SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Seçim konusu ve bir kısım sol...           (gösterim sayısı: 3.124)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.994
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 05.02.2019- 10:11


Sandığın önüne gitmeye iki aydan az bir zaman kaldı. Haber sitelerinde bu konudaki yorumlar da peş peşe geliyor. SOLhaber'de Orhan Gökdemir'in yazısı da yine bu konuda. Gökdemir kimi yazılarıyla özellikle sola ne yapılması gerektiğini söylüyor. AKP'yi anlatarak, ülkeyi ne hale getirdiğini güzelce sıralayarak ve muhalefetin adaylarına da bir eleştiri yönelterek devam ediyor. Açıkçası tamamını da okuyamadım. Bir köşe yazısının bu kadar uzun olması en azından benim açımdan pek ilgi çekici değil. Bana öyle geliyor; daha yalın ve kısa yazılar, -bu tür konular için- daha uygun.

Gökdemir'in yazısının birinci paragrafı:

''Cumhuriyeti yıktılar, sadece kendilerine çalışacaklarını umdukları bir gecekondu rejim kurdular üzerine. Orduyu her gün dövüyorlar Fethullahcı zannıyla. Polis, jandarma ellerinde. Yargı bildiğiniz gibi, adı “Takşak Paşa”ya çıkmış Doğan Güreş görse kıskanır. İş ve işçi bulma kurumu iktidar partisinin salonunda toplandı geçtiğimiz günlerde, gelenleri önce partiye üye yazdılar sonra iş bulma kuyruğuna aldılar. Parti kartı olmayanı devlete memur atamıyorlar zaten. Bütün ihaleler onların, bütün köşeleri onların adamı tutuyor. Her üniversitenin başına bir tosuncuk atadılar, onlardan olmayanları ve onlardan olmadığından kuşkulandıklarını kapı önüne koydular. Diyanet on katı büyüdü, dağ taş imam hatip. Bankalar ellerinde, baltalar bellerinde, paralar ceplerinde. Ama her geçen gün korkuları artıyor. Ayaklarının bağı çözülüyor umulmadık bir şey olacak diye. Her gece sabaha çıkmayacakmış gibi koyuyorlar başlarını yastığa.''

Devamı da var bu tür uygulamaların, hatta tehditle karışık olanları da...

Peki böylesine bir tablo karşısında yapılması gereken şey ne?


''Kapitalizm nasıl yıkılır?'' şeklinde bir soru sorulmuyor, soru bu değil; bu tablo karşısında bu tablodan yakınanların sandık başında göstermeleri gereken davranış ne; soru bu!

Kimi sosyalist partilerimiz doğrudan veya dolaylı olarak ''hepsi aynı'' demeye getiriyorlar. Gökdemir de aynı kanıda;   yazısına şunu eklemiş: ''Tamam da yakından bakınca vaziyet şu; İstanbul'da bir ANAP'lıyı, Ankara'da bir MHP'liyi aday gösterdi muarızları.''

ANAP'lıyı, eski MHP'liyi, DYP'liyi, eski ülkücüyü, eski sağcıyı vb...Böyle sürüp gidiyor; aynılaşmanın kanıtı bu!
Bu söylemin, bu nitelemelerin yanlışlığını yıllardır hemen her seçimde yazıp çizmeye çalışıyorum. Düzen ve sömürü karşısında aynı olması veya benzer özellikler göstermesi sol-sosyalist partilerin dışındaki tüm partilerin tamamının aynı olduğu anlamına gelmeyeceğini defalarca yazıp çizdik. Kaldı ki, aynılaştırmaya çalıştığımız, zorlamada bulunduğumuz parti de AKP!
Üstelik Türkiye gibi çelişkiler yumağı haline gelmiş ülkelerde konuya bu derece üst perdeden ve yüzeysel bakabilmek mümkün olabilir mi?
Türkiye gibi bir ülkede hepsi aynı olmayanları hepsi aynıymış gibi bir kefeye koymak diğer kefeyi kendine ayırmak ve topluma orayı göstermek, son seçimlerde epey kullanışta. Yapılmaya çalışılan aslında bu. Gökdemir de, diğerleri de uzunca bir zamandır bunu yapmaya çalışıyor. Şimdiye kadar o ''kefe'' hiç dolmadı, bu yöntem ise hiç işe yaramadı. Yanlışlığı da bence çıkış noktasının hem doğru olmaması ve hem de inandırıcılığının olmamasından.

Aslında Gökdemir'in yazısının giriş paragrafından çıkarılacak çok dersler var. Bir kere bu tabloyu sadece Erdoğan ve AKP yaratmadı, bunu bilelim. Sanalda kendini sosyalist-enternasyonalist olarak niteleyen ve keskin komünist rolüne bürünen bir yığın insan ve o sözünü sık sık andığımız forumlar bu ateşi yıllarca harlayıp durdular ve Kürt hareketinin sağlı sollu liberaller öncülüğünde AKP'yle yaptığı yürüyüşe olanca destek verdiler. Çok solcu sempatizanın zihnini kararttıkları gibi, ülkenin bu hale gelişinde de rol oynadılar. Bu süreci ve bu sürecin oyuncularını hiç unutmamak gerek, bu yüzden.

İkinci olarak Gökdemir'in yazısındaki ve buraya da alıntıladığım ilk paragrafı defalarca okuyun. Orada yazılanlar, önceleri sürekli yinelediğimiz gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve AKP'nin ''başka bir parti'' olduğunu ortaya koymakta. Bu ülkede cumhuriyeti yıkıyor, kazanımlarını ortadan kaldırıyor, demokrasi yerine otokrasiyi ikame ediyor dediğimiz bir yapı için ''hepsi bir'' temelinde bir siyaset kurmak doğru olabilir mi? Bu söylemin AKP karşıtı yüzde ellide herhangi bir karşılığı olabilir mi? Mümkün mü böyle bir şey? Türkiye'de ne anayasal bir sistem kalmıştır, ne demokrasi, ne de cumhuriyet kazanımları...Karanlık bir tünelde nereye gittiğini ve nasıl bir sonuçla karşılaşılacağını direksiyonlarda olanların bile bilmediği bir şekilde yol alıyoruz. Böyle bir tabloyu sadece ''nesnel sürecin geldiği zorunlu durum'' olarak ve sadece nesnellikle ilişkilendirerek açıklayabilmek mümkün mü? Erdoğan AKP'sinin iradi bir çabasının, siyasi ve ideolojik etkisinin bulunmadığını iddia edebilmek olası mı?

AKP karşıtlığını homojen bir kitle olarak düşünmemek gerek. AKP'nin siyasi ve ideolojik formasyonuna ve ülkedeki dönüşüme karşıt milyonlar var. Siyaset alanını da bu şekilde düşünmek gerek. AKP'nin yarattığı dönüşüme ve önüne koyduğu tasavvura karşıt olan ''ANAP'lısı''ndan ''eski MHP'LİSİ''ne, DYP'lisine, sağcısına, solcu, sosyal demokratına kadar milyonların siyasi partilerde bir bakıma harman olması o kadar da şaşırılacak bir şey olmaması gerek. Laik, aydınlanmadan ve cumhuriyetin kazanımlarından yana bir sağcının veya ANAP'lının AKP karşıtı partilerde bir araya gelmesi neden bu kadar yadırgatıcı oluyor, onu da anlamak mümkün değil.

''Hepsi bir'' zorlaması, sanırım, bu tür zorlama yorumlara da yol açıyor.
Uzatmayayım; devamını daha sonra getiririz. Kısaca söylemek istediğim, bu seçimlerin sadece bir belediye seçimleri olmadığıdır. AKP meşruiyetini anayasadan falan almıyor, anayasa diye bir şey yok zaten ortada. AKP meşruiyetini sadece sandıktan alıyor. Yaptığı her şeyi, her uygulamayı sandık meşruiyetiyle savunuyor. İşte Gökdemir'in çizdiği tabloya ''dur'' demenin öncelikli yolunun sandıktan geçtiğini anlamalıyız. Kitlelere bunun önemini anlatabilmeliyiz. Böyle bir 31 Mart tavrı kapitalizme karşı mücadeleyi savsaklamaz. Sosyalist partilerimizin bağımsız bir özne olma yolundaki gidişatını   da aksatmaz.

( Dün akşam Halk Tv.'de katıldığı Tuba Emlek'in programında Enver Aysever, seçimlerin hiçbir önemi olmadığını söyledi. ''Bütün belediyeleri muhalefet kazansa ne olur?'' diye sordu; ''hepsini ertesi gün Erdoğan görevden alamaz mı?'' Orhan Gökdemir'le iyi arkadaşlar, sanırım bu konuda birbirlerinden etkilenmişler :) Katılmıyorum. Daha sonra nedenlerine de gireriz. Ayrıca bu tür yaklaşımlarla da siyaset yapılmaz.)

AKP ve Erdoğan'ın geriletilmesi gerek.

Erdoğan'ın siyasi ve ideolojik doğrultusuna ve iradi çabasının önüne sandıkta set çekmek gerek.

Kapitalizmi devirmekle, iktidarı geriletmeyi birbirine karıştırmamak gerek; ''hepsi bir'' değil. Tıpkı bütün partilerin hepsi bir olmadığı gibi...

Bu yanlış söylemde ısrarcı olmak toplumda güven kaybından başka bir şeye yol açmıyor, bilesiniz!

NOT: Gökdemir'in yazısı için: http://haber.sol.org.tr/yazarlar/orhan-gokdemir/secim-korkulugu-255981




Bu ileti en son melnur tarafından 07.02.2019- 08:14 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.994
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 06.02.2019- 08:23


Türkiye siyasetinde ve sosyalist kesimde TKP'nin çok ayrı bir yeri olduğunu düşünüyorum, öteden beri. Açık seçik de söylediğim çok olmuştur; TKP Türkiye sosyalist hareketinin belkemiğidir ve AKP döneminde siyasal ve dinci gericiliğin mesafe katetmesi karşısında sosyalizmin ayakta kalması ve direnmesi söz konusu olmuşsa bu direnmenin TKP sayesinde olduğunu da rahatlıkla söyleyebilmek mümkündür. Son iki seçimde TKP'nin seçim bağlamındaki söylemlerine ters bir konum içine girdiğim algısının bu genel görüş ve duruşumla hiçbir ilgisi de bulunmamaktadır. Bu başlıktaki (dolaylı) eleştirilerimin dahi TKP konusundaki genel görüşümü değiştirmemiştir. Türkiye sosyalizmin yolunun halen daha TKP'den geçtiğine inanıyor ve savunuyorum. Bu konudaki düşüncelerimde en ufak bir değişim söz konusu olmamıştır; altını bir kez daha çizmek istedim.

Türkiye sosyalizminin kitleselleşmeye ihtiyacı var.
Türkiye sosyalizminin bağımsız doğrultusunu korumasına ihtiyaç var.
Ve Türkiye sosyalizminin bu un ufak görüntüsünden ve ''bunlardan bir şey olmaz'' algısından bir an önce sıyrılmaya ihtiyacı var.

Hepsi tamam.

TKP'nin bu doğrultudaki   söylem ve eylemlerini son seçimlerde geliştirmeye çalıştığını ve ''hepsi bir'' şeklindeki söylemi bu nedenle piyasaya sürdüğünü düşünüyorum. Bu söylem bana doğru gelmediği gibi AKP'nin iktidarında bu söylemi tehlikeli buluyorum.
Eleştirmeye çalıştığım şey, AKP ve Erdoğan karşısında iyi-kötü muhalefet yapmaya çalışan partilerin başta CHP olmak üzere bu derece karşıya konulmasını gerektiriyor mu? Böyle bir siyaset sosyalizmin gereksinimlerini karşılamaya yönelikken   AKP'nin ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yarıyor mu?
Kaygım bu ve çünkü, Erdoğan ve AKP sıradan bir burjuva partisi değil.

Kemal Okuyan'ın, ve bugün Aydemir Güler'in ''hepsi bir'' anlamına gelecek yorumlarına tepkim bu yüzden oluyor; çünkü siyaset söz konusu olduğunda Aydemir Güler'in bugünkü yazısından çalma bir sözle tersinden de olsa ''karşı-devrimi normalleştirmek'' konusuna bir katkıda bulunmuş olmuyor muyuz? ''Hepsi bir'' temelli bir siyasi söylem AKP'yi, Erdoğan'ı yani   karşı devrimi normalleştirmiş ve sıradanlaştırmış olmuyor mu?

( Bu yazıyı yazarken Fox.tv. açık. Kulağım bir yandan sabah haberlerinde. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sesini duyuyorum; ''İYİP, CHP, HDP ve Saadet'in bir araya geldiği zillet ittifakı''ndan söz edip bu ittifakı ''cehennem belirtileri'' şeklinde değerlendiren bir yorumda bulunuyor. Kanal değiştiriyor, Halk tv. ye geçiyorum.)

Aydemir Güler yazısında kimi sözde aydınların ''maaşa bağlanmasından'' söz ediyor. Doğrudur. AKP'nin hiçbir koşulda normalleştirilmemesinden ve CHP'nin de izlediği siyasetle bu sürece katkı yaptığının altını çiziyor. CHP başta olmak üzere muhalefetin tümünün doğru bir siyaset izlediği söylenebilir mi? Mümkün değil. ( Bu konu başlı başına bir yazı kapsamında yorumlanmalı bence.) Ama ne olursa olsun, CHP'nin, ve hatta HDP'nin durumuna bakılarak hepsi bir yorumu yapılmamalı. Aydemir Güler başka bir pencere açmış ve karşı devrimin normalleştirildiğinden yakınmış. Yanlış değil, ama eklemek de gerek, muhalefeti bu derece ''yıpratmak'' ve sandığa yönelişi bu derece etkileyebilecek bir yorumda bulunmak, tersten de olsa Erdoğan AKP'sini normalleştirmek olmuyor mu?

Sanırım, bu konuları seçime kadar daha çok işleyeceğiz; ne olursa olsun AKP'nin geriletilme çabasını önemsizleştirecek bir söylemin bu ülkeye, bu ülke insanına, Türkiye'nin aydınlık yüzüne zarar vereceğini düşünüyorum.

Kaygım bu!

NOT: Aydemir Güler'in yazısı: http://haber.sol.org.tr/yazarlar/aydemir-guler/karsi-devrimi-normallestirmek-256064




Bu ileti en son melnur tarafından 07.02.2019- 08:23 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.994
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 07.02.2019- 08:36


''Hepsi bir'' siyasetinin doğru bir söylem olmadığı gerçeği toplumsal alanda karşılık bulamayacak olması gerçeğini de içermektedir. ''Boyun Eğme'' sloganımızın ne doğruluğuna, ne vuruculuğuna ve ne de etki potansiyeline sahiptir. Çünkü doğru değildir. Çünkü yıllarca AKP ve Erdoğan'ın ''başka'' bir parti ve lider olduğu saptamamıza aykırıdır. Ve belki de en önemlisi, bir umut içermeyen dahası umut kırıcı bir söylem olmasında yatmaktadır yanlışlığı...

Özellikle TKP'nin bu çetin koşullarda çok daha farklı bir siyasi söylem geliştirebilmesi gerekiyordu; Gezi'de insanların nasıl ki, ''evet, boyun eğmez insan'' haykırışlarıyla sokaklara, caddelere dökülmesi mümkün olmuşsa, AKP'nin iktidarında gidilen her seçimde de sandığa ilişkin toplumun aydınlık yüzlü insanlarının katılabileceği bir slogan, bir söylem ve bir davranış bulunabilirdi; bulunmalıydı; ama hiç bir şekilde ''hepsi bir'' yüzeyselliğine sarılınmamalıydı!

Bu söylemin sosyalistlere bir artı getireceğine inanmıyorum.

Umarım yanılırım.




Bu ileti en son melnur tarafından 12.03.2019- 08:12 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör HDP-PKK konusu... melnur 14 6049 15.01.2021- 03:34
Konu Klasör AKP'nin meşruluğu konusu solcu 16 12983 31.05.2014- 17:53
Konu Klasör Kavga konusu... umut 0 4571 11.11.2014- 12:15
Konu Klasör Yaziyaz.net konusu... melnur 0 3209 04.11.2013- 22:59
Konu Klasör Yeniden türban konusu... melnur 1 2421 26.02.2019- 12:47
Etiketler   Seçim,   konusu,   bir,   kısım,   sol.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS