SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
SF'den kerameti kendinden menkul solculuk örneği...           (gösterim sayısı: 4.742)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 12.11.2016- 12:48


Hasan Karataş'ın başka bir yazısı. Ama önemli. ''kerameti kendinden menkul bir solculuk'' anlayışının ne olduğunu bu yazı bağlamında ele almak yararlı olacaktır.


Doksanlı yıllarda sosyalizm çözülürken, sosyalizme ciddiyetsiz yaklaşan kesimler, çözülme sürecinde hiç de içlenmediler. Hatta liberalizmin yanında yer aldılar. O zaman dönüş yapanlar, şimdi sosyalizme yeniden dönüş yapmaya başladılar. (bence bunları tartışmayalım)

Proleterya meselesine gelince, proleterya konusu da çok tartışıldı ama yine de tartışabiliriz. Proleterya kapitalizmden komünizme geçişte, geçiş aşamalarının kapitalizm ayağının yani kapitalizm içinden komünizme geçiş evresinin öncüsüdür. İkinci geçiş evresi ise ekonomi ve onun tezahürü, para, metaı, devlet, ücret ilişkilerinin sönümlenme, farklı sınıf ve toplum kesimlerinin de kendilerini inkâr ettiği evredir.

Pratik teorinin istediği biçimde ilerlemedi. Proleteryanın öncülük ettiği ve etmediği sosyalizmler gördük. O sosyalizmler teorideki sosyalizmle tam örtüşmese de kapitalizmin karşısına dikilmişti. Eksik sosyalizm, dünya boyut ekonomik çözülmeler nedeniyle geriye çekilmek durumunda kaldı. Çekildiği yer kapitalizm değildi. Zira kapitalizm de dünya boyut çözülmekteydi.

Dünya bugün yeniden komünizmin alternatif olacağı evreye doğru hızla ilerlemektedir. Ancak dünyayı gerçekten doğru analiz etmek durumundayız. Teşhisi doğru koymalıyız. Reçete yazacağız.

Geçenler “ Felaket senaryoları” başlıklı bir yazı yazdım. Kendimce dört ya da beş senaryoyu sıralı biçimde yazdım. Önümüzdeki günler yeniden yazacağım. 1. Senaryo Trump’ın seçilmesiydi.

Güzel şeyler oluyor.

Trump’ın seçilmesi elbette felaket getirecektir. Güzel olan şurasıdır: Kapitalizm dünya boyut çözülme ve çöküş sürecindedir. Bu süreç devrim yapacak insanları bitirmektedir. Zira bu zaman, ya komünizm ya da yok oluş sürecidir. Komünizmin özneleri gerçek insanlardır. Bugün insani öz taşıyan tüm bireyler komünizmin özneleridir. Bugün insanla devlet çelişmektedir. O nedenle insanlıktan uzaklaşmış kişiler devletlerle buluşmaktadır. Devletler insanları bitirmektedir. İnsani erime süreci dünya boyut her yerde ilerlemektedir. Gerek öz, gerekse fizik olarak biten insanlık, komünizmle olacak olan buluşmayı ötelemektedir.

Bizleri tedirgin edecek olan bu sürecin uzamasıdır. Süreç uzadıkça özneler eksilmektedir. Şayet çöküş süreci çok uzarsa ne kapitalizm ne de insanlık kalacaktır. Bu ayni zamanda eski insan emeğinin ve eski komünistlerin emeğinin hiç edilmesidir. Bizler bu zamanın özneleri olarak o emeğin komünizm ile buluşmasına öncülük edeceğiz. Bizleri heyecanlandıracak olan çöküş sürecinin çok hızlı gerçekleşmesidir. Çöküşle birlikte insanlıkla komünizm arasındaki engeller kalkacak ve insanlık komünizm ile buluşacaktır.

Olası insani kırılmaya rağmen Trump’ın gelmesi ayni zamanda iyi şeylere aracılık edecektir. Dünyanın baş belası en büyük devletinin başına çok eksik bir insan gelmiştir. Devletler artık böyle eksik insanlar ile yürüyecektir. Bilinçli bireylerin bunlarla oynaması daha kolay olacaktır. Koyun sürüleri gibi büyük insanlık Trump’ın ve temsil ettiği devletin arkasından giderken, nitelikli küçük insanlık ise devletlerden ayrılacaktır. Devletlerden bu ayrılma süreci, ayni zamanda komünizm ile buluşmayı anlatmaktadır.


http://www.sosyalistforum2.net/showthread.php?t=80562



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 13.11.2016- 17:25



Doksanlı yıllarda sosyalizm çözülürken, sosyalizme ciddiyetsiz yaklaşan kesimler, çözülme sürecinde hiç de içlenmediler. Hatta liberalizmin yanında yer aldılar. O zaman dönüş yapanlar, şimdi sosyalizme yeniden dönüş yapmaya başladılar. (bence bunları tartışmayalım)


Arkadaşımız yazısına böyle başlamış ve sonra da ''bence bunları tartışmayalım'' demiş. Oysa asıl bunu tartışmak gerekiyor ve böyle bir paragraf yazan mantığın ne olduğunu anlamak!

''...sosyalizm çözülürken sosyalizme ciddiyetsiz yaklaşan kesimler''; kim bunlar mesela? Ve üstelik liberalizmin yanında yer almışlar, sonra da tekrar sosyalizme dönüş yapmışlar!

Bir yazı neden böyle altı üstü belli olmayan, gerçeklikle ilgisi bulunmayan bir ''uyarı' ile başlar anlamadım. Evet hangi kesim bunlar? Reel sosyalizmin çözülüşüyle birlikte solda bir savrulmanın yaşandığı açık. Liberalizme, ulusalcılığa ve kuyrukçu anlayışa yönelen kesimler oldu. Ama liberalizme kayıp da sonra tekrar sosyalizme yönelen hangi kesim var Türkiye'de? Olacak şey değil! Hem sonra böyle bir yorumun yapılmasının yararı veya anlamı nedir? O da belli değil!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 04.07.2017- 14:42


SF'de Hasan Karataş isimli danışmanın   kerameti kendinden menkul solculuğuna bir başka örnek:

Geliyoruz Zincirleri Kıra Kıra Hey

Gezi bir devrim dalgasıydı. Gezi henüz iktidar demiyordu. Adalet ise iktidar istiyor. Zira adaletin başını bir parti çekmektedir. Partinin lideri de devrim lideri olarak sahaya çıkmış ve sahadaki hareketlerini o tarz üzerinden ilerletmektedir. Yarım metre dahi araçlara binmiyor ve söylediklerinin ardında duruyor ve gayet tutarlı biçimde hareketini ilerletiyor.

Bu hareketin ilerleyeceği daha ilk günden belliydi. Bunu CHP vekillerinin konuşmalarından anlıyorduk. Eren Erdem bu Gandi’nin tuz yürüyüşüdür diyordu. Şafak Pavey AKP liderine Faşist diyordu ve uluslar arası mahkemelerde yargılanacaksın diyordu. Anlaşılan varılacak hedef vekillere söylenmişti.

Gezi bir devrim modeliydi ve bu devrim modeli adalet yürüyüşünde de benimsenmişti. Bu da olası devrimin ciddiyetini anlatıyordu. Gezi tarzı, bireysel fiziki kavgayı esas almıyordu. Adalet devrimi de ayni perspektifi çiziyordu.

Türkiye solu ve sosyalistleri bu devrimi henüz yeterince anlamış değil. Ampirik bilinçle bu devrim içinde yer alanlar olmakla birlikte bu devrimin karşısında olan kesimler de bulunmaktadır. Çakma TKP bu devrime karşı tavır almaktadır. Hiç önemli değil, devrimin potansiyeli onları ezip geçecektir. Ayrıca onların eksikliği çok önemli değil, AKP ve Perinçek ittifakında da yer alabilirler.

Yüzlerce kişiyle başlayan devrim yürüyüşü yüz binlere doğru ilerlemektedir. AKP medya ya basınç uygulayarak devrimin görünmesini istememektedir. Bunda çok daha fazla başarılı olamaz. Dış basın gerekli ilgiyi gösteriyor. Gerçekte, katılımın yüksek boyutlara erişmesinden endişe ediyor. Devrimi sivil toplum gösterisinden ibaret saydırmak istiyor ve yanıt olarak da kendi faşist kitlesini harekete geçirip bir nevi sidik yarışına çevirmek istiyor. 15 Temmuz’da bir hafta meydanlarda kalacaklarmış.

Demek ki AKP’de 9 Temmuz ile bu hareketin noktalanmayacağını biliyor ve karşı hareket örgütlüyor. Buradan şunu anlamalıyız. Bu kavga devam edecek ve bu senaryo değil, bu gerçek bir harekettir. Bu hareketin gerçek tabanı, Türkiye’de demokrasi ve devlet olmasını isteyen kesimlerdir. Yani salt %50 yi aşan hayırcı kesimler değil. Çıkarları için AKP ye oy vermiş kesimlerin önemli bir bölümü de AKP den geri çekilecektir. (Aslında çok keyifli bizden yana bir durum var kısa ve kabaca anlatacağım ileride zevkle ve detay anlatacağım) AKP ile gidilen yol devletsizliğe doğru gidiyor. Devletsizliği isteyen toplum kesimi çok azdır. O nedenle AKP eskisi gibi kitle desteği bulamayacaktır.

“Adalet” devrimi, şimdilik kendisini kanıtladı ve ilerliyor. Devrimin seyri hakkında daha net ifadeler 9 Temmuz’u gördükten sonra gelecektir. Ancak şunları da söylemeden geçemeyeceğim. Devrimin lideri gerçek bir lider olmuş ve kitleyi ajite ediyor. Kitle ise çok iyi motive olmuş ve sonuna kadar liderlerinin ardında duracaklarını göstermektedir.

Eskileri kıyaslamak adına söylüyorum. Öncelikle bu devrim burjuva devrim değildir. Bu devrim devletin içinden gelmektedir. Bu devrim devletin ve demokrasinin kurtuluşu devrimidir. Bu devrim, öncüleri açısından doğru bir devrimdir. Bu devrim de yalan olan adalet kavramıdır. Sosyalist devrimin hemen sonrası bile tam olmayan adalet, bunların devriminde mi olacak. Bu devrimin ağzındaki adalet yalandır. Bu devrime katılanlar, bu adaletin yalan olacağını bilmelidir. Nasıl ki 1789 da Eşitlik, kardeşlik yalandı, bu devrimde de adalet yalandır. Biz bu devrimin ne olduğunu gayet iyi biliyoruz ve zincirleri kıra kıra geliyoruz.

https://www.sosyalistforum2.net/showthread.php?p=378288#post378288

Yazılanları okuyan birinin hiçbir şey anlamayacağı çok açık da, arkadaşımız kendi yazdığından bir şey anlıyor mu; tartışılır :)
______________________________________________________



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 05.07.2017- 10:26


Hasan Karataş arkadaş yazısına açıklık getirmiş. Üstelik ''Daha önce sadece ben söylemiştim'' böbürlenmesini akla getiren bir yorumla :) Ama bu da olmamış, sanırım başka bir açıklamaya ihtiyaç olacak ama şurası kesin, ne söylerse söylesin, bu kadar tutarsız ve saçma bir yorumu düzeltebilme olanağı da yoktur. Çünkü gömleğin düğmelenmesi en üstten yanlış bir şekilde birleştirilmiştir. Tekrar başa dönülmeden, en baştaki yanlışı düzeltmeden doğruya ulaşabilmek mümkün değil. ''Devlet, devletsizlik, devletin içi dışı'' vb. gibi kavramlaştırmalar yanlış. Devrim derken ne söylenmek istediği açık değil (yanlış), yorumlarda bir tutarlılık yok, Çoğu zaman olduğu gibi ''yaz gitsin, nasıl olsa SF'dekiler hepsini yiyip yutuyor'' motivasyonu ile kaleme alınmış cümleler. BU yüzden yazıyor danışman arkadaşımız. Hatta eminim, kendisi bile ne yazdığının ve yazdığının somutta ne anlama geldiğinin farkında değil.

Yazıyı buraya alıyorum; bir ara detaylı eleştiririz.

''Bu yürüyüşe neden devrim yürüyüşü diyorum? Bu yürüyüş uzlaşmaz bir çelişkinin tezahürüdür. Bu çelişki, devleti kendi nesnel zeminine çekenlerle, devleti kendi iradesinin keyfiyetinde taşıyanların arasındaki çelişkidir. Kıyamet devletin üzerinde kopmaktadır.

Açalım, devlet kendi nesnel zemininden alınmış, iktidarın keyfiyetine teslim edilmiştir. Devlet ile lider özdeşleşmiştir. Yani Erdoğan= devlet, olmuştur. Bu durum, 2017 ye dek, diğer muhalif partilerince de kanıksanmıştır. Bunun nedeni, devletin içindeki durum ile ilgilidir. Devlet kendi nesnel zemini üzerinde çok daha fazla yaşayamazdı. Demokrasi ve legalite devlet için riskliydi ve o nedenle devlet tüm meclis partilerinin gözetiminde saraya taşınıp saklanmıştır. HDP de dâhil, muhalif hiçbir siyasi parti 2017 ye dek AKP iktidarının önüne çelme takmamıştır.

2017 sonrası küresel hegomanya çözülmüş ve tepe de çelişkiler tezahür etmiştir. Yani öne çıkan çelişki tepedekilerin arasındaki çelişkidir. Alt ve orta devletlerin, nefes alacakları ortam doğmuştur.

Devlet kendi dinamikleri ile nefes almaya başlayınca Erdoğan’ın kollarından ayrılmak istemiştir. Bunun nedeni Erdoğan’ın kollarında güvence altında olabilir ama bu ilelebet kesin değildi. İlelebet güvence altında olacağı kendi nesnel zeminine geçmek istemiştir. Bunu aylar önce söylemiştim. "Devletin içinden devrim bekliyorum" diye yazılar yazıyordum. Yani Kılıçdaroğlu yürüyüşe geçti ve ben de bundan etkilenerek, devrim oluyor diye yazmadım.

Bu devlet AKP’nin kollarında 3-5 yılın ötesine geçemezdi. O nedenle devletin kendi dinamiği AKP’nin kollarından ayrılmak istemiştir. Devlet kişisel olmaktan çıkacak kurumsal olacaktı. Erdoğan’ın devleti gidecek, Türkiye devleti gelecekti. Yani bu yürüyüşün gerçek nedeni bu anlattıklarımla ilgilidir. AKP nispeten ele geçirdiği devleti geri vermek istemiyor. Devletin kendi dinamiği de dışarıdan yardım alarak, AKP’nin üstüne gitmektedir. Burada çelişki devletin gaspı ve özgürleşmesi ile ilgilidir.

Eleştiriler daha ziyade “devletin içinden devrim gelmez” biçimindedir. Darbe gelir veya iç savaş olur. Bu eleştiriler, var olan durumun anlaşılmaması ile ilgilidir. Hepimizin bildiği genel bir durum söz konusu değildir. İlk kez yaşanan özel bir durum ile karşı karşıyayız. Bu özel durumu, Türkiye solcusu arkadaşların anlamasını beklemiyorum. Ampirik bilinçle hareket ediliyor. K. Okuyan geçen gün bu yürüyüşe karşı yazılar yazmış. Diğer “tkp” nin teorisyeninden ise çıt çıkmıyor ve ağzını açmıyor. Yürüyüş başlayalı 20 gün olmuş Çulhaoğlu 20 günde 3 yazı yazmış ve hiçbirisi yürüyüşle ilgili değil.

Bizim forumda arkadaşlar beni eleştiriyorlar ya, şimdi de ben kendilerini eleştireyim. Aylar öncesi “devletin içinden devrim bekliyorum” diye yazılar yazmıştım. Bunlar başka bir yerde yazılmış mıdır? Yazılamaz. Bu forumda yazıldı. Demek ki bu forum içinde ışık saçılıyor. Gözlerinizde problem olmasa önceden göreceksiniz. Peki, bu devrim gerçek midir? Gerçek olmasa bile gerçeğe benzemiyor mu? Bu yürüyüşe bütün dünya basını ilgi gösterirken, bizim forum ve sol çevreler ya çamur atıyor ya görmezden geliyor. Daha düne kadar faşizm geliyor diye tir tir titreyen sol çevreler, bugün devrimi beğenmiyor. Hepinizin önüne şunları yazıp bırakıyordum. “Faşizmin değil, devrimin işaretlerini görüyorum”. Bence kendinize gelin ve daha dinamik olmaya özen gösterin.''





Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 11.07.2017- 06:06


Bu devrime katılanlar, bu adaletin yalan olacağını bilmelidir. Nasıl ki 1789 da Eşitlik, kardeşlik yalandı, bu devrimde de adalet yalandır. Biz bu devrimin ne olduğunu gayet iyi biliyoruz ve zincirleri kıra kıra geliyoruz.

Devrimmiş, adalet aranmasınmış, burjuva devrimi değilmiş vb. vb.!

Devrim genel anlamıyla radikal değişim için de kullanılır. CHP öncülüğünde gerçekleştirilen bu yürüyüşün radikal bir değişime yol açabileceğini savlamak safdilliktir. CHP'nin fit olduğu değişim, en fazla Erdoğan'sız bir AKP düzenidir. Yoksa Kılıçdaroğlu'na göre ''laiklik bile tehlikede değildir.''

Danışman arkadaş bu yürüyüşün devrim olacağını, bu devrimin burjuva devrimi olmayacağını söylüyor. SALLIYOR! ANLAMSIZ YAZIP ÇİZMEYE ALIŞMIŞ! SF'de karşı çıkan da olmadığı ve meydanı da boş bulduğu için atıp tutuyor. Bir kişi de kalkıp sormuyor, burjuva devrim değilse nasıl bir devrim; CHP öncülüğünde sosyalist bir devrim mi :)

( Bu kerameti kendinden menkul solculuktan(!) kim bilir daha neler okuyacağız?!)



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 13.07.2017- 07:35


Hemen hemen aynı konuyu işleyen başka bir başlığa yapılan yorum, buraya da uygun düşebilir.

''SF'nin danışmanı Hasan Karataş arkadaş ''adalet yürüyüşü'' ve ''devletin içinden devrim'' konusunda bir yorumda daha bulunmuş.

''Evet, toparlarsak, miting ve yürüyüş, muhalefetin üzerindeki ölü toprağını atmasını sağlamış, ama bu yükselen muhalefetin bayrağını ve önderliğini CHP ve “Devlet Sınıfları”nın ele geçirmiş bulunuyor.

Bizler bu muhalefetten tecrit olmadan, tamamen kendi demokratik programımızla bu muhalefetin içinde daha toparlayıcı bir bayrak ve mücadele biçimleriyle yer almalı; öz örgütlenmelerin tohumlarını atmaya çalışmalıyız.

Eğer bunu başarırsak, Erdoğan’ın düşüşü bir demokratik devrimin başlangıcı olabilir.
Demir Küçükaydın


Türkiye sol çevrelerinden miting değerlendirmeleri devam ediyor. Bu değerlendirmeler içerisinde gerçek veya gerçeğe yakın değerlendirmeler de görüyoruz. Bunlardan birisi Demir Küçükaydın’dır.

Uzunca bir zamandır yazılarımda AKP nin yıkılmasını devrim olarak nitelerken, nihayet sosyalist çevrelerin içinden Demir Küçükaydın’da AKP nin yıkılmasını demokratik devrimin başlangıcı olabileceğini yazmıştır. İyi bir gelişmedir. Gördüğünüz gibi kafa patlatan insanlar var. Küçükaydın devlet sınıfları ve CHP muhalefetin bayrağını ve önderliğini ele geçirmiştir diyor. Güzel konuşuyor.''


Demir Küçükaydın referansıyla söylemeye çalıştıklarını böyle temellendiriyor, arkadaşımız. Alıntı yapılan yazı Maltepe mitinginden hemen sonra yazılmış, danışman arkadaşımız ise büyük olasılıkla o yazıyı okumuş ve yazıdan aklına yatanları kendi yorumunda   kullanmış. Hatası yazının Küçükaydın'ın duruşuyla uyumlu olması. Kullandığı kavramlar da öyle. Bir solcuya göre yanlış elbet. Demir Küçükaydın hemen hemen tüm liberalizme savrulan solcular gibi demokrasiyi mücadelesinin merkezi haline getirmiş. Böyle olunca da Marksist tanımlamalar da terkedilmiş. Demir Küçükaydın bu anlamda kendine özgü tanımlamar ve kavramlaştırmalar kullanmış. Yanlışsa yanlış ama belli bir bütünlük ve tutarlılık var. Oysa bu tanımlama ve kavramlar danışman arkadaşımızın dilinde bu tutarlılığı ve bütünlüğü de yitiriyor. Daha da anlamsız bir hale geliyor. Üstelik Demir Küçükaydın'ın devrim dediği şeyin olabilirliğinin hiçbir oluru yokken yazar bunu burjuva devrimi ile ilişkilendiriyor. Bu durum ise danışman arkadaşımızın dilinde ''burjuva devrimi de olmayacak'' şeklinde onu da aşan bir anlama bürünüyor.

(Devam ederiz.)

http://www.solpaylasim.com/k7222-sf-de-devletin-icinden-devrim-mis-.html




Bu ileti en son melnur tarafından 13.07.2017- 07:35 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 18.07.2017- 22:38


Kürt hareketinin yükselişe geçmesi, Sovyetlerin çözülmesi, öncesinde solun üzerine inen 12 Eylül faşist darbesi, hem kitlede ve hem de solun ''adın'' kesiminde ideolojik bir çözülüşe yol açtı. Liberalizme savrulma veya Demir Küçükaydın örneğinde olduğu gibi kürt ulusalcılığının kuyruğuna takılma bu dönemin nesnelliğine uygun düşen savrulmalardır. Açık seçik kiberal demokrat olduklarını söyleyen döneklere bir sözümüz yok. Hiç olmazsa soldan koptuklarını söyleyebiliyorlar, daha önce ne kadar solda oldukları da bir başka konu. Ama hala solcu, sosyalist veya komünist olduğunu söyleyip kürt ulusalcılığının perspektifini solcular için gerekli ve zorunlu bir perspektifmiş gibi savunanlar Türkiye solu için hala sorun. Bu tipler kendilerini nasıl tanımlarsa tanımlasınlar gerçekte liberal demokrasiye savrulanlardan çok farklı şeyler söylemiyorlar. Marksizmin antagonist çelişkisi, temel sınıflar olan proletarya ve burjuvazi bu tiplerin dilinde buharlaşıp gitmiş, bunların yerini ''devlet sınıfları'' almış. Çünkü, kürt ulusalcılığı yükselişte, devrimci bir demokrasiden yana, kendilerine özgü bir demokrasi tanımları var, ve bu tanıma uygun olarak ''devletten yana olanlar'' ile ''olmayanlar'' proletarya ile burjuvazinin yerini almış. Bir başka deyişle kürt ulusalcılığından yana değilsen devletten yanasın, siyasetin konulara yaklaşım biçiminnın kuyruğundaysan devlet karşıtısın. Böyle bir tanımlamanın ve yorumlamanın marksizmle hiçbir ilişkisi yok. Böyle bir konumlanış içinde yer alanların da kendilerini sosyalist veya komünist olarak tanımlamasının ise bir karşılığı yok.

Daha önce söyledim, tekrar olacak, bu bakış açısı, kürt ulusalcılığına savrulmuş liberal bir zihin için tutarlı olabilir, ancak kendisinin keskin komünist olduklarını söyleyenler ( ve aynı zamanda kerameti kendinden menkul tipler) için aynı zamanda bir tutarlılığı da yok. Marksizmin sınıflara bakış açısı da bellidir, devletin sınıfsal niteliği de. ''Devlet sınıfları'' diyerek yoruma kalkışmak, daha işin başında Marksizmin reddinden başka ne olabilir?

Kuyrukçuluk solun zorunlu bir uğrağı değildir. Tam tersine kuyrukçuluk yapılarak Marksist-Leninist kalabilmek pek de mümkün değildir. Önünde sonunda kuyruğuna takıldığınız   kürt ulusalcılığının güncele yaklaşımını ( bilerek veya bilmeden) kabullenmiş olursunuz. Kürt hareketinin peşine takılan sol örgütlerde ve forumlardaki kuyrukçu tiplerde yaşanan durum -az biraz nüans farklılıklarıyla- tam da budur.




Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Kerameti kendinden menkul solculuk melnur 97 46507 21.03.2019- 05:04
Konu Klasör Bir kez daha 'kerameti kendinden menkul'luk... melnur 1 2943 07.02.2018- 16:34
Konu Klasör Kendinden Başka vurguni 0 2489 13.07.2015- 22:12
Konu Klasör Solculuk, CHP ve HDP umut 11 10626 19.02.2015- 19:36
Konu Klasör Kolay solculuk umut 1 4323 04.11.2014- 17:20
Etiketler   SFden,   kerameti,   kendinden,   menkul,   solculuk,   örneği.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS