SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
''SOL içi tartışma'' mı?           (gösterim sayısı: 2.532)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 17.04.2018- 08:42


Çulhaoğlu verdiği örneklerden yola çıkarak yazısının başlığını ''sol içi tartışma'' koymuş ve haklı olarak   öncesiyle bugün arasındaki farklılıkları ele almaya çalışmış.   M.Çulhaoğlu gibi Marksizm Leninizm'in Türkiye'deki kalburüstü aydınlarından birinin yorumuna''yanlış'' demek haddimize değil.   Kaldı ki yazı için ''yanlış' diyebilmek de mümkün değil. Ama bana göre eksik. Ülkemizde 80 öncesi ile 80 sonrasında çok önemli ekonomik, toplumsal ve siyasal farklılıklar varsa elbette bir tartışma kültürü açısından da büyük farklar olacaktır. Özellikle sanal dünyada olanlar açısından   çok büyük bir farklılıktan söz edilebilir. Hatta bu farklılıklara bakılarak buralardaki ''tartışmaları'' Çulhaoğlu'nun altını çizdiği biçimiyle ''sol içi tartışma'' olarak görmek de pek mümkün değil.

Önce Çulhaoğlu'nun yazısını görelim, sonra bu konuya devam ederiz.


Sol içi tartışma? - Metin Çulhaoğlu


Solun genç kuşakları arasında geçmişi bilmek, öğrenmek isteyenler az da olsa çıkıyor. Bu amaçla sorulan sorulara her seferinde “geçmişi boş verin, bugüne bakın” denemeyeceğine göre “masalcı dede” gibi görünme riskini de göze alarak bir şeyler söylemek gerekiyor.

Tutup hikâye anlatmayacaksak, bu iş değişen ortam ve koşulları dikkate alan karşılaştırmalarla yapılırsa yararlı bile olabilir.

İşte size bir başlık: Solun kendi içindeki tartışmalar, polemikler, “sataşmalar” geçmişte nasıl olurdu, bugün nasıl?

***

Olası nedenlerine daha sonra eğilmek üzere ilk gözlem:

60’lı ve 70’li yıllarda ağır ifadeler de kullanarak sert polemik yapanlar, büyük çoğunlukla örgütlü, mücadelenin fiilen içinde yer alan insanlardı… Bu durum zaman zaman günümüzde de görülebiliyor. Ancak bugün, en ağır terimlerle en kısa ve kestirme yargılara varanlar daha çok örgütsüz olanlar, bir yerlere eğilimli olsalar bile mücadeleye dışardan beğenmez gözlerle bakanlar arasından çıkıyor…

Sonra, geçmişin tartışma ve polemiklerinde sıklıkla başvurulan jargon her şeye rağmen “sol terminoloji” dışına pek çıkmazdı:   Revizyonist, oportünist, pasifist, goşist, anarşist, maceracı, vb… Başka bir deyişle her polemikçi için birtakım kötü kişiler vardı; ama bu kişilerin bile sonuçta sosyalist kamp içinde oldukları, “yanlışlara” da bu kampın sınırlarına giderek düştükleri kabul edilirdi.

Bugün pek böyle değildir: Hasımlar artık “liberal”, “Sorosçu”, “CIA ajanı”, “bölücü”, hatta “derin devletçi”, “ırkçı”, “faşist” gibi terimlerle tanımlanmaktadır. İlk gözlemden hareketle devam edersek, işin ilginç yanı bu tür tanımlamaları sık kullananların daha çok örgütlü mücadelenin dışında, süreçleri uzaktan izleyenler arasından çıkmasıdır.

Peki, neden böyle?

Ama önce durumu net olarak koyalım: Bugün solda gerçek anlamda tartışmadan söz etmek çok güçtür; gördüğümüz, büyük ağırlıkla, polemik bile değil sataşma ve yaftalama furyasıdır.

Bir kez daha: Neden böyle?

***

Aşağıda, önem sıralamasından bağımsız, bir “asıl belirleyiciye” işaret etmeyen nedenler sıralanmaktadır. Elbette görebildiğimiz kadarıyla…

Birincisi: Adına ne derseniz deyin (postmodern durumlar, liberal karanlık, çürüme vb.) son dönemlerin ideolojik ve kültürel dalgaları özel bir “birey” anlayışını beraberinde getirmiştir.   “Parasını verdikten sonra” alacağı şeylerin kalitesini ince eleyip sık dokuyan günümüz tüketicisini andıran yanları vardır. Ama tüketici en azından para harcamaktadır; öbürü ise “birey olarak” elini hiçbir taşın altına koymadan kendini istisnasız her konuda en kesin yargılara varma hakkına sahip görmektedir…

İkincisi: 60’lı ve 70’li yılların tartışmacıları ve polemikçileri solun dünyada ve ülkede etkili olduğu dönemlerin insanlarıydı. Hasımları da “ülkeyi satanlardan”, “birileri hesabına çalışanlardan” çok gündemdeki devrimin yolunu yanlış yerde arayanlardı. Bugünse, kendilerini de bir yerinde saydıkları sosyalizm güçsüzdür ya da öyle görülmektedir. Sonuç, “diline vuruyor” derler ya, biraz öyledir…

Üçüncüsü:   Daha eski kuşakların tarihsel belleği silinmiş gibidir. Genç kuşaklar ise, martirler dışında kendilerine aktarılmış bir kolektif bellekten yoksundurlar. Bugün için anlamlandırılacak bir geçmiş yokken gelecek de fazla bulanık görünüyorsa aklın tümüyle güncele odaklanması kaçınılmazdır. Bu aşırı “senkroni” en olumluyla en olumsuzun hep bugünde aranmasına yol açar. Ondan sonra gelsin en ağır, en dışlayıcı, en “kelle alıcı” suçlamalar…

Dördüncüsü: Elbette “sosyal medya”!

Analizi, irdelemeyi, karşılaştırmaları, bağlamları vb. toptan gereksizleştiren ya da “başka yerlere havale eden”, buna karşılık en çarpıcı görünen, en kestirme hükümleri teşvik eden sosyal medya… Açıkçası, “kodu mu oturtan” laflara merak, aklı ve bilinci körelten uçlara savrulmaktadır.

Yukarıda “asıl belirleyiciye” işaret etmeyeceğimizi söylemiştik.

Şimdi edelim: Kuşkusuz ne özel tarih dersleri, ne “farklı bir birey” anlayışı ne de sosyal medya “yasağı”… Bu ülkede sosyalizm güçlendiğinde elbette her sorun kendiliğinden çözülmeyecektir; ama hem çözüm için gerekli zeminler oluşacak hem de bugün “sorun” olarak görülenlerin pek de sorun olmadığı ortaya çıkacaktır.




Bu ileti en son melnur tarafından 17.04.2018- 08:43 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 23.04.2018- 21:29


Çulhaoğlu yazısını '' Kuşkusuz ne özel tarih dersleri, ne “farklı bir birey” anlayışı ne de sosyal medya “yasağı”… Bu ülkede sosyalizm güçlendiğinde elbette her sorun kendiliğinden çözülmeyecektir; ama hem çözüm için gerekli zeminler oluşacak hem de bugün “sorun” olarak görülenlerin pek de sorun olmadığı ortaya çıkacaktır.'' diye bitiriyor. Katılmamak mümkün değil. Türkiye solu toplumsal alanda bir güç haline geldiğinde solda çok büyük bir toparlanma olacağı gibi ''sol içi tartışmalar''da hem kendi zeminine kayacak, hem uygun bir üslup kazanacak ve hem de bugüne oranla bir hayli minimize olacaktır. Bu kesin. Onun için Türkiye de sol açısından çözülmesi gereken sorunun bu olduğunu düşünüyorum. ''Komünistler birleşsin'', ''sol bir araya gelmeli'' gibi fantazileri bir kenara bırakmalı artık. Bunlar olabilseydi olurdu. Artık sol bu kurumsal özelliğiyle bir araya gelemez. Solun toplumsal alanda bir güç olabilmesi için mutlaka ve mutlaka bir komünist partiyi diğerlerinden daha öne çıkartmalı, örgütlenme çabalarına katkı vermeli ve onu toplumsal alanda bir güç haline getirme konusunda yoğun çaba gösterilmelidir. Sol açısından başka bir çıkış yolu bulunmamaktadır. Küskünleri oynayarak, geçmişi reddederek ve samimiyetten uzak bir şekilde sanalda teorisyenliğe soyunarak ve ayrıca Kürt hareketinin peşine takılarak Türkiye sosyalizmine bir katkıda bulunmak mümkün değildir.

Asıl konuya geldiğimizde, özellikle sanalda bilgisizliğin, samimiyetsizliğin ve kendi egolarını tatmin etmekten öteye gitmeyen tutumların etkin olduğunu düşünüyorum. Sanalda böyle bir iklim var. Eskiye göre çok tavsadı, farkındayım ama etkileri hala tek tük de olsa devam ediyor.

Evet, sanalda böyle bir iklim var ve bu iklimin yaratılmasında 80 öncesinde şöyle ya da böyle sol kesimlerin içinde bulunduklarını söyleyen ''abi''ler yarattı. O dönemde solun gerilemesi ( 12 eylül faşizmi ve reel sosyalizmin çözülmesi başlıca etkendir.) ve Kürt hareketinin yükselişe geçmesi de zaten siyasi ve ideolojik açısından yetersizlikler içinde bulunan bu abilerin kendilerini gösterme ve egolarını tatmin etme açısından bir fırsat yakalamalarına yol açtı. Sağlı sollu liberallerin de ideolojik basıncı ve sola girdi yapması sanalda zeminin hepten sosyalizm aleyhine bozulmasına yol açtı. Kuyrukçuluk sol açısından zorunlu bir uğrak haline gelmişti. Enternasyonalizm şemsiyesi altında burjuva kozmopolitizmi savunulur olmuş, bilimsel sosyalist ideolojiye aykırılıklar ve en başta TKP düşmanlıkları bu sürecin en belirgin özelliği haline getirilmişti.

Ortada bir tartışma falan da yoktu o dönemde. Sürekli hakaret ve küfür vardı. Ve sürekli hakaret ve küfür edenler de neyi neden yaptıklarının bile farkında değillerdi. Enternasyonalizm adına kendileri dışında gördükleri her şeyi ulusal olanla ilişkilendiriyorlar, Kürt hareketine yedeklenmeyen herkesi ulusalcı olarak niteliyorlar, ulusalcılık onların gözünde   faşizmden beter bir şey olarak algılanıyordu. Ama bütün bu iklimin içinde ne enternasyonali ve ne de ulusalcılığı zihinlerinde ve söylemlerinde somutlayabiliyorlardı. O dönemin en belirgin özelliğinin altını bilgisizlik olarak çizebiliriz.   İkinci özellik için de samimiyetsizlik bence uygun düşüyor.

Tavsadı artık.
Eskisi gibi bir iklim yok.

Anlaşıldı pek çok şey!
Pek çok şey rayına oturdu.

''O günlerden bu günlere ne kaldı'' diye sorulursa bence bunun yanıtı da sadece iki kelime!

Bilgisizlik ve samimiyetsizlik!

Evet tavsadı artık.
O günlerin iklimi bu gün yok!

Ve ogünlerden bu günlere sadece bilgisizlik ve samimiyetsizlik kaldı; o da sadece bir kaç kişide!



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Devrimci örgüt anlayışı üzerine tartışma Köroğlu 1 2088 23.03.2020- 20:13
Konu Klasör Yunanistan Komünist Partisi'nden TKP'ye dayanışma mesajı. melnur 0 1842 22.03.2019- 07:44
Konu Klasör ''Sokak'' tartışmaları üzerine... melnur 1 1374 10.01.2022- 02:52
Konu Klasör Sosyalizm tarihinin en çok tartışılan dönemi... melnur 3 1233 02.04.2022- 01:14
Konu Klasör Selahattin Demirtaş: HDP'li hükümet tartışılmalı... melnur 1 2675 17.02.2020- 22:07
Etiketler   SOL,   içi,   tartışma,  
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS