SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Kürt hareketi ve sol üzerine güncelleme           (gösterim sayısı: 2.859)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 17.10.2017- 22:01


Kürt hareketi ve sol üzerine güncelleme
Haluk Yurtsever

“Kürt hareketi ve sol üzerine saptamalar, tezler” başlıklı yazım, 17 Şubat 2015’te bu köşede yayımlanmıştı. Aradan, dünyada, Ortadoğu’da ve Türkiye’de çelişkili ve kaotik gelişmelerin yaşandığı 2 yıldan fazla zaman geçti.

Okuyucuya, bu yazıyı o yazıyla birlikte okumalarını öneriyorum. Okumayacaklar için, yazının girişinde birkaç önemli saptamayı yinelemek istiyorum.

Türkiye’deki Kürt Hareketi, dört parçalı Kürdistan’ın, kapitalist gelişmişlik ve sınıflaşma açısından en ileri, nüfus olarak da en büyük parçasında mayalandı. “Modern” bir ulusal hareket olmasının ekonomik toplumsal temeli budur.

Kürt hareketine, öncekilerden farklı olarak, aşiret, din/mezhep reisleri, şeyhler, ağalar değil, yoksul köylü kökenli, Marksist eğilimli genç aydınlar önderlik etti. Kürt devrimci demokrat hareketi, Türkiye sosyalist, devrimci hareketinin içinden çıktı.

Kürt siyasal hareketi, toplumsal tabanını ve yapı taşını yoksul köylü ve kentlilerin oluşturduğu bir emekçi halk oluşumudur. Hareketin ulaştığı toplumsallaşma ve “devletleşme” düzeyinin bir sonucu olarak Kürt burjuvazisi de var olan önderliğin hegemonyasını kabul ederek harekete katılmaktadır.  

Kürt devrimci demokrat hareketi, yalnız Türkiye’nin değil, Ortadoğu’nun bu kitlesellikteki tek seküler halk hareketidir.

Türkiye’nin her yerinde Kürtler var. Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Gaziantep, Mersin, Bursa vb. emekçi yoğun metropollerde önemli sayılarda Kürt yurttaş yaşıyor. Harekete, “Türkiyeli” karakterini veren, demografik iç içelik ve bunun sonucu olan sosyolojik, sınıfsal ve kültürel harmanlanmadır. Bu, iradi bir kararla değiştirilemeyecek nesnel bir durumdur.

Kürt hareketinin açtığı yol, sol/sosyalist hareketin kendini kuracağı, yükselteceği bir zemin değildir! İkisinin amaçları, çizgileri, kulvarları ayrıdır. Özdeşleşmeleri,   tekleşmeleri eşyanın doğasına aykırıdır.   Kürt hareketinin yürüttüğü siyasal mücadelede, Türkiye’deki mevcut toplumsal siyasal düzeni yıkarak yerine Türkiye’nin diğer emekçileriyle birlikte, proleter-emekçi bir iktidarın kurulmasından çok,   dönem dönem değişiklik gösteren ulusal demokratik taleplerin mevcut düzen ve iktidarlara, rekabet halindeki emperyalist devletlere “kabul ettirilmesi” hedefi ağır basmaktadır.

Öte yandan, bölgedeki ve Türkiye’deki somut durumda, emekçi-seküler karakterini koruyan bir Kürt hareketinin sol/sosyalist hareketin destek ve dayanışması olmadan “demokratik ulusçuluk” diye özetlenebilecek amaçlarını gerçekleştirmesi olanaksızdır. Kürt siyasal hareketi içinde bunu gören, emekçi tabanın özlemlerini yansıtan, soldan sosyalizmden etkilenmeye açık bir damar vardır. Daha genel olarak söylemek gerekirse, Kürt hareketi, her düzeyinde farklı sınıfsal ve siyasal eğilimler içermektedir.

Kısaca özetlemeye çalıştığım bu somut koşullar, Kürt siyasal hareketi ile Türkiye sol/sosyalist hareketi arasında ortak amaç ve ilkeler üzerinde mücadele-eylem birliği ve bağlaşıklık aranışının tek adam rejimine karşı mücadelede olduğu kadar, daha uzun erimli hedefler için de yadsınamaz bir ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor. Bu topraklarda devrim ve sosyalizm için savaştığını iddia eden hiçbir siyasal özne, emekçi ve seküler karakterli Kürt hareketine sırtını dönemez!

Bu saptamayı keskin bulanların, en azından, Boratav’ın işaret ettiği gibi, Kürt hareketinin laik ve demokratik öğelerinin rejime karşı ortak mücadele içinde olduklarını kabul etmeleri beklenir.

***

Güncelleme için, güncel olmayan bir saptamaya daha gerek var: Kürdistan’ın, Türkiye, İran, Irak ve Suriye devletleri arasında paylaşılmasıyla birlikte Kürtler, bu dört devletin aralarına koyduğu ekonomik, siyasal ve kültürel sınır, engel, baskı ve asimilasyon uygulamaları içinde geç ve özgün bir uluslaşma süreci yaşadılar. Bu sürecin öyküsü uzun. Şimdiki durumun yeniliği, dört devletten ikisinin, Irak ve Suriye’nin emperyalist müdahaleler sonucunda çökertilmiş, fiilen üniter devlet olma özelliklerini yitirmiş olmalarıdır.

Daha da ayrıntılandırılabilecek verili koşullarda, başlıca iki nedenle Kürt devletleşmesi somut siyasal bir konu olarak tüm dünya ve bölge aktörlerinin gündemine girmiştir.   Birincisi, dört parçadaki eşitsiz ve bölünmüş Kürt uluslaşma süreci belli bir olgunlaşma düzeyine ulaşmıştır. 40 milyon civarında bir halk kendi yazgısını belirlemek istemektedir.   İkincisi, yeni türden bir emperyalist yeniden paylaşım ve hegemonya kavgası kızışmış, Ortadoğu’da sınırların yeniden çizileceği bir uluslararası ortam oluşmuştur. Bugünü ve bundan sonrasını doğru anlayıp çözümlemek için bu iki dinamiğin,“iç” ve ”dış” etmenlerin görülmesi gerekiyor. Birini görüp ötekini görmeyen bir bakış körleştirir.

Ortadoğu’nun, özellikle Irak ve Suriye’nin, emperyalistler arası rekabet ve çelişkilerin çatışma alanı haline gelmesi, bölgedeki devlet ve devletimsi örgütlenmelere, irili ufaklı silahlı gruplara, bu aşamada birbirleriyle yenişemeyen emperyalist güçler arasındaki denge ve boşluklardan yararlanarak hareket etme olanağı vermekte, aynı olgunun öteki yüzü olarak da pragmatik, “reel politik” tutumlara yol açmaktadır. Devletleşme aşamasına gelmiş, Kürt siyasal hareketi de bu denge ve boşluklardan yararlanan “çok yönlü” bir strateji güdüyor. Bundan çıkarak, Kürt hareketinin ABD’nin “kara ordusu” olduğunu ilan etmek, ya da emperyalist merkezlerin “stratejik hesaplarına eklemlendiğini” öne sürmek gerçek durumu yansıtmayan, daha çok su kaldıracağı açık olan bir süreci bir noktada donduran, ancı ve toptancı saptamalardır.

***

Irak ve özellikle de Suriye’deki gelişmelerle birlikte, Türkiye’deki Kürt hareketi siyasal öncelik ve ağırlığını Suriye içine Rojava’ya kaydırmıştır. 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonraki dönemin özgün yönü, Suriye savaşlarının Türkiye topraklarına ithal edilmiş olmasıdır. AKP, başkanlığa geçiş aşamasında bu ithalatı bilinçlice yapmış, Kürt hareketi de kanımca yanlış bir değerlendirmeyle AKP’nin savaş ilanına bildiğimiz “hendek savaşları” ile icabet etmiştir.

Bir: Bu yanlış, yalnızca, Kürt hareketinin, hendek savaşlarıyla, Türkiye’deki toplumsal-siyasal zemininin daralmasına değil, aynı zamanda 7 Haziran sürecinde kazandığı “Türkiyeli” siyasal özne olma kapasitesinin de büyük bir darbe almasına yol açmıştır. Deneyimli Kürt önderliği açısından, ağırlığın Suriye’ye kaydırılması bir bakıma zorunluydu.“Yanlış” burada değil, bu bir bakıma zorunlu tercihin Türkiye’ye yansıtılış biçim ve yöntemindedir.

İki: Şimdilik iki parçada cisimleşen, ama Türkiye ve İran’daki gelişmeleri de kapsaması kaçınılmaz olan Kürt devletleşmesi süreci, farklı siyasal etkilere açıktır.   Bir etki kaynağı, devletleşme sürecine el atmış olan emperyalist devletlerdir.   Öteki, kendi özgücüne, “demokratik ulus” programına dayanan bir öznenin sınıfsal ve siyasal kaynağına bağlı kalarak, emperyalist güçlerden birine teslim olmadan varlığını sürdürmesine olanak sağlayan koşullardır.

Üç: Türkiye kaynaklı Kürt hareketinin, Rojava, “Toplumsal Sözleşme”nin girişindeki ilk paragrafında formüle edilen, “(…) Bizler demokratik özerk bölgelerin halkları; Kürtler, Araplar, Süryaniler (Asuri, Keldani ve Arami), Türkmenler ve Çeçenler olarak bu sözleşmeyi kabul ediyoruz. Demokratik Özerk Bölge Yönetimleri; ulus-devleti, askeri ve dini devlet anlayışını, aynı zamanda merkezi yönetimi ve iktidarı kabul etmez. (…)” “demokratik ulus” programı, Kürt devletleşmesi söz konusu olduğunda var olanlar içindeki en ileri programdır. Sorunun düğümü şuradadır: Emperyalistler, bu programı, en başta kötü örnek olacağı için kabul etmezler. Dolayısıyla, Rojava’ya ya da Kürt Hareketi’ne, ABD ve öteki emperyalistler ya da bölge ülkeleri tarafından verilecek her destek, aynı zamanda onu çizgisini değiştirmeye yönelik bir içerik taşıyacaktır.

Dört: Komünistler, öteki koşullar eşitse, halkların küçük ulusal devletlere bölünmesinden değil, daha büyük devletler içinde bir arada örgütlenmesinden yana olurlar. Burada, tayin “hak”ından değil, siyasal tutumdan söz ediyoruz. Özetle, bir bölge devriminin ya da var olan statükoyu, devrimci ilerici yönde bozan bir gelişmenin olduğu koşullarda, var olan devletlerin “toprak bütünlüğü” bizi ilgilendirmez. Hakkın varlığını kabul ise, somutlaşan bir devletleşmeyi desteklemek yükümlülüğü getirmez. Somut durumda söz söyleme, tutum geliştirme hakkımızı saklı tutarız.

Sorunun kritik noktası ve bu yazının son sözü ise şudur: Komünistlerin, gelişmeler karşısında, yalnızca çözümleme yapan, papatya falı açan edilgen bir tutum içinde davranma lüksü yoktur.   Süreç ve Kürt hareketinin antenleri çeşitli etkilere açıktır. Bizim için sorun, işçi sınıfı hareketini, sosyalizmi gelişmelerin yönünü değiştirecek gerçek bir hareket olarak kuvveden fiile çıkarmaktır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 17.10.2017- 22:04


Kürt hareketi ve sol üzerine saptamalar, tezler…
Haluk Yurtsever


Konunun tarihsel, toplumsal ve artık “stratejik” bir derinliği var. Dolayısıyla,   “an” belirlenimli yaklaşımların ötesine geçmek gerekiyor.

Bu yazıda, Kürt hareketinin oluşumu, toplumsal, siyasal karakteri ve konumu ile ilgili saptama ve tartışma tezleri formüle etmeye çalışacağım.

Bu sayfalar tarihsel bir özet için bile yeterli değil. Bu nedenle, son 35 yılı esas alacağım. “Kürt hareketi” derken, PKK’nın başlattığı ve önderlik ettiği hareketi kastediyorum.

TEMEL ÇİZGİLER

Bir: Kürt Hareketi, dört parçalı Kürdistan’ın, kapitalist gelişmişlik ve sınıflaşma açısından en ileri, nüfus olarak da en büyük parçasında mayalandı. “Modern” bir ulusal hareket olmasının ekonomik toplumsal temeli budur.

İki: Bu sonuncu silahlı Kürt isyanına, öncekilerden farklı olarak, aşiret, din/mezhep reisleri, şeyhler, ağalar değil, yoksul köylü kökenli, Marksist eğilimli genç aydınlar önderlik etti. PKK, Türkiye sosyalist, devrimci hareketinin içinden çıktı.

Üç: Kürt devrimci demokrat hareketi, toplumsal tabanını ve yapı taşını yoksul köylü ve kentlilerin oluşturduğu bir emekçi halk oluşumudur. Hareketin ulaştığı toplumsallaşma ve “devletleşme” düzeyinin bir sonucu olarak Kürt burjuvazisi de var olan önderliğin hegemonyasını kabul ederek harekete katılmaktadır.  

Dört:
Kürt devrimci demokrat hareketi,   yalnız Türkiye’nin değil, Ortadoğu’nun bu kitlesellikteki tek seküler halk hareketidir.

Beş: Türkiye’nin her yerinde Kürtler var. Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Gaziantep, Mersin, Bursa vb. emekçi yoğun metropollerde önemli sayılarda Kürt yurttaş yaşıyor. Harekete, “Türkiyeli” karakterini veren, demografik iç içelik ve bunun sonucu olan sosyolojik, sınıfsal ve kültürel harmanlanmadır. Bu, iradi bir kararla değiştirilemeyecek nesnel bir durumdur.

SİYASAL KONUMLANIŞ

Altı:
“Demokratik özerklik” ve “demokratik cumhuriyet”,   Ortadoğu’daki ve Türkiye’deki gelişmelere, siyasal güç ilişkilerindeki değişikliklere göre farklı yönlere evrilmeye açık olmakla birlikte, öne sürüldüğü biçimiyle Türkiye Cumhuriyeti üniterliği içinde bir tasarımdır. Bayrağı ve Türkçe’nin resmi dil statüsünü tanıyorlar. Özerkliği, anadilinde eğitimi ve kültürel hak taleplerini mücadele ve tartışma başlıkları olarak kamuya sunuyorlar. “Ulus devlet”i aşan kantonal, komünal vb. siyasal biçimler arıyorlar. “Demokratik ulus” diyorlar.

Yedi: Kürt hareketi, Kürtlerin bulunduğu tüm coğrafyalarda, Irak, İran, Suriye ve Türkiye’de, Avrupa’da örgütlüdür. Hareketin, farklı devletler içinde, gerilla savaşından parlamentoda temsiliyete, milis örgütlenmelerinden demokratik kitle çalışmalarına kadar farklı biçimlerle, farklı yöntemlerle mücadele eden çok merkezli bir yapılanması ve tüm bu yapılar arasında siyasal bir orkestrasyon var.

Sekiz: Türkiye burjuvazisi için Kürt sorunu çözüm zamanı gelmiş bir sorundur. İki nedenle: Birincisi, ABD hegemonyasının gerilemesinin yarattığı boşluklar Türkiye kapitalistlerinin emperyal heveslerini kamçılamıştır. Barzani Kürdistanı ile bağlaşarak petrol kaynaklarına ulaşmak, sömürü ve pazar alanlarını genişletmek istiyorlar! İkincisi, geleneksel “terörle mücadele” stratejisiyle bitirilemeyen, hükümetler götüren, büyük bir iç kanama ve siyasal gerginlik kaynağı olan savaşın “maliyeti” artık ağır geliyor. Coşkun Adalı’nın anımsattığı gibi, Henry Kissinger’in Vietnam deneyiminden süzdüğü sonuç doğrulanmıştır: Gerilla yenilmediği sürece kazanmış demektir; ordu yenmediği sürece kaybetmiş demektir! Bizdeki, bu çerçevede bir “pat” durumudur.

Dokuz: AKP hükümetinin ise, aynı eksen üzerinde “ideolojik” ve sınıfsal olarak inceltilmiş, asla vazgeçemeyeceği bir hedefi daha var: Türkiye Kürdistanı’nda totaliter, İslamcı tek adam devletinin önündeki en büyük engel olan Kürt hareketini toplumsal tabanından soyutlayarak tasfiye etmek; en azından bölerek etkisizleştirmek! Bu amaç için, Erdoğan majesteleri bizzat bu hareketin mücadelesi ile dayatılan kimi etnik/kültürel hakları “bahşetme”ye bile hazırdır!

On: Kürt hareketi, daha önderinin yakalanmasından önce, “pat” durumunu, gerilla mücadelesinin sınırlarını görmüş, bu sınırı zorlamanın toplumsal düzeyde yol açacağı çıkmaz ve travmaları anlamış, ateşkes, barış, siyasallaşma ve legalleşme yolunda adımlar atmaya başlamıştı. Bugünkü uğrakta bu siyaset çok daha ileri bir çizgide yaşam buluyor. Sonuç olarak iki tarafın da eli “barış”a mecburdur. Öte yandan, Kürt hareketi AKP devletinin kendisiyle ilgili niyetleri konusunda açık ve uyanıktır. Cemil Bayık’ın, “müzakere” ve “mücadele” ilişkisini formüle ediş biçimi sürecin çelişkili ve uçlara açık karakterini iyi anlatıyor.  

On bir: Bugüne kadarki “çözüm süreci” pratiği,   Kürt hareketi-AKP ilişkisini “ittifak” ya da “işbirliği” olarak nitelemeyi haklı kılacak bir içerikte gelişmedi. Kürt hareketinin AKP düzenine “entegre” olduğu iddiaları da kanıtsızdır. Bundan sonraki süreç nasıl gelişirse gelişsin, AKP ile Kürt hareketi arasındaki “müzakere” yöntemiyle kalıcı bir “çözüm”e ulaşılması olanaklı değildir.

TARZI SİYASET

On iki
: Kürt hareketinin, çelişkili ve sorunlu özel/öznel başlangıç zaaflarını “onaran” bir tarzı var. Otoritesi tartışılmaz tek adamın her konuda son sözü söylediği, içindeki ve dışındaki karşıtlarına şiddet uygulayan bir öznenin, çoğulcu, katılımcı, girişimci, dinamik bir toplumsallık, canlı bir halk hareketi yaratması, kolaycı ve toptancı yargıları olanaksızlaştırıyor.

On üç: Kürt hareketi, bugüne dek hiçbir   “pozitif ayrımcılık” önlemiyle, “kota”larla başarılamayan bir şeyi başarmış, toplumun yarısını mücadele ve hareket içinde eşit, özgür konuma taşıyan bir “kadın devrimi” başlatmıştır.

On dört:
Ortadoğu’daki gelişmeler, özellikle Suriye iç savaşı, “Kürt sorunu”nun uluslararası önemini ve etki alanını genişletmiş, süreci, nesnel olarak emperyalist müdahalelere daha açık hale getirmiş, ama aynı zamanda Kürt hareketinin manevra olanaklarını büyütmüştür.

On beş: Kürt hareketi pratik ve pragmatist bir harekettir. Konumuna ve hedeflerine göre çeşitli güçlerle, genellikle geçici ittifak ve dostluklar kuruyor. Özgücüne dayanan ve kendi bağımsız amaçları yolunda yürüyen bir hareket olduğu için, en azından bugüne kadarki pratiğinde, bu güçlerden herhangi birinin uzantısı ve uydusu olmamıştır.

KÜRT HAREKETİ VE SOSYALİST SOL

On altı:
Kürt hareketi, Sovyetler Birliği’nin çözülüşünden sonra, amblemindeki orak çekici çıkarmış, söylem ve eyleminde sosyalizm ve sınıf mücadelesi kavram ve yöntemlerinden uzaklaşmıştır. Bunda, özellikle 1990’lardan sonra Türkiye sosyalist hareketinden gelen sol basıncın zayıflamasının, “eşitsiz gelişme”nin de payı var.

On yedi: Kürt hareketinin emek-sermaye çatışmasının sivrildiği mücadelelere, onun simgelerinden biri olan 1 Mayıs’lara; ya da AKP karşıtı Haziran İsyanı’na mesafeli tutumu rastlantısal değil, siyasaldır. Emek ve sosyalizm vurgusunun hareketin tabanını daraltacağını düşünüyorlar; üstelik bunu düşünmekte tümüyle haksız da değiller. Şunu açıkça söylemek de “biz” sosyalistlerin hakkıdır: Kürt hareketinin açtığı yol, sol/sosyalist hareketin kendini kuracağı, yükselteceği bir zemin değildir!

On sekiz: Tüm bu saptama ve tezler, Türkiye sol/sosyalist hareketi ile Kürt hareketi arasında özdeşleşme ve örgütsel tekleşmenin olanaksız; güncel, dönemsel ve tarihsel ortak amaç ve ilkeler üzerinde mücadele, eylem birliği, güç birliği ve ittifakın ise olanaklı, olası ve gerekli olduğunu gösteriyor.   Bu topraklarda devrim ve sosyalizm için savaştığını iddia eden hiçbir siyasal özne emekçi ve seküler karakterli Kürt hareketine sırtını dönemez!

On dokuz: Olanak ve gereklilik, “iki taraf” için de 10 Ağustos sürecinde bir kez daha doğrulanmıştır. HDP adayı Demirtaş’ın bu seçim sürecindeki sola açılan,   zorunlu “müzakere” muhatabı kibirli despotu yere çalan kampanyası, ona ve Kürt hareketine ilk kez yüzde on barajını zorlayan ek bir destek sağlamıştır. Bu, bir iddia değil, bir “toplumsal veri”dir. Ama unutulmasın, “toplumsal veri”, aslında   toplumsol bir veridir! Bu durum, Kürt hareketine bu eşiğin ilerisini hedefleme sorumluluk ve misyonu yüklemiştir.

KARŞILIKLI SORUMLULUK BİLİNCİ

Yirmi:
Türkiye sosyalist/sol hareketinin, Kürt hareketinin reel siyaset gerekçesiyle giriştiği “taktik” manevraların peşinde sürüklenmesi, örneğin, 6-7 Ekim Kobane olaylarından sonraki ortak açıklamada yapıldığı gibi, “hem ülke içinde, hem de dışında halklarımıza yönelen tehdidi Hükümet ile birlikte çalışarak bertaraf etmek istiyoruz“ türünden açıklamalara hak vermesi, Kürt hareketiyle birlikte “bir o yana bir bu yana” yalpalaması düşünülemez. Siyasal bağımsızlık, sosyalist hareket için bu nedenle vazgeçilmezdir.

Yirmi bir: İğneden sonra çuvaldızı kendimize batırabiliriz. Önümüzde, Kürt hareketinin ne yapacağına, ne yapmayacağına ilişkin papatya falı açarak seyredeceğimiz, sonra da haklı çıkıp sevineceğimiz, ya da haksız çıkıp üzüleceğimiz bir dönem uzanmıyor. Herkesin herkese karşı sorumlu olduğu, kendisi için karar verenin belki de herkes için karar verdiği günlerdeyiz.   Eleştiri, karşılıklı sorumluluğun gereğidir ve üzüm yemek içtenliğiyle yapıldığı zaman ilerleticidir. Kimi sosyalist arkadaşlarımızın, bunu yapmak yerine, genel ve zaman zaman da soyut doğruları yineleyerek, bahaneler icat ederek bu somut dönemeçte Kürt hareketiyle araya mesafe koymalarının doğru olmadığını düşünüyorum.

Yirmi iki: Emperyalizmi mutlak kadir, yenilmez bir güç gibi gösteren komplo teorilerinin, anti-emperyalist mücadeleye ve hiç kimsenin sosyalistliğine güç katmayacağının bilinmesi gerekiyor. Kaldı ki, Ortadoğu’da yaşanan süreç somut ve güncel olarak da komplocu olmaktan çok kaotik bir karakter taşıyor. Orada, arkasında büyük emperyalist güçlerin birbirine el ense çektiği, ön cephede kontrol içi-kontrol dışı güçlerin birbiriyle çarpıştığı, ama ABD dahil hiçbir emperyalist gücün mutlak kontrol kuramadığı bir savaş var. Bu ortam, örgütlü siyasal öznelere, olağan zamanlarla kıyaslanmayacak bir etki ve manevra alanı sağlıyor.

Yirmi üç: Emperyalizm var oldukça, hiçbir halkın özgürleşmeyeceği son çözümlemede doğrudur; ama aynı önerme, bugün Ortadoğu cihadçılarına, IŞİD’e karşı Rojava’da , totaliter, mezhepçi AKP rejimine karşı Türkiye’de özveriyle savaşanları görmeyen bir edayla yapıldığı zaman hiç doğru olmuyor; hiçbir devrimci amaca da hizmet etmiyor.

Yirmi dört: Türkiye sosyalist/sol hareketi ile Kürt hareketinin eylem ve güç birliği nesnel sürecin dayattığı bir gereksinmedir. Türkiye solunun birleşik güçleriyle Kürt hareketinin 2015 dönemecinde ne yapacakları, taraflardan birinin tek başına yanıtlayamayacağı kritik bir sorudur. Bu aşamada herkese büyük sorumluluk düşüyor.

Yirmi beş: Ortak yürüyüş ve ittifak zemini bellidir: Ortadoğu’da köpürtülen dinci/mezhepçi emperyalist savaşa, Rojava Devrimi’nin boğulması girişimlerine, AKP eliyle kurulmakta olan tekçi, totaliter, mezhepçi, bölücü ve faşizan diktatörlüğe karşı birlikte mücadele etmek; Erdoğan’ın tek adam diktatörlüğüne hukuksal zemin anlamına gelen başkanlık rejimine geçiş hamlesini birlikte püskürtmek; laik, bilimsel, anadilinde eğitimi birlikte savunmak; Kürt halkının kendi yazgısını özgürce belirleme hakkına saygı ve gönüllü birlik ilkeleri temelinde eşit yurttaşlık hukukunu, toprak ve emek kardeşliğini esas alan eşitlikçi ve özgürlükçü bir dünya, Ortadoğu ve Türkiye için savaşmak.  



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 23.10.2017- 15:09


Kürt hareketi ve sol üzerine güncelleme
Haluk Yurtsever

Kürt hareketinin açtığı yol, sol/sosyalist hareketin kendini kuracağı, yükselteceği bir zemin değildir! İkisinin amaçları, çizgileri, kulvarları ayrıdır. Özdeşleşmeleri,   tekleşmeleri eşyanın doğasına aykırıdır.   Kürt hareketinin yürüttüğü siyasal mücadelede, Türkiye’deki mevcut toplumsal siyasal düzeni yıkarak yerine Türkiye’nin diğer emekçileriyle birlikte, proleter-emekçi bir iktidarın kurulmasından çok,   dönem dönem değişiklik gösteren ulusal demokratik taleplerin mevcut düzen ve iktidarlara, rekabet halindeki emperyalist devletlere “kabul ettirilmesi” hedefi ağır basmaktadır.


Daha önce de söylenmişti, kürt hareketi konusunda olabildiğince açık olmakta yarar var. Bu konuda sosyalist aydınlarımıza büyük iş düşüyor. Solculuğun kürt hareketine kuyrukçuluktan geçtiğini sanan sol sempatizanlara net bir projeksiyon tutmak gerekiyor ve bu nedenle de olabildiğince açık olunmalı. Haluk Yurtsever'in üste aldığım alıntısı bu konuda doğru bir yorum değil. Evet, kürt hareketinin üzerinde yol aldığı kulvarın solun ayaklarını yere bastığı kulvarla hiçbir ilintisi bulunmuyor; bu doğru ama, kürt hareketinin yürüttüğü mücadelenin kendi ulusal demokratik taleplerini siyasal iktidarlara kabul ettirme amacıyla sınırlamak pek doğru değil, en azından bu konuda yeterli bir açıklığa sahip değil. Haluk Yurtsever de biliyor ki, kürt ulusalcılığının temel stratejisi ayrı bir devlet kurma üzerine şekilleniyor. Doğru veya yanlış, amaçları bu ülkede devrimci bir demokratlıkla sınırlı değil. Öncelikle bunu saptamak ve ortaya koymak gerekiyor.

Ve sonra şu konuyu da tartışmak gerekiyor; kürt ulusalcılığının temel amacı buysa böyle bir amaç iki halk arasında barışçıl bir biçimde gerçekleşebilir mi? Ve çok daha önemlisi böyle bir amaç için sürdürülen mücadele biçiminin sola bir katkısı olabilir mi, sola bir alan açabilir mi?

Bence kürt sorununda alınması gereken siyasal tutum bu iki soru bağlamında ele alınmalıdır. Yoksa, bu konuda sayfalarca yazıp hiçbir şey söylememek ''devrimci'' bir gevezelikten başka bir şey değildir. Daha açık söylemek gerekirse gevezelik olduğu belli de devrimcilikle bir ilgisi olmadığı aşikardır.

Bir an önce bu tutumdan sıyrılmak gerekmektedir.




Bu ileti en son melnur tarafından 23.10.2017- 15:11 tarihinde, toplamda 3 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Kürt hareketiyle sosyalistler arasındaki ilişkiler üzerine... melnur 0 279 14.05.2023- 05:23
Konu Klasör Sosyalist devrim tezi: Güncelleme umut 5 4754 06.10.2020- 10:35
Konu Klasör Yeniden Kürt sorunu... melnur 5 1414 28.09.2021- 09:14
Konu Klasör Kürt siyaseti nereye? melnur 3 1767 08.12.2020- 00:33
Konu Klasör TKP: Kürt sorunu sınıfsaldır melnur 0 1660 12.08.2020- 06:20
Etiketler   Kürt,   hareketi,   sol,   üzerine,   güncelleme
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS