SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Türkiye AKP’den de TÜSİAD’dan da kurtulmalıdır!           (gösterim sayısı: 1.521)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
proletkült
[ proletkült ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 22.10.2021
İleti Sayısı: 5
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: proletkült
Konu Tarihi: 22.10.2021- 23:50


Türkiye AKP’den de TÜSİAD’dan da kurtulmalıdır - Kema Okuyan

'Erdoğan buna yanaşmazsa, söyleneni yapmaya hazır CHP-İYİP-DEVA-Gelecek-DP-SP bloku hazır bile.'

  Patron örgütü TÜSİAD konuştu. Zaten onlar çok konuşur. Çoğunlukla kapalı kapılar ardında, ultimatom verircesine… Bazen de kamuoyuyla paylaşırlar, ülkenin gerçek efendisinin kim olduğunu kanıtlarcasına…

1979’da gazetelere çarşaf çarşaf ilan verip düşürmeden önce Ecevit hükümetini, sıkıyönetim komutanlarını bilgilendirmeleri de, “izin almak” için değil, kendilerine ait gördükleri devlete duydukları saygıdandır!

TÜSİAD daha önce desteklediği Ecevit hükümetini kısa süre sonra değiştirmek istediyse, bunu adım adım azgın bir neo-liberal döneme geçmek için yapmıştı. Kısa bir süre sonra, 12 Eylül 1980 faşist darbesiyle örgütsüz ve etkisiz hale getirilen Türkiye işçi sınıfı bugün hâlâ bu uğursuz dönemle açılan karanlığın sonuçlarını yaşıyor.

12 Eylül’le hesaplaşmadan söz edenlerin unutturmak istediği, bu işin arkasında Türkiye’nin büyük patronlarının olduğudur. TÜSİAD sermayesi, tıpkı NATO ve ABD yönetimi gibi, 12 Eylül faşist darbesinin birinci dereceden sorumlusudur.

Ama onlar bazen demokrasi, özgürlük ve de laiklikten söz edebiliyor.

Ne olacak ki! Erdoğan ve ekibi de demokrasi, özgürlük diyerek iktidara geldi ve hâlâ aynı söylemden vazgeçmiyor. Ülkede özgürlüğün kırıntısını bırakmamalarına rağmen…

TÜSİAD’ınki de bu hesap. Onların avantajı halkla aralarında her zaman siyasi iktidarın olması. Hükümetler kurup hükümetler yıkmalarına rağmen toplumun önemli bir kesimi hâlâ Türkiye’deki sorunların sadece başarısız yöneticilerden, görevini kötüye kullanan bakanlardan ve tek başına Erdoğan’dan kaynaklandığını sanıyor.

Oysa bir siyasi parti olarak hareket ettikleri için söylüyorum, TÜSİAD ve benzeri patron örgütleri Türkiye’nin en tehlikeli siyasi partileridir.

Kuşkusuz birazcık da bizim coğrafyanın ruh haline uygundur, kafaya takılan birine bir başkasının laf etmesinden sevindirik olmak. TÜSİAD Erdoğan’a örtülü eleştirilerde bulunduğu için insanlar heyecanlandı, “bu sefer gidiyor galiba” diye iman tazelendi.

Doğrudur, bu sefer işi zor AKP’nin. 2013’ten bu yana sürekli kan kaybediyor iktidar bloku ve artık bu kayıplar tabana da yansımaya başladı.   Sermayeye büyük hizmetleri olan Erdoğanlı yılların uzamasının bugünkü düzenin inandırıcılığına zarar vereceğini düşünen patronların sayısı da artıyor.

Erdoğan’ı yönetilebilir hale getirme konusunda başarısız olduklarını düşündükleri oranda alternatifi de hazır ediyorlar.

TÜSİAD’ın geçenlerde hazırladığı uzun rapor, aslında Erdoğan’a karşı bir içeriğe sahip değil. Tersine bugünkü iktidarın ekonomi, dış politika ve hatta iç politika alanındaki tercihlerine büyük patronların onay verdiği görülüyor.

Peki mesele ne?

Mesele, TÜSİAD’ın sürdürülebilir bir AKP modeli istemesi. Batıyla daha uyumlu, dış politikada daha ayakları yere basan, içeride ise kılıfına daha fazla uydurulmuş bir AKP iktidarı istiyorlar.

Erdoğan buna yanaşmazsa, söyleneni yapmaya hazır CHP-İYİP-DEVA-Gelecek-DP-SP bloku hazır bile.

Ne blok ama!

Özgürlük, demokrasi ve laiklik için güçlerini birleştiren partiler işte bunlar.

Bu birliğin arkasında TÜSİAD patronları var.

AKP için de aynısı geçerliydi.

Kazanan hep onlar.

Onlar kazandıkça halkımız kaybediyor.

Bunu tersine çevirme zamanı gelmedi mi?

Özgürlük, demokrasi, laiklik ve en önemlisi eşitlik için!

https://haber.sol.org.tr/yazar/turkiye-akpden-de-tusiaddan-da-kurtulmalidir-316503










Bu ileti en son melnur tarafından 23.10.2021- 04:04 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.994
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 24.10.2021- 04:58


Ülkede ''özgürlüğün kırıntısını'' bile bırakmayan AKP yıkılmalıdır da, nasıl sorusu bence kolay kolay üzerinden atlayacağımız bir soru değil. Evet, nasıl? İyisiyle kötüsüyle mllet ittifakını dışta bıraktığımızda bugünün koşullarında AKP'yi iktidardan edecek bir hamle ne ola ki? Sosyalistler kendi başlarına, kendi güçleriyle ve binde bilmem kaçlık oy oranıyla bu sorunun üstesinden gelebilirler mi? Bu sorulara olumlu bir yanıt vermek mümkün değilse, bir günlük, bir atımlık millet ittifakı desteğini ''yetmez ama evetçilik'' olarak nitelemek ne kadar doğru?

Ayrıca, Tüsiad'a karşı çıkmak, Tüsiad'dan kurtulmak bir siyasal devrimle mümkünken, bunun koşulları da ne yazık ki ortada yokken, özetle çocuk emekleme dönemine bile henüz gelmemişken, nesnel koşulların dışında kalmanın sosyalizme alan açacağını iddia etmenin bir yararı olabilir mi?

Sonra... -topluma sürekli ''örgütlenelim'' çağrısı yapmak toplumda da bir karşılık bulmuyorsa,ve toplum heyecanlarını ''düzen muhalefeti''ne yöneltmişse, ve her seçim döneminde sandıktan yeterince sosyalist çıkmıyorsa, az biraz da olsa burada, bu süreçte kendimizde bir hata, bir eksiklik ve toplumda bir karşılık bulamama hali gibi müzmin sorunlar olduğu akla gelmeyecek mi?

Evet, Türkiye AKP'den de Tüsiad'dan da kurtulmalıdır ama bu siyasi tavırlar, bu siyasi söylemler, ve bu siyasi yönelimlerle olmadığı da çok açık. Acaba vizörü biraz kendimize mi çevirmeliyiz, bir iç hesaplaşada mı bulunmalıyız,   sandıklardan yeterince destek gelmediğinde izlediğimiz siyasetin ve belki başka başka kemikleşmiş siyasi tavırların ve belki partinin işletiliş ve işleyiş biçimlerinin bu koşullarda karşılık görebilme potansiyeli olmadığı sonucu üzerinde mi durmalıyız?

Bence hiç de yabana atılır düşünce kırıntıları değil bunlar.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
proletkült
[ proletkült ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 22.10.2021
İleti Sayısı: 5
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: proletkült
Cevap Tarihi: 25.10.2021- 11:55


Devrimci siyaset, her güncel hamlesini devrimci durum var ön kabulü ile mi yapar? Bu sorunun cevabı tabii ki hayır ancak bu sorunun cevabı hayır olması devrimci siyasetin devrimin güncelliğini yadsıyarak yapılacağı anlamına gelmez. Devrimin güncelliğinin siyaset alanında nasıl somutlanacağı dönemin imkanları ve fırsatları dahilinde değerlendirilebileceği gibi bunun sınıf içi bir konumlanış olamayacağı aşikar. Bu kısmı çok tartışmaya değer görmüyorum,bu böyledir diyip geçeceğim Yalçın hoca gibi. Özetle demeye çalıştığımız, siyasetimizin niteliğindeki sınıf karşıtlığını geri çekemeyeceğimiz. Siyasetimizin niceliği ittifak söylemleri ve bazı hesaplar güdebilir, sandık, milletvekilliği vs ama bu nicelik hesaplarının arkasında bir nitelik gözedilmek sorundadır. Hatta ve hatta bu niteliğin bir niceliğe ve niceliğin tekrar bir niteliksek sıçramaya dönüşmesi bu diyalektik bakış ile mümkün. Teorik mi? Teorik. Teori olmak zorunda. Teori devrimdir.
Devrimci siyaset koşulları ve fırsatları nasıl değerlendirir peki? Kendi imkanlarından mı yola çıkar? Kaç oy aldığından, kaç örgütlü üyesi olduğundan, ne kadar aidat topladığından, ne kadar maddi gücü olduğundan mı yola çıkar? Yoksa burjuvazinin krizinden, burjuva siyasetinin konumlanışlarından mı yola çıkar? Kuşkusuz cevabımız ağırlıklı olarak ikincisi olmak üzere her ikisi de. Birincisi öznelci, ikincisi nesnelci bir bir yaklaşım olurdu. Biz diyalektiği unutmayalım. Diyalektiği unutmayalım da, özne ile nesnenin kurduğu ilişkide bir çerçeveye ihtiyacımız var sanki. Devrimin günceliği=sınıf karşıtlığı. Burjuvazinin krizine baktığımızda, burjuva siyasetindeki konumlanışlara ve çatışmalara baktığımızda, emperyalist hiyerarşiye baktığımızda tabii ki sınıf içi çelişkileri değerlendirir ve veri alırız, bu çelişkileri lehimize çevirmeyi amaçlarız ama bu çelişkilerde değil bu çelişkileri sınıf çelişkisi zemininde yeniden üretiriz. Burjuva içi çelişkilerde bir komünist partinin konum almasını beklemenin iki nedeni olabilir; 1-Kendi İmkanlarından Yola Çıkıyordur ve Cesaret Edemiyordur 2-Burjuva Siyasetinden Yola Çıkıyordur yahut bir çok değerlendirmede gördüğümüz gibi bazen 1'den bazen 2'den yola çıkıyordur. Gerçekten özne olamama halidir bu.

Öznelci ya da nesnelci sapmaların kuşkusuz bir teorik sapması ve teorinin yeniden üretilmesi ihtiyacı da olur. Nesnelci yaklaşımlar faşizmi güncelleyebilir. Faşizmi salt bir siyasi istibdat olarak ele alabilir. Nasıl olabilir ki bu? Devrimin güncelliği yani sınıf karşıtlığı rafa kaldırılmadan olamaz. Öznelci yaklaşımlar demokratik merkeziyetçilik ya da leninist parti formunda problem görebilir. Şaşmaz, ikisi birbirine eşlik eder.

Türkiye AKP iktidarı döneminde sermaye sınıfının hayallerinde olan şeylerin hayat geçtiğini tecrübe etti. Sermaye sınıfı bunları çok uzun zamandır arzu ediyordu. AKP iktidarı bu açıdan yıkılmalı ve sermaye sınıfının bu ilerleyişine bir dur denmelidir. Dur demek ile yol vermek arasında farkın sınıfsal olduğunu unutmayalım. Sermaye sınıfının AKP döneminde elde ettiklerinin yarattığı toplumsal, siyasal, ekonomik krizin salt AKP'nin ve şahsın öznelliğinde nedenselleştirilmesi adeta YAE dönemindeki "baba" "oğul" denklemine benziyor. Devlet "baba" ve sermaye sınıfı "oğul" hesaplaşamıyorlar, "baba" çok baskın, "baba" ile hesaplaşmalı önce. Böyle demişti liberaller. Devletin ve siyasal iktidarın niteliğinin sınıfsal olduğunu unutmuşlardı ya da unutturmak istemişlerdi, ikincisi daha doğru sanırım. Teori. Unutulmamalı. AKP iktidarının siyasal baskıcılığının da, talan ekonomisinin de nedenleri sınıfsaldır. Adına faşizm diyeceksek de, bunu AKP'nin siyasal islamcılığında değil sermayeciliğinde aramalıyız. Siyasal islamın kökeninin ne olduğunu artık öğrenmiş olmamız lazım. Yol veremeyiz. Sermaye sınıfı G20 zirvelerinde, TUSİAD istişare toplantılarında yeni bir yol çiziyor, yarattıkları krizin farkındalar ama o kriz onların ihtiyaçları için oluştu ve şimdi yeni ihtiyaçlarına göre, geldikleri noktanın sürdürülebilir kılınması, yeni bir yol çiziyorlar, yeni bir oyun kuruyorlar. Bu oyunun parçası olamaz komünist hareket. Bu oyunun yarattığı yıkımla yüzleşmek zorunda kaldığımızda halka yalan söylemiş oluruz. Halka yalan söyleyemeyiz. Komünist hareket bu oyuna çomak sokmak zorunda, bu tarihsel bir zorunluluk. Çomak sokacağız ama etimiz budumuz ne? Evet, etimiz ve budumuzun ne olduğu doğru bir sorun ama bu soruya yetersiziz diyerek devrimci olamayız. Fırsat buraya sokulacak sınıf karşıtlığı çomağında, sermayenin oyun kurmasını zorlaştırmak krize öznel bir müdahalenin yegane yolu olduğu gibi sadece öznelci olmayacaksak nesnellikteki yegane sınıfsal karşıtlık siyaseti. Bu oyun kimseyi dışarıda bırakmak istemiyor. Gözümüzü kapamayalım, YAE dönemi solcuları neden tekrar geniş ittifak yazıp çiziyor? Neden burjuva demokrat kesimler sosyalistlerin de olduğu demokrasi çephelerinden bahsediyor? 6ay önce Marksizmi tarihin tozlu sayfalarına koyuyorlardı.

Görev zor. Peki ne yapmalı, nasıl yapmalı? AKP iktidarının yarattığı yıkım çok somut, gündelik hayatın yer yerinde. Mahallede, iş yerine, sokakta. Devrimci siyaset odağını burjuva siyaseti içindeki ittifak tartışmalarına değil sokağa vermeli. Mahallelerde dayanışma örgütlemeli, siyaset tartışmalı. İş yerinde komiteler kurmalı, hak gasplarına karşı mücadele etmeli. Hayatın her yanına siyaset sokmalı. Kuşkusuz temel ağırlığı AKP karşıtlığı olan ama AKP sonrasına dair de hayal kurduran bir siyaset. Basit bir hayal. Nasıl bir ülkede yaşamak isteriz.
Bunu yaptıkça ittifak konusu netleşir ve gerçek ittifakın bağımsız devrimci bir cephe olacağı netleşir. Bunu yapmadan burjuva siyasetinin oyun kurduğu ittifakta konum almayı tartışmak bunu yapmanın da önüne geçer. Burjuva siyasetinin oyun kurucusu olduğu bir ittifak sandıktan başkasını tartışmaz, tartıştırmaz. Bunun içinde yer alıp devrimcilik oynayabileceğini zannedenler burjuvazisinin güncel tarihin en eski ve en güçlü siyasal sınıfı olduğunu unutmasın. Devrimci mücadele burjuvazisinin rahminde verilemez.

Döneme dair belki tarihi tekrar okumak lazım, Fransız Üçlemesi akıl açıcı olacaktır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.994
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 25.10.2021- 14:07


Sevgili Mehmet, bazen çok uzun yazmak hiçbir şey yazmamak anlamına gelir. Sorular çok yalın, çok anlaşılabilir olduğundan yanıtların bu kadar uzun, ve soruyla çok da ilgisiz olmaması gerek. Emek verdiğin için teşekkür ederim ama sorular hala orada duruyor, tamamını okuyamadım, bu tür yazıları, ve özellikle yanıt niteliğinde yazılmış olanları bir türlü sonuna kadar okuyamıyorum. Bu da benim eksikliğim olsun.

Sorunumuz ''özgürlükleri ortadan kaldıran'' ve iktidarda kaldığı sürece kaldırmaya çalışacak olan ve bu tek adam otoriterliğini seçim kazanarak kurumlaştırmak olan bir iktidarın TKP'nin de altını çizdiği gibi iktidardan gönderilmesi ise, cümleyi böyle bırakmak bana çok yeterli gelmiyor. Eminim toplumsal muhalefete oy veren ve saray iktidarını alaşağı etmek için heyecanlanan ve önüne bir an önce sandık gelmesini isteyen milyonlar için de yeterli değil. Söyleyip geçmek ve ''nasıl'' sorusunu göz ardı etmek doğru ve ülkenin ihtiyacı olan, kitlelerle sol örgütleri yakınlaştıran bir tavır da değil.

Ben burada büyük bir eksiklik olduğunu söylüyor ve bu konuda bir eleştiri getirmeye çalışıyorum, sen ise, soruyu görmezlikten gelip okuyabildiklerim açısından başka başka şeyler söylemeye çalışıyorsun. Bence konunun bu yanı da bir başka sorunlu yapıyı gündeme getiriyor: Tamam ülkede örgütlenememe gibi büyük bir sorun var; halkın örgütsüz olması, sosyaist partilerin halktan yeterince ve beklenen desteği görmemesi büyük bir sorun ama, özellikle face'te gördüğümüz örnekler üzerinden söylüyorum, bu demokratk merkeziyetçilik acaba sosyalist partilerimizin işleyişnde bir biat kültürü mü yaratıyor? Böyle düşünmek istemiyorum ama, her düşünce alışverişinde de böyle bir soru garip bir şekilde zihnimi kemirmeye başlıyor...



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
proletkült
[ proletkült ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 22.10.2021
İleti Sayısı: 5
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: proletkült
Cevap Tarihi: 25.10.2021- 14:19


1-Bir çok ön kabul yapıyorsunuz, temellendirilmemiş. Bu ön kabuller üzerinden tartışmayı şablonlaştırmak istiyorsunuz. Kabul edilebilir değil.
2-Eksik ve gedikler dile getiriyorsunuz, bunun bilimsel verisini de sandık istatistiklerinden ölçüyorsunuz. Tarihsel materyalizmi çöpe atıyorsunuz.
Bu çerçeveyi dayatmak bir tartışma açmak değil.
Yazınızda eksik var dediniz ama eksik yok. Yazının ilgili kısmını tekrar hatırlatayım.
"Görev zor. Peki ne yapmalı, nasıl yapmalı? AKP iktidarının yarattığı yıkım çok somut, gündelik hayatın yer yerinde. Mahallede, iş yerine, sokakta. Devrimci siyaset odağını burjuva siyaseti içindeki ittifak tartışmalarına değil sokağa vermeli. Mahallelerde dayanışma örgütlemeli, siyaset tartışmalı. İş yerinde komiteler kurmalı, hak gasplarına karşı mücadele etmeli. Hayatın her yanına siyaset sokmalı. Kuşkusuz temel ağırlığı AKP karşıtlığı olan ama AKP sonrasına dair de hayal kurduran bir siyaset. Basit bir hayal. Nasıl bir ülkede yaşamak isteriz.

Bunu yaptıkça ittifak konusu netleşir ve gerçek ittifakın bağımsız devrimci bir cephe olacağı netleşir. Bunu yapmadan burjuva siyasetinin oyun kurduğu ittifakta konum almayı tartışmak bunu yapmanın da önüne geçer. Burjuva siyasetinin oyun kurucusu olduğu bir ittifak sandıktan başkasını tartışmaz, tartıştırmaz. Bunun içinde yer alıp devrimcilik oynayabileceğini zannedenler burjuvazisinin güncel tarihin en eski ve en güçlü siyasal sınıfı olduğunu unutmasın. Devrimci mücadele burjuvazisinin rahminde verilemez."





Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.994
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 25.10.2021- 14:52


Semt evi'nde konuşurken, watsap'ta yazışırken ve burada da...bir türlü anlaşamıyoruz. Anlatamamıyor muyum nedir? Şunu soruyorum ve TKP de üstünkörü geçtiği yazılarda AKP ve Saray Rejimi'nin yıkılması gerektiğini söylüyor, ben de ''iyi güzel de nasıl sorusu eksik değil mi?'' diye soruyorum. Senin söylediklerin ve yazmaya çalıştıkların içinde bu sorunun yanıtı yok. Söylediklerin ve yazdıkların da ''teorik'' falan değil. Teorik olması soruya ilişkin bir temel bir ilke olması bağlamındadır. Yok eğer, ''teorik açıklama'' sonuçta güncele ( yani sorup durduğumuz naıl sorusuna) gelmyorsa, o söylenegelen şeyler ''teorik'' değil, daha önce de altını çizdğimiz şekliyle Lenin'in ''devrimci gevezelik'' dediği şey olur.

İkinci konu, yazıp çizdiklerne ve TKP'nin semt evi gibi çalışmalarına karşı değilim ki, TKP'nin örgütlenme konusundaki çalışmalarını eksik bulmakla beraber desteklemiyor değilim ki, bunları anlatıyorsun. TKP bu yapılanları yine yapar, yine sınıfsal söylemlerini sürdürür, muhalif kitleler içinde kendisine dönebilecek kesimlere yönelik söylem ve pratikleri sürdürebilir ama bunun için ille de millet ittifakının saray rejimini sandıkta yenilgiye uğratma çabasını önemsizleştirecek bir tavır alması gerekmiyor ki? Ben buna karşı çıkıyorum. Muhalefete muhalefet etmenin, bu süreçte muhalefetle saray rejimini eşitlemenin sosyalist mücadeleye bir katkısı olmadığını, bu çok ''kaba'' bir siyaset olduğunu söylüyorum. Bunu söylerken de millet ittifakına katılmak gerektiğin hiç söylemiyorum. Çok mu karışık oluyor. Tekrar edeyim, yine sosyalist tavır olacak, yine sol söylem olacak ve belki yine sosyalist bir cephe bile olabilecek, ama bütün bunlar saray rejimini tek başına iktidardan etmekten uzak olduğu için bu noktada ''bir günlük ittifak'' denilen o tılsımlı tavrı da elinin tersiyle itmeyecek....

Semt evi'nde konuşurken, watsap'ta yazışırken ve burada da...bir türlü anlaşamıyoruz. Anlatamıyor muyum nedir? Şunu soruyorum ve TKP de üstünkörü geçtiği yazılarda AKP ve Saray Rejimi'nin yıkılması gerektiğini söylüyor, ben de ''iyi güzel de nasıl sorusu eksik değil mi?'' diye altını çiziyorum.. Senin söylediklerin ve yazmaya çalıştıkların içinde bu sorunun yanıtı yok. Söylediklerin ve yazdıkların da ''teorik'' falan değil. Teorik olması soruya ilişkin bir temel bir ilke olması bağlamındadır. Yok eğer, ''teorik açıklama'' sonuçta güncele ( yani sorup durduğumuz nasıl sorusuna) gelmiyorsa, bu konuda bir yanıt içermiyorsa o söylenegelen şeyler ''teorik'' değil, daha önce de altını çizdğimiz şekliyle Lenin'in ''devrimci gevezelik'' dediği şey olur.

Aydemir Güler TELE1'deki bir programda sunucunun ''AKP'nin iktidardan uzaklaştırılması önemli değil mi?'' şeklindeki sorusuna olanca naifliğiyle ''olmaz olur mu, çok önemli'' diye yanıt vermişti.   Benim üzerinde durduğum soru da bu noktaya ilişkin,   bu noktada bir yanıt arayışındayım. Aydemir Güler'in önemli gördüğü, TKP'nin haklı olarak ''özgürlüklerin kırıntısını bırakmayan'' AKP'nin yıkılması konusunda somut olarak ne yaptığını soruyorum. Bu kadar basit bir soru bu ve sanıyorum yanıtı için aman aman bir teorik açıklamalara başvurmak gerekmiyor?

Öyle değil mi?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
proletkült
[ proletkült ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 22.10.2021
İleti Sayısı: 5
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: proletkült
Cevap Tarihi: 25.10.2021- 15:00


Cevap herhalde somut hayata dokunmak gerektiği için görünür olmuyor. AKP'nin gidişinin nasıl olacağı tartışmasını şimdiden, örgütlenme fırsatını ne ölçüde değerlendirdiğine bakmadan yapmak falcılık ya da sandıkçılık.

AKP'nin gidişi AKP'nin karşı olduğu sınıfın bağımsız devrimci bir örgütlenme ile buluşması ile mümkün. Bu AKP ile tam bir hesaplaşmayı da mümkün kılar. Yoksa AKP gider, devri sabık yaratmayan AKP artığı ve AKP benzeri bir iktidar sermaye eliyle tesis edilir.  
Böyle bir örgütlenmeyi ortaya çıkarabilmek gidişin sandıkta olmamasını da mümkün kılabilir, sandığa da kalabilir, o noktada eğer ki güçlü bir hat kurulabilmişse,   burjuva demokratların da içinde olduğu ittifakta sosyalistler de yer alabilir ama AKP artığı ya da faşizmden dem vururken Ömer'in yolunu çizenler yer almaz, alamaz, kazandıkları toplumsal ağırlık azalır.



Yapmaya başlamamız lazım. Semtevlerimizi açık tutamız, işçi dayanışmaları kurmamız, 4bin TL maaşla çalışanları düzen dışı bir konumlanışa davet etmemiz lazım. Sandık ittifakı tartışması bizi yapmaktan alı koyuyor. Koymasın.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.994
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 25.10.2021- 15:13


Sana kolaylıklar dilerim, semt evleri açmanızdan, beni davet etmenizden de mutluluk duyarım.Ama bu söz konusu noktada farklı düşünüyorum ve farklı bir tavır içinde olacağım. Böyle olmam ne benim sosyalistliğime bir zarar verecektir ve ne ne de neyi neden yaptığımı, ve bunu yaparken de kurtuluşun bilimsel sosyalizmde olacağı konusundaki söylemlerime aykırı bir durum oluşacaktır. Sadece TKP'nin öteden beri vurguladığı şekliyle AKP'nin farklı bir burjuva partisi olduğu gerçeğine uygun bir konumlanış alınması gerektiğinin altını çiziyorum ve bunun gereğini yerine getirmeye çalışıyorum. Aradaki küçük fark bu...

Bu farklılık, bu farklı duruş diyelim, TKP ile olan bağımın ve aidiyet duygumun ortadan kalktığı anlamına da gelmez, gelmeyecektir de.   Şunu da ekleyeyim, her şeye rağmen ve hala Türkiye devriminin öncü partisinin TKP olduğu konusunda en ufak bir kuşku da duymamaktayım.

Tekrardan sizlere kolaylıklar diliyorum.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör TÜSİAD halk saflarında mı? melnur 1 2296 28.05.2019- 05:44
Konu Klasör Demirtaş: Derhal seçime gidip bu çetelerden kurtulmalıyız, yürü bay Kemal! melnur 7 526 20.04.2023- 08:49
Konu Klasör AKP’nin sınırları var mı? melnur 2 2777 03.11.2019- 04:33
Konu Klasör Bir Metin Akpınar bir daha gelmez. melnur 1 1053 27.11.2021- 08:19
Konu Klasör Metin Akpınar: Devrim lazım... melnur 1 2847 25.03.2019- 08:20
Etiketler   Türkiye,   AKP’den,   TÜSİAD’dan,   kurtulmalıdır
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS