SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
HDP, SOL ve Radikal Demokrasi...           (gösterim sayısı: 2.080)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 20.06.2020- 08:40


Metin Çulhaoğlu İLERİdeki bugünkü yazısını HDP üzerinden Radikal Demokrasi'ye ayırmış. İyi de yapmış. Kürt hareketinin, özellikle Kürt hareketinin yasal partilerinin özellikle sol açısından çok doğru değerlendirildiğini sanmıyor ve bu konuda belli bir açıklığa ve netliğe ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.

Yazıda dikkatimi çeken bir konu ustanın sosyalist solda Kürt hareketine ''aşırı mesafeyle ve düşmanlıkla'' yaklaşanlar olduğunu söylemesi ve geçmesidir. ''Sosyalist solda'' vurgusu nedeniyle bu saptamanın Vatan Partisi ve Perincek'le ilgisi olmadığını ve ayrıca Kürt hareketine ve HDP'ye ''düşmanlıkla'' yaklaşan bir sosyalist öznenin olup olmadığını bilmiyorum. Ve sanmıyorum da...Ama Çulhaoğlu kalibresindeki birinin bu sözcüğü de öylesine kullandığını ileri sürmek mümkün değildir. TKP ve TKH için kullanılıdıysa belki ''mesafeli'' sözcüğü uygun düşmekte ama ''düşmanlık'' konusu sanki uymuyor gibi geliyor bana. Bu yüzden başlık yazısına SOL ibaresi ekledim. Burada sosyalist solun ve hatta solun HDP ile ilişkisinin nasıl kurulması gerektiği ve bugüne kadar nasıl kurulduğu konusu üzerinde yorumlarda da bulunulabilir.

Önce yazı:

'Radikal demokrasi' için kısa notlar - Metin Çulhaoğlu

Yazı, HDP ile ilgili; bu partiye sosyalist soldan bir bakış olarak okunmasını ve öyle değerlendirilmesini diliyoruz.

Konuya girmeden, sosyalist solda yer alıp HDP’ye eleştirinin ötesinde aşırı mesafeyle ve düşmanlıkla yaklaşanlara bir çift sözümüz olacak. Çok kısa ve kestirme: 1) Sosyalist soldan HDP’ye düşmanca yaklaşanlar ve bu partiye yapılanlara ses çıkarmayanlar büyük bir ihtimalle “Bu kadarını bize yapamazlar” rahatlığı içindedir ya da 2) “Biz devleti bu kadar üstümüze çekecek işler zaten yapmayız” düşüncesindedir.

İkincisine söyleyecek sözümüz yok; ilki konusunda ise “biraz daha palazlanın görürsünüz” deyip geçiyoruz.

***

HDP’nin bugünkü konumuna, çizgisine, söylemlerine ve önerilerine bakıldığında yapılabilecek kritik bir tespit şu: HDP tek başına bir “ulusal sorun partisi” olmanın ötesini zorlamakta, bu sorunu çok daha genel ve kucaklayıcı bir demokrasi paradigmasına oturtmaya çalışmaktadır.

Bu demokrasi anlayışına “radikal demokrasi” deniyor ve biz de öyle kabul ediyoruz.

Demokrasiyle öteden beri sorunu olan bir düzen karşısında kim ne derse desin ciddiye alınması gereken bir konumdur. Nitekim HDP bugün “demokrasi mücadelesi” denilen uğraşta aldığı oyun ötesinde ön plandaki aktör durumundadır. HDP’nin bugünkü en “somut” ve “güncel” tezleriyle talepleri liberal demokrasi çerçevesinde kalsa bile partinin demokrasi anlayışının liberal demokrasi sınırlarının ötesine geçtiğini, bu anlamda “radikal” özellikler taşıdığını biliyoruz.

Sırasıyla söyleyeceklerimiz de bu “radikallikle” ilgili olacak.

***

Birincisi: HDP kendi bütünlüğüyle sosyalist olsun, sosyalizmi savunsun dediğimiz yok; ancak, tanımında ve karşılığında hangi tenzilata gidilirse gidilsin gerçekten “radikal” denebilecek bir demokrasiyi Türkiye gibi bir ülkede devrim olgusu dışında düşünmek mümkün değildir. Türkiye’de (artık çok güçleşmiş olmakla birlikte) devrim olmadan da belirli alanlarda “demokratikleşme” yaşanabilir; teorik olarak mümkündür. Ne var ki mümkün olanın aynı zamanda “radikal” olması hiç mi hiç mümkün görünmemektedir.

İkincisi: Yalnızca HDP değil solda yer alan her kesimin bir gerçeği görmesi gerekir: 1990’ların başında reel sosyalizmin çöküşünün hemen ardından “Bundan sonra dünya ve sol şöyle olacak” diye söylenenler, reel sosyalizmin kendisinden çok daha çabuk eskimiştir.   Eskimiş olanlara “Avrupa Birliği demokrasisini” de katabiliriz. AB demokrasisinin ötesi düşünülüyor ve Türkiye deniyorsa da yukarıdaki birinci maddeye yeniden bakılmalıdır.

Üçüncüsü: Ancak köktenci bir devrimin ardından, üstelik devrimin belirli bir oturmuşluğa ulaşmasından sonra gündeme gelebilecek, belirli bir coğrafi bölgenin ötesinde ülkenin bütününün yönetimiyle ilgili düzenlemeler (federalizm, eyalet sistemi, ademi merkeziyetçilik, yerel özerklik, vb.) sadece “demokrasi” bağlamında düşünülüyorsa yukarıdaki birinci maddeye bir kez daha dönülmesini öneririz. Bunlar demokrasinin ötesinde bir “devrim” adına öneriliyorsa da önerimiz bu kez ikinci maddeye yeniden bakılmasıdır.

Dördüncüsü: Bir toplumun, adına devrim de diyebileceğimiz köktenci bir dönüşüm öncesinde, bu dönüşümün önkoşulu sayılacak toptan bir katarsis (arınma) yaşaması mümkün değildir. Daha açık yazalım: Türkiye’de, 1919-1922 arasında verilen mücadeleyi ve ardından gelen cumhuriyeti, onun en azından belirli hamlelerini kafasından tamamen silmiş reddiyeci çevreler olabilir; ama köktenci dönüşüm, giderek devrim deniyorsa bunu sağlayacak kritik kütlenin böyle bir “arınma” yaşamasını beklemek tam tamına hayalciliktir.  

***

Son bir not ekleyip bitirelim:

HDP “radikal demokrasi” çizgisini ister salt demokrasi adına sürdürsün ister partideki solcular bu demokrasiyi aynı zamanda bir tür “sosyalizm” adına savunsun, sosyalistlerin bu partiye çok uzaklardan ve sanki “rakipmiş” gibi bakmalarının hiçbir anlamı yoktur.

Herkes rahat olsun: “Radikal demokrasi” olabilir; ama güzergâhta son duraktan önce böyle bir ara durak olmadığını, olamayacağını en iyi sosyalistlerin bilmesi gerekir.

Çulhaoğlu'nun yazısı için: https://ilerihaber.org/yazar/radikal-demokrasi-icin-kisa-notlar-114261.html





Bu ileti en son melnur tarafından 21.06.2020- 02:17 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 21.06.2020- 03:33


Üstte de söylediğim gibi, Perincek ve şürekası sayılmazsa sosyalist solda Kürt hareketine düşmanlıkla yaklaşan bir siyasetin olup olmadığını gerçekten bilmiyor ve açıkçası merak da ediyorum. Tek tük bireysel tavırlar olabilir; face'te bu tür yorumlara rastlıyorum. Adam yıllarca komünist partiler içinde bulunmuş, belli bir mücadele içinde olmuş, dolayısıyla belli oranda partilerin siyasi yaklaşımını biliyor olması gerek   ama pratikte hiç de   değil, Kürt hareketine yaklaşımı tam anlamıyla düşmanca.Çulhaoğlu bunları mı kastediyor yoksa bizlerin bilmediği başka şeyler mi var, o da ayrı bir konu.

Burada defalarca ve dilim döndüğünce açıklamaya çalıştım. Kişisel görüşüm Kürt hareketinin merkezi yapılanması olan PKKnin temel amacı ayrı bir devlet kurma, bölgedeki dört devlette var olan Kürtleri tek bir devlet yapılanması altında bir araya getirmektir. PKK'nin kuruluş amacı bu zaten. Gelinen noktada bu temel amaç doğrultusunda ve SSCB'nin de yıkılması sonrası emperyalizmle her türlü ilişkiyi kurmayı da asla reddetmeden bu amaç doğrultusunda çalışmalarını yürütürken   ülke içinde de her türlü terör yöntemli mücadelesini sürdürmekte. Kürt hareketinin yasal temsilcilerinin de bu siyasetle bağlarını kesin olarak ayırdığını iddia edebilmek de pek mümkün değil. Sol-sosyalizm açısından ''kendi iç işleridir'' deyip geçmek belki mümkün ama, ortada böyle bir realite duruyorken bu realiteyi görmezden gelen veya bu realiteye uyum sağlayarak Kürt hareketinin kuyruğunda siyaset yapmaya çalışan bir sosyalist solun kendi ayakları üzerinde durabilmesi de pek olanaklı değildi. Burada hem Kürt hareketinin ve hem de ona biat etmiş görünen bir kısım solun ikili yanlışından söz etmek bence   uygun düşüyor. Yapılması gereken bence ''mesafe koymak''tı. Ve sosyalist solda TKP dışında hemen hemen hiçbir siyaset de bu mesafeyi koymadı. Ayrıca, bilindiği gibi Çulhaoğlu da o mesafe koyan partinin, TKP'nin, o zamanlar en önde gelen yöneticilerinden biriydi.

Kürt hareketiyle ilgili ikili bir yanlıştan söz etmiştim. Bunlardan birincisi   Kürt hareketinin ayrışmacı siyasetine biat eden bir sosyalist solun bu perspektifle sınıfsal bir mücadeleyi sürdüremeyeceği ve bir kopuş yaşayacağı   gerçeğiyse diğeri de, özellikle Kürt hareketinin yasal temsilcilerinin adını koyalım PKK ve onun şiddet yöntemli siyasetiyle bir ayrışma yaşamadan hem sosyalist sol ve hem de düzen solu tarafından desteklenmesinin mümkün olmadığı gerçeğidir. Bugüne geldiğimizde siyasi iktidarın HDP üzerindeki baskılar karşısında hem sosyalist sol ve hem de düzen solu tarafından yeterince desteklenmiyor oluşunun nedeni de budur. Metin Çulhaoğlu'nun adını ''mesafe'' olarak koyduğu gerçekliğin nedeni de burada yatmaktadır. Son kalkışmayla birlikte onlarca yıldır süren bir şiddet siyasetinin her iki ''taraf''ta yükselttiği ve neredeyse şoven bir biçim aldığı milliyetçilik rüzgarı toplumda böyle bir birlikteliği önlemektedir. Ve sosyalist solun ulusal ölçekte bir siyasal devrim perspektifinin bütünlükçü politikalara ihtiyaç gösterdiğini, ayrılıkçı bir siyasetle arasına mesafe koymadan da bunun gerçekleşme olanağının olmadığının bir kez daha altını çizelim.

Bu konuda son olarak şunu eklemeliyiz. Hem PKK ve hem de HDP konusunda gösterilen ''mesafeli'' tavrın   siyasal iktidarın sürdürdüğü haksız baskılar karşısında bir dayanışma duygusuyla hareket edilmeyeceği anlamına gelmemeli. Seçimle gelenlerin görevden alınmaları, sudan nedenlerle gözaltılar ve çeşitli baskılarla bir yıldırma ve gözdağı siyasetinin sürdürülmesi karşısında elbette sessiz kalınmamalı ve kimi tepkiler ortaya koymalı...Bu süreci sadece Kürt hareketine yönelik olarak da değerlendirme yanlışına düşülmemeli. Siyasi iktidar bir rejim değişikliği gerçekleştirmişken ve bu konuda kalıcı bir kurumlaşma yönünde ısrarlı çabalar içindeyken HDP üzerindeki baskıların görmezlikten gelinmesi de bence taktik olarak bile önemli bir yanlış sayılabilir. Çulhaoğlu'nun değindiği bu ''aşırı mesafe'' konusunun bu bağlamda doğruluğundan söz edilebilir, diye düşünüyorum.




Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 2 kişi görüntülüyor:  2 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Marksizm ve Radikal Demokrasi denizcan 0 3092 24.01.2016- 12:10
Konu Klasör Radikal kayma ilkay 0 2177 15.02.2014- 18:04
Konu Klasör Radikal sosyalizm hala güncel! melnur 11 9031 13.11.2016- 23:15
Konu Klasör Syriza mı daha radikal, bizimkiler mi? umut 0 3365 03.05.2015- 10:31
Konu Klasör Radikal laiklik-Aydemir Güler melnur 0 2887 02.09.2017- 12:12
Etiketler   HDP,   SOL,   Radikal,   Demokrasi.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS