SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
100. yılda Mustafa Suphilere mektup...           (gösterim sayısı: 1.762)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 10.09.2020- 00:55


100. yılda Mustafa Suphilere mektup...


TKP, 13. Kongresi'nde partisinin kurucu önderlerine hitaben bir mektup kaleme almıştı. TKP'nin 100. yaşına girdiği bugün, bu mektubu bir kez daha soL okurlarının ilgisine sunuyoruz.

Resim Ekleme
Türkiye Komünist Partisi 13. Kongre Türkiye Konferansı'nda, '100. yılında Mustafa Suphilere mektup' başlıklı bir metin yayımlanmıştı.

TKP'nin 100. yaşına girdiği bugün, Suphilere mektubun tamamını yayımlıyoruz:

Değerli yoldaş,

Partiniz 100. yaşını kutluyor. Partimiz...

Bu 100 yılda dünyamız, ülkemiz ve partimiz çok şey yaşadı.

Belki, bu cümle sizi gülümsetecektir, TKP’nin kurulduğu günle başlayan, Büyük Ekim Devrimi’nin damgasını vuracağı belli olan 100 yılın çok şeye gebe olduğunu elbette siz zaten çok iyi biliyordunuz.

Çok şey yaşadık derken biraz da yenilgilerimizi, büyük yükselişlerin, görkemli zaferlerin ardından gelen hayal kırıklıklarını, kaybedilen mevzileri, geriye gidişleri kastediyoruz.

Gerçi, bunu da gülümseyerek karşılayabilirsiniz.

Tarih sınıfların savaşımı olduğuna göre... Tarihsel olarak haklı olan, çürümenin karşısında dirilişin, yok olmanın karşısında insan olmanın temsilcisi olan sınıfın zaferine ne kadar inanıyorsak, yenilmeye mahkûm olanın, geri olanın, çürümüş olanın yok olmamak için direneceğini, tarihin çarklarını tersine döndürmek için yollar arayacağını da o kadar iyi biliyor olmalıyız.

Değerli yoldaş, sizin katlinizi bu topraklarda aldığımız ilk yenilgi olarak hiç görmedik. Sizden birkaç yıl sonra yoldaşlarımızın sizi anarken yazdıklarını örnek gösterebiliriz. Haince, kahpece katledilmeniz bir yenilgi işareti olarak değil, sınıf düşmanımızın, sömürücü, asalak sınıfların tarihsel korkularının bir işareti olarak görülüyordu.

Aradan geçen 100 yılda yaşadığımız iniş çıkışlar, geriye düşüş ve ihanetler için de aynı şeyi söyleyebiliriz: Çürümüş eski dünya, çatırtılarını gizlemek, kendi sonunu ertelemek için bütün gücüyle direniyor. Her yola başvuruyor. Bu bizim için sadece insanlığın kaçınılmaz büyük kurtuluşunun işareti.

Sevgili yoldaş,

Yenilgilerimiz ve zaferlerimiz hakkında size hesap vermemiz gerekirse şunu söyleyebiliriz: Türkiye’de ve dünyada komünistlerin tüm zaferleri, insanlığın bütünü için bir müjde oldu. Emperyalistlerin genç sosyalist ülkenin üzerine saldıkları faşizmi ezdiğimizde kurtarılan, kurtuluşunu kutlayan, bayram eden tüm dünyaydı.

Türkiye topraklarında komünistlerin ileri doğru attığı her adım, bu ülkenin aydınlık yüzünü güldürdü. Komünist olsun olmasın, insan kalmayı bilmiş olan herkes bu ileri adımların ülkeye kazandırdıklarını gördü.

Yenilgilerimiz için de aynı şey geçerlidir. Sizin tüm insanlığın ortak sınıfsız birliğini kuracağına haklı olarak inandığınız Sovyet devrimi, uzun ve görkemli bir yükseliş döneminin sonunda çözüldüğünde, sahte bir bayram havasını tüm dünyada estirmeye çalıştılar. Ama bu eski dünyanın sözde zafer kazanmış canavarlarının havası çabuk söndü. Bugün kanlı katiller ve iflah olmaz asalaklar dışında, insanım diyen herkes Sovyet sosyalizminin insanlığa kazandırdıklarının ellerimizden kayıp gidişine kahrediyor.

Türkiye topraklarında da, komünistleri gerileten, komünistlerin canını yakan, komünistleri hedef alan her adımda tüm ülke, tüm halk yaşadı kayıpları. Antikomünizmin nasıl bir gericiliği, nasıl bir cehaleti pompaladığını, komünistlere düşmanlığın, geri olan, barbarca ve zalim olan ne varsa besleyip harekete geçirmekle sonuçlandığını siz de çok iyi biliyorsunuz.

Bu pervasızlığın, bu hıyanetin, faturayı tüm ülkeye, tüm halka çıkaran sonuçları olmasıysa kaçınılmazdır.

Belki burada sizin emekçi, işçi ve köylüleri emperyalist işgalcilerin ve asalak hanedanın boyunduruğundan kurtarırken, gerçek ve nihai kurtuluşlarına ulaştırmak için katıldığınız ulusal kurtuluş mücadelesinin ne şekilde ilerlediği hakkında birkaç şey söylememiz uygun olur.

Ülke emperyalist işgalcilerden kurtarıldı. İşgalden kurtuluşu örgütleyen burjuva siyasi önderliği bu kurtuluşu saltanata son vermek için bir basamak yapmayı başardı. Bağımsızlığını kazanan ülke kendisini bir Cumhuriyet olarak ilan etti.

Ve sonra siz, yani biz, bir kez daha haklı çıktık: Emekçilerin, alın terinden başka bir serveti olmayanların kendi iradelerini hâkim kıldıkları sosyalist bir iktidar kurulmadıkça, işçilerin iktidarı hüküm sürmedikçe emperyalistlerin, büyük uluslararası kapital kesimlerinin boyunduruğundan çıkılamayacaktır. Çıkılamadı da.

Sovyet devriminin, muzaffer işçi sınıfının dayanışmasıyla emperyalizme direnen Türk burjuvaları, emperyalist merkezlerden uzanan ele hemen yapışıveriyordu. İngilizlerin Ankara’daki iradeyi tanıma ve onunla masaya oturma işaretleri vermesinin hemen ardından yaşananların bir kısmına siz de şahit oldunuz. Ankara’daki komünist gruplara dönük mahkemeler, onların zapturapt altına alınması için atılan adımlar ve sizlerin, 15 komünistin katli.

Bunlar en cesur, en ileri adımları atarken bile korkak ve hain karakterini göstermekten kurtulamayan burjuvazinin izleyen yıllarda da devam eden kötü huyunun işaretleri oldu.

Aslında Cumhuriyet, üzerinde yükseldiği tarihe büyük müdahalelerde bulundu. Saltanatın ve hilafetin üzerine cesaretle gitti, dinin belirlediği toplumsal yaşamı bilimin yol göstericiliğine bağlayan adımlar attı. Komünistlere nefes aldırmadığı zamanlarda bile, bir yandan işçi sınıfının kendi temsilcilerine kavuşmasına, örgütlenmesine büyük bir kıyıcılıkla engel olurken, bir yandan irticanın nefesini kesen adımları cesaretle atabildi. Kısa bir süre öncesine kadar kıskaca aldıkları ülkeyi işgale yeltenmiş emperyalist güçler karşısında bağımsızlık ve barışı uluslararası politikasının merkezine yerleştirebildi.

Ve fakat bunların hepsinde geri dönüşün kapıları açık bırakıldı. Bunların hepsinde devrimci cumhuriyetin dayanağı olan korkak burjuvazinin salgıladığı kararsızlık ve samimiyetsizlik içeriliyordu.

İşçi sınıfının iktidarından ve dünya emekçilerinin yoldaşlığından kaçırılarak kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti, birkaç on yıl içinde gericiliğe ve emperyalizme teslimiyetin yollarını yürümeye başladı.

Bu süreç, Sovyet sosyalizminin yaşadığı geri çekilişin ardından çok daha vahim sonuçlar doğurarak devam etti.

Sevgili yoldaş,

Özetle, 100 yıl sonra hem Türkiye hem de dünya, sosyalizmin nihai zaferini ilan edememiş olmasının bedellerini ödüyor.

Ve 100 yıl sonra hem Türkiye hem de dünya, çürümüş ve yozlaşmış kapitalist düzenin insanlığa hiçbir şey vaat etmediğini en az 100 yıl önceki kesinlik ve şiddetle idrak ediyor.

Sevgili yoldaş,

100 yıl önce bizim bugün yaşadığımız topraklar üzerinde dağınık şekilde ve bir hayalet gibi gezinen komünistliği örgütlü bir güç, sözü, programı, örgütü ve amacı olan, bunlarda bir fikir ve eylem birliği sağlamış olan bir parti haline getirdiniz.

Kısa süre sonra gelen ölümünüz, bu eyleminizin tarihsel önemini azaltmadı. Aksine güçlendirdi.

Belki son anlarınızda düşünmüşsünüzdür, kendinize bu son eyleminizle ilgili sorular sormuşsunuzdur. Bütün samimiyetimizle söylüyoruz: Büyük bir iyimserlikle Anadolu’ya geçmeniz ve ulusal kurtuluş mücadelesinde yerini almış komünistlerin mücadelenin politik merkezine de ağırlıklarını koyabilmesi için sizi ölüme götüren adımı atmanız bizim için onur vericidir, bu adımınızın tarihsel anlamı bizler için çok büyüktür.

Kars’ta sizi karşılayan Kazım Karabekir taifesi yüzünüze gülerken, alçakça bir katliamın hazırlıklarını yapmaktaydı. Belki bu yüzden kendilerinin çok kurnaz olduğunu, yaptıkları aşağılık planın pek akıllıca olduğunu düşünüyorlardı.

Sizi Ankara’ya davet ederken Sovyet iktidarıyla ilişkilerini dengede tutmaya çalışan ama size bitmez bir düşmanlıkla bakan burjuva önderliği belki sizin kayıkçılar kahyası tetikçi Yahya elinde ortadan kaldırılmanızla çok rahatladı.

Ama asıl tarihi gerçek şu ki, siz cüretkâr adımınızla 100 yılı aydınlattınız.

Türkiye Komünist Partisi, 100 yıl sonra düzenin kıyısına köşesine ilişmeye, düzen muhalefetinin ucuz oyunlarında figüranlık yapmaya yanaşmıyorsa, bu sizin amele iktidarı için taşıdığınız ölümüne kararlılık sayesindedir.

Burjuvalar, gericilikle aşağılık bir uzlaşmayı hayata geçirirken, Türkiye Komünist Partisi burjuva devriminin de en ileri yanlarını kendi emanetine alabiliyorsa, bu sizin sahip olduğunuz ufkun ve ataklığın mirasıdır.

100. yılınız kutlu olsun. 100. yılımız kutlu olsun.

Yoldaşça selamlar...

https://sol.org.tr/haber/100-yilda-mustafa-suphilere-mektup-14136



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör TKP'den mektup... melnur 1 3074 19.06.2017- 18:12
Konu Klasör Yoldaş'a mektup denizcan 0 2858 27.07.2014- 18:02
Konu Klasör Diyarbakır'dan Papa'ya mektup umut 0 3383 25.05.2014- 22:01
Konu Klasör Merdan Yanardağ'dan mektup var: umut 0 3783 05.01.2014- 21:54
Konu Klasör Merdan Yanardağ'dan mektup var melnur 2 5389 12.12.2013- 11:46
Etiketler   100.,   yılda,   Mustafa,   Suphilere,   mektup.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS