SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Ayasofya kararından sonra sırada ne var?           (gösterim sayısı: 2.377)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 12.07.2020- 03:15


''Günümüz Türkiye’sinde önümüzdeki dönemin siyasal gelişmelerini kestirmeye çalışırken insanların önünde duran en büyük engellerden biri “Canım o kadarını da yapamazlar” varsayımıdır…'' diye başlamış Metin Çulhaoğlu usta İlERİ'deki son yazısına. Aynen öyle. Ben de facebook'ta Ender Helvacıoğlu'nun bir yorumunu okuduğumda aynen öyle geçirmiştim içimden. Helvacıoğlu siyasal iktidarın Ayasofya kararının küçümsenmemesi gerektiğini ve bu kararın cumhuriyet ve laikliğe ciddi bir darbe olduğunu olduğunu söylerken sırada hilafeti geri getirmek öngörüsünde bulunuyordu. İrkiltici bir yanı vardı söylediklerinin. Kabullenmek hiç de kolay değildi. Türkiye ve hilafet! Adıyla sanıyla bir dinci yönetim! Olabilir mi böyle bir şey! Türkiye bütün eksikliklerine rağmen bir burjuva devrim yapmışken ve aydınlanmadan, laiklikten, cumhuriyetten yana milyonlara da sahipken, böyle bir adım atabilmek mümkün olabilir miydı? Belki de bu yüzden yazısını ilk okuduğumda içimden geçen ''yok artık, o kadar da ileri gidemezler'' olmuştu.

O kadar ileri gidebilirler mi?

Metin Çulhaoğlu'nun yazısına geri dönelim:

''Neyi kastettiğimiz herhalde bellidir: Bugünkü rejimin kafasındaki niyetlere ilişkin tahminlerin bir kısmına “O kadar da ileri gidemezler” yanıtı gelmektedir. Peki, neden “o kadar” gidemezler? Rejimin karşısındaki muhalefet çok güçlü olduğu için mi? Ülkedeki sermaye çevreleri “o kadarına” izin vermeyeceği için mi? Yüksek yargı organları bazı şeylere dur diyeceği için mi? Ya da uluslararası güç odakları rejimin yaptıklarına bir yerden sonra “olmaz” deyip köprüleri atacakları için mi?

Yukarıda sıralananların, rejimin çizgisi üzerinde en küçük bir caydırıcı etkisinin bile olamayacağını iddia etmiyoruz elbette. Ne var ki rejim önce zemin yoklama, zemin uygun değilse bir süre bekleme, zemini ve ortamı uygun gördüğünde ise olanca pervasızlığıyla yüklenme gibi işlerde ustalık kazanmıştır ve bir süredir bu ustalığını sergilemektedir.

O halde “metodolojik” çıkarımın şu olması gerekir: Saray rejimi bazı şeyleri istediği halde yapamasa bile bu yapamama durumu ancak bir sonuç olarak ortaya çıkabilecektir; yani bu rejimin “cüret edemeyeceği şeyler” diye önsel bir kurgulamaya gidilmesi son derece yanlış olacaktır.''

SOLpaylaşım öncesinde yazıyazforum'da benzer bir konuyu tartıştığmızı hatırlıyorum. O tartışmalarda ''Türkiye'ye hilafet gelmez, getiremezler'' tarafındaydım. Öyle düşünüyordum, Türkiye'de cumhuriyet düşmanı bir damar olduğunu ama ülkeye hilafeti getirecek bir siyasal ve toplumsal   güce hiçbir zaman ulaşamayacaklarını düşünüyordum. Türkiye aydınlanması buna izin vermezdi.Aklıma hiçbir şekilde hem sağlı sollu liberallerin ve hem de Kürt hareketinin AKP'nin önünü açacak bir pozisyon alabilecekleri gelmiyordu. Böyle bir hata yapmazlardı, yanlış eninde sonunda anlaşılırdı.   Anlaşılamadı. Bir kutsal ittifak AKP'nin önüne engel olarak çıkabilecek her özne ve siyaseti AKP'den önce düşmanlaştırıyordu. Hata üzerine hata yapılıyor ve AKP'de bulunmayan entelektüel ve ideolojik destek hep buralardan geliyordu. Sonuç AKP'nin muktedirlik kazanması, devlet haline gelmesi ve artık cumhuriyet ve laikliği doğrudan karşıya alarak bu ülkenin kurucusuna bile ''hain'' imasında bulunmasıdır. Süreç buralara dayanmışken AKP'nin bu noktada duracağını düşünmek hiç de akılcı değil.

AKP durmuyor ve durmayacak. Siyasal iradenin Ayasofya kararından sonra sırada nelerin olduğu sorusu üzerine ciddiyetle durulmalıdır. Her şeyin olabileceği bir süreçteyiz ve Ender Helvacıoğlu'nun altını çizdiği konu hiç de yabana atılmamalıdır.

Çulhaoğlu'nun yazısı için: https://ilerihaber.org/yazar/yakin-donem-ve-olasiliklar-115063.html








Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 13.07.2020- 11:27


Yağmur çiseliyor - Melih Pekdemir

Sanırım artık en saçma konuşma tarzı, bakın işte bunu yaptılar, bundan sonra da şunu yapacaklar diye yakınmaktır.

Yapacaklarını yaptılar, bundan sonra yapacakları bellidir ve bundan sonrası artık süsleme ve eksikleri tamamlamadır.

Eksiklerini tamamlıyorlar.

Baro işi de tamamlandı. Çoklu Baro, tek sesli rejimin borusudur.

Ayasofya cami oldu. Eh, onların işi bu değil mi? Başka ne yapacaklardı ki! İslamcı kesimler1930’lardan bu yana hedefledikleri şeyi tamamladılar işte.
Sosyal medyanın tamamen susturulması? Kıdem tazminatı meselesi? Boş verin bunları, Ayasofya’da kırdık zincirleri!

İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma ve kadınların sadece İslami kimlik taşıması derken, bir eksik kaldı, o da zorunlu başörtüsü! (Yok canım o kadarını da yapamazlar! Mesela başörtüsü olmayanlar sadece devlet dairelerine ve üniversiteye filan giremez canım, o kadarı olsun artık!)

Sıra kazanması garanti seçim kanununa da gelecek. Eksik bir şey kalmamış olacak.

Dağılabilirsiniz!


Neydi o Ayasofya siyaseti? “Açarsan aç!”

Ya da haydin namaza! Eski CB adayı şimdi de muhtemel aday adayı Muharrem İnce Ayasofya’daki ilk Cuma namazına özel davetiye bekliyormuş. CHP’nin Fethiye İlçe Başkanı Mehmet Demir ve İlçe yönetimi ve gençlik kolları üyesi gençler, ellerine fırça alarak tüm camilerde başlattıkları yenileme çalışmalarında cemaat ile de bir araya gelmişler.

Bir nevi kendileri muhalefette fikirleri iktidarda durumudur.

Şunu bile diyemediler: İstanbul’un fethini konuşuyorsunuz da emperyalistlere teslim olan padişahın payitahtı İstanbul’un emperyalist işgalden kurtuluşunun başkomutanı Atatürk’ü nasıl tarihe ihanetle suçlayabiliyorsunuz? Osmanlı Hukuku’ndaki Kılıç Hakkını kullanıldıysa, Kurtuluş Savaşı galipleri de Kılıç Hakkı’nı kullanıp Ayasofya’yı “geri almış” ve ibadete kapatmadan müze yapmış sayılmazlar mı? Kaldı ki Ayasofya kapısındaki tabelâda bile yazıyor: 1980’de Demirel zaten ibadete açmış, Kenan Evren 1981’de kapatmış, Demirel 1991’de tekrar ibadete açmış. Üstelik müze vasfını da korumuş.

Neyse artık şunları hatırlatıp avunursunuz: Bir yıl kadar önce CB partisinin mitinginde konuşurken ona “Ayasofya’yı cami yap!” diye bağırmışlardı. O da şöyle demişti: “Siz gidin önce Sultanahmet Camisi’ni doldurun da, sıra Ayasofya’yı cami yapmaya ondan sonra gelsin.” Sahi bu arada neden hâlâ “kutsal bilgelik” anlamıyla Hıristiyan adı Ayasofya kullanılıyor ki? Belki onu da değiştirirler. Ne komik değil mi? Yani hâlâ “Belki” diyebilmek!

ABD merkezli medya kuruluşu Bloomberg, Ayasofya’nın ibadete açılmasıyla ilgili manşeti attı: “Erdoğan, Ayasofya ile İslamcı Türkiye’nin doğuşunu teyit etti!” Yalan mı?

Hayri Kozanoğlu aslında bu hafta diyeceklerimi bir tek bir tweet ile söylemişti: “Bunlar ‘gündem değiştirme’ aman oyuna gelmeyelim; Suriye’de operasyonlara ses çıkarmayalım, İş Bankası’nda düşük profil verelim, Libya fetihçiliğinde gölge etmeyelim, Ayasofya’da İslamcıların tepkisini çekmeyelim, vb. diye diye… Gündem değil rejim değişti!”

Aman oyuna gelmeyelim! Zorunlu başörtüsü mü? Kaparsan kapa! Seçim meçim yapmayacağım! Yapmazsan yapma! Yeter ki anketlerde seçim zaferlerini kutlamaya devam edin, ama havai fişek atmayın tabii...

Herkes bir serinlik bekliyor, hele bir yağmur çiselese… Ama yağmur bile ağlayarak çiseliyor...

Bu yazıyı bir yere bağlamaya çalışmayayım. Sizleri Ruhi Su’nun tok sesinden Nazım Hikmet’in Şeyh Bedrettin Destanı ile baş başa bırakayım:
“Yağmur çiseliyor, / Serez’in esnaf çarşısında/ yağmur çiseliyor. / korkak / yavaş sesle /bir ihanet konuşması gibi. (…) Yağmur çiseliyor, / Serez çarşısı dilsiz, / Serez çarşısı kör. / Havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü / Ve Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü. /Yağmur çiseliyor.

https://www.birgun.net/haber/yagmur-ciseliyor-308037



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 15.07.2020- 17:55


Siyasal iktidarın Ayasofya kararı sadece Ayasofya ile ilişkili değildir. AKP de artık son kozlarını oynamaktadır ki ajandasını açık etmesinin nedeni budur. Önceleri AKP için gizli bir ajandası olduğunu, bu ajandada cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı notu bulunduğunu söylüyorduk. Gizli bir şey kalmadı artık. Bu yüzden son kozlarını oynadığından söz ediyorum.

Face'te dolaşan kısa bir yorumu var, Orhan Erdemir'n. Bu ülkenin kurucusuna hain diyenlerin hain olduğunu söylüyor mealen. Erdoğan'ın Ayasofya ile ilgili son konuşmasına gönderme yapıyor. Ana muhalefete de dokunduruyor. Atatürk'ün partisinde olup da Erdoğan'ın bu tür sözlerine sessiz kalanlara hainin yandan çarklısı benzetmesinde bulunuyor. Katılmamak mümkün değil. Hatta az bile söylemiş. Bu ülkede Atatürk ve cumhuriyet düşmanlığı Türkiye sağının belli bir kesiminin varlık sebebi. Sadece bu da değil. Aynı düşmanlık, aynı cehalet kendini solda gören, solculuk ne kelime, hem enternasyonalist(!) ve hem de komünist(!) olduğunu ileri süren bir kesimin de kodlarına işlenmiş durumda. Söylemin sol veya sağ görünümlü olması her iki kesimin de bu coğrafyanın yüzlerce yıl öncesinde ortaya çıkmış ve günümüze kadar gelmiş gerici damar içinde yer aldığı gerçeğini değiştirmemeli. Kısaca dinci gericiliğe olduğu kadar sol soslu bu gericiliğe karşı da mücadele edilmesi gerektiği gerçeği göz ardı edilmemeli, diyelim ve geçelim.

****

Siyasal iktidarın Ayasofya kararını, ülkedeki ekonomik krizin üstünü örtmek ve gündemi değiştirmek için aldığı eleştirileri var. Sonuç olarak Ayasofya kararının böyle bir etkisi olduğu da bir gerçek ama bu kararın alınma nedeninin sadece bu olduğunu hiç düşünmüyorum. Daha bir yıl önce Ayasofya konusunda çok farklı telden çalan AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın bu kez açık seçik cumhuriyetle bir hesaplaşma olduğunun altını çizmesi sıradan bir karar olarak görülmemeli. Buna çoklu baroyu ve işçilerin kıdem tazminatı konusunu da ekleyin, toplumun büyük çoğunluğunun tepkisini çekecek bu tür kararların peşi sıra alınması bir ''farklı'' siyasetin belirtileri olarak görülmeli. AKP normal bir seçimde iktidarını koruyamayacağını biliyor. İktidarını koruyabilmenin başka bir yolu olmalı ve bu yol da (bence) gizli ajandasını ortaya dökmek, ve bu yolla daha fazla kitle yitirmeden çevresini kendinde konsolide etmek ve ayrıca cumhuriyet düşmanlığına oynamak. Yoksa durup dururken, Ayasofya üzerinden Atatürk'e hain göndermesinde bulunmanın anlamı ne? Erdoğan bu stratejisini bir süre daha sürdürecek ve sonra anketlerle partisindeki çözülüşün sürüp sürmediğini öğrenmeye çalışacaktır. Sonuç AKP açısından iyiyse ne ala, kötüyse, tekrar durum tespiti ve tekrar iktidarda kalma stratejisine uygun bir siyasi söylem ve eylem planı...








Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 18.07.2020- 08:49


Yıllar önce AKP ve Erdoğan'ın siyasi gidişatında muhalefete geçmeyi kabullenmek ve siyaseten ''durmak'' olmadığını çok yazıp çiziyorduk. Özallı ANAP örneğinde olduğu gibi, muhalefete düşen ve bu düşmeyi normal karşılayan bir AKP'nin sonunun ANAP'tan farklı olmayacağı biliniyor. Ayrıca tıpkı bisiklet örneğinde olduğu gibi ilerlemeyen, frene basıp duran bir bisiklet sürücüsü ayakta kalamaz; bisikleti ayakta tutamaz; devrilir. AKP bu nedenle hep kendisine göre daha ileri hamleler yapmak durumundadır. Ayasofya kararı bu nedenle alındı ve bu nedenle son da olmayacaktır. Burada üzerinde durulması ve önemsenmesi gereken konu Ayasofya kararı alınırken Atatürk'e dokundurulması ve açık seçik bir ihanetten söz edilmesidir. Ayasofya kararından sonra sırada tam da bu yaklaşım vardır, hiç kuşku duymuyorum. Açık seçik Atatürk düşmanlığı; yani Atatürk'ün kurucusu ve simgesi olduğu cumhuriyete, aydınlanmaya ve laikliğe cepheden karşı çıkmak ve bu yönde adımlar atmak.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu ülkede gerici bir damar olduğunun ve bu damarın Atatürk düşmanlığının ve cumhuriyet, aydınlanma ve laiklik konusunda da süreci bir parantez olarak gördüğünün bilincinde. Daha fazla kitle yitirmemek için bu konuda daha net bir tavır gösterecek, bugüne kadar üstü kapalı karşı çıkışları daha açık ve somut bir hale getirecektir. Gerici damarın bu şekilde kendi etrafında konsolide edeceğini düşünüyor gibi geliyor bana. Rant ekonomisinden nemalanan kesimler zaten Erdoğan'ın iktidarı kaybetmemesi için her şeyi yapacaktır ve ErdoğanIn bu rant ekonomisini kör gözüm parmağına savunmasının bir nedeni de budur. Bir de seçim sistemini kendisine yarayacak bir şekilde düzenlerse iktidardaki ömrünü uzatabileceğini hesaplamaktadır. Bence Erdoğan AKP'sinin Ayasofya kararından sonraki siyasi okuması bu yönde gerçekleşecektir. Tutar mı, sanmıyorum; bu yolun, bu sürecin kalıcılık kazanabilmesi pek de mümkün değil. Ama ülkeye vereceği tahribatın (yıkımın) çok yönlü olacağı ve etkisinin de çok büyük olacağı kesin. Erdoğan AKP'sinin bu nedenle iktidardan uzaklaştırılması zorunluluğu vardır ve sandık konusu da bu yüzden çok önemsenmelidir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 25.07.2020- 12:31


Ayasofya açılışının içerideki görüntüsü bu.
Resim Ekleme

Türkiye'yi yöneten kadronun görüntüsü bu. Bir zamanlar ülkeye demokrasi getireceği söylenen ve sağlı sollu liberaller tarafından da desteklenen kadro. Ayasofya'da davetiye usulü Cuma namazında hazır beklerken Diyanet İşleri Başkanı da Atatürk'e zehir zemberek sözlerle saldırıyor. Dışarıda ise hilafet özlemli sloganlar atılıyor. Sanırım BirGün'de gördüm; manzara ''şeriat kalkışması'' olarak tanımlanıyor.

Durumun vahametini kavrayabiliyor muyuz?
Yoksa   ve hala solculuğu oradan buradan tırtıklanan alıntılar üzerinde tepinmek olduğunu mu sanıyoruz?




Bu ileti en son melnur tarafından 25.07.2020- 12:31 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 27.07.2020- 08:44


Türkiye'de, 1917 sayesinde kurulabilmiş bir cumhuriyetin kurucu kadrolarına ve simgesine açıkça ilan edilmiş bir savaş hüküm sürüyor ve bu, derinleşecek, yaygınlaşacak. Hava, öyle. var. Adam ve tetikçileri, yüksek yoğunluklu bir içsavaş için bağırıyor resmen.

Ülke yıkılırken, o ülkenin kurucularına, uzak geçmişteki yegâne başarının yaratıcılarına, aydınlanmacı cumhuriyetin kurucu babalarına böyle saldırırsanız,   doğacak tepkinin de muhatabı olursunuz.

Daha doğrusu, hedef olursunuz ve bu kaderden kaçamazsınız.

Bunlar, tepki falan doğacağına inanmaz oldular. Düzen solunun Türk ve Kürt versiyonlarına bakınca haksız olduklarını söyleyebilir miyiz?


https://sol.org.tr/yazar/gorunen-koy-kilavuz-ister-10605



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 28.07.2020- 01:40


''Düzen solunun Türk ve Kürt versiyonlarının'' neler yapıp neler yapamayacakları konusunda sitemlerde bulunmak bir kısım sosyalist solun AKP'ye muhalefet etme biçiminin merkezi özelliği haline geldi. ''Adam ve tetikçileri, yüksek yoğunluklu bir içsavaş için'' bağırıp çağırırken bu bir kısım sosyalist sol nasıl bir mücadele içinde?

Ayasofya ve sonrasında bir takım görüntüler ortaya çıktı. Yeşil bayraklı bir polis resmi, Ayasofya'ya asılan hilafet sembolleri, Fatih'te cübbeli, sarıklı şeriat gösterileri...Düzen solu yetersizlik içinde de, bu bir kısım sosyalist sol CHP'yi eleştirmekten başka ne yapıyor; bu gidişata nasıl bir tepki koyuyor?

Ayasofya bir zorunluluktu. Erdoğan AKP'si için ileri doğru atılmış devasa bir gerici adımdır. Ve orada kalınmayacaktır. Bu bir kısım sosyalist solun CHP ve HDP'yi eleştirmekten öte yapması gereken bir şeyler olabilmeli. CHP ve HDP'siz bir güçlü ses ve muhalefet ortaya koyamayacakları açıkken CHP ve HDP'yle daha güçlü bir muhalefetin nasıl oluşturulacağı konusunda kafa yorulması daha akla yakın gelmiyor mu?

Unutulmamalı, ve sözcüklere takla attırılmaya çalışılmamalı...
Bu noktada, tam da bu noktada...
Hepimiz aynı gemideyiz!






Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Önce Gezi Kararı, sonra Kaftancıoğlu ve sırada İmamoğlu var melnur 2 1048 15.05.2022- 01:38
Konu Klasör CHP'li Aygün: Ayasofya cami olsun spartakus 1 4966 28.11.2013- 01:38
Konu Klasör Dünyanın en güzel insanlarından dünyanın en güzel marşlarından biri: Çav Bella. melnur 0 1645 11.07.2019- 23:47
Konu Klasör AİHM'in Demirtaş kararı ve bu yorucu, bıktırıcı iklim... melnur 4 1948 03.01.2021- 04:34
Konu Klasör HDP Parti Meclisi'nin 23 Haziran kararı melnur 11 7043 22.06.2019- 07:31
Etiketler   Ayasofya,   kararından,   sonra,   sırada,   var
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS