Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Güncel Tartışma Konuları
27.11.2018- 07:57

Sular ısınıyor, seçim havasına giriyoruz. Gerçi AKP'nin bu 20 yıla yakın iktidarında sürekli seçimden seçime girme havası da yaşıyoruz. Önümüze sürekli seçim sandığı konuyor. İlginç bir şey. AKP döneminde demokrasi sadece sandığa, sandık ta içinden çık ta ne yaparsan yapa dönüştü. AKP de bunu iyi becerdiğinden mi nedir, 17-25 Aralık sonuçlarını bile sandık sonuçlarıyla ilişkilendirdi. ''bak gördün mü, halkımız yalanlarınıza inanmıyor'' dediler. Mecliste de aklayıverdiler, oldu bitti.

Tarih yaklaştıkça bizim solda, seçimlerde ne yapılmasına yönelik eleştiriler çıktı, çıkacaktır. Önemli görülenler bu başlığa taşınıp yorumlanabilir. Bugün SOLportal'da Aydemir Güler'in yazısı bir başlangıç olsun. Sonra yorumlamaya devam ederiz.

En kolay seçim - Aydemir Güler


Mart 2019 yerel seçimleri, AKP için 16 buçuk yıllık iktidarının en kolay seçimi olacağa benziyor. Seçim platformunda yani düzenin zemininde AKP’nin alternatifi var mı?
Tersine seçimi bir ölüm kalım meselesi haline getirmek üzere inisiyatif alan AKP!
CHP’de yeni bir şey olmayacağı belli. Baykal-Kılıçdaroğlu geleneği solu cepte sayacak ve çok konuşup ciddi bir etki yaratamayan solun eleştirilerini boş verip sağa açılacak. Sağa açıldığında da ana kütle aslı varken kopyasına ilgi göstermeyecek… Bu filmi bir kez daha görme ihtimalinden çok heyecanlanan, ayılıp bayılanlar olacaktır. Zaten onlar olmasa senaryo para etmezdi!

HDP’nin yaptığı açıklama aynı zamanda erken yapılmış nihai açıklama sayılır. HDP bir günlüğüne bile olsa yerel yönetim kazanmayı hedefliyormuş. Bu, seçilmişlerin yerine kayyum atanmasını önden kabul etmektir. “Bu sefer izin vermeyeceğiz, direneceğiz” de diyebilirlerdi. Demiyorlar. Dolayısıyla bu başlangıç ve final açıklamasının arasının lüzumsuz heyecanlarla doldurulması gerekecektir.

Sosyal demokratlarımızın seçim politikasında herhangi bir iddia bulunmuyor.
Sağ ise bir kez daha AKP’de bütünleşti. Saadet, İyi Parti ve Vatan Partisi seçim düzleminde AKP’nin alternatifi değiller ve zaten AKP çizgisinin zaman zaman karşısına geçmelerinin nedeni ikbal arayışından başka bir tını vermemektedir. Sermaye ve emperyalizm AKP’nin ayağının altındaki halıyı çekiştirince cengâver kesilirler; dalga durulunca payını almak için yaltaklanırlar...

Hoş; Bahçeli’nin pazarlıklarının üstüne bile iktidar stratejileri bina etmeye hazır bir sosyal demokrasi varken, önümüzdeki aylarda bunların tekrar vitrine çıkartılması şaşırtıcı olmayacaktır.

Sonuç, AKP 2002’den bu yana en kolay seçime gitmektedir.

Yukarıda sayılanlar bu sonucun asıl nedenleri değil, görüngüleri. Asıl neden bunlar olsaydı, İnce’nin CHP’yi değiştirebileceği, Meral hanımın bu sefer şöyle çıkış yapabileceği, onunla bunun ittifakının pek manalı bir sinerji yaratacağı yolunda uzun bir muhabbet de özgürce yapılabilirdi. Yine yapılacaktır yapılmasına, ama fazla zorlama olacaktır.

Düzen partilerinin AKP’nin karşısına çıkmakta gösterdikleri ilgisizliğin kaynağı şu veya bu liderin eğilimi, ötekinin hatası, diğerinin ihaneti değildir. Bu sonucun kaynağı sınıfsaldır.
Sermaye sınıfı krizi Erdoğan’ın başkanlığı altında karşıladığı için kendisini çok şanslı sayıyor olmalı. Gözünüzün önünden, iktidarda diğerlerinin çeşitli bileşimlerinden ve AKP’nin artıklarından oluşma birtakım koalisyonlar geçirin. İşleri hakikaten zordu! Ayakları birbirine dolanır, gelenin geçenin eğlencesi olurlardı. Bu ülke Erdoğan ve arkadaşları gibi pervasız bir sermaye sevdalısı görmedi…

Dahası var. Fabrika kapatma, işçi çıkarma yollarına giden patronlar AKP’ye yaslanıp işçilerine “hakkınızı helal edin” deme cüretini gösterebilmektedirler. Şimdi bile işçiler bir dizi örnekte buna eyvallah demek yerine direnişe geçiyor. Başkasıyla bu cüret asla hissedilemezdi.
Türkiye burjuvazisi kaynak, ortaklık, pazar, teknoloji, işgücü ve akla gelebilecek her ekonomik faktör açısından uluslararası platformun tadını aldı. Emekliliğinde bir sahil kasabasına çekilmek, tekelci sermayedarlara çok yabancıdır. Burjuvazi bir daha asla yerli malı Türkün malı demeyecek, eski temkinli günlere dönmek istemeyecek, maceradan maceraya koşmakta ısrarlı olacaktır. Sorun isteyip istememek de değil. Sermaye birikimi ve burjuvazinin 50 yıldır rüyasını görüp AKP’li yıllarda edindiği karakter başka türlüsüne izin vermez. Konunun dinle imanla da bir alakası yoktur. Sermaye sınıfı 2018 sonunda toptan AKP’lidir.

Benzer bir durum emperyalizm için de geçerli. Stratejisiz AKP, emperyalizmin çok katmanlı krizi sayesinde alem buysa kral olabilmektedir. Ama zaten bu dünyada herkes kendince bir kutup olmanın hayalini kurabilmekte, yalan, tehdit, keyfilik, kuralsızlık 21.yüzyıl başının ruhunu oluşturmaktadır. Üstelik AKP sıkışınca olmadık ödünler verebilmeye uygun bir ülkeyi yönetmektedir. Türkiye’nin pazarlanacak şeyleri bitmez.

Aman ne karanlık tablo… demeyeceğim.

AKP’nin karanlık mı karanlık olduğunu zaten biliyoruz. Ama karanlıktan iler tutar tarafı olmayan birtakım projelerle, sahte kahramanlarla çıkmanın imkânı kalmadı diye de karalar bağlamayız.

İşimize bakarız. İşe, işçi sınıfının örgütsüzlüğünü gidermekten başlarız.

Sahi, birkaç milyon işçinin ekmeğine, emeğine, yaşamına, ülkesine, kardeşlerine sahip çıkacak bir örgütlülüğe erişmesi ne kadar zaman alır?

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/aydemir-guler/en-kolay-secim-251590

Sosyalist27  |  Cvp:
Cevap: 1
27.11.2018- 14:04

AKP ve MHP'nin bundan daha 1 ay öncesine kadar yaptıkları ittifak olmayacak açıklamalarına rağmen, yerel seçimlerde yeniden işbirliği yapılacağı iddiaları gündeme gelmeye başladı.
En azından belirli şehirlerde...
Tabi bu aynı zamanda yaptırılan seçim anketlerinin istedikleri gibi olmadığınıda gösteriyor.
Özellikle AKP açısından yüzde 40 psikolojik bandının altına düşülmesi tehlikesi var.
Böyle bir durum sadece belirli illerde belediye seçimlerinin kaybedilişi ile sınırlı kalmayıp, Tayyip Erdoğan'ın Başkanlığınında tartışılır hale gelmesine, yeniden bir genel seçim talebinin muhalefet tarafından dile getirilir olmasına yol açabilir.
Bunu önlemek için AKP, kendi seçmeninden bir kısmının MHP'ye kayışını göze alarak, MHP ile ittifak kurmaya mecbur kalıyor.
AKP'nin bu savı, muhafazakar-milliyetçi sağ seçmenin oylarının, AKP ile MHP arasında geçişlilik göstereceği kabulüne dayanıyor.
Yani AKP'den gidecek oyların adresi yine bir sağ parti olan MHP olur.
Bu bakımdan MHP ile ittifak kurulduğunda, AKP'den memnun olmadığı için MHP'ye kayacak oylar, bu ittifak sayesinde yine korunmuş olacak.
Tabi bu aynı zamanda MHP'nin İyi Parti'ye giden oylarınında telafisi anlamına geliyor ki bu da ittifakı, iki taraf içinde bir gereklilik haline getiriyor.
Tabi bu ittifak AKP'nin politik dilini, daha da milliyetçileştiriyor.
Yalçın Küçük Hoca, bu süreci AKP'nin MHP'lileşmesi şeklinde, çok doğru bir biçimde tanımlamıştı.
CHP'ye bakıldığında yine sağcılaşarak, sağcılardan oy alma stratejisi devam edecek gibi gözüküyor.
İyi Parti ve Saadet ile yapılması muhtemel ittifakın yanında, gösterilecek adaylarında sağ tandanslı olacak olması muhtemeldir. (Örneğin; Mansur Yavaş)
HDP için ise yine Doğu'dan alacağı oy oranı, kayyum tartışmalarının gölgesinde, Kürt halkının ne kadarının kendi arkasında durduğunu göstermesi bakımından önemli olacaktır.
Sosyalist sol ise bu yerel seçimlerde yine bir alternatif olmaktan uzak...

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
28.11.2018- 09:57

AKP için ''kolay bir seçim'' olacağını düşünmüyorum. Bu konuda Aydemir Güler'e katılmadığımı söyleyebilirim. İnternette haber sitelerinde gezinirken, bir taraftan da kulağım FOXtv.nin haberlerinde. Erdoğan her zamanki rahatsız eden ses tonlamalarıyla hayretler içerisinde bırakıyor. Şişli, Kadıköy, Beşiktaş ve Çankaya ilçelerinin ülkenin kaymağını yediğini ve dünya yansa burada ikamet edenlerin umurlarında olmayacağını söylüyor. Seçim sonucunu çantada keklik gören bir lider böyle konuşur mu?

Anketler özellikle ekonomik krizden ötürü AKP oylarının düşeceğini gösteriyor. İstanbul ve Ankara'da muhalefetin oylarının AKP'yi belediyeden edebilir. Erdoğan tehlikeyi gördüğü için MHP'ye ''gel kardeşim, birbirimize jestler yapalım'' demeye başladı. Burnundan kıl aldırmayan bir Erdoğan'ın alışıldık davranışı değil bu.

Bu seçime kadar özellikle eski defterleri karıştırarak ve CHP'yi hedef tahtasına oturtarak kendi yandaşları üzerinde bir konsolidasyon sağlıyordu. Bu seçimde ilk kez CHP yönetimi dışında CHP'lileri hedef göstererek konsolidasyon sağlamaya soyunuyor. Demek ki, iş Erdoğan açısından bir hayli ciddi.

Şu da bir gerçek, seçim sonuçları yine AKP ve Erdoğan'ın yengisiyle sonuçlanabilir. Ve hatta, İstanbul ve Ankara'nın yanına İzmir ve Eskişehir'i de katabilir. Böyle olsa bile Erdoğan için ''kolay seçim'' olacağı anlamına gelmez. Erdoğan'ın son zamanlardaki tavır ve söylemleri bunu gösteriyor.

( Geçen hafta bir pazar yerinde, soğan alıyor ve pazarcıyla da sohbet ediyordum. Pazar esnafı ile sohbet etmeyi ve onlara laf atmayı seviyorum :), pazarcının soğan fiatından yakınması üzerine ''hem oy verirsiniz, hem yakınırsınız'' demiştim. Pazarcı AKP'ye hiç oy vermediğini söyleyince, ''bu yüzde elli oyu nereden alıyor bunlar'' dediğimde, yanı başımda soğan seçen bir kadın gülerek ''almıyorlar, çalıyorlar'' demişti. Ve bu konuşmalar olurken, bitişiğimizde çeşitli hediyelikler barındıran koca bir kamyon ve AKP standı bulunuyordu. Kadının en ufak bir korku duymadan konuşması gerçekten güzeldi.)

AKP ve Erdoğan daha ne kadar bu ülkenin siyasetinde ve toplumsal yaşamında belirleyici olacak, bilmiyorum. Her seçim ''belki bu sefer'' diye umutlanıyoruz. Düzen solunun muhalefeti çıkmaz bir sokak gibi. Bir umut sosyalistler diyoruz; onların da toplumsal alanda bir güç olmadığı gerçeği var. Ama yine de onlardan beklenen şu ''hepsi bir'' eleştirisinin ötesine geçmeleri. Elbette bir bakış açısıyla hepsi bir, başka bir bakış açısı farklılıkların olduğu yönünde. Sosyalistlerin sürekli örgütlenme çağrısında bulunması da doğru ve gerekli, Ne var ki, örgütlenme çağrısı güncel siyasette AKP ve Erdoğan'ı sıradanlaştırmanın bir gerekçesi olmamalı.   Hepsi bir siyasetinin böyle bir algıya yol açtığını düşünüyorum.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 3
02.12.2018- 11:45

Kapasam mı, başka bir kanala mı geçsem; dışarı çıkacağım ama bir taraftan da merak duygusu var; evet, Halk Tv.'de İstenbul'un CHP'li aday adayı Gürsel Tekin konuşuyor. İyi niyetli belki, gençlik kollarından beri partide olduğu da söylenebilir; ama sanki ideolojisi yok gibi geliyor bana. Bir sosyal demokrat bile sosyalizmden etkilenir. Türkiye sosyal demokrasisi ile Avrupa sosyal demokrasisi elbette farklı, birinin kökleri Marksizme kadar uzanıyor, ne var ki, bu ülke İsmail Cem gibi sosyal demokratları da gördü. Yavan kaçıyor Gürsel Tekin. Çok yüzeysel kaçıyor. Erdoğan ve AKP'yi tam olarak çözümleyebildiğini de düşünmüyorum. Aslında iyi niyetli, demokrat, liberal falan ama, danışmanları onu yanıltıyor! Yine bu minvalde konuşuyor. Aday olursa seçimi kazanabilirmiş; HDP oylarını kendine çekebilirmiş, olabilir ama, kendini dinletme konusunda bile sorunlu olduğunu düşünüyorum. CHP'nin en ileri gelen siyasetçilerinden biri bu haldeyse düşünün partinin halini.

Sonra, Kılıçdaroğlu liderliğindeki partinin neden her girdiği seçimi yitirdiği üzerine kafa yormaya çalışıyoruz!

Nedeni ortada değil mi?

melnur  |  Cvp:
Cevap: 4
04.12.2018- 07:34

Orhan Aydın ustadan biraz da karamsar Seçim Senaryoları

-Son kuşatma için bütün hazırlıklar tamam deniyor ağabey, AKP 31 Mart seçimlerinde yerel yönetimlerde de imparatorluğunu ilan edecek ve ülke tepeden tırnağa ele geçirilecek diye büyük bir algı var.

-Kötü senaryo ama ebetteki hedefleri budur.

Muhalefete ve halka nefes alacak tek alan bırakmadan, ele geçirilmeyen ne varsa tamamını kuşatarak, baskıyı daha da çoğaltıp her istediğini yapabilmenin önünü açmak ister, olmayacak şey değil.

-Bir fısıltıdır dolaşıyor, isterse seçimleri yaptırmaz, kendinin olmayan bütün belediyelere kayyum atar olur biter. Nasıl olsa buna bir iki bağırtı çığırtı olur sonra susulur deniyor.

-Diyarbakır dâhil doğu ve güneydoğu da il ve ilçelerinin önemli bir bölümü kayyum ile yönetiliyor, itiraz eden var mı?
Yüzlerce belediye meclis üyesi, il, ilçe başkanları, başkanlar cezaevlerinde.
Eş başkanlar içerde, vekiller içerde.
Demirtaş için verilen AHİM kararı uygulanmıyor.
HDP ile birlikte herkes suskun.
Kendi elinde tuttuğu belediyelerin başkanlarını görevden aldı.
Ankara ve İstanbul en görüneni, ses çıkaran oldu mu, görevden alınanlarla ilgili yargıya ulaşmış tek dosya var mı?
Sayıştay raporları uçuşuyor ortalarda.
AKP’li onlarca belediye de milyonlarca yolsuzluk belgesi var, hesap soran bir yargı var mı?

-Zaten “Seçimlerde kaybedilirse kayyum atarız olur biter” diye açıklama yapmıştı anımsayın, buna karşı çıkan oldu mu?

-Bir iki cılız fısıltı dışında hayır.
-Diyelim ki seçimler yapıldı, oylar çalınmadı, YSK tarafsız kaldı, yargı işini yaptı hileleri önledi o zaman ne olur diye düşünüyorum.
Komik senaryo biliyorum, çünkü bütün bunlar mümkün değil. Bu ülkenin fabrika ayarları zaten bozuktu, yetmedi AKP döneminde yapılan tüm seçimlerde ve 24 Haziran sonrası tamamen bozuldu.

-Hilesiz hurdasız bir seçim bu günün saltanat sürücülerinin işine gelmez, unut o bahsi.
AKP eksik kalan adaylarını da açıklar açıklamaz AA ajansı şimdiden sonuçları ilan ederse şaşırma!

-Anladığım şu ki, hangi senaryoya bakarsak bakalım ülke kıskıvrak yakalınmış durumda hem de ümüğünden.

-Bu kıskaçtan kurtulmak isteyende yok zaten.
Halk ölüm sessizliğinde.
Muhalefet her şey demokrasi ve yasalar çerçevesinde yürüyormuş gibi davranıyor. İttifak arayışlarında evcilik oyunu oynuyorlar.
Çaresizlik akılları kuşatmış.
Orası senin, burası benim üstüne bir koltuk kapışmasıdır sürüyor.
Sonuç alma olanakları ise neredeyse sıfır.
Ankara başta olmak üzere kaybedecekler.
Bunu söyleyince bazı dostlar kızıyor.
Ancak ne çare ki gerçek acıdır, can yakar.
Eğer tüm kentsel talan bitirilecek, halka karşı işlenmiş kent suçlarının hesabı sorulacak demez, bunu nasıl yapacağını açıklamazsan ne farkın var ülkenin iliklerini sömüren anlayıştan?
İstanbul zaten kaybedilmiş bir kenttir.
AKP dışında kim varsa birleşseler yine alınamaz.
Ülke rantının %80’nin kaynağı olan bir kenti teslim etmek, hiçbir hak yiyicinin işine gelemez.
Hepimiz aynı şeyi söylemiyor muyuz “İstanbul’u alan ülkeyi alır.”
21 milyonluk bir kentin; Marmara’dan Karadeniz’e oradan Tekirdağ’a kadar uzanan uçsuz bucaksız topraklardaki para kaynağından söz ediyoruz.
İzmir bu kez kaybedilirse şaşırmayın.
Hiç azımsanmayacak bir yığınak yapıldı İzmir’e.
Aradaki makas daraldıkça daraldı, iki küçük alavere dalavere işi bitirebilir.
İlk adım para musluklarının açılmasıyla başladı, gerisi gelecektir.

-Senaryo dedik ama bu anlattıklarınız en kötü senaryo galiba, tek damla umut yok içinde.

-Elbette tam tersi olsun isterim.
Ancak biliyoruz ki umut; yalnızca örgütlü toplumların geleceği emek, eşitlik ve özgürlük adına yeniden yaratma sevdasıdır.
Bizim ülkemizde var mı böyle bir durum.
İliklerine kadar gericilik şırınga edilmiş bir ülkenin yurttaşlarıyız. Aydınlanma damarları budanmış, geleceği çalınmış, umudu karartılmış, korkunun esiri edilerek suskunlaştırılmış bir ülkenin.
Umut çocukların sevinçlerinde gizli, direnen meydanlara çıkan işçilerin, emekçilerin, kadınların haykırışında gizli.
Yapılması gereken bu umudu ortaya çıkararak yeni bir hat örmekte.
Avrupa’nın birçok ülkesinde emekçiler sokaklarda, “Asla pes etmeyeceğiz” diyorlar, kim bilir belki bizde de bir duyan olur!

-Sanat ve aydınlanma dünyasının suskunluğu benim gözümü yaşartıyor ağabey!

-Bu konu üstüne laf etmekten bıktım be kardeşim. Artık daral geldi. Kırmızı kar yağmasını bekliyorlar, beklesinler, önümüz kış belki yağar.

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/orhan-aydin/secim-senaryolari-252007

melnur  |  Cvp:
Cevap: 5
13.12.2018- 07:50

CHP-İyi Parti ittifakında anlaşma sağlandı: Yolumuza devam edeceğiz


CHP ile İyi Parti ittifakında yaşanan kriz üzerine bir araya gelen Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener arasında uzlaşı sağlandı. Anlaşma çerçevesinde İyi Parti'nin Ankara, İstanbul, İzmir, Adana ve Antalya'dan aday çıkarmaması bekleniyor.

CHP ile İyi Parti arasındaki ittifak görüşmelerinde krize neden olan bazı illerdeki anlaşmazlıklar üzerine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener bir görüşme gerçekleştirdi.

Akşam saatlerinde CHP heyetinin İyi Parti’yi ziyaretinin ardından gerçekleşen görüşmenin ardından açıklama yapan taraflar, varılan anlaşmaya ilişkin detay vermezken, soruları da yanıtlamadı.

'BAHARDA GÜZEL BİR BAŞLANGIÇ OLACAK'

Akşener, “İşbirliği ve güçbirliği yapmak üzere İYİ Parti ve CHP heyetleri anlaştılar. Ülkemize hayırlar uğurlar getirsin inşallah. Ülkemizdeki bu umutsuz havanın dağılmasına sebep olur inşallah. Hayırlı bir başlangıç yaptığımızı düşünüyoruz. Aday olmuş, aday olacak bütün arkadaşlarımıza başarılar diliyoruz.” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu ise “Güzel bir çalışma oldu. İnşallah baharda da güzel bir başlangıç olacak. Özel, kişisel angajmanlara girmeden vatandaşlarımızı düşünerek yolumuza devam ettik. Yolumuza devam edeceğiz. Güzel şeyler olacak. Kendimizi Türkiye’ye adamış olan iki genel başkanız” dedi.

Uzlaşıldığı belirtilen anlaşmaya göre gelinen son aşamada CHP’nin Kocaeli, Denizli, Ordu, Samsun ve Trabzon’da aday çıkarmayacağı; bu büyükşehirleri İyi Parti’ye bırakacağı tahmin ediliyor. Teklif çerçevesinde İyi Parti’nin de Ankara, İstanbul, İzmir, Adana ve Antalya’da aday çıkarmayarak CHP'yi desteklemesi bekleniyor.

http://haber.sol.org.tr/turkiye/chp-iyi-parti-ittifakinda-anlasma-saglandi-yolumuza-devam-edecegiz-252614

melnur  |  Cvp:
Cevap: 6
19.12.2018- 07:50

Bu konuyu çok işleyeceğiz! 31 Mart'taki seçime üç aydan fazla bir zaman var ve hemen her seçim döneminde söylediğimiz gibi AKP'nin katıldığı her seçimin yaşamsal bir önemi var. Sosyalistler için de önemli kuşkusuz; toplumun politize olduğu koşullarda sosyalizmi topluma anlatabilmenin bir yoludur seçim ve ayrıca beğensek de beğenmesek de AKP'yi geriletmenin somut olarak bu olgunun kendisinden geçmektedir. AKP'nin yıprandığı ve toplum üzerindeki etkisini yitirdiği iddiasının geçerliliği ve inandırıcılığı ancak seçim kaybetmesiyle olanaklıdır. Girdiği her seçimi kazanan bir parti için '' gücünü yitiriyor'' iddiasının toplum nazarında bir karşılığı olamaz.

Evet, seçimler özellikle AKP'nin iktidar olduğu dönemde çok daha önemli bir hal kazanmıştır. Bir yandan sosyalizmin propagandasını yapma zorunluluğu, bir yandan sosyalist yapıların bağımsızlığını koruma çabası ve öte yandan AKP'nin mutlak biçimde geriletilme uğraşını   sosyalistler önlerine koymak zorundadırlar. Ne   bana ne deyip omuz silkmek ve ne de ''hepsi bir'' anlamında bir şeyler söylemek solcunun içine yuvarlanacağı bir durum olmadığı gibi, ''hepsi bir değil ama'' diyerek ''hepsi bir'' anlamında bir şeyler söylemek de bize uygun bir davranış olmamalıdır.

Solun propagandası, evet; ve AKP'nin mutlak geriletilme çabası; kem küm etmeden ve lafı eğip bükmeden!

Nasıl olabiliyorsa öyle!

melnur  |  Cvp:
Cevap: 7
04.01.2019- 13:25

Yerel seçim bir kurtuluş olur mu? -Merdan Yanardağ


Türkiye yeniden bir seçim dönemine giriyor. Yerel seçimler, idari değerinin çok ötesinde siyasal bir anlam kazanıyor. Şimdi, olan bitene itirazı olan insanların aklındaki soru şudur; bu seçimler, yerel de olsa, ülkenin bir felakete doğru sürüklenişini durduracak bir nitelik kazanabilir mi? Türkiye’ye el koyarak, adeta toplumun boğazını sıkan İslamcı hareket yenilgiye uğratılabilir mi? Okuduğunuz yazıda bu soruların yanıtını vermeye çalışacağım.
Önce bazı saptamalarla başlayalım... Ülke, bilgisiz, görgüsüz, birikimsiz bir siyasal kadronun, dahası Cumhuriyet Türkiye’sini “diyar-ı küffar” olarak gören kasaba yobazlığının tacizi altında bunalıyor. Toplum, AKP iktidarı tarafından bütün tarihsel kazanımlarını, modernite ve aydınlanma birikimini terk etmeye zorlanıyor.

Cumhuriyet Türkiye’sini “ganimet” sayan bu kadro, örneği görülmemiş bir yağma yoluyla sermaye biriktirerek, kurmayı hedefledikleri yeni rejimin sosyal temelini oluşturmaya çalışıyor. Yolsuzluk yapmak, iltimas, kamu mallarını ve ulusal birikimi yağmalamak bir sermaye birikim modeli haline geliyor.

Fethullahçı Çete’nin 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin yarattığı krizi, Cumhuriyeti bütünüyle tasfiye etmek için fırsata çeviren Erdoğan-AKP iktidarı, İslamcı hareketin bütün fantastik tezlerini yaşama geçirmeye çalışıyor.

Halkın iradesini hile ve sandık oyunlarıyla gasp eden bu kadro, iktidarı kolay kolay terk etmeyeceğini ortaya koyuyor. Çünkü, karşımızda her hangi bir parti değil, yeni rejim kurmaya çalışan bir siyasal kadro, karşı devrimci bir hareket bulunuyor.

AKP liderliği amacına   uluşmak için en büyük dönemeci aşmış görünüyor. Ancak sonuçlanmış değil, süreç devam ediyor. İslamcı hareket, ele geçirdiği bütün olanaklara karşın yeni bir rejim kuramıyor. Buna görgüsü, bilgisi, birikimi, gücü, geleneği ve tarihsel dayanakları yetmiyor. Dahası toplumun yüzde 50'den fazlası, en dinamik ve en ileri kesimleri, bütün baskı ve sindirme girişimlerine karşın bu gidişe direniyor. Ülkede yaşanan yönetim krizinin, dağınıklığın, belirsizlik ve kargaşanın bir nedenini de bu durum oluşturuyor.

Önümüzdeki seçimin, yerel de olsa, iktidarın yeniden oylanacağı ve bir güven testine dönüşeceği açıktır. Bu nedenle iktidar, her yol ve yöntemi kullanarak bu seçimleri de almaya çalışacaktır. Ancak, referandum ve son seçimde muhalefetin gerekli etkinlik ve direnişi gösterememesi nedeniyle halkın iradesine el koyan AKP, bu yerel seçimlerde durdurulabilir. Çünkü toplum direnmeye, kendi yaşam alanlarını savunmaya ve kazanımlarına sahip çıkmaya devam ediyor.

Ülke bir ikilemle karşı karşıya.. Toplum ya 200 yıllık aydınlanma ve modernleşme rotasını yeniden kuracak ya da Emevi yobazlığına bütünüyle teslim olacak. Dönemin siyasal ve toplumsal çatışma ekseni budur.

* * *

Türkiye geçen yüzyılda yarım bıraktığı bir hesaplaşmayı tamamlamak zorundadır. Dinci gericilikle hesaplaşmasını bitirmemiş, din-tarım toplumunun eleştirisini tamamlamamış hiçbir ülkenin -burjuva anlamda da olsa- demokratikleşmesi mümkün değildir. Bir ülkenin, yoluna böyle bir tarihsel yükle devam etmesi imkansızdır. O toplum, son çözümlemede, tarihin iki tarafından birine kaçınılmaz olarak devrilecektir.

Eğer Türkiye bu hesaplaşmayı tamamlayamaz ve bu yükten kurtulamazsa, zaten uzun zamandır içine girdiği sürecin kaçınılmaz sonucu olarak, hibrit bir rejime dönüşerek Pakistan’laşacaktır. En az kötü olan olasılık budur. En kötü olasılık ise, bütün enerjisini yitirmiş, kendisini oluşturan unsurlarına doğru ayrışarak ufalanmış, kıytırık bir bölge ülkesine, bir hurma cumhuriyetine dönüşmektir.

Bu nedenle, 31 Mart 2019 yerel seçimleri, deyim uygunsa “köprüden önce son çıkış” için bir şansa dönüşebilir. Burada kimin kazandığı değil, daha çok kimin kaybettiği önemli olacaktır. Dolayısıyla öncelikli amaç, siyasal İslamcı hareketin gücünü ve yükselişini kırmak, hile ve takiye ile kurduğu toplumsal-siyasal hegemonyayı yıkmak (en azından sarsmak), tarihsel ve moral inisiyatifi yeniden ele geçirmek şeklinde belirlenmelidir.

Kazanabiliriz. Bu zor, ama imkansız değil. Toplum yeniden kaderine el koyabilir. Çünkü, her şeyden önce, toplumun çok büyük kesiminin, Arap-Selefi yobazlığına teslim olması imkansız görünüyor. Diğer taraftan, Erdoğan’ı ve AKP’yi iktidara getiren bütün iç ve dış dinamikler de köklü şekilde değişmiş durumda. Bunu gören Erdoğan iktidarı, tarihsel ömrünü uzatmak ve geri dönüş eşiğini aşmak istiyor. Zaten bu nedenle hırçın, saldırgan ve baskıcı davranıyor.

* * *

Bugün asıl yakıcı ihtiyaç, Türkiye’nin cumhuriyetçi, laik ve demokratik seçeneğini oluşturmaktır. Dolayısıyla, toplumun en geniş kesimlerini içine alacak demokratik ve cumhuriyetçi ittifakı kurmak, bütün ilerici muhalefet odaklarını böyle bir zeminde buluşturmak, tarihsel bir sorumluluk olarak önümüzde durmaktadır. Bu nedenle, 31 Mart’ta, yani ülkenin bir kez aha geldiği bu kader eşiğinde, halka kararlılık ve cesaretle önderlik etmek gerekiyor.

CHP’ye yönelik eleştirilerimiz ne olursa olsun, gücü ve etkinliği nedeniyle bu parti böyle bir ittifakın hem merkezinde ve hem de önünde olacaktır. Beğensek de beğenmesek de realite budur. Ülkenin asıl talihsizliği ise, CHP’nin solunda güçlü ve dengeleyici bir siyasal hareketin bulunmamasıdır.

Daha somuta ve güncele gelirsek, tablo şudur; CHP ve İYİ Parti arasında, tarif ettiğimiz gibi olmasa da, bir ittifak sağlanmış görünüyor. HDP’nin de bu ittifaka destek vermeye hazır olduğu anlaşılıyor. ÖDP gibi sosyalist partiler ise bir şekilde (lokal olarak) bu girişimin içinde yer alıyor. İşte bu siyasal kombinezon bize ciddi bir olanak sunuyor. O nedenle, solculuğumuz lekelenir ya da bu adaylara oy verilmez gibi kaygıları bir yana bırakarak, cesaretle bu ittifakın oluşması, doğru bir siyasal hatta kazanılması ve başarıya ulaşması için çalışmak gerekiyor.
CHP’nin gösterdiği adayları beğenmesek de, bu partinin sağdan gelen isimlere toplumu mahkum etmesini kabullenmesek de –eleştirilerimizi geri çekmeden- asıl hedefin AKP’yi ve İslamcı hareketi yenilgiye uğratmak olduğunu görmeliyiz. Asıl enerjimizi ve dikkatimizi, halkın iradesinin sandıkta bir kez daha çalınmasını önlemeye vermeli, böyle bir girişimin olması halinde, halkın göstereceği tepkiye önderlik etmeye hazır olmalıyız.

Sonuç olarak, yukarıda işaret ettiğim tarihsel hesaplaşma eşiği, görünenin ötesinde daha derin bir oylum ve anlam kazanıyor. Öyle ki, bu gerilim ucu iç savaşa kadar açılacak bir çatışma potansiyelini içinde taşıyor.   AKP iktidarı ve İslamcı hareket zaten bu olasılığı hesap eden bir hazırlık yapıyor. Bunu biliyoruz. Bu bakımdan, önümüzde siyasal ve toplumsal bakımından sert, çatışmalı ve ülkenin canını yakabilecek bir süreç bulunuyor.

Ancak unutulmamalı ki, eğer gereği yapılır ve doğru bir siyasal-toplumsal mücadele hattı kurulabilirse, bir önceki çağın değerler dünyasına yaslanan İslamcı hareketin kazanma şansı bulunmuyor. Yok eğer “gereği” yapılamazsa, ülkeyi bir felaket bekliyor.

Dolayısıyla önümüzdeki yerel seçimler, Türkiye’nin cumhuriyetçi, demokratik ve ilerici güçleri için toparlanmak, felakete doğru gidişi durdurmak, güç biriktirmek ve nihayet yeniden özgüven kazanmak için bir şans sunuyor. Nesnel (objektif) tablo budur. Yani, adayların isminin ve niteliğinin ötesine geçen, onları aşan bir durum söz konusudur.

https://www.abcgazetesi.com/merdan-yanardag/yerel-secim-bir-kurtulus-olur-mu/haber-116797

melnur  |  Cvp:
Cevap: 8
06.01.2019- 07:00

AKP’ye boykot desteği? - Emre Kongar


Sosyal medyada 8 ayaklı bir akrep gibi, müthiş zehirleyici bir kampanya yürütülüyor:

1) Seçimlerin hiçbir anlamı yok, iktidar nasılsa sonuçları kendi lehine değiştirecek.
2) Kim seçilirse seçilsin, Cumhurbaşkanı onu görevden alıp yerine kayyım olarak kendi adamını atayacak.
3) CHP’nin de AKP’den hiçbir farkı yok, ikisi de emperyalistlerin oyuncağı, bağımsızlıkçı, milliyetçi Atatürkçüler seçimleri boykot ederek ikisini de cezalandırmalı.
4) CHP’nin muhalefeti yetersiz ve etkisiz, varlığıyla sadece iktidarın otoriter yönetimine meşruiyet kazandırıyor.
5) CHP sandık güvenliğini bile sağlayamıyor, bunu hem 16 Nisan 2017 Halkoylamasında hem de 24 Haziran 2018 seçimlerinde yaşadık, onu cezalandırmak için sandığa gitmeyelim.
6) Kemal Kılıçdaroğlu kötü ve yetersiz bir genel başkan; onu düşürmek için CHP’ye bir hezimet yaşatalım ki, istifa etmek zorunda kalsın.
7) Atı alan Üsküdar’ı geçti, Demokratik Rejim değişti, biz ne yaparsak yapalım, otoriter Tek Adam Rejimi egemenliğini sürdürecek.
8) Türkiye gibi azgelişmiş bir ülkede Demokrasi işlemiyor, hangi parti gelirse gelsin, yağmacılık ve kaba kuvvet hâkim oluyor, sandığa gitmenin bir anlamı yok.

İŞTE BU SEKİZ MADDE ERDOĞAN/ AKP İKTİDARININ 16 YILDA YAPTIĞI DEMOKRATİK TAHRİBATIN ÖZETİDİR!

***

Peki, ne yapalım?

Merdan Yanardağ’ın “abcgazetesi. com”daki “Yerel seçim bir kurtuluş olur mu?” başlıklı yazısından bazı alıntılara bakalım:

Önce teşhis:

“Ülke bir ikilemle karşı karşıya.. Toplum ya 200 yıllık aydınlanma ve modernleşme rotasını yeniden kuracak ya da Emevi yobazlığına bütünüyle teslim olacak. Dönemin siyasal ve toplumsal çatışma ekseni budur.”

Ve sonra tedavi:

“Kazanabiliriz. Bu zor, ama imkânsız değil. Toplum yeniden kaderine el koyabilir. Çünkü, her şeyden önce, toplumun çok büyük kesiminin, Arap-Selefi yobazlığına teslim olması imkânsız görünüyor.

Diğer taraftan, Erdoğan’ı ve AKP’yi iktidara getiren bütün iç ve dış dinamikler de köklü şekilde değişmiş durumda.

Bunu gören Erdoğan iktidarı, tarihsel ömrünü uzatmak ve geri dönüş eşiğini aşmak istiyor. Zaten bu nedenle hırçın, saldırgan ve baskıcı davranıyor...”

“Dolayısıyla önümüzdeki yerel seçimler, Türkiye’nin cumhuriyetçi, demokratik ve ilerici güçleri için toparlanmak, felakete doğru gidişi durdurmak, güç biriktirmek ve nihayet yeniden özgüven kazanmak için bir şans sunuyor. Nesnel (objektif) tablo budur.

Yani, adayların isminin ve niteliğinin ötesine geçen, onları aşan bir durum söz konusudur.”


(...)

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1190384/AKP_ye_boykot_destegi_.html

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]