SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Cumhuriyet Devrimi ve onun Türkiye soluna olan etkisi hakkındaki düşüncelerim.           (gösterim sayısı: 2.578)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
vito
[ vito ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 25.10.2018
İleti Sayısı: 10
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: vito
Konu Tarihi: 06.11.2019- 12:46


Cumhuriyet Devrimi, Anadolu'nun sömürgeleştirilmesine karşı verilen Türk Kurtuluş Savaş'ının önderleri olan Türk burjuvazisinin temsilcileri tarafından yapılan bir burjuva devrimdir.

Onun ideolojisi olan Kemalist doktrin, Ziya Gökalp'in Türkçülük doktrinine dayanır. Ziya Gökalp, maceraperest olmayan, minimalist bir Türkçüydü. Türkiye Türkleriyle Azerbaycanlıların birleşmesini savunuyordu. Sosyalizme karşıydı, Weberciydi, solidaristti. Atatürk de solidarsistti. Solidarizm ise sınıfların sözde organik birliğini savunan faşizan bir öğretidir. Solidarizm, lafta bir sınıfın başka bir sınıf üzerinde olan tahakkümünü reddeder ama proletarya diktatörlüğünü savunan komünistleri ve de sosyal-demokratları ezmekten geri durmaz, durmadı.


Kemalist doktrinin bir başka unsuru da korporatizmdir ve o da faşizandır. Korporatizm, katı bir iş bölümünü savunur. Koproratist bir sistemde devlet, güya işçi sınıfı ile büyük burjuvazi arasında duran adil bir hakemdir. Faşist İtaya ve Almanya korporatist devleterdi. Bu bağlamda, Kemalizmin halkçılığı çok sınırlıdır. Ağa, efendi, paşa gibi ünvanlardan hoşlanmaz, herkesin yurttaş olmasını savunur ama işçi, köylü, asker, memur ve burjuvanın yerini bilmesini, birbirinin işine karışmamasını savunur.


Solidarist Korporatizm gibi bir unsuru içeren Kemalist doktrin elbette faşizan bir doktrindir. Öte yandan, Kemalizmin halkçılığı ve rasyonalizmi faşizmle bağdaşmaz. Faşizm maneviyatçıdır ve zümrecidir. Haliyle, Kemalizme faşizm demek eksik ve abartı olur. Bana göre yarı-aydınlanmacı yarı-faşist bir rejimdir.


Kemalizmin bir zalim yönü de şovenizmidir. Asimilasyoncu, tekçidir. yer yer ırkçı teorilere de prim vermişlerdir. Elbette ırkçılık çağın trendiydi, ıı dünya savaşı öncesinde Fransa'da da ırkçı düşünceler ana akımdı. Batıcı bir burjuva doktrin olarak Kemalizmin ırkçılığı onlardan alması sürpriz değildir.


Ve en önemli mesele Cumhuriyet devriminin emperyalist çağda gerçekleşmesidir. Proleter devrimler çağında Paris Komünü'nü ,1917 devrimini görüş geçiriş bir çağda burjuva bir devrim yapılmıştır. Emperyalizm çağında burjuva devrimin ilerci bir yanı yok. dolayısıyla Kemalizm gericiliktir.


Kemalist rejim, 1960'larda sosyal demokrasi açılımı yapmak zorunda kaldı çünkü komünizme yönelen halkın gazını almak lazımdı. Halen de gazını almaya devam ediyor.

Türkiye solunun kanaat önderleri ve mensupları, Kemalist-seküler kesimlerle aynı kültürel ortamda nefes alıp veriyor. Aynı barda takılıyor, aynı kamüsün çimlerinde yatıyor. Haliyle, hep onları kazanmayı düşlüyor. bazı partilerde popüler olan ''cumhuriyet'' vurgusu da bundan geliyor işte. Seküler kesim rasyonalisttir diye bizdendir gibi bir algıları var halbuki Kemalizm de kişilik kültüne dayanan bir tür din gibidir. Ramazan bayramını, kurban bayramını kutlayan bir parti göremezsiniz ama cumhuriyet bayramı ve 30 ağustos olunca akan sular duruyor. ya ikisini birden kutlayın ya da hiçbirini kutlamayın. niye seküler kesime iltimas geçiyorsunuz.  










Bu ileti en son melnur tarafından 06.11.2019- 18:39 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 07.11.2019- 05:20


Darılma ama, daha ilk cümlenden başlayarak bir dizi önyargını cümlelere dökmüşsün. Cumhuriyet ve Kemalizm'i sürekli olarak   ''faşizan'' sözcüğü ile yan yana kullanmışsın. Çok eksik, yanlış ve gereksiz bilgileri de yazında bol bol kullanmışsın. Yazının ana fikri ''benim cumhuriyet ve Kemalizm konusundaki önyargılarım'' haline gelmiş. Sanırım sizi de ilgilendiren işin bu boyutu.

Ve en önemli mesele Cumhuriyet devriminin emperyalist çağda gerçekleşmesidir. Proleter devrimler çağında Paris Komünü'nü ,1917 devrimini görüş geçiriş bir çağda burjuva bir devrim yapılmıştır. Emperyalizm çağında burjuva devrimin ilerci bir yanı yok. dolayısıyla Kemalizm gericiliktir.

Şimdi böyle bir paragraf kurmuşsun. Cumhuriyet ve Kemalizm hem faşizan ve hem de gericilik ama ortada açıklayamadığın bir burjuva devrimi var. Bu iki kavram bile yan yana olabilir mi? Bırakalım şimdi, doğru bilgiyi, tarihsel ilerlemeyi bir yana, kurduğun cümlelerde bir tutarlılık var mı? Sözlerinizden cumhuriyetin bir devrim değil, bir karşı devrim içerdiği ve öncesine göre gerici bir yönelim olduğu anlamı çıkıyor. O zaman bu konuları açmalısınız. Öncesinin ilericiliği cumhuriyetin ve devrimlerinin gericiliği nasıl oluyor falan...

Bir konuyu anlayabilmek için öncelikle sağlıklı bilgilere ihtiyaç var. Önce bilgi ve sonra yorum. Ama işin önceliğini önyargılar ve mutlaka karalanması ve yerin dibine batırılması gereken bir süreç olduğu almışsa o zaman hem yanlış bilgiler ve hem de tutarsız yorumlar düşünceye hakim olur. Yaptığınız yorumu öylece bırakacaktım. Çünkü bu tür yazı/yorumları düzeltmek ve yanıt vermek hem yararsız ve hem de hiç kolay olmuyor. Neredeyse, ''neresini düzelteyim ki bu yorumun'' durumu var.  

Böyle :)



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
vito
[ vito ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 25.10.2018
İleti Sayısı: 10
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: vito
Cevap Tarihi: 07.11.2019- 17:06


Alıntı Çizelgesi: Alıntı yazmış
Ve en önemli mesele Cumhuriyet devriminin emperyalist çağda gerçekleşmesidir. Proleter devrimler çağında Paris Komünü'nü ,1917 devrimini görüş geçiriş bir çağda burjuva bir devrim yapılmıştır. Emperyalizm çağında burjuva devrimin ilerci bir yanı yok. dolayısıyla Kemalizm gericiliktir.Şimdi böyle bir paragraf kurmuşsun. Cumhuriyet ve Kemalizm hem faşizan ve hem de gericilik ama ortada açıklayamadığın bir burjuva devrimi var. Bu iki kavram bile yan yana olabilir mi? Bırakalım şimdi, doğru bilgiyi, tarihsel ilerlemeyi bir yana, kurduğun cümlelerde bir tutarlılık var mı? Sözlerinizden cumhuriyetin bir devrim değil, bir karşı devrim içerdiği ve öncesine göre gerici bir yönelim olduğu anlamı çıkıyor. O zaman bu konuları açmalısınız. Öncesinin ilericiliği cumhuriyetin ve devrimlerinin gericiliği nasıl oluyor falan...






evet, hem bir devrimdir hem de bir karşı-devrimdir.
sn melnur, here şey akla kara değil ki. diyalektiği bilirsin.

şöyle açıklayayım. cumhuriyet devrimi ''öncesine göre -yani osmanlı'ya, meşrutiyete göre- geridir''dir demiyorum. yanlış anlamışsın.
ama cumhuriyet'in geri olduğu yani gerici olduğu doğrudur.
Emperyalizm çağı, adı üstünde emperyalistlerin/kaptalistlerin yani burjuvaların dünyaya egemen olduğu çağdır. böyle bir çağda kapitalizmden öte bir rejim kurmalısınız ki daha ilerici olabilesiniz. emperyalizm çağından bir burjuva devleti kurarsanız eğer o zaman yerinde sayarsınız, ayrıca sosyalistlere de köstek olursunuz. cumhuriyet'in gericiliğinden kastım budur. yerinde saymak da bir gericiliktir. gericilik ille de mevut rejimi yıkıp yerine daha geri bir rejim kurmak demek değildir.
ankara hükümeti ve cumhuriyet sosyalistlere köstek olmadı mı? oldu. yani karşı-devrimcilik yaptı. ek olarak, karşı-devrim kavramını sadece ilerici-devrimci güç'ü ezen değil ama ayrıca ilerici-devrimci projeye alternatif olarak halkın aklını alan gerici-devrimci bir proje olarak da okuyabiliriz. kemalist cumhuriyet böyle bir projedir.
öte yandan, evet, cumhuriyet devrimi, osmanlı'dan, ''feodalizm''den kalma pek çok bağnaz durumu ortadan kaldırdı, demokratikleşmeyi, kadın haklarını geliştirdi, üstyapıda kültürel bir ilerleme yarattı ve bu bağlamda devrimcidir ve dolayısıyla da devrimdir.
ama dediğim gibi, emperyalizm çağında uzun vadede ya da kısa vadede sosyalizmi hedeflemeyen her rejim gericidir.
bir de yazdıkların baştan sona eğri falan demişsin. sana öyle gelebilir. ona bakarsan ben de seni fazla şabloncu ve yüzeysel görüyorum. kavramları içselleştiremediğini düşünüyorum. bir şey diyemem. şu kısmı yanlış veya bu kısmı yanlış diyeblirsin. ya da zahmet etmeyebilirsin. ziyanı yok.




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 07.11.2019- 18:26


Sn.vito;

Hem başlık yazısı ve hem de verdiğiniz yanıt sadece rahatsız etmiyor ve aynı zamanda üzüntü de veriyor.   Ne yazık ki, 12 Eylül faşizminin yarattığı iklim ve özellikle Kürt hareketinin yükselişinine paralel olarak Türkiye solunun gerilemesiyle ortaya çıkan belirsizlik/savrulma giderek sağa yönelen Kürt hareketiyle sağlı sollu liberallerin belirlenimi altında geçti. Ve solculuk da, bu süreç sonunda bir yandan Kürt hareketine, Kürt hareketinin sağ siyasetlerine destek/biat ve diğer yandan da ülkede iyi kötü var olan cumhuriyet ve aydınlanma devrimine düşmanlıkla, nefretle sonuçlandı. Ben bu pozisyonda olan kişiler için yitirilmiş kuşak adını veriyorum. Onların iyileşeceklerine, sol-sosyalizm konusunda doğru bir pozisyon alacaklarına hiç inanmıyorum. Siz bu gruba giriyor musunuz, veya ne kadar giriyorsunuz bilmiyorum; henüz çok yenisiniz ama, şu an'a kadar yazdıklarınızla bana verdiğiniz izlenim bu.

Böyle bir giriş yapmak ihtiyacı hissettim; foruma gelip bana bu işaret ettiğim pozisyonda bulunduğu izlenimi verenlere karşı bu şekilde başlamak ihtiyacı hissediyorum. Çünkü yazılan yazılar, yapılan yorumlar bu pozisyona o kadar uygun ki!Bu yüzden yazıyı o halde bırakmak da, yanıt vermek de o kadar zor ve yararsız geliyor ki!

Emperyalist dönemin bütün devrimleri sosyalist devrim olmalıdır ve bu yüzden devrim burjuva nitelikteyse gerici, sosyalist devrim ise ilericidir. Türkiye'deki devrim kapitalist devrim olduğu için gericidir, faşizan karakterdedir! Söylemek istediğiniz şey bu aslında. Cumhuriyetin, cumhuriyeti kuran kemalist kadroların faşizanlığını ve gericiliğini bu nedene/gerekçeye bağlıyorsunuz. Şimdi bu söylediğinizi ciddiye alıp, samimi bulmak ve yanıt vermek kolay değil ki. Çünkü sizin cumhuriyet, aydınlanma, Kemalizm konusunda hem bilgileriniz yetersiz ve hem de işin o kısmı, yani bilgi edinme kısmı sizi ilgilendirmiyor. Siz kararınızı çoktan vermiş, cumhuriyet ve Kemalizm konusunu ''düşman kamp'' olarak seçmişsiniz. Nedeni kuşkusuz vardır. Ama bu düşmanlığın ve nefretin nedeni bu söylediğiniz değil. İleri sürdüğünüz şey, konumunuza ve nefretinize uygun olduğunu sandığınız gerekçelerdir. Bana samimi gelmeyişi de ondan... Ve ayrıca doğru da değil.

Emperyalizm çağında devrimin batıdan doğuya kayması devrimler çağının artık doğuda gerçekleşeceğini söyler. Sosyalist devrimin koşulları varsa elbette komünistler sosyalizmi önceler. Ama o koşullar yoksa bile emperyalizmin kuşatmasına girmiş ülkelerde bir emperyalizm karşıtı bir hareket varsa o hareketler desteklenir. Mustafa Kemal'in ve kadrosunun desteklenme gerekçesi budur. Yani ''emperyalizm çağda burjuva devrimleri gericidir'' önyargınızı bir kenara bırakmalısınız. İkincisi, Anadolu coğrafyasında sadece bir kurtuluş başarıya ulaşmamıştır ve aynı zamanda içinden doğduğu çürüyen osmanlı düzeni de tarihin derinliklerine gönderilmiştir. Cumhuriyetin tarihsel ilericiliği, önemi ve sol için yaşamsal niteliği iste bu noktada başlar.

Monarşi yıkılmış ve yerine cumhuriyet kurulmuştur. ''Osmanlının yerine kapitalizm kem, küm'' demeden, konunun bu noktasına odaklanılmalıdır. Çürüyen bir imparatorluk yerine moden/çağdaş bir toplum yaratma çabasıdır cumhuriyet ve anadolu aydınlanması...Cumhuriyet önyargısız bu şekilde jkavranmaya çalışılmalıdır. Mustafa Kemal önderliğinde devrimci kadroların amacını anlamak istiyorsanız, bu konuyu daha da derinleştirme zorunluluğu vardır. Eğer gerçekten bir önyargı içinde değilsek, cumhuriyetin ne olduğu, nasıl bir özelliğe sahip olduğu gerçekten anlaşılmak ve bilince çıkartılmak isteniyorsa 20'li yıllarda bu coğrafyada yapılanları ve önemini kavramak zorundayız.

Avrupa'da faşizmin ve siyasi gericiliğin hüküm sürdüğü koşullarda Kemalist kadrolar bu topraklarda çağdaş bir toplumun temellerini attılar. Cumhuriyet ile, kadın erkek eşitliği ile, hukuk sistemi ile, anlama referansını insan aklına vermeyle... -hep söylediğimiz, altını çizdiğimiz tarihsel ilerleme buudur ve böyle anlaşılmalıdır. Devrimci cumhuriyet kavramıyla vurgulanmak istenen de budur. Ve bu iklim, bu zemin solun olmazsa olmazıdır. Y.Küçük'ün deyimiyle ''solun asla geri adım atmaması gereken zemin''dir burası. ( Ve böyle olduğu içim sağlı sollu liberallerle dinci gericilerin saldırısına uğramaktadır. Sol sempatizanları bu noktada yakalamaları da kuyrukçuluk nedeniyle olmaktadır. Ayrı bir konu.)

Cumhuriyetin   sonradan kapitalizm yolunu seçmesi de ayrı bir konudur ve bu durum ne cumhuriyeti ve ne de anadolu devrimini   önemsizleştirir. Cumhuriyeti Osmanlının köhnemiş sisteminin yerine kapitalizmi ikame etme olarak tanımlamak yanlıştır bu yüzden, süreç kapitalizme doğru evrilmiş olsa bile...

Bir başka konu; sanırım bir yerde Kemalistlerdeki kapitalizm karşıtlığını giyim-kuşama indirgemiştiniz, yanılmıyorsam. Bir kere şu genellemelerden kurtulmak gerek. Ne yani Uğur Mumcu, İlhan Selçuk briyantinli saçlarla gezmek, Bahriye Üçok da mini etek giymek için mi Kemalizmi savunuyorlar?

Bilgilenmek gerek. Her konuda. Siyaset nefretle yapılmaz, önyargılar da kavramayı engeller. Attila İlhan ''mahkemelerde sürünürken'' hala ''komünistim'' diyerek yazılar, şiirler dökütürüyorsa, ve adını verdiğim kişiler dahil Kemalistlerin pek çoğu ''Kemalistim'' dedikyen sonra ''sosyalistim'' de diyebiliyorsa, siyasi çözümleme yapmak ve ''Kemalizm gericidir, faşizandır'' sadece rahatsız etmiyor, işte bu nedenlerle üzüntü de veriyor.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
vito
[ vito ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 25.10.2018
İleti Sayısı: 10
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: vito
Cevap Tarihi: 07.11.2019- 20:15


Alıntı Çizelgesi: Alıntı yazmış
''Emperyalist dönemin bütün devrimleri sosyalist devrim olmalıdır ve bu yüzden devrim burjuva nitelikteyse gerici, sosyalist devrim ise ilericidir. Türkiye'deki devrim kapitalist devrim olduğu için gericidir, faşizan karakterdedir!'' Söylemek istediğiniz şey bu aslında. Cumhuriyetin, cumhuriyeti kuran kemalist kadroların faşizanlığını ve gericiliğini bu nedene/gerekçeye bağlıyorsunuz.

Tam olarak değil ama üç aşağı beş yukarı böyle düşünüyorum, evet. netleştirmek gerekirse eğer Şunu diyorum: Emperyalist dönemin bütün devrimleri ya sosyalist devrim olmalı ya da sosyalizm hedefini önüne koymalıdır. ve bu yüzden emperyalizm çağındaki bir devrim burjuva nitelikteyse gerici, sosyalist nitelikteyse (ya da uzun vadede sosyalizmi hedefliyorsa eğer) ise ilericidir. Türkiye'deki devrim kapitalist olduğu için gericidir. ve türkiye deki bu kapitalist devrim -gerek Türkiye'nin sosyoekonomik yapısının dayattığı nesnel koşulları etkisiyle gerek ideologların ve önderliğin iradi tercihleri sebebiyle- faşizan karakterdedir. (sosyo-ekonomik yapısı nispeten geri olan kapitalist ülkelerde faşizan karakterde rejimlerin kurulması olağan bir durumdur. Çünkü faşist-faşizan rejim hızlı kalkınma imkanı tanıyor. Almaya ve İtalya mesela, rakip emperyalist ülkeleri yakalayabilmek için faşizmi tercih etti. Türkiye de yine bu bağlamda böyle bir tercih yapmış olsa gerek.)


Kemalist cumhuriyetin kurulduğu devirde -üç aşağı beş yukarı aynı yıllarda- Balkanlar'da olanlara bakalım. Orada monarşilerin yerine sosyalizmi hedefleyen rejimler tesis edilmişti (demek ki olabiliyormuş). ha keza Çin'de de benzer süreçler yaşandı. türkiye'de ise önderliği burjuvalar elde tuttuğu için bizde öyle bir şey olmadı. Cumhuriyet ''sonradan kapitalizmi seçti'' demişsin ama cumhuriyeti zaten kapitalistler kurdu.

Ulusal kurtuluş savaşı başka bir şeydir, cumhuriyet devrimi başka bir şeydir. Burjuva önderlik, ulusal kurtuluş savaşının üstüne kondu. M.Kemal, Ulusal kurtuluş savaşını verirken -bir yandan da komünistlere köstek olsa dahi- ilerici midir ayrı konu ama savaştan sonra kurduğu rejim gerici.  


Ek olarak, Türkiye'de zaten kapitalizm cumhuriyetten önce de geliştiriliyordu. İttihat ve terakki ''milli iktisat'' politikasını uyguluyordu yani cumhuriyetle birlikte o kadar sert bir kopuş da yaşanmamıştır. Sultan'ın etkisi ise taa o zamanlardan beri işlevsizleşmişti. Sultanın, aristokrasinin bir sözü yoktu. parlamento bile vardı.


Kılık kıyafetle ilgili bir şey yazmadım. Üstyapı derken kültürel ve politik kurumlardan ve anlayışlardan bahsediyorum.


Kerenski'yi bilirsin. Cumhuriyet de aynı hikayedir. Sosyalistlerin cumhuriyete bolşeviklerin Kerenski'ye baktıkları gibi bakmaları tutarlı olur. Bolşeviklerden ''onlar şeyh şamili göğsüne takıyor biz de Kerenski'yi takacağız'' ,''Kerenski'nin askerleriyiz'' demesini bekleyemeyiz.
sn melnur, Ayrıca eski bir Atatürkçü olduğumu, pek çok kişi gibi sosyalizme bir tür halk atatürkçülüğünden ve ulusalcılıktan geldiğimi de söylemek istiyorum. ama ulusalcılığı aştıktan sonra bile yani çok değil birkaç yıl önce ben de senin gibi fikirlere sahiptim. dolayısıyla önyargılı değilim. araştırdım ve gerçeği buldum... solidarist koroporatizmi, denizler'in ve erdal eren'lerin yarıglandığı maddelerin faşist anayasa'dan alınmasını vb şeyleri keşfettim.







Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 08.11.2019- 08:02


Anlaşılması gereken Cumhuriyetin devrimci yönüdür. Anadolu Aydınlanması'nın önemidir. Mustafa Kemal'in Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasındaki rolünden sonra ülkeyi modern bir toplum/ulus haline getirme çabasının iradesi ve pratiğidir. Ülkede bu olgulara karşı çıkanların tarihsel kökenleri olduğu, bugün neo-osmanlıcı bir siyaseti savundukları ve 1400-1500 yıl öncesinin düşünce sistemiyle bütün bu ilerici ve devrimci adımlara nefretle ve din düşmanlığıyla yaklaştıklarıdır. Bugün iktidarda bulunuyorlar ve gerçekleştirebildikleri oranda ''parantez''i kapatmaya çalışıyorlar.

Bir de bizim sularda şöyle ya da böyle bulunmuş sağlı sollu liberal takımı var. Onlar da saftirik rolüne soyunmuşlar AKP'nin devlet iradesini temsil ettiği koşullarda ''insan hakları'' ve ''demokrasi'' mücadelesini en başa yazarak ve AKP'yle de kol kola girerek bir yol tutturmuşlar; Kemalizmi ve devrimci cumhuriyeti hedef tahtası haline getirerek bugünün ikliminin oluşmasına entellektüel katkı vermişlerdir. Bu süreçte azımsanmayacak günahları var. Nazlı Ilıcak ve Ahmet Altan'ın içeriden çıkışını da yakında kutlarlar ve yine AKP ve Kürt hareketi arasında arabulucuk yaparak ülkeyi demokrasi ve özgürlük masalları ve M.Kemal, devrimci cumhuriyet ve Kemalizm düşmanlığıyla donatmaya çalışırlar.

Kürt hareketinin bu süreçteki rolünü hiç unutmayalım. Açıkça ''AKP'yi iktidarda biz tutuyoruz'' diyebildiler. Gezi olayları sırasında yine AKP'den yana demeçler verdiler, tavır aldılar. Kuyrukçu tipler de keza öyle. Özellikle sanalın sözde sol-sosyalist ve dahi enternasyonalist forumları bu saydığım ''kutsal ittifak''a yancılık yapmayı görev edinmişlerdi. Hepsinin ortak yanı buradaki başlığın konusu. M.Kemal, Cumhuriyet, Aydınlanma ve Kemalizm düşmanlığı... Ve buradan devam ederek bu ''kutsal ittifak''ın kuyruğuna takılmayanları da ayrıca düşmanlık kategorisinde saydılar. Bu konularda pek çok başlığımız olduğu için ayrıntısına girmiyorum.

Sizin yazdıklarınızdan edindiğim izlenim -darılmayın ama- bu ''kutsal ittifak''ın bir parçası olduğunuz ve o iklimden beslendiğiniz yönündedir. SAnırım samimi bir şekilde bu ''nefret'' duygusunun başlıklara aktarıldığı yorumlarınızın dışında başka konulardaki yaklaşımınızı da görürsek neyi savunduğunuz, savunduklarınızın bütününde neler olduğunu da öğrenmiş oluruz. Ama siz ''kuyrukçuluk'' başlığına bile Atatürk düşmanlığı konusunda yorumlarda bulunmayı yeğliyorsunuz. Nedenini de ''çünkü sosyalizmi değil kapitalizmi kurdular'' diye özetliyorsunuz! Sosyalizm ortada devrimci bir kitle olmadan onların iradesinden bir güç alınmadan kurulurmuş gibi.... Ve sanki ortada devrimci bir cumhuriyet ve modern bir toplumun temel devrimci nitelikleri yokmuş gibi...

Neyse, bunları yazıp durmak istemiyorum. Bir yararı olacağını, özellikle üstte saydığım ittifakın herhangi bir şekilde parçası olanlara bir fayda getireceğini hiç düşünmüyorum. Onları sol-sosyalizm açısından kayıp kuşak olarak niteliyorum. Bu saatten sonra devrimciliğin, solculuğun Cumhuriyet düşmanlığıyla bağdaşamayacağını bu kesimlere anlatabilmek mümkün değil. Onların en ileri kesimleri sadece Kürt hareketine ( Kürt halkına değil) biat edeceklerdir; siyaseten başka bir tavır içinde olacaklarına inanmıyorum.

Değinmek istediğim bir başka konu da, sizin sanırım ilk mesajınızda Kemalistlerin kapitalizm düşmanlığını ''yaşam tarzı''na bağlamanız. Briyantim ve mini etek örneğini ondan vermiştim. Siz ise ''öyle söylemedim, üstyapı tepkisinde bulundum'' diye savunmaya geçmiştiniz. Kurduğunuz cümle şu: ''kemalizm, tamamen yaşam tarzı tepkisidir. laik bir rte gelse, el üstünde tutarlar.''

Cumhuriyet, Kemalizm, Anadolu Aydınlanması'na yönelik   nefret duygusu dışındaki düşüncelerinizi de foruma yazmanızı ve okurlarımızı onlardan mahrum bırakmamanızı bekliyoruz; Sn. vito!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 09.11.2019- 08:18


80 öncesine kadar solda genel anlamıyla bir   M.Kemal, Kemalizm düşmanlığı yoktu. Cumhuriyet ve Aydınlanma'dan hiç ise hiç söz etmiyorum. Bırakın solcu, sosyalist olmayı modernlikten yana olan, hayata 1500 yıl öncesinin düşünüyle bakmayı aklına bile getirmeyen herhangi bir kişinin Cumhuriyet ve Aydınlanma'ya karşıt olması, düşman olması, nefret edebilmesi mümkün mü? Böyle bir şey olamaz. Aynı şekilde Atatürk ve bir kuruluş felsefesi olan Kemalizm için de aynı şeyler söylenebilir. Atatürk'ün temel işlevi, yaptıkları birincisi emperyalizme karşı Kurtuluş Savaşı vermesi ve kazanması, ikincisi bu coğrafyada modern, çağdaş bir ulus yaratabilmenin altyapısını kurması, devrimleri gerçekleştirmesidir. M.Kemal'in laik bir cumhuriyetle, aydınlanma devrimleriyle   imparatorluk döneminin kulluğundan Cumhuriyet'in yurttaşına geçilmesini kavrayamamak bir solcu-sosyalist için mümkün olabilir mi? ''Sosyalizm yerine kapitalizmi kurmuştur'' gerekçesiyle bu olguya kin ve nefret duyulabilir mi? Böyle bir şey olabilir mi?

Tekrar olacak ama olsun, Kemalizm Anadolu Devriminin ideolojisi/siyaseti/pratiğidir. Tarihsel bir ilericiliğe sahip olması ile söylenmek istenen de kapitalizme geçilmiş olması değildir. ''Kapitalizm o dönemde ilericidir, ama artık çağımız proleter devrimler çağıdır, dolayısıyla eskimiştir, gericilelmiştir.'' diyerek o dönemi bugün için nefretle anmak mümkün müdür. Oysa bu cümle bile kapitalizmin bugün için gerici bir düzen haline geldiğini, o dönemde ilerici ve devrimci bir karakter taşıdığı anlamına gelir. Yani o dönem için bile, bu nedenle, nefret duyguları ve ne olursa olsun karalanması gereken bir tarihsellik olarak yorumlanmamalı. Tarihsellik bu bakış açısına göre bile dönemsel ilericiliktir, karşıtlık içinde olunmamasını gerektirir. Dolayısıyla bu gerekçeye sığınarak o dönemde kurtuluş ve kuruluş kadrolarını nefretle anmak gericiliğin ta kendisidir. Yine tarihsel olarak Cumhuriyet'i bir parantez olarak gören dinci kesimlerle yan yana olmak demektir. Türkiye'nin bugünlerde bu hale düşürülmesinde parmağı olmak demektir. Bu konuyu anlayabilmek o kadar zor mu?

Tarihsel ilerlemeyle kastedilenin sadece feodal yapı yerine kapitalizm olmadığını çürüyen, çoktan tarihin çöp tenekesine atılması gereken bir gericileşmiş sistem yerine çağdaş bir toplum oluşturmak olduğunu anlayamıyor muyuz? Kulluktan yurttaşlığa geçmenin önemini anlayabilmek gerçekten zor mu? Laikliğin anlamının sol-sosyalizm için ne kadar yaşamsal olduğunu idrak etmeden solcu olabilmek mümkün mü? Eğitim sistemi, hukuk sistemi, kadın erkek birlikteliği başta olmak üzere bir yığın devrimci atılımları yok sayabilmek nasıl mümkün olabilir?

Üç gerekçe var arkadaşlar; birincisi kökleri yine Lale devrine, 2. Mahmut'a kadar uzanan dinci gericiliğin cumhuriyet'e yaklaşımı ve bugüne kadar uzanan kini ve nefreti... 1923'ü bir parantez olarak görmelerinin ve neo-osmanlıcı bir yapıya geçme hayalleri kurmalarının nedeni de budur. Yani tarihsel bir düşmanlık vardı ortada ve bugün kinci ve dinci bir nesille ifadesini bulan siyasi ve ideolojik tutum da budur.

İkinci kin ve nefret duygusu, Cumhuriyetle birlikte sürdürülen gerici isyanların kanla ve hatta faşizan bir yöntemle bastırılmasının 80 ihtilali/faşizmine rağmen yükselişe geçen Kürt harekettinin yarattığı Kürt milliyetçiliği üzerindeki etkisidir. Dinci gericiliğin kurtuluş ve kuruluş dönemine duyduğu düşmanlık gibi Kürt milliyetçiliğinin özellikle sempatizan gençliği üzerindeki düşmanlık duygusunun kökeni burada yatmaktadır. Bu düşmanlık nedeniyle özellikle Kürt gençliğinin duygusal ve düşünsel kodlarına bu düşmanlık yerleşmiştir. Kürt hareketinin yöneticilerinin zaman zaman söyledikleri ''bu sorunu bizinle çözmezsenin, bizden sonraki nesille hiç çözemesiniz'' söyleminin altında yatan gerekçe de budur.

Bir üçüncü düşmanlık ülkenin liberal kesiminde vardır. Bu düşmanlığın nedenleri de ideolojiktir ve kapitalizmin ideolojik düşünü olmaktan başka hiçbir özelliği olmayan söylemlerin 'demokrasi'' ve ''özgürlük'' ve ''insan hakları'ezberlerinin karşıtlığını kuruluş döneminde ve öncesinde ittihatçılıkta bulması Kemalizmi hedef tahtasına oturmaları ile yeterli olmaktadır. Buna bir de Türkiye solunun 60'lardaki devrimci gençliğe hakim olan (sol) Kemalizmin varlığının soslun temelleri olarak yorumlanmasının da bu düşmanlığın tarihselliğinde etkin rol oynamıştır. AKP'yle girdikleri ittifakta bir ara TARAF süprüntüsünün başını çektiği karşı devrimcilikte Deniz Gezmişleri bile hedefe oturtma gayretlerinin nedeni buydu.

Bu kadar değil; özellikle sanalda bir kuyrukçu takımının ve yancı bir şarlatanlığın varlığını da bu cumhuriyet, ve aydınlanma düşmanlığına katabiliriz. Sanalın dışında bir etkisi olduğunu sanmıyorum. Bu kesimi de ciddiye almak pek gerekmiyor. Zaten ne yaptıklarını kendileri bile bilmiyorlardı. İnternet dünyasının hayatımıza girmesiyle birlikte toplum içinde kendine yer bulamamış birtakım tipler akıllarınca Marksizmi ve Leninizmi kullanarak bu düşmanlığa katkı yapmnya çalışıyorlardı. Hatırlayın o günleri, hemen her gün Marks ve Lenin'den buldukları ve hiç de anlamadıkları alıntılarla akıllarınnca Marksist ve Leninist bir tavır sergiliyorlardı. Karşılığında da ''abi'' payesi alıyorlar ve gururlarının okşanmasını sağlıyorlardı. İnternette, sözde sol-sosyalist forumlarda yaşanan sürecin perde arkası buydu aslında. Geçelim.

Bir kez daha tekrarlamakta yarar var. Cumhuriyet ve Anadolu Aydınlanması'na karşıt olmak ve hatta bu karşıtlığı düşmanlık boyutuna getirmek solun tavrı değildir. Parantez sözünü belki burada kullanmakta hiçbir sakınca yoktur. Bu düşmanlık 80 faşizmiyle ortaya çıkan bir yükselişin sağlı sollu liberalizmin de ideolojik şemsiyesi altındaki bir savrulmadan başka bir şey değildir. Solun toplumsal alandaki etkisinin artmasıyla birlikte ortadan kalkacak veya minimalize olacak, açılan parantez bir şekilde kapanacaktır. Bu aşamada solun dokusunda böyle bir düşmanlığın olmadığını ve bu düşmanlığı harlayanların da solla ve sosyalizmle bir ilgisinin bulunmadıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Bu arada bir konunun altını da çizmekte yarar var. Kuruluş felsefesi olan Kemalizm, 60 sonrasına uyarlarsak sol Kemalizm, yani Attila İlhan, Uğur Mumcu, İlhan Selçuk ve daha nicelerinin içinde bulunduğu Aydınlanma savaşçılarının savundukları siyasal perspektifle bu coğrafyada artık sosyalizme ulaşmak hiç de kolay değildir. ( 'Mümkün değildir' demek istiyorum; Türkiye'nin girdiği karanlık tünelde aşamacılık konusu bile tartışılır hale gelmelidir; yararı olacaktır.) Bilimsel sosyalizmi, sosyalist devrimi savunmak Kemalist perspektifle gerçeklik kazanabilir mi; pek sanmıyorum. Yani bugünün kurtuluşu Kemalizm değil, sosyalizmdir. Ama bu gerçeklik Kemalizmin, Cumhuriyetin, aydınlanmanın bir karşıt cephe olarak görülmesi anlamına gelmez. Düşman olarak değerlendirmek anlamında değil, zaten düşmanlığın bir gericilik olduğunu, cumhuriyet ve aydınlanma düşmanlığının iktidar olduğu bir süreçte karşıtlığın düşmanlık gibi yorumlanması ise tam bir gericiliktir. Bu farklılığı da sürekli akılda tutmakta yarar var.





Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
vito
[ vito ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 25.10.2018
İleti Sayısı: 10
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: vito
Cevap Tarihi: 11.11.2019- 17:09


Alıntı Çizelgesi: Alıntı yazmış
Değinmek istediğim bir başka konu da, sizin sanırım ilk mesajınızda Kemalistlerin kapitalizm düşmanlığını ''yaşam tarzı''na bağlamanız. Briyantim ve mini etek örneğini ondan vermiştim. Siz ise ''öyle söylemedim, üstyapı tepkisinde bulundum'' diye savunmaya geçmiştiniz. Kurduğunuz cümle şu: ''kemalizm, tamamen yaşam tarzı tepkisidir. laik bir rte gelse, el üstünde tutarlar.''Cumhuriyet, Kemalizm, Anadolu Aydınlanması'na yönelik   nefret duygusu dışındaki düşüncelerinizi de foruma yazmanızı ve okurlarımızı onlardan mahrum bırakmamanızı bekliyoruz; Sn. vito!




Aslında bu konuda söyleyeceğimi söyledim. ama şu alıntıya da yanıt veremeden geçemeyeceğim. ben orada aydınlardan, gayet küçük bir azınlık olan sol-kemalistlerden değil bir genel bir halk atatürkçülüğünden/kemalizminden bahsediyorum. ve evet, halkın atatürkçülüğü hakkında öyle düşünüyorum.
ve bu ülkenin bir tarafı halk atatürkçüsüyse diğer tarafı anadolu müslümanıdır. iki tarafı da kapsayarak politika yapmak lazım. islam düşmanlığıyla bir yere varamayız çünkü burası müslüman bir ülke. türban, mescit düşmanlığının halkta bir karşılığı yok. o çok sevdiğin tkp bile tübanlı aday gösterdi. seküler kesimi kazanmaya çalışmak kadar dindar kesimi de kazanmanız lazım.
sen ateist olabilirsin, ben değilim, kendi çapımda bir tanrı'nın varlığına inanıyorum. ha kendimi müslüman olarak tanımlar mıyım tanımlamam. ille bir yere koyacaksam deistim demeyi yeğlerim. ateist değilim diye bana sosyalistliği yakıştırmayabilirsiniz o sizin sorununuz. türk halkının ezici çoğunluğu da ateist değil.
öyle ''bireysel inanç'' deyip de dinselliği toplumun her yerinden dışlamayı, tübana siyasi simge diyerek düşmanlık yapmayı vb şeylere heves etmeniz halkın arasında kimseye samimi gelmiyor ve bundan dolayı kimse de sizi sevmiyor. cumhuriyet bayramını kutlayıp da halkta karşılığı olan dinsel bayramları kutlamamk tam bir saçmalıktır bana göre.
ayrıca, ateist olmakla sosyalist olunsaydı dünyadaki tüm ateist aydınlar ve ateizm hareketleri sosyalizme meyilli olurdu ama görüyoruz ki türkiye'de dahil olmak üzere ateist hareket milliyetçi ve liberal, antikomünist mevzilerde duruyor. diğer yandan da sizinkiler genç çocuklara partiye geldiği an henri levfebre'yi ve stalinin o meşur broşürünü dayıyorlar ve islamı bırakmasını umuyorlar ama böyle bir dünya yok çünkü halk atatürkçülerinin bile çoğu müslüman adamlar.
islam karşısında halkın mücahitleri'nin ve kıvılcımlı'nın tutumu bence daha turarlıdır ve daha gerçekçidir. kürt hareketi de demokratik islam çıkışıyla doğru bir iş yaptı. şimdi cumhuriyet düşmanı payesinin yanında bir de beni yobaz ilan edebilirsin, umrumda değil. nihahaha.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 11.11.2019- 20:46


''...islam düşmanlığıyla bir yere varamayız çünkü burası müslüman bir ülke. türban, mescit düşmanlığının halkta bir karşılığı yok. o çok sevdiğin tkp bile tübanlı aday gösterdi. seküler kesimi kazanmaya çalışmak kadar dindar kesimi de kazanmanız lazım.''

Şu söylediğinizi yanıtlayıp keseceğim Sn. vito; umarım aceleci davranmaz ve üzerinde düşünürsünüz. Çünkü yazdığınız pek çok şey kulaktan dolma bilgiler ve siz bu bilgileri gerçekmiş gibi genelleştirmişsiniz. Sıkıntı biraz buradan ileri geliyor.

Solcular, sosyalistler, bilimsel sosyalizmi rehber edinenler ve dahası Marksizm'i bir dünya görüşü olarak kabul edenler ''din düşmanlığı'' yapmazlar. Dinlere, inançlara yasaklanması yönünde de yaklaşmazlar. Aynı şekilde türban veya başörtü kullananlara veya inançlarını çeşitli ritüellerle yerine getirenlere de düşmanmış gibi, ''öteki mahalleden''miş gibi de bakmazlar. Bu söylediklerimin tarihsel ve ilkesel bir karşılığı da var ve bu tavır Marks'a Engels'e kadar da uzanır. Bir örnek vereyim, Paris Komünü sırasında Blanki dinlerin yasaklanmasından söz ettiğinde karşısına Engels dikilmiş ve Blanki'ye ''aptalca bir düşünce'' yanıtını vermiştir. Lenin'de de benzer örnekler var. Devrimden sonra   ibadet yeri ihtiyacı olanlara sosyalistlerin yardımcı olacağını söylemiştir. Kısaca solun genel tavrı budur. AKP dönemi boyunca özellikle ''türban karşıtlığı'' bağlamında gösterilen tepkiler türbanın siyasetçiler tarafından siyasi çıkar olarak kullanılmasınadır. Bir yandan türban takmayı, dini siyasete alet etmeyi özendirici ve yönlendirici siyasetler izleyip sonra da karşı çıkanları türban ve dolayısıyla islam düşmanlığı ile suçlamaya çalışmaya dönük tutumlara karşıtlığımız vardır. Yoksa başını herhangi bir örtüyle   örten bir kızımıza neden düşmanlık olsun. uyu sizşBu konuyu buralarda defarca açıkladık. TKP'nin de tavrı bundan farklı değildi. Dolayısıyla solun-sosyalizmin dinlere inanç ritüellerine tavrı böyledir. Ne yasakçılık ve ne de düşmanlık solun/sosyalizmin temel duruş ve ilkelerinde yoktur.

( Bu kez ''halk solculuğu'' böyle değil ama'' demeyin. Kişilerin yanlışlıkları, bilgisizlikleri hiçbir zaman   genel tavrın, genel yaklaşım ve ilkelerin yerini almaz. Bunu eminim biliyorsunuzdur. Görüştüğünüz kişiler aksi bir tutum almışlarsa, alıyorlarsa yanlış yapıyorlar ve büyük olasılıkla bilgisizliklerinden böyle bir yanlış tavırda bulunuyorlar demektir. Yoksa inançlara ve dini ritüellere düşmanlık söz konusu değildir ve olamaz. Dincilik ile dindarlığı birbirine karıştırmamak gerek.)

( İkinci bir konu dini inanç, hiçbir şekilde sosyalist olmayı ve sınıf mücadelesine katılma konusunda bir engel oluşturmaz. Marksist felsefe veya diyalektik materyalist dünya görüşüyle karıştırmamak gerek. Marksist felsefe sosyalist mücadeleyi kapsar ama sosyalist mücadele için ille de diyalektik materyalist dünya görüşü bir ön koşul değildir.)




Bu ileti en son melnur tarafından 11.11.2019- 20:48 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör 'Türkiye soluna sızmış olan Cumhuriyet düşmanlığı... melnur 12 5736 23.12.2023- 05:56
Konu Klasör 1848 Şubat Devrimi: Cumhuriyet, Demokrasi, Devrim spartakus 3 6523 02.01.2019- 18:27
Konu Klasör Tıkanma ve gösteriş etkisi- Metin Çulhaoğlu denizcan 0 2351 19.09.2015- 10:27
Konu Klasör Hakkı arkadaş hakkında... melnur 0 1379 24.02.2019- 20:30
Konu Klasör CHP'nin masasındaki anket ortaya çıktı... melnur 0 748 30.05.2022- 08:30
Etiketler   Cumhuriyet,   Devrimi,   onun,   Türkiye,   soluna,   olan,   etkisi,   hakkındaki,   düşüncelerim.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS