SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Yerel seçim bir kurtuluş olur mu?           (gösterim sayısı: 3.372)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 24.03.2019- 02:44


Yerel seçim bir kurtuluş olur mu? - Merdan Yanardağ

Türkiye yeniden bir seçim dönemine giriyor. Yerel seçimler, idari değerinin çok ötesinde siyasal bir anlam kazanıyor. Şimdi, olan bitene itirazı olan insanların aklındaki soru şudur; bu seçimler, yerel de olsa, ülkenin bir felakete doğru sürüklenişini durduracak bir nitelik kazanabilir mi? Türkiye’ye el koyarak, adeta toplumun boğazını sıkan İslamcı hareket yenilgiye uğratılabilir mi? Okuduğunuz yazıda bu soruların yanıtını vermeye çalışacağım.

Önce bazı saptamalarla başlayalım… Ülke, bilgisiz, görgüsüz, birikimsiz bir siyasal kadronun, dahası Cumhuriyet Türkiye’sini “diyar-ı küffar” olarak gören kasaba yobazlığının tacizi altında bunalıyor. Toplum, AKP iktidarı tarafından bütün tarihsel kazanımlarını, modernite ve aydınlanma birikimini terk etmeye zorlanıyor.

Cumhuriyet Türkiye’sini “ganimet” sayan bu kadro, örneği görülmemiş bir yağma yoluyla sermaye biriktirerek, kurmayı hedefledikleri yeni rejimin sosyal temelini oluşturmaya çalışıyor. Yolsuzluk yapmak, iltimas, kamu mallarını ve ulusal birikimi yağmalamak bir sermaye birikim modeli haline geliyor.


Fethullahçı Çete’nin 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin yarattığı krizi, Cumhuriyeti bütünüyle tasfiye etmek için fırsata çeviren Erdoğan-AKP iktidarı, İslamcı hareketin bütün fantastik tezlerini yaşama geçirmeye çalışıyor.

Halkın iradesini hile ve sandık oyunlarıyla gasp eden bu kadro, iktidarı kolay kolay terk etmeyeceğini ortaya koyuyor. Çünkü, karşımızda her hangi bir parti değil, yeni rejim kurmaya çalışan bir siyasal kadro, karşı devrimci bir hareket bulunuyor.

AKP liderliği amacına   uluşmak için en büyük dönemeci aşmış görünüyor. Ancak sonuçlanmış değil, süreç devam ediyor. İslamcı hareket, ele geçirdiği bütün olanaklara karşın yeni bir rejim kuramıyor. Buna görgüsü, bilgisi, birikimi, gücü, geleneği ve tarihsel dayanakları yetmiyor. Dahası toplumun yüzde 50’den fazlası, en dinamik ve en ileri kesimleri, bütün baskı ve sindirme girişimlerine karşın bu gidişe direniyor. Ülkede yaşanan yönetim krizinin, dağınıklığın, belirsizlik ve kargaşanın bir nedenini de bu durum oluşturuyor.

Önümüzdeki seçimin, yerel de olsa, iktidarın yeniden oylanacağı ve bir güven testine dönüşeceği açıktır. Bu nedenle iktidar, her yol ve yöntemi kullanarak bu seçimleri de almaya çalışacaktır. Ancak, referandum ve son seçimde muhalefetin gerekli etkinlik ve direnişi gösterememesi nedeniyle halkın iradesine el koyan AKP, bu yerel seçimlerde durdurulabilir. Çünkü toplum direnmeye, kendi yaşam alanlarını savunmaya ve kazanımlarına sahip çıkmaya devam ediyor.

Ülke bir ikilemle karşı karşıya.. Toplum ya 200 yıllık aydınlanma ve modernleşme rotasını yeniden kuracak ya da Emevi yobazlığına bütünüyle teslim olacak. Dönemin siyasal ve toplumsal çatışma ekseni budur.

* * *
Türkiye geçen yüzyılda yarım bıraktığı bir hesaplaşmayı tamamlamak zorundadır. Dinci gericilikle hesaplaşmasını bitirmemiş, din-tarım toplumunun eleştirisini tamamlamamış hiçbir ülkenin -burjuva anlamda da olsa- demokratikleşmesi mümkün değildir. Bir ülkenin, yoluna böyle bir tarihsel yükle devam etmesi imkansızdır. O toplum, son çözümlemede, tarihin iki tarafından birine kaçınılmaz olarak devrilecektir.


Eğer Türkiye bu hesaplaşmayı tamamlayamaz ve bu yükten kurtulamazsa, zaten uzun zamandır içine girdiği sürecin kaçınılmaz sonucu olarak, hibrit bir rejime dönüşerek Pakistan’laşacaktır. En az kötü olan olasılık budur. En kötü olasılık ise, bütün enerjisini yitirmiş, kendisini oluşturan unsurlarına doğru ayrışarak ufalanmış, kıytırık bir bölge ülkesine, bir hurma cumhuriyetine dönüşmektir.

Bu nedenle, 31 Mart 2019 yerel seçimleri, deyim uygunsa “köprüden önce son çıkış” için bir şansa dönüşebilir. Burada kimin kazandığı değil, daha çok kimin kaybettiği önemli olacaktır. Dolayısıyla öncelikli amaç, siyasal İslamcı hareketin gücünü ve yükselişini kırmak, hile ve takiye ile kurduğu toplumsal-siyasal hegemonyayı yıkmak (en azından sarsmak), tarihsel ve moral inisiyatifi yeniden ele geçirmek şeklinde belirlenmelidir.

Kazanabiliriz. Bu zor, ama imkansız değil. Toplum yeniden kaderine el koyabilir. Çünkü, her şeyden önce, toplumun çok büyük kesiminin, Arap-Selefi yobazlığına teslim olması imkansız görünüyor. Diğer taraftan, Erdoğan’ı ve AKP’yi iktidara getiren bütün iç ve dış dinamikler de köklü şekilde değişmiş durumda. Bunu gören Erdoğan iktidarı, tarihsel ömrünü uzatmak ve geri dönüş eşiğini aşmak istiyor. Zaten bu nedenle hırçın, saldırgan ve baskıcı davranıyor.

* * *
Bugün asıl yakıcı ihtiyaç, Türkiye’nin cumhuriyetçi, laik ve demokratik seçeneğini oluşturmaktır. Dolayısıyla, toplumun en geniş kesimlerini içine alacak demokratik ve cumhuriyetçi ittifakı kurmak, bütün ilerici muhalefet odaklarını böyle bir zeminde buluşturmak, tarihsel bir sorumluluk olarak önümüzde durmaktadır. Bu nedenle, 31 Mart’ta, yani ülkenin bir kez aha geldiği bu kader eşiğinde, halka kararlılık ve cesaretle önderlik etmek gerekiyor.

CHP’ye yönelik eleştirilerimiz ne olursa olsun, gücü ve etkinliği nedeniyle bu parti böyle bir ittifakın hem merkezinde ve hem de önünde olacaktır. Beğensek de beğenmesek de realite budur. Ülkenin asıl talihsizliği ise, CHP’nin solunda güçlü ve dengeleyici bir siyasal hareketin bulunmamasıdır.

Daha somuta ve güncele gelirsek, tablo şudur; CHP ve İYİ Parti arasında, tarif ettiğimiz gibi olmasa da, bir ittifak sağlanmış görünüyor. HDP’nin de bu ittifaka destek vermeye hazır olduğu anlaşılıyor. ÖDP gibi sosyalist partiler ise bir şekilde (lokal olarak) bu girişimin içinde yer alıyor. İşte bu siyasal kombinezon bize ciddi bir olanak sunuyor. O nedenle, solculuğumuz lekelenir ya da bu adaylara oy verilmez gibi kaygıları bir yana bırakarak, cesaretle bu ittifakın oluşması, doğru bir siyasal hatta kazanılması ve başarıya ulaşması için çalışmak gerekiyor.

CHP’nin gösterdiği adayları beğenmesek de, bu partinin sağdan gelen isimlere toplumu mahkum etmesini kabullenmesek de –eleştirilerimizi geri çekmeden- asıl hedefin AKP’yi ve İslamcı hareketi yenilgiye uğratmak olduğunu görmeliyiz. Asıl enerjimizi ve dikkatimizi, halkın iradesinin sandıkta bir kez daha çalınmasını önlemeye vermeli, böyle bir girişimin olması halinde, halkın göstereceği tepkiye önderlik etmeye hazır olmalıyız.

Sonuç olarak, yukarıda işaret ettiğim tarihsel hesaplaşma eşiği, görünenin ötesinde daha derin bir oylum ve anlam kazanıyor. Öyle ki, bu gerilim ucu iç savaşa kadar açılacak bir çatışma potansiyelini içinde taşıyor.   AKP iktidarı ve İslamcı hareket zaten bu olasılığı hesap eden bir hazırlık yapıyor. Bunu biliyoruz. Bu bakımdan, önümüzde siyasal ve toplumsal bakımından sert, çatışmalı ve ülkenin canını yakabilecek bir süreç bulunuyor.

Ancak unutulmamalı ki, eğer gereği yapılır ve doğru bir siyasal-toplumsal mücadele hattı kurulabilirse, bir önceki çağın değerler dünyasına yaslanan İslamcı hareketin kazanma şansı bulunmuyor. Yok eğer “gereği” yapılamazsa, ülkeyi bir felaket bekliyor.

Dolayısıyla önümüzdeki yerel seçimler, Türkiye’nin cumhuriyetçi, demokratik ve ilerici güçleri için toparlanmak, felakete doğru gidişi durdurmak, güç biriktirmek ve nihayet yeniden özgüven kazanmak için bir şans sunuyor. Nesnel (objektif) tablo budur. Yani, adayların isminin ve niteliğinin ötesine geçen, onları aşan bir durum söz konusudur.

https://www.abcgazetesi.com/yerel-secim-bir-kurtulus-olur-mu-47



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 30.03.2019- 15:23


Devlet Bahçeli AKP MHP ittifakının toplamda yüzde 52'nin altına düşmesini başarısızlık olan nitelendireceğini açıklamıştı. Aynı Bahçeli seçimlerden sonra bir erken seçim olmayacağını da söylemişti. Bence cumhur ittifakı yüzde elliyi zor alır. Bahöeli bu sonucu başarısızlık olarak gördüğüne göre yine ''erken seçim olmaz'' der mi? Orası biraz kuşkulu. Bahçeli'nin matematiği de, olur olmaz yerde şaşırtıcı tavırlar   alması da meşhur. Seçim sonucu cumhur ittifakına önemli bir yenilgi tattırırsa kim ne söylerse söylesin zamanından önce bir seçim kaçınılmaz bir hale gelebilir.

TKP başta olmak üzere bağımsız sosyalist adaylar ne yapacak; sorusunun yanıtı da önemli. Dersim ve ilçeleri gibi spesifik yerlerin sonuçları dışında sosyalist adayların çok fazla oy alabileceğini hiç düşünmüyorum. Bence bu seçim hem cumhur ve hem de millet ittifakını karşıya alma siyasetinin yanlışlığını gösterecektir. Yanlış bir zamanlamaydı ve sosyalistlerin bu seçimde   toplumun gerisine düştüklerini düşünüyorum. Toplumsal muhalefetin AKP'ye bir yenilgi tattırmak için bu kadar bilendiği ve koşulların da buna uygun olduğu bir seçimde bir toplumsal muhalefeti haline getirmek hiç de doğru bir seçim taktiği değildi.Hemen hemen hiç varlık gösterilmeyeceği belli olan yerlerde muhalefetle bir arada görülmek sosyalist mücadeleye bir şeyler kaybettirmez aksine hem onlara bir güven verir ve hem de onların güvenini kazanmak doğrultusunda bir adım atılmış olurdu.

Geçti, gitti; iki buçuk saat sonra seçim yasakları başlıyor; seçim sonuçları geldiğinde süreç daha iyi yorumlanacaktır.





Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 06.04.2019- 11:18


AKP iktidarı çözülürken / Merdan Yanardağ

AKP bu kez başaramadı. İslamcı parti ve iktidar için artık durdurulamayacak bir çözülme süreci başladı.


AKP, bu yerel seçimlerde büyük bir toplumsal tepkinin biriktiğini göremedi. Dolayısıyla AKP liderliği, yaşanacak oy kaybının tahminlerin üzerinde bir derinliğe sahip olduğunu da anlayamadı. Hazırlıkları yetersiz kaldı. Daha da önemlisi, muhalif ve demokratik güçler, ilk kez sandıklarda sıkı bir denetim kurdu. Seçimlerin yerel nitelikte olmasının da yarattığı bir denetim olanağıyla, hile ve sahtekarlığa izin verilmedi.


Ortaya çıkan tabloyu, yaşanan ekonomik krize bağlamak klasik ve kolaycı değerlendirme olacaktır. Kuşkusuz bu durumda ekonomik krizin çok önemli bir etkisi var. Ancak, tek başına ekonomik kriz etkeni, bu sonucu açıklamak için yeterli değil. Çünkü toplum, aynı zamanda Cumhuriyetin kazanımlarına yönelik, uçlara savrulan sistematik saldırıya da “dur” dedi.

Öyle ki, AKP ve islamcı hareket ülkenin 200 yılı aşan modernleşme birikimini ve aydınlanma geleneğini hafife aldı. Cumhuriyetin temsil ve ima ettiği değerlerin büyük ölçüde içselleştirildiği olgusunu göremedi. Sürekli tekrarlanarak, muhafazakar çevrelerde genel bir kabule dönüşen Cumhuriyetin bir seçkinler rejimi olduğu şeklindeki hipotezinin yanlışlandığını anlayamadı. Dolayısıyla Cumhuriyetin büyük bir toplumsal desteğe sahip olduğunu da göremedi. Kendisine konjonktürel nedenlerle verilen oyların tamamını islamcı haneye yazdı.

Bu yanılgının bedeli ağır oldu. Türkiye’yi dinci bir diktatörlük rejimine sürükleyen AKP iktidarı derin bir yara aldı.   Devletin bütün olanaklarını kullanmasına, örneği görülmemiş bir medya kuşatmasına, baskı ve şantaj sarmalına karşın, yenilgiye uğrayan Erdoğan yönetimi şaşkın. Bütün kazanımlarını kaybetmenin eşiğine geldikleri duygusuyla paniğe kapılan ve merkezi iktidarı kaybetme riskinin büyüdüğünü gören İslamcı hareket, bu nedenle İstanbul’u bırakmak istemiyor. İstanbul’u kaybetmenin, bütün Türkiye’yi kaybetmek anlamına geleceğini biliyor.

AKP siyasal faaliyetlerinin büyük bölümünü, dinci vakıf ve örgütleri, kadro kaynaklarını mali olarak geniş ölçüde İstanbul Belediyesi’nin olanakları üzerinden destekliyor. Durum böyle olunca, bu kaynakların kaybedilmesini göze alamıyor. Daha da önemlisi, geniş kapsamlı bir hesap sorma dalgasının merkezi iktidarı da sarsacağını görüyor.

Öyle ki, yandaş medya ve İslamcı yazarlar, 31 Mart seçimlerini akıl almaz bir yaklaşımla “darbe” diye nitelendiriyor. Böylece, dünyada ilk kez bir seçim için ciddi ciddi “darbe” değerlendirmesi yapılıyor. Gerici basına bakılırsa, Fethullahçı Çete, PKK ve diğer “terör” örgütleri, başta CHP olmak üzere muhalefet partileri ile anlaşarak, 15 Temmuz 2016 darbe girişimini tamamlayacak bir hamle yapmış durumda. Bu deli saçması görüşlerin ciddi bir eda ve “derin” bilgilere sahip olunduğu izlenimi yaratılarak ortaya atılması, şeriatçı hareketin çok korkuttuğunu göstermesi bakımından önem taşıyor.

Bu nedenle, yerel iktidarı vermemek için her şeyi göze alacaklarından kuşku yok. Dolayısıyla, omurgasını AKP-MHP koalisyonunun oluşturduğu dinci-faşizan blokun, seçim sonuçlarını değiştirme girişimlerini ciddiye almak gerekiyor. Eğer tehditlere boyun eğilir ve deli saçması da olsa, “darbe” suçlaması üzerinden başlatılacak bir operasyon dalgasına direnilmez ise, ülkenin sonucu kestirilemeyecek bir gerilim ve çatışma ortamına sürüklenmesi kaçınılmaz görünüyor.

Diğer taraftan, hiçbir girişimin AKP iktidarının çöküşünü durduramayacağı da kesindir. Artık AKP Türkiye’yi 31 Mart öncesinde olduğu gibi yönetemeyecek. İktidar gücünü hızla kaybedecek ve ülke en geç iki yıl içinde bir erken seçime gidecektir. Toplum gericilik ve faşizme “dur” dedi. Bu seçimin en kısa ve en doğru yorumu budur.

Esas olarak, iktidar ve servetten daha çok pay isteyen taşra sermayesine dayalı AKP’nin, kendisini çok özel koşullarda iktidara taşıyan bu özelliği, bugün artık onun için bir sorun kaynağı haline geldi. Çünkü, merkez sağın çöküşünden sonra söz konusu kesimlerin islamcı bir çizgiye kayması, onlara kısa vadede iktidar kapılarını açsa da orta-uzun vadede bütün kazanımlarını yitirebilecekleri riskleri de yaratıyordu.


Bunun için, söz konusu kesimlerin AKP’den yavaş yavaş uzaklaşarak yeniden merkez sağ partilere yönelmesi kaçınılmaz görünüyor. Kazanımlarını korumanın başka bir yolu da bulunmuyor. Gerçekte bir cemaatler koalisyonu ve çıkar ittifakından ibaret olan AKP örgütlerinde böyle bir kaçış ve çözülme, hızlı bir çöküş olasılığını da içinde taşıyor.

Gerçekte, yaklaşık 4 yıldır tarihsel ömrünü tamamlayan Erdoğan-AKP iktidarı, bütün gücüyle siyasal ömrünü uzatmaya çalışıyor. Ne yazık ki, yakın zamana kadar bunu bir ölçüde başardığı da söylenebilir. Çünkü islamcı iktidar gücünü önemli ölçüde, devlet aygıtını elinde tutmaktan, belli bir ölçekte konsolide ettiği kitle tabanından ve daha çok da muhalefetin, dağınıklığı, güçsüzlüğü ve siyasetsizliğinden alıyordu.


İşte bu tablo 31 Mart seçimlerinde değişti. Bir ucunda merkez sağın, ekseninde merkez solun, diğer ucunda da Kürt siyasal hareketi ve sosyalistlerin bulunduğu geniş bir demokrasi bloku oluştu. Toplumdaki direniş eğilimi güçlendi ve gelecek umudu tazelendi. Bu gelişme önemli ve yeni bir başlangıçtır. O nedenle, tehdit ve zorla zaferi çalma girişimlerine, bedeli ne olursa olsun izin verilmemelidir.

Unutmamak gerekiyor ki, Erdoğan’ı ve AKP’yi iktidara getiren bütün iç ve dış dinamikler köklü şekilde değişmiş durumda. Siyasal islam dünyada iflas ederek yüz kızartıcı şekilde çöktü. AKP iktidarının bu nesnel gerçekliğe daha fazla direnmesi mümkün görünmüyor. O nedenle, ülkenin bu kader eşiğinde kararlılık ve cesaret gerekiyor.

https://www.abcgazetesi.com/akp-iktidarinin-cokus-sureci-6962




Bu ileti en son melnur tarafından 06.04.2019- 11:20 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Kurtuluş Kılçer (TKH) ne yapmak istiyor? melnur 1 2337 23.08.2020- 04:53
Konu Klasör TİP: Kurtuluş ve kuruluş için temel ilkeler... melnur 1 1431 22.10.2021- 00:02
Konu Klasör 'Kaba materyalizm illeti' ve kurtuluş fikri... melnur 0 1423 12.11.2019- 06:37
Konu Klasör Ulusal Kurtuluş Mücadelesinde Gerici Ayaklanmalar... melnur 4 2243 20.04.2020- 11:42
Konu Klasör Kurtuluş Yolu: Sefalet Solunun göçmenlik hülyaları: Enternasyonalizm mi Ümmetçilik mi? tarihselmaddeci 1 976 15.06.2022- 03:20
Etiketler   Yerel,   seçim,   bir,   kurtuluş,   olur
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS