SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
İlginç zamanlar - Orhan Gökdemir           (gösterim sayısı: 2.252)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 29.09.2018- 09:45


İlginç zamanlar - Orhan Gökdemir


“İlginç”, zamanımızda olumlu bir anlam taşıyor. Hâlbuki kelimelere anlamı veren ortaya çıktığı dönemlerdir. Mesela Çinliler birine beddua okumak istediklerinde “ilginç zamanlarda yaşayasın” derlermiş. Uzun sürmüş uygarlıkların psikolojisidir, kısa kesintiler ilginç gelir. Uzun dönemlerden geçerken zamanın olağan aktığı süreler iyidir. Fakat biz kısa bir zaman aralığında sıkışıp kaldık. Cumhuriyetimiz 100 yılı tamamlamadan çöktü. Laiklik çok daha kısa bir zaman aralığında parlayıp söndü. Cumhuriyet çocuklarıyız, laikliğin parlayışının ve sönüşünün tanıklarıyız. Karanlığın ortasında kaldık. Gericilik hortladı, yürüyen ölülere bakıyoruz, ilginç bir dönemde yaşıyoruz.

Kısa aralıklardaysak, ilginç olmak için tuhaf da olmak gerekir öyleyse. Dönemimiz ilginç olmaktan ziyade tuhaftır bana kalırsa, aydınlığı kısa, karanlığı uzundur. Bu denli gericilik, bu denli cahillik bizimki gibi kısa hikâyesi olan coğrafyalar için bile olağan değildir. Tuhaf mı? Kesinlikle. Aynı zamanda ilginç bir dönemden geçiyoruz. Tuhaflığı ne? Cehaletin iktidarı. İlginçliği ne? Derin, yaygın bir çürüme. Hep birlikte çürüyoruz, hep birlikte düşüşümüzü izliyoruz. Kim neden beddua etti bilmem, Çinlilerin bedduası uyarınca ilginç bir dönemde yaşıyoruz.

Önceki gün Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde “Aydınlanma Atölyesi”ndeydik. Atölye katılımcılarının bir kısmı dünyanın ve ülkenin daha karanlık bir yöne yuvarlandığından emindi. Haklı sebepleri olmasına karşın, ben emin değilim. Hatta tersini düşünüyorum, aydınlığa çok yakınız. Delillerim var.

***

Delillerimi şöyle sıralayayım. İnsanlık tarihinin mantığı böyle; ışık anlık, karanlık dönemseldir. Aydınlık aniden gelir, aydınlatır ve söner. Karanlık göstererek gelir, karartır ve uzun kalır. Bizim kısa Aydınlanma Çağına damgasını vuran “Giordanisti” çetesinin üye ve militanlarının doğum ve ölüm tarihlerini hatırlatayım:

Nicolaus Copernicus 1473’de doğdu 1545’de öldü. “Reis” Giardano Bruno 1548’de doğdu, 1600’de yakılarak öldürüldü. Tommaso Campanella 1568’de doğdu 1639’da öldü. “Oynak” Galileo Galilei 1564’da doğdu, 1641’de öldü. Gottfried Leibniz 1646’da doğdu, 1716’da öldü. “Büyücü” Isaac Newton 1643’da doğdu, 1727’de öldü. Yani   ışıltılı “Aydınlanma Çağı” 150 yılda olup bitmiş bir ışık patlamasıdır. Hâlbuki son verdiği karanlık 1000 yılı çoktan devirmişti.
Büyük Fransız Devrimi, Giordanisti çetesinin alaşağı edilmesini izleyen 50-60 yıl içinde gerçekleşti.   Giordanisti çetesi ile devrimi hazırlayan filozoflar arasındaki süreyi de şöyle listeyeyim: François Marie Arouet Voltaire 1694’da doğdu, 1778’de öldü. Jean-Jacques Rousseau 1712’de doğdu, 1778’de öldü. Charles-Louis de Secondat Montesquieu 1689’da doğdu, 1755’de öldü. Genç dönem düşünürü Immanuel Kant 1724’de doğdu, 1804’te öldü. Georg Wilhelm Friedrich Hegel 1770’de doğdu, 1831’de öldü. Hepi topu bir yüzyıldan biraz daha fazla bir zaman aralığıdır. İnanılmaz bir hızla parlamış ve sönmüştür.

Atölye yoldaşlarım uyardılar, tarihin bahçesinde fütursuzca koştururken sınıf ölçeğini unuttuğumu söylediler. Haklılar. Acemi heyecanıma verin. Bütün bu ışık patlamalarının sebebi eski, arkaik sınıfların iktidarını sallayan yeni bir sınıfın doğmuş olmasıdır. Bu sınıf artık yeni bir hayat talep etmekte, eski inançlara saygı duymamaktadır. Yeni düşüncelerin sebebi işte o saygısızlıktır.
Işık patlamaları anlıktır. Uzun karanlık dönemleri kısa aydınlık dönemler izler. Işık parlaklığını çabuk kaybeder, karanlık çöker. Karanlıktaki aydınlık, parlayan ışığın yüzü suyu hürmetinedir. Gördüğümüz ne varsa ışığın iz bıraktığı uzun karanlıktan ibarettir.

***

Daha geri gidelim. Büyük Yunan dehasının ışığı 60 yıllık kısa bir parlamadan ibarettir. Sokrat 469’da doğdu, 399’da öldü. Platon 428’de doğdu, 348’de öldü. Aristo 384’de doğdu, 322’de öldü. Büyük Yunan ışığı 60 yıllık bir sürede parlayıp söndü. Önemli filozofları aynı çağın insanlarıdır. Yaşadıkları dönem gerçekten ilginç bir dönemdir. Eski Mısır 525-332 yılları arasında İranlılar, 332-323 yılları arasında Büyük İskender tarafından işgal edilmişti. Yunan patlamasına sebep olan filozofların tamamı bu dönemde Mısır’da eğitim almış, dönüp öğrendiklerini kendi ülkelerinde anlatmışlardı. Sonra ışık karardı. Şimdi görebildiğimiz kadarıyla kendimizi aydınlanmış sayıyoruz.

Demek ki insanlık tarihindeki bütün büyük ışık patlamaları bir yüzyıla sığdırılabilecek gelişmelerdir. Işık patlamalar halinde ortaya çıkar, ardından gelen karanlık ise uzun sürer.
Bizimki 1870’li yıllarda başladı. Umulmadık bir zamanda parladı, üzerine Abdülhamit karanlığı çöktü. O karanlık 1908’de dağıldı. Birkaç ay sonra üzerine 31 Mart 1909 gericiliği geldi, kararttı. 1910’da Balkan Savaşları patlak verdi. O savaşlarla uğraşırken kendimizi 1. Dünya savaşının içinde bulduk. 1908 ışığını 10 yıllık karanlık örttü. 1918’de ayağa kalktık ve 1922’de ışığı gördük. Parlayan Cumhuriyettir. 1923’te parlayan o ışığı da ancak 10 yıl koruyabildik. Gerisi karşı devrim tarihidir. Demek ki yine hepi topu 60 yıllık bir tarihle karşı karşıyayız.

***

Büyük Fransız Devrimi’ni milat saysak bile 200 yıldan biraz daha fazla sürer ışığımız. Ekim Devrimi’nin ışığı daha kısadır. Bakmayın karanlığın baskın geldiğine, gevşektir. Söküp atmak kolaydır. Kaldı ki 1923’te, o koşullarda kurmayı başardık. Neden yenisini başarmayalım.
Aydınlığın kokusu kendisinden tez gelir. Yeni ve büyük bir ışık patlamasının eşiğindeyiz. Duymuyor musunuz?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 30.09.2018- 04:05


Basına da yansıdı, iç acıtıcı bir fotoğraf karesi; derste bir sarıklı, türbanlı öğrenciler ''adalet'' adı altında, tarihsel süreçte ''uzun sürmüş karanlığı'' daha da da uzatabilmek için   ''eğitim'' yapıyorlar. Açığa çıkanı, görünür hale geleni bu; hiç kuşkum yok, ülkenin pek çok yöresinde benzer şekillerde ''eğitim'' veriliyordur. Dindar ve kindar nesil böyle yaratılacak! Böyle yaratılmaya çalışılıyor.

Orhan Gökdemir yazısında ''tarihte böyle olmuştu'' diyor. Çıkardığı sonuç aydınlığın ve aydınlığı yaratan ışığın anlık olduğu, sonrasında ise karanlık bir dönemin egemenlik kurduğu yolunda. Doğrudur; yaşanan budur. Tarihin bize öğrettiği hayatın hep iyiye, güzele doğru aktığıdır. Lineer bir doğrultu izlemese de, iyiyi güzeli çoğu zaman bir geriye gidiş de izlese eninde sonunda karanlıkları yırtan bir ışık çakacaktır. Tarih böyle yaşandı çünkü. Tarihin bize söylediği bu.

Milat sayacaksak eğer Büyük Fransız Devrimi'yle Avrupa'nın atladığı eşik, bizde çok daha yakın. Anadolu aydınlanmasının ışığı Avrupa'da olduğu gibi bir eşik atlamamıza yeterli olmasa da büyük ve önemli bir yol aldığımız da kesin. Bu yüzden kindar ve dindar bir nesil yaratmak için gösterilen çabalar bir karikatür olmaktan öteye gidemiyor. Etkisi bir yere kadar!

Gökdemir yazısını ''yeni ve büyük bir ışık patlamasının eşiğindeyiz'' diyerek bitirmiş. Umutsuzluğa gerek olmadığını, bu dönemin geçeceğini, mutlaka geride kalacağını, insanlığın önüne dikilmeye çalışılan engellerin mutlaka aşılacağını...

Sanatçılarımız var bizim, romancılarımız, sairlerimiz, tiyatrocularımız. Düşün insanlarımız var, bilim insanlarımız... Yüzlerce, binlerce yıllık birikimimiz var, iyilikten, güzellikten, aydınlıktan yana olan kitaplarımız...

Düşlerimiz var, sonra!
Geleceği yönelik hülyalarımız!
Karanlıkların asla kirletemeyeceği!

Ve aşklarımız var!

Lorca'mız, Neruda'mız;
adını sayamadıklarımız!

Sonra Nazım...

Ve söyledikleri, söylediklerimiz:

'' Aya gidilecek
daha da ötelere,
teleskopların bile görmediği yere.
Ama bizim dünyada ne zaman kimse aç
kalmayacak,
korkmayacak kimse kimseden,
emretmeyecek kimse kimseye,
yermeyecek kimse kimseyi,
umudunu çalmayacak kimse kimsenin...''

Evet; duymuyor musunuz?






Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Orhan Gökdemir'in ''yorgun demokratı''.. melnur 1 2455 12.05.2019- 02:00
Konu Klasör TKP adaylarını tanıttı: CHP’ye destek yok, İstanbul adayı Orhan Gökdemir melnur 0 1 23.02.2024- 17:41
Konu Klasör Bir zamanlar sol... umut 1 2330 15.12.2015- 16:01
Konu Klasör Lümpen-Orhan Gökdemir melnur 0 2884 24.06.2017- 07:25
Konu Klasör Cenaze-Orhan Gökdemir melnur 0 3417 28.05.2017- 17:26
Etiketler   İlginç,   zamanlar,   Orhan,   Gökdemir
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS