlerini göstermeye başladı. Ülke bir bütün olarak yas evine dönüşürken, aynı çevreler hiçbir pişmanlık duymadan şimdi de IŞİD uzmanı kesiliverdi. Tıpkı AKP olayında olduğu gibi küçük bir “yanıldık” açıklamasıyla işin içinden sıyrılmanın arayışındalar.

•••

Birileri için küçük bir hata olarak görülen o “yanılmalar” ülkeyi çoktan Pakistanlaştırdı. Yurdun dört bir yanına cihatçılar doldu. Ülke cihat otobanına döndü. Binlerle ifade edilen Türkiyeli cihatçıdan bahsediliyor. Cihatçı canilerin artık nerede ne zaman kendini havaya uçuracağı ise bu katiller sürüsüne ve onlara el uzatan, her türlü lojistik desteği sağlayan “karanlık eller”in insafına kalmış durumda! Ankara Katlimı’nda olduğu gibi Rakka’dan Deyr-Ez Zor’dan yola çıkan katiller ellerini kollarını sallayarak, hiçbir denetime takılmadan gelip Barış Mitingi’ni kana bulayabiliyor.

•••

Pakistan yıllardır cihatçılara verdiği desteğin bedelini ödüyor. Kendi hinterlandında “derinlik” ararken tıpkı AKP gibi duvara tosladı. Ülkenin dört bir yanı kan revan, istikrarsızlık had safhada. Gün geçmiyor ki patlamalar yaşanmasın. On üç yıldır bu ülkeyi yöneten basiretsiz, mezhepçi faşist klik de Ortadoğu semalarında “tarihsel derinlik” arzusuyla çıktığı yolda tıpkı İslamabad yönetimleri gibi bataklığa saplandı. Fetih arzusu ülkeyi kısa sürede Pakistanlaştırıverdi. Radikal İslamcı militanların istedikleri gibi at koşturdukları Karakurum Dağları’nın eteğindeki Pakistan’dan alınacak çok dersler var.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör 29 Ekimde Kadıköyde buluşmak için çok nedenimiz var özgür 0 3468 26.10.2013- 13:49
Konu Klasör BirGün Pazar’da bu hafta: Monarşi ve Cumhuriyet... melnur 0 445 18.09.2022- 02:13
Konu Klasör 4. Evrim Sempozyumu bu haftasonu! melnur 0 3150 19.12.2013- 10:14
Konu Klasör HTKP'den Ekim Devrimi Sempozyumu denizcan 4 3836 11.11.2014- 13:38
Konu Klasör Altan Tan: "Bu fikir özgürlüğü değildir" denizcan 6 4628 17.01.2015- 20:00
Etiketler   BirGün,   Fikir,   Sempozyumu,   17-18,   Ekimde
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS