SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
YETMEZ AMA EVETTEN, YANLIŞ AMA EVETE           (gösterim sayısı: 3.920)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
munzur
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.12.2013
İleti Sayısı: 1.075
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: munzur
Konu Tarihi: 10.05.2016- 10:30


YETMEZ AMA EVETTEN, YANLIŞ AMA EVETE / Rıza Reçber yazdı…

Hafızamızı şöyle bir yoklayalım.Biliyorsunuz Türkiye'de 12 Eylül 2010 tarihinde yılın mayıs ayında mecliste yapılan bir takım Anayasa değişiklikleri için bir halk oylaması gerçekleştirdi.

Konunun özüne geçmeden önce isterseniz bu sürece nasıl gelindiğini bir irdeleyelim.

18 Nisan 1999'da yapılan genel seçimin ardından 28 Mayıs'ta DSP lideri Ecevit'in başbakanlığında MHP ve ANAP'ın ortak olduğu bir koalisyon hükümeti kurulmuştu. Ancak o dönemde yaşanan ekonomik krizin kendisiyle birlikte getirdiği siyasi kriz aşılamayınca koalisyon ömrünü tamamlamadan dağıldı. 16 Temmuz 2002 tarihinde koalisyon hükümetini oluşturan üç partinin lideri aralarında yaptıkları toplantının   sonucunda erken seçim kararı aldılar. 3 Kasım günü yapılan seçimde 14 Ağustos 2001 de kurulan AKP oyların yüzde 34'ünü alarak meclise 363 milletvekili soktu. Meclise giren ikinci parti yüzde 19 oy alan CHP oldu. Seçime giren diğer partilerin hepsi seçimlerde uygulanan yüzde 10 barajının kurbanı olmuşlardı.

Ülkemizde böylece ilk AKP hükümeti kurulmuş oldu. Bu dönemi kendileri için acemilik dönemi olarak adlandıran Tayyip Erdoğan; bazı sıkıntılarla da olsa bu süreci 2007 yılına kadar getirdi. Ancak iş 16 Mayısta görev süresi dolan Cumhurbaşkanı Necdet Sezer'in yerine seçilecek olan cumhurbaşkanı seçimine gelince çatallaştı. Mecliste yaşanan 367 krizi nedeniyle bir türlü cumhurbaşkanını seçemeyen Tayyip Erdoğan meclise erken seçim kararı aldırarak ülkeyi 22 Temmuz'da erken seçime götürdü. Yapılan erken seçimin ardından yüzde 47 oy alan AKP meclise 341 milletvekili sokarak yine birinci parti oldu.

Sıra yeniden cumhurbaşkanı seçimine gelmişti. Bu sefer yüzde 10 seçim barajını kıl payı aşarak meclise giren MHP'nin desteğiyle 367 krizini aşan AKP Abdullah Gül'ü üçüncü turda 339 oyla ülkenin on birinci cumhurbaşkanı olarak seçti.

Cumhurbaşkanı Gül'den hükümeti kurma görevi alan Tayyip Erdoğan hükümeti kurarak AKP'nin ikinci (kendi deyimiyle çıraklık) dönemini başlattı.

Bu dönem içinde daha radikal bazı adımlar atmak isteyen Başbakan Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı engelini aşmasına rağmen bu sefer de karşısında engel olarak yargıyı buldu. Bunun önüne geçmenin ise bir tek yolu vardı. O da anayasanın ilgili maddelerini değiştirmek.

Mecliste 336 oyla gerçekleştirilen anayasa değişikliklerini Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 12 Mayıs'ta onaylayıp halk oylamasına götürme kararı aldı.

Meclis halk oylamasının 12 Eylül günü yapılmasını kararlaştırdı.

Şimdi gelelim asıl konumuza.

AKP'nin mecliste gerçekleştirdiği anayasa değişiklikleri için Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu yapılan anayasa değişikliklerinin toplum adına hiç olumlu bir yanının bulunmadığını dile getirmesine rağmen o dönemde liberallerin kuyruğuna takılan ve aralarında konularında oldukça yetkin olan bazı solcu yazarların, aydınların ve sosyalistlerin bulunduğu bir kesim yapılan anayasa değişikliklerinin yeterli olmasa da desteklenmesi gerektiğini savunarak bunu da "YETMEZ AMA EVET" sloganıyla gündeme taşıdılar.

O dönemde "YETMEZ AMA EVET" sloganını dillendiren en büyük sol grup ÖDP'den ayrılan (içinde benim de çok yakından tanıdığım bazı arkadaşların da bulunduğu) ve kendilerine Özgürlükçü Sol diyen daha sonra da Eşitlik ve Demokrasi Partisi'ni kuran gruptu.

Sayıları ne kadardı? Anayasa değişikliklerinin yüzde 58 oy oranıyla onaylandığı bu halk oylamasına katkıları ne kadar oldu? Bunu bilmiyorum. Ancak anayasa değişikliğine "YETMEZ AMA EVET" diyen bu grup verdikleri bu karar nedeniyle oldukça eleştirildi.

Yıllar sonra savundukları "YETMEZ AMA EVET" kararının yanlış olduğunu; hatta aralarında bazılarının Tayyip Erdoğan tarafından kandırıldıklarını dile getirip öz eleştirilerini verdiler. Ama yine de onlar için pek fazla değişen bir şey olmadı.12 Eylül 2010 referandumunda Başbakan Tayyip Erdoğan'ın peşine takılıp anayasa değişiklerine 'Evet' demenin utancı üstlerinde kaldı.

Gelelim günümüze.

Aradan altı yıl geçti.O gün 'Yetmez ama evet' diyenlerin içine düştükleri hataya bugün CHP düşüyor.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanının direktifleri doğrultusunda AKP'nin meclise sunduğu milletvekillerinin dokunmazlığı ile ilgili   anayasa değişikliğini 'yanlış ve Anayasaya aykırı bulduğunu' söylemesine rağmen yine de bu değişikliğe "EVET" diyeceklerini dile getirdi.

Kısacası 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan halk oylamasına "YETMEZ AMA EVET" diyenlerin yerini şimdi "YANLIŞ AMA EVET" diyenler almış bulunuyor.

Peki CHP bunu niçin yapıyor? Tabi ki bu tür oportünist davranışlar sergilemenin kendilerince bazı sebepleri var. Bu sebeplerin başında kendi deyimleriyle: 'Eğer biz AKP nin getirdiği -temelde yanlış bulduğumuz- anayasa değişikliğini destek olmazsak o zaman AKP bizi HDP ile iş birliği yaptığımızı ve dolayısıyla teröre destek olduğumuzu dile getirir. Temel argümanları budur.

Başkaları bizim için olumsuz söz söylemesin diye; onların yanlışına 'EVET' demek çok acı bir şey olsa gerek.

Peki. Bu işin sonu nereye varır?

Gelelim bu sorunun yanıtına:

Öncelikle şunu belirteyim. Erdoğan'ın şu anda uyguladığı taktik Hitler'in 1933'te izlediği taktiğin aynısıdır. Hitler'in taktiği neydi? Buna biraz değinmek istiyorum.

5 Mart 1933 tarihinde yapılan seçimde Hitler'in başkanlığını yaptığı NAZİ PARTİSİ oyların yüzde 44'ünü alarak meclise birinci parti olarak girdi. Meclisteki diğer milliyetçi partilerin de desteğini alan Hitler seçimlerden bir süre sonra meclisin tüm yetkilerini dört yıllığına hükümete devreden bir yasa tasarısını meclise sundu.

Bu tasarının kanunlaşması için meclisteki milletvekillerinin üçte ikisi tarafından onaylanması gerekiyordu. Hitler oylamanın yapılacağı gün meclis binasını kendisine bağlı faşist militanlar aracılığıyla kuşatarak mecliste bulunan Sosyal Demokrat milletvekillerinin kendi yasa tasarılarına oy vermeye zorladı ve bundan başarılı oldu.

Peki. Bu olay yaşandığında komünist milletvekilleri ne yaptılar?

Yapabilecekleri hiçbir şey yoktu. Çünkü komünist 81 milletvekili o süreçte zaten tutuklanmışlardı.

Bu kararnameyle yasama ve yürütme yetkisini kendisinde toplayan Hitler'in ülkesini nerelere sürüklediğini ise zaten hepimiz biliyoruz.

Bugün Erdoğan da aynısını yapıyor. Mecliste bulunan HDP milletvekillerinin kendi başkanlığı için en büyük ayak bağını oluşturduklarını biliyor. Onun için de onları meclisten tasfiye ederek bu engeli ortadan kaldırmaya çalışıyor. Şu bir gerçek. Eğer HDP milletvekilleri meclisten atılırsa o zaman Erdoğan için CHP milletvekilleri 'vız gelir, tırıs gider.'

Bence sonuç sona doğru hızla ilerliyor. 2002 yılında Baykal Tayyip Erdoğan'a başbakanlık yolunu açmıştı. Şimdi de Kılıçdaroğlu Tayyip Bey'in başkanlık yolunu açıyor.

Olur mu? Olmaz mı? Bunu bekleyip göreceğiz.

Olay olumlu da olumsuz da sonuçlansa şu gerçek hiçbir zaman unutulmayacaktır. Nasıl ki: 2010 da yapılan anayasa değişikliğine "YETMEZ AMA EVET" diyenler o gün Erdoğan'ın peşine takılmanın utancını hâlâ boynunda taşıyorlarsa, bugün dokunmazlık yasasına "YANLIŞ AMA EVET" diyenler de Erdoğan'ın peşine takılmanın utancını yıllarca boynunda taşıyacaklar..Bu böyle biline…

 

Rıza Reçber

telgrafhane.org



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
hakkı
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: hakkı
Cevap Tarihi: 10.05.2016- 12:01


İnsanları bazen fobileri yönetir bu günde sanki 1935 1940 ların tekrarını yaşıyoruz gibi Erdoğan Hitler benzetmeleri bazı yazarların korkuları olmuş gibi görünüyor.

Bu tür yazarlar tarihin bir bölümünü alarak kendilerine veya kendileri aracılığı ile dünyaya mesaj verdiğini iddia ederler.
1933-1945 tarihlerini gözden geçirdiğimizde sadece hitleri Musolini yi görmüyoruz dünya büyük bir buhran geçiriyor dünyada hiç kimse hitler rejimi gibi bir rejimin neler yapacağını bilmiyor En önemlisi kapitalizmin en korkulu rüyası olan Sovyetler Birliği var ve çok hızlı gelişiyor.

Zaten hitler faşizmin sonunu getirende Sovyetler Birlğine bütün gücü ile saldırması oldu.

Bu gün Hitler Erdoğan benzetmesi yapanlar tarihten ne gibi örnekler alarak bunu yapıyor.
15 yıllık Erdoğan iktidarında türkiye ekeonomik gelişmişlik düzeyinde 16 büyük ekonomiden 19 a düştü etrafında ne kadar ekonomik gelişmeini sağlayan ülkelerle bütün ilişkileri kasildi 3 ayda şamda cuma namazı kılanacağı iddia edilirken suriye sınırları içine bile girilemez duruma düşüldü.
2016 ekonomisinde o kadar maniplesyona karşı bile enflasyon devlet açıklamasında bile % 10 da. AKP kendilerini açıklamaları bile bizin gerçek oylarımız % 25 derken bu benzetmeler niye.

İnsanlar sandıklardan çeşitli yöntemler kullanarak % 50 oy aldıklarında dünya battığımı anlaşılıyor Mısırda Hüsnü Mübarek oyların % 82 sini alıyordu ne oldu Mübarek e.

Yetmez ama evetçiler le bu gün dokunulmazlıklara komisyonda evet diyenler arasında bir bağ kurulabiliyor. Henüz parlementodan bir sonuç çıkmadan illa da iki sonuç ile bir bağlantı kuruluyor hem de tarihsel bir birleştirici sonuç çıkarılarak.

Bende şunu anlıyorum bu parlementodan dokunulmazlıkları kaldıran bir yasa çıkmayacak. Böyle bir karar çıktığında bu işin kahramanı kim olacak.
O da Belli bütün sonuçlardan kim kahraman olarak çıktı ise yine o kahraman olacak.

HDP ve taraftarları kendilerini yeni bir kahramanlık madalyasına hazırlıyor.
Bir şeyin sürekli tekrarı olduğunda içinde şüpheler bıraktığı unutulmamlı. Artık aynı sanaryoda aynı flimleri seğiretmekten bıktık.
O yetmez ama evet dendiğinde bu işin sonuçları kime iyi kime kötü geldiğini hepimiz biliyoruz ve tekrarı olduğunda kime ne verileceğinide

İyi insanlar kötülere bir kere aldanır ikincisi ahmaklıktır. Tarihte öyledir hiç bir şeyin tekrarı olmaz . AKP de çöküş başladı Erdoğanın itirazlarına rahmen.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.993
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 11.05.2016- 03:19


AKP'nin 2002'de iktidara gelmesiyle birlikte soldaki dağınıklık üst düzeye çıkmıştı. Bilimsel sosyalizmi savunmak sadece temel doğruları savunmakla sınırlı değildir ve olamaz. Güncel siyaseti okyamama durumu, solun yanlış pozisyon almasına da yol açıyor. Kuyrukçuluğu eleştirmemiz günceli kürt siyasetinin perspektifinden okumaya çalışmasından kaynaklanıyor. Oysa sosyalist mücadele sadece sosyalizmin ideolojik kuramsal çıktılarını savunmak ve yinelemek değildir. Tam bu noktada bir sorun ortaya çıkıyor. Ve bu sorunu aşabilme konusunda da yetersizlikler oluşuyor. Bence bunun nedeni bilimsel sosyalizmin tam olarak kavranmaması, ve siyasal devrim perspektifinin olmamasıyla doğrudan ilişkili.

Siyasal devrim perspektifinden yoksunluk sosyalist devrimin ötelenmesine, sosyalizmin güncelliğinin yitirilmesine ve dolayısıyla savrulmaya yol açıyor. Liberal sol dediğimiz kesimin ağzından hiçbir şekilde devrim sözünü duyamazsınız. Nedeni bu. En ileri kesimlerinin varacağı nokta reformizmden öteye de geçmiyor.

Kuyrukçu dediğimiz tiplerde ve örgütlerde de aynı savrulma var. Kendilerini ''enternasyonalist'' olarak nitelemeye çalışmalarının nedeni aslında sosyalist devrim perspektifinden yoksun oluşlarıdır. ''Dünya devrimi'' adı altında savunulan şey aslında ulusal ölçek içindeki devrimci mücadeleden uzaklaşmadır. Kürt hareketi bu tiplerin can simidi haline geliyor bu yüzden. Oysa bilimsel sosyalizmin kurucularından bu yana sosyalistlerin temel ilkesi sınıfsal olanın ulusal olana önceliğidir. Mutlak bir ilke bu. Bunun üzerinden atlanılması olanaksız. Ulusal olanı sınıfsal olanın önüne koymak hiçbir gerekçeyle kabulenilemez. Ulusal kurtuluş mücadelelerinin desteklenmesi bile emperyalizme karşı aldığı pozisyon ile ilintilidir. Emperyalizmi geriletmeyen ve sola alan açmayan hiçbir hareket veya mücadele soldan destek göremez. Ayrıca desteğin verilmesi demek bile sınıfsal mücadelenin ötelenmesi veya yok sayılması anlamına gelmez.

Solun bazı kesimlerinin bu tür sorunları var. Ve bu tür sorunları olan bir sol, üstelik günceli de okuyamama gibi bir sorunu da varsa ortaya çıkan şey ''yetmez ama evet''çilik veya ''boykot'' gibi ucube bir tavrın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Yetmez ama evetçilik ile boykotçuluğun altında hem siyasal devrim perspektifinden yoksunluk ve hem de günceli okuyamama sorunu vardır.

CHP'nin dokunulmazlık konusundaki tutumunun anlaşılabilir bir yanı yoktur. Ben komisyondaki tutumun parlamentoda değişeceğini düşünüyorum. Öteden beri bu kaypak tavır CHP'nin bir adım bile atamamasına neden olmakta. Yetmez ama evetçiler bugün nasıl ki, soldan dışlanmışlarsa ''yanlış ama evet' diyenlerin de benzer bir durumla karşılacağı açık. Sosyalist solun bu konuda CHP üzerinde baskı uygulaması ve AKP'ye alan açıcı bir tavır içine girmemesi yönünde uyarıları olmalıdır. Ama çok daha önemlisi sosyalistlerin artık düzen solu olarak niteleyebileceğimiz CHP ve HDP saflarından hızla uzaklaşmalarının gerektiğini kavramalarıdır. Bunu yapamadığımız sürece ağzımızla kuş tutsak toplumsal bir güç olabilme konusundaki sıkıntılarımız devam edecek ve dahası iktidardaki dinci faşizmi geriletme konusunda da çaresizliği oynamaya devam edeceğiz demektir. Çünkü bu halleriyle ne CHP ve ne de HDP dinci faşizmi geriletme ve iktidardan alaşağı etme konusunda yeterli mücadeleyi gösterebilirler.

Bunu savunan varsa sadece kendini aldatıyor demektir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
gekas
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: gekas
Cevap Tarihi: 11.05.2016- 17:02


Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Çünkü bu halleriyle ne CHP ve ne de HDP dinci faşizmi geriletme ve iktidardan alaşağı etme konusunda yeterli mücadeleyi gösterebilirler.

Bunu savunan varsa sadece kendini aldatıyor demektir.



Böyle bir dertlerinin olduğunu kim söyledi ki?   Daha önce de yazdım. Dinci faşizmi iktidardan düşürmek gibi bir amaçları olsa 7 haziran seçimine işbirliği yaparak girerlerdi. Bunun önünde hiçbir engel yoktu. Bunu yapmadıkları gibi sonrasında alınan tekrar seçim kararını da hiç itiraz etmeden kabul ettiler. 10 Ekim de Ankara da öldürülen insanların kanı daha yerde dururken 'hesabını sandıkta soracağız' demelerini hiçbir zaman unutmayacağım.
Sözün özü onların akp ile bir sorunları yok.   Hala anlamayanlar varsa söyleyim. Kendilerini solcu-ilerici gösterebilmek için iktidardaki dinci faşizmi malzeme olarak kullanıyorlar hepsi bu.




Bu ileti en son gekas tarafından 11.05.2016- 17:15 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Yetmez ama hayır! melnur 1 4440 28.01.2017- 18:19
Konu Klasör HDP ye 'Yetmez ama EVET' muradhan 33 21068 18.06.2015- 02:31
Konu Klasör Doğan Tarkan: İyi ama yetmez... ilkay 3 6081 26.10.2013- 01:07
Konu Klasör Yetmez ama beter olun! denizcan 0 2782 24.06.2015- 12:24
Konu Klasör İkinci ‘Yetmez Ama Evet’çilik! melnur 1 2791 11.09.2018- 20:20
Etiketler   YETMEZ,   AMA,   EVETTEN,   YANLIŞ,   EVETE
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS