SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2] 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.990
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 27.10.2019- 06:00


Seçimlerde HDP'nin desteklenmesine ''Kürt kuyrukçuluğu'' yaftasını yapıştıranlar, eski köye yeni adet gibi görenler, Türkiye sosyalist hareketinin önemli öbeklerinin 24 Aralık 1995 seçimlerine HADEP'le birlikte (Emek, Barış, Özgürlük Bloku), üstelik bu partiden adaylar göstererek girdiğini bilmezler mi?

Kürt siyasetine elini verenin kolunu kurtaramayacağını iddia edenleri ''Kürt düşmanı'', ''milliyetçi-şoven'' diye suçlamak yerine daha ''nazik'' yanıtlar verilemez mi? Örneğin şunun gibi: Bu ülkede zamanında elini Ufuk Uras'a ve çevresine verenler kolunu kaptırmamayı nasıl becerdiyse biz de beceririz...


Çulhaoğlu'nun yazısında geçiyor buiki paragraf. Ufuk Uras göndermesiyle ÖDP'ye, ''Emek, Barış, Özgürlük Bloku'' göndermesiyle de TKP'ye eleştiri yöneltmiş. Açıkçası kuyrukçuluk yapana kuyrukçuluk yapılmaması ve daha ''nazik'' bir dil kullanılması gerektiğini söylüyor. Eğer siyaset sadece üç beş siyasi parti yöneticileri arasında geçen bir iktidar sorunu olsaydı bence haklı da olabilirdi; ama öyle değil ki. Hemen her konu olduğu gibi, Kürt sorununda da genel tavır ile stratejik veya taktik gereği alınan güncel pozisyon birbirinin içine girmişse ve savunulan görüşleri ve alınan pozisyonu ''uzatılan eli kaptırmamak'' gibi bir yaklaşımla ortaya koymak hiç doğru değil. Çünkü alınan pozisyonların ve ileri sürülen açıklamaların toplumda, sol sempatizan kitlede ve solculuğu kuyrukçuluk olarak belleyen kesimlerdeki bir algısı var. O algının, solun genel pozisyona aykırılık taşımaması gerekmiyor mu?

''HDP'ye oy verilmez, verilmemeli'' diye bir önermenin doğru olduğu iddia edilemez. Saçma bir şey bu. Ama bu saçmalık, ''solcu olmak için HDP'ye oy verilmeli'' saçmalık ve safsatasına yol açıyorsa veya toplumun bir bölümünde var olan böyle bir algının pekişmesine neden oluyorsa bu tavrın savunulacak bir yanı olamaz. M.Çulhaoğlu elbet böyle bir sonucu savunmuyordur ama ''nazik olmak gerek'' derken işin bu yanını düşünmüyordur. Toplumun en azından bir bölümünde, örnekse sözde sol-sosyalist ve dahi enternasyonalist forumlarda kuyrukçuluk solun olağan karşılanması gereken bir siyasal tavrı olarak ortaya çıkmışsa M. Çulhaoğlu'nun söyleminin ve ''nazik olunmalı'' şeklindeki dileğinin çok da haklı bir serzeniş olduğunu düşünmüyorum.

Buraya almak istemediğim bir sözü var Can Baba'nın; kimi solcuların yeri geldiğini düşündüklerinde örnek de verirler, kullanırlar. Tıpkı onlar gibi, yerli yerinde kullanıldığında ve belli bir kesimin deşifre edilmesinde yarar sağlayacaksa kuyrukçuya kuyrukçu denilmesinde hiçbir sakınca olmadığı gibi, tersine bu kesimlerin deşifre edilmesinde   kullanılması zorunlu bir kavramdır diye düşünüyorum. HDP'ye oy verilmesi veya verilmemesi konusu ( buna CHP'yi de katmak gerekir) hiçbir şekilde toplumda veya bir kesiminde sola zarar verecek bir algıya ve alışkanlığa yol açmamalıdır. Toplumsal alanda sağlı sollu liberallerin yarattığı bir yanlış algı varken, ve kuyrukçu kesimlerin de bu algıyı ''enternasyonalizm gereği'' gibi gösterme çabaları ortadayken Çulhaoğlu'nun yakındığı bu konunun çok da doğru ve haklı bir yakınma olduğunu söylemek mümkün değil.  



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.990
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 31.10.2019- 09:22


Sosyalistlerin dili - Güray Öz


Sosyalistlerin anlaşılmak gibi bir derdi var mı? Kapalı devre yaşadıkları, birbirlerini farklı bir jargonun sınırlı alanına hapsettikleri, bu nedenle de böyle bir dertleri olduğu söylenebilir. Kuşkusuz “halk bizi anlamıyor” yakınmasının temelinde de bu farklı dil meselesi yer alır. Halk sosyalistleri anlamıyorsa, burada iki farklı düzeyi birbirinden ayırarak tartışmak gerekecektir. Birinci düzey halkın bilinç ile bağlantılı dil düzeyi, ikincisi sosyalist teorinin akademik dilden, özünü yitirmeden anlaşılır hale getirilmesindeki zorluklar meselesidir. Burada çözüm için öncelikle ikincisini tartışmak durumundayız; çünkü birinci düzey, ikinciyi çözmeden tartışabileceğimiz, sınıfa “bühtan edebileceğimiz” bir durum değildir.

Tabi konuyu daha basitleştirmek isteyenler “eğitim şart” da diyebilirler!

***

Buradan bilincin dil ile ilişkisi ya da ayrılmaz birliği meselesine geçmek konuyu açıklayabilmek için gereklidir. Dil asgari düzeyde örgütlenmiş kişilerin birbiriyle iletişimi ile başlayan, giderek gelişen bir süreçtir. Gelişme sürecinde de toplumun tüm sınıf ve katmanlarının, farklı, birbirine karşıt ideolojik konumlanışları ile biçimlenir. O nedenle de kullanılan kavramlar, onların kullanılış biçimleri nerede durduğumuzu ortaya çıkarır. Dili olabildiğince gelişmiş haliyle kullanma olanağına, yeteneğine sahip aydınların, entelektüellerin sistemle ilgili tutumları da en iyi kullandıkları dil ve kavramlar aracılığı ile anlaşılabilir.

***

İşçi sınıfı yaşam koşulları bakımından insanlık dışı hallerin içinde bulunduğu için bilincin ilk aşamalarına kendiliğinden ulaşır, daha sonra ise kendini özgür kılmak için harekete geçebileceği koşullar ortaya çıkar. Sınıfın çalışma koşulları onu sertleştirir, ama koşullar sınıfı nesnel olarak devrimcileştirse de şimdiki zaman içinde kendiliğinden değil yalnızca tarihsel açıdan devrimci kılar. Onun dil ile ilişkisi de bilinç düzeyi ile ilişkisinin zeminini oluşturabilir. İşçi sınıfı ile ilişki kurma sorumluluğunu üstlenmiş partiler, örgütlü örgütsüz aydınlar da sınıf ile aralarındaki ilişkinin uzaklığını ya da yakınlığını kullandıkları dilin anlaşılır olup olmaması ile ölçebilirler.

***

Peki ama nasıl? Bu ilişki dil vülgarize edilerek mi kurulur, yoksa herkes kendi dilini mi konuşur? Burada amacımız nesnel gerçeği anlatmak yani gerçeği bilince çıkarmak ise bunun pratik bir sorun olduğunu kabul etmek gerekecektir. Tıpkı Marx’ın Feuerbach tezlerinin ikincisinde söylediği gibi: “İnsan düşüncesinin nesnel gerçeğe ulaşıp ulaşmayacağı sorunu kuramsal bir sorun değil, pratik bir sorundur. İnsan hakikati, yani düşüncenin gerçekliğini ve gücünü bu dünyaya aitliğini pratikte kanıtlamalıdır. Pratikten yalıtlanmış düşüncenin gerçekliği ya da gerçek dışılığı konusundaki tartışma tamamıyla skolastik bir sorundur.”

***

Öyleyse işçi sınıfı ile halkla kurulacak ilişkinin dili de bu dünyanın yani pratiğin dili olmalıdır. Dilimizin pratiği yansıtması, ondan yalıtılmış olmaması gerekiyor. Olanı biteni kavramların diliyle değil olup bitenin kendi diliyle anlatmakta yarar var. En iyisini Marx’ın yaptığı Kapitalizm üzerine teorik açıklamaların analizlerin pratik sonuçları, kavramlar denizinde boğulmadan, düşünceyi pratikten yani güncelden yalıtlamadan anlatılabilir. Bunun için sınıfın kelime hazinesinin zorlanması kuşkusuz gerekebilir ama anlatımın tarzının kelime sayısı ile ilişkisi doğrudan değil dolaylıdır; işçilerin bu süreç içinde soyuttan somuta anlama kapasiteleri de yükselecektir.

Burada   entelektüelin korkusu pek titizlendiği teoriden kopmak, hata yapmak ise, ki bu genel bir hastalıktır, bunun özgüven dışında daha rahatlatıcı çaresi ne yazık ki şimdiye kadar bulunmamıştır.

***

Sosyalistlerin kendi aralarındaki diyalogda da bu yöntemi kullanmalarında teorik tartışmanın skolastik biçimlerine yüz vermemelerinde, iğnenin uçundaki meleklerin ilişkilerini, sayılarını tartışan Bizanslı rahiplere dönüşmemelerinde yarar vardır.

Beni teori düşmanlığı ile, popülistlikle suçlamaya hazırlananlar varsa onlara da hemen söyleyeyim ki, Marx, Engels, Lenin ve diğer ustalardan, çağdaş Marksistlerden bol alıntılı, bol dipnotlu bir yanıtı daha şimdiden ceketimin sol cebine yerleştirdim...

https://ilerihaber.org/yazar/sosyalistlerin-dili-105584.html



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2] 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Sosyalist siyasette ortalamacılık denizcan 0 3863 18.11.2014- 12:47
Konu Klasör Siyasette süreçlere odaklanma... melnur 0 1014 22.11.2021- 09:39
Konu Klasör Siyasette 'otörlük' /Metin Çulhaoğlu melnur 0 3579 01.12.2013- 06:13
Konu Klasör Siyasette yeni yapılanma ve sol-Metin Çulhaoğlu melnur 0 3641 04.04.2017- 16:38
Konu Klasör Siyasette Aleviler için yeni bir aktör: HDP denizcan 2 4442 21.03.2015- 09:28
Etiketler   SOL,   siyasette,   üslup,   konusu.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS