SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 3 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   3   >   son» 
AKP ve yanılgılarımız!           (gösterim sayısı: 10.531)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 20.04.2019- 09:10


Metin çulhaoğlu'nun   ''Bu defterler artık kapansın'' başlıklı yazısını okuyup çoğu yazısını olduğu gibi, bu yazısını da bir başlık konusu haline getirmeye karar verdiğimde, başlığı daha da genelleştirmek istedim. Bu yüzden '' AKP ve yanılgılarımız '' koydum, zaman zaman uğrar ve yorumlarda bulunuruz, diye...

Metin Çulhaoğlu'na genellikle katıldığımı söyleyebilirim. Ne yazık ki, yerelde 25, merkezi iktidarda 17-18 yıldır egemenlik kurmuş bir partinin ne olup ne olmadığı konusunda kendilerini solcu-sosyalist sayanların en azından bir kısmının yanılgıları devam ediyor. Anlayabilmek pek de mümkün değil. Bu yanılgının, en azından sanalın sözde sol-sosyalist forumları için söylenecekse, ön yargılardan ve   bilgisizlikten kaynaklandığını söyleyebilmek mümkün. Değişebilirler mi; neyse!

Önce Metin Çulhaoğlu'nun yazısı:

Bu defterler artık kapansın

AKP denilen siyasal oluşumun tıynetini yeterince görememiş olanlar, 31 Mart’tan bu yana geçen iki üç hafta içinde herhalde daha net görmüşlerdir. Gerçekten, kelime, sıfat, tanım bulmakta zorlanıyoruz, ne desek az geliyor.

Bu parti budur.

Re.s'i falan da değil, partinin kendisi budur; partinin ötesinde, adını böyle koyacaksak, “Siyasal İslam” budur. Siyaset anlayışı ve felsefesi; demokrasiye, farklılıklara, rakiplerine, vb. yaklaşımı son 15-20 gün içinde ortaya çıktığı gibidir. 2002 yılından başlayarak iz sürersek, değişen ve başkalaşan bir AKP yoktur; değişmeye yüz tutan seçmen tercihi vardır, o kadar.

Böyleyse, kimi defterlerin de artık kapatılması gerekmektedir.

***

Ne gibi defterler?

Örneğin, dinin “özünde” ya da kimi dincilerin zamanında söylediklerinde keramet arayıp bunları günümüze uyarlama gibi saçmalıklardan vaz geçilmeli, bu defter kapatılmalıdır. Başka dinler ne kadar “barış ve hoşgörü dini” ise İslamiyet de o kadar öyledir (zaten pek çok dinci-gerici “hoşgörü” sözcüğünden sadece “tahammülü” anlamaktadır). Bugün tutup “Medine Vesikasından” ya da Said Nursi’nin zamanında söylediklerinden demokrasi adına bir şeyler çıkarmaya çalışanları artık kimse ciddiye almamalıdır.

Bu işin Kürt siyasetindeki meraklıları dâhil…

İdris Küçükömer’in “düzenin yabancılaşması” tezi (1969), “tarihsel bir yanılgıyı düzeltme” adına 1974’te CHP-MSP koalisyonuyla siyasete tahvil açısından test edilmiş, baştan aşağı fos çıkmıştır. Sonra Türkiye 2002 yılından başlamak üzere 17 yıl aslında “solcu” sayılması önerilen “İslamcı-doğucu halk cephesi” tarafından yönetilmiştir ve sonuç ortadadır.

İsteyen, akademide bunlar üzerine düşünsün, çalışsın, araştırsın; ama kimse bu tezlerin karşılığını siyaset alanında arayıp bir de sola vaaz vererek insanın asabını bozmasın…

Örneğin, bir ilimizde Ramazan’da oruç yediği için saldırıya uğrayan birinin canını kurtarmak için Erzurum Hancılar, Besiciler ve Sütçüler Odası’na değil de bulabildiği bir Orduevi’ne sığınacağı kesin iken bu kişi kimsenin önüne “beyaz Türk”, “asker vesayeti”, “mağduriyet”, “empati”, “ötekileştirme” vb. nameleriyle çıkmasın.

Çıkacaksa tez jürisi önüne çıksın, başkalarını rahat bıraksın.  

***

Okur, “söyledi, içini döktü, rahatladı” diye düşünebilir; gerçi o da var, ama önemli olduğunu düşündüğümüz kimi çıkarımlarla birlikte…

Birincisi: Türkiye’de milliyetçilikle ve şovenizmle geçişkenlik taşımayan, hatta bunlarla her durumda yeniden belirlenmeyen bir Siyasal İslam olamaz. “Olsaydı ne iyi olurdu” ya da “daha az zararlı olurdu” türü tefekkür beyhudedir. Günümüz kapitalizminin gerekleriyle bağlantısız bir İslam nasıl mümkün değilse, milliyetçiliğe ve şovenizme gitmeyen bir Siyasal İslam da mümkün değildir.  
 
İkincisi: Din antropologları ne der bilemeyiz; ama “halk İslam’ı” denilen olgunun varlığını kabul etsek bile bunun hiçbir zaman kendi haline bırakılmayacağını da kabul etmek gerekir. En tepedeki büyük holdinglerden onların yerel ayaklarına, geleneksel ya da türedi sermaye kesimlerine uzanan bir ağ, kendi katı ideolojisiyle bir tür “İslam aristokrasisi” olarak halk İslam’ına deyim yerindeyse mutlaka “sarkacak”, ona kendi şeklini verecektir.

Üçüncüsü: Solcular, sosyalistler aydınlanmacıdır. Ama günümüz Türkiye’sinde “dinci gericilik” denilen olguya karşı kendi alanında ayrı bir “aydınlanma mücadelesi” ya da “aydınlanma hareketi” olamaz. Sosyalizmin kendi kapitalizm-düzen eleştirisi vardır; geniş kesimlerin önüne bu eleştirinin öğeleriyle, mesajlarıyla, söylemleriyle, çağrılarıyla çıkılır ve aydınlanmanın kendisi de bunlara içerilmek durumundadır.



Umarız hepsi anlaşılmıştır.

  https://ilerihaber.org/yazar/bu-defterler-artik-kapansin-96603.html





Bu ileti en son melnur tarafından 21.04.2019- 09:40 tarihinde, toplamda 3 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Proleter_Devrimci
[ Proleter_Devrimci ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.01.2019
İleti Sayısı: 132
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

26 kere teşekkür edildi.
44 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: Proleter_Devrimci
Cevap Tarihi: 20.04.2019- 13:05


Alıntı Çizelgesi: Alıntı yazmış
Üçüncüsü: Solcular, sosyalistler aydınlanmacıdır. Ama günümüz Türkiye’sinde “dinci gericilik” denilen olguya karşı kendi alanında ayrı bir “aydınlanma mücadelesi” ya da “aydınlanma hareketi” olamaz. Sosyalizmin kendi kapitalizm-düzen eleştirisi vardır; geniş kesimlerin önüne bu eleştirinin öğeleriyle, mesajlarıyla, söylemleriyle, çağrılarıyla çıkılır ve aydınlanmanın kendisi de bunlara içerilmek durumundadır.




Sayın Çulhaoğlu'nun yazısının büyük bölümüne bende katılıyorum. Fakat yazısının iktibas ettiğim bu kısmının özellikle önemli olduğunu düşünüyorum. Günümüzde Sosyalizm mücadelesinin dışında kalan bir aydınlanma mücadelesi olamaz. Yine bu aydınlanma mücadeleside sınıfsal mücadeleden bağımsız kalamaz. Bu sebeple genellikle ulusalcılar tarafından dile getirilen ve aydınlanmayı yüzeysel bir burjuva ufkuna indirgeyen anlayış, günümüzde artık aydınlanmacı ve ilerici değildir. Ne yazık ki sosyalist sol içerisinde de kimi çevreler bu yanlışa düştüler ve ulusalcılarla kol kola ( ki bu ulusalcılar arasında Kürt karşıtı kişilerde vardı) girerek, onların retoriklerini tekrarlayarak aydınlanmayı, yüzeysel kavramlara ve sloganlara indirgediler. Halbuki bu, yetmez ama evet diyerek İslamcılara eklemlenen kimi solcular kadar vahim bir durumdu...

Umarım 10 sene önce özellikle türban tartışmalarında düşülen bu hata yeniden tekrarlanmaz ve cumhuriyeti savunuyoruz adı altında ulusalcıların kuyruğuna takılınmaz.




Bu ileti en son Proleter_Devrimci tarafından 20.04.2019- 13:07 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 20.04.2019- 18:52


Sn.proleter devrimci;

Sizin söylemek istediğinizi tam olarak anlayabilmem için önce ulusalcılığın size göre ne anlama geldiği konusuna bir açıklık getirmelisiniz. Çünkü her ulusalcı söylem veya ulusalcılık eleştirisi farklı bir tanımla ilişkilendiriliyor; daha doğrusu ne olduğu netleştirilmeden söylenip geçiliyor. Öyle olunca da ''ulusalcı aydınlanmacılık'' ne anlama geliyor, o da anlaşılmıyor. Bize bu konuları kısaca özetler misiniz?   Oldukça önemli bir konu çünkü. Bazı sosyalistler bile ulusalcı aydınlanmacılığın yüzeysel ve sloganvari söylemine takılmışlar iddianız bile var. O zaman bu konuyu biraz açmak ve netleştirmek düşüyor size!





Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Proleter_Devrimci
[ Proleter_Devrimci ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.01.2019
İleti Sayısı: 132
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

26 kere teşekkür edildi.
44 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: Proleter_Devrimci
Cevap Tarihi: 20.04.2019- 19:36


Tabi ki. Ulusalcılık, sanayi devrimi sonrası palazlanan burjuvazinin, siyasal iktidarı ele alışını ve devlete kendi sınıfsal kontrolünü hakim kılışını sağlayan ideolojik referanstır. Politik, kültürel, ideolojik düzlemde çeşitli söylemlere sahip olsa da ulusalcılığın temel amacı, her burjuvazinin kendi ülkesindeki pazara hakim oluşunu mümkün kılmak olmuştur. 18. ve 19. yüzyıllardaki uluscu hareketlerinde son kertede bir pazara hakim olma savaşı olduğunu söyleyebiliriz. Bu bağlamda ulusalcılık ve onun temsil ettiği anlayış, burjuvaziye içkin olan ve onun siyasal hakimiyetini mümkün kılan değerleri ihtiva etmektedir. Mesela özel mülkiyet, burjuva demokrasisi, sermaye egemenliği gibi... Dolayısıyla ulusalcılığın temsil ettiği ve savunduğu anlayış, Sosyalizm ile taban tabana zıttır. Fakat ne yazık ki son dönemde bu gibi burjuva değerlerini ilericilik olarak telakki eden ve bu sebeple ulusalcılığa eklemlenen bir anlayış türedi. Bu son derece yanlıştı.

Bu arada ben ulusalcı aydınlanmacılık şeklinde bir şey söylemedim. Bunu nereden çıkardınız anlayamadım doğrusu...




Bu ileti en son Proleter_Devrimci tarafından 20.04.2019- 19:37 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 20.04.2019- 19:49


Sanırım siz, ulusalcılık diye milliyetçiliği tanımladınız. Öyle mi görüyorsunuz; milliyetçilik eşittir ulusalcılık gibi...



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Proleter_Devrimci
[ Proleter_Devrimci ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.01.2019
İleti Sayısı: 132
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

26 kere teşekkür edildi.
44 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: Proleter_Devrimci
Cevap Tarihi: 20.04.2019- 20:00


İngilizce'de ulusalcılık ve milliyetçilik gibi bir ayrım yoktur. İki kavram içinde nationalism kelimesi kullanılır ve aynı anlamı karşılar. Bu iki kavram arasında sadece Türkiye'de bir ayrım gözetilir. Daha seküler milliyetçilikler ulusalcılık olarak adlandırılarak, milliyetçilikten ayrılmaya çalışılır. Fakat özünde aynıdır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 20.04.2019- 20:14


Miliyetçilik ve ulusalcılık sözcük olarak aynıdır ancak Türkiye'de pratikte bir fark vardır. Ulusalcılık genellikle kendini aynı zamanda solcu olarak tanımlayanlar tarafından kullanılır. Milliyetçilikten böyle bir farkı vardır. Kısaca milliyetçilikle eş anlamlı olarak pek kullanılmaz. Türksolu kullanır, Kimi Perincekçiler de kullanır ama genellikle kullanılmaz. Ulusalcı olduğunu söyleyenlerden ''sosyalistim'' diyenlere de çoğunlukla rastlanır. İçeriği de pek çoğunda   farklıdır. ( Maç izliyorum, sonra devam ederim.)



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 20.04.2019- 21:29


Bu arada ben ulusalcı aydınlanmacılık şeklinde bir şey söylemedim. Bunu nereden çıkardınız anlayamadım doğrusu... demişsiniz ama, ulusalcıların aydınlanmacılığının yüzeysellik olduğunu da siz söylemiştiniz. ''Burjuva ufku'' nu aşamadığı ve ''slogan''   gericiliğine geli da eklemiştiniz. Demek ki sosyalistlerin aydınlanmacılığı ile ulusalcıların aydınlanmacılığı arasında özde bir fark var ve ulusalcıların aydınlanmacılığı artık ilerici de değil(miş).

Sn.Proleter Devrimci bu konu başlığının burada söylediklerinizle hiçbir ilgisi olmadığını düşünüyorum. Daha doğrusu AKP ne zaman bir konunun merkezine otursa, ilginçtir, konu bir şekilde ulusalcılığın gericiliğine takılıp kalıyor!

Çulhaoğlu farklı bir şeyden söz ediyor. Aydınlanmacılık konusu sadece aydınlanma bağlamında kalınarak savunulamaz demek istiyor. Aydınlanmacı anlayışın bu bağlamda sınıf mücadelesine eklemlenerek savunulmasının önemini sadece Çulhaoğlu da savunmuyor; sizin o ''bir kısım sosyalistler'' olarak niteledikleriniz de baştan beri aydınlanmacılığı, laikliği hep bu bağlamda savundu, savunuyor. Ama ulusalcı dediklerinizle ortak yanları Kürt hareketine biat etmedikleri, kuyrukçu olmadıklarıdır.   ( Kürtlere karşıt da değiller, Sn. proleter devrimci!) Belki bu yüzden, o tür aydınlanmacılığın ilerici olmadığını söylüyorsunuz.

Somutlaştıralım, aydınlanmacılığın en öne çıkan özelliği laikliktir. Laiklik tanımı da en genel anlamıyla anlama çabasının gökyüzünden yeryüzüne indirilmesidir. Yani aklı, bilimi referans almaktır. AKP'nin laiklik karşıtlığı ise dini referanslardır. Dinciliktir. Bir ulusalcının da bir sosyalistin de, veya laikliği savunan bir milliyetçi veya bir liberalin karşıtlığının anlamı budur. Toplumsal ve siyasal yaşamın akıl ve bilim yoluyla yorumlanmasıdır Sn. proleter devrimci. Bu karşıtlığın önemi kiminin bir adım önde veya geride olması değildir, doğrudan doğruya dinci gericiliğe cepheden karşı çıkmaktır. Hangi saiklerle laiklik savunulursa savunulsun, önemlidir. Önemli olarak yorumlanmalıdır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Proleter_Devrimci
[ Proleter_Devrimci ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.01.2019
İleti Sayısı: 132
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

26 kere teşekkür edildi.
44 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: Proleter_Devrimci
Cevap Tarihi: 20.04.2019- 21:45


Alıntı Çizelgesi: Alıntı yazmış
Çulhaoğlu farklı bir şeyden söz ediyor. Aydınlanmacılık konusu sadece aydınlanma bağlamında kalınarak savunulamaz demek istiyor. Aydınlanmacı anlayışın bu bağlamda sınıf mücadelesine eklemlenerek savunulmasının önemini sadece Çulhaoğlu da savunmuyor; sizin o ''bir kısım sosyalistler'' olarak niteledikleriniz de baştan beri aydınlanmacılığı, laikliği hep bu bağlamda savundu, savunuyor. Ama ulusalcı dediklerinizle ortak yanları Kürt hareketine biat etmedikleri, kuyrukçu olmadıklarıdır.   ( Kürtlere karşıt da değiller, Sn. proleter devrimci!) Belki bu yüzden, o tür aydınlanmacılığın ilerici olmadığını söylüyorsunuz.



Evet, bir önceki mesajımda bende tam olarak bunu söyledim. Yani Çulhaoğlu'ndan farklı düşünmüyorum. O da benim düşüncelerimden farklı bir fikir ileri sürmüyor. Fakat maalesefki siz burjuva aydınlanması ile Marksizm arasındaki çelişkileri göremiyorsunuz. Soyut bir laiklik algısı üzerinden hareket ediyorsunuz. Burjuva aydınlanması sadece laiklikten ibaret değildir. Mesela özel mülkiyeti kutsar. 18. ve 19. yüzyılın aydınlanmacı burjuva devrimlerinin bir çoğunun ortaya çıkardıkları anayasalar, mülkiyet hakları üzerinden hareketle burjuvazinin çıkarlarının ifadesi olmuşlardır. Bu o dönem için ilerici olabilir ama bugün için değildir. Zira mülkiyet ilişkilerini hedef almayan bir Komünizm ve emek mücadelesi olamaz! Bu sebeple burjuva aydınlanmasının değerleri, bugünün sol mücadelesi içerisinde fazla büyütülecek bir niteliğe sahip değildir. Aydınlanma ancak günümüz Sosyalizm ve emek mücadelesine içkin hale getirilirse bir anlam ifade eder.

Alıntı Çizelgesi: Alıntı yazmış
Somutlaştıralım, aydınlanmacılığın en öne çıkan özelliği laikliktir. Laiklik tanımı da en genel anlamıyla anlama çabasının gökyüzünden yeryüzüne indirilmesidir. Yani aklı, bilimi referans almaktır. AKP'nin laiklik karşıtlığı ise dini referanslardır. Dinciliktir. Bir ulusalcının da bir sosyalistin de, veya laikliği savunan bir milliyetçi veya bir liberalin karşıtlığının anlamı budur. Toplumsal ve siyasal yaşamın akıl ve bilim yoluyla yorumlanmasıdır Sn. proleter devrimci.



Sınıfsal ilişkilerden bağımsız bir bilim anlayışı yoktur sayın melnur. Üretim araçlarını ellerinde bulunduran sınıf, bilimsel ve düşünsel hayatada kendi sınıfsal damgalarını vururlar. Dolayısıyla kapitalist bir düzende, düşünsel ve bilimsel hayatı kontrol edende yine burjuvazinin kendisidir. Dolayısıyla bu kadar gözünüzde büyütmemenizi tavsiye ederim. Bugün kamuoyunun önüne entelijansiya olarak sürülen liberal veya ulusalcı sözüm ona aydınların günde 5 vakit Marksizme küfür etmeleri bunun bir göstergesidir.





Bu ileti en son Proleter_Devrimci tarafından 20.04.2019- 22:00 tarihinde, toplamda 3 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 3 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   3   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Paris ne yana düşer, Silvan ne yana… dayanışma 0 3400 16.11.2015- 17:06
Konu Klasör Bir kavram var ki o bir yana diğerleri bir yana melnur 0 2818 10.12.2016- 15:48
Konu Klasör Anketlerde seçim sonuçları melnur 3 3845 24.03.2019- 21:08
Konu Klasör 14 Mayıs seçim sonuçları ve sosyalistler... melnur 6 406 10.06.2023- 05:40
Konu Klasör DNA sonuçları açıklandı: İnsan değiller... melnur 2 124 01.12.2023- 19:49
Etiketler   AKP,   yanılgılarımız
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS