SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Bir laboratuvar olarak Fransa           (gösterim sayısı: 3.693)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 04.05.2017- 11:48


Bir laboratuvar olarak Fransa
Ergin Yıldızoğlu



Fransız başkanlık seçimleri, faşist (Le Pen), komünist (Melanchon), oportünist (Macron), hırsız (Fillon) ile başladı. Komünist ve hırsız elendi. İkinci turda faşist ve oportünist arasında seçim yapmak gerekecek. Bu tatsız seçenek aynı zamanda çok tehlikeli bir duruma işaret ediyor.

Siyasi tercihler var olan “durum” (gerçekliğin koyduğu sınırlamalar) içinde, ya bu “durumu” arzulanan bir yönde değiştirmek ya da arzulanmayan bir yönde değişmesini engellemek için yapılır. Tercih yaparken gerçekliğin koyduğu sınırları görmezden gelerek kendi “ruhunun saflığına” uygun davrananların tercihleri, çoğu kez, “ruhun saf kalma arzusunun” tam tersine sonuçlar üretirler.
 
Gerçekliğin ‘durumu’
Kapitalizmin yaşamakta olduğu yönü belirsiz dönüşüm (ekonomik, siyasi, ekolojik, hatta kültürel) sürecinin özelliklerini, gerek I. Dünya Savaşı’nın 100. yıldönümü, gerekse, 1929 mali krizi ve onu izleyen “Büyük Bunalım”, küreselleşmenin çözülmeye başlamasının olası sonuçları bağlamında çok tartıştık; şunları vurgulamakla yetineceğim. Bir ekonomik kriz yönetim modeli (neo-liberalizm) ve bir hegemonya (ABD liderliğinde Batı hegemonyası) sistemi dağılıyor. Bu sırada, “oluşan çatlaklardan çıkan birçok iğrenç yaratığın” yanı sıra, Fransa’nın merkezinde bulunduğu Avrupa Birliği’nde, halkın büyük bir kısmı birliğin durumundan rahatsız. Ekonomik krizin etkileri altında bunalan çalışanlar (işçi sınıfı ve orta sınıflar), sıkıntılarının nedenlerini düşünürken Avrupa Birliği’ni yöneten bürokrasi, küreselleşmeci (liberal) seçkinlerin beceriksizliği, bencilliği ve sosyal hizmetleri, kaynakları paylaşan göçmenler üzerinde odaklanıyorlar.

Tarih bize bu tür dağılma süreçlerinin, emperyalist savaşlara, devrimlere, totaliter, faşist rejimlere yol açtığını söylüyor. İngiltere’de Brexit bu süreci hızlandırıyor. Buna bir Frexit (Fransa’nın çıkması) eklenirse Avrupa Birliği’nin dağılması, üyelerinin “bağımsız” ulus devletlere dönüşmesi kaçınılmaz görünüyor. Avrupa tarihi, ulus devletlerin, demokratik bile olsalar barış içinde yaşayabileceklerini düşündürmüyor.
 
Fransa’da siyasi tercih sorunu
Fransa’da yukarıda kabaca betimlemeye çalıştığım “gerçeklik” içinde, yapılan başkanlık seçimlerinde ya oportünist, küreselleşmeci, neo-liberal Macron ya da faşist Le Pen kazanarak başkan olacak: Ya “statüko”, ya faşist parti.

Seçenek aslında çok açık değil mi? Değil! Marine Le Pen’in, partisinin değiştiğine, merkeze kaydığına ilişkin söylentiler (adeta 2002-3’te Türkiye’deyiz ve AKP’yi konuşuyoruz) karmaşıklaştırıyor. Eğer Le Pen artık faşist değilse, neo-liberal, küreselleşmeci statükoyu korumak yerine, çalışanların desteğini alan “halkçı”, emperyalist AB’ye karşı çıkan Le Pen’e oy vermek gerekmez mi?

Gerçekteyse, Le Pen’in partisi Yahudi düşmanlığı yanına şimdi de Müslüman düşmanlığını eklemiş, kıdemli, faşist politikacılarla dolu. Marine Le Pen de, nisan başında bir TV programında, 1942’de Fransız polisinin 13.000 Yahudiyi toplayıp Auschwitz’e göndermiş olmasının sorumluluğunu kabul etmeyerek babasının kızı olduğunu gösterdi. Bu pisliği yumurtladıktan sonra ortalık karışınca da kızgınlıkla “O soruyu sormasalardı ben böyle konuşmazdım” demiş. Marine Le Pen’in yerine partiye geçici başkan olmaya hazırlanan Jean-François Jalkh’da soykırım inkârcısı olduğu ortaya çıkınca çekilmek zorunda kaldı.
Aslında durum o kadar da karmaşık değil. Kapitalizmin yaşamakta olduğu dağılma sürecinden, devrim yönünde ya da en azından solun arzuladığı yönde bir değişim çıkartmak seçeneği, durumun içinde yoksa, en azından var olan durumu koruyarak, yeni seçenekler yaratabilmek için, faşizme, savaşlara giden yolu engelleyecek yönde, ancak Macron’un, Le Pen’in getirdiği tehlikeyi, yok edemeyeceğini, bu tehlikenin daha büyümüş olarak geri gelebileceğini de bilerek “faşizme geçit” yok demek için oy vermek gerekiyor.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 04.05.2017- 11:52


Sağ şeride sıkışan Fransa: Ne Le Pen ne Macron


Serhan Kayır - İleri Görüş


Resim Ekleme

Fransa’da 23 Nisan’da gerçekleştirilen cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turuna 11 aday katıldı. İlk iki sırayı alan Emmanuel Macron ve Marine Le Pen 7 Mayıs’ta yapılacak olan ikinci tur seçimlerde Fransa’nın yeni cumhurbaşkanı olmak için yarışacaklar. İlk tur seçimlerde merkez sağın Cumhuriyetçi adayı François Fillon oyların yüzde 20’sini, sol sosyalist seçmenlerin en çok ilgi gösterdiği ‘Boyun Eğmeyen Fransa’ hareketinin adayı Jean-Luc Melenchon ise oyların yüzde 19.5’ini aldılar.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi aday belirleme sürecinde ikiye bölünen Sosyalist Parti’de partinin resmi adayı Hamon yüzde 6.5’luk oy oranı ile partisine tarihinin en büyük yenilgilerinden birisini yaşattı. SP içerisinde uzun zamandır devam eden fikir ayrılıkları, AB yanlısı kanat ve ‘aşırı sol’ kanat arasındaki ayrışma oyların büyük kısmının Melenchon’a kaymasına neden oldu. Sosyalist Parti oylarındaki erime Haziran ayında yapılacak parlamento seçimlerine de yansırsa Melenchon, önderliğini yaptığını ‘Boyun Eğmeyen Fransa’ hareketini parlamentoda ikinci hatta birinci sıraya taşıyarak on yıllardır devam eden SP-Cumhuriyetçi döngüsüne son verebilir.

İlk tur seçimlerin hemen ardından Fransa’da mevcut seçim sistemi yeniden tartışmaya açılmış oldu. İlk 5 sırayı alan adayların oy oranlarının toplamının %91 olduğu iki turlu seçim sisteminde seçmenlerin neredeyse yüzde 55’i ikinci turda siyasi olarak benimsemedikleri hatta tiksindikleri neo-liberal Macron ya da aşırı-sağcı Le Pen’den birisine oy vermek durumundalar. İkinci turda Sosyalist ve Cumhuriyetçi adayları görmeye alışkın olan Fransız seçmenleri bu kez beklemedikleri bir tabloyla karşı karşıya kaldılar.  

NE LE PEN NE MACRON!

İlk turun hemen ardından Fransa’nın pek çok şehrinde öğrenciler, sokaklara döküldü. Lise öğrencilerinin öncülüğünü yaptığı eylemlerde ‘Ne Le Pen Ne Macron’ sloganı sokakların en çok ses getiren sloganı halini aldı. Sokak eylemlerinde güvenlik güçleriyle göstericiler arasında çatışmalar çıkarken seçimin sonunda kim kazanırsa kazansın, Hollande döneminde durulmayan sokaklar yeni dönemde de durulacak gibi görünmüyor.

Liberal seçmen ile sol seçmenin Le Pen’e nefreti, Macron’u ikinci turun favorisi olarak gösterse de katılım oranlarının düşmesi büyük ihtimalle Le Pen’in işine yarayacaktır. Her ne kadar bugüne kadar yapılan anketlerde Macron yüzde 60’la ipi göğüsleyecek gibi görünse de seçimin kaderi sol seçmenlerin ikinci turdaki katılım oranlarına bağlı. Katılım oranlardaki düşüş ırkçı Le Pen’e beklenmedik bir zafer getirebilir.

İki turlu seçim sistemlerinin yarattığı temsiliyet sorunu, Fransa cumhurbaşkanlığı seçimlerinin önümüze koyduğu en önemli sonuçlardan birisidir. Ülkenin yüzde 75’inin istemediği partisiz Macron ve yüzde 20 oy oranıyla Le Pen ikilisinden hangisi kazanırsa kazansın mevcut toplumsal ve siyasi atmosferde görev sürelerini başarılı bir şekilde tamamlayacak güce sahip olamayacaklar. Fransa’da önümüzdeki dönemin asıl belirleyeni cumhurbaşkanlığı seçimlerinden çok Haziran ayında gerçekleştirilecek olan parlamento seçimleri olacak.

http://ilerihaber.org/icerik/sag-seride-sikisan-fransa-ne-le-pen-ne-macron-71412.html



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 08.05.2017- 09:32


Fransa’nın yeni cumhurbaşkanı Macron: Kim kazandı, kim kaybetti?

Fransa burjuvazisi cumhurbaşkanlığı seçimlerinde çıkarlarını ‘Le Pen karşıtlığı’ üzerinden konsolide etse de, kapitalizmin devam etmekte olan krizi ne ekonomik ne siyasi düzlemde, ne uluslararası ölçekte ne de Haziran ayında genel seçimlerin gerçekleşeceği Fransa ölçeğinde kısa vadede çözülmüş durumda.


Resim Ekleme
Emmanuel Macron, patronlar kulübü MEDEF’in başkanı Pierre Gattaz’ın şemsiyesinin altında, Ağustos 2015. REUTERS

Evin Nagehan

Bu yazıda dün yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda sandığa giden seçmenin oylarının yüzde 65’ini alarak Fransa’nın yeni cumhurbaşkanı olan Emmanuel Macron’u yakın geçmişten günümüze ele alacak, faşizm tartışmalarına ve Türkiye medyasında bu güne kadar yapılan kimi Macron yorumlarına ve değineceğiz.

Yazıya başlamadan önce Macron’u dün gerçekleşen seçimlerin sonuçlarıyla ilgili çeşitli verilerin altını çizmekte fayda var:

1. Macron kayıtlı seçmenlerin yalnızca yüzde 43’ünün oyunu aldı.

2. Seçimlere ikinci turda katılım oranı 1969’dan beri en düşük seviyesinde: 74.7%

3. Faşist Ulusal Cephe tarihinin en büyük seçim başarısını yakalayarak 11 milyon seçmenin oyunu aldı.

4. Seçmenlerin yüzde 61’i Macron’un Fransa Ulusal Meclis’inde mutlak bir çoğunluğunun olmasını istemiyor.(1)

2014 Ağustos’unda François Hollande’ın cumhurbaşkanlığında ve Emmanuel Valls başbakanlığındaki hükümetin kabinesinde ekonomi bakanı olan Emmanuel Macron, kendi adıyla da anılan piyasa yanlısı ‘Büyüme, ekonomik faaliyet ve ekonomik fırsatların eşitliği kanunu’yla ilgili tartışmalarla ve görevde olduğu sürece sarf ettiği kimi sözlerle sık sık Fransa gündemine geldi. 2016 Nisan’ında kendi siyasi hareketi ‘En Marche!’ı (İlerliyoruz) kuran Macron, 2016 Ağustosu'nda kabineden istifa etti.

İstifasından bu yana medyanın öne çıkarması, birçok düzen siyasetçisinin desteğini almasıyla sürekli gündeme gelen Macron, işçileşmekte olan serbest meslek sahiplerine, ‘start-up’larını, şirketlerini kurup bir şekilde yırtma hayalleri pompalanan üniversite öğrencilerine ve yeni mezunlara, hem işsizlik/zor çalışma koşulları hem de ırkçılık/sosyal dışlanmayla karşı karşıya kalan göçmen kökenli işçilerin önemli bir bölümüne çekici gelen bir siyasetçi.

Gittikçe örgütsüzleşen, güvencesiz koşullarda çalışmaya başlayan Fransa işçi sınıfının bir kesimine milyarder olma umudu aşılayan Macron, Başbakan Merkel’in ve Bay Obama’nın da destek ve katkılarıyla Amerikan rüyasını Atlantik’in bir ucundan eski kıtaya taşırken, Avrupa ve Fransız sermayesine de Hollande dönemde yarım bırakılan işleri tamamlayacağını vadediyor.

MACRON’DAN İNCİLER

Emek düşmanı piyasacı karakteri ister istemez dışarıya da yansıyan Macron’un bakanlık yaptığı dönemden bugüne söylediği bazı sözler:

1 Eylül 2014: ‘Okuma yazma bilmeyen kadın işçiler... Geleceğiniz yok’

Bretonya bölgesinde uzun süredir sürmekte olan tarım sektöründe ve özellikle de domuz yetiştiriciliğindeki krizden etkilenen Gad adlı bir tesiste çalışan işçilere:

‘Önüme gelen dosyaların arasında Gad var. Biliyor musunuz, bu şirketin çoğunluğu kadın. Bu kadınların çoğu okuma yazma bilmiyor. Onların çoğuna şöyle bir açıklama yapıyoruz: “Gad veya civarında bir geleceğiniz yok. 50-60 kilometre uzağa gidin çalışmak için.” Bu insanların sürücü ehliyetleri yok. Onlara ne diyelim ? “Ayda 1500 avro ödeyelim”, “bir sene bekleyelim” mi diyelim?’ Macron daha sonra bu sözleri nedeniyle gelen tepkiler üzerine kadın işçilerden özür dilemek zorunda kaldı.

6 Ocak 2015: ‘Gençlik milyarder olmayı düşünmeli’

Les Echos adlı ekonomi gazetesine verdiği demeçte ‘Genç Fransızlar milyarder olmayı düşünmeli’ diyen Macron’a kendi kabinesinden de tepkiler gelmişti.

8 Temmuz 2015: ‘Fransa’da kral figürü eksik’

Le1 adlı haftalık dergiyle yaptığı görüşmede Fransız siyasetinde ‘kral figürünün eksik olduğunu’ ve ‘Fransız halkının kralın ölümünü istemediklerini’ söyleyen Macron’u faşist ve monarşi yanlısı ‘Action Française’ ironik bir şekilde de olsa tebrik etmiş, sosyalist siyasetçi Gerard Filoche da Macron’un ‘Thatcher tarzı bir kralcı’ olduğunu söylemişti.

Kral figürünün eksik olduğu söyleminin, Fransa özelinde, 1789 devrimine yönelik revizyonist yaklaşımların piyasacı bir uzantısı olduğunu söyleyebiliriz; hatta, Türkiye ve Fransa’nın tarihleri her ne kadar birbirinden çok farklı olsa da, bu söylemin, ortaçağa dair özelliklerin yeniden hortladığı günümüz kapitalizminde, Erdoğan’ın Türkiye’deki sultanlık fantezilerinin Fransa’daki eşleniği olduğunu iddia etmek hiç de abartılı olmaz.

Ağustos 2015: ‘35 saat az’

Büyük patronların kulübü MEDEF’in yazın düzenlediği yıllık etkinlikte boy gösteren Macron, işsizlik oranının yüzde 10 civarında seyrettiği, 5 buçuk milyon emekçinin iş bulma kurumuna kayıtlı olduğu Fransa’da haftalık 35 saatlik çalışma sınırını eleştirerek ‘Sol uzun süredir Fransa’nın daha az çalışarak daha iyiye gideceğini düşündü. Bu yanlış bir düşünceydi’ dedi.

20 Ocak 2016: ‘İşten çıkarmaları yasaklamak saçma’

24 ay hapis cezasına çarptırılmış olan Goodyear direnişçisi işçi Mickael Wamen’le canlı yayında yaptığı tartışma sırasında ‘İşsizliği yasaklamak basit bir görüş...sahnede bunu söylemek kulağa hoş geliyor ama yeni işe alımları engelliyorsunuz. İşten çıkarmaları yasaklamak diye bir şey yok, bu durumda kapalı, planlı bir ekonomide yaşıyorsunuz demektir.’ diyen Macron’a, işçi Wamen’in yanıtı şu oldu: ‘Beni koruması için solcu birine oy verdim ama o şimdi yalnızca patronları koruyor’.

21 Ocak 2016: ‘Bir girişimcinin hayatı, çoğu kez çalışanınkinden daha zor’

Ekonomi kanalı BFM TV’ye konuşan Macron ‘Bir girişimcinin hayatı çoğu kez çalışanınkinden daha zor’ derken, kendi partisinden de tepki gördü.

Macron büyük sermayenin teşviki ve desteğiyle siyasi hareketini kurup, cumhurbaşkanlığına adaylığını koyarken, seçimlerin birinci turundan sonra bu destek daha da açık bir şekilde demeçler, açıklamalar, mektuplarla beslenen bir seçim kampanyasına dönüştü. Bu tarz açık bir desteğin Fransa tarihinde ender görüldüğünü söylemek lazım.

‘FAŞİZME KARŞI MACRON’ VE TÜRKİYE’DEN YORUMLAR

Emmanuel Macron, cumhurbaşkanlığına doğru adımlarını hızlandırdıkça Türkiye medyasından da sıkça yer bulmaya başladı. Üye ülkelerinin yönetimlerinin sarsıntı ve belirsizliklerden geçtiği Avrupa Birliği emperyalizminden beklenti içerisindeki kimi kesimlerin de yavaştan Macron güzellemelerine başladığına şahit oluyoruz.

Macron hakkındaki en büyük yanlış, Avrupa’da yükselen faşist hareketlerin Fransa’daki temsilcisi olan Ulusal Cephe’ye karşı bir direnç veya barikat olduğu iddiası. Faşizm 20. yüzyıl kapitalizminin, ya da ‘demokrasilerinin’, bağrında ulusal sermayeler arasındaki mücadelenin dinamiğiyle filizlendi ve Avrupa’nın birçok ülkesinde iktidara gelerek kıtayı ve dünyayı İkinci Savaş'a sürükledi.

Kapitalizmin işleyişini, sermayenin genişleme arayışlarını görmezden gelerek faşizmin ortaya çıkışını anlamanın ve de ona karşı mücadele etmenin bir yolu yok.

Bugün Fransa’daki Ulusal Cephe ve diğer benzer faşist hareketlerin, küresel kapitalizmin gittikçe daha da güvencesiz, uzun ve zor çalışma koşullarına mahkum edilen Fransa emekçilerinin siyasi çaresizliğinin ve seçeneksizliğinin üstünde yükseldiğinin, bu tabloda sınıf siyasetini çoktan bırakmış olan Fransız Komünist Partisi’nin de önemli payı olduğunun altını çizmemiz lazım.

Bu çerçevede, Cumhuriyet’ten bir yazarın liberal Macron’un ‘Avrupa’da yükselen faşizmlere set çekecek bir aday olarak görülmesi’nden (2) bahsetmesi ne kadar isabetliyse, aynı gazetedeki bir başka kaleminin Ulusal Cephe’nin yönetiminde eşcinsel bir bireyin, üyeleri arasında da Arap ve Yahudilerin bulunması nedeniyle partinin faşist karakterini tartışmaya açılabileceğini yazması o kadar isabetlidir. (3)

CHP’den vekil olmuş IMF mümessili ekonomi eski bakanlarından biri, faşizmden ziyade popülist politikalardan kaygılı bir halde Macron’un ‘bugünün popülist politikacılarına karşı bir set’ olduğunu söylüyor. (4) HDP’den vekil adayı olmuş eski diplomat bir kalem ise, büyük sermayenin açık temsilcisi Macron’u ‘merkez sol’ olarak nitelerken, Türkiye’ye de dersler çıkarması, alaturka bir Macron arayışında olduğunu göstermesi dikkat çekici. (5) Bu arayıştakilerin kalabalık ve çeşitli olduğunu not edelim.

Bugün, devrimci ve sosyalizmin güncelliğine inanan derli toplu bir siyasi öznenin yokluğunda, ikna mekanizmalarıyla Fransa emekçileri üzerinde egemenlik kuran sermaye sınıfının önemli bir başarı yakaladığı tartışılmaz. Fransa burjuvazisi cumhurbaşkanlığı seçimlerinde çıkarlarını ‘Le Pen karşıtlığı’ üzerinden konsolide etse de, kapitalizmin devam etmekte olan krizinin ne ekonomik ne siyasi düzlemde, ne uluslararası ölçekte ne de Haziran ayında genel seçimlerin gerçekleşeceği Fransa ölçeğinde kısa vadede çözülmüş olduğunu, yazının en başında sunulan verilerin de desteğiyle söylemek mümkün değil.

Yarın sermaye sınıfının ikna mekanizmaların çatırdaması veya kırılmasıyla başka arayışlara girmesi kimseyi şaşırtmasın. Lakin sorulması ve cevaplanması gereken esas soru şu: Fransa’da devrimci bir arayış nasıl ortaya çıkacak ve işçi sınıfı devrimci bu arayışın nasıl parçası olacak? Belki cevabı yalnızca Fransa’da değildir...

Kaynaklar:
1 France Info, 8 Mayıs 2017, http://www.francetvinfo.fr/elections/presidentielle/quatre-chiffres-qui-...

2 Nilgün Cerrahoğlu, Cumhuriyet, 27 Nisan 2017.

3 Mine Kırıkkanat, Cumhuriyet, 2 Nisan 2017, Kırıkkanat Ulusal Cephe’nin genel başkan yardımcılarından eski Sosyalist Parti’li Florian Philippot’yu kastediyor. Türkiye siyasetinde kimi Kürt aşiretlerle anlaşan faşist MHP’nin, kimi Ermeni yazarların bile desteğini alan islamcı AKP’nin ve Cemaat’in de bu yollardan geçirildiğini hatırlatalım.

4 Kemal Derviş, Project Syndicate, 8 Şubat 2017, https://www.project-syndicate.org/commentary/macron-le-pen-french-electi...

5 Aydın Selcen, Gazete Duvar, 26 Nisan 2017, http://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2017/04/26/macron-yeni-siyasetin-...

http://haber.sol.org.tr/dunya/fransanin-yeni-cumhurbaskani-macron-kim-kazandi-kim-kaybetti-195571




Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Fransa'da İç Savaş melnur 2 4332 12.09.2013- 16:49
Konu Klasör Fransız Devrimi 224 yaşında! melnur 2 4310 26.07.2022- 05:58
Konu Klasör Fransa'da katliam... 7 ayrı saldırı: 127 ölü ayhan 2 3763 14.11.2015- 15:12
Konu Klasör Fransa'da Sınıf Savaşımları ve 18 Brumaire. melnur 5 4499 13.09.2013- 19:43
Konu Klasör Fransa genel seçimlerinde sol ittifak zafere yakın... melnur 0 524 13.06.2022- 01:00
Etiketler   Bir,   laboratuvar,   olarak,   Fransa
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS