SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Güneydoğuda ''hendek savaşları'' ve sosyalistler           (gösterim sayısı: 5.359)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.992
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 12.01.2016- 16:41


Kürt sorununda pek çok konumuz var, ayrıca kürt sorununda sosyalistlerin ne yapması gerektiği ve nasıl bir ideolojik duruş alması gerektiği konusunda da pek çok yorumumuz var. Ama sanıyorum 7 Haziran sonrasında başlayan ve şiddet dozu giderek artan güneydoğudaki ''hendek savaşları'' konusunda spesifik bir başlığımız yok. Sn.owert hatırlattı (http://www.solpaylasim.com/k1035fs0ks392-efsp-forumlari-ve-suat-veda.html), Bugünler de kendime sorduğum. Cizre Slopi ve hendek barikat özerklik öz yönettim savaşları denilen olaylarda , ölen gençlerin ölümlerinde, kürt siyasalına sahip çıkanların sorumluluğu? Yani kuyrukçuluğun sorumluluğu varmıdır.?  

Yani Kürt siyasalına böylesine açık kartla verilen desteğin ,gazın ,yürü be seni kim geçer yaklaşımının Kürt toplumuna dolayısı ile türkiye tüm toplumlara   açtığı yara ... Yanlışlığın desteklenmesi ve bu yanlışlığın içinde hendek arasında barikatlarda yitirilen genç kuşaklar.


Kesin olan bir şey var: Kürt ulusalcılığı ile Türkiye sosyalist hareketi ayrışmıştır ve yolların birleştirilmesi de mümkün değildir. Birleşebilecekleri ve Türkiye ölçeğinde ortak bir perspektif geliştirebilecekleri çizgi geride kalmıştır. Türkiye sosyalist hareketi kendi bağımsız çizgisinde mücadelesini sürdürmekte, kürt ulusal hareketi de etnik-milliyetçi bir temelde kendi pozisyonuna uygun ve kendi yöntemleriyle başka bir mücadele yürütmektedir. Bu iki ayrı pozisyon pek çok konuda da farklılaşmıştır. Türkiye sosyalist hareketinin siyaseti Türkiye ölçeğini kapsamakta, kürt ulusalcılığı ise kürt coğrafyası adını verdiği bölge ile Suriye, Irak ve İran'daki kürt bölgelerinin bütününe özgü bir perspektifi kapsamaktadır. Türkiye sosyalist hareketi kendi ideolojik duruşuna uygun olarak anti-emperyalist bir çizgide durmakta ve siyasetini buna göre oluşturmakta, kürt ulusalcılığı ise tam tersine emperyalizmin bölge planlarına uygun bir siyasi konumlanış almaktadır. TSH emperyalizmin bölge çıkarlarına direnmekte, KUH ise bu planlarda kendisine bir yer aramaktadır. Büyük fotoğraf böyle.

Kürt hareketinin güneydoğuda sürdürdüğü şiddet dozu yüksek çatışma ( artık buna savaş da denilebilir) hareketin bu büyük fotoğrafta almaya çalış pozisyona uygundur. Doğrudur veya yanlıştır demiyorum, bu savaşın Türkiye sosyalist hareketine hiçbir getirisi yoktur, TSH'na alan açıcı nitelikte değildir. TSH'nin Türkiye perspektifine de uygun değildir. TSH böyle bir savaşı kendi ideolojik konumlanışıyla doğru da bulmamalı. Halkların ve iki taraf gençliğinin birbirine kırdırılmasından ve iki taraftaki milliyetçi eğilimlerin daha da yükselmesinden başkada bir işe yaramamaktadır. Dahası Türkiye'de gerici-dinci zihniyetin hegemonyasının daha da pekişmesine ve bu konuda AKP'ye verilen desteğin daha da artmasına yol açmaktadır. Bizim açımızdan durum bu, bizim açımızdan doğru da bu.

Ama kürt ulusalcılığının perspektifinin bu olmadığını da hatırlamak durumundayız. Onun perspektifi bölgede emperyalizm sınır tayin etme noktasına geldiğinde Irak ve Suriye'den sonra Türkiye'de de elini güçlendirmek ve buralarda yapabilirse ''kurtarılmış bölgeler'' inşaa etmek, yapamıyorsa ve olmuyorsa, çatışmayı süreklileştirerek emperyalizmin karar verme aşamasında elini daha güçlü hale getirmektir. Bana göre kürt ulusalcılığının doğrusu da bu.

Sorun şu: Sosyalistler ne yapmalı, nasıl bir siyasi pozisyon almalı?

İdeolojik olarak ayrı olduğumuzu söylüyoruz. Kürt ulusalcılığı ile ideolojik ayrışmanın somutlaştırılması gerektiğini de söylüyoruz. Ama ortada, güneydoğuda bölgesel bir savaş varsa ve bu bölgesel savaşta AKP devleti ile kürt milisleri karşı karşıya gelmişse,bu savaşta bölge halkının acıları tavan yapmışsa, insanlar, çocuklar ölüyorsa, insanlar haftalarca evlerinden dışarı çıkamıyor, cenazeleri gömemiyorsa bu durum karşısında sosyalistlerin takınması gereken tavır AKP'nin elini güçlendirecek, ona dolaylı olarak da destek vermemek olmalıdır. ( Perincek siyasetini de bunun için eleştiriyoruz.)

İkinci konu, nasıl ki AKP'ye destek anlamına gelecek siyasi bir pozisyon almak yanlışsa, aynı biçimde soldan gelebilecek ve bu savaşın sürdürülmesi gerektiği yönündeki yorumların da karşısında durmak gerekir. En azından böyle bir pozisyon almamak gerekir. (TSH hareketi büyük omurgasıyla böyle bir siyasi konumlanış içindedir.)

Sonuç olarak şunu söyleyebilirim: Kürt hareketyle ideolojik ve siyasi olarak benzeşen hiç bir yanımız yoktur. Kürt halkının demokratik ve kültürel hak alma mücadelesinin yanında olmakla, kürt ulusalcılığının ideolojik ve siyasi perspektifinin yanında olmak aynı şey de değildir. Güneydoğudaki kanlı bir savaş sürerken ve bu kanlı savaşta kürt ulusalcılığı ile AKP devleti karşı karşıya gelmişken savaşa yönelik şerhlerimiz bir yana AKP siyasetine destek anlamına gelecek her türlü eylen ve söylemden de kaçınılmalıdır.

Kuyrukçuların sorumluluğu konusunu bu bağlam içinde değerlendirmek mümkün.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
bedrettin
[ ..... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 30.08.2013
İleti Sayısı: 907
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: bedrettin
Cevap Tarihi: 13.01.2016- 17:03


Bu konuyu ideolojik eksendeki eleştirilerle de sınırlamamak lazım. Kürt hareketinin ideolojisini eleştirmekten çekiniyor gibi bir halimiz var. Komünist parti bunu bir ölçüde aşmış gibi görünse de yeterli değil. Diğer partilerden bu konuda ise hiç ses çıkmıyor. Kürt halkı ile ulusalcı hareketi birbirinden ayrı değerlendirip eleştiriler ona göre yapılırsa sosyalist hareketin önü açılacaktır. Bu konuda yüksek bir ses çıkmadığı için sosyalist partiler bu konuda pasif veya kuyrukçu izlenimi veriyorlar, bir kısmı ise zaten kuyrukçuluk yapıyor.

Forumlarda da kuyrukçuluğun etkisi fazla. Bu konuda da solculara sorumluluk düşüyor. Yıllardır solcu olmanın kuyrukçuluktan geçtiği solla yeni tanışan insanlara dayatıldı, bu insanların beyinleri yıkandı. Bu konularda da daha fazla tepki ortaya konmalıdır. Sosyalist mücadelenin etnik mücadeleleri destekleme diye bir koşulu olmadığını bu gençler öğrenebilmeli. Böyle davranıldığında ne AKP'nin yanında yer alınmış olur, ne de sosyal şoven bir savrulma yaşanır. Böyle davranıldığında ulusalcı bir harekete yedeklenmenin mi, yoksa eleştirel yaklaşımın mı oportünistçe davranış olduğu daha iyi anlaşılmış olur. Bu yüzden kürt hareketine yönelik eleştirilerin yeterince yapıldığını söyleyemiyorum.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
abbas
[ emeğin gücü ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 21.12.2013
İleti Sayısı: 830
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: abbas
Cevap Tarihi: 13.01.2016- 20:10


Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Bu konuyu ideolojik eksendeki eleştirilerle de sınırlamamak lazım. Kürt hareketinin ideolojisini eleştirmekten çekiniyor gibi bir halimiz var. Komünist parti bunu bir ölçüde aşmış gibi görünse de yeterli değil. Diğer partilerden bu konuda ise hiç ses çıkmıyor. Kürt halkı ile ulusalcı hareketi birbirinden ayrı değerlendirip eleştiriler ona göre yapılırsa sosyalist hareketin önü açılacaktır. Bu konuda yüksek bir ses çıkmadığı için sosyalist partiler bu konuda pasif veya kuyrukçu izlenimi veriyorlar, bir kısmı ise zaten kuyrukçuluk yapıyor.

Forumlarda da kuyrukçuluğun etkisi fazla. Bu konuda da solculara sorumluluk düşüyor. Yıllardır solcu olmanın kuyrukçuluktan geçtiği solla yeni tanışan insanlara dayatıldı, bu insanların beyinleri yıkandı. Bu konularda da daha fazla tepki ortaya konmalıdır. Sosyalist mücadelenin etnik mücadeleleri destekleme diye bir koşulu olmadığını bu gençler öğrenebilmeli. Böyle davranıldığında ne AKP'nin yanında yer alınmış olur, ne de sosyal şoven bir savrulma yaşanır. Böyle davranıldığında ulusalcı bir harekete yedeklenmenin mi, yoksa eleştirel yaklaşımın mı oportünistçe davranış olduğu daha iyi anlaşılmış olur. Bu yüzden kürt hareketine yönelik eleştirilerin yeterince yapıldığını söyleyemiyorum.




Bu yoruma katılıyorum, komünistler yıllardan beri bu konuda çok silik görüntü veriyorlar, aralarında KP gibi kürt ulusalcılığına yedeklenmeyen partiler olsa da onlar bile bu konuda yüksek ses çıkartmaktan çekiniyorlar. Böyle olunca da kürt hareketinin şiddet içeren mücadelesinden bıkan kitleler sosyalistlere güven duymuyor. Kürt hareketine yapılacak eleştiriler çok daha yüksek sesle yapılmalı, kürt hareketinin şiddet içeren politikalarına ve bölünmeye götürecek siyasetlerine karşı çıkılmalı ve bu karşı çıkış daha tepkisel olmalı. Geniş kitlelere bu konuda sesini duyurabilmeli. Böyle yapmadıkları için bu konuda çok fazla ses çıkarak Vatan Partisi ve Perincek medyada yer bulabiliyor. Sosyalistler de bunu yapmayı deneseler, AKP'nin yanında olunmadan da kürt hareketine karşı çıkılabileceğini kitlelere göstermiş olurlar. Bedrettin'e bu konuda katılıyorum.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
owert
[ İşçi ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 25.11.2013
İleti Sayısı: 246
Konum: Antalya
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: owert
Cevap Tarihi: 13.01.2016- 23:15


Bu konuyla alakalı öncelikle bir sürü katıldığım düşünceyi buraya almak isterim.

Sur, Cizre.. İslamcıların Kazandığı Solun Kaybettiği Bir Mücadele Daha

Daha önce yazdım, defalarca söyledim, bu savaş kirli bir savaştır. Kirlidir, çünkü savaşan taraflar geçmişte barışmış olan ve bir süre sonra yeniden masaya oturacak olan taraflardır. Her ikisi de pazarlık yeniden başlamadan önce elini güçlendirmenin derdindedir. Onlar kendi gizli ajandalarını işletirken en büyük bedeli siviller, masum insanlar ödemektedir. Dolayısı ile Türkiye solunun yapması gereken en doğru iş savaşa topyekün karşı çıkmak, savaşan taraflardan birinin değil sadece ve sadece halkın yanında olmaktır. Sola Doğu’da da Batı’da da kazandıracak tek yol budur. Ne var ki sol örgütlerin önemli bir kısmının, hatta tek tek solcu bireylerin bile bu tavırdan hayli uzakta bir yerde takılıp kaldığını görüyoruz.

Savaşan taraflar geri adım atmazken iki ateş arasında kalan halk canını korumak için yerleşim yerlerini terk ediyor. Çoğunun gidecek bir yeri yok. Akrabalarının yanında ya da camilerde kalıyorlar. Zaten yoksul olan bu yerlerde insanlar bir lokma ekmeğe muhtaç hale gelmiş durumda. Devlet bu işi sadece bir operasyon olarak algılıyor, PKK akıl dışı hareketlerle ulusal bir destan yazmanın derdinde. Ya siviller? Çocuklar? Yaşlılar? İşsiz kalan, evsiz kalan, geleceksiz kalan insanlar?

Trajedi orada, biz neredeyiz?

Korkunç bir insanlık trajedisi bütün çıplaklığı ile orta yerde duruyor.   Peki irili ufaklı sol örgütler ne yapıyor? Örgütleri geçtim, bizler, solcular ne yapıyoruz? Hiçbir şey mi? Hayır keşke hiçbir şey yapmıyor olsaydık, hiçbir şey yapmasak sanırım kendimize ve ülkeye daha az zarar verirdik. Hiçbir şeyden daha kötüsünü yapıyoruz: ezberlerimizle hareket etmeye devam ediyoruz, karşılığı olmayan sözlerimiz ve eylemlerimiz sayesinde samimiyetimizi iyice toprağa gömüyoruz, yıllardır tekrarlanmaktan anlamını yitirmiş sloganlarımızla çürüyoruz, bütün inandırıcılığımızı yitiriyoruz.

Görülüyor ki bunca acı ders, bunca yenilgi, bunca kayıp örgütlerimizin ezberini kırmaya yetmemiş. Yaptıkları başlıca iş HDP kanadından gelen içi boş barış çağrılarına alkış tutmak. Siyasi partiler, platformlar, meslek örgütleri, hepsi, adeta HDP’nin birinci derecede müttefiki gibi davranıyor. Meslek örgütlerinin, solcu sendikaların HDP çizgisinden bağımsız bir barış siyaseti, hadi siyasetten vazgeçtim bir barış dili üretebildiğini kim söyleyebilir? Siyasi partiler de aynı çıkmaza doğru koşar adım ilerliyor. Birilerinin çıkıp acı gerçeği cesaretle söylemesi lazım, kimse söylemediği için maalesef bana düşüyor, bunun adı eyyamcılıktır. Belki seçim döneminde ya da başka bir siyasi momentte kabul edilebilir bir strateji gibi algılanabilir, makul görülebilir, ama savaşın bunca acı ürettiği bir zamanda kalkıp da savaşan taraflardan birine taktik aparatlık yapmak sizi çok itibarsız bir konuma sürükler. O konumu, bırakın geniş kitleleri, kendi yandaşlarınıza, mensuplarınıza bile izah edemezsiniz, edemiyorsunuz.

Örgütlerin anlamak istemediği şey şudur: HDP savaşın bir tarafıdır. Çünkü herşeyden önce PKK ile organik bağları vardır, bu hareketin sivil ayağını oluşturmaktadır. Üstelik çatışmayı dindirmek yönünde adımlar atacağına hiçbir alt yapısı olmayan ve sadece insanları ateşe sürmek anlamına gelen “özerklik” kavramında ısrar etmekte, devlete sorumsuz hareketleri için bulunmaz kıymette bir gerekçe sunmaktadır. Özerklik ilanlarının PKK’nin bir oldubittisiyle ortaya çıktığını, HDP’li yöneticilerin çoğunun bu işten haberinin bile olmadığını, hatta örgüte karşı bazı çatlak sesler çıktığını anımsayın, demek ki geçen zamanda PKK, HDP üzerindeki gücünü göstermiş, “Türkiye siyaseti” arzusunda olanları deyim yerindeyse hizaya getirmiştir.

Türkiye’nin çalışanlarını, emekçileri, laik yaşamdan yana olan insanları temsile yeltenen bir örgütten, önce olaylar karşısında kişilikli bir tavır sergilemesi beklenir. Falanca partiyle dayanışma mesajı yayınlamanın ya da feşmekan örgütün “barış” çağrısına dahil olmanın adı siyaset olamaz. Sol için siyaset, en evvel, kendi ilkelerinize uygun, makul ve ilerici tavırlar göstererek netleşir. Kaldı ki bugün savaşın her iki tarafı da insanları “barışa” davet ediyor. “Hendekleri kapatın” bile diyemeyen bir örgütün barış çağrısı ne kadar inandırıcıdır? Halkın ve emekçilerin ezici bir çoğunluğunun buna inanmadığını anlamak için müneccim olmaya gerek yok sanırım.

Bireylerin hali örgütlerden beter

Birey olarak bizlerin hali belki örgütlerden, partilerden bile daha vahim. Hepimiz yarı-bilinçli bir şekilde, savaşa “enformasyon” cephesinden katılıyoruz. Çoğunlukla PKK/HDP kaynaklarından ya da T24, Diken, Cumhuriyet gibi liberal maniplasyon odaklarından servis edilen bilgileri, fotoğrafları feysbuka koyup “falanca yerde çocuklar ölüyor…” yazıp gönder tuşuna basıyoruz. O haberlerin pek çoğunun yalan/yanlış olması bir yana, gerçekten ölen çocuklar için, aslında hiçbir şey yapmamaktan bile kötüsünü yapıyoruz. İki klavye vuruşuyla vicdanımızı rahatlatıp kahvemizi içmeye koyuluyoruz. Bu tavır bizi önce acılara yabancılaştırıyor ve tekrar edildikçe, yavaş yavaş çürütüyor. Moda’da, Cihangir’de, Karaköy’de her gün yeniden üretilen bu iki yüzlü yaşam biçiminin bizi o cinayetleri işleyenlerle aynı noktaya taşıdığının farkına bile varmıyoruz.

Örgütler ve bireyler olarak bizler bu haldeyken öte yanda savaş olanca dehşetiyle sürüp gidiyor. Gerçekten de çocuklar, anneler ölüyor, insanlar evsiz, aşsız kalıyor. Ve bu halimizle savaşın kaybedenlerinden biri de biz oluyoruz.

İslamcılar nasıl kazanıyor?

İslamcılarsa hep olduğu gibi kazanıyorlar. Hileyle, hırsızlık yaparak ya da kandırarak mı? Hayır, böyle düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz, inanın öyle değil. İslamcılar kazanıyorlar, çünkü çalışıyorlar, kendi bağımsız hatlarında ve tam da savaşın gerektirdiği gibi çalışıyorlar.

Savaşa karşı olmak, onun taraflarının değil mağdurlarının yanında olmakla başlar. Mağdur deyince aklınıza ne geliyor? Öldürülen insanlar değil mi? İşte İslamcı örgütlerin bizden üstünlüğü ilkin burada başlıyor. Sur’da Cizre’de ya da başka bir yerde oluşan mağduriyetin bizim dikkatimizi çekebilmesi için çocukların ölmesi, cenazelerin günlerce sokakta kalması gerekiyor. Oysa silahların patladığı anda mağduriyet başlıyor, korku başlıyor, yoksulluk başlıyor, göç başlıyor. İslamcılar bütün bu mağduriyeti görüyor ve ona göre siyaset üretiyor. Bizse sadece en trajik görüntüleri, o da feysbukta falan paylaşılırsa fark edebiliyoruz.

Peki neden böyle dersiniz? İslamcılardan daha vicdansız olduğumuz için mi göremiyoruz? Hayır, daha vicdansız değiliz ama sanırım daha akılsısız. Olaylara akıl ve mantık çerçevesinde bakmaktansa PKK/HDP’nin bize uzattığı dürbünden bakmayı tercih ediyoruz. O dürbünse (savaşanlardan birinin dürbünü olduğu için) bize gerçeğin sadece bir kısmını gösteriyor.

PKK/HDP tarafından bakacak olursak devlet Cizre, Sur vb. yerleri ağır silahlarla işgal etmiştir ve buralarda yaşayan halk top yekün devlete karşı direnmektedir. E manzara bundan ibaret olursa vicdanımıza kala kala devlet güçlerince öldürülmüş sivil insanlar kalır!

Oysa gerçekte halkın büyük çoğunluğu savaşa karşıdır ve savaştan kaçmaktadır. İnsanların sadece %15’inin örgütün savaş politikasını onayladığı, kalanların bir an önce silahların susmasını istediği ve nüfusun neredeyse tamamının bu yerleşim yerlerinden kaçtığı biliniyor. Devlet, kentleri neredeyse tamamen yıkacak denli çılgınca bir siyaset güdüyor. Örgüt, sivilleri kendine kalkan yapıyor, savaştan kaçmaya çalışanları tehdit ediyor, öldürüyor.

İşte bizim göremediğimiz bu gerçeği islamcılar görüyorlar, görmekle kalmayıp harekete geçiyorlar. Bizim örgütlerimiz HDP’nin PKK’ye alan açmaktan başka bir işe yaramayan çağrılarına koşarken islamcı kuruluşlar çoktan Cizre’ye Sur’a vardılar bile. Hem de kamyonlar dolusu yardım malzemesiyle. Onlarca islami örgüt “muhacirler” için yardım kampanyaları düzenliyor. Her yaştan gönüllü kar kış demeden insanlara yardım etmeye koşuyor. Bu manzara karşısında solun, solcuların, bizlerin hali gerçekten içler acısıdır.

Savaş bitecek ve hiçbir şey unutulmayacak

Türkiye solu maalesef şu anda kendisini, kaybetmenin adeta garanti olduğu bir poziyona mahkum ediyor. HDP’yi vs’yi bir yana bırakıp doğrudan halka temas eden dayanışmacı adımlar atmazsak hem doğuda hem batıda bir kez daha kaybeden taraf olacağız. Hatta belki daha fecisi olacak, savaşanlar barışınca yine bizi günah keçisi ilan edecekler. Her iki tarafın da birbirine hakaret ederken kullandıkları “ateist”, “dinsiz” gibi sözcüklere dikkat edin. Sizce kimleri kast ediyor olabilirler?

Dünyanın hiçbir savaşı sonsuza dek sürmez. Bu savaş da bitecek. Silah tutanlar için yeniden barış masaları falan kurulacak. Ama bu savaş, ona maruz kalanların benliğinde çok derin yaralar açacak. Geriye dönüp baktıklarında savaşı çıkaranları, o savaşa alet olanları anımsayacaklar, bir de onlara karşılıksız yardım eli uzatanları, savaşın karşısında, onların yanında duranları. Ve acilen birşeyler yapmazsak korkarım ki biz bu insanların hayırla yad ettiklerinden olamayacağız. Bir kez daha biz kaybedeceğiz, bir kez daha islamcılar kazanacak.

(*) Bazı İslamcı örgütlerin çalışmalarına dair şu linklere bakabilirsiniz:
İHH, Umut Kervanı, yaptıkları yayınlardan bir örnek

(**)Bu konuda “bizim” cenahtan şu ana dek göze çarpan tek ciddi çaba Haziran Hareketi’nden geldi. BHH’nin Sur’a Omuz Ver Kampanyası Gecikmiş ve küçük bir başlangıç olsa da çok anlamlıdır. Feysbuk’ta resim paylaşmak yerine gücünüzün yettiği kadar bir katkıda bulunmanızı öneririm:
http://www.birlesikhaziranhareketi.org/sura-omuz-ver/

http://deligaffar.com/2016/01/10/sur-cizre-islamcilarin-kazandigi-solun-kaybettigi-bir-mucadele-daha/



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
owert
[ İşçi ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 25.11.2013
İleti Sayısı: 246
Konum: Antalya
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: owert
Cevap Tarihi: 13.01.2016- 23:27


Türkiye solu Kürt ulusal hareketine radikal çıkış yapmadığı müdetçe sürünmeye mahkumdur.

Bu dirsek vurma biçimde olacağı malumdur hedef başka yerdir.

Handek ,barikat konusunda biz kürt halkına   dayanışma ama   Kürt siyasalı poltikasına hizmet etmeme yönünde tutum alınmalıdır. Çünkü Kürt siyasalı halka yapılan zülüm ve baskı karşısında bizlerin hareketleneceğini ,tıpkı bugüne kadar olduğu gibi kendi poltikasına yem yapmak istemektedir.

TKH bu konuda bildiri yayınlamıştır ve bugüne kadar en net duruş şimdilik burada ortaya çıkmıştır sanırım bunu okumuşsunuzdur. Yukarda da bir arkadaş bu bildiriden söz etmektedir.

Kürdistanda bugün hendek barikat gibi savaşlarını iradi olarak ortaya atan PKK dır. Özerklik bildirilerini iradi emirle açıklamaya son seçimler öncesi kurulan bölgesle parti   aracılığı ile zorlayan ve halkın da katılımın olmadığı biçimde başlatan PKK dır.  

Amaç PKK nın gündemine aldığı ulusal inşa programını yaşamı örgütleyerek değil,siyasal üst yapı olarak tesis etme amacını gütmektedir.   Halkın katılımcı yaşamda yer alan ve hayatı örgütleme ekonomik sosyal yerine salt siyasal olarak devlet karşısında siyasal olarak tanınma ve kabul görülme anlayına dayanmaktadır.

Kürt halkı yine kürt siyasalı tarafından(PKK) yönetilen ,sürü halinde görülmesinin tezahürüdür bu durum. Devlette Kürt halkını biri yönetelecekse o sen değil benim demekten başka birşey değildir. Ve Devlete bunu kabul etmek zorundasın dayatmasına gitmektedir. Halkbu ki söylemlerinde Kürt halkının kendi kendini yönetebileceği sahtekarlığını da savunurmuş gibi yapıp siyasal olarak kürt halkının başına çöreklenmek istemektedir. Ve bu konuda öcalanın (mahkeme süreçlerinde) açıkladığı gibi Türkiye cumhurriyetine büyük hizmetler yapmaya hazırdır.

Türkiye devlet politkası da sıtmayı gösterip kürt siyasalı ve Kürt halkına ateşe razı etme poltikasını hayat geçirmektedir.  

Kavga ,PKK nın ulusal inşa programını gündemine almasıyla başlamış Türkiye devletinin de bu kartı görüp buna imkan vermeyeceği tavrı ile ortaya çıkmıştır.

Evet masa tekrar kurulacaktır ama farklı biçimde .. Bunun nasıl belirleneceği ise önümüzdeki yıllarda açığa çıkacak gibi durmaktadır.    





Bu ileti en son owert tarafından 13.01.2016- 23:38 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 13.01.2016- 23:33


Deli Gaffar Sur ve Cizre'yi terkeden halka kucak açalım demiş. Açamadığımız için de yeniliyoruz, islamcılar kazanıyor. Biz burada hep bunu söylüyoruz, örgütlü değiliz, örgütlü olmadığımız için de yeniliyoruz. İslamcılar olsun, doğrudan doğruya AKP olsun öyle değil. Sadece kürt bölgesini örnek göstermiş, batıda da örgütlü değiliz, halk da örgütlü değil. Deli gaffar çok önemli analiz yapmamış bana göre, bilineni başka kelimelerle anlatmış, o da çok eksik.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
owert
[ İşçi ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 25.11.2013
İleti Sayısı: 246
Konum: Antalya
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: owert
Cevap Tarihi: 13.01.2016- 23:44


Devrimciler halkarın yanındadır. Bu halk onun bunun politikasıyla berbat bir duruma düşürülmüş olsa bile böyle olmalıdır . Kürt halkına kucağımızı açmalıyı ama PKK ile mesafemizi de koyabilmeliyiz. Burada eksik olan PKK ya yani kürt siyasalına gösterilmeyen mesafe. Türkiye solu bunu göstermeli ki ne kim nerde durduğunu da toplumlara gösterbilsin. Şimdi Türkiye solunun bu hengamede nerde durduğu belli biel değil. Sadece bildiği zülüm görenin yanında olmak ama bu konuda da sıkıntı yaşanmakta.

Yukarda demiş olduğum gibi PKK bunu biliyor ve türkiye solunu bu kendi poltiakısının sonuçlarında humanizim adı altında kullanmaya çalışıyor. Zaten yapılan ve yapılmak isitenmeyen, ama yapılmadan olmazla denilen konumda bulunan toplumlara çıkış yolu göstermek türkiye solunun görevidir.  

PKK sahtekarca , fırsatçı zihniyetle soruna yaklaşmakta Halkı zülüm görüyrmuş öldürülüyormuş hiçte umrunda olduğunu zannetmiyorum . Onun tek amacı var kendisini siyasal olarak kabul görülmesi .ne yapacaklar ömürlerince dağda kalacak halleri yok. Biri imralıdan kurtulmak istiyor diğerleri dağdan.. Halklar toplumlar bunlar için önemli olduğunu zannetmiyorum artyık bu ekseni kaybetmiş durumdalar.  

Kürt halkına sahip çıkarken PKK ya radikal tavır alınmalıdır.

Şu ikleme sokulunuyor Ya devletten yanasın ya PKK dan. Devlet poltikasıda böyle diyor PKK politikasıda böyle diyor. Ve burada çoğunlukla PKK tarfında olmak isitemeyen toplumsal kesimler var . Başta Türkiye sosyalistleri   Ancak çaresizce PKK potikasına katılmak zorunda kalıyorlar.(kuyrukçuluk ta burada ortaya çıkıyor) Halbu ki Ne akp ne PKK anlayışını türkiye solu geliştirebilir. Eksik taraf burası olmakta.




Bu ileti en son owert tarafından 13.01.2016- 23:55 tarihinde, toplamda 4 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.992
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 14.01.2016- 18:04


Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Bu konuyu ideolojik eksendeki eleştirilerle de sınırlamamak lazım. Kürt hareketinin ideolojisini eleştirmekten çekiniyor gibi bir halimiz var. Komünist parti bunu bir ölçüde aşmış gibi görünse de yeterli değil. Diğer partilerden bu konuda ise hiç ses çıkmıyor. Kürt halkı ile ulusalcı hareketi birbirinden ayrı değerlendirip eleştiriler ona göre yapılırsa sosyalist hareketin önü açılacaktır. Bu konuda yüksek bir ses çıkmadığı için sosyalist partiler bu konuda pasif veya kuyrukçu izlenimi veriyorlar, bir kısmı ise zaten kuyrukçuluk yapıyor.





Bu konu bıçak sırtı diyebileceğimiz bir konu. Kürt ulusalcılığına ideolojik eleştirinin yoğunlaştırılması gerektiğine inanıyorum. Bu konuda açık, net bir tutum alınmalıdır. TKP bunu başarılı bir şekilde yapıyordu. Şimdi KP yapıyor. Ama burada dengeyi kaçırmamak gerek. Güneydoğuda kürt ulusalcılığı ile AKP devleti karşı karşıya gelmişken kürt ulusalcılığına ideolojik eleştiri yapıyorum diyerek AKP devletinden yana bir tutum içine savrulmak mümkündür. Bu yüzden bu konuda alınacak yüzeysel ve savruk bir siyasi tutum tıpkı bugün Perincek'in tutturduğu doğrultuya benzer bir yöne savrulmaya da yol açabilir. Daha özenli bir dil ile birlikte daha dikkatli bir konumlanış ve siyaset bugünlerde hepimizin üzerinde durması gereken bir konu olmalıdır.


Forumlarda da kuyrukçuluğun etkisi fazla. Bu konuda da solculara sorumluluk düşüyor. Yıllardır solcu olmanın kuyrukçuluktan geçtiği solla yeni tanışan insanlara dayatıldı, bu insanların beyinleri yıkandı. Bu konularda da daha fazla tepki ortaya konmalıdır. Sosyalist mücadelenin etnik mücadeleleri destekleme diye bir koşulu olmadığını bu gençler öğrenebilmeli. Böyle davranıldığında ne AKP'nin yanında yer alınmış olur, ne de sosyal şoven bir savrulma yaşanır. Böyle davranıldığında ulusalcı bir harekete yedeklenmenin mi, yoksa eleştirel yaklaşımın mı oportünistçe davranış olduğu daha iyi anlaşılmış olur. Bu yüzden kürt hareketine yönelik eleştirilerin yeterince yapıldığını söyleyemiyorum.  


Forumlar farklı. Forumlarda kürt ulusalcılığının kendi siyasetinin propagandasını yapmasında anormal bir durum olmamalı. Önemli olan, bu kişilerin kendilerine biat etmeyen sola yönelik eleştirilerine sessiz kalınmamasıdır. Forumlarda en çok işlenen konu budur. Önceleri çok daha yoğundu. Solculuk, sosyalist olmak kürt hareketine yedeklenmekten geçiyormuş gibi bir algı yaratılıyordu. Pek çok sol sempatizan da yaratılan bu algıyla zehirlenmekten kurtulamadılar. Bu konuda sosyalistlere gerçekten sorumluluk düşüyor. Kürt hareketine yedeklenmenin solculukla, sosyalist olmakla hiçbir ilgisinin olmadığı anlatılabilmeli. UKKTH'nin böyle bir anlam içermediği, bugünün somutluğunda Türkiye Sosyalist Hareketi ile Kürt Ulusal Hareketinin yollarının tamamen ayrıştığı, kesişme noktalarının düne göre çok daha azaldığı, kürt ulusalcılığına yöneltilecek ideolojik ve siyasi eleştirilerin kürt halkının demokratik ve kültürel haklarının savunulmayacağı anlamına gelmediği, solun konuya sınıfsal, kürt ulusalcılığının ise etnik pencereden baktığı...-ısrarla ve inatla yinelenmelidir. Farklı konumlanış içinde olmak iki tarafın dayanabileşeceği konular olmadığı anlamına da gelmemektedir.





Bu ileti en son melnur tarafından 14.01.2016- 18:05 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Çanakkale Savaşları özelinde sorulması ve yanıtlanması gereken asıl soru ne? melnur 0 550 19.03.2022- 06:47
Konu Klasör Siyasi özerklik ,hendek savaşları owert 5 4605 12.12.2015- 19:39
Konu Klasör PKK, Cizre'de mahallelere hendek kazdı denizcan 11 9933 20.11.2014- 12:31
Konu Klasör Evet, ama yetmez!/Cemil Fuat Hendek melnur 1 6561 12.12.2013- 11:24
Konu Klasör Sosyalistlerin içindeki virüs/Cemil Fuat Hendek melnur 0 5810 06.11.2013- 20:44
Etiketler   Güneydoğuda,   hendek,   savaşları,   sosyalistler
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS