SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 4 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   2   [3]   4   >   son» 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 17.09.2019- 07:07


Ne çok şey yitirdik, hayatımıza girip çıkan o güzel insanlar Yaşar Kemal'in deyişiyle ''güzel atlara binip gittiler''. Bir iki gün önce Adile Naşit ve Münir Özkul üzerinden o güzel insanlara şöyle bir dokunuvermiş ve hayatımıza kattıkları düşünce ve duyarlıkları şöyle bir hatırlayıvermiştik. Dün aynı zamanda Tarık Akan'ı kaybedişimizin üçüncü yıldönümüydü. Çeşitli programlarda ''sinemanın o en güzel yakışıklısı''nın yaşam hikayesini ve mücadelesini bir kere daha dinledik ve bir kere daha ayrılığın da   ölüm gibi olduğunu, ( ve ölümün de bir kopuş, bir ayrılık olduğunu) bir insanı bir daha hiç göremeyecek oluşun ezici hüznünü duyumsamıştık.

Resim Ekleme

Sabahattin Ali ''kavgaların ilk günü, dostlukların da son günü'' olduğuna ilişkin bir yorumda bulunur. Her kavga bir üzüntü kaynağı olmakla birlikte dostluğun, arkadaşlığın ve hatta sevgili olmanın sona erdiği anlamına gelir mi? İçte bir kırıklık meydana getirse de ben öyle olduğunu sanmıyorum; tartışılabilir. Ama gerçek şu ki, ''o güzel insanlar'' bizleri hiç üzmedi, hiç kırmadı Dünyanın en güzel insanlarının (samimi) komünistler olduğuna inanırım. Eksik bırakmış olabilirim, Cumhuriyetten, aydınlanmadan ve emekten yana olan insanları da bu kategoriye dahil etmem gerekli. Tarık Akan bunlardan biriydi. Tam bir cumhuriyet aydınıydı ve içinde taşıdığı aydınlığı emekten yana tavır koymasıyla taçlandırmıştı. Yakın dostu   Rutkay Aziz O'nun en sevdiği ve saygı duyduğu üç ismin İlhan Selçuk, Nazım Hikmet ve Mustafa Kemal Atatürk olduğunu söyler. O sinemanın en yakışıklısı olmakla kalmadı, aynı zamanda en yakışıklı devrimciydi de...

Niceleri gibi Tarık Akan'sız da bir yanımız hep eksik kalacak...
Yıldızlar yağsın üzerine...




Bu ileti en son melnur tarafından 17.09.2019- 07:12 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 05.10.2019- 10:43


Buz beyazı bir gökyüzü var dışarıda. Yağmurlar ha yağdı ha yağacak! Eylül de bitti çoktan, ekim sırada, Söylemesi kolay, haftalar, aylar, yıllar uçup gidiyor. Farkında mıyız, bilmiyorum, bir şeyler hep geride kalıyor, sararıp soluyor! Ürkütücü bir gerçeklik değil mi bu; duyumsattığı garip bir melankoli değil mi? Kavrandığına, bilince çıkartılabildiğine ise hiç inanmıyorum. Bir tiyatro oynuyoruz sanki, sanki acıklı bir piyesin baş aktörleriyiz; oysa...

Oysa bilince çıkartabilmeli, kavrayabilmeliyiz; bir şeyler hep geride kalıyor, sararıp soluyor...Ve vir daha asla geri gelmeyecek, yaşanmayacak...

Pencereden dışarı bakıyorum; gökyüzü bir yanından gitgide kararıyor, evet, yağmur ha yağdı, ha yağacak!

Yaşamımıza giren onca insanın bir daha hiç yanımızda bulunmayacak   olması gerçeği karşısında, evet, bu ürkütücü gerçekliğe rağmen sanki her şey uyarında gidiyormuş gibi davranmak ne kötü!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 03.03.2020- 09:49


Çıldırı günlerinden geçiyoruz; bir başka yorumda söylemiştim, bir gerçek üstücülük, tam bir kafkaesk atmosfer... Ne ki, dışarda da bahar var; dışarda bahar...Pencereden bakıyorum; çocuklar, ilkokul çocukları, gruplar halinde biraz da telaşlı okullarına yönelmişler. Biliyorum zordur bu havalarda okula gitmek. Sarı yeşil güneşler ısıtırken yüzleri o soğuk koridorları geçip eski püskü sıralara oturmak, hep zor gelir...

Dışarıda bahar var.
Kışkırtıcı...
Evde oturup okumaya ve de yazmaya çalışmanın mümkünü yok..

Şöyle,dudaklarımda ezberinden bir şiir... Bir an için de olsa bir şeyleri unutmak, unutuvermek veya unutmaya çalışmak...Ne kadar mümkünü varsa artık.

Haberin var mı taş duvar?
Demir kapı, kör pencere,
Yastığım, ranzam, zincirim,
Uğruna ölümlere gidip geldiğim,
Zulamdaki mahzun resim,
Haberin var mi?
Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş,
Karanfil kokuyor cıgaram
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin...


Ahmed Arif'in o taş duvarlar ardında dizelere döktüğü bir özlemi, bu Kafkavari atmosferde ve dışarda da yeşil mavi baharlar açmışken, içeride durabilmek mümkün değil. Bir yandan diyalektik, bir yandan Bernstein ve Kautsky üzerine okuma yapıyorum. Sehpamın üzerinde sıra sıra ilgili kitaplar..

Ama işte   dışarda bahar var...
Dışarıda bahar!






Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 26.03.2020- 04:24


Gece yarısını çoktan geçti saatler. Dışarısı karanlık. Tek tük lambaların solgun ışıkları etrafı aydınlatmaya yetmiyor. Ürkütücü bir sessizlik, ürkütücü bir dünya...Korona ile yatıp, korona ile kalkıyoruz. Kaç kişi öldü, kaç kişi bu salgına yakalandı ve daha kaç kişi ölecek...

Her şey de anlamını yitirirdi.
Anlam...
Tam bir anlamsızlık olup çıkardı...

İşte, küçücük bir virüs bütün o erişilmez sandığımız teknolojik dünyamızı tutsak almış, hayatımızı kökünden değiştirmişti... Yarın ne olacağını bilmiyoruz, ya da sonraki gün...

Kesin olan bir şey var; bundan böyle hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Hiçbir şey!

İnsanlar sanki daha çok içe kapanacak, daha çok yalnızlığı yaşayacak. Belki birbirlerine en çok ihtiyaç duyacakları bir zamanda birbirlerine karşı yabancılık duyacaklar... Dışarının ürkütücü sessizliği... sanki zamanla... içeride bir melankoliye dönüşecek... çoğalacak, büyüyecek...

Tanrıyı yitirdiğimizden bu yana Camus ve Sartre çaresizliğini hiç bu kadar yoğun yaşamış mıydık, bilmiyorum. Bunaltı ya da Veba gerçekliği gibi bir şey bu.

Bir şeyleri çoktan yitirdik...
Yitirmiştik.
Corona'dan çok önce.
Corona tuzu biberi...




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 18.04.2020- 09:26


Hava öylesine güzel ve kışkırtıcı ki...
Şimdi dışarda olmak vardı,
vapurlara binmek,
martılarla yan yana...
ve sonra yürümek
alabildiğine
ve kalabalıklara karışmak...

Böyle yasaklı günlerde insan yapamadıklarını hatırlayıp karalar bağlıyor, desek yeridir. Galata köprüsünde balık tutanları izlemenin keyfine özlem duymamak mümkün mü, şimdi şu pencerenin önünde dışardaki ıssızlığa ve sıcak yeşil maviliklere bakarken...
Ne güzel olurdu...

Hele bir de kolunda bir sevgili...Olsun, varsın girmemekte ısrar etsin koluna,
Yan yana olmak, yürümek yeter.
Hiçbir şey konuşmadan, hiçbir söz söylemeden
konuşarak...

Kuşkusuz yaşadıklarımızın bir anlamı var
Geleceğn de öyle.
İnsan kendince bir anlam veriyor, yorumluyor geçmişi...
geleceğe bir anlam katmak istiyor.
Ama işte, geçmişi yorumlayıp, geleceği şimdiden şekillendirmek isterken
An'ı kaçırıyoruz, an'ı yaşayamıyoruz...

Oysa gerçek, en çok da içinde bulunulan an'lara yakışmıyor mu?
An'ı yitirmemek, an'ı yaşamak..
Ve yitirdiğimiz o kadar çok şey var ki!
Şairin söylediği gibi
'' zaman yağdı üstümüze/hüznümüz ondan.''




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 18.10.2020- 11:31


Tele1'de Hüsnü Mahalli'nin Kafkasya ve Orta Doğu konuşmalarını dinliyor, öte yandan internette haber kanallarını geziniyordum; şimşekler ve gök gürültüleri birdenbire ortaya çıktı sanki. Dışarıya sis çökmüş; neredeyse göz gözü görmüyor; bardaktan boşalırcasına bir yağmur...

Severim böyle havaları.
Sokaklarda kimseler kalmaz;
hatta tek bir araba geçmez...
ve günlerden de pazar'sa üstelik...

İnsanlar aynılaşır sanki...
Birbirine benzer hepsi...
Ya da bana öyle gelir!

Ve ilginçtir böyle havalarda hep Sait Faik düşer aklıma, hep birdenbire ve hep bir anda, aslında başka bir yerde değildir, hep oralarda bir yerdedir, hiçbir yere de gitmemiştir, ama işte böyle anlarda daha çok belli eder kendini, bir anda çıkagelir, eğilip kulağına ''ben buradayım''der, yalnız bırakmaz, severim bu yüzden Sait Faik'i, alır götürür insanı bir yerden bir yere, yanı başında olduğunu hissedersiniz, yanı başında olduğunu hissettirir. İşte sanki yine öyle bir an, sanki yine akşam olmuş, hava kararmış, etrafta bir yığın insanla birlikte bir yığın tek başınalık... O kalabalıklara karışarak yürüyorum Tünel'den Taksim'e doğru... Garip, gelip geçenler de hep ''kalinikta'' diyor, ben yanıt vermiyorum. Ya da öyle değil, ben hepsine teker teker Kalinikta diyorum, onlar yanıt vermiyor...

Sonra an'la karışıyor birbirine...
penceremin önünde yol yol yağmur damlaları uzadıkça uzuyor...
İstiklal Caddesi, Taksim...
Atina'da bir meydan ya da,
o meydanda bir meyhane...
ya da dünyanın herhangi bir yerinde

herhangi bir meyhane
herhangi bir insan...

'' Omonya Meydanı'nda akşam oluyor. Gökyüzünden sandallarla şarkılar geçiyor. Bir fayton geçti mi delicesine aklından ve Omonya kahvesinin camlarından, bil ki ben, o saatlerde Taksim'de kısa parmaklıklı demirlere oturmuş seni düşünüyorum..."



''Seni düşünüyorum...''




Bu ileti en son melnur tarafından 24.10.2020- 01:53 tarihinde, toplamda 3 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 24.10.2020- 02:19


Gözüm bir üstte Tarık Akan'ın o gülümseyen yüzüne takılıyor. İnsan bir garip oluyor. Bir dönem içimizde, yanı başımızda olan ve hayatımıza güzellikler katan birinin, sonra ve birdenbire hayatımızdan çıkması... Onu bir daha hiç görememek gerçekten garip. Garip sözcüğünü öylesine kullanıyorum, durumu tam olarak açıklamaya yetiyor mu o da bir başka gariplik ve yerine ne konulabilir kestiremiyorum.

Belki insanın yalnızlık duygusunun arttığından söz edilebilir.
Birinin ''ben gidiyorum'' demesi, gitmesi gibi...
Ya da insanın bir çıldırı anına denk düşüp bırakıp gitmesi gibi...

Bugün tam da öyle bir şey oldu. Yıllarca birlikte olduğumuz, kapı komşumuz, bir dost, bir sevgili hiç beklemediğim bir anda ve hiç beklemediğim bir şekilde ''gidiyorum'' deyiverdi. ''Biraz da başka bir şehirde yaşayacağım, eşimle. Buralardan kopmak istiyorum. İstanbul'u terk etmek.''

Gidecek, belki üç beş uzaktan görüş ama sonra, bir ay sonra, anılarla birlikte, o anıları, o yaşanmışlığı da alıp götürerek... Gidecek, ve bir daha hiç görünmeyecek, bir daha hiç gelmeyecek...

Gidecek...
Ve giderken alıp götüreceği...
Ve geride kalan şey...

Tam da Sait Faik'in duyumsatmak istediği gibi...
''nedir o bil'', ''nedir o bil?''







Bu ileti en son melnur tarafından 24.10.2020- 02:20 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 14.02.2021- 08:31


Kar yağıyor. Gece yarısı başladı. Ara ara seyrediyordum. Sokak lambaların sarı soluk ışıkları altında döne döne yağıyor. Su damlalarının kapladığı pencerenin öbür yanından seyrediyorum. Garip bir duygu. İçerde sıcak ve korunaklı olmanın verdiği rahatlık; dışarda soğuk, kar, rüzgar. Sadece bu mu? Sokak hayvanları ortada yok. Sitenin kedileri de görünmüyor. Soğuklarda belli saatler içinde gıda alamadıklarında hayatlarını kaybediyorlarmış. İçecek su bulabilirler, ama yiyecek? Enerji takviyesi yapılmalı. Unutmamalı...

Unuttuğumuz çok şey var aslında; unutmak zorunda kaldığımız, kendimizi buna zorladığımız, öyle. Her şeye alışıyoruz; alışmasak kötü mü? Ya da hangisi kötü alışmak mı, alışmamak mı? Kestirebilmek hiç kolay değil.

Kar yağıyor. Sokak lambaları sönmüş. Arada bir geçen otobüsler dışında dışarıda tek bir hareket yok. Pencerenin camına gelen kar taneleri hemen küçük bir su damlasına dönüşüveriyor; camlarda biraz buğu ve çokça yol yol izler. Zaman ne çabuk geçtiğini geçiriyorum içimden. Hayatımıza insanlar giriyor ve sonra biraz da sessiz sedasız çıkıp gidiyorlar. İz bırakanlar oluyor, keşke yitirmeseydik, keşke sürdürebilseydik diyebildiklerimiz...

Kar yağıyor.
Sabahın ilk ışıkları...
Yeni bir gün...
Dün'ün, bir öncekinin aynısı olacak aslında...
Değişen pek bir şey olmayacak...
Biliyorum.

Bazen aklıma düştüğü oluyor; sonra Sait Faik'in o yürek burkan sözleri...
''Kaybettikten sonra bulduğumuz o şey! Nedir o bil! Nedir o bil!''

Kar yağıyor.
Ben bunları yazıyorum.



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 4 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   2   [3]   4   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Bir garip firar bedrettin 0 3803 27.09.2013- 08:55
Konu Klasör Bir garip Şeyh Sait tartışması: melnur 1 6246 12.02.2019- 12:57
Konu Klasör Siyaset dışı garip bir tartışma melnur 0 3564 02.04.2016- 05:48
Etiketler   Garip,   bir,   melankoli
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS