SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   >   son» 
TKP ve TKH üzerine...           (gösterim sayısı: 13.650)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 31.10.2017- 10:49


Gelişmeler malum; önce KP ve HTKP ayrışması ve sonra HTKP'den Kurtuluş Kılçer'in önderliğinde başka siyasal yapının, TKH'nin çıkması. HTKP'yi saymıyorum; onun başka bir partiye dönüştüğü ve reformist bir çizgide siyaset yapmaya çalıştığı çok açık. Erkan Baş'ın gençliği, tecrübesizliği ve belki olası hırsları TKP'den ayrılan bir yapının böyle bir noktaya gelmesinde etkili ve belirleyici oldu. Ama konumuz HTKP değil. Asıl şaşkınlığın ve bir türlü anlam veremediğim TKP ile TKH'nin neden ayrı partiler olarak durduklarıdır. Çünkü TKP ve TKH'nin ideolojik ve siyasi yönden hiçbir farklarının olmadığını görüyoruz. Hemen hemen her konuda aynı siyasi tutumu alıyorlar ve benzer tepkiler gösteriyorlar. O halde farklılık ne; neden iki ayrı örgütlenme? KP'nin TKP adını alacağının belli olduğu süreçte TKH ile görüşmeler neden olumsuz sonuçlandı, sorun ne?

Örgütlenme konusunda farklı konumlanış içinde olduklarını düşünüyorum. TKP'nin ilk ayrışmasında KP ve HTKP ileri gelenlerinin yazıp çizdiklerinden çıkan sonucun örgütlenme konusunu da kapsadığını biliyoruz. O zaman HTKP önderlerinin ''aramızda ideolojik bir fark yok, siyaset yapma noktasında ayrışıyoruz'' deseler bile siyaset konusundaki ayrışmanın zaman içinde ideolojik bir ayrışmaya dönüşeceğini de biliyorduk. Öyle de oldu; tekrar olacak bu süreçte ortaya çıkan siyasi ve ideolojik tutum HTKP'yi de ortadan ikiye bölmüştü. Evet, TKP ile HTKP arasında uzlaşabilir farklılıklar kalmadı, Erkan baş ve elinde tuttuğu parti başka bir mecrada yol almaya başladı.

Ne var ki, sadece örgütlenme konusundaki farklılık TKH ile TKP'yi iki ayrı parti olarak devam etmesini haklı çıkartır mı? Türkiye gibi bir ülkede böyle bir lüksümüz var mı; olabilir mi?

Büyük bir olasılıkla pazar günü TKH'nin Bostancı gösteri merkezin'deki etkinliğine katılacağım. Umarım bu konudaki soru işaretlerini de giderecek bir tavır alırlar. Yoksa iki ayrı parti bu ülke için gerçekten zaman, olanak ve güç kaybı anlamına gelecektir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 02.11.2017- 17:46


Dünyanın hemen hemen her ülkesinde sosyalist sol çeşitli fraksiyonlara bölünmüş ve ayrı örgütlenmeler halindedir; tıpkı bizde olduğu gibi. Ama başka ülkelerden farkımız bizdekinde başı çeken, sivrilen ve toplumsal alanda güçlü bir yapılanmanın olmayışıdır. Böyle olduğu için de amip gibi bölünme sürekli devam ediyor. Evet toplumsal alanda bu fraksiyonların hemen hemen birbirlerinden farklarının olmaması, içlerinden birinin de çekim merkezi haline gelmesinde sorunlar yaratabilmekte.

Türkiye'nin toplumsal alanda da güçlü bir yapıya ihtiyacı var. Hem ülke siyasetine daha etkin müdahale edebilmek, hem bu amip gibi sürekli bölünmenin önüne geçebilmek ve hem de devrimin öznesini bir çekim alanı haline getirebilmek için.

TKP ve TKH bu nedenle bir çatı etrafında buluşmalılar.

Diğerlerini saymıyorum, ideolojik ve siyasi yönden bir ''büyük'' farklılıklar yaşıyorlar. Ama TKP ve TKH için aynı şeyleri söylemek pek de mümkün değil. Birbirlerini gözünün üzerinde kaşın var diyerek eleştirme dönemi geride kalmalı artık.

Ülkemin insanlarının buna ihtiyacı var çünkü...




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 05.11.2017- 21:49


TKH'nin Bostancı Gösteri Merkezi'ndeki etkinliğine katıldım bugün.   KP'nin TKP adını aldığı kongrenin hemen öncesinde yine Bostancı Gösteri Merkezi'nde düzenlediği etkinlikle kıyaslandığında çok da fark yoktu. Yapılan konuşmaların içeriği, atılan sloganlar, salondaki heyecan hemen hemen aynıydı. Fark KP'nin etkinliğinin bıraz daha kalabalık ve biraz daha disiplinli oluşundaydı; başkaca bir fark da bana göre yoktu.

Resim Ekleme

Bu etkinlik bende daha önce yazdıklarımı-düşüncelerimi pekiştirdi. Evet, iki partiden biri diğerini görmezlikten gelemez, gelmemeli. Bu ülkede, bu koşullarda böyle bir lüksümüz yoktur ve olamaz. Hem TKH ve hem de TKP'nin aynı çatı altında birleşmesinin bir gereklilik olduğunu düşünüyorum. Her iki parti de birleşme konusunu gündeminden düşüremez, düşürmemeli. KP TKP adını aldığı için ve birleşme de TKP adı altında olacağı için   işletilecek süreçte daha fazla sorumluluğun ve dolayısıyla inisiyatifin   TKP yöneticilerinde olduğunu düşünüyorum. Ve bu inisiyatif kullanılırken, TKH'ye ''dükkanı kapayın partimize katılın'' da denmemeli. Birleşme için ne yapılması gerekiyorsa bence yapılması gereken de odur. İki parti yöneticilerinin böyle bir sorumluluktan kaçmaması gerekiyor. İki parti de örgütlenme ve toplumsal alanda yaygınlaşma konusunu önemsiyorsa öncelikle böyle bir olanağı kullanmalı ve tek partiye dönüşmek konusunda adım atmalıdır.

Gereksiz ve yararsız tartışmalar öylesine bıktırdı ve usandırdı ki!




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 07.11.2017- 09:15



Burada yazdıklarım ve bazen hem TKH'li ve hem de TKP'li dostlara söylediklerim ''dışardan gazel atma'' gibi duruyor, farkındayım. Hatta böyle bir pozisyonun gerçekten çok can sıkıcı olduğunu da belirtmeliyim. Ama hakkını teslim etmeliyim, hem TKH ve hem de TKP bünyesinde yer alan arkadaşlarımız, gerçekten çok önemli bir iş yapıyorlar; herkesin yerine getiremeyeceği bir sorumluluk altına giriyorlar ve üstelik, bundan da büyük bir keyif alıyorlar. Bu insanların karşısına geçip, onlar gibi bir görev ve sorumluluk üstlenmeden ''şöyle şöyle olmalı'' deyivermek gerçekten çok rahatsız edici ve gerçekten ''dışarıdan gazel atmak'' gibi bir şey. Bu başlığın böyle bir rahatsızlık içinde yazılmaya çalışıldığı göz ardı edilmemeli.

Sosyalist partilerimizin, ve örgütlerimizin durumu gerçekten iyi değil ve Türkiye sosyalizminin yakın tarihi göz önüne alındığında çok eğreti duruyor. Bu gerçeklikten Türkiye yoksulları nezdinde kitleselleşmiş bir öncü çıkabileceğini asla düşünmüyorum. Yanılıyor muyum, çok mu karamsar bir yorum bu, bilmiyorum ama bana öyle geliyor. Bu görüntüden emekçi halkı ve diğer sol yapıları etkileyen bir çekim merkezi kesinlikle oluşmaz. Ve aynı ideolojik ve siyasi bir pozisyona sahip olmalarına rağmen, aynı yapı içinde biraraya gelemeyenlerin gerekçeleri ne kadar haklılık taşısa da mevcut durumu değiştirmemesi, başka bir söyleme ihtiyacımız olduğunun bir kanıtı...

Eğer gerçekten bu durumu dert ediyorsak tabi!






Bu ileti en son melnur tarafından 07.11.2017- 09:55 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 13.11.2017- 17:06


Leninist olma iddiası taşıyan partilerin yönetim anlayışı demokratik merkeziyetçiliktir. Demokratikliği parti organlarının aşağıdan yukarıya seçimlerle oluşturulması, merkeziyetçiliği ise oluşturulan parti organlarının aldığı kararların yukarıdan aşağı ''çelik bir disiplin''le   hayata geçirilmesidir. HTKP'nin siyasi ve ideolojik yönden farklı bir partiye dönüştüğünü söylüyoruz. Onu dışarıda bıraktığımızda TKP ile TKH arasındaki farkın yönetim anlayışından kaynaklandığını söylüyordum. Bu düşüncem pek değişmedi, bana göre TKH TKP'den biraz farklı olarak , partinin   daha gevşek bir yönetim-örgütlenme anlayışına sahip olmasından yana. Doğru mu yorumluyorum bilmiyorum ama, bence açık seçik tartışılması gereken bir sorun bu.

Bana göre demokratik merkeziyetçiliğin ( ''katı'' uygulanmasının) ortaya çıkardığı sorun parti üyelerinde ideolojik ve siyasi olarak bir bilinç tembelliğine yol açmasıdır. Nasıl olsa yukarıda siyaset üreten birimler var ve üyelerin ''görevi'' bu yukarıda alınan kararların uygulanması yönünde gerçekleşiyor, o zaman üye de partili olmayı üstte alınan kararlara biat etmek olarak sınırlıyor. İdeoloji ve siyaset konusunda yeterli bir donanıma sahip olup olmadığı konusunda bir sorgulama içinde olmadığı gibi, partinin de bu konuda yeterli bir çabayı gösterdiğini sanmıyorum.

Demokratik merkeziyetçiliğin yol açtığı ikinci bir sorun, yıllar boyu üstte alınan kararları uygulamakla ''ömür tüketen'' üyelerin belli bir zaman sonra bir kariyer arayışına girmesi. ''Şu kadar şey yaptım yıllarca, artık bende gazetede, dergide, haber sitesinde yazmak istiyorum'' veya artık ''MK'de veya diğer parti organlarında yer alma sırası bana gelmedi mi? Karar alma süreçlerine katılmak istiyorum'' şeklinde yakınmalar partide bir memnuniyetsizler hizbi meydana getirebiliyor diye düşünüyorum. Demokratik merkeziyetçiliğin bu konuları kapsayacak biçimde geliştirilmesi gerekli gibi geliyor bana...





Bu ileti en son melnur tarafından 13.11.2017- 17:09 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 07.12.2017- 10:04


Erkan Baş'ın başında bulunduğu HTKP yine çaresizleri oynamış ve Trump'ın Kudüs kararını eleştiren bir açıklama yapmış. Başlık yine aynı çaresizliği yansıtıyor:

TKP’den Kudüs açıklaması

Bu tür yorumları gördüğümde aklıma ilk gelen şey TKP ve TKH'nin bir an önce birleşmesi gerektiği. TKP'nin TKH'yi bir şekilde içine alması ve artık hep ileriye bakması. Bu konu gündemden düşmemelidir. Diğerlerini kendi seçtikleri çaresizlik içinde bırakabilirler gibi geliyor bana. İdeolojik ve siyasi farklılık bir yana bu saçmalık ve çaresizlik hiçbir şekilde partiye taşınmamalı.

Ama önce ve mutlaka TKP adı altında TKP TKH birleşmesi...

İvedilikle!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 12.12.2017- 12:13


Marksist Manifesto'nun Temmuz sayısını almamış-okumamıştım. Rastlantı sonucu internette karşıma çıktı. Bir yazı beni gerçekten şaşırttı. TKH'yi farklı değerlendiriyordum, ama o yazıdaki cümleler gerçekten inanılmaz.

18.Türkiye Komünist Partisi’nin mirası, ismi ve mührü, Türkiye Komünist Hareketi’ne teslim edilmiştir. Türkiye Komünist Hareketi, bu hedefleri yerine getirdiğinde Türkiye Komünist Partisi adıyla yoluna devam edeceğini kayıt altına alır.

http://marksistmanifesto.com/2017/12/08/gelenekten-gelecege-tkp-konferansi-sonuc-metni/

Kendileri inanıyorlar mı, bilmiyorum, TKH'li dostlar bu yazılanlara inanıyor mu, onu da bilmiyorum. İnanıyorlarsa da, inanmıyorlarsa da fena! Türkiye solu bu ''içe propaganda'' hastalığından bir türlü kurtulamıyor.

Daha sonra bu yazıyı ele alırız da, üyelerine umut vermek için yazıldığı belli olan bu yazı beni fena halde umutsuzluğa sevk etti.

Türkiye sosyalizmi bu tür tavırları ve yorumları hiç hak etmiyor.
Nerdeyse hepimizin zekasını hafife alıyorlar!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 11.01.2018- 18:06


Türkiye'de çok fazla sosyalist örgüt ve parti var. Bildiğim kadarıyla dünyadaki durum da biraz böyle. Ama Türkiye'deki çeşitliliğin diğerlerinden farkı bu çeşitlilikte belirgin bir şekilde öne çıkan bir parti veya örgütün bulunmaması ve tamamının da kitleselleşme konusunda birbirlerinden çok da farklı bir durumda olmaması yani toplumsal alanda etkisiz olmaları. Üzücü elbette, ama bunun nedeni, sadece,   halkımızın ağır bir ideolojik basınç altında olması değildir. Böyle bir değerlendirmenin eksikli ve sorunlu bir bakış olduğunu düşünüyorum.

Türkiye'de örgüt ve parti yaklaşımında bütün diğer siyasi ve ideolojik farklılıkların yanında ''küçük olsun benim olsun' anlayışının da izlerini görebilmek mümkündür. Dışa kapalı bir toplumun içe dönük bireyleri olduğumuz gerçeği solcu bireylerin de üzerinden atamadıkları bir gerçek. Parti öyle, solcu birey böyle olduğunda bu yapının diğer sosyalist örgüt ve partilerle olduğu gibi toplumla da ilişki kurmasında sorunlar ortaya çıkması, sorunlar yaşaması normal-doğal olmuyor mu?

Facebook ilginç bir deneyim.Solcu arkadaşlarımızın buradaki ilişkileri de bir hayli ilginç. Örnekse, aynı ideolojik ve siyasi bir konumlanış içinde olduklarını inandığım iki parti TKP ve TKH'nin alıntıları hemen hemen sadece kendi üye ve sempatizanları tarafından beğeniliyor! Tam bir getto anlayışı hakim. TKP'liler TKH'lii TKH'lilerin TKP'li bir yazı, yorum ve habere ''beğenme'' göndermeleri hemen hemen pek rastlanılmayan örnek. Neden; parti disiplini mi? Yoksa ''onlar başka parti'' olduğu için mi?

Cumartesi günü bir aksilik çıkmazsa Haydarpaşa'da Nazım'ın doğum günü etkinliğine katılacağım. TKH'li bir arkadaşımla gitmeyi düşünmüştüm. Aklıma olmayacağı da hiç gelmemişti. Sonuçta kim düzenlerse düzenlesin bir ''Nazım Şenliği'' söz konusuydu. NAZIM bu! Ötesi var mı? Ama olmadı! Partili, TKH'li olmak bir engelmiş!

İnanılmaz bir şey!
Gerçekten öyle!

Hemen her konuda olduğu gibi bir Nazım anması bile bu getto anlayışı nedeniyle gerçekleşemiyor.

Böyle bir tavır olabilir mi?
Böyle bir tavrın doğru bir tavır olduğu söylenebilir mi?
Yanlışlığı apaçık olan böyle bir tavır ''parti engeli'' gerekçesiyle savunulabilinir mi?

Solcular güzel insanlardır; solcular özel insanlardır. Ama böylesi bir tavırda ne güzellik var ve ne de özel'lik. Partili olmak özelliği de güzelliği de ortadan kaldırmamalı, kaldırıyorsa burada ciddi bir sorun var demektir. Ve en önemlisi, dinci gericilik siyasal iktidarda kurumlaşma yolunda epey yol almışken, ve alıyorken, bu sürecin değil, solcular arasındaki bu tür tavırların umut kırıcı olmasıdır.

En azından benim için böyle!







Bu ileti en son melnur tarafından 11.01.2018- 18:11 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 15.01.2018- 15:31


Kişisel hırslar, kişisel beklentiler, kariyerizm ve özel hesaplar siyasi mücadelede yeri olmaması gereken kavramlardır. Sol siyaset söz konusu olduğunda çok daha derinlikli düşünebilmeli ve getto anlayışından sıyrılabilmeliyiz. Parti üyesi olmak kör gözüm parmağına davranmak olmamalıdır. Küçük olsun benim olsun anlayışının bir parçası haline geldiğimizde savunageldiğimiz görüşle içinde bulunduğumuz siyasal tavır arasında bir ilişki kuramıyoruz demektir.

Ayrışmadan sonra üç parçaya bölünen TKP, sonuçta HTKP, TKH ve yeniden TKP adını alan bir bölmeyle temsil edilmektedir. HTKP artık farklı bir kulvardadır ve buradan yeniden kurumsal olarak TKP'ye dönebilmesi pek mümkün görünmemektedir. Siyasi ve ideolojik olarak aralarında pek de fark olmayan TKH ve TKP'nin birleşeceği kesindir, çünkü böyle gitmeyeceği açıkça görünmektedir. TKP TKH'ye ''dükkanı kapa bize katılın'' dememeli. TKH de MK'de yarı yarıya olalım'' ısrarından vazgeçmelidir. Her ikisine de bu konuda sorumluluk düşmektedir. TKH inadını bırakmalı ve   kendini gereksiz bir biçimde TKP ile yarıştırmaktan vazgeçmelidir.

Geçtiğimiz bir iki günde, şu Nazım anması bile bu gerçeği çırılçıplak önümüze koymadı mı?



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 2 kişi görüntülüyor:  2 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör CHP üzerine... melnur 5 4321 27.02.2019- 08:53
Konu Klasör Engels üzerine... melnur 2 1508 16.01.2022- 03:28
Konu Klasör Demokrasi üzerine... melnur 0 1133 16.03.2022- 07:46
Konu Klasör ''TİP'in hakkı'' ve TİP üzerine... melnur 9 559 Önceki gün, 05:46
Konu Klasör TKH ve seçimler üzerine... melnur 4 3752 20.04.2019- 02:22
Etiketler   TKP,   TKH,   üzerine.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS