SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Türkiye solu ne yapmalı, ne yapmamalı?           (gösterim sayısı: 2.418)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 10.04.2020- 08:50


Türkiye solunun AKP'den öğreneceği bir şey elbette olamaz. Ama AKP'nin hala siyasi iktidarda olması ve olan biten onca şeye, halkımızın yaşadığı onca olumsuzluğa rağmen hala ilk seçimde gidip gitmeyeceği konusunda kesin konuşamıyorsak bu konunun gerçekten de fazlasıyla önemsenmesi ( ki bu konuda sosyalistlerin gevşek davrandığını düşünüyorum),   irdelenmesi ve ciddiye de alınarak   ders çıkarılması gerekmiyor mu?

Bu başlıkta bu sorulara yanıt verilmeye çalışılacaktır, diyerek, ülkemizin ve dünyanın geleceği sosyalizm, ama nasıl sorusuyla başlayabiliriz. ''Nasıl bir sosyalizm?'' sorusu elbet çok önemli ve tartışılmayı gerektiren bir soru da, ondan önce o sözkonusu sosyalizme nasıl varılacağı çok daha önemli, değil mi? Lenin'in ''Ne yapmalı?'' sorusuna verdiği yanıt kadar önemli belki de. Tamam, parti, tamam işçi sınıfı, öncülük, emekçi kesimlerin enerjisi falan, pek çok şey ileri sürülebilir bu konuda. Ama sosyalistler sınıfla, kitleyle nasıl bir bağ kuracak; bu bağ nasıl kurulmalı? hepsinden önemli değil mi?

Birkaç gün önce Metropol'ün yaptığı bir anket yansıdı, haber bültenlerine; AKP yüzde 33 küsur, CHP 18'e yakın, HDP, MHP, İYİP baraj altı. Diğerlerinin zaten esamesi okunmuyor. Başka bir anket şirketi olsa pek de önemsemezdim, ama bildiğim kadarıyla Metropol bir yandaş şirket de değil. Anker telefonla yapılmış, belki sonuçları açısından pek doğru bulunmayabilir ama ama yine de AKP'nin yüzde 33 küsur oyu bir veri değil mi? CHP'yi yüzde 25-30 bandına çeksek, belli partileri seçim üstü haline getirsek, AKP'yi olduğu yere mıhlasak bile sonuçta yüzde 33'lük bir orandan söz ediyoruz. Üzerinde düşünmeyi bıraktık, bu gerçekliğin üniversitelerde tez konusu olması gerek. Hadi üniversite diye bir bilim yuvası falan kalmadı diyelim, en azından Türkiye solunun bu konuyu masaya yatırması, böyle bir Türkiye nesnelliği üzerinde kafa yorması ve hatta ders çıkarması gerekmiyor mu?

Sadece bir ekonomik kriz 2002 yılında bütün merkez sağ ve merkez solu sıfırlamıştı. Hatırlayın AKP o zeminde hayat buldu. Peki 2002 yılından beri yaşanan ekonomik krizin haddi hesabı yokken, neden hala yüzde 30'lar, ve hatta yüzde 40'lı oy potansiyeli? Ancak çok bir ekonomik tablo ya da bir savaş bu iktidarın sonunu getirir diyorduk; ülkenin başı ekonomik krizden kalkmıyor. Savaş desen, bir Suriye'ye asker gönderiyoruz, olmadı, Libya'ya... Yitirdiğimiz asker haberlerinin manşetlerde yer almamasının üzerinden yıllar geçti...

Bu siyasi iktidar döneminde başımıza gelmeyen kalmadı. Kriz, savaş, darbe ve nihayet salgın.   Başka ne kaldı ki, ne olabilir ki başka?

Ve tamamında yanlış yerdeydiler, yanlış şeylerle uğraşıyorlardı, yanılıyorlardı; hani nerdeyse doğru denilebilecek tek bir söylem ve eylemleri yok. Hemen hepsi yalan dolan üzerine kurulu. Hemen hepsi   yanlış bir sonuç veriyor ve hemen hepsinde de ''yanılmışız'' deyip işin içinden çıkıyorlar.

Halk yoksul, aç, perişan... Abartmıyorum, devletin kurumları ve sendikaların verileri söylüyor.
Ülkede sanayi ve tarım bitmiş, tam bir tüketim toplumu haline getirilmişisiz; tüketecek bir şeyin ortada olmaması ise bir başka gariplik...
Kimse güvende değil. İktidardan yanaysan, muhalefet liderine linç girişimleri bile beraatle sonuçlanıyorken, iktidarı eleştiren   iki üç tweet cezaevine konulma nedeni. Çıkarılmaya çalışılan af tasarısı bile iktidarın siyasi anlayışına göre düzenleniyor; bizdeysen dışarı, bize karşıysan içerde kal. Barışlar içerde kalmaya devam edecek. Demirtaş ve Kavala artık ne zaman gün yüzü görecek belli değil.

Bu yazı bu şekliyle bitmez; uzatmayalım; soru şu; 2002'den beri ülkeyi böyle bir siyasi anlayış yönetirken ve sonuçlar bakımından halkın yararına dokunan hemen hemen hiçbir şey yokken, neden hala iktidardalar, neden hala yüzde 30 ve yüzde 40 oranlarında oy alıyorlar? Ve neden sosyalistler böyle bir ortamda bile topu birlikte yüzde bir toplama ulaşamıyorlar?

Üzerinde düşünmeye değmez mi?




Bu ileti en son melnur tarafından 10.04.2020- 08:57 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 11.04.2020- 08:10


Bu başlığı açmamın nedeni Türkiye solunun yaşadıklarımızdan nasıl bir ders çıkarması gerektiği yönündeydi. AKP'nin onca yanlışlıklarına rağmen neden hala iktidarda olduğu ve neden toplumun belli bir kesimini kendi etrafında konsolide edebildiğinin irdelenmesiydi. Eminim böyle bir yaklaşım yapılmıştır, yapılıyordur, çok da bilinmeyen bir durum değildi belki ama, bir kez daha üzerinden geçmekte fayda vardı. Böyle düşünmüştüm, böyle düşünüyordum ki, dün akşam son ''bomba'' patladı. Bilim kurulu akşam saatlerinde toplanmış saat 19 civarında sağlık bakanı yaklaşık 1-1.5 saat süren bir açıklama yapmış, hiçbir şey yok, günlük rutin üzerinden açıklama yapmış, sonra...saat 22 civarında karar alınıp açıklanıyor; İki gün sokağa çıkmak yasak! Neden nasıl, evlerde bir test uygulaması mı var? Bu konuda bir açıklama yok. Ve sonuç, panik!

Yandaşlar bile bu kararları savunmakta zorlanıyorlardır artık. Aklıma gelseydi, yandaş kanallara dönerdim. Nasıl savundular, bu yasakla korona'ya nasıl darbe vurulacağı konusunu neler söylediler, epey komik olabilirdi. Ama yaşadıklarımız komedi değil. Tam bir facia, tam bir trajedi. Akıl yitiminde son nokta bu. Teması önlemek için apar topar alınan bir kararla insanların birbiriyle teması sağlanıyor. Trafik durmuş, insanlar maskeli maskesiz sokaklara caddelere dökülmüş!

Türkiye'nin sokağa çıkma konusunda bir kısıtlamaya gitmesi ve gerekirse iki hafta üç hafta sokağa çıkmayarak   insanların birbiriyle temasını önleme konusunda etkili bir önlem alması gerekiyordu ama bu iş iki günlük de olsa, böyle mi olmalı; böyle mi karar alınmalı? Aynı anda bütün ülkenin sokağa çıkmasını başarabilen(!) bir aklın korona'yı yenebilmesi mümkün müdür?

Gerçekten inanılmaz bir şey bu!

****

Sol mu ne yapacak?
Daha doğrusu, AKP ve Erdoğan'ı hala ve hala siyasi mücadelenin en tepesine yerleştiremeyen bir solu biz ne yapacağız?
Bence bu sokağa çıkma kararından sonra önceliğimize almamız gereken soru bu olmalı.

Cumhuriyet Gazetesi ve İlhan Selçuk'un yıllar öncesinden attığı bir başlık vardı, ''Tehlikenin farkında mısınız?'' diye soruyordu. Uyarıyordu.. Aradan geçen onca zaman sonra bile İlhan Selçuk'un yıllar öncesinden kavradığı ve altını çizmeye çalıştığı gerçek hala anlaşılamıyorsa, ciddiye alınmıyorsa ve dün akşam ansızın bastıran sokağa çıkma yasağı karşısında bile hala Erdoğan AKP'sini önemsizleştiren   dışsal çözüm önerileriyle oyalanılıyorsa ve eğer böyle bir siyasetle oyalananmaya çalışan bir SOL da varsa öncelikle o SOL'u gündemden düşürmek en doğru siyasal tavır olacaktır, diye düşünüyorum.





Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 13.04.2020- 19:52


AKP'yi iktidarda tutan şey ne? sorusuna verilmesi gereken yanıt ne olabilir? Erdoğan AKP'si nasıl ve ne yaparak beceriyor bu işi? 2002 öncesinde ortaya çıkan bir kriz iktidardaki sağ ve sol merkez partileri yerle bir edip baraj altı haline getirmişken, AKP döneminde memleketin başına gelmeyen kalmamışken neden? Bir sihirli formülü mü var bu işin?

Din ve inanç sömürüsü ile açıklanabilir mi bu durum? Sanmıyorum, bu konuyu fazla abartmamak gerek diye düşünüyorum. En fazla yüze beştir, yedidir.

Rant ekonomisi mi? Bir ölçüde evet ama yine de   tam olarak açıklayıcı gelmiyor bana. Bu iki kesim AKP'ye ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan'a büyük bir bağlılık göstermesi anlaşılabilir bir şey ama, sokakları dolduran kalabalıkların ve sandıklara atılan oyların tam karşılığını bu iki nedene bağlayarak açıklamak bana çok doğru bir yaklaşımmış gibi gelmiyor.

Başka bir şey var; başka bir neden...

Bence bunun nedeni, en başta Erdoğan'ın kendisi, karizması,kitleleri etkileyebilmesi, gücü ve o güç bağlamında kitlelerle bağ kurabilmesi, kendi etrafında konsolide edebilmesi... Ve aynı önemde kitlelerin de bu niteliklere uygun özellikler göstermesi...güçlü bir lider etrafında birleşebilme ihtiyacı duyması, güçlü bir lider olmadan hayatının değişeceğine pek de inanmaması...Erdoğan'ın siyasetinin ne olup ne olmadığının bir yerden sonra etkisi olmuyor. CHP lideri Baykal söylemişti; ''milliyetçiliği ayaklar altına da alsa, milliyetçi olduğunu da söylese sonuç değişmiyor''. Yığınları bir şekilde inandırıyor; hem kişisel becerisi ve hem de toplumun ona inanma ve yanaşma eğilimin...

Bu durum nasıl kırılır, kitleler Erdoğan ve AKP'den nasıl kopuş yaşayabilir sorusu başka bir yazının konusu. Burada bence fokuslanmamız gereken şey, nedeni ne olursa olsun, Erdoğan ile yığınlar arasında güçlü bir bağın kurulabilmiş olmasıdır. Ve daha güçlü bir bağ ve çekim merkezi ortaya çıkmadıkça Erdoğan AKP'sinin hemen her seçimde birinci parti çıkma olasılığının yüksek oluşudur.

****
Sosyalistler açısından şöyle bir gerçek var: Erdoğan AKP'sinin ilginç özelliği konsolide edebildiği yığınlar var olmasına rağmen, kendisinden nefret eden yığınların da var olmasıdır. Böyle bir kamplaşmada (ki   bu kamplaşmayı özellikle Erdoğan körüklüyor ve konsolidasyonu bu koşullarda gerçekleştiriyor.) Bu koşulların sosyalist mücadele için uygun olduğu ileri sürülebilir ama ben aynı kanıda değilim. Toplumun bu şekilde ikiye bölünmesi muhalif yığınlarda bir an önce Erdoğan AKP'sinden kurtulmak düşüncesini öne çıkartır. Dahası bu kesime yöneltilecek her türlü eleştiri de dolaylı ya da doğrudan tepkiyle karşılanır. Sosyalist parti ve örgütlerin bu momentte bir üçüncü yol olarak sosyalizmi ileri sürmelerinin yeterince karşılık bulabilmesini çok da mümkün görmüyorum bu yüzden.

***

Sosyalizmin bu coğrafyada kısa veya orta erimde toplumsal bir güç/gerçek haline gelmesi mümkün gözükmemektedir. Bu konunun sosyalizme inançla ve inanıp inanmamayla bir ilgisi de bulunmamaktadır. Türkiye'nin verili koşulları, içinde bulunduğumuz süreç farklı bir kulvarda akmaktadır ve buradan kitleleri arkalayan bir sosyalist rota belirlemek pek mümkün değildir. Bu koşullar en iyi olasılıkla, siyasi iktidarın alaşağı edilmesine otoriter yapının ve tek adam diktatörlüğünün parlamenter rejime ve olabildiği kadarıyla demokrasiye dönüşmesine yol açacaktır. Muhalif kesimleri bu doğrultudan alıp başka bir kulvara çekmek kitleler açısından gerçeklikten kopuş anlamına gelecektir ki, bu nedenle bu sürecin kısa ve orta vadede güçlü bir sosyalist mücadeleye ve sosyalizme dönüşeceği beklentileri bence çok fazla gerçeklikten kopuk değerlendirmeler olacaktır.

*****

Ama bu koşullarda bile sosyalizmin bağımsız tavrı korunabilir, sosyalist mücadeleyi daha etkin bir hale getirebilmenin yolları aranabilir. Erdoğan AKP'sinin üstte açıklamaya çalıştığımız şekilde kitleleri kendi etrafında konsolide edecek bağın, güç olduğunu söylemiştik. Sosyalizmde eksik olan şey bu. Sosyalist örgütler partiler güçlü değil, toplumsal bir güç olmaktan uzaklar. Bin bir yamalı bohça gibi bir görünüme sahipler ve durumda kitleler için bir çekim merkezi olabilme koşulu hiç yoktur. Bu konuya bu noktadan devam ederiz ama, bu koşullarda toplumsal sorunlara bir ışık tutmaya çalışarak kaç kişiye ulaşılabilir, kaç kişi etkilenebilir ve kaç kişi için bir umut haline gelebilir? Bence hiç. Başka bir tavır gerek. Başka bir yaklaşım...

Devam ederiz bu konuya ama şöyle bitirelim bu yazıyı; derin sulara açılmak boğulmak tehlikesini de içinde taşır, ama amaç başka sahillere, farklı adalara   varmaksa başka çare yok; kıyıda kenarda yüzerek bu amaca ulaşabilmek mümkün değildir.




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 17.04.2020- 13:29


Türkiye'de sosyalizmin toplumsal bir güç haline gelebilmesi yönünde etkin çaba harcayan örgüt/partiler var. TKP bunların başında geliyor. Dahası TKP için ''Türkiye devriminin partisi'' olduğu da rahatlıkla söylenebilir. Bu iddialı sayılabilecek değerlendirmenin temel gerekçeleri olarak TKP'nin tarihsel adı ve misyonunu, TKP kadrolarının yetkinliği, bağımsız bir çizgide siyaset yapma mücadelesini titizlikle uygulamaya çalışmasını ve bu konudaki tavizsiz duruşunu en başa yazabiliriz. Bunu söylerken   hiçbir sol, sosyalist ve komünist örgüt/partileri de asla dışlanmaması ve izlenen siyasetlere asla dışsal yaklaşılmaması gerektiğinin de altı çizilmelidir. Kişisel düşüncem, sayılan gerekçelerden ötürü TKP'nin birkaç adım önde oluşu ve zaman içinde hem toplumsal alanda ve hem de siyasal alanda bir çekim merkezi haline geleceği ve/veya en azından böyle bir potansiyeli olduğu yönündedir.

Konu başlığıyla ilişkilendirerek devam edilecekse, Türkiye sosyalizminin toplumsal alanda bir güç haline gelebilmesinin yolunun özellikle birkaç başlıkta doğru bir siyaset uygulaması ve doğru bir perspektif oluşturabilmesinden geçtiği söylenebilir. Bence bunlardan en başa yazılması gerekenin partideki işleyiş biçiminin gözden geçirilmesi, merkeziyetçiliğin demokratik bir biçim alması,   üye alım koşullarının yeniden düzenlenmesi, partiyle aidiyet duyguları temelinde ilişki kurmak isteyenlere kapının olabildiğince   aralanması olmalıdır. Detaylarına kimi başlıklarda giriyoruz ama dışarıdan bakıldığında partide böyle bir sorun var gibi duruyor.

İkinci konu, partinin kucaklayıcı bir siyasal tavır inşa etmesi ve bu konuda ısrarcı olmasıdır. Türkiye sosyalizmi bu binbir yamalı bohça görünümünden kurtarılmadıkça kalabalıkların dönüp bakmasını beklememelidir. Kalabalıklara kalabalık olmadan ses yöneltmenin bir yararı olmamaktadır. Türkiye'de parti dışında kalmış veya irili ufaklı bir yığın parti içine sıkışmış onca değerli aydın mutlaka partiye kazandırılabilmeli, bunun yolu yordamı bulunmalıdır. Türkiye sosyalizmi bu kadar parçalı bir yapıyı kaldıracak bir lükse sahip değildir. Varsa, küçük olsun ama benim/bizim olsun mantığı mutlaka terkedilmelidir. Sol-sosyalist sempatizanlara bile çekici gelmeyen bu durumun toplumsal alanda geçerli olacağını beklemek bence hayaldir.

Bir de güncel siyasette, AKP gerçekliği karşısında izlenen siyasetin akıl dışı olmaması gerekir. Nedeni ne olursa olsun, AKP karşıtlığında yerini alan muhalefete neredeyse gözünün üstünde kaşın var diyerek muhalefet etmeyi seçmenin savunulacak hiçbir yanı olamaz. Bu siyasetin toplumda destek bulması ve sosyalizme alan açması hiçbir şekilde beklenmemelidir. Sosyalist bağımsızlık yaşanan Erdoğan AKP'sine gözlerin kapanması anlamına gelemez. Erdoğan'ı devre dışı bırakan bir siyasetin ülkeye de, partiye de hiçbir yararı olamaz. Bu tür siyasetlere sol-sosyalist bir siyaset tanımı da yakıştırılamaz.

(Devam ederiz.)















Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Türkiye solu ne yapmalı, nasıl bir siyaset? melnur 1 3145 08.10.2019- 08:09
Konu Klasör Seçime giden Türkiye'de ne yapmalı? melnur 1 469 08.03.2023- 01:18
Konu Klasör Ne olacak bu Türkiye'nin hali; ne yapmalı? melnur 1 2844 15.10.2019- 09:29
Konu Klasör Türkiye solu 30 yıllık rüyadan ne zaman uyanacak? – İnönü Alpat (inonualpat.net) melnur 3 9 14.11.2023- 10:07
Konu Klasör Türkiye Solu, Kürt Solu ve yolun sonu ayhan 2 4546 23.05.2015- 20:56
Etiketler   Türkiye,   solu,   yapmalı,   yapmamalı
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS