SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 3 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2]   3   >   son» 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Proleter_Devrimci
[ Proleter_Devrimci ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.01.2019
İleti Sayısı: 132
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

26 kere teşekkür edildi.
44 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: Proleter_Devrimci
Cevap Tarihi: 20.04.2019- 21:56


Ulusalcıların kendilerini sol olarak tanımlamaları, onların hareketlerine yön veren davranış kodlarının, milliyetçilerden pekte farklı olmadığı gerçeğini değiştirmiyor. Özellikle Kürt karşıtlığı noktasındaki iki grupta benzer refleksler gösteriyor. Hatta kendisini sol olarak tanımlayan ulusalcılar, sol kavramını yozlaştırmaları sebebiyle daha büyük bir tehlike arz etmektedirler sol için...




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.994
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 20.04.2019- 22:05


Reel sosyalizmin çözülüşü, AKP'nin iktidara uzanışı, Kürt hareketinin giderek sağa kaymasına da yol açtı. Kürt hareketi bir bütün olarak Marksizm Leninizm'den ve bilimsel sosyalist ideolojiden kendini soyutlamıştır. Bu durum özellikle yazılı ve görsel medyaya demokras, ve özgürlük çığırtkanlığı olarak yansımıştır. Hatırlayın, Kürt aydınları, AKP'nin gerici sözcüleri, troçkistler, kimi solcular, hep birlikte, önceliberal demokrasi teraneleri altında Kemalizm, askeri vesayet, ulusalcılık karşıtlığını sürekli pompalıyorlardı. Sanalın sözde forumlarına bu konumlanış sanki sol-sosyalist ve enternasyonalist bir konumlanışmış gibi yansıyordu. Solculuk Kürt hareketine kuyrukçuluk yapmaktan geçiyordu. Medyada sağlı sollu liberallerin söyledikleri burada Kürt hareketi ekseninde savunuluyordu. Ülkeye demokrasi ve özgürlük Kürt hareketinin mücadelesi ekseninde gelişecekti ve AKP de bu konuya oldukça sıcak bakıyordu. Hatta ''bu sorunu çözerse Erdoğan çözerdi''. Bu kadar da değil, ülkede burjuva demokrasisi AKP ve Kürt hareketi ortaklığıyla tamamına erdirilecekti.

''Ulusalcılarla aynı aydınlanmacılığı savunan bir kısım sosyalistler'' de o iklimin ortaya çıkardığı bir ezberdir. Türban konusunu yorumlayış şekli de o ''laikçilik'' döneminden kalma. ( Ali Bulaç ve benzerleri çok kullanırdı.)Türban konusu hala anlaşılamadıysa gereksiz bir açıklama olacak ama, yine de değineyim. Türbana karşıtlık, bir genç kızın veya bir kadının başını örttüğü bir başörtüsüne karşıtlık değildir. Çok anlatıldı, çok anlattım ama sanki özellikle anlaşılmak istenmiyor. Türban karşıtlığı kadınlarımızı türbana yönelten koşulları sürekli köpürten ve bu tür konuları ''arka bahçe'' olarak kullanan siyaset karşıtlığıdır. Önce Erbakan ve sonra Erdoğan buradan yol almak istedi, bu yüzden bu konuları kaşıdı ve sürekli gündemde tuttu. Bizim, benim karşıtlığım bu siyasetleredir. Türbana karşıtlık sözüyle anlatılmak istenen budur. Türbana özgürlük teraneleriyle yürüyüşler yapan, örnekse köprüde zincirler oluşturan kişilere karşıtlık da bu zemindeydi. Yoksa bir kadının inancı gereği takacağı bir başörtüsüne kim karışabilir, böyle bir şey olabilir mi?


Sözde sol-sosyalist ve dahi enternasyonalist forumlardaki bu kuyrukçu ve gizli AKP'ci iklimin zihinlerde bir karmaşa yarattığına inanıyorum. AKP dinci faşizmi koşar adım örerken buralarda solculuk oynanıyor ve muhalefete muhalefet etmek keskin komünistlik falan sanılıyordu. Kürt hareketi ne yaparsa, ne söylerse iyi yapa, iyi söylerdi. Öylesine bir biat vardı ki, Kürt hareketine eleştirel yaklaşım ''Kürt halkına düşmanlık'' olarak yorumlanıyordu.


Zihin bir kez alt üst olmasın!


Çok uzatmayayım; bütün bu yaşanmışlıklar geçti gitti ama kimilerin zihinlerinde hala etkisini sürdürüyor. En kötüsü de hala AKP'nin ne olduğunun anlaşılamamış olması. Böyle olduğu için de AKP denildiğinde ''ama ulusalcılık'' diye yanıt veriliyor!( Sn. Proleter Devrimci; sizin için söylemiyorum, genel bir tespit yaptım.)


Bu konuları geride bırakmak istiyorum aslında. Bir sosyalistin savunması gereken azami ''program'' devrim ve sosyalizm ise asgarisi ise AKP karşıtlığıdır. Bu ikisi bir arada olmalıdır. Ulusalcılığın en öne çıkan özelliği sosyalist olduklarını da söyleseler bile birinci koşulun öncelikli olmamasıdır. Kürt hareketine orasından burasından yanaşıp bir şekilde biat edenlerde ise büyük çoğunlukla ikinci koşul yok. Pek çoğunda birinci koşul yok, ya; o da ayrı bir sorun!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.994
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 20.04.2019- 22:29


Sınıfsal ilişkilerden bağımsız bir bilim anlayışı yoktur sayın melnur. Üretim araçlarını ellerinde bulunduran sınıf, bilimsel ve düşünsel hayatada kendi sınıfsal damgalarını vururlar. Dolayısıyla kapitalist bir düzende, düşünsel ve bilimsel hayatı kontrol edende yine burjuvazinin kendisidir. Dolayısıyla bu kadar gözünüzde büyütmemenizi tavsiye ederim. Bugün kamuoyunun önüne entelijansiya olarak sürülen liberal veya ulusalcı sözüm ona aydınların günde 5 vakit Marksizme küfür etmeleri bunun bir göstergesidir.

Toplumsal bir bilim, Marksist bilim diye bir olgu olması, astronomi, coğrafya, psikoloji, arkeoloji vb. olarak tanımlanan bilim anlayışının olmadığı anlamına gelmez. Darwin evrim kuramını BİLİMSEL temellere oturttuğunda ( doğal seçilim)   Marks Darwin'e mektup yazıp o sıralarda yazmakta olduğu Kapital'i ona ithaf etmek ister. Darwin kabul etmez falan. Engels Doğanın Diyalektiği'ni yazarken zamanının bilimsel bulgularını kullanır. Lenin de madde konusunda bilimsel/felsefi bir tanımla konuyu netleştirir. Söylemek istediğim akıl ve bilimle anlatılmak istenen dini değil aklı referans almanın önemidir. Aydınlanma da esasta budur.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.994
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 22.04.2019- 08:33


Bugün kamuoyunun önüne entelijansiya olarak sürülen liberal veya ulusalcı sözüm ona aydınların günde 5 vakit Marksizme küfür etmeleri bunun bir göstergesidir.

Sn.Proleter Devrimci; konuyu ulusalcılığa kilitlediniz, buradan çıkamaz olduk. Merak ettim şu günde beş vakit Marksizme küfür eden ulusalcılar kimler?   Birkaç isim verip, küfür örneklerini gösterebilir misiniz?

Bu soruyu soruşumun nedeni, benim böyle bir örneğe hiç rastlamayışım. Faşizan bir yanı da olan TürkSolu'nda bile Marksizme küfür edilen bir örnek yok. Tam tersine liberalizme karşı sözde de olsa Marksizmi savunurlar. Bilgilenmek istedim.





Bu ileti en son melnur tarafından 22.04.2019- 08:36 tarihinde, toplamda 3 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.994
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 22.04.2019- 08:44


Ulusalcıların kendilerini sol olarak tanımlamaları, onların hareketlerine yön veren davranış kodlarının, milliyetçilerden pekte farklı olmadığı gerçeğini değiştirmiyor.

Ulusalcılığın sözcük olarak milliyetçilikten pek de farklı olmadığını söylemiştim. Ama siyaset pratiğine geldiğimizde tek bir ulusalcılıktan söz etmek de pek mümkün değil. Perincek'in ulusalcılığı ile TürkSolu'nun ulusalcılığı farklı. Ulusalcılığı Kemalizm ile birlikte savunanlarınki başka, CHP içindekilerinin genelde başka. vb. Bu yüzden bu kavram gelişigüzel kullanılmamalı. Ama bir konuda haklısınız, ulusalcıların tümü Kürt hareketinin siyasetlerine karşıdır. Yanıldığınız nokta ise Kürt hareketine karşıtlığı Kürt halkına karşıtlık olarak kodlamanız. Sanırım bu kodlamayı sözde sol-sosyalist ve dahi burjuva kozmopolitizmini enternasyonalizm olarak benimseyen forumlardan edinmişsiniz. Düzeltmek de zor oluyordur. Düşünün ki, AKP ve MHP'nin siyasetlerine temelden karşısınız ve bu karşıtlığın Türk halkına karşıtlık olarak zihninize yerleştiriyorsunuz!

Doğru olur mu?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.994
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 22.04.2019- 08:52


Özellikle Kürt karşıtlığı noktasındaki iki grupta benzer refleksler gösteriyor.

Düzelterek söyleyeceksem, Kürt hareketine karşıtlık noktasındaki iki grup diyorsanız, o zaman ulusalcılığın milliyetçilikten farklı bir yanı olduğunu söylüyorsunuz demektir. Dolayısıyla kullandığınız ulusalcılığın anlamı olarak milliyetçiliği tanımlamak da çok doğru olmaz. Bence bu sözcüğün anlamı tam olarak kavranmadan pek de kullanılmamalı. Sadece bu kavramla ilgili de değil; zihnimizde netleştiremediğimiz hiçbir kavramı da bu şekilde gelişigüzel kullanmamalıyız.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.994
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 24.04.2019- 10:12


Bu, hiçbir şey söylemeyen gereksiz ve kısır tartışmayı bir kenara bırakıp M.Çulhaoğlu'nun yazısına döneceksek, AKP için söylediklerinin eksiği vardır, fazlası yoktur.

AKP denilen siyasal oluşumun tıynetini yeterince görememiş olanlar, 31 Mart’tan bu yana geçen iki üç hafta içinde herhalde daha net görmüşlerdir. Gerçekten, kelime, sıfat, tanım bulmakta zorlanıyoruz, ne desek az geliyor. (...)Re.s'i falan da değil, partinin kendisi budur; partinin ötesinde, adını böyle koyacaksak, “Siyasal İslam” budur. Siyaset anlayışı ve felsefesi; demokrasiye, farklılıklara, rakiplerine, vb. yaklaşımı son 15-20 gün içinde ortaya çıktığı gibidir.

Evet, eksiği vardır, fazlası yoktur. AKP sıradan bir burjuva partisi değildir. En önemli özelliği bu topraklarda tarihsel bir ileri adım olan cumhuriyete, aydınlanmaya ve başta laiklik olmak üzere her türlü kazanımlarına radikal bir biçimde karşıtlığı/düşmanlığıdır. Cumhuriyetin bir parantez olarak görülmesinin nedeni de budur ve 2023'te, cumhuriyetin yüzüncü yılında, sürekli söyledikleri biçimde, bu parantezin kapatılacağı ve yerine karşı devrimci bir kurumlaşmayı tamamlayacaklarını dile getirmekteler. Bugüne kadar yapılanlar da bu yolda emin adımlarla ilerlediklerinin bir kanıtıdır.

Arkadaşlar, kendimizi kasmamızın hiçbir anlamı yok. Bu ülkede bu sürece karşı çıkmayan, bu siyasete tam boy cephe almayan bir insan olamaz! Mümkün değil. Alfabenin abc'si bu. Matematiğin dört işlemi, öncesinde toplama çıkarması. AKP karşıtlığını içselleştirmeyen birinin ilericiliği, devrimciliği, solculuğu, sosyalist/komünistliği lafazanlıktan başka bir şey değildir. Hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur. Anlamsızdır. Geçen yüzyılın başlarındaki Rusya örneğini vereceksek, Rus monarşisine karşı çıkmadan, cephe almadan siyaset yapmaya çalışmakla eş anlamlıdır.Böyle bir şey olabilir mi?

AKP'yi anlamadan, bilmeden ve AKP karşıtlığında yer alınmadan siyaset yapılamaz. Hele sol siyaset asla. Bu gerçek kavranmadan söylenmeye çalışılan her söz, ileri sürülen her iddia gericiliktir, gericilikle ilişkilidir. Söylenmeye çalışılanlar marksist, komünist veya enternasyonalist makyajlı olsa dahi...

Bu ülkede, bu altını çizmeye çalıştığımız gerçekliği kavrayan milyonlar var. Adına da toplumsal muhalefet diyoruz. Önce cumhuriyet mitingleriyle ortaya çıktılar. Sonra bir adım daha ileri gittiler ve gezi direnişinde başrolü oynadılar. Arada ufak tefek kendini göstermeler olsa da, bu toplumsal muhalefet çok daha belirgin bir biçimde 31 Mart seçimlerinde kendilerini gösterdiler. AKP gericiliği bu süreç sonunda, bu ısrarlı direnç sayesinde yerelde de olsa yenilgiye uğratıldı.

Cumhuriyet mitinglerine çeşitli gerekçelerle karşı çıkanlar, gezi'ye bile ''orta sınıf'' eleştirisinde bulunarak küçümseyenler, 31 Mart seçim sonuçlarını da görmezlikten gelmeye çalışanların,öteden beri ne zaman AKP eleştirisi olsa siyasal gericiliği adeta korumaya alırcasına konuyu başka yerlere çekip, başka başka hedefler göstermesinin tek bir açıklaması olabilir. Ya ne yaptığını, neyi savunduğunu bilmiyordur; ya da doğrudan doğruya gizli bir AKP'ciliği içinde yaşatıyordur. Bunun başka açıklaması yok. Toplumsal muhalefetin her bir öznesi kendi meşrepince AKP kötücülüğüne karşı dururken, bir solcunun bu karşı çıkışa karşı çıkmasının mantığı olabilir mi? Ne var ki...

Evet, ne var ki, AKP'yle kol kola olmayı önemseyen,ve hem ülkeye ve hem de bölgeye demokrasi ve özgürlük getireceklerini sanan sanalın boş beleş ''enternasyonalistleri'', kendilerini nasıl tanımlarlarsa tanımlasınlar karşıtlıklarını/düşmanlıklarını AKP'ye karşı değil de, Kürt hareketine biat etmeyenler üzerinden kurmuşlardır. Adını da koymuşlardır bu karşıtlık/düşmanlıkların. Çoğu zaman ulusalcılık, zaman zaman ise neo-faşizm, sosyal şoven vb. Çünkü Kürt hareketinin siyaseti AKP'yle birlikteliğe dayanıyordu. AKP ile ortak yanları da cumhuriyet karşıtlığıydı. Biri siyasal ve dinci gericilik gereği cumhuriyet, aydınlanma ve laiklik düşmanlığında bulunurken ve bu yüzden ''parantez'' benzetmesinde bulunurken, diğeri aydınlanmanın ve cumhuriyetin sınıfsal niteliğinin buruuva olması gerekçesiyle karşıtlık ve düşmanlık içinde olduğunu söylüyordu. Aralarında çok büyük fark yok aslında. Çok büyük fark olmadığı için baştan beri hep farklı gerekçeler üretmesine rağmen AKP muktedir hale gelinceye kadar sanalın sözde enternasyonalist komünistleri hep AKP'den, AKP'cilikten yana oldular. Gerekçelerinin de hiçbir karşılığı yok. Bir sosyalistin cumhuriyete ve aydınlanmaya karşı olmasının tek bir tanımlaması vardır; gericilik. İleri sürdüğü gerekçelerin hiçbir doğruluğu, geçerliliği ve anlamı yoktur. Gizli AKP'cilik de bu bağlamda ortaya çıkmaktadır.

Aydınlanma karşıtlığını ''ama burjuva aydınlanması o' diyerek aklı sıra eleştiren birilerine aydınlanmanın bir tarihsel sıçrama yarattığını, aydınlanma, cumhuriyet ve laikliğin burjuvazi önderliğinde gerçekleştirilmiş olmasının, önemini hiçbir zaman azaltmadığını ve bu yüzden 1789'a ''Büyük Framsız Devrimi'' denildiğini anlatmaya çalışmak gerçekten üzüntü verici. Aydınlanma ve cumhuriyetin, yani bir burjuva devriminin bu topraklardaki ( yani bir doğu toplumundaki)   önemini üstelik bir de kendilerinin enternasyonalist, komünist, solcu vesaire, olarak tanımlamaya çalışanlara anlatmak zorunda kalmak ise çok daha üzücü. Marksist olmak sanki burjuva aydınlanmasını reddetmek anlamına geliyor! ''Burjuva aydınlanması o zamanlar ilericiymiş, aradan yüz yıl geçmiş, ilericiliğini kaybetmiş.'' Söylediklerinin anlamına bile uzaklar.

Bir daha söyleyelim; somut bir örnekle anlatmaya çalışalım; 1923'le birlikte Anadolu Aydınlanması denilen süreçle anlama çabamızın referansı akıl ve bilim olmuştur. ''En hakiki mürşit ilimdir, fendir'' sözü bu yüzden söylenmiştir. Bunu söyleyenin, altını çizenin ''burjuvazi'' olması bu sözü gerici bir hale sokmaz. Dün de sokmaz, bugün de...Din ve inanç karşısında akıl ve bilimin önemini toplumsal ve siyasal yaşamın bir düsturu haline getirmek o gün de önemliydi, bugün de... Akıl ve bilimi hangi gerekçeyle olursa olsun küçümsemeye kalem oynatanların solculuğu ''s''sinden haberleri yoktur. Başkalarını kandırmaya çalışırken kendilerini kandırdıklarının farkında bile değiller.

Sanalın sözde sol forumlarının içler acısı hali hep bu ve benzer yanlışlıkları solculuk sanmalarından kaynaklanmıştır. Oysa burjuva aydınlanması, laiklik, cumhuriyet kazanımlarını sahiplenmeden solcu falan olunmaz. Solcu olmak, Marksist olmak, internette rastlanılan bir iki makaleden aşrtmaları almak ve altına üstüne bir şeyler yazmak değil ki! Cumhuriyet ve aydınlanma düşmanı bir siyasi anlayış bir rövanş peşinde hareket ederken, aklı başında birinin buna karşı çıkmaması mümkün olabilir mi? Cumhuriyet, aydınlanma, laiklik solun ayağını bastığı ve asla geri adım atmaması gereken zemindir. Burjuvazinin artık kendi devrimlerine, kendi kazanımlarına sahip çıkmaması, bundan böyle cumhuriyet ve aydınlanmanın ancak sosyalist bir düzende koruma altına alınabileceği ve ilerletilebileceği gerçeğiyle solu karşı karşıya bırakmıştır. Kimileri (örnekse ulusalcılar) cumhuriyeti ve aydınlanmayı koruma ve savunma konusunda AKP'nin karşısına dikilmesi, onları AKP'ye rağmen solun hedefi haline getirmez. Hemen her konuda ulusalcılığı ve ulusalcıları, üstelik ne olduğunu bile tam kestiremeden AKP yerine karşıya almak, neredeyse baş düşman ilan etmek, bu yüzden yanlıştır.

Şu aydınlanma, bilim ve akıl konusuna bir cümleyle tekrar değinilecekse, tarihte bu sürecin burjuvazi önderliğinde yapılmış olması ne tarihsel önemlerini azaltır ve ne de bugün için aynen savunulsa bile bir karşıtlık/düşmanlık nedenidir. Sosyalistler AKP'ye karşı aydınlanmayı, cumhuriyeti, laikliği, kadının erkekle eşitliğini vb. savunurlar. AKP gericiliğine bu bağlamda karşı çıkarlar. Düzen değişikliği mücadelesinin iktidar hedefine AKP karşıtlığını oturturlar. Bunu yaparken kendi meşrepleri dahilinde AKP karşıtlığı içinde olanlara da yaptıklarının önemli olduğunu altını çizmekle birlikte artık burjuvazinin egemen olduğu bir ülkede cumhuriyet ve aydınlanmayı sadece koruma amaçlı bir mücadele hattının başarılı olamayacağı, burjuvazinin gericileştiği ve bu yüzden sosyalist cumhuriyete ihtiyaç olduğu gerçeğini söyler, yazar ve propagandasını yaparlar. Yoksa AKP'yi gizli bir korunaklık içine alıp, ulusalcılığı anlamını dahi bilmeden baş düşman ilan etmek, bırakın solculuğu falan bir cumhuriyet yurttaşı olma konusunda bile sorunlu olmak demektir.

(Devam ederiz.)




Bu ileti en son melnur tarafından 24.04.2019- 10:15 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Proleter_Devrimci
[ Proleter_Devrimci ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.01.2019
İleti Sayısı: 132
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

26 kere teşekkür edildi.
44 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: Proleter_Devrimci
Cevap Tarihi: 24.04.2019- 19:03


Alıntı Çizelgesi: Alıntı yazmış
Aydınlanma karşıtlığını ''ama burjuva aydınlanması o' diyerek aklı sıra eleştiren birilerine aydınlanmanın bir tarihsel sıçrama yarattığını, aydınlanma, cumhuriyet ve laikliğin burjuvazi önderliğinde gerçekleştirilmiş olmasının, önemini hiçbir zaman azaltmadığını ve bu yüzden 1789'a ''Büyük Framsız Devrimi'' denildiğini anlatmaya çalışmak gerçekten üzüntü verici. Aydınlanma ve cumhuriyetin, yani bir burjuva devriminin bu topraklardaki ( yani bir doğu toplumundaki)   önemini üstelik bir de kendilerinin enternasyonalist, komünist, solcu vesaire, olarak tanımlamaya çalışanlara anlatmak zorunda kalmak ise çok daha üzücü. Marksist olmak sanki burjuva aydınlanmasını reddetmek anlamına geliyor! ''Burjuva aydınlanması o zamanlar ilericiymiş, aradan yüz yıl geçmiş, ilericiliğini kaybetmiş.'' Söylediklerinin anlamına bile uzaklar.



Yazınızın geneline büyük oranda katılmıyorum. Fakat şu iktibas ettiğim paragrafın üzerinde durarak, bir kaç hatanızı somut olarak göstermek ve düzeltmek istiyorum.

İnsanlık tarihi boyunca ilerletici ve devrimci atılımlar her dönem yaşanagelmiştir. Bu sadece 18. yüzyıl burjuva devrimlerine içkin bir fenomende değildir. Mesela İslam peygamberinin, Arap yarımadasında yaptığı bir devrimdir ve ilerletici bir nitelik taşır. Yine aynı şekilde İngiltere'de Magna Carta ve onun vasıtası ile Kralın yetkilerinin sınırlandırılması, insanlığın tarihsel ilerleyişi açısından kayda değer bir devrimci ilerlemeyi ifade eder. Bu devrimlerin 18. ve 19. yüzyıl sonrasında aldığı şekil ise daha çok burjuvazinin değerleri doğrultusunda biçimlendirilmiştir. Bu devrimlerin ilerletici oldukları ve bu bakımdan devrimci bir miras olarak özellikle tahlil edilmeleri önemlidir. Fakat insanlık stabil değildir. Sürekli olduğu yerde kalmaz. Sürekli değişim ve gelişim halindedir. Dolayısıyla tarihin bir döneminde ilerletici olan bir devrimsel anlayış, günümüzde artık o ilerici vasfını kaybetmiş olabilir. Dolayısıyla geçmişte ilerici olan bu anlayışı, günümüzde savunmak sizi gerici bir konuma düşürebilir. Mesela 16. yüzyılda ilerici bir vasıf taşıyan Reform hareketini bugün savunmak, Engels'in bile kimi görüşlerini olumladığı Calvin'in teolojik anlayışını veya Münzer'in toplumsal hareketini referans noktası alarak günümüzde bir mücadele anlayışı örgütlemek ne kadar anlamsızsa, günümüzde burjuva aydınlanması üzerinden bir Sosyalizm savunusu türetmekte o derece anlamsızdır. Zira burjuvazinin savunduğu değerler, günümüzde gericileşmiştir. Mülkiyet hakkı, bir tür sınıfsal diktatörlüğe denk düşen demokrasi, üretim ilişkilerinde emeğin sömürüsü vs... Burjuva aydınlanmasının ürünü olan ideolojik referanslar bunları savunur. Halbuki Sosyalistler, bu gibi anlayışlarla mücadele ederler. Bireysel mülkiyet hakkına karşı toplumsal mülkiyeti, burjuva demokrasisine karşı proleter iktidarını, emeğin sömürüsüne dayalı burjuva üretim ilişkilerine karşı sosyalist üretim ilişkilerini ikame etmeye çalışırlar. Dolayısıyla Sosyalistler, bırakın burjuva aydınlanma değerlerini savunmayı, onlarla mücadele ederler.


Siz diyorsunuz ki, ama ben bunları değil, Laikliği savunuyorum. Laiklikten eğer insanların dinsel prangalardan kurtulmasını anlıyorsanız, bu zaten burjuva değerler üzerine kurulu bir toplumda mümkün değildir. Bu ancak Sosyalist bir devrimle mümkün olabilir. Dolayısıyla burjuva üretim ilişkilerinin ve iktidarının mevcut bulunduğu bir toplumda Laikliğin savunusunun mümkün olduğunu sanmak, bu uğurda bir çaba sarf etmek zaten başlı başına saflıktır. Sen insanı tutsak olan metafizik düşünceleri üreten maddi üretim ilişkilerini değiştiremiyorsan, insanları bu maddi ilişkilerin insan zihnine olan yansımalarındanda kurtaramazsınız. Maddi gerçeklikten ve üretim ilişkilerinden kopuk bir sekülerizm anlayışı, en az dinsel anlayışlar kadar felsefi olarak idealist bir anlayışın ürünüdür.





Bu ileti en son Proleter_Devrimci tarafından 24.04.2019- 19:07 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 3 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2]   3   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Paris ne yana düşer, Silvan ne yana… dayanışma 0 3421 16.11.2015- 17:06
Konu Klasör Bir kavram var ki o bir yana diğerleri bir yana melnur 0 2837 10.12.2016- 15:48
Konu Klasör Seçim sonrası yazıları... melnur 1 8 30.03.2024- 08:29
Konu Klasör Anketlerde seçim sonuçları melnur 3 3878 24.03.2019- 21:08
Konu Klasör 14 Mayıs seçim sonuçları ve sosyalistler... melnur 6 429 10.06.2023- 05:40
Etiketler   AKP,   yanılgılarımız
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS