SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Kürt iktisadı: Paraşütsüz atlayıp, yere çakılmamayı           (gösterim sayısı: 3.534)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: umut
Konu Tarihi: 11.02.2016- 10:45


Kürt iktisadı: Paraşütsüz atlayıp, yere çakılmamayı düşlemek
İlker Belek



Demokratik Toplum Kongresi şubat ayının ilk haftası içinde gerçekleştirdiği çalıştayda “demokratik özerklik” modelinin ekonomik ayağını “komünal ekonomi” olarak belirledi. Bunun, özel mülkiyetçi bir rejimde, tekelleşmenin engellenmesi yoluyla, kapitalizmin sınırlanması olduğunu ifade etti.

Bu kavramlar seti nelere işaret ediyor, hangi gerçekleri tahrif ediyor bakalım:

1- Kapitalizmin, yani üretim araçlarının özel mülk edinildiği rejimin en önemli yasalarından birisi tekelleşmedir:

Marks Kapital 1. Cildin son sayfalarında, kapitalizmin ilerleyen aşamasında mülksüzleştirmenin farklı bir biçim aldığını yazar: “Şimdi mülksüzleştirilecek olan kimse, kendi hesabına çalışan emekçi değil, birçok emekçiyi sömüren kapitalisttir. Bu mülksüzleştirme, kapitalist üretimin, … yasaların işlemesiyle, sermayenin merkezileşmesiyle gerçekleşir. Bir kapitalist daima birçoklarının başını yer.” Tekelsiz kapitalizm yoktur. Özel sermayeye izin vermenin kaçınılmaz sonu tekelleşmedir. Tekelleşmeyi önlemenin değil (çünkü artık söz konusu olan tekelci kapitalizmdir), yıkmanın tek yolu üretim araçlarının kamu mülkiyetine alınmasıdır.

2-Tekelleşme olgusu daha 19. yüzyılın sonunda, emperyalizmin karakteristik özelliklerinden birisi olarak gelişmiştir:

Lenin’in, günümüze hala ışık tutan Emperyalizm-Kapitalizmin En Yüksek Aşaması (1916) kitabına mutlaka bakmak gerekir. Lenin daha başında tekelleşme eğilimini ve önemini saptar: Almanya’da 19. yüzyılın sonunda, enerji üretiminin ¾’ünü işletmelerin yalnızca %1’inin ürettiğini açıklar. Tekelleşmeyi yaratan kapitalist rekabettir. Büyükler küçükleri acımasız biçimde yutar. Bunalım, kriz ve savaş bunun fırsatını yaratır.

3-İktisatta düş görmek hiç de yeni bir durum değildir:

Marks ve Engels daha 1848’in başında Komünist Liga için yazdıkları Komünist Manifesto’nun 3. bölümünde düş gören dört düzen içi ekolden söz ederler. Bunlardan birisi de burjuva sosyalizmidir. Temel amacı kapitalizmin devamını sağlamaktır: “Her türlü devrimci hareketi işçi sınıfının gözünden düşürmeye çalışmıştır.” Proletaryanın tarihsel hedefini bir tarafa bırakmasını isteyen reformist bir anlayışa sahiptir. Kürt hareketinin “komünal ekonomi”sinin oturduğu zemin tam olarak budur.

4-“Komünal ekonomi” Robert Owen’ın ütopyasını çağrıştırmaktadır:

Engels Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm’de ütopyacı sosyalistleri inceler. Bunlardan birisi Robert Owen’dır. Owen İskoçya’daki pamuk ipliği fabrikasında kapitalist sömürüyü sınırlamaya çalışmış bir ütopyacı, işçi dostu bir patrondur. 2500 kişiye istihdam alanı yaratmış, artı değeri işçiler arasında pay etmiş, kreşler açmış, sendikal mücadeleye destek vermiş, İskoçya’nın en ünlü patronu olmuştur. Ta ki kendi modelini kapitalizmin ortak iktisadı olarak önerinceye kadar. Bunu yaptığında Engels’in deyimiyle resmi toplumun dışına atılmış, Amerika’ya göçmek zorunda kalmıştır. Oradaki komün denemesinde, rekabete dayanamayarak bütün servetini batırmıştır. Engels kendisini büyük övgüyle anar. Zira O’nun bu denemeyi yaptığı dönemde (1800’lerin başı) henüz Marksist artı değer kuramı ortaya konulmamıştı. Ütopyacılığı kendi deneyiminin burjuva sınıfı tarafından kabullenileceğini sanmasındaydı. Kapitalizm öneriler, düşlerle değil, iktisadi yasalarıyla ilerler. Görmemek, kapitalizmin küçük mülk sahipleriyle sınırlanabileceğini sanmak, bugün artık ütopyacılık değil, en azından cehalettir.

5-HDK kapitalist olmayan bir kapitalizm düşlemektedir:

Kapitalizm sınırlanamaz. Özel mülkiyetin tekelleşmesi engellenemez. Kapitalizm içeriden dönüştürülemez, ontolojisine aykırıdır. Bilimsizlik ve bilinçsizliktir. Owen Marksist iktisadın olmadığı dönemde haklıydı. İyi niyetliydi. Bugün ise Owencı düşleri görenlerin yaptıkları işçi sınıfının mücadele yolunu engelleme gayretidir. Bu akım tekelci kapitalizmde hep vardı. En bilinen örneklerini ise 1990’larda verdi. Dahrendorf’un “postkapitalizmi”, Bell’in “postendüstriyel dönemi”, Drucker’ın “ne kapitalist, ne sosyalist toplumu”, Litcheim’ın “burjuva sonrası toplumu”, Offe, Lash, Urry’nin “disorganize kapitalizmi”, Piorre ve Sabel’in “ikinci endüstriyel bölünmesi” aynı amacı paylaşırlar. Hepsi postmodern tezlerdir. İşleri kapitalizmi kutsamaktır.

Bütün bunlar, kapitalizmin alternatifinin sosyalizm olduğunu söylememek, sosyalizm mücadelesini gözden düşürmek için yapılmış laf kalabalığından başka bir şey değildir.

Yazık. En çok da HDK yapısına sosyalistim diyerek katılanlara, destek verenlere.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 12.02.2016- 08:34


Küçük bir değinme
Mesut Odman

Çok eski bir arkadaşımdı. Çok eski olmakla birlikte, karşı karşıya gelmeyeli en az on yıl olmuştur. Ayrıca arkadaş dediysem, öyle insani anlamda da arkadaş, yakın bir dost değil; daha çok, siyasal arkadaşlık demek doğru olur. Aynı çevrenin insanları olmamızın ötesinde, kendisine siyasal olarak yakınlık duymamın ve bu yakınlığı uzun süre korumamın birkaç nedeninden biri, ta 1970’lerin ortalarında, o zamanki deyişle bir “demokratik kitle örgütü” kongresinde söylediği sözdü: Kürsüden yaptığı konuşmada “Ben önce sosyalistim, sonra Kürt.” demişti ve büyük alkış almıştı.

İşte o Kürt arkadaşla, sözünü ettiğim kongreden aşağı yukarı yirmi yıl sonra, bir yerde oturmuş sohbet ederken söz nasıl olduysa Castro ile Öcalan’a, onların yapıp ettiklerinin karşılaştırılmasına gelmişti. Gelebilir mi? Biraz zor görünüyor. Nasıl olduğunu hatırlamıyorum, ama gelmişti işte. Bunu sohbet dediğim görüşmenin ne kadar başı sonu belli olmayan, pek öyle tutarlılık kaygısı taşımayan, eski deyişle, insicamsız bir konuşma olduğunu belirtmek için ekliyorum.

Bir ayrıntı daha verebilecek durumdayım: O sıralar Öcalan daha Bekaa’da idi ve adının önüne “sayın” sözcüğü getirilmeden de kendisinden söz edilebiliyordu. Hatta, resmi olmayan konuşmalarda kişilerden soyadlarıyla söz etme alışkanlığı da pek gelişmemişti. Bir “hatta” daha: Öcalan’dan o sıralar, ondan önce de uzun süredir olduğu gibi, daha çok “Apo” diye söz ediliyordu.

Her neyse… O tam anlamıyla havadan sudan sürüp giden konuşmanın bu bölümünde eski arkadaşım, Apo’nun yanında Castro’nun lafının olmayacağını söyleyivermişti. Geçmiş gün değil, iyice geçmiş gün, sözcükleri hatırlamam mümkün değil de, bu anlama gelen bir yargı idi işte…

Sonunu merak edenler için eklenebilir: Böyle bir yargının dillendirilişi, sohbetin daha fazla uzamasını önleyerek hayırlı bir sonuca yol açmıştı.

Bu çok geride kalmış, kendimin bile eksiksiz aktaramayacak kadar unuttuğum olayı hatırlamak da nereden çıktı, sorusu yerindedir. Oraya geliyorum.

Bu benim sosyalist bir Kürtten, en azından bir zamanlar öyle olduğuna kendimin de tanıklık edebileceğim bir Kürtten işittiğim, sosyalizm mücadelesi ile bu mücadelenin   bütün devrimci Kürtler tarafından da hep saygıyla anılmış isimlerine ve sosyalist düşüncenin kendisine yönelik ilk atıp tutmadır. Atıp tutma derken, eleştiriyi kast etmiyorum; önemsizleştirmeden, küçümsemeden, hatta aşağılamadan söz ediyorum. Sonraki zamanlarda, benzer küçümsemeleri, kimileyin geçmişte kalmış birtakım düşünürleri ve düşünceleri “aşma” gereğinin bir parçası olarak dillendirilmiş biçimde, çok okumuş ve dinlemişizdir.

Bunların belleğimde canlanışı, dün burada okuduğum bir yazının etkisiyle oldu. İlker Belek, Demokratik Toplum Kongresi’nin Şubat ayı başlarında yaptığı ve “demokratik özerklik modeli”nin ekonomik boyutlarına değinen açıklamalarla ilgili eleştirilerini özetliyordu. İlker, kapitalizmin özüne dokunmadan, kapitalizmi dönüştürmeyi ve tekelleşmeyi önlemeyi öngörmenin temelsizliğine, gerçeklikten kopukluğuna ilişkin birtakım argümanları sıralarken, yaygın ve haklı alışkanlıklarımıza uygun olarak, Marx, Engels, Lenin gibi isimlerin çözümlemelerine göndermede bulunuyordu.

Bulunuyor ve yazdıklarına kulak verebileceklerin sayısını büsbütün azaltıyordu. Nedeni belliydi, dayanak gösterdiklerine, artık aşılmış olanlar ya da aşılması gerekenler kategorisinde yer veriliyordu.

Bununla birlikte, kendisi de, yazının sonunda, o saptama ve açıklamaları yapan kuruluşa sosyalistliğin gereği olarak katılan ya da destek verenlere “yazık” olduğunu söylemişti. Böylece, yazdıklarına kulak verebileceklerin sayısına ilişkin herhangi bir gerçek dışı iyimserlik taşımadığını belirtmiş oluyordu.

Yine de, daha eskileri bir yana bırakalım, onyıllardır sosyalizm mücadelesi ile düşünürlerinin eksiğini gediğini, eksik gedikten çok daha fazlasını ve neredeyse tümden geçersizliğini keşfetmeye çabalayanlar bu kadar çok ve çeşitli iken, bir zamanlar sosyalizme bulaşmış Kürt siyasetçilerin ve onların “kardeş halklardan” destekçilerinin neyi eksik!

Onlar da bu kafileye katılalı epey oldu zaten.

Karşı karşıya kaldıklarımız, bu katılımın ürünleridir. Bundan sonra karşılaşacaklarımız da cabası…



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör 1923 Türkiye İktisat Kongresi ve işçi sınıfının kabul olunan iktisadî esasları melnur 2 75 Önceki gün, 05:13
Konu Klasör Cumhuriyet iktisadının halkçı – kamucu / devletçi taşıyıcı kolonları* (1913 - 17 Haziran 1938)... melnur 1 126 12.03.2024- 08:12
Konu Klasör Esad bir yere gitmiyor melnur 68 30512 22.01.2014- 01:53
Konu Klasör AKP gericiliği her yere yayıyor! evrim 0 4290 23.01.2015- 10:24
Konu Klasör Haluk Koç: Yere batsın senin sarayın! denizcan 1 4958 20.08.2015- 12:45
Etiketler   Kürt,   iktisadı:,   Paraşütsüz,   atlayıp,   yere,   çakılmamayı
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS