SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 6 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2]   3   4   5   6   >   son» 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 08.12.2015- 16:51


Venezüella’da neler oluyor?-Erkin Özalp


Küçülen bir ekonomi, yüzde 200’e yaklaşan bir enflasyon oranı, yoksulluğun geri dönmeye başlaması, işsizlik oranının yükselmesi, en temel malların kıtlaşması ve uzayıp giden kuyruklar, istifçilik, devletin tepesine kadar uzanan yolsuzluklar, suç oranlarının yükselmesi, Hugo Chavez’in ölmeden önce seçilmesini istediği Devlet Başkanı Nicolas Maduro’nun ve hükümetinin halka güven verecek adımlar atamaması...

6 Aralık’taki parlamento seçimlerinde iktidardaki Venezüella Birleşik Sosyalist Partisi’nin (PSUV) karşı devrimci muhalefet karşısında yenilgiye uğrayabileceği aylar öncesinden biliniyordu.

Peki ama ne oldu da, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve barınma gibi alanlarda başta yoksullar olmak üzere halkın çoğunluğunu etkileyen ilerlemeler kaydeden, örneğin 2011 yılında başlattığı sosyal konut projeleriyle bugüne kadar 33 milyon nüfuslu ülkede 850 bin konut inşa etmiş olan ve 2020 yılına kadar nüfusun yüzde 40’ına sosyal konut sağlamayı hedefleyen, halkın yerel örgütlenmelerini destekleyen ve bunlara önemli miktarlarda kaynak aktaran bir iktidar, iki buçuk yıl gibi görece kısa bir süre içinde ciddi ölçüde destek yitirdi?

Görünürde, çok basit bir nedenle: Petrol fiyatlarındaki büyük düşüş.

Venezüella’nın ihracat gelirlerinin yaklaşık yüzde 95’ini ve devlet gelirlerinin yaklaşık yüzde 50’sini petrol satışları sağlıyordu. Ve ham petrolün varil fiyatı 2014 yılının ortalarında düşüşe geçerek 100 dolar civarından 40 dolar civarına gerileyince, ülkenin ekonomik dengeleri hızla bozuldu ve yapısal sorunlar açığa çıktı.

Petrol fiyatlarının yüksek olduğu dönemde, bir yandan sosyal harcamalar artırılır ve yoksulluk geriletilirken, diğer yandan, “Bolivarcı devrim”den türetilen sözcükle “Boliburjuvazi”nin (yani iktidarla işbirliği içinde oldukları kabul edilen burjuvaların) kârları artabildi ve devlet yöneticilerinin yolsuzlukları önemsiz sayılabildi.

Aslında, petrol fiyatlarının biraz da beklenmedik şekilde yüksek olduğu 2007-2014 döneminde, ülke ekonomisinin petrol fiyatlarına bağımlılığını azaltacak adımlar atılabilir, tarımsal ve sınai üretim artırılabilir, bu arada bilimsel ve teknolojik ilerlemeye daha fazla yatırım yapılabilirdi.

Ama tam tersi oldu. Pek çok temel malın ithalatı için kullanılan döviz kurunun sabit tutulmasının da katkısıyla, tarım ve sanayi ürünleri ithalatı, yerli üretime zarar verecek şekilde arttı. Dünya Bankası verilerine göre, ithalatın gayri safi yurt içi hasılaya (GSYİH) oranı 2000 yılında yüzde 18,2’yken, bu oran 2013’te yüzde 29,5’e yükseldi.

2003 yılından bu yana (yine petrol gelirlerinin yardımıyla) sabit tutulan resmî döviz kurları, Venezüella burjuvazisi için, “hayalî” olanı da dâhil olmak üzere ithalatçılığı, özellikle son yıllarda, fazlasıyla kârlı hâle getirdi. Örneğin, sadece 2013 yılında, 20 milyar dolarlık hayalî ithalat gerçekleştirildiği iddia ediliyor. Çünkü devletin ilgili birimleri, “temel mallardan birini” ithal ettiğini iddia edenlere, 6,3 bolivarlık resmî kur üzerinden ABD doları veriyor. Karaborsa dolar kuru ise 2013 yılının başında 18 bolivarken 2014 sonunda 100 bolivara ulaştı. Dolayısıyla, devletten ucuza dolar alıp karaborsada pahalıya satmak en kolay ve kârlı işlerden biri hâline geldi. Tabii bu işi büyük ölçekli bir şekilde yapabilmek için, ilgili devlet birimlerinde çalışanlara rüşvet vermek gerekiyor!

2012 yılında, devlet, 6,3 bolivarlık kur üzerinden, 59 milyar dolarlık ödeme yapmış. Dönemin planlama bakanına ve Merkez Bankası yöneticisine göre, bunun yaklaşık üçte biri “sahte” şirketlere gitmiş.

Ayrıca, Maduro’nun tahminine göre, 2014 yılının ortalarında, gerçekten ithal edilen ürünlerin yaklaşık yüzde 40’ı, yeniden döviz elde edebilmek için yine yurt dışına gönderiliyormuş. Aralarında Venezüella Komünist Partisi’nin de bulunduğu bazı kesimler, bu tür sorunların çözümüne yönelik olarak, dış ticaretin devlet tekeli altına alınmasını savunuyor. Ama Maduro iktidarı bunu kabul etmedi...

İşin daha da kötüsü, “para alım satımı”nın normal yurttaşlar için de bir gelir kapısına dönüşmüş olması. Sadece “temel mal” ithalatçılarına değil, yurt dışına tatile gidenlere ve çocuklarını yurt dışında okutanlara da resmî kur üzerinden dolar veriliyor. Ve bunları edinenlerin bir bölümü de, elde ettikleri dolarları karaborsada satarak para kazanıyor. Bu nedenle, yakın geçmişte, bu tür döviz satışlarına sınırlamalar getirildi.

Görece “sıradan” sayılabilecek insanları da ilgilendiren yolsuzluklar bununla sınırlı değil. Venezüella, dünya üzerindeki (muhtemelen) en düşük benzin fiyatına sahip. Bunun devlete yıllık maliyeti hakkındaki tahminler 12,5 milyar dolar ile 28 milyar dolar arasında değişiyor. Ve 2341 kilometre uzunluğundaki sınırın herhangi bir yerinden komşu ülke Kolombiya’ya geçip orada benzin satmak, kolay yoldan para kazanmanın bir yolu hâline gelmiş durumda.

Kolombiya’ya, sadece benzin kaçakçılığı için gidilmiyor. Ucuz döviz kuruyla ithal edilen ürünlerin de önemli bir bölümü bu ülkenin yolunu tutuyor. Bunların bir kısmı, doğrudan doğruya ithalatçı burjuvalar tarafından Kolombiya’ya götürülüyor. Diğer yandan, devlete ait mağazalardan saatlerce kuyrukta beklenerek son derece ucuza alınan temel malların da bir kısmı ülke içinde karaborsaya düşerken bir kısmı yine Kolombiya’ya taşınıyor.

Tüm bunlar, normalde “emekleriyle geçinmeyi” tercih edecek olan pek çok insan üzerinde çürütücü etkilerde bulunuyor elbette. Emekleriyle geçinmeye çalışan insanlar en temel gereksinimlerini gidermek konusunda bile giderek daha fazla zorlukla karşılaşırken, kaçakçılık yapanlar kolay yoldan para kazanabiliyor...

Ülke sorunlarına, burjuvaziyle anlaşmanın yollarını bularak çözüm arayan Maduro iktidarı, karaborsa döviz kurlarını kontrol altına almak ve bu arada sermaye sahiplerinin yurt dışındaki döviz birikimlerini (üretken yatırımlar için!) ülkeye getirmelerini sağlamak amacıyla, bu yılın Şubat ayında, yeni bir döviz kuru ilan etti (bir iddiaya göre, Venezüella burjuvazisi, 1999 ile 2012 yılları arasında yurt dışına toplam olarak 134 milyar dolar değerinde sermaye kaçırmış): SIMADI. Başlangıçta 172 bolivar olan ve bugün 200 bolivara yaklaşmış olan bu kur üzerinden alışveriş yapmak serbest. Ama bu arada, 6,3 bolivarlık kur da geçerliliğini koruyor! Beklenebileceği üzere, bu yeni kur, döviz spekülasyonunu artırmaktan başka bir işe yaramadı. Diğer taraftan, ABD’deki bir İnternet sitesi tarafından manipüle edilen karaborsa dolar kuru bugün 900 bolivarın üzerinde.

Yurt dışında banka hesapları bulunanlar, sadece burjuvalar değil... Burjuvaların kolay yoldan para kazanmasını sağlayan devlet yöneticilerinin hesaplarındaki paraların toplamı, muhaliflerin (elbette çok çok!) abartılı iddialarına göre, 450 milyar dolara ulaşıyormuş.

Hugo Chavez’in önemli özelliklerinden biri, ciddi sorunlarla karşılaştığında, halkı mücadeleye çağırarak, Venezüella devrimini ilerletecek hamlelere girişebilmesiydi... Ama bugün netlik kazandığı üzere, “tek adam liderliği”ne dayalı devrimci mücadele tarzının “devrimcilik” kısmı, izleyicilerine miras olarak kalmayabiliyor...

Maduro’nun, kamulaştırılmış, işçilerce el koyulmuş ve devlet tarafından yeni kurulmuş işletmelerle ilgili devlet başkanlığı biriminin başına getirdiği Juan Arias, geçtiğimiz Temmuz ayının sonlarında, söz konusu işletmelerin yeniden özel sermayeye açılmasını önermiş ve bu önerisini şöyle gerekçelendirmiş: “Her işçi bir virtüöz olmadığı gibi her girişimci de bir dolandırıcı değildir”.

Kısacası:

1. Daha Komünist Parti Manifestosu’nda vurgulanmış olduğu üzere, işçi sınıfı, tüm üretim araçlarını devletin, yani egemen sınıf olarak örgütlenmiş işçi sınıfının elinde toplamak ve bunları planlı bir şekilde çoğaltmak zorundadır.

2. İşçi sınıfının ve halkın yerel örgütlenmeleri, sosyalist bir iktidar açısından, vazgeçilmez bir önem taşır. Ama halkın sadece yerel düzeyde “iktidar” sahibi olduğu, buna karşın, ülkenin bütününü ilgilendiren merkezî kararların halkın doğrudan denetimi altında olmayan devlet yöneticileri ve bürokratlar tarafından alındığı bir yönetim modelinin, özel çıkar sahiplerine ve sermaye sahiplerine hizmet etmesi olasılığı çok daha yüksektir.

3. Bir başka deyişle, “halk katılımı”nın yerelliklerle sınırlı kalmaması, tüm halkı ilgilendiren ulusal ölçekli planların oluşturulması ve bu planların halk katılımıyla belirlenmesi gerekir (halkın bu planları gerçekten sahiplenmesi ve bu planların hayata geçirilebilmesi için!).

4. Gerçek anlamıyla sosyalist bir iktidar, dış ticareti devlet tekeli altına almak zorundadır.

5. Marksizmin kurucularının ısrarla vurgulamış oldukları üzere, işçi sınıfı, hazır devlet mekanizmasına basitçe el koyarak onu kendi çıkarları doğrultusunda kullanamaz... Bu devlet mekanizması “parçalanmak” zorundadır... Bu kapsamda, örneğin, devlet yöneticilerinin gelirleri sınırlanmalı ve bunlar üzerinde mutlak bir denetim kurulmalıdır... Bunun ötesinde, devlet kurumlarının faaliyetleri herkesçe izlenebilir/denetlenebilir olmalıdır...

Eklenmesi gereken başka pek çok şey var elbette... Yazı zaten çok uzamışken, sitemizin editörlerini daha fazla kızdırmamak için, son sözler:

Venezüella’da bundan sonra ne olur? Açıkçası, bu ülkenin devrimcilerinin işi hayli zor... Ama diğer taraftan, ellerinde, hem çok önemli bir deneyim birikimi, hem de, seçimleri kazanmış olan karşı devrimci güçlerin sahip olmadığı bir aktif toplumsal taban var.

Bir başka deyişle, bugüne kadar yaşanmış olanlardan ve şu son seçim yenilgisinden gerekli dersleri çıkararak, başta işçi sınıfı olmak üzere Venezüella halkının önüne gerçekçi ve ileri mücadele hedefleri koymaları da olası.

Ve en son olarak, bir soru: Venezüella’da yaşanan şu son başarısızlığın üzerinde tepinmeye, ondan kendilerine pay çıkarmaya çalışanlar, bunu niye yapıyor?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
munzur
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.12.2013
İleti Sayısı: 1.075
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: munzur
Cevap Tarihi: 08.12.2015- 18:51


5. Marksizmin kurucularının ısrarla vurgulamış oldukları üzere, işçi sınıfı, hazır devlet mekanizmasına basitçe el koyarak onu kendi çıkarları doğrultusunda kullanamaz... Bu devlet mekanizması “parçalanmak” zorundadır... Bu kapsamda, örneğin, devlet yöneticilerinin gelirleri sınırlanmalı ve bunlar üzerinde mutlak bir denetim kurulmalıdır... Bunun ötesinde, devlet kurumlarının faaliyetleri herkesçe izlenebilir/denetlenebilir olmalıdır...

Burjuva devlet yerine proleter devlet kurulmadığında bunun için burjuva devlet parçalanmadığında sosyalizme geçilemez. Bunu Marks söylüyor, Lenin söylüyor ben değil.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
hakkı
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: hakkı
Cevap Tarihi: 08.12.2015- 19:42


Venezuella ders olmamışsa, Şili ders olmamışsa, Çin ders olmamışsa, Vietnam ders olmamışsa, Sovyetler Birliği ders olmamışsa Kim ders olabilir bu solcu sosyalistlere acaba.

Seçim yolu ile iktidara gelen de, devrim yolu ile iktidara gelen de sosyalizmin hepsi çöktü.
Acaba neden kim ne yaptı -veya - kim ne yapmadı da çöktü.

Hadi Venezuella seçim yolu ile iktidarı kaybetti Peki Sovyetler, Vietnam niçin, nasıl kaybetti.   Kuba o yoksulluğa rahmen niçin hala ayakta.

İşte bu soruların cevabını verdiğinde bir daha kuracağın sosyalizm çökmeyecek. Ancak krizlerinden çıkamayan kapitalizm çökecek.

Kuba öğretti ki sosyalizm ancak insanı içine koyduğunda ömrü uzun oluyor.
Devlet insan için var olacak Devlet ne kendisi için ne dünya gücü olmak   için var olmayacak içinde insan olmayan idolojilerin akibeti çöküştür.

İşte Kuba işte diğerleri. Daha ne örnek alınacak
Bu görüş ancak kapital i okuduğunda akılda kalıyor okumayanlar tavsiye tembellik yapmayın okumadan Marxist olunmuyor.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
owert
[ İşçi ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 25.11.2013
İleti Sayısı: 246
Konum: Antalya
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: owert
Cevap Tarihi: 09.12.2015- 09:08


İnsanların   maddi dünyasını değiştiği   gibi bilinçleri değişmiyor.
Bu Bilincin maddi dünyanın yasımasını yatsımak değil sadece ,ayrımı görmek için önemli.
Adam mercesede biniyor ama eşeğe biner gibi biniyor. Esasında o mersedese binerken bilinci ile çatışma halinde,huzursuz ve hala maşınga denilen odunla yanan sobanın hasretiyle yanıyor .

İran devrimi nedir? bana göre şahın büyük bir modernizminden sonra gelen oplumsal ayaklanmadan başka bir şey değildir. Toplumsal tarihsel bilincin maddi şartların değişimine uyumsuzluğu yani bilincin maddi yaşmla çatışması.

Kürt siyanı nedir. 1980 sonrası uluslar arası piyasa kurallarına   Türkiyenin tam adapte olması koşul ve kurallarını Ülke içinde tam anlamıyla gerçekleştirmesinin isyanından başka birşey değildi.   Bunu biz kapitalizmin derinleştirilmesi,genişletilmesi   diyoruz.  

Böylelikle Cumhurriyet sonrası kapitalizmin egemenlik hakkının hüküm sürmeyen ülkesinde(cumhurriyet öncesi) Küçük burjuvaların tesis ettiği kapitalist Ürettim ilşkilerinin darma duman edilmesi ,önce ekonomik sonra siyasal olarak iktidardan uzaklaştırlması .

Türkiyenin kapitalizm özünde yaşadığı ve uyguladığı Diktaörlüğü   ile bunu yaptı. Aşağı yukarı 30 yıl sürdü ve Türkiyedeki kapitalizm bu genişlemeden rahatsız olan kesimi aynı zamanda ''kapitalizm gelişirse demokrasi gelir ''diyen kesimi de yanına alarak ancak bunları yapabilirdi.

Siyasal olarak dayandığı   kesimler   Sol liberaller,Kürtler, Dinsel dayanak.

Bu sürece Tek itiraz   sosyalistler ve cumhurriyet erki denilen o   siyasal erkten geldi.  

Bunların İtirazları içerik olarak farklıyıdı ama sosyalistler kendilerini tam ortaya koyamadı. Kürt sorunu,din sorunu ve eski cumhurriyetçilerle ittifağı konularında net radikal tavırlar alamamsı   engel oldu.  

Bizde ki Burjuva Cumhurriyet sonrası gelişirken   küçük burju egemenliğini 60 ta   sarsıntıya uğrattığında yeni düzenleme ile(zarların tekrar atılması) devam edildi.   ,Peşinden 12 mart sipop almaları ,ve 1980 kendini ekonmik elbette siyasal destekle tam ortaya koyması ile aşağı yukarı kaç on yıllar geçtiğini de görmüş oluyoruz.

194o esas alırsak çünkü İnönü ile başlayan menderesle devam eden ,Süleyman ile ama kesintilere uğrayan   rehvan koşusuyla   özal ile   hızlanan bir süreci görürüz. Nerede ise 60 yıl. Ve biz burada kaç ersmi diktatörlük görüdük? Gayri resmi diktatörlüğü zaten sürekli yaşıyoruz.

Kısaca Toplumsal devrim bir gecede oldu bitti maşalahlık bir iş olmasığını şu Türkiye toplumsal tarihine baktığımızda görmekteyiz. Ki olan görüldüğü gibi kapitalizm içinde dost   toplumsal kesimlerin bir birlerine olan mücadelesi.

Ya devrimciler ne diyor .Egemenliği Burjuvadan üretten sınıf   alacak.   Bunun büyüklüğünü görebiliyormuyuz.

Marx'' İnsanlar var olan koşullarda düşünür ve buna alışmışlardır'' Devrimciler var olan koşular dışında düşünebilirler bu da emek çaba gayret ister. Toplumlarda bu gayret ,amaç yoksa o toplumu ileriye götürecek birileri gerek . İşte şimdi geldik Parti diktatörlüğüne. değilmi?

Bu da diktatörlükle olur. Görmüyormusunuz ? Burjuva kendi içinde bile değişimlerde resmi ve gayri resmi sürekli diktatörlüğe baş vuruyor. Türkiye çok partili ki dempokrasi deniliyor toplam kaç yıl yaşamaktadır ,ki, o çok partili demokrasi bugün hala kendi delegesini kendi milletvekilini seçmeyen partiler olmasına rağmen ?

ne anlatıyorsunuz.?










Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Alisan
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Alisan
Cevap Tarihi: 09.12.2015- 18:51


Alıntı Çizelgesi: munzur yazmış

Alıntı Çizelgesi: Alisan yazmış

Alıntı Çizelgesi: munzur yazmış

Venezüela'da iktidarın tekrar sağcı siyasetçilere geçmesi proleterya diktatörlüğünün sosyalizm için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Kapitalizm altında seçimle iktidara gelinmesi orada kalıcılık kazanılacağının garantisi değil. Burjuva yasaları değiştirilmeden ve proleteryanın devleti kurulmadan bir sonraki seçimde gitmek her zaman olası. Venezüela'da bu yaşanıyor ve yaşanırken de öğretici oluyor.

Sayin munzur, evet Venezüella'da "Sosyalizim" deneyi kaybetmise benziyor ama siz, Kemal Okuyan ve benzeri düsünenler gercek nedenleri arastirmak yerine isin kolayina kaciyorsunuz.
Demissinizki "Burjuva yasaları değiştirilmeden ve proleteryanın devleti kurulmadan bir sonraki seçimde gitmek her zaman olası. Venezüela'da bu yaşanıyor ve yaşanırken de öğretici oluyor."
Bakiniz ne kadar yanlis düsnüdügünüz reel sosyalizmin cöküsüyle aciklaniyor, Cin'in durumuyla aciklaniyor, Küba'nin geldigi noktayla aciklaniyor,....
Demekki sadece "burjuva yasalari degistirlerek"   "proleteryanin devleti" daim kalamiyor. Kalamadiginin nedenlerini arastirmak gerekli.
Venezüella örnegi Sosyalist Sol'a bir örnek olmali, sosyalizmin secim yoluyla gelinebileceginin bir isbatidir Venezüella. Ama   tabiiki hizmetin aksarsa, halka ters düsersen,.... iste halk seni o koltuktan indirir.
Sizler sadece tek partinin iktidarina, cok partili secimlerin yasagina güvenerek iktidarda kalmanin hesaplarini yapiyorsunuz ama bununda basarisizlikla sonuclandigini 1990 larda gördük. O halde neden kaybettigini arastiracaksinki ileride ayni hatalari tekrarlmayip tekrar hüsrana ugramayacaksin.



Alişan kardeş, sosyalist ideolojiye yatkın olmadığın için konulara mantık çerçevesi içinde yaklaşmaya çalışıyorsun. Sosyalist ideoloji olmadığı zaman sadece mantık kurarak bu konular tartışılmıyor. Seçim yoluyla iktidara gelen hiçbir parti sosyalizmi kuramadı, ya Avrupa'dakiler gibi sosyalist ideolojiyi terketmişler sosyal demokrat olmuşlar, ya Allende gibi ABD darbesi sonucu iktidardan düşürülmüşler, ya da venezüela'da olduğu gibi barışçıl yoldan sosyalizme geçme imkanı yok. Çünkü sosyalizm barış içinde gerçekleşmez. Burjuvazi barış yoluyla elindeki egemenliği işçi sınıfına buyur etmez.

Munzur arkadas, ben konuya mantik cercevesinde yaklasmiyorum, bizzat yasanan örneklerle yaklasiyorum. Aramizdaki fark bu olsa gerek. Bakin basligi hala dogru irdelememissiniz. Kemal Okuyan ne diyor irdelemeden bana cevap yazmissiniz.
"Mantik yoluyla" degilde senin bildigin yoldan yola cikalim, yani "Sosyaliszim ancak devrimle gelir ve öyle oldugunda da basariya ulasir". Buna örnek olarak ben Sovyetlerbirligini, Cin'i, Küba'yi örnek verdim ve yetmiyorsa istersen daha da fazlalastirayim, DDR, Romanya, Arnavutluk, Yugoslavya, Polanya, Cek Cumhuriyeti, Macaristan, Bulgaristan,... bunlarin tümü senin anladigin bir sekilde "Sosyalizmi" ülkelerine getirdiler ama son geldikleri nokta olarak Venezuala'dan farkli olmadilar. Demekki sirf devrimde yetmiyormus süreklilige ve basariya. Sizin eksiginiz iste bunlari sorgulamamak.
Sizler bu halinizle "Seriatcilardan" hic farkli degilsiniz. Onlarda her kerameti Kur-an ve Seriatta buluyorlar, asla sorgulama yok, elestiri yok,.....




Bu ileti en son Alisan tarafından 09.12.2015- 21:02 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
munzur
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.12.2013
İleti Sayısı: 1.075
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: munzur
Cevap Tarihi: 10.12.2015- 17:42


Alişan kardeş sen zaten sosyalizm karşıtı bir kişisin sana ne söylenirse söylensin, aklına geleni söylüyorsun. Sosyalizm konusunda bilgin yok derken işçi sınıfı lehine dönüşümler yapabilmek için devrim lazım, burjuva devletin dönüştürülmesi lazım diyorum. Senin aklında sosyalizm diye bir şey olmadığı için bu sözler senin için bir şey ifade etmiyor. Seçimle iktidara gelindiğinde bu dönüşümler yapılamıyor ve bir müddet sonra da iktidardan uzaklaşıyorsun. Aradaki fark sosyalistler için bu. Senin için zaten her ikisinin de önemi yok. Çünkü sosyalizmin senin için bir anlamı yok. Onun için seninle bu konularda konuşmak vakit kaybı oluyor. Darılma sakın.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Alisan
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Alisan
Cevap Tarihi: 10.12.2015- 18:29


Alıntı Çizelgesi: munzur yazmış

Alişan kardeş sen zaten sosyalizm karşıtı bir kişisin sana ne söylenirse söylensin, aklına geleni söylüyorsun. Sosyalizm konusunda bilgin yok derken işçi sınıfı lehine dönüşümler yapabilmek için devrim lazım, burjuva devletin dönüştürülmesi lazım diyorum. Senin aklında sosyalizm diye bir şey olmadığı için bu sözler senin için bir şey ifade etmiyor. Seçimle iktidara gelindiğinde bu dönüşümler yapılamıyor ve bir müddet sonra da iktidardan uzaklaşıyorsun. Aradaki fark sosyalistler için bu. Senin için zaten her ikisinin de önemi yok. Çünkü sosyalizmin senin için bir anlamı yok. Onun için seninle bu konularda konuşmak vakit kaybı oluyor. Darılma sakın.

Munzur arkadas konuyu dagitmaya, saga sola cekmeye hic gerek yok. Baslik ortada.   Bir seyi anlamak icin illa tarafmi olmak gerekli veya elestirince "yok sen karsisin zaten ne denilirse anlamazsin" demekmi gerekli?
Dostum ben sana güya devrimle gelen "sosyalizimlerden" örnek gösterdim ve onlarin hic birisinde   senin iddia ettigin gibi "isci sinifi lehine dönüsümler" yapilmadi ve olmadida.
Devrimle olusmus hic bir "Sosyalizme" deginmiyorsun. Buyur hangisinde "isci sinifi lehine dönüsümler" olmusta biz bilmiyoruz? O ülkelerde dahi gene hakim siniflar iktidardaydi, sadece "Sosyalizim" maskeleri vardi. Öyle olmasaydi o hakim siniflar 1990 da iktidara gelmezlerdi, reel Sosyalizmin iflasi icin caba harcamazlardi.
Darilma sakin demissin, darilmiyorum ama aciyorum halinize, biyat siyasetinize, ezberinizi bozamamniza, her elestiriyi düsmanca, karsit olarak algilamaniza, konuyu rayindan cikartmaniza.... aciyorum. Sende darilma sakin. Sosyalizim ne yazikki öyle kitaplarda yazildigi gibi, senin ögrendigin gibi asla hayata gecirilmedi, gecirilemezde. Burada insan faktörünü asla unutma, biraz düsün o faktör hakkinda.
Bak Venezuella'ya, iktidarda güya sosyalist bir parti ama rüsvet, dolandiricilik,..... en yüksek asamada, gelir dagilimi carpik,......
Bakiniz mesela reel Sosyaliszmin son buldugu ülkeler ve orada sonradan iktidara gelenlere, kapitalist olanlara, zengin olanlara, isveren olanalara,.... Bunlarin neredeyse tümü reel Sosyaliszim döneminde partide olanlar, herhangi bir sekilde devleti yönetenler,....
Demekki senin deyiminle liberaller, kapitalistler,.... devrim sonrasida iktidarda olmuslar, tek farkliliklari tasidiklari "sosyalist" maskesi.
Umarim darilmadin simdi bana.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
solcu
[ kemal ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.01.2014
İleti Sayısı: 1.709
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: solcu
Cevap Tarihi: 10.12.2015- 20:33


Alıntı Çizelgesi: hakkı yazmış

Venezuella ders olmamışsa, Şili ders olmamışsa, Çin ders olmamışsa, Vietnam ders olmamışsa, Sovyetler Birliği ders olmamışsa Kim ders olabilir bu solcu sosyalistlere acaba.

Seçim yolu ile iktidara gelen de, devrim yolu ile iktidara gelen de sosyalizmin hepsi çöktü.
Acaba neden kim ne yaptı -veya - kim ne yapmadı da çöktü.

Hadi Venezuella seçim yolu ile iktidarı kaybetti Peki Sovyetler, Vietnam niçin, nasıl kaybetti.   Kuba o yoksulluğa rahmen niçin hala ayakta.

İşte bu soruların cevabını verdiğinde bir daha kuracağın sosyalizm çökmeyecek. Ancak krizlerinden çıkamayan kapitalizm çökecek.

Kuba öğretti ki sosyalizm ancak insanı içine koyduğunda ömrü uzun oluyor.
Devlet insan için var olacak Devlet ne kendisi için ne dünya gücü olmak   için var olmayacak içinde insan olmayan idolojilerin akibeti çöküştür.

İşte Kuba işte diğerleri. Daha ne örnek alınacak
Bu görüş ancak kapital i okuduğunda akılda kalıyor okumayanlar tavsiye tembellik yapmayın okumadan Marxist olunmuyor.




Hakkı, senin Venezüela ve Şili deneyimlerinden çıkardığın ne, onu anlat, her yazında yuvarlak sözlerle geçiştiriyorsun. ''Kim yaptı veya kim yapmadı da çöktü.'' Anlatabilir misin?



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 6 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2]   3   4   5   6   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Venezuela yol ayrımında melnur 5 4060 21.02.2014- 18:48
Konu Klasör Ukrayna, Venezuela, Türkiye... umut 1 3908 20.02.2014- 12:23
Konu Klasör Venezuela komünal devleti tartışıyor umut 0 3139 02.06.2014- 13:09
Konu Klasör ‘ABD Venezuela’da kirli bir savaş yürütüyor’ toplumcu 0 2863 03.03.2014- 19:39
Konu Klasör Sosyalistler Venezuela'daki darbeye ne dedi melnur 3 2829 01.02.2019- 23:45
Etiketler   Venezuela,   “devrimi”nin,   sonu
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS